Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/1167 E. 2023/1241 K. 13.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1167
KARAR NO: 2023/1241
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/04/2021
NUMARASI: 2020/36 Esas, 2021/289 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 13/12/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketten alacağın tahsili amacı ile İstanbul Anadolu Adliyesi …İcra Dairesi … esas sayılı dosya ile takibe başlanıldığını, ödeme emrinin davalıya 12.12.2017 tarihinde tebliğ edildiğini, davalının da süresinde icra takibine haksız olarak itirazda bulunduğunu ve takibin durduğunu, davalının hak edişlerden keserek davacıya fatura ettiği damga vergisi bedelini kasasında tutup vergi dairesine yatırmaması ve bu nedenle oluşan gecikme cezasından sorumlu olduğunu, bu alacaklarının tahsili için yaptıkları takibe haksız ve yersiz olarak itiraz ettiğini ileri sürerek davalının (borçlunun) haksız ve yersiz yaptığı itirazın iptaline ve takibin devamına, davalının (borçlunun) %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu alacağın varlığını kabul anlamına gelmemek üzere mahkemenin yetkisine itiraz ettiklerini, 11.06.2014 imza tarihli … Evleri … Bölgesi İmam Hatip Lisesi İnşaatı sözleşmesi Madde 44’te “Bu sözleşmenin uygulanmasından doğacak her türlü anlaşmazlık ve davaların çözümüne ve icra kovuşturmalarına İstanbul Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkilidir” ibaresinin olduğunu, söz konusu kanun maddesi uyarınca eldeki davanın İstanbul Ticaret Mahkemeleri’nde ikame edilmesi gerekirken yetkisiz mahkemede ikame edilmiş olması nedeniyle usulden ret kararı verilmesi gerektiğini, esasa ilişkin haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 45.1 maddesinde, sözleşmenin imzalanmasından doğacak her türlü harç, pul, damga vergisi vs. masrafların davacı tarafından karşılanacağının düzenlendiği, davalı şirket tarafından söz konusu bedelin fatura edilerek ticari defterlere işlendiği ve davacının borcundan düşüldüğü, davacı şirketin de söz konusu faturayı defterlerine işleyerek alacağından düştüğü, bu kapsamda sözleşmeye göre damga vergisi ödeme yükümlülüğü davacı şirket üzerinde iken davalı tarafından ilgili bedelin fatura edilerek davacı şirketin borcundan düşüldüğü, bu nedenle damga vergisi ödeme sorumluluğunu kendi üzerine aldığı, uhdesinde bulundurduğunu beyan etmesine rağmen ilgili bedeli vergi dairesine ödemeyerek geç ödeme nedeniyle oluşan ceza bedelinden sorumlu tutulması gerektiği, netice itibariyle yapılan ihtarata rağmen ödeme yapmayan davalı hakkında davacının davaya konu takibi başlatmakta haklı olduğu, asıl alacak miktarı likit olduğundan % 20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsili gerektiği gerekçesiyle, Davanın kabulüne, davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin 188.155,81 TL damga vergisi ve 48.379,17 TL ceza miktarı üzerinden kaldığı yerden devamına, Asıl alacağın % 20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş karara karşı, davalı vekili istinafa başvurmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, sözleşme hükmünden de açıkça anlaşılacağı üzere müvekkili şirketin, asıl iş sahibi …’ın ana yüklenicisi, davacı şirketin ise müvekkilinin taşeronu olduğunu, müvekkili şirketin, … AŞ’nin en büyük yüklenicilerinden birisi olduğunu ve taahhüt edilen işleri ihale usulü aldığını, ihaleye katılım ve mevcut projeler kapsamında hak edişlerin gerçekleştirilebilmesi için müvekkili şirketin hiçbir surette herhangi bir vergi borcunun olmaması gerektiğini, bu nedenle, davacı şirketle imzalanan sözleşmeye ait damga vergisinin hiç ödenmemesi ihtimaline binaen dava konusu tutar kadar kesinti yapıldığını, müvekkili şirketin, birçok defa davacıya damga vergisini ödemesini ikaz etmişse de davacı tarafından bu bildirimlerin dikkate alınmadığını ve damga vergisini ödemesinden imtina ettiğini, bunun üzerine müvekkili tarafından ileride damga vergisinin bir şekilde kendisi tarafından ödenmek zorunda kalınması ihtimaline binaen davacı şirketin hak edişlerinden 188.155,81-TL tutarında kesinti yapıldığını ve davacı şirkete fatura edildiğini, damga vergisi ödemesinin gerçekleştirilmesi hâlinde anılan tutarın kendisine iade edileceğinin yapılan görüşmelerde davacıya bildirildiğini, hal böyle iken müvekkili tarafından yukarıda ifade edilen saikle gerçekleştirilen kesintinin bilirkişiler