Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
46. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/197
KARAR NO: 2022/831
KARAR TARİHİ: 12/04/2022
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/10/2021
NUMARASI: 2021/319E. 2021/934K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 20/10/2021 tarihli ve 2021/319E. 2021/934K. sayılı dosyasında verilen karar; davalı tarafça vaki istinaf talebi üzerine istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle, Dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı. Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı borçlu ile davacı arasında açık hesaba dayalı ticari ilişki mevcut olduğunu, iş bu ticari ilişki sebebi ile takip tarihinde davalı borçlunun vadesi dolmuş 1.070,446,19 TL borcu bulunduğunu, davacı tarafından Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile 1.070.446,19 TL’nin tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığını, davalı borçlu tarafından yetkiye ve borca itiraz edildiğini, davacının 2016 yılından itibaren davalı borçluya medikal ürünler sattığını, 2019 yılında davalı borçlunun ekonomik sıkıntılara girdiğini ve borçlarını ödeyemez duruma düştüğünü, 2019 yılında davacı alacaklının, davalı borçluya 07.08.2019 tarihinde son satışını yaptığını, bir daha ürün satışı yapmamaya karar verdiğini ve davalı borçludan 222.336,49 TL alacağı için icra takibi başlatmaya karar verdiğini, 09.08.2019 tarihinde Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası ile 222.336,49 TL açık hesap alacağının tahsili amacı ile icra takibi başlattığını, davalı borçlu tarafça iş bu icra takibine de itiraz edildiğini ancak 29.08.2019 tarihinde taraflar arasında borç tasfiye ve sulh protokolü imzalandığını ve borcun taksitler halinde ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davalı borçlu zor durumda kaldığı, acil mala ihtiyacı olduğu, aralarında uzun yıllara dayalı bulunan ticari ilişkiyi kullanarak 04.09.2019 tarihinde itibaren tekrar ürün satın almayı başardığını ancak iş bu ürünlerin ödemesinin yapılmadığını, 25.12.2020 tarihinde vadesi gelen faturalara ilişkin 1.070.446,19 TL alacak için icra takibi başlatıldığını, ürünlerin ödemesi istenince borca itiraz edildiğini, 07.08.2019 tarihine kadar yapılan satışlara ilişkin herhangi bir ihtilaf olmadığını, 07.08.2019 tarihine kadar yapılan satışlara ilişkin alacak tutarı icra kanalı ile istendiği ve taksitler halinde ödendiğini, bu nedenle ihtilafın 04.09.2019 tarihinde başlayan faturalara ilişkin olduğunu, davalı borçlu ile yapılan görüşmelerde ise ekonomik şartların elvermediği gerekçesi ile ödeme yapılamadığı cevabı alındığını, davalı borçlu tarafından kötü niyet ile haciz baskısı altında kalmamak, alacağın tahsilini geciktirmek, hatta mal kaçırarak alacağın tahsilini imkansız hale getirmek amacıyla, borca itiraz edildiğini, bu nedenlerle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile öncelikle, mahkemeden davalı borçlunun menkul ve gayrı menkul mallarıyla 3. şahıslardaki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmesini, davalı borçlu aleyhine Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile asıl alacağa takip tarihten itibaren işleyecek ticari reeskont avans faizi ile davalı borçludan tahsili ile müvekkili davacıya verilmesine, davalı borçlunun %20 oranından az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının icra takibini yetkisiz icra müdürlüğünde yaptığını, yetkili icra dairesinin HMK 5.md. uyarınca İstanbul Anadolu İcra Daireleri olduğunu, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğundan mahkemenin görevine itiraz ettiklerini, faturanın içeriğine 8 gün içerisinde itirazda bulunulmadığı takdirde sadece faturada belirtilen verilerin doğru olduğu karinesi doğduğunu, yoksa faturanın verilmesine neden olan iş veya hizmetin de yapılmış olduğunun kabulü anlamını taşımayacağını, davacı tarafın sunduğu sevk irsaliyelerinde malın teslim edildiğine dair davalı şirketin ne çalışanının imzası ne de yetkilisinin imzasının mevcut olduğunu, faturaların ise tek taraflı düzenlenmiş e-faturalar olduğunu, davacı davasını yazılı delil ile ispat etmek zorunda olduğunu, davacı şirkete borçlarının bulunmadığı gibi, istenilen faiz oranının da fahiş olduğunu, alacak likit olmadığından %20 icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini, kurumun yargı harçlarından muafiyeti olduğunu, bu nedenle haksız ve mesnetsiz davanın öncelikle, görev itirazı nedeniyle usulden reddine, neticede esasa ilişkin haksız ve kötü niyetli davanın reddine ve takip konusu alacağın yargılamaya muhtaç olması bakımından da icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesini savunmuştur. İlk derece mahkemesince; “..Mahkememizin görevli