Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi 2022/304 E. 2023/229 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
46. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/304
KARAR NO: 2023/229
KARAR TARİHİ: 16/02/2023
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/09/2021
NUMARASI: 2021/206 E. – 2021/486 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kira)
KARAR YAZIM TARİHİ : 17/02/2023
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen davanın yapılan yargılaması neticesinde verilen karara ilişkin davacı vekilince süresi içerisinde istinaf edilmesi üzerine, istinaf dilekçesinin esasa kaydı sonrası dosya içerisindeki bütün belge, bilgi ve kağıtlar okundu.
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Dava; alacaklısı …, borçlusu … olan 03/02/2017 tanzim, 05/05/2012 ödeme tarihli, 130.000,00-TL tutarlı senet nedeniyle borçlu olunmadığından bahisle menfi tespit istemine ilişkindir. Davalı vekili, davacının ev kurmak ve ev eşyalarını almak, giyim ihtiyaçlarını gidermek ve kişisel zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak için zor durumda olduğunu öne sürerek defaten kendisinden borç para aldığını, bunun üzerine toplam borcuna karşılık olarak icra takibine konu söz konusu senedi davalı lehine keşide ettiğini, dava dilekçesinde bildiren hususların hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, hiçbir insanın aslında borcu olmamasına rağmen baskı ve hile ile olmayan bir borcu yıllardır ödemek zorunda kalmasının düşünülemez olduğunu, davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi’nin önceki 2018/160 E-2018/414K sayılı davanın reddine ilişkin kararı Dairemizin 2020/859E-2021/543K sayılı kararı ile, “…Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf kanun yoluna getirmiştir. Davacı takibe konan senedin tarafların arkadaşlığının sürdüğü dönemde, hile ve ikrah altında ile boşa imza edilerek davalı alacaklıya verildiğini, üstünün davalı tarafından ortak iradeye aykırı olarak doldurulduğunu ve arkadaşlıkları son bulunca öç alma duygusu ile takibe konulduğunu ve bu sebeple borçlu olmadığını ileri sürmüş olup, temel ilişkiyi de davalının kendi ihtiyacı için kredi kullanmasına imkan yaratmak amacı ile bir nevi kefalet oluşturmak olarak tanımlamıştır. Buna karşılık alacaklı, davacının pek çok kere kendisinden ödünç paralar aldığını, bu takibe konu senedi de ödünce karşılığı verdiğini, ödeme yapmayınca takip yaptığını savunmuştur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/19-821Esas,2019/58 karar sayılı 5.2.2019 Tarihli içtihadları gereği, TMK’nın 6.maddesi ile HMK’nın 191 maddesine göre ispat külfeti davacıya düşmektedir.Davacı davalıya borçlu olmadığına senedin korkutma ve hile ile alındığına dair iddiasını ispat için tanık beyanlarına dayanmış, gösterdiği tanıklar görevsiz mahkemede dinlenmiştir. Davacı tanıkları özetle; davacının açtığı ev için alınan eşyaların 2.el niteliğinde bulunduğu, bedellerinin toplam da icraya konan senetler kadar asla olamayacağı davalıya öncedeki senede göre 27.000tl ödeme yapıldığını beyan etmişler, Davalı tanıkları özetle; tarafların arkadaş olduğu dönemde davacının davalıdan ödünç para aldığını geri ödemediklerini davalının bu sebeple zora düşüp kendi etrafından yardım istediğini aktarmışlardır.Yine görevsiz mahkemede gerekmediği halde senetteki imzanın davacı eli mahsulü olup olmadığı araştırılmıştır.Davada; davacının dayandığı sair deliller temin edilip incelenmemiştir. Davacı arkadaşı … yaptığı şikayet üzerine açılan Denizli Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/58 E sayılı ceza davasına da dayanmış olup, bu dosya getirtilmelidir. TBK’nın 74 maddesine göre ,hukuk hakimi ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında bağımsız kılınmıştır. Ancak bu bağımsızlık mutlak anlam taşımaz, bu bağlamda hukuk hakiminin ceza davasında tespit olunan maddi olaylarla bağlı olduğu hususu dikkate alınmalıdır. Gölcük İcra Md.