Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/1172 E. 2023/337 K. 11.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1172
KARAR NO: 2023/337
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/07/2021
NUMARASI: 2014/695 Esas, 2021/618 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 11/04/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalı şirketten müvekkilinin İstanbul – 63 ve İstanbul – 70 isimli işlerin ihalesini aldığını, ihale sonucunda işleri yaptıklarını, geçici ve kesin kabullerin yapılması için sigorta ilişiksiz belgeleri ile birlikte kesin hesapların onaylanması amacıyla 31.05.1999 tarihinde davalıya başvuruda bulunduklarını, davalının kesin kabulü yapmadığını, hesaplarda oynama yaparak kendilerini borçlu duruma düşürmeye çalıştığını, bunun üzerine İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006 / 287 Esas sayılı dosyasında dava açtıklarını, davanın ticaret mahkemelerinin tek hakimli hale dönüştürülmesi üzerine İstanbul 31. Asliye Ticaret Mahkemesinde devam etiğini, dava sonucunda verilen kararın Yargıtay 15. HD tarafından bozulduğunu, bozma gerekçesinde, talep ettikleri % 30 oranındaki zarar tutarı olan 20.611,49 TL’nin davayı açarken talep etmemiş olmalarından ötürü ıslah ile de talep edilemeyeceği, bu nedenle de %30 oranındaki zarar tutarı olan ve ıslah ile talep ettikleri 20.611,49 TL tutarındaki miktarın hüküm altına alınmasının hukuka aykırı olduğuna karar verildiğini, bozma sonrasında yapılan yargılama sonucunda İstanbul 31. Asliye Ticaret Mahkemesinin Yargıtay’ın bozma kararına uyarak davanın kısmen kabulüne karar verdiğini ve ıslah ile talep ettikleri 20.611,49 TL dışındaki talepleri hakkında hüküm oluşturduğunu, 20.611,49 TL tutarındaki talepleri hakkında davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, söz konusu zararın dağınık ve ikmal inşaatı olması nedeniyle yüksek birim fiyat teklifi verdikleri İstanbul – 70 bünyesindeki bir kısım işlerin bu iş bünyesinden alınarak toplu iş olması nedeniyle daha düşük birim fiyat verdikleri İstanbul – 63 işi kapsamına yaptırılmış olmasından kaynaklandığını, önceki dosyada alına III. Bilirkişi Raporu’nun Ek 3/1 ve 3/2 nolu sayfalarında İst-63 işine ilişkin birim fiyatlar uygulanarak bulunan tutarın 68.704,98 TL olduğunu, bu işlere İst-70 işi teklif birim fiyatları uygulandığında tutarın 125.024,76 TL olarak bulunduğunu, bu durumda müvekkili firmanın 56.319,78 TL zarar ettiğini, işin devamı sırasında bu zararı gören müvekkili firmanın 25.06.1998 tarihli yazısıyla İst-63 Beyoğlu bölgesinde yaptırılan imalata %30 zam talep etmesine rağmen bu talebinin dikkate alınmadığını, önceki mahkemede görülen davanın sürdüğü süre zarfında şirketlerinin tasfiye işlemlerinin bitirilemediğini, şirketin tasfiyesi ile ilgili teminat mektubu komisyon ve faizleri, ticaret sicili, noter, vergi ve danışmanlık giderleri gibi zorunlu masraflar yaptıklarını, bunların miktarının 30.487,29 TL olduğunu, tasfiye memuruna da 1.000,00 TL ücret ödemesi yaptıklarını, ayrıca davalının taraflarca imza altına alınmış ataşman ve günlükleri tek taraflı olarak tahrif etmek, 10 yılı aşkın süredir tasfiyeyi gerçekleştirmemek suretiyle müvekkili şirkete eziyet çektirdiğini ve manevi zarara uğrattığını belirterek, 30.487,29 TL tutarındaki