Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/102 E. 2023/92 K. 31.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/102
KARAR NO: 2023/92
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 18/04/2019
NUMARASI: 2015/612 Esas, 2019/402 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 31/01/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili şirket tarafından davalı borçluya mal ve hizmet arzı sağlandığını, 24/08/2015 tarihli … seri nolu 90.919,00 TL bedelli sevk irsaliyeli faturaya konu malların davalıya eksiksiz olarak teslim edildiğini, bu faturanın bakiye kalan 38.200,00 TL’sinin ödenmemesi üzerine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, itirazın yerinde olmadığını, ticari defter incelemesi sonucu alacağın bulunduğunun tespit edileceğini belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına ve alacağın % 20’sinden aşağı olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı şirket tarafından müvekkiline teslim edilen malların eksik ve ayıplı olduğunu, bu hususun süresi içinde Kadıköy … Noterliği’nin 01/09/2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile …’ya bildirildiğini, söz konusu irsaliyeli faturanın iade edildiğini ve fatura muhteviyatının hakedişle örtüşmediğinin davacıya bildirildiğini, … tarafından müvekkili şirkete teslim edilen ürünlerin gözden geçirme yükümlülüğüne uygun olarak kontrol edildiğini, yapılan işlerde boyama ve cila işleri kaynaklı bir çok ayıbın bulunduğunun tespit edildiğini, faturanın büyük bir bölümü için ödeme yapıldığını, ayıplı iş teslimi nedeniyle müvekkili şirketin mağdur olduğunu, işi başka firmalardan destek almak suretiyle yaptırdığını, faturanın tek başına alacağın varlığını isatlayamayacağını belirterek, davanın reddi ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davacı vekili cevaba cevabında, ayıp iddiasını kabul etmediklerini, dava konusu malların tam ve eksiksiz olarak davalıya tesliminin yapıldığını, ayrıca, davalı tarafın cevap dilekçesinde “teslim edilen malların ayıplı ve eksik olduğu işbu dilekçemiz ekinde sayın mahkemenize sunduğumuz müvekkil şirketçe çekilmiş fotoğraflardan da rahatlıkla anlaşılabilmektedir.” şeklinde belirttiği üzere, teslim edilen mallar üzerinde “rahatlıkla anlaşılabilecek” bir ayıbın varlığından söz edilmekte olduğunu, bu durumda fotoğraftan rahatlıkla anlaşılabilecek bir ayıbın teslim anında anlaşılamaması ihtimalinin de söz konusu olamayacağını, buna göre iddia edilen sözde ayıbın açık ayıp olduğunun tartışmasız olduğunu, bu durumda davalının Türk Ticaret Kanunu’nun ilgili 23. Maddesinde belirtilen süre içerisinde ayıp ihbarında bulunması gerektiğini, ancak burada belirtilen iki günlük süre içerisinde ayıp ihbarında bulunulmadığını, bu nedenle davalının Borçlar Kanunu ilgili maddesi gereği “Eseri alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim isteme” hakkına dayanmasının mümkün olmadığını, ayrıca eğer mal bozuk ise geçerli bir tespit yaptırılmadan sadece bozuktur diyerek ve faturayı iade ile kişinin borcundan kurtulmasının düşünülemeyeceğini, tespit yoksa malın bozuk olduğunun ispatlanmasının imkansız olduğunu belirtmiştir. Mahkemece, taraflar arasında bedeli önceden belirlenmemiş(TBK m.481)eser sözleşmesi bulunduğu, sözleşmeye konu ürünlerin cilalama işinden sonra 24/08/2015 tarihinde davalıya teslim edildiği, davalı tarafça Kadıköy … Noterliği’nin 01/09/2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile 90.919,00 TL değerinde davacının faturasının iade edildiği, ayrıca eksik ve ayıplı iş teslimi yapılması neticesinde katlanılmak zorunda kalınan giderlerin hakedişten mahsup edildiğinin ihtar edildiği, davalı tanıklarının beyanlarına göre ayıp bildiriminin hemen davacı şirkete yapıldığı, montaj süresi de nazara alındığında ayıp ihbarının süresinde olduğu, alınan bilirkişi raporları, tanık beyanları ve davaya konu işin tesliminden itibaren 8 gün içerisinde çekilen noter ihtarnamesi değerlendirildiğinde, davaya konu işin ayıplı olarak ifa edildiği, davalının 01/09/2015 tarihli noter ihtarnamesine göe TKB.nun 475. maddesi uyarınca ayıp nedeniyle “onarım” hakkının tercih edildiği, davacının hakedişinin ayıplı imalat tenzil edilmek suretiyle belirlenmesi gerektiği, hükme esas alınan 09/05/2018 tarihli bilirkişi ek raporu ile 10/01/2019 tarihli bilirkişi raporuna göre ayıbın onarılması için 28.039,75 TL’nin kadri maruf olduğunun tespit edildiği, tarafların bilirkişi raporlarına karşı itiraz dilekçeleri değerlendirildiğinde iş bedelinin 90.919,00 TL olduğu ve bunun 52.719,00 TL’sinin ödendiği hususunun ihtilafsız olduğu, iş bedelinden tespit