Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi 2022/737 E. 2022/848 K. 12.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
46. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/737
KARAR NO: 2022/848
KARAR TARİHİ: 12/04/2022
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/11/2021
NUMARASI: 2020/488E. 2021/691K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Taşınmaz Alım-Satımı Kaynaklı)
İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 17/11/2021 tarihli ve 2020/488E. 2021/691K. sayılı dosyasında verilen karar; davalı tarafça vaki istinaf talebi üzerine istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle, Dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı. Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı … ile … A.Ş’den … adlı proje üzerinden 27/05/2016 tarihli ön sözleşme ve 30/05/2016 tarihli … yevmiye numaralı Bakırköy … Noterliği tarafından düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile iki adet daire satın aldığını, bu dairelerin sözleşmeler gereği teslim tarihlerinin 30/04/2018 olduğunu, bu tarihte teslimi gereken İstanbul Beylikdüzü Reşitpaşa Çiftiliği … pafta … parsel de kayıtlı … blokta 1+1 nolu 66,38 M2’lik daire ile … blokta … 31 nolu 66,38 m2’lik daireler açısından tüm borçların ödendiği halde dairelerin satıcı tarafından gerekçesiz biçimde zamanında teslim edilmediğini, satın aldığı tarihten iki yıl bir ay sonra teslimine hazır olduğu söylenen daireler hakkında davacının tereddütlerinin ve kayıplarının oluştuğunu, davalıya bu konuda ihtarnamenin keşide edildiğini ve cevap vermediğini, dava şartı olan ara buluculuk başvuru tutanağının tutulduğunu ancak davalı taraf ile burada da anlaşılamadığını, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi gereği davacıya 30/04/2018 tarihinde teslim edilecek olan iki dairenin 2020 Haziran ayında teslim edilmesinden dolayı bedel artırma haklarının saklı kalmak kaydı ile 2.500,00-TL dairelerin sözleşme şartlarına uygun malzeme ve planlama vs. teknik ve hukuki eksikliklerine karşılık ise ileride belirlenen bedele artırmak üzere şimdilik 2.500,00-TL olmak üzere toplam 5.000,00-TL maddi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın Bakırköy Tüketici Mahkemesinde açılmasının gerektiğini, davacı taraf konut tesliminde meydana gelen gecikme nedeniyle kira kaybı, zarar ve benzeri ne nam altında olursa olsun herhangi bir hak ve alacağının bulunmadığını beyan ile kabul ettiğini ve davalının ibra ettiğini, davacıya teslim edilen konuttaki eksik işler teslim tutanağında belirtildiğini ve giderildiğini, sözleşme gereğince davalının teslimi 6 ay süreyle geciktirme hakkının olduğunu, davacının bir zararının olmadığını, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “…İşbu davanın satış vaadi sözleşmesinden kaynaklı olarak maddi tazminat talebine ilişkin olduğu, her ne kadar davacı tarafça davacının tacir olduğu iddia edilerek dava Asliye Ticaret mahkemesinde açılmışsa da, davacının, UYAP’tan yapılan sorgulamasında Bağkur’lu olduğu, Vergi Daire’sinden gelen cevabi yazılara göre de Gayrımenkul Sermaye İradina ilişkin mükellef olduğu ancak davacıya ilişkin aktif tapu kayıtlarının sayısı ve dosya kapsamı itibariyle davacının tacir olarak kabul edilemeyeceği; taraflar arasındaki uyuşmazlığın borçlar hukuku kapsamında kaldığı, dolayısı ile davacı tarafın iddiası, davanın konusu ve dosyaya sunulan delillerin incelenmesi sonucunda uyuşmazlığın, TTK 4. maddede belirtilen, mutlak ticari davalardan olmadığı gibi aynı maddede dayanağını bulan nispi ticari dava niteliğinde de bulunmadığı, HMK 114. maddesinde; Mahkemenin görevli olması hususunun dava şartı olarak belirtildiği, HMK 115. maddesinde de, dava şartlarının, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetileceğinin açıklandığı anlaşılmakla, iş bu davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu anlaşılmakla görev dava şartı eksikliği nedeniyle davanın usulden reddine,” karar verilmiştir. Kararı davalı vekili istinaf kanun yoluna getirmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı şirket aleyhine ikame edilen davada yerel mahkemece görevsizlik kararı verildiğini ancak ikame edilen davanın Tüketici Kanunu kapsamında ön ödemeli konut satış sözleşmesine ve bu sözleşmeden doğan tüketici haklarına dayalı