tasfiye nedeniyle yapılan zorunlu harcamaların 25.04.2006 dava tarihinden itibaren, tasfiye memuru için şimdilik 1.000,00 TL’nin 01.04.2008 tarihinden, 20.611,49 TL’lik zararlarının 25.04.2006 tarihinden ve 25.000,00 TL manevi tazminatın 25.04.2006 tarihinden itibaren işleyecek TCMB’nin kısa vadeli alacaklara ödediği değişen oranlarda avans faizi ile birlikte taraflarına ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Yargılama devam ederken davacı şirket dava konusu alacağını …’e devretmiştir. Davalı vekili cevabında, öncelikle İstanbul 31. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/230 E sayılı dosyasında verilen karar henüz kesinleşmediğinden derdestlik itirazında ve bütün alacaklar yönünden zamanaşımı definde bulunmuş, davacı tarafın tasfiye masraflarının kendilerinden talep edilmesinin hukuken mümkün olmadığını, şirketin tasfiyesinin davalı şirket ile aralarındaki ihale sözleşmesi ile ilgisinin olmadığını, manevi tazminat talep etmelerini gerektirecek bir durumun da bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı … tarafından sunulan 28.01.2020 tarihli ıslah dilekçesiyle, dava dilekçesinin sonuç ve istem bölümünün 3. Maddesinin ıslah edildiği belirtilerek, bu talep kalemi “İstanbul – 63 ihalesinin ilk keşif ve projesinde bulunmadığı halde; İstanbul – 70 ihalesinin ilk keşfinde bulunan bazı işler ile birlikte, Beyoğlu Bölgesi Teknik Şefliği Sorumluluk alanındaki diğer bazı işlerin, İstanbul – 63 işi kapsamına alınarak, işin kapsam ve mahiyetinin değiştirilmesi sonucu oluşan zararlarını karşılamak üzere şimdilik 20.611,49 TL’nin 25.04.2006 dava tarihinden itibaren yürütülecek TCMB’nin kısa vadeli alacaklara ödediği değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak taraflarına ödenmesine” şeklinde değiştirilmiştir. Davalı vekili ıslaha cevabında, zamanaşımı def’inde bulunmuş ve alınan raporlar doğrultusunda davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, 20.611,49 TL tutarındaki talep yönünden zamanaşımı süresinin davalı idarenin kesin kabul kararı vermesiyle başlayacağı, ancak kesin kabul için taraflar arasında yapılan görüşmelerden bir sonuç alınamadığı ve açılan bu dava tarihine kadar da davalı idare tarafından davaya konu 20.611,49 TL tutarındaki talebi de kapsayacak şekilde kesin kabul kararı verilmediği, dolayısıyla TBK m. 147/I-5’e göre beş yıllık zamanaşımı süresinin geçmediği, dosya içerisindeki belgeler ve hazırlanan raporlar birlikte değerlendirildiğinde davacının talebini oluşturan İstanbul 63 işi kapsamında olmayan bir kısım işlerin İstanbul 70 bölgesinden alınarak İstanbul 63 Beyoğlu kısmında yaptırılarak sözleşmeye aykırılık oluşturulduğu ve bu şekilde davacının 20.611,49 TL zarara uğradığı iddiasının kanıtlanamadığı, davacının ikinci talebi olan “mahkemede görülen davanın devam ettiği zaman içinde şirketlerinin tasfiye işlemlerinin bitirilememesinden dolayı yapılan zorunlu masraflara ilişkin 30.487,29 TL ve tasfiye memuruna ödenen 1.000,00 TL” talebinin; davacı şirketin tasfiyesinin, bu şirketin davalıdan aldığı ihale ve ihaledeki hakedişlerin ödenmesi aşamasında yaşanan anlaşmazlıklarla uygun nedensellik bağı bulunmaması nedeniyle yerinde olmadığı, davacının üçüncü talebi olan “davacı şirketin ticari itibarlarının sarsılması nedeniyle 25.000,00 