Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 48. Hukuk Dairesi 2020/341 E. 2020/485 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
48. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/341
KARAR NO: 2020/485
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/02/2017
NUMARASI: 2014/452 Esas- 2017/47 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 17/12/2020
Taraflar arasında görülen davada yukarıda esas ve karar nosu yazılan İlk Derece Mahkemesi kararının istinaf kanun yolunda incelenmesi istenmiş olmakla Dairemizce yapılan inceleme sonucu gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; sürücüsü davacıların çocukları olan …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı kamyonet ile Aydın istikametinden gelip Selçuk istikametine seyir sırasında karşı istikametten gelen … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı tankerin çarpışması sonucunda vefat ettiğini, …’ın sağlığında davalılardan …de araç sürücüsü olarak çalışmakta olduğunu belirterek, vefat sonucunda davacıların uğramış oldukları maddi ve manevi zararın davalılardan tahsili ile ödenmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP: Davalılar vekilileri cevap dilekçelerinde özetle; açılan davanın haksız olduğunu sebeple davanın reddini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR VE GEREKÇESİ: İlk Derece Mahkemesi’nce yapılan yargılama neticesinde yukarıda esas ve karar numarası belirtilen kararı ile; açılan davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İlk Derece Mahkemesi’nce yazılan gerekçeli karar, taraflara usulüne uygun tebliğ edilmiştir. İstinaf Kanun Yoluna yasal süresinde davacılar vekilince müracaat edilmiştir. Davacılar müşterek vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davacı-karşı davalı müvekillerinin manevi tazminat talep etmiş iken manevi tazminat hususunda karar verilmemesinin yasaya aykırı olduğunu, hükmedilen maddi tazminat alacağına şartları uyuşmasına rağmen reeskont faizi yerine yasal faiz hükmedilmesinin doğru olmadığını, hüküm kurmaya elverişli olmamasına rağmen itirazların dikkate alınmadan bilirkişi raporuna itibar edilmesinin doğru olmadığını, kusur raporlarındaki çelişkinin giderilmediğini, müteveffanın aldığı son ücret konusunda davalı … Ltd. Şti.’nde çalışma şartları ve kazanın olduğu sıralarda aldığı ücret hususunda beyanda bulunacak olan 13/04/2015 tarihli itiraz dilekçelerinin dikkate alınmadığını, ücret hususunda tanıkların dinlenmesini ve bilahare ek rapor aldırılmasını istemelerine rağmen dikkate alınmadığını, dinlenen tanıkların müteveffa …’ın davalı-karşı davacı … şirketinde sigortasız çalıştığı, aylık kazancının 2.000,00 TL olduğunu beyan ettikleri ve müteveffanın hangi işleri yaptığının açıkça belli olduğunu ancak dayısının şirketinde çalışması nedeni ile ücretine yönelik yazılı belgenin olmadığı göz önüne alındığında ek rapor taleplerinin dikkate alınması gerektiğini, her 2 davacı müvekkil lehine hükmedilen maddi tazminat alacaklarına ilişkin farklı tarihlerin faiz başlangıç tarihi olarak belirlenmesinin doğru olmadığını, belirlenen alacaklardan tüm davalıların birlikte sorumlu tutulması gerektiğini, davalılar lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını, müvekkilleri aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını, kusur oranında maddi tazminatta indirim yapılmasının doğru olmadığını, kazanın bir iş kazası olduğundan davacıların murisi karşı davacı şirkette sigortasız çalıştırılan davacıların karşı davada talep edilen tazminattan sorumlu tutulamayacaklarını, beyanla istinaf yasa yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: HMK 355. Madde düzenlenmesine göre, kamu düzenine aykırılık halleri hariç istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ile sınırlı olmak üzere yapılan inceleme sonunda; 7251 sayılı 22/07/2020 tarihli Hukuk Muhakemelerİ Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 35. Maddesi ile 6100 sayılı HMK’nun 353. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (6) numaralı alt bendi “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” şeklinde yeniden düzenlenmiştir. HMK’nun 353/1-a.6 maddesi gereğince “taraflarca davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen delillerin hiç birinin toplanmamış veya toplanan delillerin hiç değerlendirilmemiş ya da uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış yine değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” durumunda esası incelenmeden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmektedir. Hukuk yargısında dar istinaf sistemi benimsenmiştir. Bu sistemin en temel özelliği ise denetimin asıl olmasıdır. İstinaf kanun yolu yargılaması ilk derece aşamasında dosyanın tam olarak tekemmül etmiş olması varsayımı üzerine oturtulmuştur. Bu nedenle istinaf mahkemesinin esas hakkında bir denetim yapabilmesi ve bir karar verebilmesi ilk