maddi ve hukuki vakıalara istanaden ikame edildiğini, bu bakımdan mahiyeti itibariyle tüketici davası olup, ticari dava olmadığını ve görevli/yetkili Bakırköy Tüketici Mahkemesi nezdinde açılması gerektiğini, bu nedenle hem görevsizlik hem de yetkisizlik itirazında bulunulduğunu, şirketler lehine herhangi bir vekâlet ücretine hükmedilmediğini, kararın kaldırılmasına ve davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLERİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, eksik ve ayıplı işlerden doğan tazminat ve geç teslim nedeni ile kira tazminatı isteğidir. Mahkeme görevsizlik kararı vermiştir. Davalı vekili, taraflar arasında iki adet ön ödemeli konut satış sözleşmesi bulunduğunu, görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğunu ileri sürmüştür. Yargıtay 14. HD nin 2015/5308 Esas, 2017/7167 Karar sayılı ilamında; “Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2010/14-358 Esas – 2010/353 Karar sayılı ve 30.06.2010 günlü ilamında da vurgulandığı üzere; 4822 sayılı Kanun ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı 1. maddesinde “Bu Kanunun amacı, (…) kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerine koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir” şeklinde açıklandıktan sonra, 2. maddesinde “Bu Kanun, 1. maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birinin oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiştir. Yine aynı Kanunun “Tanımlar” başlıklı 4822 sayılı Kanunla değişik 3. maddesinin (e) bendinde tüketicinin, “bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan ve yararlanan gerçek ve tüzel kişiyi”; (h) bendinde Tüketici işleminin, “mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi”, (f) bendinde satıcının, “kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek ve tüzel kişileri”; (c) bendinde ise malın, “Alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları” ifade edeceği belirtilmiştir. 23. maddede, bu kanunun uygulaması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağı, düzenlemesi getirilmiştir. Görülmektedir ki, 4077 sayılı Kanun, ticari dağıtım zincirinin nihai halkasını oluşturan ve ekonominin nihai hedefi olan tüketicinin, satıcı karşısında daha etkin olarak korunması gereğinden hareketle düzenlenmiş ve bu koruma anlayışı tüketici hukukunun temelini oluşturmuştur. Konut alım-satımına dair uyuşmazlıkların 4077 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilebilmesi için tüketicinin malı satın alma amacı çok büyük önem taşımaktadır. Yasa, nihai tüketici tarafından kullanım amacı ile alınan konut ve tatil amaçlı taşınmazlar yönünden geçerlidir. Bir mal veya hizmetin, kişisel ihtiyaçları dışında, belirli bir meslek icrası, belirli bir üretimde kullanma, yeniden satış, kiraya verme, ticari olarak kullanma vs. gibi mesleki veya ticari amaçlarla satın alanların tüketici kabul edilmeyecekleri kuşkusuzdur.” şeklinde konunun izah edildiği anlaşılmıştır. Davacının, delil listesindeki kendi beyanları ile davaya konu olan taşınmazları yatırım için aldığı, daha sonra başkasına satarak ticari kazanç sağladığı yapılan işin ticari nitelik taşıdığı, tacir oldukları açıklanmıştır. Davacının yasanın aradığı nitelikte tacir olmadığı, Bağkur’lu olduğu tespit olunmakla, ticaret mahkemesinin görevli olmadığı, davacının tüketici olmadığı nedeni ile tüketici mahkemesinin görevli olduğunun değerlendirilemeyeceği anlaşılmıştır. O halde; İhtilafa bakmakla görevli mahkeme, genel görevli Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Bu itibarla, davalı vekilinin istinaf taleplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılmakla, oy birliği ile aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.HMK m.353/1-b-1 gereğince davalının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca vekalet taktirine yer olmadığına, 3.Davalıdan alınması gereken 80,70 TL harçtan, yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın ilk derece mahkemesince davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına, 4.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin HMK’nın 360 ıncı maddesi yollamasıyla, madde 323 uyarınca istinafı talep eden üzerinde bırakılmasına, 5.Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 12/04/2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.