Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
46. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/2426
KARAR NO: 2023/2338
KARAR TARİHİ: 19/10/2023
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/05/2023
NUMARASI: 2023/217 Esas – 2023/429 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen davanın yapılan yargılaması neticesinde verilen karara ilişkin davacı vekilince süresi içerisinde istinaf edilmesi üzerine, istinaf dilekçesinin esasa kaydı sonrası dosya içerisindeki bütün belge, bilgi ve kağıtlar okundu.
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:Dava; dava dışı 3. Kişi … ile davalılardan … Şirketi arasında akdedilen “Emanet Cihazların Geçici Kullanılması Hakkında Teslim ve İzin Belgesi” başlıklı, ariyet ve vekalet sözleşmelerinin unsurlarını barındıran karma akit mahiyetindeki sözleşme kapsamında bırakılan soğutucu mahiyetindeki cihazdan kaynaklı meydana gelen yangın nedeniyle uğranıldığı iddia olunun müspet zararın tazmini istemine yöneliktir.Davalı … A.Ş. Vekili, aktif husumet itirazlarının bulunduğunu, davacının alacak isteminin belirsiz alacak davası koşullarını taşımadığından davanın hukuksal yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, HMK’nın 119/2 maddesi uyarınca davacı tarafa her bir hasar kalemi için talebini tek tek belirtmesi ve dava değerini açıklaması için süre verilmesi ve sonucuna göre işlem yapılması gerektiğini, diğer davalı … Ltd. Şti.’nin … A.Ş. tarafından … numaralı Üçüncü Şahıs Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi ile poliçede teminat altına alınan rizikolara karşı 01.01.2022 – 31.12.2022 tarihleri arasında poliçede belirlenen limit ve şartlar dahilinde sigortalandığını, sigorta poliçesinde yer alan 3. şahıs Mali Sorumluluk teminatı her halükarda verilecek bir teminat olmadığını, sigorta poliçesinde üçüncü şahıs mali sorumluluk klozu bulunmasına karşın şirketin sigortalısının davaya konu yangının oluşumunda kusurunun varlığı tespit olunmadığı takdirde şirketin davacıya karşı tazminat sorumluluğu doğmayacağını, dava konusu yangın sonucu meydana gelen maddi zarara sigorta poliçesinde teminat verilmediğinden davacının talebinin şirket sigorta poliçesinden karşılanması mümkün olmadığını, dava konusu yangının soğutma dolabı kaynaklı olup olmadığı, davacı tarafça faaliyet gösterdiği işyerinde gerekli yangın önlemlerinin alınıp alınmadığı, zararın artmasına sebebiyet verilip verilmediği, sonuç olarak somut olayda davacının müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının bilirkişi heyeti vasıtasıyla hüküm vermeye elverişli şekilde tespitinin gerektiğini, davacının müspet zarar / yoksun kalınan kar talebi de haksız olup bu taleplerinin şirkete ait sigorta poliçesinden karşılanması hukuken mümkün olmadığını, davayı kabul etmemekle birlikte davacının zararının varlığını ve miktarını ispat etmesi gerektiğini, davanın … A.Ş.’ye ihbarını talep ettiklerini, öncelikle davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığından davanın usulden reddine, davaya ilişkin delil ve belgelerin tarafımıza gönderilmesine kadar davaya karşı cevap ve delil sunma hakkımızın saklı tutulmasına, davacının alacak isteminin belirsiz alacak davası koşullarını taşımadığından davanın hukuksal yarar yokluğu nedeniyle reddini savunmuştur.Davalı … Şirketi davaya cevap vermemiştir. İlk Derece Mahkemesi’nce; “Dava, ariyet sözleşmesinden kaynaklı müspet zararın tahsili talepli davadır.İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı İtfaiye Dairesi Başkanlığı Avrupa Yakası İtfaiye Şube Müdürlüğü’nden Bakırköy İtfaiye İstasyonu tarafından düzenlenen itfaiye olay tespit raporu ibraz edilmiştir. Davacı taraf her nekadar davalı şirket ile arasında ariyet sözleşmesi olduğundan bahisle müsbet zararının tespit ve tahsiline yönelik dava açılmışsa da dosya ya sunulan “18/01/2020 tarihli Emanet Cihazların Geçici Kullanılması Hakkında Teslim Ve İzin Belgesi” başlıklı sözleşme fotokopisinin incelenmesinde dava konusu alacağa dayanak olan sözleşmede davacı yan taraf olmadığı gibi, sözleşme içeriğinde de davacı yapılan bir atıf bulunmadığı dava konusu alacağa dayanak olan sözleşmede, davacının dava konusu alacağı talep etme ve dava etme yetkisi bulunmadığından davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle,” gerekçesi ile, “Davanın aktif husumet dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE..” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.