Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/117 E. 2023/5 K. 10.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/117
KARAR NO: 2023/5
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/10/2019
NUMARASI: 2018/610 Esas, 2019/1053 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit |Alacak
KARAR TARİHİ: 10/01/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında … AŞ nezdinde 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde satışa sunulacak olan çoraplar için özel çanta üretimi işiyle ilgili olarak sözlü anlaşma yapıldığını, anlaşma kapsamında 48.090 adet çantanın üretilip müvekkili şirkete teslim edileceğini, çantaların KDV dahil toplam bedelinin 202.555,08-TL olduğunu, belirlenen bedelin 10.000-TL’sinin peşin olarak ödendiğini, ancak üretilip kendilerine teslim edilen çantalarda kullanılan malzemedeki Kadmiyum kimyasal maddesi oranının yüksek olması nedeniyle ilgili firma tarafından kabul edilmediğini, bu bağlamda ayıplı olarak üretilen çantalar nedeniyle 192.555,08-TL borçlu olmadıklarının tespitine, çantalar için ödenen 10.000-TL’nin iadesine, mahrum kalınan kar nedeniyle 25.000-TL tazminatın tahsiline, ayıplı ürünlerle ilgili yapılan nakliye ve kolileme bedeli olmak üzere 40.438,67-TL’nin avans faiziyle birlikte ve ayrıca müvekkili şirketin ticari itibarının zedelenmesinden dolayı 50.000-TL manevi tamzinatın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirket tarafından davalı şirketin sipariş ettiği çantaların üretilip sözleşmeye uygun olarak teslim edildiği halde bakiye kalan 192.555-TL alacağın ödenmediğini, bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla şimdilik 10.000-TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl dava yönünden davalı vekili cevap dilekçesinde ve yargılama aşamasındaki beyanlarında özetle; müvekkili şirket tarafından sipariş edilen çantaların sözleşmeye uygun olarak teslim edildiğini, çantalarda kullanılan malzemedeki Kadmiyum oranının yüksek olmasının gizli ayıp olarak değerlendirilemeyeceğini, zira söz konusu kimyasal yönünden müvekkilinin herhangi bir taahhüdü bulunmadığını, bu nedenlerle asıl davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; asıl dava yönünden davalı tarafın üretip davacıya teslim etmiş olduğu çantalarda kullanılan malzemedeki Kadmiyum kimyasal oranının 250 ppm oranında olduğu, Zararlı Madde ve Karışımların Kısıtlanması ve Yasaklanması Hakkındaki Yönetmeliğe göre söz konusu oranın maksimum 100 ppm olması gerektiği, bu bağlamda olması gerekenden 2,5 kat daha fazla oranda Kadmiyum kimyasalı içeren malzemeden üretilen çantaların gizli ayıplı olduğu, gizli ayıp nedeniyle davacı tarafın taahhüt ettiği ve ödenmeyen 192.555,08-TL’den dolayı borçlu olmadığının tespitine, ayrıca sözleşme kapsamında davacı tarafından peşin ödenen 10.000-TL avans ile ürünlerin ambalaj ve nakliye gideri olmak üzere toplam 44.270,07-TL’nin davalıdan tahsiline, davacı tarafın 25.000-TL kar kaybıyla ilgili dosyaya herhangi bir delil sunmadığından ve bu husus ispatlanamadığından bu yöndeki talebin reddine, ayrıca davacı tarafın 50.000-TL manevi tazminat isteminin de koşulları oluşmaması nedeniyle reddine, dava konusu çantaların davacı tarafta bulunduğu dikkate alınarak söz konusu çantaların davalı tarafa iadesine; birleşen dava yönünden davacının gizli ayıplı ürün imal edip davacıya sattığından dolayı herhangi bir alacak talep edemeyeceği değerlendirilerek birleşen davanın reddine karar vermek gerektiği gerekçesi ile; Asıl dava yönünden davacının davasının KISMEN KABULÜ ile; 15/01/2018 tarihli … nolu faturaya konu … adet … çanta siparişiyle ilgili olarak cari hesaptan dolayı davacı şirketin davalıya 192.555,08-TL borçlu olmadığının TESPİTİNE, Ayıplı ürünler nedeniyle davacı tarafın talep ettiği alacağın KISMEN KABULÜ ile 44.270,07-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin alacak talebi ile mahrum kalınan kar isteminin REDDİNE, Davacı tarafın manevi tazminat isteminin koşulları oluşmamış olması nedeniyle REDDİNE, 15/01/2018 tarih … nolu faturaya konu 48090 adet çantanın davacı tarafından davalı tarafa iadesine, Birleşen davanın sübuta ermediğinden REDDİNE, karar verilmiş, karara karşı davalı-birleşen dava davacı vekili istinafa başvurmuştur. Davalı birleşen dava davacı vekili istinaf dilekçesi ile, müvekkili şirketin, davacı karşı davalının Satın alma Sipariş Formu ile talebi üzerine bir numune hazırlayarak davacı karşı davalıya gönderdiğini ve bu numunenin beğenilmesi ve itiraza uğramayarak onaylanması üzerine de imalata başlayarak 48.090 adet çanta ürettiğini ve davacı karşı davalıya teslim ettiğini, bu çantalar karşılığında da 15.01.2018 tarih … nolu KDV dahil 202.555,08 TL bedelli faturayı düzenlediğini, taraflar tacir olup ayıba ilişkin taraflar arasında Türk Ticaret Kanunu’ndaki ayıba dair hüküm ve sürelerin uygulanacağını, TTK gereği malı alan tacirin aldığı mal ile ilgili muayene külfetini yerine getirerek inceleme yapması ve bir ayıbın tespiti halinde bu ayıbı 8 güm içinde ihbar etmesi gerektiğini, bu sürenin hak düşürücü bir süre