olup olmadığının değerlendirilmesi yoluna gidilmiştir. Bilindiği üzere 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesine göre bir davanın ticari dava olabilmesi için davanın her iki tarafının tacir ve uyuşmazlığın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan yasa maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan sayılması gerekir.Somut olayda davalının özel üniversite (vakıf üniversitesi) olup tacir olmadığı, sözleşmenin tarafı davalı üniversite olup, üniversitenin iktisadi işletmesinin taraf olmasının da söz konusu olmadığı, dava konusu uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunmadığı, satım sözleşmesine ilişkin bu davanın mutlak ticari davalardan da olmadığı; bu nedenlerle mahkememizin görevli olmadığı, iş bu davada genel görevli mahkeme olarak Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu, bu durumda somut davada göreve ilişkin dava şartı eksikliği bulunduğu anlaşılmakla; -Davanın dava şartı yokluğundan REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,” karar verilmiştir. Kararı davalı vekili istinaf kanun yoluna getirmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kararda dava giderleri ile vekalet ücretine ilişkin bir kararın oluşturulmadığını, görevli mahkemede dava açılmaması halinde yargılama giderleri ile vekalet ücretinin nasıl oluşturulacağına dair bir hükmün bulunması görevsizlik kararı veren mahkemenin hükümleri arasında bulunması gerekirken, anılan hükme kararda yer verilmemesinin istinaf başvurusuna konu olduğunu, “davaya görevli mahkemede devam edilmemesi durumunda, mahkemece talep üzerine dosya üzerinden durumun tespiti ile yargılama giderlerinin hüküm altına alınmasına” bendinin eklenmesi gerektiği beyanıyla vekalet ücreti ve dava giderlerine ilişkin kararın oluşturulmasını talep ve dava etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLERİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, tarafların tacir olmadığı ve ihtilafın mutlak ticari dava olmadığı nedeni ile Asliye mahkemesine görevsizlik kararı verildiği anlaşılmıştır. Kararı, davalı taraf; masraflar ve ücreti vekalet yönünden istinaf etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık davalı üniversitenin icraya ve davaya konu edilen faturadan dolayı davacı şirkete borcunun bulunup bulunmadığı, takibe konu edilen fatura yönünden davalının sorumluluğunu ve taraf ehliyetinin bulunup bulunmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözünümde hangi mahkemenin görevli olduğu hususundadır. Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen nazara alınır. İlk derece mahkemesinin taraflar arasındaki uyuşmalığı 6102 sayılı TTK’nun 4.maddesi kapsamında değerlendirerek vermiş olduğu görevsizlik kararı, emsal Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2015/9631 E. – 2015/10002 K. sayılı kararı; “…6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olması gerekir…” yine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2016/18404 Esas, 2016/12784 Karar sayılı kararı, “Davacı vakıf üniversitesi; kazanç amacı olmamak şartı ile mali ve idari konular dışında akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tabi olarak Yükseköğretim Kurulunun görüş ve önerisi üzerine kanunla, tüzelkişiliği haiz olmak üzere kurulmakta olup; bu tüzel kişiliğinde, gerek 2809 sayılı Kanun hükümleri ve gerekse Anayasa Mahkemesinin 30.05.1990 günlü ve 1990/2 E 1990/10 K. sayılı kararı uyarınca kamu tüzel kişiliği niteliğinde olduğu tartışmasızdır(HGK’nun 13.05.2015 günlü ve 2014/13-566 E. 2015/1339 K. sayılı kararı da aynı yöndedir)…” kararları kapsamında taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari dava niteliğinde olmaması nedeniyle ticaret mahkemeleri görevli değildir. Mahkemenin verdiği görevsizlik kararında; “Yargılama giderleri bakımından” şimdilik karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmiş olması, HMK.331 maddesine atıf yapıldığını göstermekte olup hükmün infazı yönünden engelleyici niteliği olmadığı gibi açıkça yazılmamış olması HMk 297. Maddesi anlamında da bir eksiklik olarak görülmemiştir. Bu itibarla, davalı vekilinin istinaf taleplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılmakla, oy birliği ile aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.HMK m.353/1-b-1 gereğince davalının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca vekalet taktirine yer olmadığına, 3.Davalı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 4.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin HMK’nın 360 ıncı maddesi yollamasıyla, madde 323 uyarınca istinafı talep eden üzerinde bırakılmasına, 5.Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 12/04/2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.