Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi 2021/2262 E. 2023/2906 K. 14.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
46. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2262
KARAR NO: 2023/2906
KARAR TARİHİ: 14/12/2023
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/11/2019
NUMARASI: 2018/338 Esas – 2019/1128 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen davanın yapılan yargılaması neticesinde verilen karara ilişkin davacı vekilince süresi içerisinde istinaf edilmesi üzerine, istinaf dilekçesinin esasa kaydı sonrası dosya içerisindeki bütün belge, bilgi ve kağıtlar okundu.
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Dava; Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi kapsamında davacı yanca ödenen bedelin, davalının edimlerini süresinde yerine getirmediği iddiasına dayalı olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ile takiben devamı ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir. Davalılar vekili, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosya ile alacaklılar vekili tarafından … Ltd., … A.Ş., … A.Ş. ve diğer davalılar …, … ve … borçlu gösterilmek üzere ilamsız takip yoluna gidildiğini, takibe dayanak gösterilen ve iddia edilen sözleşmenin alacaklı davacı ile borçlu davalı … Ltd. arasında imzalandığının ortada olduğunu, bu nedenle diğer davalı … A.Ş., … A.Ş., …, … ve … adına husumet yönünden davanın reddine karar verilmesini, sözleşmelerin kurulmasından 14 gün içinde cayma hakkı kullanılmadığından davanın usulden ve esastan reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi’nce; “Mali müşavir bilirkişinin yaptığı hesaplama neticesinde davacının davalı tarafa 176.999,81 TL belgeli ödeme yaptığı tespit edilmiştir. Davalının yargılama sürecinde ödeme miktarlarına karşı bir itirazı da olmamıştır. Davacının ödeme tablosu şeklinde sunduğu tablonunun 8. Bendinde ‘ iş bu ödemeye ilişkin belge bulunamamıştır ‘ yazısı da nazara alınarak bu ödeme mahkememizce kabul edilmemiştir. Toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde … nolu Dükkan Talep Formunda alıcı olarak davacı … olduğu bedelin 390.000,00 TL olduğu talep fırmunun başlığında … Ltd.Şti olduğu, … nolu Taşınmazın Satış Bilgisi ve Ödeme Planı başlıklı belgede satıcı olarak … Yapı San. Tic.Ltd.Şti olduğu ve alıcı olarak yine … gözüktüğü, davacının ek.1 olarak sunduğu … Dükkan Talep Formu başlıklı evrakta dükkan teslim tarihi olarak 01.01.2016 tarihinin belirlendiği anlaşılmıştır. Satış vaadi sözleşmeleri, kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden almakta ve Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla, geçerliliği resmî şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilecektir. Bir başka deyişle, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi, genel hükümler çerçevesinde, vaat alacaklısına, vaat borçlusunu tescile zorlama yetkisi kazandırmaktır. (YARGITAY 20. Hukuk Dairesi ESAS NO: 2016/14230 KARAR NO: 2019/4882) Davamıza konu satış vaadi şekil şartlarına uymadığından geçersiz olmakla birlikte davacının bu geçersizlik nedeni ile ödediklerini sözleşmenin diğer tarafından sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde isteme hakkı vardır. Takip ve dava her ne kadar 6 ayrı kişiye açılmış ise de sözleşmenin … Sanayi Ticaret Ltd. Şti ile yapıldığı, diğer davalıların iş bu sözleşmede taraf, garantör yada kefil olmadıkları görülmüş olup … Sanayi Ticaret Ltd. Şti dışındaki davalılara husumet yöneltilemeyeceği kanatine varılmış ve onlar hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğundan red edilmiştir. Davacının yaptığı ödemeler bakımından; taraflar arasında dairenin teslim tarihi olarak 01.01.2016 belirlendiği ve bu tarihte davacıya teslim edilmediği ve teslim edilmesininde mümkün olmadığı yani süre vermenin manasız olduğu anlaşıldığından (TBK MADDE 124- Aşağıdaki durumlarda süre verilmesine gerek yoktur:1. Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa.) sözleşmenin sona erme tarihine kadar yapılan 131.998,81 TL ye 01.01.2016 tarihinden itibaren geri kalan 45.000,00 TL lik kısıma ise takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine…” gerekçesi ile, “… San. Tic.A.Ş, … Dış Tic.Ltd.Şti, …, …, … hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğundan REDDİNE, … Sanayi Ticaret Ltd. Şti hakkında açılan davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; davalının icra dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline, takibin 176.999,81 TL üzerinden devamına, Alacağın 131.998,81 TL si ne 01.01.2016 tarihinden itibaren 45.000,00 TL sine ise takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, Alacak likit ve itiraz haksız olduğundan alacağın %20 ‘si oranındaki 35.399,96 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine..” şeklinde hüküm tesis edilmiştir. İlk derece mahkemesi kararına karşı, davacı yanca istinaf yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Hukuken ve fiilen hükme