ün … E sayılı takip dosyası getirtilmelidir. Davalının delil listesindeki şikayet evrakı ve icra dosyası dışında kalan varsa diğer delilleri celp edilmelidir. Dava, akdin feshi nedenlerinden hata ve ikraha dayalı olmakla, davacı davasını her türlü delille ispat edebilecektir. Dava dosyası görevsizlik karari ile Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmiş, mahkeme senede karşı senet kuralı gereğince karar verdiğini belirterek hüküm kurmuş ise de eksik incelemeye dayalıdır..” gerekçesi ile ortadan kaldırılmıştır. İlk Derece Mahkemesi’nce; “Kaldırma kararında özetle; ispat külfeti davacı üzerinde bulunsa da, mahkemece davacının arkadaşı olan …’ın şikayeti üzerine davalının yargılandığı Denizli Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/58 Esas sayılı dosyasının getirtilmesi ve delillerin birlikte değerlendirilmesi tavsiye edilmiştir. Her ne kadar kaldırma kararı öncesinde ilgili ceza dosyasının soruşturma evrakları getirtilmiş ve hükme esas alınmış ise de, kaldırma kararı sonrasında Denizli Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/58 Esas sayılı dosyasında kamu davası açıldığı ve yargılamanın nihayete erdirilerek davalı sanığın CMK 223/2-a maddesi uyarınca (eylemin kasıt veya taksir kapsamında kalmadığı, suç işlemediği) atılı yağma suçundan beraatine karar verildiği ve hükmün kesinleştiği görülmüştür. Ceza dosyası ayrıntılı olarak incelendiğinde müşteki ifadelerinin dosyamız davacısı ile benzerlik gösterdiği, davacının da tanık olarak dinlendiği, diğer tanığın müştekinin babası olduğu, müşteki ve dosyamız davacısının beyanları haricinde alınan tanık beyanlarının tıpkı görevsiz mahkemede alınan tanıkların beyanlarında olduğu gibi, bononun düzenlenmesinden sonraki vakıalara ilişkin olduğu anlaşılmış, müşteki ile davacının beyanlarının davalı ile aralarında oluşan husumet göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.İrade fesadının bulunduğu hallerde davacının borçlu olmadığını her türlü delille ispatlayacağı açık olup mahkemenin yazılı delil haricindeki delillere itibar etmesi için delillerin irade fesadı olgusunu sabit gösterecek ciddiyette, vakıalar örgüsünün tüm sebep ve sonuçlarıyla uyumluluk gösterecek şekilde olması gerekmektedir. Bu kapsamda davanın tarafları arasında duygusal ilişki bulunduğu dönemde davaya konu bonoların imzalandığı, bonoya yalnızca imza atılıp diğer kısımların boş bırakıldığı iddiasına göre gizlenen anlaşmanın ne olduğunun davacı tarafça ortaya koyulmadığı, bononun tüm şekil şartlarını taşıdığı, davalı tarafından görüldüğü ileri sürülen baskının tanık anlatımları, beyanlar ve ceza dosyasına göre iradeyi sakatlayacak düzeyde olmadığı tespit edilmiştir. Hata, hile, tehdit durumlarında irade fesadından bahsedilecek olup davalının çekilen kredi nedeniyle borçlandığı, her ay davacı için katlanılan borçtan dolayı davacıya başvurmasının baskı oluşturmayacağı, davacının ruhen bu davranışlardan etkilenmiş olmasının irade fesadını oluşturmayacağı, aksi bir kabulün tüm ticari ve hukuki muamelelerde alacağın tahsili için başvuran alacaklıların tamamının irade fesadı oluşturacağı yönünde garabet ortaya çıkaracağı değerlendirilmiştir. Dava konusu olayda davacı ile davalı arasında baskıdan ziyade güven ilişkisi bulunmakta olup güvenin boşa çıkması borçtan kurtulma nedeni olarak kabul edilmeyecektir. Sonuç olarak ceza dosyasından uygulanan usul maddesi dikkate alınarak beraatine karar verilen davalının davacı aleyhine yürüttüğü icra takibinin