tarafından hazırlanan raporda; “ödeme sorumluluğunu davalı şirketin üzerine aldığı” şeklinde teknik tespiti aşar, varsayımsal bir çıkarımda bulunulduğunu, maddi gerçeğe tamamı ile aykırı bilirkişi raporuna uygun olarak verilen kabul kararının da hukuka ve hakkaniyete açıkça aykırı olduğunu, davacı şirketin 24.05.2017 tarihinde damga vergisini ödediği hususunun müvekkili tarafından ancak eldeki dava ile öğrenildiğini, müvekkili tarafından icra takibine yapılan itirazın kötü niyetli olmadığını, zira kendisine damga vergisinin ödendiğini gösterir bir yazı ile başvurulmadığından, vergi tutarı kadar yapılan kesintinin iade edilmemesi gerektiği kararı alındığını, davacı tarafından keşide edilen ihtarname içeriği incelendiğinde de görüleceği üzere maliyeye sözleşme damga vergisi yatırıldığı bildirilmişse de ne bir tutar yazıldığını ne de bir makbuz örneği sunulduğunu, ayrıca müvekkiline kontrol imkanı sağlayacak makbuz sıra no, tarih, sayı vs. gibi hiçbir bilgiden bahsedilmediğini, kesinlikle kabul anlamına gelmemek üzere bir an için damga vergisi tutarının bilinebilir olduğu farz edilse dahi müvekkilinin gecikme zammından ve bu tutar üzerinden icra inkar tazminatından sorumlu tutulmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, davacı ile yapılan işin sözleşmesinin 11.06.2014 tarihinde imzalandığını damga vergisi kesintisinin 31.07.2014 tarihinde yapıldığını, davacı tarafından 24.05.2017 tarihine kadar damga vergisi yatırılmadığını, 24.05.2017 tarihinde yatırılan damga vergisi için ödenen 48.379,17- TL gecikme bedelinden bu nedenle müvekkilinin sorumlu tutulmaması gerektiğini, eldeki itirazın iptali davasının öncelikle Anadolu Mahkemelerinde açıldığını, yetki ilk itirazlarına istinaden İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1193 E. Sayılı dosyasından verilen yetkisizlik kararı ile dosyanın İstanbul Mahkemelerine gönderildiğini, söz konusu husus gerekçeli kararda da ifade edilmiş ve dosyanın yetkisizlikle mahkemeye gönderilmiş olduğu belirtilmişse de ilk derece mahkemesi tarafından eksik inceleme ile lehlerine vekâlet ücretine hükmedilmediğini, HMK 331/2 uyarınca yetkisizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi hâlinde, yargılama giderlerine o mahkemece hükmedileceğini, 02.01.2019 tarihli Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin “Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet nedeniyle davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret” başlıklı 7. Maddesin de söz konusu hususu düzenlediğini, ilk derece mahkemesi tarafından lehlerine vekalet ücreti hükmedilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava itirazın iptali istemine ilişkin olup, davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Davacı vekili, taraflar arasında yazılı eser sözleşmesi bulunduğunu, sözleşmeden doğan damga vergisinin davalı iş sahibi tarafından hak edişlerinden kesilerek fatura edildiğini ancak ilgili sözleşme damga vergisinin davalı tarafça vergi dairesine yatırılmadığını, sözleşme damga vergisinin müvekkili tarafından daha sonra gecikme cezası ile ödenmek zorunda kalındığını, müvekkili tarafından ödenen bedelin tahsili için yaptıkları takibe haksız itiraz edildiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini istemiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içinde bulunan belge ve bilgilerden, taraf beyanlarından taraflar arasında 11/06/2014 tarihli … evleri … bölgesi imam hatip lisesi inşaatı başlıklı eser sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin 45. Maddesinde sözleşmeden doğan damga vergisinin yüklenici tarafından ödeneceğinin kararlaştırıldığı, davalı iş sahibinin 31/07/2014 tarihli fatura ile sözleşme damga vergisi adı altında 188.155,81 TL’yi davacı tarafa fatura ettiği ve hak edişinden kestiği, iş bu damga vergisinin 24/05/2017 tarihli tahahkkuk fişi ile gecikme cezası ile birlikte davacı tarafça ödendiği uyuşmazlık konusu değildir. Her ne kadar taraflar arasındaki sözleşmede damga vergisinin ödenmesi davacı yükleniciye ait ise de davalı iş sahibi sözleşme damga vergisi bedelini davacıya fatura ederek bu bedeli davacıdan tahsil ettiğinden damga vergisini ödeme yükümlülüğünü üzerine almış olup, davacı adına damga vergisini ödemesi gerekirken bu bedeli ödememiştir. Böylece damga vergisinin geç ödenmesine sebep olduğundan bedelini tahsil ettiği damga vergisinden ve geç ödeme nedeniyle