Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/114 E. 2023/4 K. 10.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/114
KARAR NO: 2023/4
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 13/07/2017
NUMARASI: 2015/567 Esas, 2017/788 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/01/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, taraflar arasında akdedilen Mal Sipariş ve Satın Alma Sözleşmesi uyarınca müvekkili tarafından davalıya fatura karşılığı çizimleri müvekkili tarafından yapılan kalıplar yaptırıldığını ve bu kalıpların müvekkili tarafından sipariş edilecek mamüllerin üretiminde kullanılmak üzere sözleşme bitiminden sonra iadesi kaydıyla davalı yedinde bırakıldığını, ancak üretilen kalıplarda imalat hataları olduğunu, bu nedenle numunelerin sürekli hatalı çıktığını, ayrıca davalının sipariş edilen üretimleri yapmaması ve siparişleri önce zamanında sonra da hiç teslim etmemesi üzerine müvekkilinin kendi müşterisinin taleplerini yerine getiremediğini, itibar kaybına uğradığını ve ceza ödemesi ile karşı karşıya kaldığını, kalıpların bir kısmını kendi kalıphanesinde yeniden yapmak zorunda kaldığını, daha fazla mağdur olmamak için bedeli ödenerek davalıya yaptırılan ve sadece müvekkil için yapılacak üretimde kullanılacak olan ticari sır mahiyetindeki kalıpların iadesini ihtarname ile istediğini, ihtara rağmen iadenin gerçekleşmediğini, davalının kalıpları 3.şahıslara sattığı duyumunun alındığını, kalıpların bedelinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin sözleşme kapsamında kalıpları ürettiğini ve tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davacının kalıplar üretildikten sonra taahhüt ettiği miktarda sipariş vermek yerine kalıplarda değişiklik yapılmasını istediğini, istenilen değişiklikler yapılmasına rağmen taahhüt edilen miktarda siparişi vermediğini, cüzi miktardaki siparişleri de iptal ettiğini, davacının yeni sipariş verileceğini söylediğini ancak bir daha geri dönüş yapmadığını, davacının öncelikle kalıpların bedelini ödemesi gerektiğini, ancak 1.kalıbın bedelini kısmen ödediğini, 2.kalıbın bedelini ise hiç ödemediğini, sözleşme şartlarının yerine getirilmesi halinde kalıpların teslime hazır halde olduğunu savunarak davanın reddini ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir. Mahkemece; davanın, sözleşme uyarınca davacı için üretilip yine sipariş üretimde kullanılacak olan ancak sözleşme sona ermesine rağmen iade edilmeyen kalıp bedelinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, sözleşmede ilişki satım ilişkisi olarak nitelendirmiş olsa da gerek kalıp gerekse diğer siparişlerin davacının talepleri doğrultusunda üretilecek olması nedeniyle uyuşmazlığın eser sözleşmesinden kaynaklandığının kabulünün gerektiği, davacının, davalı tarafça üretilen bir kısım kalıp ve ürünlerde hatalar olduğunu, siparişlerin gereği gibi ve zamanında teslim edilmediğini, bedeli ödenen kalıbın da iade edilmediğini ileri sürerek ödenen kalıp bedelinin iadesini istediği, davalının ise iki kalıbın toplam bedelinin 40.000,00 TL+KDV olduğunu, davacı tarafça kısmi ödeme yapıldığını, bakiye kalıp bedeli ödenmediği sürede kalıpların veya ödenen bedelinin iadesinin talep edilemeyeceğini savunduğu, öncelikle davacı tarafça sipariş edilen (ve bir kısmı iptal edildiği ileri sürülen) ürünlerin ayıplı olup olmadığı hususunun davamızın konusunu teşkil etmediği, ancak söz konusu kalıpların davacıya iade edilmiş olması ve davacı tarafça ayıp iddiasında bulunularak kalıpların davalıya iadesi ve bedelinin ödenmesi talebinde bulunulmuş olması halinde ayıp iddiasının önem taşıyacağı ve araştırılması gerekeceği, bu nedenle bilirkişi kök ve ek raporundaki hukuki görüşe itibar edilmediği, davalının, bila tarihli Satın Alma Sözleşmesi ve 27/10/2011 tarihli teklif uyarınca davacı için yapılacak