Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/10 E. 2022/98 K. 27.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/10
KARAR NO: 2022/98
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/07/2018
NUMARASI: 2016/425 Esas, 2018/744 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 27/09/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkiline ödenmeyen 2009 yılı ve davamı yıllara ait faturalar ve yapılan işlerin hak edişinden yapılan teminat kesintilerinin tahsili amacı ile davalı hakkında Anadolu … İcra Müdürlüğünde icra takibi başlatıldığını, yasal süresi içinde borçlu tarafından borca ve yetkiye itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, bunun üzerine ilgili icra dosyasının taraflarınca yetkili icra müdürlüğüne gönderildiğini, bu kez İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ödeme emri gönderildiğini, borçlu tarafça yeniden yapılan itirazla takibin durdurulduğunu, haksız, mesnetsiz ve kötü niyetli olarak yapılan itirazın iptali gerektiğini, müvekkili şirketin söz konusu alacağını doğuran hizmeti borçlu firmaya karşı eksiksiz olarak yerine getirdiğini, davalı borçlunun hak edişleri ve kesilen teminatı ödemediğini, davalı borçlu şirketin borcu olmadığını iddia etse de bu durumun gerçeği yansıtmadığını, davalı borçlunun şirket kayıtlarında müvekkili firmanın 48.154,08 TL hakedişinin bulunduğunu kabul ettiğini, ancak taraf ticari defter ve kayıtları incelendiğinde ortaya çıkacağı üzere asıl alacak miktarının 114.522,95 TL olduğunu, bu durumun gerek müvekkilleri şirketin gerek davalı şirketin kayıtları, ticari defterleri incelendiğinde ortaya çıkacağını, davalı borçlu firmanın faize de itiraz ettiğini, bu itirazında haksız olduğunu, 2009 yılından devreden alacak için değişen oranlarda avans faizi uygulandığını, bu hususunda yapılan bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkacağını, davalı tarafın itiraz dilekçesinde işlerin kusurlu yapıldığı bu nedenle alacağının ödenmediğini belirttiğini, bir an için yapılan işlerde ufak eksikliklerin olduğu varsayılsa bile buna karşılık tüm alacağın ödenmemesi ve bunun ödemezlik define dayandırılmasının iyi niyet kurallarına aykırılık oluşturduğunu, borçlu tarafın karşı defisini kabul etmelerinin mümkün olmadığını, kaldı ki zaman aşımına uğramış bir iddia olduğunu, davalı tarafın bahsettiği gibi yapılan site baştan aşağı hatalı ve kusurlu ise bu zamana kadar bununla ilgili bir tespit yaptırılmamış ve hukuki yollara başvurulmadığını, bunun bile davalı tarafın iddiasının tamamen soyut ve dayanaksız olduğunu ortaya koyduğunu, bu nedenle takibe yapılan haksız dayanıksız ve kötü niyetli itirazın iptali ve %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir, Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile müvekkili şirket arasında 23/02/2009 tarihinde ”işçilik ve malezeme alım sözleşmesi” imzalandığını, sözleşmenin konusunun …, … Toplu Konutları işi kapsamında yapılacak 105 ve 150 m2 …-…-… blokların tüm mekanik tesisat işlerinin yapılması olduğunu, davacının sözleşme gereği taahhüdünde bulunan işte onlarca kusur ortaya çıktığını, davacı tarafın tüm taleplere rağmen bugüne kadar eksik ve kusurlu imalatları tamamlamadığını, bugüne kadar yapılan eksik ve kusurlu imalatların tamiratlarının müvekkili şirket tarafından yapılarak tutanaklara bağlandığını, tutanakların … Maltepe Site yönetimi tarafından düzenlendiğini, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 11. Maddesinde taşeronun sorumluluklarının zikredildiğini, 11. Maddenin c-r ve t bentleri uyarınca taşeronun kusurlu imalatlarını hiçbir bedel talep etmeden gidermekle yükümlü olduğunu, davacının sözleşme ile üstlendiği imalatlarda