oluşan gecikme cezasından sorumlu olup, bu bedelin tahsili için yapılan takibe itirazı haksız olmakla mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi yerinde olmuştur. Dava ilk önce mahkemede açılmış, yetki itirazının kabulü ile istinafa konu kararı veren mahkemede yargılamaya devam edilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun23/02/2021 tarih, 2012017/3-1008 Esas, 2021/153 Karar sayılı kararında “….HMK’nın yürürlük tarihinden sonra ise “Esastan sonuçlanmayan davada yargılama gideri” başlığı altında düzenlenen HMK’nın 331. maddesinin 2. fıkrası ile yargılamanın tekliği esası benimsenmiş ve görevsiz/yetkisiz mahkemece yargılama giderlerine hükmedilmeyeceği kabul edilmiştir. Şöyle ki, görevsizlik ya da yetkisizlik hâlinde verilecek karar “usulden ret” kararıdır (HMK m.115/2). Diğer bir anlatımla görevsizlik ve yetkisizlik kararları ile mahkeme davadan elini çekmiş olsa da söz konusu kararlar davanın esasını çözmeyip, davacı bu kararların kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde görevli veya yetkili mahkemeye başvurarak davaya kaldığı yerden devam olunmasını sağlayabilmektedir (HMK m. 20). HMK’nın 331/2. maddesi ile görevli ve yetkili mahkemede yargılamaya devam edilmesi hâlinde ilk kararı veren mahkemedeki yargılama için ayrıca bir yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmolunması gerektiği sonucu çıkarılmamalıdır. Çünkü usule ilişkin nihai kararla davanın esası hakkında herhangi bir karar verilmediğinden davanın sonunda hangi tarafın haklı, hangi tarafın haksız olduğu tespit edilemez. Ancak “yargılama giderlerinin, kural olarak aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilmesi” gerektiğine ilişkin HMK’nın 326. maddesi ve “yargılama giderlerine, mahkemece resen hükmedileceği; yargılama gideri, tutarı, hangi tarafa ve hangi oranda yükletildiği ve dökümünün hüküm altında gösterileceği; hükümden sonraki yargılama giderlerini hangi tarafın ödeyeceği, miktarı ve dökümü ile bu giderlerin hangi tarafa yükletileceğinin, mahkemece ilamın altına yazılması” gerektiğine ilişkin HMK’nın 332. maddesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde henüz yargılamayı sona erdirmeyen görevsizlik, yetkisizlik kararları üzerine görevli/yetkili mahkemede davaya devam edildiği hâllerde uyuşmazlığın esası hakkında verilecek nihai kararda haklılık durumuna göre yargılama giderlerinin hüküm altına alınması yerinde olacaktır. İlgili maddenin gerekçesinde de; HMUK’da bu konuda açık bir düzenleme bulunmaması sebebiyle yerel mahkemeler ile Yargıtayın birbirinden farklı kararlar verdiği ve uygulamada yaşanan bu karışıklığın önlenmesi bakımından maddenin ikinci fıkrasında “görevsizlik, yetkisizlik kararlarından sonra, dosyanın gönderildiği mahkemede dava görülmeye başlanmış ise yargılama giderlerine davayı gören ikinci mahkemece hükmedileceği” hususunun düzenlendiği ifade edilmiştir. Öte yandan, görevsizlik, yetkisizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkemenin dosya üzerinden bu durumu tespit ederek davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edeceği de maddede belirtilen diğer bir husustur. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.02.2019 tarihli ve 2017/2-3004 E., 2019/217 K. sayılı kararında da yer verilmiştir. ” demek suretiyle davaya görevli ve yetkili mahkemede devam edilmesi halinde görevsizlik/ yetkisizlik nedeniyle ayrıca davalı lehine vekalet ücretine hükmedilemeyeceği açıklanmıştır.Hukuk Muhakemeleri Kanununun 331/2. maddesi “Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum eder” hükmünü taşımaktadır. Somut olayda, İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesince; yetkisizlik kararı verildiğine ve görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerinden olan vekalet ücretine o mahkemece hükmedileceğinin (HMK md. 331/2) düzenlendiğine, davacının da süresi içerisinde başvurusu ile davaya yetkili mahkemede devam edilerek işin esası hakkında karar verildiğine göre yetkisizlik kararı nedeni ile mahkemece davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 06/04/2021 tarih ve 2020/36 Esas, 2021/289 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 16.157,70 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 4.142,22‬ TL harcın mahsubu ile bakiye 12.015,48‬ TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 13/12/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.