Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi 2021/2876 E. 2021/2424 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
46. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2876
KARAR NO: 2021/2424
KARAR TARİHİ: 09/12/2021
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/05/2021
NUMARASI: 2021/100E.- 2021/348K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet
Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 24/05/2021 tarihli ve 2021/100E.- 2021/348K. sayılı dosyasında verilen karar; Davacı tarafça vaki istinaf talebi üzerine istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle, dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı.Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … A.Ş tarafından izin verilen … kod numaralı şehiriçi halk otobüsü hattının devri için davalı …’ya 12/05/2016 tarih … yevmiye nolu Beşiktaş … Noterliğince düzenlenen vekaletname ile yetki verilmiş olduğunu, 26/05/2016 tarihinde davalı …’a 548.473,00 TL bedelle devrinin kararlaştırıldığını, ayni tarihte taraflar ve … A.Ş yetkilileri tarafından devir belgesi düzenlenmiş olduğunu, hattın devir bedeli olan 548.473,00-TL den kesintiler yapıldıktan sonra kalan 383.931,10-TL’nin müvekkilinin hesabına … tarafından havale edildiğini, devir bedelinden kalan 164.541,90-TL ‘nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan müştereken tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle davanın esasına girişilmeden önce zamanaşımı/husumet/taraf sıfatı/hukuki yarar/itfa yönlerinden itiraz etmekle birlikte kanuna uygun açılıp açılmadığının mahkeme tarafından tespitini talep ettiklerini, davanın reddini talep etmiştir. Diğer davalı cevap vermemiştir. İlk derece mahkemesince; “.. Taraflar arasındaki ilişkinin vekalet sözleşmesinden kaynaklandığı, Türk Borçlar Kanunu uyarınca görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu.” gerekçesi ile… “1-Davanın HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi gereğince görev dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE, 2-Görevli mahkemenin İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna, ..” şeklinde hüküm tesis edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Asliye Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki görev bölümünün daha çok iş alanı ile ilgili olduğunu, Uygulamada iş alanı ve görev uyuşmazlıklarının aynı olmadığını, Mahkemelerin iş alanını ilgilendiren durumlarda davalıların ilk itirazlarında yer almadığı sürece doğrudan mahkemece görev uyuşmazlığına ilişkin karar oluşturulamayacağını, davaya cevap veren davalı …’ın iş alanı itirazında bulunmadığını, ilk derece mahkemesinin 24.05.2021 tarihli görevsizlik kararının kaldırılmasını, davanın görevli Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLERİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, vekalet sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemidir. Davacı, araç hattı satışı işleminde hem vekilinden hemde satın alandan bakiye satış bedelini talep etmektedir. Dava bu hali ile vekalet ve alım satım akdine dayanmaktadır. Mahkeme görevsizlik kararı vermiş davacı vekili iş bölümü itirazının savunma olarak ileri sürülmedikçe nazara alınamayacağını beyanla kararı istinaf etmiş ise de; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 4. maddesinin 1. fıkrasının 1 bendi uyarınca, 507 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Kanunu’nun 2. maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerlerinde bu kanun hükümleri uygulanmaz. 507 sayılı Kanun’un 2. maddesinde “İster gezici olsun ister bir dükkan veya bir sokağın belli yerinde sabit bulunsunlar ticari sermayesi ile birlikte vücut çalışmalarına dayanan ve geliri o yer ve gelenek ve teamülüne nazaran tacir niteliğini kazanmasını icap ettirmeyecek miktarda sınırlı olan ve bu bakımdan ticaret sicili ve dolayısıyla ticaret ve sanayi odasına kayıtları gerekmeyen, ayni niteliğe (sermaye unsuru olsun olmasına) sahip olmakla beraber, ayrıca çalıştığı sanat, meslek ve hizmet kolunda bilgi, görgü ve ihtisasını değerlendiren hizmet, meslek ve küçük sanat sahipleriyle bunların yanında çalışanlar ve geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin 1. maddede belirtilen amaçlarla kuracakları dernekler bu kanun hükümlerine tabidir” denilmektedir. 