üretimde kullanılmak üzere yine davacı siparişi doğrultusunda her bir kalıp için 20.000,00 TL+KDV karşılığında 2 adet kalıp üretmeyi taahhüt ettiği, davacının kalıplar için 23.600,00 TL bedelli 27/12/2011 tarihli fatura karşılığında 23.600,00 TL ödeme yaptığı hususunda uyuşmazlık bulunmadığı, davacının sözleşmenin sona ermiş olması nedeniyle bedelini ödemiş olduğu kalıbın iade edilmemesi nedeniyle bedeli karşılığı 20.000,00 TL’nin iadesini talep ettiği, fatura içeriğinde her ne kadar iki adet kalıba ilişkin ödeme açıklaması olsa da sonuç olarak davacının teklif uyarınca 1 adet kalıbın bedeline tekabül eden tutarı ödemiş olduğunun açık olduğu, sözleşmede veya fiyat teklifinde sözleşme sona ermiş olsa bile her iki kalıp bedeli ödenmediği sürece kalıpların iadesinin istenemeyeceği yönünde bir hüküm bulunmadığı, davalının davacı tarafça sözleşmeye aykırı davranılması veya bakiye kalıp bedelinin ödenmemiş olması iddiasıyla açmış olduğu bir dava veya karşı dava bulunmadığı, iş bu davada da bu yönde takas-mahsup iddiasında bulunulmadığı, sözleşme içeriğinden davacı için üretildiği ve bedeli ödendiği anlaşılan kalıbın sözleşmenin sona ermesi nedeniyle iadesinin talep edilmesinde davacının haklı olduğu, dolayısıyla kalıbın iade edilmemesi nedeniyle bedelinin iadesi talebiyle başlatılan icra takibinin de haklı olduğu, bunun yanında davalı tarafça takipte faiz oranına da itiraz edildiği, takipte %11,75 ve artan oranlarda faiz talep edildiği ancak %11,75 ve değişen oranlarda faiz yürütülmesi gerektiği anlaşılmakla davanın kabulüne, itirazın iptaline, ayrıca alacağın likit olması nedeniyle davacı lehine icra inkar tazminatına karar verildiği gerekçesi ile; Davanın KABULÜ ile, davalının İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın İPTALİNE, takibin 20.000,00 TL asıl alacak ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren %11,75 ve değişen oranlarda avans faizi yürütülmesi suretiyle devamına, Alacak likit olmakla, hüküm altına alınan 20.000,00 TL’nin %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinafa başvurmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, tarafların dava konusu ihtilaf öncesinde bir satım sözleşmesi akdettiği, iş bu sözleşme uyarınca 27.10.2011 tarihli teklif formu ile müvekkili şirketin, 2 adet 7 hadveli progresif kalıp üretmeyi ve o kalıplar ile davacı taraf için parça üretiminde bulunmayı, davacı tarafın ise her iki kalıp için toplam 40.000 TL+KDV bedel ödemeyi, bu ödemeyi de %50’si peşin, geri kalan bakiyesi 6 ayı geçmemek koşulu ile garanti 50.000 parça üretim sayısına eşit olarak eklenmesi suretiyle ödemeyi taahhüt ettiğini, müvekkili şirketin, sözleşme kapsamında kalıpları ürettiğini ve tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davacının ise kalıplar üretildikten sonra taahhüt ettiği miktarda sipariş vermek yerine kalıplarda değişiklik yapılmasını istediğini, istenilen değişiklikler yapılmasına rağmen taahhüt edilen miktarda siparişi vermeyen, cüzi miktardaki siparişleri de iptal eden davacının, yeni sipariş verileceğini söylemesine rağmen bir daha geri dönüş yapmadığını, bilindiği üzere 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde ifa sırasını düzenleyen 97. Maddesinde yer alan” Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” hükmü gereğince davacının talepte bulunabilmesi için öncelikle kendi borcunu ifa etmesi gerektiğini, ancak yukarıda belirtildiği üzere müvekkilinin üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirmesine rağmen davacının ifa sırasına uymadığını ve taahhüt edilen 50.000 adet siparişi vermediğini, buna rağmen mahkemece sözleşme serbestisi ilkesi gözardı edilerek sözleşmeye müdahale edildiğini ve paket teklif şeklinde 2 adet ürün için kararlaştırılan 40.000 TL +KDV bedel ürün sayısına bölünerek davacının başlatmış olduğu icra takibinin