haksız ve kötü niyetli olduğu ile bonoların irade fesadı altında imzalandığı ispatlanmadığından ve sadece imza atılarak verilen bonoların sonradan amaçlanan anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının yazılı olarak delillendirilmediği sabit görülerek..” gerekçesi ile, “Davanın REDDİNE,” şeklinde hüküm tesis edilmiştir. İlk derece mahkemesi kararına karşı, davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Beyan ve iddialar birbiriyle tutarlılık göstermekteyken, davalının hiçbir beyanı tutarlı olmayıp o dönemlerde 23 yaşında olan davalının 270.000,00-TL borç para vermesinin imkansız olduğunu, genç bir kızın ne olduğunu anlamadığı bir evrağa attığı imza ile seneler sonra karşısına çıkılarak tehdit ve baskı altında para alınmaya çalışılmasının hukuk düzeni tarafından korunmaması gerektiğini, klasik bir alım satım – üretim ve ticaret ilişkisi olmadığını, boş senetlerin alt kısımlarını doldurtarak imzalatıldığını, iradesinin fesada uğratıldığını, dava konusu senetlerin davalı yana herhangi bir borcu olduğundan değil, davalı yanla devam eden arkadaşlığına güvenerek ve davalı yanın borçlarının bahane ederek sürekli baskı kurup huzursuzluk çıkarması nedeniyle verildiğini, ayrıca o yıllarda tarafların sevgili olduğunu, bu durumda senetle ispat kuralının uygulanamayacağını, tüm tanık beyanlarının da davalının 270.000,00-TL borç para vermesinin imkansız olduğunu gösterdiğini, davacının davalının tehditlerine boyun eğmemesi üzerine davalı yanın elindeki senedi doldurarak Gölcük İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasıyla icra takibi başlattığını, davalı yanın henüz işe başlayalı bir yıl olması ve işini kaybedeceği korkusuyla işyerine maaş haczi gönderilmemesi için davalı ile anlaşma yapmayı kabul ettiğini ve kredi çekerek davalının avukatının ofisinde 20.000,00-TL’yi elden ödediğini, iki adet daha senet imzalandığını, senetleri vadesinde ödediğini, davalı hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğunu, davalı hakkında Denizli Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/58 E. sayılı dosyasıyla Yağma suçundan ceza davası açıldığını, dosyaya davacının o yıllardaki kredi kartı ekstreleri ve banka hesap dökümlerinin celp edildiğini ancak bu derece büyük bir para harcadığına dair hiçbir delilin bulunamadığını, tüm bu sebeplerle kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını talep etmiştir. İstinaf sebeplerinin değerlendirilmesi, Eldeki dava menfi tespit istemi olup, İlk Derece Mahkemesi’nce ret kararı verilmiştir. Gölcük İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus icra yoluyla icra takibine girişildiği, takibe konu senet 130.000,00 TL tutarında, 03.02.2007 tanzim ve 05.05.2012 vade tarihli olduğu anlaşılmıştır. Gölcük Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2013/1842 S. ve 2013/1241 K. Numaralı dosyası ile yapılan soruşturma neticesinde; “Olay tarihinde 24 yaşında ve üniversite öğrencisi olan şikayetçinin cahil olmadığı, senet kavramının ne anlama geldiğinin farkında olduğu, imzaladığı senedin doğuracağı sonuçları önceden bildiği, şüphelinin hangi hileli hareketiyle kendisine ve ev arkadaşına senedi imzalattığını açıklayamadığı, şüphelinin kendilerine yönelik iradelerini fesada düşürmeye yönelik herhangi bir eylemini ileri sürememesi, borç senetlerinin yapılan incelemesinde kambiyo senedi olduğu, herhangi bir tehdit veya zorlama veya iradesini zorlayan herhangi bir etkenin olmadığı…” gerekçesiyle söz konusu soruşturma dosyası hakkında “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verilmiştir. Sakarya 1. Ağır ceza mahkemesi değişik iş karar değişik iş no: 2013/988 d.iş 21.08.2013 tarihli kararı ile takipsizlik kararına vaki itirazın