edilen onarım tutarı ve taraflar arasında ihtilafsız olan ödeme tenzil edildiğinde davacının bakiye hakedişinin 10.160,25 TL olduğu, her ne kadar davalı vekilince 8.024,00 TL bedelli faturanın hesaba katılmamasına “söz konusu tamirat işinin davacının ayıplı mal tesliminden” kaynaklandığı gerekçesi ile itiraz edilmiş ise de, davalının cevap dilekçesinde “zararlar yönünden yasal başvuru yollarının saklı tutulması” nedeniyle bu fatura yönünden eldeki davada dosyasında herhangi bir değerlendirme yapılamayacağı, davacının takip talebinde yasal faiz talep etmiş olması nedeniyle alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz(3095 sy. m. 2/1) uygulanması gerektiği, ayıbın miktarı ve onarım bedelinin tespiti ile bakiye hakedişe ilişkin alacak miktarının belirlenmesi yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatı şartlarının oluşmadığı, ayrıca reddedilen kısım yönünden davacı tarafın kötü niyeti ispatlanamadığından kötü niyet tazminatı şartlarının da oluşmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, davalı/takip borçlusunun, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazının 10.160,00 TL asıl alacak üzerinden iptaline, kabulüne karar verilen asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, alacağın miktarının tespiti yargılamayı gerektirdiğinden davacı tarafın şartları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine, davalı tarafın şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine, karar verilmiştir. Davalı vekili istinafında, cevap dilekçesindeki ve aşamalardaki savunmalarını tekrar etmiş, taraflar arasında akdedilen eser sözleşmesi davacı tarafça eksik ve ayıplı şekilde ifa edildiğinden müvekkili şirket tarafından “eseri alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim isteme” hakkı kullanılmış olup, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporları ile davacının sözleşme gereği yapmayı üstlendiği edimlerini eksik ve ayıplı bir şekilde ifa ettiğinin, yapılan boya ve cila işlemlerindeki ayıpların ve noksan işlerin özensiz işçilikten kaynaklandığının sabit olduğunu, davacı yanın eksik ve ayıplı ifası nedeniyle müvekkili şirketin prestij kaybı yaşamış olup, davacının yükümlendiği işleri tekraren başka firmalara yaptırmak ve tamir ettirmek suretiyle masraf etmek zorunda bırakıldığını, davacının eksik ve ayıplı işlerinin telafisi için başka firmalara yaptırılan işlere ait faturalar dosyada mübrez olup hesaplamada sunulan faturaların tümünün dikkate alınması gerektiğini, bu kapsamda sundukları …-… tarafından kesilen 30.10.2015 tarihli A-9 sayılı 8.024,00-TL bedelli faturanın da hesaplamada esas alınması gerektiğini, 09.05.2018 tarihli ek bilirkişi raporunda bu faturanın hesaplamada esas alınmamış olmasının gerekçesinin “tamirat işlerinin davacının yüklendiği cila işi dışında oluşu görüşünden hareket edilerek bu fatura tutarı hesaplamaya dâhil edilmemiştir” şeklinde açıklandığını, ancak bu belirtilen hizmetlerin de davacı tarafın ayıplı ve noksan yaptığı işler sebebiyle yaptırılmış olduğunu, …’nın tanık olarak vermiş olduğu ifadesinde de bu hususu doğruladığını belirterek, kararın kaldırılarak davanın tümden reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafında, dava dilekçesindeki ve aşamalardaki beyanlarını tekrar etmiş, davaya konu sevk irsaliyesinde faturada cinsi, miktarı ve fiyatı belirtilen malları hiçbir çekince ileri sürmeksizin davalı şirket ortağı ve yetkilisi …’nın eksiksiz olarak teslim aldığına dair imzası bulunduğunu, ayrıca ödemelerin önemli bir kısmının ödendiğini ancak sadece icra takibine konu tutarın ödenmediğinin tüm dosya kapsamından anlaşılmakta olduğunu, bu nedenle davalının sözde ayıp iddialarının kabul edilemeyeceğini, dinlenen davacı ve davalı tüm tanıklarının beyanlarında, davaya konu malların davalı şirket tarafından kontrol edilerek teslim aldığının ifade edildiğini, davalının tanıklarının dahi davaya konu ürünleri kendilerinin kontrol ederek teslim aldığına dair açık ikrarları mevcut olduğunu, ayrıca davalı tanıklarının beyanlarında daha sonra ise, ürünleri teslim alan elemanların bu konuda bilgisiz ve yetersiz olduğunu beyan etmelerinin müvekkilinin sorumluluğunda olmayıp, bizzat davalı şirketin sorumluluğunda olduğunu, bir an ürünlerin ayıplı olduğu kabul edilse dahi davalı tarafın herhangi bir tespit yaptırmadığını, sadece ne olduğu ve nerede çekildiği belli olmayan iddialar ile ayıp iddiasında bulunulamayacağını, bilirkişi raporlarının objektif ve denetime elverişli olmayıp, hakkaniyet ve hukuki yaklaşımdan çok davalı lehine haksız tespitler içerdiklerini, davalı tarafça