Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi 2022/2704 E. 2022/2540 K. 08.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
46. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2704
KARAR NO: 2022/2540
KARAR TARİHİ: 08/11/2022
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/03/2022
NUMARASI: 2018/315 E. – 2022/327 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen davanın yapılan yargılaması neticesinde verilen karara ilişkin davacı vekilince süresi içerisinde istinaf edilmesi üzerine, istinaf dilekçesinin esasa kaydı sonrası dosya içerisindeki bütün belge, bilgi ve kağıtlar okundu.
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:Dava; dava dışı banka ile ipotek alınacak gayrimenkullerin değerlemelerinin yapılması kapsamında sözleşme aktedildiği ve dava dışı …’ın bankadan kullandığı kredinin teminatını teşkil edecek gayrimenkul değerlemesi için davalıdan hizmet alındığı ancak değerlemenin fahiş yapılması nedeniyle ortaya çıkar zararın ruvuen tahsili istemine ilişkindir.Davalı vekili, dava konusu edilen alacak tutarının dava dilekçesinde net olarak belirtilmediğini, davacının dava dışı müşteriden olan kredi riskinin davalıdan talep edilmesinin söz konusu olması halinde davanın kısmı dava olarak açılmasının mümkün olmadığını, bu nedenle hukuki menfaat yokluğundan davanın usulden reddi gerektiğini, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davanın Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğini, davanın esası bakımından; davacının dava dışı banka ile ticari faaliyetlerine devam edebilmesi bakımından makro rakamlar yönünden ve ticari kaygılarla verilen ödünlerin finansman kaynağı olarak davalının seçilmesinin adaletli olmadığı gibi ticari ahlak kuralları ile de bağdaştırılamadığını, dava konusu raporda aynı zamanda kontrol ve onay bölümleri mevcut olup davacı tarafından uygunluk verilen raporların denetimden ve onaydan geçerek dava dışı bankaya gönderildiğini, taşınmazın malikinin toplam risk tutarından davalının sanki kredinin garantörü ve/veya kefili gibi gösterilmeye çalışılmasının hukuki olmadığını, davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince; “..Takibini “07/01/2008 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi, 23/07/2012 tarih ve 21849, 25/07/2012 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamelere” şeklinde davalını değerleme yapmasından önce akdedilmiş olan kredi sözleşmesine dayalı olarak yapılmış olması, dava dışı banka ile borçlu … arasındaki kredi ilişkisinin ilk olarak 07/01/2008 tarihinde 300.000,00 TL. limitli Genel Kredi Sözleşmesi akdedilerek başladığı, daha sonra 18/05/2011 tarihinde yeni bir Genel Kredi Sözleşmesi akdedilerek kredi limitinin 300.000,00 TL arttırılması suretiyle 600.000,00 TL çıkarıldığı ve artırıma ilişkin sözleşmeni yapılması aşamasında gerçek kişiler … ve …’dan ayrı ayrı 690.000,00 TL miktarlı şahsi kefalet alındığı, bu aşamada yani 12/12/2011 tarihi itibariyle bankanın kredi borçlusu …’a kullandırdığı kredi nedeniyle riskinin 249.245,01 TL olduğu bu aşamada davalını düzenlemiş olduğu değer tespit tutanağı esas alınmak suretiyle tapuda “Ankara, Etimesgut, …, … Ada, … Parsel, …, Daire No:…” olarak kain taşınmaz üzerinde 30/11/2011 tarihi itibariyle 325.000,00 TL değer tespit edilmiş olmasına ve 100.570.00 TL. sigorta değeri olduğu belirtilmiş olmasına rağmen bu çelişki giderilmeden 16/12/2011 tarihi itibariyle 1.200.000,00 TL değerinde üst sınır teminat ipoteği akdedilmiş olması ve alınan şahsi kefaletler ve taşınmaz ipoteği ile yetinilmemiş olunmalı ki tapuda “Ankara İli, Kazan İlçesi, … Mah., … Ada, … Parsel, … No’lu bağımsız bölüm” olarak kain ikinci bir taşınmaz üzerinde yine 1.200.000.00 TL. değerinde ipotek tesis edilmek suretiyle kredi kullandırılmış olması karşısında, bir zara söz konusu olsa bile, bankanın borçlunun ödeme gücünü ve almış olduğu bütün şahsi ve ayni teminatları birlikte değerlendirmek suretiyle kredi kullandırılmış olması karşısında zararın salt davalının değerini düşük olarak tespit etmiş olmasından kaynaklandığını kabul edilemeyeceği, meydana gelen zarar ile bu sebeplerden her biri ile aralarındaki illiyet bağının ayrıca ispat edilmesi gerektiği, ayrıca kredinin ödenmemesi üzerine Ankara Batı İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden ipoteğin paraya çevrilmesi amacıyla takip yapması ve takibin kesinleşmesi üzerine, ipotekli taşınmazını değeri 