İlk derece mahkemesi kararına karşı, davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının zararlarını talep etme hakkının bulunduğunu ve meydana gelen yangın olayıyla ilgili … Şirketi delil tespiti yapılması amacıyla Bakırköy 6. Sulh Hukuk Mahkemesi’nden 2022/138 Değişik İş dosyasıyla talepte bulunulduğunu, delil tespitini başta … adına isteyen … Şirketi 05.12.2022 tarihinde attığı taraf değişikliği dilekçesiyle işbu davaya konu taşınmazın yangından önce … devir edildiğini öğrendiklerini bildirdiğini, delil tespiti dosyasında karşı tarafın … olduğunu ikrar eden … Şirketi’nin beyanına rağmen mahkeme içi ikrar nazarının gözden kaçırıldığını, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İstinaf sebeplerinin değerlendirilmesi;Dava; dava dışı 3. Kişi … ile davalılardan … Şirketi arasında akdedilen, Emanet Cihazların Geçici Kullanılması Hakkında Teslim Ve İzin Belgesi başlıklı, ariyet ve vekalet sözleşmelerinin unsurlarını barındıran karma akit mahiyetindeki sözleşme kapsamında bırakılan soğutucu mahiyetindeki cihazdan kaynaklı meydana gelen yangın nedeniyle uğranıldığı iddia olunun müspet zararın tazmini istemine yönelik eldeki davada; yerel mahkeme tarafından az yukarıda yazılı gerekçeyle, davanın aktif husumet dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verildiği, verilen karara ilişkin olarak, davacı vekili tarafından, yine az yukarıda yazılı sebeplere dayanarak İstinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla; 6100 sayılı HMK’nın dava şartlarını düzenleyen 114/(1)-d maddesindeki taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usulî hukuki ilişkinin süjesi olabilme ehliyetidir. Taraf ehliyetine sahip olan kişi, davada davacı veya davalı olabilecektir. Bu nedenle, taraf ehliyeti usûli bir kavramdır. Taraf ehliyetine sahip olabilmek için medeni hukuktaki hak ehliyetine sahip olmak gerekir. HMK’nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, taraf ehliyetine de sahiptir. Buna göre tüm insanlar, hak ehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahiptir.Aynı hükümde düzenlenen dava ehliyeti, fiil ehliyetinin medeni usûl hukukunda büründüğü şeklidir. Fiil ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptir. Dava ehliyeti ise, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. (HMK md. 51) Fiil ehliyetine sahip olan kişi, dava ehliyetine de sahiptir ve davayı yürütebilir, usûl işlemlerini yapabilir. Reşit olan ve temyiz kudretine sahip olan kişiler fiil ehliyetine sahiptir.Aynı Kanun’un 114/(1)-e maddesindeki dava takip yetkisi, davada taraf olan kişinin o davayı kendi adına yürütebilme ve talep sonucu hakkında kendi adına hüküm alabilme yetkisidir (HMK md. 53). Sözü edilen kurum, şeklî taraf kuramının kabulünün sonucu olarak ortaya çıkmış ve sözü edilen kuramı tamamlamak amacıyla geliştirilmiştir. Davayı takip yetkisi, maddi hukuktaki tasarruf yetkisinin usul hukundaki karşılığını oluşturur. Ayrıca bu kavram, davada taraf olmadığı hâlde kanun gereği taraf gibi davranmakla görevli kılınmış olanların hukukî konumlarının açıklanmasında başvurulan bir kavram konumundadır. Kural olarak taraf ehliyeti ve dava ehliyeti bulunan kişinin dava takip yetkisi vardır. Ancak bazı istisnai durumlarda davada taraf olarak gösterilen kişinin taraf ve dava ehliyeti olmasına rağmen dava takip yetkisi olmayabilir. Örn: Hakkında iflas kararı verilen kişinin taraf olduğu hukuki davalarda da istisnai durumlar dışında davayı takip yetkisi iflas idaresine aittir.Taraf sıfatı (husumet) ise, maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Uygulamada, “sıfat” yerine “husumet” terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Oysa, dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır. Sıfat, davada taraflardan birinin davaya konu subjektif dava hakkının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir husustur. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur. Bu husus mahkemece re’sen gözönünde bulundurulmalıdır. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın taraf sıfatı yokluğundan reddi gerekir. Bir kişinin belli bir davada davalı veya davacı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi davalı veya davacı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’i de değildir.Ayrıca dava şartının özelliği, tıpkı taraf sıfatı gibi davanın esastan görülüp karara bağlanabilmesi için varlığı ya da yokluğu hâkim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilen ve taraflarca noksanlığı davanın her aşamasında ileri sürülen nitelikte olmasıdır. Tüm bu açıklamalar kapsamında somut dava incelendiğinde ise; yerel mahkeme tarafından her ne kadar dava; “ariyet sözleşmesinden kaynaklı müspet zararın tahsili talepli dava” olarak