dosyaya ibraz edilen ve hangi tarihte ne şekilde ve nerede çekildiği belli olmayan fotoğrafları dikkate alarak rapor tanzim ettiklerini belirterek, kararının kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Dava, davacı yüklenici tarafından davalıya yapılan “mobilya cilalama işine ilişkin olarak” düzenlenen 90.919,00 TL’lik faturanın bakiye 38.200,00 TL’sinin davalıdan tahsiline ilişkin olarak başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir. Dosya kapsamı değerlendirildiğinde, taraflar arasında TBK’nın 481. Maddesi kapsamında bedeli önceden belirlenmemiş bir eser sözleşmesi akdedilmiş olduğu, davacı yüklenici tarafından bu sözleşmeye konu ürünlerin cilalama işlemlerinin yapılarak 24.08.2015 tarihinde davalıya teslim edildikleri ve bunlara ilişkin 24.08.2015 tarihli 90.919,00 TL’lik faturanın düzenlenerek davalıya gönderildiği, ancak davalı iş sahibi tarafından işin ayıplı ifa edildiği belirtilerek bu faturanın iade edildiği ve davaya konu bakiye 38.200,00 TL’lik kısmının bu sebeple ödenmediği, davalı tarafın 01.09.2015 tarihli ihtarnamesinden, davaya cevap ve istinaf dilekçeleri içeriğinden anlaşılacağı üzere, işin teslim edildiği, toplam iş bedelinin söz konusu fatura miktarı kadar olduğu hususlarında bir ihtilaf bulunmadığı, ihtilafın, davacı yüklenici tarafından takibe dayanak faturaya konu mal ve hizmetin eksik ve ayıplı ifa edilip edilmediği, ayıplı ifa var ise davalı iş sahibi tarafından süresinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı, bu kapsamda davacının davalı taraftan bakiye hakediş alacağının bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkin olduğu, mahkemece ayıp ihbarının süresinde olduğuna dair yapılan değerlendirmeye karşı davacı vekilinin istinaf dilekçesinde ayrıca ve açıkça bir itiraz bulunmadığından bu hususun davacı aleyhine kesinleşmiş olduğu, mahkemece 2 ayrı mimar bilirkişiden alınan bilirkişi kök ve ek raporlarından anlaşılacağı üzere, davalı tarafça dosya sunulan 19 adet renkli fotoğraf, 3.kişilere gidertilen ayıplara ilişkin faturalar ile tanık beyanları karşısında, davacı yüklenicinin yapmış olduğu cilalama işlerinde açık ayıpların mevcut olduğu ve bu ayıpların nitelikleri göz önünde bulundurulduğunda davacı tarafından yapılan boya ve cila işlemlerinin ayıplı olmasından kaynaklandığı, söz konusu mallara ilişkin faturadaki “eksiksiz aldım” beyanının malların ayıpsız olduğu anlamına gelmeyeceği, raporlarda da belirtildiği üzere söz konusu ayıpların ancak montaj sırasında yan yana getirilmeleri ve gün ışığı altında dikkatlice gözlenerek anlaşılabilecekleri, ilk mimar bilirkişiden alınan 09.05.2018 tarihli ek raporda söz konusu belirlenen ayıplardan dolayı 24.08.2015 tarihli faturaya konu her bir iş kalemi bakımından ayrı ayrı yapılan nefaset farkları hesabına göre bu ayıplı işler nedeniyle toplam sözleşme-fatura bedeli olan KDV dahil 90.919,00 TL’lik meblağdan 28.039,75 TL’lik indirim yapılması gerektiği, bu meblağın 2. Mimar bilirkişi raporunda da yerinde görüldüğü, her ne kadar davalı vekilinin istinafında, 3.kişiye gidertilen ayıplara ilişkin olarak sundukları 30.10.2015 tarihli 8.024,00 TL bedelli faturanın raporlarda ve gerekçeli kararda dikkate alınmamış olmasının hatalı olduğu ileri sürülmüş ise de, ilk mimar bilirkişiden alınan 09.05.2018 tarihli ek raporun 3.sayfasında açıklandığı üzere, bu faturada hizmetin “tamirat işleri” olarak belirtildiği, davacının yüklendiği işin ise cila işi olduğu, kaldı ki söz konusu ek raporda dosya kapsamındaki tüm deliller gözetilerek belirlenen tüm ayıplara ilişkin nefaset kesintisinin hesaplanmış olduğu, yapılan bu hesaplamaya göre bulunan nefaset bedeline ilişkin olarak her iki taraf vekilinin istinaf dilekçelerinde de ayrıca ve açıkça bir istinaf itirazı yer almadığı, bu durumda davalı iş sahibinin davalı yükleniciden söz konusu fatura kapsamında ayrıca bir bedel talep edemeyeceği, tüm bu açıklama ve tespitler doğrultusunda mahkemece, dosya kapsamına uygun ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporları doğrultusunda belirlenen nefaset bedeli mahsup edilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır.Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 18/04/2019 tarih ve 2015/612 Esas, 2019/402 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 135,50 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Alınması gereken 694,03 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 174,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 519,63 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 31/01/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.