TL manevi tazminat” talebinin; davacı şirket bakımından, dava konusu asıl alacak yönünden davanın reddine karar verilmiş olması nedeniyle TBK m. 58’e göre kişilik haklarının ihlalini gerektiren bir durum olmadığından reddi gerektiği, dava konusu alacakları devralan … bakımından ise, manevi tazminat kişiye sıkısıkıya bağlı bir hak olup devredilmesi 4721 sayılı TMK m. 25/IV’e göre karşı tarafın iznine bağlı olduğundan, davalı taraf manevi tazminatın devrine izin verdiğine ilişkin bir beyanda bulunmadığından 6098 sayılı TBK m. 27’hükmüne göre devir bu bakımdan kesin olarak hükümsüz olduğundan aktif husumet yokluğundan reddi gerektiği gerekçesiyle, davacı …’in 20.611,49 TL tutarlı tazminat talebinin reddine, davacı …’in şirketin tasfiyesi ile ilgili teminat mektubu komisyon ve faizleri, ticaret sicili, noter, vergi ve danışmanlık giderleri gibi zorunlu masraflar için talep ettiği 30.487,29 TL tutarlı tazminat talebinin reddine, davacı …’in 1.000,00 TL tasfiye memuru ücret talebinin reddine, davacı …’in manevi tazminat talebinin 6100 sayılı HMK m. 114/I-d ve 115’e göre aktif husumet yokluğundan reddine, davacı Tasfiye halinde … A.Ş.’nin manevi tazminat talebinin 6098 sayılı TBK m. 58’e göre kişilik haklarının ihlalini gerektiren bir durum olmadığından reddine, karar verilmiştir. Davacı vekili istinafında, dosya dördüncü bilirkişiye gitmeden sundukları 28.01.2020 tarihli ıslah dilekçelerinin 4. Bilirkişi heyeti kök ve ek raporlarında ve gerekçeleri kararda dikkate alınmadığını, sözlü yargılama aşaması gerçekleştirilmeden karar verildiğini, davalı tarafın cevap dilekçesinde delil sunmadığını, bilirkişi raporlarının çelişkili olduğunu ve denetime elverişli olmadığını, ıslah dilekçelerinin 2 ve 3 numaralı eklerindeki 45 adet ST-11 formu ile İst-70 işi teklif zarfı ekinde verilen mahal listeleri karşılaştırıldığında büyük bir bölümünün örtüştüğünün, geri kalanlarının ise Beyoğlu Bölgesi Teknik Şefliği Sorumluluk alanındaki yerlerden alındığının görülmekte olduğunu, bu olayın … Mukavele ve Kesin Hesap Müdürlüğü ile Yapım Kontrol Müdürlüğü arasındaki iletişim hatasından kaynaklanmış olabileceğini, bunun cevabının davalı tarafça verilmesi gerektiğini, İstanbul-63 işi devam ederken davalı İdarenin sözleşmede yazılı üç yer dışında ve bu yerlerden çok uzak mesafelerde işler yaptırmaya ve işin kapsam ve mahiyetini değiştirmeye başladığını, müvekkili şirketin bundan dolayı 25.08.1998 tarihli yazısı ile 1. keşifte olmayan işlere uygulanan dağınıklık ve iş güçlüğü zammının %35 yerine %65 uygulanmasını talep ettiğini, sözleşme eki YİGŞ’nin 4.6. Maddesi gereğince işe devam edildiğini ve ara hakedişlere itiraz edilemediğini, YİGŞ’nin 4.1. Maddesine göre işin kapsam ve mahiyetinin değiştirilemeyeceğini, 4.7. Maddesine göre ise 1/1000’lik projesi olan işlerde ihale kapsamında bulunmayan işlerin yaptırılamayacağını, davalı İdare İstanbul-63 işinde müvekkili şirkete konumundan başka yerlerde iş yaptırmaya devam ederken İst-70 işi sonradan ihale edilip belgeler ellerine geçtiğinde yaptırılan ekstra işlerin genelde İstanbul-70 işi teklif zarfında verilen mahal listesine ait olduğunun anlaşıldığını, kesin hesap aşamasında bu duruma dilekçelerle itiraz edilmiş ise de davalı İdare kesin hesapları sonuçlandırmadığı için yargıya