12/02/2016 tarihi itibariyle 135.000,00 TL olarak tespit edilmiş olmasına rağmen, bankanın tespite itiraz etmeyerek zararın artmasına neden olmuş olması keza ikinci ipotekli taşınmazın bedel tespitine de herhangi bir itirazda bulunmamış olması ve aynı kredi borcuna şahsi teminat veren gerçek şahıslar aleyhine takip yapmak suretiyle alacağını tahsil etmek bakımından takip yapması gerektiği tüm bunları yapmayarak, salt değerin düşük tespitinden hareketle davalını sorumluğuna gidilmesi mümkün olmadığı gibi, 11/07/2019 tarihli talimat bilirkişi raporu değerinin 30/11/2011 tarihindeki 220.000,00 TL. Olduğu, 17.02.2022 tarihili bilirkişi ek raporuyla da taşınmazın ihale tarihindeki değeri 285.194,44 TL olduğunun tespit edilmiş olmasına rağmen 12/04/2016 tarihinde ihaleye katılmak suretiyle bu taşınmazı 117.000,00 TL bedelle satın aldıktan sonra 17/10/2017 tarihinde 166.500,00 TL’ye satmış olması karşısında hem meydana gelen zarınını miktarını, hem zararın hangi sebepten kaynaklandığını ve bu sebeple zara ile davalını eylemi arasındaki illiyet bağını ispat edememiş olması ve esasen bir zarar varsa bile bu zarara bütünüyle bankanın müterafik kusurunun neden olduğu anlaşıldığından davanın reddine..” gerekçesi ile, “Davanın REDDİNE,” şeklinde hüküm tesis edilmiştir. İlk derece mahkemesi kararına karşı, davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Hazırlanan bilirkişi raporları ile icra takibi aşamasında yaptırılan değer tespitleri, davalının hazırladığı rapordaki bedelin o günkü güncel rayicin çok üzerinde olduğunu ortaya koymasına rağmen, … Bankasının kredi müşterisine kullandırdığı tüm kredi miktarı öne çıkartılarak ve toplam kredi miktarı esas alınarak banka zararının karşılanmış gibi algılandığını, kararın tespitlere ve taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine aykırı olduğunu, ana para olarak ödenen 95.000 TL’lik miktar esasa alındığında Gayrimenkul Değerleme Raporundaki bedelden kredi verilmediğini, bankanın gerekli eskalasyonu yaptığını, çelişkili bir durum varsa bunun bankadan sorularak aydınlatılması ve ondan sonra karar verilmesi gerektiğini, icradan yapılan satıştan 1,5 yıl sonraki piyasa şartları ve satış bedelinin tartışılması ticari hayatın ilkelerine aykırı olduğunu, kıymet takdirinin hatalı yapıldığını, davalının kusurunun sabit olduğunu, kararın kaldırılmasını talep etmiştir. İstinaf sebeplerinin değerlendirilmesi,Mahkeme, davanın reddine karar vermiş ise de; Davacı, kendi çalışanının yanıltıcı raporuna dayanarak oluşan zararı ödediğini belirterek bu davayı açmıştır. Davalı (…) firmasının sahibidir. Her iki taraf arasında 14.06.2010 tarihinde “Ankara il sınırları dahilinde her türlü gayrimenkullerin güncel piyasa değerini belirten Değerleme Raporunun Hazırlanması” konulu sözleşme imzalanmıştır.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır.Davacı şirket her ne kadar tacir vasıflı tüzel kişilik ise de; davalı …, … unvanlı gerçek kişi olup tacir vasfına haiz olup olmadığı dosya muhteviyatından belli değildir. O halde; İhtilafa bakmakla görevli mahkemenin tayini bakımından davalının gerçek kişi tacir kaydının olup olmadığının araştırılarak buna göre görev hususunun değerlendirilmesi gerektiğinden, ilk derece mahkemesince verilen görevsizlik kararının ortadan kaldırılması gerekmiştir. İlk derece mahkemesince esastan verilen ret kararının ortadan kaldırılması gerekir.Bu itibarla; kamu düzenine ilişkin olan ve yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gereken görev kuralı gereği davacının istinaf istemleri incelenmeksizin HMK 353/1-a-3-6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararın kaldırılması kanaatine oy birliğiyle varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.Davacının istinaf başvurusunun KABULÜNE, HMK m. 353/1-a-3-6 uyarınca İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 30/03/2022 tarihli ve 2018/315 E. – 2022/327 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2.Yukarıda belirtilen kapsamda esas yönden yargılamaya devam edilmesi hususunda dosyanın kararı veren İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’ne gönderilmesine, 3.Harçlar yasası uyarınca yatırılan 80,70 harcın talep halinde ilk derece mahkemesince davacıya İadesine, 4.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, 5. Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 08/11/2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.