haklı olduğuna karar verildiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin hem eser sözleşmesi hem de satış sözleşmesi niteliği taşıyan karma nitelikli bir sözleşme olup iş sahibi davacının bedel ödeme borcu BK 479. Maadesinde ” İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur. Eserin parça parça teslim edilmesi kararlaştırılmış ve bedel parçalara göre belirlenmişse, her parçanın bedeli onun teslimi anında muaccel olur. ” şeklinde düzenlendiğini, görüldüğü üzere kanun hükmü uyarınca müvekkilinin kendisine siparişi geçilen hatta sonradan değişiklik talep edilen 2 adet kalıbı sıfırdan yaparak üretime hazır hale getirdiği anda toplam 40.000 TL+KDV kalıp bedelinin muaccel hale geldiğini, davacı tarafça bu bedelin yalnızca yarısının ödendiği göz önüne alındığında ödenen bu 20.000 TL’nin üretilen bir adet kalıp fiyatına sayılarak, müvekkilinin diğer kalıp için yapmış olduğu masrafın mahkemece göz ardı edilerek sözleşmeye müdahale edilmesinin özel hukuk hükümleri uyarınca kabul edilebilir hiçbir yanı bulunmadığını, İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin verdiği kararın hukuka, taraflar arasındaki sözleşmeye ve sözleşme serbestisi ilkesine, TBK 97. Madde’de açıkça öngörülen ifada sıraya uymadığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı yüklenicidir. Davacı iş sahibi taraflar arasında bila tarihli sözleşme imzalandığını, sözleşme konusu üretimin yapılması için davalıya iki adet kalıp ürettirildiğini, kalıpların üretimde kullanılacak olması nedeniyle davalı yüklenicide kaldığını, kalıpların ve dolayısıyla yapılan üretimin hatalı ve ayıplı olduğunu, üretilen kalıplardan birinin bedelinin ödendiğini, sözleşmenin sona ermesinden sonra bedeli ödenen kalıbın veya bedelinin iadesinin talep edildiğini, davalı yüklenicinin kalıbı veya bedelini iade etmemesi üzerine bedelin tahsili için yaptıkları takibe haksız itiraz edildiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiştir. Taraflar arasında bila tarihli davacının iş sahibi, davalının yüklenici/tedarikçi olduğu sözleşme imzalandığı, sözleşmede öngörülen üretimin yapılması için 2 adet kalıbın davalıya ürettirildiği, dosya içinde bulunan teklif formundan kalıpların bedellerinin 20.000 TL+ KDV olarak kararlaştırıldığı ve ödeme koşulunun belirlendiği, davacı iş sahibi tarafından kalıp bedeli olarak KDV dahil 23.600 TL ödendiği, üretime dair sözleşmede taraflar arasındaki sözleşmenin 31/12/2012 tarihine kadar geçerli olduğunun yazıldığı, davacı iş sahibinin 24/10/2014 tarihli ihtarname ile kalıpların veya bedellerinin iadesini talep ettiği sabittir. Taraflar arasında üretim dışında teklif usulü ile kurulmuş iki adet kalıp üretimine ilişkin eser sözleşmesi bulunduğu, kalıp bedellerinden birinin bedelinin ödendiği, diğeri içinde üretimle birlikte ödenmesinin kararlaştırıldığı, davacı iş sahibi, bedelini ödediği kalıbı veya bedelinin iadesini istemiş olmakla kalıp üretimine ilişkin sözleşmeyi feshettiğinden sözleşmenin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tasfiyesi gerekir. Bu durumda davacı ödediği bedelin iadesini isteyebilir. Davalı veya davacı tarafça sözleşmenin haklı veya haksız nedenle feshedildiği ileri sürülmediği veya davalı tarafça takas mahsup kapsamında her hangi bir talepte bulunulmadığı anlaşılmakla mahkemece bedel iadesine yönelik takibe itirazın iptaline karar verilmesi yerinde olmuştur. Davalının istinaf sebepleri yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 13/07/2017 tarih ve 2015/567 Esas, 2017/788 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 1.366,20-TL nisbi istinaf karar harcının davalı tarafça peşin olarak yatırılan 341,55-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.024,65-TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 10/01/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.