müracaat edildiğini, 25.12.2018 tarihi üçüncü bilirkişi raporundaki “Davacının 25.06.1998/24036 tarih/sayılı “Çalışma alanının genişlemiş olması ,mobilisazyon ve dağınıklıktan dolayı İstanbul-63 işi kapsamında yaptırılan bazı imalatlardaki zararın sağlanması için bu imalatların tutarına % 30 zam yapılması talebinin hukuki açıdan değerlendirilmesi ise Sayın Mühkemenin takdirinde olduğu” ifadesinden İstanbul – 63 işinin kapsamının değiştirildiği anlamı çıktığını, 22.08.2019 tarihli üçüncü bilirkişi ek raporunda 30.07.2019 tarihli yazıları ekinde sunulan İstanbul-63 ihalesi kapsamındaki yerlere ilişkin haritanın görmezden gelindiğini, 03.10.2020 tarihli dördüncü bilirkişi raporunun mahkemenin 24.12.2019 tarihli 18. Celse ara kararındaki görevlendirme hususlarını karşılamadığını, aynı heyetten alınan 03.04.2021 tarihli ek raporun ise yok hükmünde olduğunu, teklif birim fiyatları, işlerin nerelerde yapıldığı, Ataşman kayıtları incelemeden “İşlerin ikisinin de KONUMLARI farklı olmak üzere … işi olduğu, kapsam ve mahiyetlerinde değişiklik olmadığı, sözleşme ve şartnamelere aykırılık bulunmadığı, taraflarca imzalanarak mutabakata varılmış haliyle 18.10.1999 tarihi itiharıyla davacı … A.Ş.; 21.553.713.070 TL (18.10.1999) olarak davalı … firmasına borcu bulunduğu” denildiğini, bu ifadelerin tümünün gerçek dışı olduğunu, davalı ile mutabakat sağlanmış ve itiraz edilmemiş bir Kesin Hesap Hakedişi olmadığını, bu böyle olsaydı İstanbul 31.Asliye Ticaret Mahkemesine Kesin Hesap alacakları diye bir dava açılmasına gerek olmayacağını, tahrif edilmiş 18.10.1999 tarihli bu hakedişte matbu rakamların üzeri çizilerek yazılan rakamların beyaz daksille kapatılarak üzerine yeşil renkli kalemle yeni değerler yazıldığını ve önceki dava dosyasında 22.09.2009 tarihinde yapılan bilirkişi incelemesinde dosyaya sunulduğunu, raporda …’ın tahrif edilmiş ve geçersiz bu Kesin Hesap Raporunun dikkate alındığını, ara hakedişlere göre rapor hazırlanması gerekirken bunun yapılmadığını, davalının neden olduğu dava süreci nedeniyle uzayan tasfiye işlemlerinden kaynaklanan zarar talepleri ile tasfiye memuru ücret taleplerinin reddine dair gerekçenin yerinde olmadığını, nedensellik bağının kesin hesap alacakları ve teminat mektupları ile mevcut olduğunu, manevi tazminat taleplerinin reddinin de hatalı olduğunu, HMK’nın 125. Maddesi gereğince …’e yapılan devrin geçerli olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını ve davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Dava, davalı iş sahibi İdare tarafından, İstanbul – 63 ihalesinin ilk keşif ve projesinde bulunmadığı halde; İstanbul – 70 ihalesinin ilk keşfinde bulunan bazı işler ile birlikte Beyoğlu Bölgesi Teknik Şefliği Sorumluluk alanındaki diğer bazı işlerin, İstanbul – 63 işi kapsamına alınarak davacı yüklenicinin 20.611,49 TL zarara uğratıldığı iddiasıyla bu meblağın davalıdan tahsili, taraflar arasında bu ihalelerin kesin hakedişlerine ilişkin olarak daha önce görülen dava nedeniyle davacı şirketin tasfiye işlemlerinin bitirilememesinden dolayı fazladan yapılmak zorunda kalınan tasfiye masrafları ve tasfiye memuruna ödenmek zorunda kalınan ücret ile bu nedenlerle uğranılan manevi zararın davalıdan tazmini taleplerine ilişkindir. Davalı vekilince, davaya ve ıslaha