507 sayılı kanun 21.06.2005 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5362 Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 76.maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve maddenin 2. cümlesi ile diğer yasaların 507 sayılı yasaya yaptıkları atıfların 5362 sayılı yasaya yapılmış sayılacağı da açıklanmıştır. Bu durumda İş Kanunu’nun 4. maddesinde 507 sayılı yasaya yapılan atıf, 5362 sayılı yasaya yapılmış sayılmalıdır. Bahsi geçen yeni yasal düzenlemede esnaf ve sanatkâr tanımı değiştirilmiştir. Yeni yasanın 3.maddesine göre esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dâhil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseleri olarak belirtilmiştir. 507 sayılı yasada yazılı olan “geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin” sözcükleri yeni yasada yer verilmemiştir. Yeni yasanın düzenlemesi karşısında artık 21.06.2005 tarihinden sonra İş Kanunu’nun kapsamını belirlerken, “geçimini münhasıran bu işten sağlama” ölçütü dikkate alınmamalıdır. 5362 sayılı yasadaki düzenleme ile esnaf ve tacir ayrımında başka ölçütlere yer verilmiş olup kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlük yapanların da ekonomik sermayesi, kazancının tacir sanayici niteliğini aşmaması ve vergilendirme gibi ölçütler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekecektir. 507 sayılı yasa döneminde esnaf sayılan kamyoncu, taksici, dolmuşçu gibi kişilerin de bu yeni ölçütler çerçevesinde esnaf sayılmama ihtimali ortaya çıkmaktadır. Ekonomik faaliyetini daha çok bedeni çalışmasına dayandıran düşük gelirli taksi ve minibüs işletmesi sahiplerinin esnaf olarak değerlendirilmesinin daha doğru olacağını belirtmek gerekir. 5362 sayılı yasanın 3. maddesinde belirtilen esnaf ve sanatkâr faaliyeti kapsamında kalan işyerinde 4857 sayılı yasanın 4/ı bendi uyarınca, üç kişinin çalışması halinde bu işyeri iş kanunun kapsamının dışında kalmaktadır. Maddede üç işçi yerine “üç kişi”den söz edilmiştir. Bu ifade, işyerinde bedeni gücünü ortaya koyan meslek ve sanat erbabını da kapsamaktadır. İşinde bedeni gücü ile çalışmakta olan esnaf dahil olmak üzere toplam çalışan sayısının üçü aşması durumunda işyeri İş Kanununa tabidir. Bu genel açıklama çerçevesinde somut olay irdelendiğinde; 6335 sayılı kanunun 2.maddesi ile 6102 sayılı kanunun 5.maddesinin 3. ve 4. fıkralarında yapılan değişiklik ile Asliye- Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk ve diğer hukuk mahkemeleri arasında ki ilişki görev ilişkisi olarak değiştirilmiş, ve 1.7.2012 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanmıştır. Tarafların ticaret sicil kaydı bulunmadığı gibi ihtilafın her iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklanmadığı,dolayısıyla mutlak ticari dava olmadığı gibi nispi anlamda da ticari dava niteliği bulunmadığından verilen karar isabetlidir. Dosya istinaf sebepleri ile birlikte HMK nun 355. Maddesi çerçevesinde incelenmiş ve kararın, mahkemece dosyada bulunan delillerin taktirinde hata yapılmadan iddia ve savunmaları ile birlikte hukuka uygun şekilde değerlendirilmek suretiyle dairemizce de benimsenen yasal ve hukuksal gerekçelere ve maddi delillere dayandırılarak verilmiş olduğu anlaşılmakla, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen karara karşı tüm istinaf sebepleri yerinde bulunmadığından istinaf isteminin HMK.353.1.b.1 maddesi gereğince reddine oy birliği ile aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.HMK m.353/1-b-1 gereğince davacının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca vekalet taktirine yer olmadığına, 3.Alınan 59.30TL harcın mahsubuna yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin HMK’nın 360 ıncı maddesi yollamasıyla, madde 323 uyarınca istinafı talep eden üzerinde bırakılmasına, 5.Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 09/12/2021 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.