birçok kusur bulunduğunu, davacı tarafın bu hatalı ve kusurlu imalatları gidermedikçe ve masraflarını karşılamadıkça ödemezlik def’i bulunduğunu, davacı tarafın müvekkil şirkete karşı düzenlediği faturalar nedeniyle İstanbul Büyük Mükellefler Vergi Dairesinin 24/03/2012 tarihli yazısı ile 35.805,17 TL KDV tenzilatı yaptığını, KDV tenzilatının sebebinin davacının faturalarında sahte veya muhtevası itibariyle yanıltıcı belge bulunması olduğunu, bu nedenle vergi dairesinin KDV iadesinde davacı faturalarından 35.805,17 TL tenzil ettiğini, davacı tarafın faturalarından kaynaklanan bu olumsuzluk nedeni ile müvekkili şirketin 35.805,17 TL zarara uğradığını ve bu tutarın davacı tarafla olan cari hesaplara kaydedildiğini, davacı taraf İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile 114.522,95 TL asıl alacak miktarı talep etmiş ise de böyle bir alacağının bulunmadığını, alacaklıya yapılan ödemelerin, alacaklı adına 3. şahıslara İİK 89/1 gereği yapılan ödemelerin, alacaklının düzenlediği faturalar nedeniyle Vergi dairesi tarafından yapılan tenzilatın, SGK ödemelerinin alacaklı tarafça dikkate almadan 114.522,95 TL talep edilmesinin haksız olduğunu, müvekkili şirketin hesaplarındaki kayıtlar uyarınca alacaklının teminat hesabında 48.154,08 TL teminatı bulunduğunu, teminat alacağının muaccel olmadığından itiraz edildiğini, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 12. Maddesi uyarınca teminatın iadesinin kesin kabulden sonra yapılacağını, kesin kabulden sonra teminat iadesi şartlarının doğması davacı ile yapılacak kesin hesap sonrası bir alacak çıkması, davacının sözleşmesi gereği yükümlülüklerini tam ve eksiksiz olarak yerine getirmesi ve işin kesin kabulünün eksiksiz olarak idare (…) tarafından yapılması şartlarına bağlı olduğunu, oysaki davacının sözleşme gereği taahhüdünde bulunan işte onlarca kusur ortaya çıktığını, … tarafından bildirilen mekanik tesisat kusurları listesinde hala yapılmayan kusurlar bulunduğunu, bu kusurların giderilmemesinin kesin kabule engel teşkil ettiğini, müvekkili şirket tarafından giderilmesi halinde ise taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 11. Madde e, r ve t bentleri uyarınca teminatından mahsup edileceğini, teminatın yeterli olmaması halinde rücu edileceğini, kesin hesap sonrası bir alacak kaldığı takdirde İİK 89/1 Birinci haciz ihbarnamesi ile alacağa haciz koyan Kartal … İcra Müdürlüğünün … ve … ve İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyalarına haciz sırasına ilişkin İİK hükümleri gözetilerek ödeme yapılacağını, bu bağlamda davacının hak ve alacağı olmadığı gibi çıksa dahi haciz konulduğunu, müvekkili şirkete tebliğ edilen ödeme emrinde 53.687,41 TL faiz talep edildiğini, işlemiş faize taraflarınca itiraz edildiğini, zira taraflar arasındaki sözleşmesel ilişki gereği alacak kesin vadeye bağlı olmadığı gibi muaccel de olmadığını, ayrıca alacaklı tarafın müvekkili şirketi temerrüde düşürecek ihtarının da bulunmadığını, bu nedenle işlemiş faizi kabul etmediklerini beyan ederek fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla ödemezlik definin kabulü ile haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın reddine, takipte haksız ve kötüniyetli davacının alacağının %20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; davacı kayıtlarına göre teknik inceleme sonucunda, taraflar arasındaki sözleşme gereğince davalıdan 114.522,95 TL alacaklı olduğu, davalı tarafın defter ibrazından kaçındığı, sözleşme, hak edişler, kesin hak edişler, taraflarca tutulan tutanaklar, eksik ve kusurlu imalatlar, ücret, ödemezlik def’ i, teminat kesintisi, faizin taraflar arasındaki sözleşme gereğince