Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi 2022/1254 E. 2022/1254 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
46. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1254
KARAR NO: 2022/1254
KARAR TARİHİ: 26/05/2022
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/387E.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ödünç Verme
Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen davanın yapılan yargılaması neticesinde verilen karara ilişkin davacı vekilince süresi içerisinde istinaf edilmesi üzerine, istinaf dilekçesinin esasa kaydı sonrası dosya içerisindeki bütün belge, bilgi ve kağıtlar okundu.
G E R E Ğİ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü Dava; davalıdan borç olarak alınan ve mutabakata bağlanan paranın inşaatı devam eden daire verilmek süretiyle ödenmesi kararlaştırılmasına ve dairenin teslim edilmesine rağmen, teminat olarak verilen başka bir dairenin iade edilmediği nedeni ile hakkında takibe girişildiğinden bahisle menfi tespit istemine dayalı takibin ve satışın durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı istemidir. Davalı; borcun davacının kabulünde olup ödenmediğini, ödemeye ilişkin yazılı belge sunulmadığının, verilen para ile davacının yaptığı inşaata %50 hisse ile ortak olunduğunu ve verilen paranın iki adet daireye karşılık geldiğini beyanla, davanın reddini talep etmiş, davacıdan 325.000 TL alacaklı olduğunu beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince; “..Dava, icra takibinden sonra açılan menfi tespit istemine ilişkindir. İş bu menfi tespit davasının davacı aleyhine yapılan icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olduğu bu kapsamda, İİK 72/3:”İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez.” hükmü gereğince ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş olup, hacizlerin fekki işleminin de icra işlemi olduğu gözetilerek reddine,” karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi kararına karşı, davacı yanca istinaf yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme gerekçesinin yasaya aykırı olduğunu, İcra İflas Kanunu’nun 72/3 maddesinin belirtilen kısımdan ibaret olmadığını, tam halinin; “İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” olduğunu, buna göre mahkemece alacağın %15’i oranında teminat karşılığında icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesine karar verilebileceğini ancak bu hususta değerlendirme yapıladığı beyanıyla tedbiren takibin ve satışın durdurulmasına, kaydi hacizlerin fekkine, mümkün olmaması halinde alacağın %15 i oranında teminat karşılığında icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesine karar verilmesini talep etmiştir. İstinaf sebeplerinin değerlendirilmesi, Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu (İİK)’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonrada ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Buna rağmen, borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması halinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir. Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür. Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Hakan Pencanıtez, Oğuz Atalay, Meral Sungurtekin Özkan, Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164). Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında tetkik merciinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini, menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez. Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulu’nun 17.03.2010 gün ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07.12.2011 gün ve 2011/13-576 E. 2011/747 K sayılı kararında da vurgulanmıştır. Somut olaya gelince, davacı yan dava dilekçesinde; “…Takip borçlusu olan davacının hukuka, kanuna, usule aykırı takip ile ağır mağduriyeti göz önünde tutularak öncelikle teminatsız, mümkün olmaz ise muhik teminat karşılığında tedbiren takibin ve satışın durdurulması, kaydi hacizlerin fekkine,” şeklinde talepte bulunmuş olup mahkemenin haklı gerekçesinde belirtildiği gibi davacı icra veznesindeki paranın verilmemesi yönünde tedbir istememiştir. Talebini istinaf dilekçesinde genişletmiş ise de ilk derece mahkeme dosyasın da istenmeyen hususun istinaf mahkemesinde ileri sürülmesi mümkün olmadığından davacının istinaf taleplerinin HMK353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılmakla, oy birliği ile aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.HMK m.353/1-b-1 gereğince davacının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca vekalet taktirine yer olmadığına, 3.Alınan 80,70 TL istinaf karar harcının mahsubuna, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin HMK’nın 360 ıncı maddesi yollamasıyla, madde 323 uyarınca istinafı talep eden üzerinde bırakılmasına, 5.Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 26/05/2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.