olduğunu, dosya incelendiği zaman müvekkilinin siparişe konu ürün ile ilgili numuneyi davacıya gönderdiğini ve davacı tarafından herhangi bir itiraza uğramadığını, davacı tarafın TTK hükümleri gereğince muayene külfetini yerine getirerek ayıp ihbarında bulunmadığı gibi müvekkilinin numunesine onay vererek siparişlerin tamamını üretmesine yol açtığını, nitekim dava dışı …’in ise TTK hükümleri gereği davacıya karşı muayene külfetini yerine getirdiğini ve malı muayene ettirerek, süresinde davacıya ayıp ihbarında bulunduğunu, davacının tıpkı dava dışı … gibi basiretli bir tacir olarak gönderilen numune üzerinde gerekli muayene külfetini yerine getirmesi ve varsa ayıbı 8 gün içinde bildirmesi halinde müvekkilinin de bu siparişleri üretmeyeceğini, muayene külfetini yerine getirmeyen davacı karşı davalının bu ayıp sebebi ile müvekkiline ödemesi gereken tutarı ödemekten imtina etmesinin mümkün olmadığı gibi, ayıp sebebi ile uğramış olduğu zararı da talep edemeyeceğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı-birleşen dava davalısı iş sahibi, davalı-birleşen dava davacısı yüklenicidir. Davacı iş sahibi ile davalı yüklenici arasında 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde satışa sunulacak olan çoraplar için özel çanta üretimi işiyle ilgili olarak sözlü anlaşma yapıldığı, davalı yüklenicinin anlaşma kapsamında 48.090 adet çantayı üretip teslim ettiği, teslim edilen ürünlerin bedeli ve davacı iş sahibinin avans ödemesi ile üretilen çantalarda kullanılan malzemedeki Kadmiyu kimyasal oranının 250 ppm oranında olduğu, Zararlı Madde ve Karışımların Kısıtlanması ve Yasaklanması Hakkındaki Yönetmeliğe göre söz konusu oranın maksimum 100 ppm olması gerektiği, bu bağlamda olması gerekenden 2,5 kat daha fazla oranda Kadmiyum kimyasalı içeren malzemeden üretilen çantaların ayıplı olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık davaya konu üretimi yapılan çantaların ayıplı olması nedeniyle iş sahibinin süresinde ayıp ihbarında bulunup bulunmadığı, iş sahibinin ayıp nedeniyle sözleşmeden dönme hakkını kullanıp kullanamayacağı, yüklenicinin bedele hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır. Davalı-birleşen dava davacısı yüklenicinin, üretilen çantalarda kullanılan malzemenin yönetmelikle belirlenen değerler üzerinde kadmiyum içerdiğine ilişkin tespite itiraz etmemiştir. Taraflar arasında akdedilen sözleşme Eser Sözleşmesi niteliğindedir. Uyuşmazlık Eser Sözleşmesinden kaynaklandığından ayıp ihbarı ile ilgili TTK’nun 23. maddesinin değil Türk Borçlar Kanununun 474.vd. maddelerindeki hükümlerin uygulanması gerekmektedir. TBK, 474. maddesinde, İşsahibi, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır. 477. maddesinde, Eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra, yüklenici her türlü sorumluluktan kurtulur; ancak, onun tarafından kasten gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında fark edilemeyecek olan ayıplar için sorumluluğu devam eder. İşsahibi, gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, eseri kabul etmiş sayılır. Eserdeki ayıp sonradan ortaya çıkarsa işsahibi, gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorundadır; bildirmezse eseri kabul etmiş sayılır. Hükümleri düzenlenmiştir. Somut olayda, eserdeki ayıbın gizli ayıp olduğu, ayıbın tespitinden sonra davacı iş sahibi tarafından gecikmeksizin yükleniciye bildirildiği sabit olup, davalının somut olayda TTK’nın tacirler arasında satış ve mal değişim sözleşmelerine uygulanması gereken 23. maddesinin uygulanması gerektiğine ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Davaya konu ürünlerin ilgili yönetmeliğe aykırı olarak üretildiğinin sabit olmasına göre kullanılamayacak derecede ayıplı olduğu kabul edilerek taraflar arasındaki sözleşmenin geriye etkili feshedilerek sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tasfiyesi gerektiğinden ve taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri alabileceğinden birleşen davada, davacı yüklenici bedel talep edemez. Bu nedenle mahkemece ürünlerin aynen iadesi karşılığında ürünlere karşılık verilen bedelin iadesine hükmedildiğinden verilen karar isabetli olmuştur.Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı -birleşen dava davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Asıl ve birleşen dava yönünden BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 02/10/2019 tarih ve 2018/610 Esas, 2019/1053 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı-birleşen dava davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Asıl dava yönünden alınması gereken 16.177,51-TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 4.045,00-TL harcın mahsubu ile bakiye 12.132,51‬-TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Birleşen dava yönünden alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50-TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 4-Davalı-birleşen dava davacısı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı miktar bakımından KESİN olmak üzere 10/01/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.