değerlendirildiği, taraflar arasındaki sözleşmeye, tarafların tacir olduğu hususuna dikkat edilerek TTK kapsamında bulunan aralarındaki ticari işin değerlendirilmesi sonucu; davalının, işin bitiminden yaklaşık bir yıl sonra ortaya çıkan eksik ve kusurlu imalat nedeni ile usulüne uygun olarak davacıya bildirim, ihtar ve ihbar bulunmaması karşısında davacının sorumluluğunun kalmadığına kanaat getirildiği, teknik inceleme sonucunda; taraflar arasında kesin hesap alacağının 69.396,09 TL olduğu, 70.925,77 TL nakit teminat kesintisi bulunduğu ve KDV iade alacağı tenzilinin 35.805,17 TL olduğu, pano şirketine ödenen 17.679,22 TL nin bulunduğu, davacın aralık 2010 SGK prim ödemesinin 4,767,38 TL olduğu, sonuç olarak taşeron alacağının aşağıda hükümde yazılan miktar kadar olduğu hesapladığı, davacı tarafın özel ve teknik olarak incelenen kayıtları gereğince davalı taraftan mevzuat ve sözleşme gereğince alacağının bulunduğu, davalının yukarıda açıklamalar ışığında hesaplanan miktar kadar sorumlu olduğu, davacının fazlaya ilişkin talebinin yerinde olmadığı, alacağın likit olduğu ve tazminata hükmolunması gerektiği, gerekçesi ile; Davacının davasının kısmen kabulü-kısmen reddi ile; davalının itirazının 82.674,09 TL asıl alacak ve takip tarihi olan 06/05/2015 tarihinden ödeme tarihine kadar işletilecek yasal faiz üzerinden’ iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacı lehine 16.134,82 TL icra inkar tazminatına hükmolunmasına davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinafa başvurmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, itirazın iptali davasına konu alacağın İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasından gönderilen ödeme emrinde 114.522,95 TL taraflar arası yapılan işler ve sözleşmelere istinaden kesilen 2009 ve devamı yıllara ait faturalar ve yapılan işler ile teminat kesintilerinden kaynaklı basit cari hesap alacağı olarak ifade edildiğini, davacı tarafın ödeme emrinden, ödeme emri ekinde tebliğ ettiği cari hesaplar ve kök bilirkişi raporundaki tespitlerden de görüleceği üzere davacı kayıtlarında dahi 06.05.2015 takip tarihi itibarıyla davacı tarafın müvekkili şirketten 114.522.,95 TL alacaklı olduğunun görüldüğünü, dava dilekçesi incelendiğinde, davacı tarafın asıl alacak miktarını 114.522,95. TL olarak bildirdiğini, cari hesaplara yansımayan bir hakediş iddiasının bulunmadığını, davacının cari hesap alacağından mahsubu gereken miktarları ve kalan bakiyenin de neden talep edilemeyeceği ile ilgili cevap dilekçelerinde açıklama yapıldığını, davacının cari hesaplarında görünen alacaklarının teminatlar dahil 114.522,95. TL olduğunu, mahsup edilmesi gerekenlerin ise; Büyük Mükellefler Vergi Dairesinin 21.04.2017 tarihli yazısında da ifade edilen “müvekkil şirketin davacıdan alımları nedeniyle davacının düzenlediği faturalar nedeniyle KDV iadesinden yapılan 35.805,17 TL tenzilat, yine davacı adına Haciz İhbarnamesi sonucu … pano şirketine yapılan 17.679,22 TL, davacı adına Aralık 2010 SGK ödemesi 4.767,38 TL ve hakedişlerde yapılan diğer kesintile olduğunu, bunlar mahsup edildiğinde kalan tutarın 48.154,08 TL ettiğini, mali müşavir bilirkişi tarafından da alacağın 56.271,18 TL olarak tespit edildiğini, taraflar arasında sözleşmenin 12. Maddesi uyarınca depo kesintileri (hakedişlerde kesinti yapılmış ve davacı imzalamıştır) ve diğer kesintiler yapıldığını, bu alacağında teminat alacağı olup bilirkişi raporunda da ifade edildiği üzere teminat alacağının muaccel olmadığını, davacı tarafın cari hesaplara yansımamış bir hakediş alacağı bulunduğu iddiasının olmadığını, mali müşavir bilirkişinin 56.271,18 TL cari hesap alacağı tespit ettiği ticari defterlerde ve