reddine karar verilmiştir.Dairemizin önceki kararında hükmün ortadan kaldırılması sebebi yapılan davacının dayandığı müştekisi davacının arkadaşı olduğunu beyan ettiği … olan Denizli Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/58 E. sayılı dosyasında ise; yağma suçunun yasal şartlarının oluşmadığı, taraflar arasındaki ihtilafın hukuki nitelikte olduğundan bahisle sanığın beraatine ilişkin kararın mündericattan geçmek suretiyle kesinleştiği görülmüştür. Aldatma TBK’nın 36. maddesinde; “Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir. Üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması hâlinde, sözleşmeyle bağlı değildir” şeklinde düzenlenmiştir. Kanunda hilenin tanımına doğrudan yer verilmemiş ise de aldatma (hile); genel olarak, bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı korumak yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Yanılma (hata) ise; irade ile beyan arasında istemeyerek meydana gelen bir uyumsuzluk hâlidir. Hatada yanılma, hilede ise kasıtlı olarak yanıltma söz konusudur. Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 03.04.1963 tarih ve 1963/4-76 E., 1963/40 K. sayılı kararında hile; “…gerçek durumu bilmesi hâlinde bir kimsenin kabul etmeyecek olduğu bir şeyi kabul etmesine diğer bir kimse tarafından yol açılmış olması demektir” şeklinde tanımlanmıştır. Hilenin varlığının kabulü için bazı şartların gerçekleşmesine ihtiyaç vardır: Birinci şart “aldatma fiili”dir. Aldatan şahıs diğerini yanıltmış (hataya düşürmüş) olmalıdır. Fakat karşı tarafın düştüğü bu yanılmanın esaslı olması gerekmez (TBK. m.36/1). Çünkü aldatan hiçbir surette korunmaya layık değildir. Aldatan, sözleşmenin yapılması ve özellikle görüşmeler sırasında, belirli konu ve hususlarda doğru olmayan bilgiler vermekte veya bazı hususları dürüstlük kuralına göre açıklaması gerekirken kasten gizlemektedir. İkinci şart; “aldatma kastı”dır. Aldatan, karşı tarafı sözleşme yapmaya ikna etmek için ona bilerek ve isteyerek (kasten) gerçek dışı beyanda bulunmuş olmalıdır. Başka bir deyişle, yalan söyleyende karşı tarafı aldatmak ve onun gerçeği bilmesi hâlinde yapmayacak olduğu bir sözleşmeyi yapmağa sevk etmek niyeti bulunmalıdır. Eğer bir kimse, bilmemesi ağır bir kusur teşkil etmesine rağmen, durumu bilmeden bir beyanda bulunmuş ise aldatma kastı yoktur. Üçüncü şart ise “illiyet bağı”dır. Sözleşme aldatma sonucu, onun etkisi ile yapılmalıdır. Aldatılan yapmış olduğu sözleşmeyi, aldatma olmasıydı ya hiç yapmayacak ya da daha iyi şartlarda yapacak idiyse, illiyet bağı gerçekleşmiş olur. Aldatma fiili, sözleşmenin kurulmasının asli şartı olmalı, aldatma ile sözleşmenin kurulması arasında tabi bir illiyet bağı bulunmalıdır (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, s. 414 vd., HGK’nın 20.10.2010 tarih ve 2010/1-502 E., 2010/536 K. sayılı kararı). Türk hukukunda irade bozukluğuna bağlanan yaptırım ise bir kesin hükümsüzlük (butlan) hâli değildir. Mülga BK’nın 23 ve devamı maddelerinde “…ilzam olunamaz.” (BK.23), “…o akit ile ilzam olunmaz.” (BK.28), “…kendi hakkında lüzum ifade etmez” (BK.29/I), TBK’nda ise “… bağlı olmaz.” (TBK. m.30), “…sözleşmeyle bağlı değildir.” (TBK. m.36 ve 37/1) ibareleri kullanılmak suretiyle irade bozukluğuyla yapılan sözleşmelerin, iradesi hata, hile veya ikrahla sakatlanan kimseyi bağlamayacağı öngörülerek, bu kişiye belli bir süre içerisinde kullanabileceği iptal hakkı tanımıştır. Tüm bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere taraflardan biri diğer tarafı hileyle sözleşme yapmaya yöneltmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı hâlinde aldatılan taraf, hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Ancak, hile üçüncü bir kişi