karşı öncelikle derdestlik itirazı ve zamanaşımı def’inde bulunulmuş, taleplerin haksız olduğu belirtilerek davanın esastan da reddi istenmiştir. Mahkemece, davalı vekilinin derdestlik itirazı ve zamanaşımı def’i yerinde görülmemiş, esasa ilişkin ise yukarıda özetlenen gerekçeyle tüm talepler yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Dosya kapsamı değerlendirildiğinde, dava değeri ve mahkemenin tek hakimle karar veren Ticaret Mahkemesi olması nedeniyle HMK’nın 321. maddesi gereğince basit yargılama usulü uygulanması gerektiğinden sözlü yargılama yapılmamasında usuli bir eksikliğin olmadığı, taraflar arasında daha önce görülen İstanbul 31. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/230 (2014/88) E sayılı dosyasındaki talepler göz önünde bulundurulduğunda o dosyanın bu dava bakımından derdestlik oluşturmadığı, mahkemece zamanaşımı def’inin yerinde görülmemiş olmasına karşı davacı tarafça ayrıca ve açıkça bir istinaf itirazı ileri sürülmediği, taraflar arasında imzalanan davaya konu 12.05.1998 tarihli İstanbul – 63 ve 25.08.1998 tarihli İstanbul – 70 sözleşmelerinde Yapım İşleri Genel Şartnamesi’nin (YİGŞ) sözleşmelerin ekleri arasında yer aldığı, bu şartnamenin ilgili hükümlerinde ara hakedişlere itiraz prosedürünün özel olarak düzenlendiği, 06.10.2016 tarihli (ikinci) ve 25.12.2018 tarihli (üçüncü) bilirkişi heyeti raporlarında belirtildiği ve davacı vekilince sunulan istinaf dilekçesinde de kabul edildiği üzere İstanbul – 63 ve İstanbul – 70 iş kalemleri ile ilgili olarak davacı yüklenici tarafından her hangi bir itiraz ileri sürülmediği, ara hakedişlerin itirazsız imzalandığı, bu ara hak edişlerde söz konusu işlere ait miktarların ilgili teklif birim fiyatlarla tahakkuka bağlandığı, bu nedenle davacı yüklenicinin ara hakedişlerdeki hatalı uygulamaya dayalı olarak bir talepte bulunmasının hukuken mümkün olmadığı, kesin hakedişin yapılmamış veya kesinleşmemiş olmasının bu kuralı değiştirmeyeceği, davacının kesin hakedişe yönelik taleplerinin ise taraflar arasında daha önce görülen İstanbul 31. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/230 (2014/88) E saylı dosyasında karara bağlanmış olduğu, buna göre ilk derece mahkemesince dava dilekçesindeki buna dair 20.611,49 TL’lik alacak talebinin reddine dair değerlendirmenin dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olduğu, söz konusu davalar nedeniyle davacı şirketin tasfiye işlemlerinin bitirilememesinden dolayı fazladan yapılmak zorunda kalınan tasfiye masrafları ve tasfiye memuruna ödenmek zorunda kalınan ücrete ilişkin talep kalemleri ile tarafların yaşadığı anlaşmazlıklar arasında uygun nedensellik bağı bulunmadığına dair mahkeme gerekçesi ile davacı … bakımından manevi tazminat talebinin aktif husumetten reddi gerektiğine, davacı şirket bakımından ise kişilik haklarını ihlal eden bir durum bulunmadığından esastan reddi gerektiğine dair mahkeme gerekçelerinin de yerinde olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı deliller ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/07/2021 tarih ve 2014/695 Esas, 2021/618 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile bakiye 120,60-TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 11/04/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.