sunulan cari hesaplarda da 18 nolu hakedişin bulunduğunun açık olduğunu, bilirkişi raporlarında mali incelemeden sonra teknik inceleme hususu ile ilgili olarak kök raporun sonuç bölümünün 3 ve 4, Maddesi ile ek Taporun 6.4 ve 6.7 maddelerinde ticari defterlerdeki tespitler ile çelişen mali sonucuna etki edecek tespitler yapıldığını, özellikle çelişkiye neden olan bu tespitlerin davacı tarafça imzalanmadığı ifade edilen 18 no.lu kesin hakedişten kaynaklandığını, oysa dosyaya sunulan 18 no.lu kesin hakedişte davacının imzası bulunmasa dahi bunun şekli bir eksiklik olup 18 no.lu kesin hakediş davacı tarafça kabul edilerek 131.386,72 TL + KDV tutarında fatura düzenlenerek müvekkili şirkete tebliğ edildiğini, müvekkil şirketin 18 nolu hakediş tutarını ve buna ilişkin faturayı cari hesaplarına işlediğini, davacının : 2009 yılı ticari defterlerini hiç ibraz etmediğini, 2010 yılı yevmiye ve envanter defterinin kapanış tasdikinin olmadığını, 2012 ve 2013 yılı defter’ i kebir ve envanterinin ibraz edilmediğini, bu nedenle usulüne uygun tutulmayan davacı defterlerinin lehine delil olarak kabul edilemeyeceğini, bilirkişi kurulu raporunun mali inceleme kısmında bunların açıkça ifade edildiğini, mahkemenin gerekçeli kararında “davalı taraf delil ibrazından kaçınmış sayılmıştır” dediğini, bu gerekçesinin hukuki dayanağı bulunmadığını, 12.07.2017 tarihli duruşmada müvekkili şirketin ticari defterlerini sehven sunamadıklarını ve sunmak üzere süre talep ettiklerini, defterleri sunduktan sonra yeniden rapor alınmasını talep ettiklerini, davacı tarafın da “buna muvafakatimiz vardır, davalı tarafa defterlerini sunmaları için süre verilsin” talebinde bulunduğunu, bunun üzerine defterlerin bilirkişilere ibraz edildiğini ve dosyaya sonradan ulaşan evraklarla birlikte dosyanın ek rapor için aynı heyete gönderilmesine karar verildiğini, raporda müvekkil şirketin ticari defterlerinin usulüne uygun olduğu ve sahibi lehine delil olacağının tespit edildiğini, bu sebeple mahkemenin defter ibrazı ve lehe delil olma ile ilgili tespit, gerekçesi ve hükmünün hatalı olduğunu, mahkeme gerekçeli kararının hüküm fıkrasında davalı şirket aleyhine 16.134,82 TL icra inkar tazminatına hükmedildiğini, icra inkar tazminatına ilişkin hükmün hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkil şirketin itirazında haksız ve kötü niyetli olmadığını, bilirkişi raporunda da izah edildiği üzere davacının teminat alacağının muaccel olmadığını, ayrıca davacının cari hesabından yapılan kesintiler ve kusurlu imalatlar nedeniyle alacak miktarının yargılama ile belirleneceğini, likit olmadığını, bu nedenle icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini, davacı tarafın dava dilekçesinde harca esas değer olarak 168.210,36 TL gösterdiğini, harcıda bu miktar üzerinden yatırdığını, mahkemenin 82.674,09 TL için davanın kabulüne karar verdiğini, kalan miktar yönünden davanın reddine karar vermesi gerektiğini, ancak mahkemenin 168.210,36 TL üzerinden harç yatırılmış olmasına rağmen davanın değerinin 114.522,95 TL olduğu zannıyla hükmünü bu miktara göre verdiğini, müvekkili şirket lehine reddedilen miktar üzerinden hükmedilen vekalet ücretinin hatalı olduğunu, davacı tarafın tüm taleplere rağmen bugüne kadar eksik ve kusurlu imalatları tamamlamadığını, eksik ve kusurlu imalatların tamiratlarının müvekkili tarafından yapılarak tutanaklara bağlandığını, taraflar arasında imzalanan “… Toplu Konutlar, Çarşı ve Sosyal Tesisler İnşaatları İşi” İşçilik ve Malzeme Alım Sözleşmesi 11. Madde e, r, ve t bentleri uyarınca eksik ve ayıplı işlerin müvekkilince yaptırılarak teminattan mahsup edilmesinin sözleşmeye uygun