derece mahkemesince usulünce verilmiş esasa ilişkin bir kararın varlığına bağlıdır. Sonuç olarak işin esasının incelemesine geçilebilmesi için, ilk derece aşamasında en azından hüküm kurmaya yetecek kadar uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmış olması ve bu delillerin hükümle bağlantısının kurulmuş olması gerekir. İlk Derece Mahkemesince bu yükümlülüğün yerine getirilememesi, aslında temelde hukuki dinlenilme hakkının ihlalidir. Çünkü, tarafların davanın esasıyla ilgili gösterdikleri delillerin hiç toplanmaması veya toplanmış olmakla beraber hiç değerlendirilmemesi ya da uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması adil yargılanma hakkının temel unsurlarından biri olan hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır. Hukuki dinlenilme hakkı gereğince, tarafların usulüne uygun şekilde, incelemeye elverişli ve caiz olan delillerin toplanması, daha sonra değerlendirilerek karar verilmesi gerekir. İlk derece mahkemesi, bu zorunlu temel hakkı ihlal etmişse duruşma yapılmadan karar verilebilecektir. Bölge adliye mahkemesi böyle bir durumda esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve dosyanın yeniden görüşülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilecektir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, İlk Derece Mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olmasıdır. İlk Derece Mahkemesince taraflarca bildirilen delillerin dosyaya getirtilmesi, tarafların ileri sürdükleri delillerin getirtilmesine gerek görülmemesi halinde bunun gerekçede gösterilmesi, karara esas alınan delillerin hangisine neden üstünlük tanındığının gerekçede değerlendirilmesi gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta; Davacı tarafın dava dilekçesinde müteveffa …’ın sağlığında davalılardan …’nde araç sürücüsü olarak hayatını kazanmakta olduğu ve ailesine katkı sağlamakta olduğu belirtildiği anlaşılmaktadır. Davacı taraf istinaf başvuru dilekçesinde kazanın iş kazası olduğunu, davacıların murisinin sigortasız olarak çalıştırıldığını beyan ettikleri anlaşılmaktadır. Öte yandan davacı tarafça tanık olarak bildirilen tanıklardan duruşmada dinlenen tanıkların … şirketinin sahibi …’nun yeğeni olan müteveffanın dava dışı …’nun muhtelif işlerinde çalıştığı yönünde beyanlarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Dosya kapsamında davacı tarafça davalılardan …’nde çalışmakta iken kazanın meydana geldiği iddia olunmasına ve bir kısım tanıkların anılan davalı şirketin çalışanı olduğu ve şirketin sahibi olduğu beyan edilen …’nun bir kısım işlerinde çalıştığı yönünde beyanda bulunmalarına karşın İlk Derece Mahkemesi’nce davalı şirket … İle müteveffa … arasında 4857 sayılı yasa kapsamında değerlendirilecek iş ilişkisi bulunup bulunmadığı yöntemince araştırılmadan karar verildiği, bu hususun tartışılmadığı görülmektedir. Görev kamu düzenine ilişkin olduğundan, davacı tarafça her ne kadar asliye ticaret mahkemesinde dava ikame olunmuş olsa da davalı şirket ile muris müteveffa arasında işçi işverenlik ilişkisi bulunduğuna göre öncelikle bu hususta özellikle ücretle bağımlılık unsurları yönünden müteveffanın davalı şirketle arasında iş ilişkisi bulunup bulunmadığı hususlarının araştırılması, dosyada bildirilen tanıkların beyanlarının alınması, müteveffanın çalışma ilişkisi varsa ne şekilde istihdam edildiği ve ücretinin ne şekilde belirlenip ödemesinin kim tarafından yapıldığı gibi hususların araştırılması ve bu yöndeki tüm delillerin toplanılması sosyal güvenlik nezdinde birlikte çalıştığını söyleyen davacı tanıklarının sigorta kayıtları ile kazaya dair bildirim yapılıp yapılmadığı hususlarının araştırılarak getirtilmesi ve taraflarca dayanılan delillerin tümü öncelikle davalı şirket ile müteveffa arasında iş ilişkinin bulunup bulunmadığının belirlenip somut olarak karar yerinde açıklanmak sureti ile görevli mahkeme olunup olmadığının tespit olunarak tereddüte mahal bırakmayacak şekilde belirlenmesi suretiyle karar verilmesi gerekmektedir. Belirtilen nedenlerle, HMK’nun 353/1-a/6 maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesinin kararının ESASI İNCELEMEDEN KALDIRILMASINA, taraflar arasında yukarıda belirtilen çekişmeli hususlar ile ilgili delillerin toplanmasından sonra karar verilmek üzere mahkemesine iadesine oy birliğiyle karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-) İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince ESASI İNCELEMEDEN KALDIRILMASINA, 2-) Dosyanın davanın yeniden görülmesi için İLK DERECE MAHKEMESİNE İADESİNE, 3-) Harçlar Kanunu’nun mahkeme harçlarını düzenleyen I. tarife A-3-e bendi gereği davanın esası hakkında karar verilmediğinden istinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde yatıran taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a bendi uyarınca KESİN olmak üzere 17/12/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.