nitelendirilmiş ise de; 6098 sayılı TBK.’nun 379. maddesinde ariyet (ödünç) sözleşmesi; “Kullanım ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin bir şeyin karşılıksız olarak kullanılmasını ödünç alana bırakmayı ve ödünç alanın da o şeyi kullandıktan sonra geri vermeyi üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmış olup, dolayısıyla, ariyet sözleşmesinin en önemli unsuru, kullanmanın bırakılmasının karşılıksız olmasıdır; bu husus, ariyeti kiradan ayırır. Somut olayda; taraflar arasındaki, soğutucunun markete, davalı tarafından satılan ürünlerin teşhiri, soğutulması vs. işinde kullanılmak üzere yine davalı tarafından bırakılmakta, yani ödünç veren kendi ürünlerinin reklamı, satışı ve soğutulması karşılığında dolabı ödünç alana bırakmakta, ödünç alan ise davalının ürünlerinin satışı, soğutulması ve muhafazasını üstlenmektedir. Dolayısıyla, ödünç verenin para dışında başka bir menfaati bulunmaktadır. Bu durumda, sözleşme ariyet sözleşmesi değil, ariyet ve vekalet sözleşmelerinin unsurlarını barındıran karma bir akit niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle, bu karma sözleşmeye göre dolaptan kaynaklanan yangının üçüncü kişilere verdiği zarardan davalının sorumluluğu söz konusu olabilecektir [Selim Kaneti, Özel Borç İlişkileri Ders Notları, 1969, s:155; Tandoğan, Prof. Dr. Haluk, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri Cilt:I/2, Kira ve Ödünç Verme (Âriyet, Karz) Sözleşmeleri, 1985, Batider, s:290; Karahasan, Mustafa Reşit, Türk Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, Birinci Cilt, 2002, s:1197-1198]. Ayrıca burada yangının dolaptan çıktığı kabul edildiğine göre, dolabın markete bırakılmasına ilişkin sözleşme hükümlerinin de incelenmesi gerektiği anlaşılmakta olup, sözleşmenin 5. Maddesinde yer alan; “…cihazların kullanma hakkı, koruma va kullanım sınırlama ve kullanım şeklini belirleme hakları yükümlülükleri bütünüyle işletmeciye ait olup…” şeklindeki düzenleme değerlendirildiğinde, sözleşmenin tarafı olan dava dışı 3. Kişi …’in, sözleşme akdedildikten sonra söz konusu cihazın geçici kullanılması hakkını, sözleşmede yer alan “…Cihazların kullanma hakkı …. ve kullanım şeklini belirleme hakları yükümlülükleri bütünüyle işletmeciye ait…” hükmü kapsamında başkasına devretmesine engel bir durum olmadığı, cihazın kullanım hakkının da gerek yargılama sırasındaki davacı beyanları ve gerek se Bakırköy 6. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2022/138 Değişik İş dosyasından delil tespiti talebinde bulunan davalı … Şirketinin 05.12.2022 tarihinde ilgili dosyaya gönderdiği taraf değişikliği dilekçesiyle, marketin ve dolayısıyla da market içerisinde yer alan sözleşme konusu cihazın da yangından önce …’e devir edildiğini öğrendiklerinin anlaşıldığı, bu haliyle de yangına sebebiyet verdiği iddia olunan cihaz ile ilgili tüm hak ve yükümlülüklerin davacı yana geçtiği, ayrıca yerel mahkemenin tespiti açısından bir an için davacı yanın sözleşmenin tarafı olmadığı, eş söyleyişle davacının sözleşme dışı 3. Kişi olduğu düşünülse dahi, dava dışı 3. Kişi … ile davalı … arasında akdedilen karma sözleşmeye göre dolaptan kaynaklanan yangının üçüncü kişilere verdiği zarardan, …’ya herhangi bir kusur izafe edilmesi halinde, haksız fiil hükümleri kapsamında davalının sorumluluğu söz konusu olabileceği anlaşıldığından, yerel mahkemece davanın esasına girilerek, tüm taraf delilleri toplandıktan sonra karar verilmesi gerekirken, davanın aktif husumet ehliyeti nedeniyle usulden reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu ve açıklanan tüm bu gerekçelerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulüne, kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353-1-a-6 maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerektiği kanaatine oy birliğiyle varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.Davacının istinaf başvurusunun KABULÜNE, HMK m. 353/1-a-6 uyarınca Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/05/2023 tarihli ve 2023/217 Esas – 2023/429 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,2.Yukarıda belirtilen kapsamda deliller toplanarak esas yönden yargılama yapılması hususunda dosyanın kararı veren BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’ne gönderilmesine, 3.Harçlar yasası uyarınca yatırılan 179,90 TL harcın talep halinde ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,4.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, 5.Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda,19/10/2023 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.