Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
46. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/736
KARAR NO: 2022/853
KARAR TARİHİ: 12/04/2022
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/12/2021
NUMARASI: 2021/427E. 2021/1066K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Havale Söz. Kay.)
BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 01/12/2021 tarihli ve 2021/427E. 2021/1066K. sayılı dosyasında verilen karar; davalı tarafça vaki istinaf talebi üzerine istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle, Dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı. Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı … tarafından … Bankası A.Ş. aracılığıyla 15.04.2019 tarihinde davalı şirket adına kayıtlı … Bankası A.Ş.’deki banka hesabına “Borç Verme” açıklaması ile geri ödenmesi kaydı ile 80.000,00 TL ödünç para gönderildiğini, davalı şirketçe paranın geri ödenmemesi üzerine, icra takibi yaptıklarını , itiraz edildiğini, itirazın iptaline kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Huzurdaki davanın konusunu oluşturan icra takibinin usul ve yasaya aykırı olması nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, mahkemenin görevsiz olduğunu, gönderilen havalenin açıklamasında “Borç Verme” ibaresinin yazmasının borç para vermek olarak algılanamayacağını ve davacı tarafın bu iddiasını ispatlaması gerektiğini, davacı tarafa borçlarının olmadığını belirterek davanın reddini, savunmuştur. İlk derece mahkemesince; “…Dava, davalıya borç verildiği iddia edilen miktarın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali davasıdır. Görev dava şartı kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekmektedir. Asliye ticaret mahkemeleri 6102 sayılı TTK’nin 4/1 maddesinde belirtildiği üzere her iki tarafın tacir ve işin de her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olduğu nispi ticari davalar ile aynı yasanın 4/1-a,b,c,d,e ve f bentlerinde sayılan mutlak ticari davaları veya farklı bir özel yasada ticari dava olduğu düzenlenen davaları incelemekle görevlidir. Her ne kadar davacı, TTK.nın 4/1-f maddesinin “Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde…öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava…sayılır.” düzenlemesine dayanarak, dava konusunun bir ödünç para verme işi olması sebebiyle mahkememizin görevli olduğunu iddia etmişse de, söz konusu madde ile ödünç para verme işleri ile uğraşan ve özel kanunlara tabi banka, kredi veya finansal kuruluşların kastedildiği, madde gerekçesinde de “Finans sektöründe sadece bankalar ve ödünç para verme işleri ile uğraşanlar bulunmamakta, bu sektör sadece anılan kanunlarla düzenlenmemektedir. Bunların yanında, finansal kiralama, faktoring, özel ve genel finans şirketleri, forfaiting şirketleri başta olmak üzere çeşitli finans kurum ve kuruluşları da vardır. Bunları düzenleyen ayrıntılı bir mevzuat bulunmaktadır.” açıklaması yer almaktadır. Dava dilekçesi ekinde sunulan mesajlardan, davacının parayı borç olarak İsa isimli kişiye vermek istediği ve bu kişinin isteği doğrultusunda parayı borç verme açıklaması ile şirket hesabına gönderdiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla taraflar arasındaki uyuşmazlığın Türk Borçlar Kanununun 386.maddesinde yer alan “Tüketim ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin, bir miktar parayı ya da tüketilebilen bir şeyi ödünç alana devretmeyi, ödünç alanın da aynı nitelik ve miktarda şeyi geri vermeyi üstlendiği sözleşmedir.” düzenlemesi kapsamında bir tüketim ödüncü sözleşmesine dair olduğu değerlendirilmiştir.(İstanbul BAM 37.HD. 2021/102-1005) Bu kapsamda; davacının tacir olmayan gerçek kişi olması, somut olayın niteliği itibariyle, işlemin TTK.nın 4.maddesi kapsamında bir ödünç para verme işi olarak değerlendirilmesinin mümkün olmaması, dolayısıyla davanın mutlak bir ticari dava olmadığı, davacının tacir olmaması nedeniyle, eldeki davanın nispi ticari dava da olmadığı, taraflar arasındaki ilişkinin TBK.386 kapsamında değerlendirilmesi gerektiği anlaşıldığından, mahkememizin görevsizliğine ve Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna,” karar verilmiştir. Kararı davalı vekili istinaf kanun yoluna getirmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Taraflardan birinin ticari işletmesini ilgilendiren banka havalelerine ilişkin davaların ticari davalar olduğunu, dolayısıyla banka havalelerinden doğan uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin davalarda Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin görevli olduğunu, gerekçe bölümünde “davacının parayı borç olarak İsa isimli kişiye vermek istediği ve bu kişinin isteği doğrultusunda parayı borç verme açıklaması ile şirket hesabına gönderdiği anlaşılmaktadır.” denilmişse de, davalının ticari şirket olması sebebiyle ve karine olarak da yapılan iş ve işlemlerin ticari iş kapsamına girmesi nedeniyle Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin görevli olduğu hususunun açık olduğunu, mutlak ticari davaların herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticari niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalar olduğunu bu sebeple tarafların tacir olup olmamasının bu davaların ticari dava olması sonucunu değiştirmeyeceğini, ticari işletme ile ilgili olan havale, vedia ve telif gibi haklara ilişkin davaların ticari dava sayılması için yalnızca bir tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmasının yeterli olacağını, ticari iş karinesi gereğince davalı şirketin ticari işletmesini ilgilendiren dava konusu havale işleminin ticari dava olduğunu ve yerel mahkemenin görevli olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLERİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, ödünç akdine dayalı itirazın iptali istemidir. Mahkemece, davacının tacir olmadığı, işin de ticari iş olmadığı kabul edilerek görevsizlik kararı verilmiştir. Davalı, ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu ileri sürmektedir. Eldeki dava, ödünç verme sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı davasıdır. Uyuşmazlık davacının davalının hesabına yatırdığı paranın borç olarak verilip verilmediği noktasındadır. 6098 sayılı TBK 555 (818 sayılı Borçlar Kanununun 457) ve ardından gelen maddelerinde düzenlenmiş olan havale, hukuksal nitelikçe bir ödeme vasıtasıdır. Havalenin mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine mevcuttur. Bu yasal karinenin aksini, havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını ileri süren havaleci (muhil) bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür (HGK.09.06.2004 tarih 2004/4-362 E.-2004/347 K.). İddianın ileri sürülüş biçimine göre karz akti iddiasında bulunulduğundan, mutlak ticari dava olmadığı ve taraflar tacir olmadığından ticari dava olmadığı, bu anlamda görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmıştır. Davalı vekilinin istinaf taleplerinin dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere ve 6100 sayılı HMK 355. maddedeki, kamu düzenine aykırılık halleri resen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde yapılan inceleme neticesinde; özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre istinaf talebinin HMK.353.1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılmakla, oy birliği ile aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.HMK m.353/1-b-1 gereğince davalının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca vekalet taktirine yer olmadığına, 3.Davalıdan alınması gereken 80,70 TL harç yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin HMK’nın 360 ıncı maddesi yollamasıyla, madde 323 uyarınca istinafı talep eden üzerinde bırakılmasına, 5.Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 12/04/2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.