Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/1131 E. 2023/1221 K. 12.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1131
KARAR NO: 2023/1221
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 03/11/2020
NUMARASI: 2017/628 Esas, 2020/851 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 12/12/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı dava dilekçesinde, davalı tarafından İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından davacı aleyhine 03/12/2013 tarihli 30/06/2014 vadeli 50.000,00-TL bedelli kambiyo senedine dayalı olarak icra takibi başlatıldığını, bu icra takibinin dayanağı olarak gösterilen senedin davalı alacaklıya teminat senedi olarak verildiğini, ancak davalıya ait söz konusu taşınmazın yapılıp kendisine teslim edildiğini, buna rağmen davalının bu senedi takibe koyduğunu, ayrıca senet üzerinden 4 yıldan fazla süre bir geçtiğinden dolayı zamanaşımına uğradığını, senet karşılığı yapılan taşınmazın da davalıya teslim edileli 2 yıldan fazla olduğunu belirterek, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından davacı aleyhine başlatılan icra takibinin iptali ile davacının, davalı alacaklıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı tarafça, davaya cevap verilmemiş ancak, davalı tarafından 22/10/2019 tarihli 4. Celsede; “Davacı tarafın teslim edilen bina kaçak olarak gözükmekterdir, iskan alınmamıştır, bina iskanlı ve tam olarak teslim edildiğinde verileceği hususunda anlaşılmıştır, ancak karşı taraf üzerine düşen yürürlükleri yerine getirmemiştir, senedin teminat senedi olduğu doğrudur, davacı taraf üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğinden, senet iade edilmemiştir, binanın iskanı karşı tarafça alınsın, senedi iade edeyim” şeklinde, 03/11/2020 tarihli 7. Celsede ise; “… şuanda bina bize teslim edildi ancak binanın iskanı alınmamıştır, sözleşme tam olarak yerine getirilmemiştir, aldığım senet teminat senedidir, ancak davacı taraf sözleşmeye uymadığı için teminat senedini iade etmedim,…” şeklinde beyanda bulunmuştur. Mahkemece, davacının davalı ile bina yapım sözleşmesi yaptığı, sözleşme gereğince davaya konu senedin teminat senedi olarak verildiği, davalının bu senedin teminat senedi olduğunu 7. Celsede kabul ettiği anlaşıldığından davanın kabulü gerektiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile, keşidecisi … olan 03/12/2013 düzenleme tarihli 30/06/2014 vade tarihli 50.000,00 TL miktarlı bonodan dolayı ve davacı aleyhine davalı tarafça başlatılan İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı icra dosyasında davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, Davalının takip başlatmakta kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine, karar verilmiştir. Davalı vekili istinafında, davaya konu senedin hukuken teminat senedi olmayıp, müvekkilinin 7. Celsedeki beyanının taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi yanlış terimle telafuz etmesi sonucunda zapta yanlış yazılmasından ibaret olduğunu, müvekkilinin 7. Duruşmada aslında; ” davacının kendilerine sözlü olarak taahüd ettiği iskanı almaması nedeniyle senedin kendisine verildiğini, iskanın hala alınmadığını, kendisinin asıl isteğinin para olmaması iskanın alınması olması nedeniyle iskan aldığında para da istemeyeceğini” beyan etmek istediğini, kesinlikle senedin hukukumuzda anlaşıldığı gibi teminat senedi olarak verildiğini beyan etmediğini, müvekkili …’in, … vekili olarak davacı tarafla 14.06.2012 tarihli Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi imzalamadan önce, müvekkili ile davacı arasındaki ön görüşmeler sırasında davacının her zaman anlaşılan şartlarda dairenin bitirilerek