tarafından da yapılabilir. Böyle bir durumda kural olarak aldatılan taraf sözleşme ile bağlı ise de üçüncü kişinin hilesini karşı taraf sözleşmenin yapıldığı sırada biliyor ya da bilmesi gerekiyor ise aldatılan taraf sözleşmenin iptalini isteyebilir. Öte yandan, aldatmayı (hileyi) ispat yükü aldatılan tarafa aittir. Hile bir haksız fiil olduğundan her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Sözleşme resmî senetle yapılmış olsa dahi 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Resmî belgelerle ispat” kenar başlıklı 7. maddesi “Resmî sicil ve senetler, belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturur. Bunların içeriğinin doğru olmadığının ispatı, kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça, her hangi bir şekle bağlı değildir.” hükmünü içermekte olduğundan, hile olgusu tanık dâhil olmak üzere her türlü delille ispatlanabilir. Somut olayda davacı hile iddiasını ispata yönelik olarak tanık deliline dayanmış ise de dinlenen tanıklar ifadelerinde bu savunmayı ispata yönelik herhangi bir anlatımları bulunmamaktadır. Hâl böyle olunca davalının sözleşmenin hile ile yahut hataen imzalandığı yönündeki iddiasını ispatladığından da bahsedilemez. Ayrıca; imza, metin yazılmadan önce, tamamen veya kısmen boş kâğıda atılmış ise metnin taraflar arasındaki anlaşmaya uygun bir şekilde yazıldığı karine olarak kabul edilir. Beyaza imza atan taraf aksini iddia ediyorsa, iddiasını yazılı delille ispat ile yükümlüdür (Reisoğlu, S.: Borçlar Hukuk Genel Hükümler, İstanbul 2000, 14. Bası, s. 68). Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 24.03.1989 tarihli ve 1988/1 E., 1989/2 K. sayılı kararında da bu hususa işaret edilmiş olup ceza davasında dahi imzalı boş belgenin anlaşmaya aykırı biçimde doldurulduğu iddiasının tanık ile ispat edilemeyeceğine değinilmiştir. Yine Hukuk Genel Kurulunun 18.04.2018 tarihli ve 2017/13-619 E., 2018/919 K. sayılı kararında da aynı ilkeler açıklanmıştır. Tüm bu açıklamalar davaya konu senedin geçerli ve tarafları bağlayıcı nitelikte olduğunu göstermektedir. Şu halde; HMK’nın 203/ç maddesi hükmü, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2020/8231 E. – 2022/5170 K. ve Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, 2006/10714 E. – 2007/2649 K. sayılı içtihadı ve benzerleri çerçevesinde, yeniden yapılan yargılamada tarafların dayandığı sair tüm deliller toplanmış ve davacının korku ve hile ile boş senet verdiği ve davalının ortak iradeye aykırı olarak tek taraflı doldurduğu hususu davacı tarafından ispat olunamıştır. Mahkemenin red kararı gerekçesi isabetlidir. Bu itibarla; davacının istinaf talebinin dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve 6100 sayılı HMK 355. maddedeki, kamu düzenine aykırılık halleri resen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde yapılan inceleme neticesinde; özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre istinaf talebinin HMK/353.1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılmakla, oy birliği ile aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.HMK m.353/1-b-1 gereğince davacının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca ücreti vekalet taktirine yer olmadığına,3.Alınması gerekli 179,90 TL istinaf harcından, davacı tarafından yatırılan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 120,60 TL harcın davacıdan tahsiline, ilk derece mahkemesince harç tahsil müzekkeresi yazılmasına, 4.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin HMK’nın 360 ıncı maddesi yollamasıyla, madde 323 uyarınca istinafı talep eden üzerinde bırakılmasına, 5.Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 16/02/2023 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.