olduğunu, belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dava, eser sözleşmesinden kaynaklı cari hesap alacağının tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkin olup, davacı yüklenici, davalı iş sahibidir.Davacı, eser sözleşmesi kapsamında edimlerini yerine getirdiğini, inşaat sırasında hak edişler karşılığı teminat kesintisi yapıldığını, hak ediş bedellerinden bir kısmının ve teminat kesintilerinin ödenmediğini, bunların tahsili için yaptıkları takibe haksız itiraz edildiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiş, davalı, davacının kusurlu imalatları bulunduğunu bunları gidermediğini, bu nedenle ödemezlik defileri bulunduğunu, ayrıca davacı adına bir takım ödemeler yaptıklarını, davacının düzenlediği faturaların bir kısmındaki hata nedeniyle vergi dairesince kendilerine KDV tenzilatı uygulandığını bunların alacaktan mahsubu gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan bilirkişi raporlarına göre karar verilmiş ise de verilen karar taraf iddia ve savunmalarına bağlı, yeterli inceleme ve araştırmayı içermediğinden hatalı olmuştur.Davalı, davacının ayıplı imalatları bulunduğunu ispatlayamamıştır. Eseri teslim almasına rağmen ayıplı imalat konusunda davacıya her hangi bir ihtarda bulunduğunu ispatlayamamıştır.Ancak dava itirazın iptali davası olup, davanın niteliği gereği takibe sıkı şekilde bağlıdır. Yine HMK’nın 26 maddesinde öngörülen taleple bağlılık ilkesi gereğince hakim tarafların talep sonucu ile bağlı olup ondan daha fazlasına veya başka şeye karar veremez. Davacı takipte cari hesap alacağı olarak 114.522,95 TL asıl alacak ve 53.687,41 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 168.210,36 TL üzerinden takip yapmış, itiraz üzerine bu miktar üzerinden harcını yatırarak itirazın iptali davası açmıştır.Davacının davada talebi itirazın iptali olduğundan ve takipte asıl alacak olarak 114.522,95 TL talep ettiğinden mahkemece teknik bilirkişi görüşüne itibar edilerek davacının 18 nolu hak edişinin hesaplara yansımadığından bahisle davacı alacağının bu miktardan daha fazla olarak belirlenerek karar verilmesi hatalıdır. Mahkemece yapılacak iş taleple bağlı kalınarak, davacının dava ve takip dilekçesinde belirttiği asıl alacak miktarı üzerinden inceleme ve hesaplama yapılarak karar vermek olmalıdır. Mahkemece talebi aşacak şekilde inceleme ve değerlendirme yapılarak karar verilmesi hatalı olmuştur.Ayrıca davalı teminat kesintilerini eksik ve ayıplı işler için tuttuğunu belirterek ödemezlik definde bulunmuştur. Mahkemece eksik ve ayıplı işler yönünden herhangi bir inceleme yapılmadan süresinde ihbar bulunmadığından bahisle bu savunma reddedilmiştir. Mahkemece, davalının savunması doğrultusunda eksik ve ayıplı işler ayrı ayrı ve kesin olarak belirlenerek ayıplı işler yönünden süresinde ayıp ihbarında bulunulduğu ispat edilemediğinden şimdiki karar gibi değerlendirme yapılması ancak eksik işler yönünden ihbar gerekmediğinden eksik işlerin belirlenerek ispatı halinde eksik işler bedelinin davalı uhdesinde bulunan nakit teminattan mahsubu ile sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Eksik işler bedeli yönünden anılan şekilde inceleme ve araştırma yapılmadan süresinde ihbar bulunmadığı gerekçesi ile alacaktan mahsubunun yapılmaması hatalı olmuştur.Tüm buna göre icra inkar tazminatı şartlarının da yukarıda belirtilen şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak sonuca göre yeniden değerlendirilmesi, yargılama giderlerinin de yeniden belirlenmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/07/2018 tarih, 2016/425 Esas, 2018/744 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 27/09/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.