iskanının alınacağı konusunda müvekkiline söylemlerde bulunduğunu, ancak sözleşme imzalama aşamasında müvekkilinin bilgisizliğinden faydalanarak iskan konusunda kendisine sorumluluk yüklemeyen bir sözleşme imzalattığını, müvekkilinin inşaat devam ederken diğer paydaşlardan, sözleşme gereği davacının iskan alma zorunluluğu olmadığını tesadüfi olarak öğrendiğini ve bu konuda davacı mütahitle uzun görüşmeler yaptığını, görüşmeler sonucunda davacının iskan almayacağını ama bu şekilde anlaştıkları için şimdi nakiti de olmaması nedeniyle, müvekkilinin zararına karşılık olarak takibe konu senedi verdiğini, uyuşmazlık konusu senendin imzalandığı tarih 03.12.2013 tarihi olup, iş bu senedin 14.06.2012 tarihli Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi’nin imzalanmasının üzerinden yaklaşık 1,5 sene sonra düzenlenmiş olmasının davacının bu senendi sözleşmenin teminatı olarak verdiği iddiasının tamamen asılsız ve mesnetsiz olduğunu ispat etmekte olduğunu, bir sözleşmenin teminatı olarak verilen şeyin sözleşme tarihinden 1,5 yıl sonra verilmiş olmasının açıkça hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, 14.06.2012 tarihli sözleşme gereği yapılacak inşaatın, sözleşme tarihinden itibaren 28 ay içinde bitirilmesi kararlaştırılmış olup, müvekkiline düşen dairelere ait tapuların müvekkiline 07.04.2014 tarihinde verildiğini, ilgili senedin vadesinin ise 30.06.2014 olduğunu, ilgili senet düzenlenme tarihinin 03.12.2013 yani sözleşme tarihinden yaklaşık 1,5 sene sonra düzenlenmiş olması, ilgili senet vadesinin 30.04.2014 yani sözleşmeye göre inşaatın 28 aylık teslim süresi olan 14.10.2014 tarihinde 6 ay önceki bir tarihli olması, 14.06.2012 tarihli Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde teminat senedi ile ilgili herhangi bir hüküm bulunmaması, 03/12/2013 tarihli ve 30/06/2014 vadeli 50.000-TL miktarlı senette herhangi bir teminat senedi olduğuna dair ibare olmaması, müvekkilinin uzun yıllar çobanlık yaparak geçimini sağlaması nedeniyle hukuki işlemler hakkında bilgisiz olmasına karşın davacının basiretli tacir olması, hukuki bilgisi olmayan müvekkillinin vekili olmaması nedeniyle doğru terimlerle kendini izah edememesi, müvekkilinin ilk 6 celsede senedin teminat senedi olduğunu kabul etmemesi, 7. Celsede kabul ettiğinin kabul edilmesi hususları gözetildiğinde, bu kabulün açıkça hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ve müvekkilinin söylemlerinin yanlış tutanağa geçirildiğinin en açık ispatı olduğunu, ayrıca uyuşmazlık konusu senedin (kabul anlamına gelmemek kaydıyla) teminat senedi şartlarını dahi taşımadığını, teminat senedinde olması gereken; “1)Senedin vade kısmına ‘’Teminat Senedidir’’ ibaresi yazılmalıdır. 2)Senetin ön yüzüne ‘’Şu sözleşmeye konu olarak hazırlanmıştır’’ denilmeli, 3)Senedin arka yüzünü(ciro edilen bölüme) hangi konu için teminat senedinin hazırlandığı özetlenmelidir. 4)Özet kısmında ‘’… anlaşması üzerine bu teminat sözleşmesi hazırlanmıştır, sözleşme konusu tamamlandığında teminat senedinin hükümleri geçersizdir, ciro edilemez’’ notu yazılmalıdır.” hususlarının mevcut olmadığını, Yargıtayın yerleşik içtihatlarına göre bonoda teminat kaydının olması dahi tek başına yeterli değilken hiçbir ibare olamayan senedin teminat senedi olarak kabulünün hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinin bir türü olan kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı arsa sahibidir. Dava, davalı arsa sahibi tarafından davacı yüklenici aleyhine başlatılan davaya konu icra takibine dayanak senedin taraflar arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca teminat amaçlı olarak verilmiş olduğu, sözleşmeye konu taşınmaz bitirilerek davalıya teslim edilmiş olması nedeniyle bu senedin karşılıksız kaldığı, ayrıca zamanaşımına da uğramış olduğu iddiasıyla, davacının bu icra takibine ilişkin olarak davalıya borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkindir. Bilindiği üzere kambiyo senedi ( bono ) sebepten mücerret olup, bono nedeni ile borçlu olmadığının ispatı ancak yazılı delille mümkündür. Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir (HMK madde 190). Senede karşı ispat kuralı gereği iddia ancak yazılı delil ile ispat edebilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı yoksa davanın, ikrar (HUMK. md.236-HMK.md.188) yemin (HUMK.md.344-HMK.md227) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Bir vakıayı ispat yükü kendisine düşen taraf, o vakıayı başka delillerle ispat edemezse, diğer tarafa yemin teklifinde bulunabilir. Yemin, iddianın ispatı yönünden son başvurulacak bir ispat vasıtasıdır. Hakim, davacının iddiasını, yazılı delillerle ispat edemediği kanaatine vardığı takdirde, davacı tarafa, dava dilekçesinde dayandığı yemin delilini de resen hatırlatmalıdır. Aksi halde, davacının tüm delilleri toplanıp, değerlendirilmemiş olur. Somut olayda; dava konusu senet, kambiyo senedi niteliğinde olup, belli bir borç ikrarını içermesi gerektiğinden; bononun belli bir sebeple düzenlendiğini ve düzenlenme sebebinin gerçekleşmediğini veya bonoda yazılı borcun ödendiğini yasal delillerle ispat etme külfeti, keşideci olan davacı taraftadır. Ancak, davalı lehtar tarafından duruşmadaki beyanlarıyla davaya konu senedin 14.06.2012 tarihli Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesine konu binanın iskanlı bir şekilde teslim edilmesinin teminatı olarak alınmış olduğu ve davacı tarafın üzerine düşen bu yükümlülüğü yerine getirmemesi sebebiyle iade edilmediği ikrar edilmiştir. Mahkemece, davalının bu ikrarına “davanın kabul edildiği” şeklinde bir değer verilerek, başkaca bir tahkikat ve değerlendirme yapılmaksızın davanın kabulüne karar verilmiş ise de, menfi tespit davasının konusunun taraflar arasındaki ilişkiyi doğuran hukuki sebebin tespiti olmayıp, davaya konu alacak veya hakkın varlığı veya yokluğuna ilişkin olduğu, bu davada sadece takibe dayanak senedin kambiyo senedi vasfında olmadığından hareketle davanın kabulüne dair bir karar verilemeyeceği, böyle bir kararın ancak yasal süresi içerisinde İcra Mahkemesine yapılacak şikayet başvurusu üzerine İcra Mahkemesince verilebileceği, zaten dava dilekçesinde de sadece bu sebebe dayalı olarak menfi tespit talebinde bulunulmayıp, takibine dayanak senedin teminat amaçlı olarak verilmiş olduğu kat karşılığı inşaat sözleşmesine konu taşınmazın bitirilirek davalıya teslim edilmiş olması nedeniyle bu senedin karşılıksız kaldığı ve senedin zamanaşımına uğradığı sebeplerine dayalı olarak menfi tespit talebinde bulunulduğu, buna göre, davaya konu senedin taraflar arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca teminat amaçlı olarak verilmiş olduğu ihtilafsız hale gelmiş olduğundan, Mahkemece, bu senedin temin ettiği temel ilişki olan kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca bir değerlendirme yapılarak, tarafların toplanmayan delilleri de toplanmak suretiyle, dava dilekçesinde iddia edilen senedin karşılıksız kaldığı ve zamanaşımına uğradığı iddialarının değerlendirilmesi ve uyuşmazlığın bu temel ilişki kapsamında çözümlenmesi gerekirken, yukarıda özetlenen hatalı gerekçe doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/11/2020 tarih, 2017/628 Esas, 2020/851 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 12/12/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.