esas alınması mümkün olmayan bilirkişi heyeti raporuna yapılan itirazlar hakkında İlk Derece Mahkemesi tarafından olumlu – olumsuz bir karar vermeden tahkikatın sonlandırıldığını, davalıların belirttiği adreste bulunduğu bildirilen şahsi ve ticari defterleri ve kayıtları ile banka hesapları üzerinde yerinde inceleme günü ve saati konusunda haber beklerken bu incelemeler yapılmaksızın rapor hazırlandığını, … Şirketi dışındaki (birbirleri ile hukuki, fiili, nesebi, ticari ve organik bağlantıları ve müteselsilen sorumlulukları bulunan tacir sıfatına haiz) diğer davalılara husumet yöneltilemeyeceğinden bahisle ret kararı verilmesinin de dosya kapsamına aykırı düştüğünü, İlk Derece Mahkemesi’nin ve Bilirkişi Heyeti’nin kabulüne göre; davaya konu resmi şekil yönünden geçersiz sözleşmenin borçlandırıcı işlem niteliği taşıdığı varsayıldığında bile 01.01.2016 kesin vade tarihi davalıların edimlerini yerine getirmesi için sözkonusu olup, davacıyı bağlamayacağını, davacının yaptığı 186.999,81 TL toplam asıl alacağının ödediği tarihlerden itibaren icra takip tarihine kadar işlemiş faizleri olmakla; buna göre ve dava dosyasına ve icra takip dosyasına sunulan tabloda belirtildiği şekilde faiz hesaplama yapılması ve kontrol edilmesi gerektiğinden bahisle kararın istinaf incelemesi ve re’sen gözetilecek nedenler neticesinde kaldırılmasını talep etmiştir.
İstinaf sebeplerinin değerlendirilmesi ve gerekçe; Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi kapsamında davacı yanca ödenen bedelin, davalının edimlerini süresinde yerine getirmediği iddiasına dayalı olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ile takiben devamı ve icra inkar tazminatı istemine ilişkin eldeki davada, yerel mahkeme tarafından az yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, verilen karara ilişkin olarak davacı vekili tarafından yine az yukarıda yazılı sebeplere dayanarak İstinaf kanun yoluna başvurulmuş olduğu anlaşılmıştır. Somut davada, yerel mahkemece görülüp karara bağlanan davanın, ilk olarak İstanbul Anadolu 3. Tüketici Mahkemesi’nin 2017/891 Esas sayılı dosyası üzerinden açıldığı, ilgili mahkeme tarafından 2018/36 Karar sayılı karar ile davaya bakmakla Asliye Ticaret Mahkemesi görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verildiği, kararın İstinaf kanun yoluna başvurmaksızın kesinliştiği, akabinde dosyanın görevli olduğu kabul edilen İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesine gönderildiği ve burada da dosyanın kararı veren mahkemeye tevzi edildiği ve yerel mahkeme tarafından da yargılamaya devam olunarak, İstinafa konu iş bu kararın verildiği anlaşılmıştır. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup, re’sen dikkate alınır.Ticari davalar, Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde tanımlanmış olup, bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava sayılacağı, bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerektiği, taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemeyeceği, ayrıca ticari davaların, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrıldığı, Mutlak ticari davaların; tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalar olduğu ve mutlak ticari davaların, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayıldığı, bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davaların da bulunduğu, bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmadığı, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesinin yeterli olduğu, bu davaların kanun gereği ticari dava sayılan davalar olduğu, Nispi ticari davaların ise, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalar olduğu, TTK’nın 4/1. maddesinde, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davalarının ticari dava sayılacağının hüküm altına alındığı, bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olmasının gerekli olduğu, bu şartlar birlikte bulunmadıkça da, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması, davanın ticari dava olması için yeterli olmadığı, ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılmasının, davanın niteliğini ticari hale getirmeyeceği, TTK’nın, Kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiş olduğu, hal böyle olunca da, işin ticari nitelikte olmasının davayı ticari dava haline getirmeyeceği, Üçüncü grup ticari davaların ise; yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalar olduğu, yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken, havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olmasının TTK’da yeterli görüldüğü anlaşılmış olup, bu kapsamda somut davaya bakıldığında, davanın Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi kapsamında davacı yanca ödenen bedelin, davalının edimlerini süresinde yerine getirmediği iddiasına dayalı olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ile takiben devamı ve icra inkar tazminatı istemine ilişkin olduğu, davacı yan tacir olmadığı gibi dava konusu sözleşmenin de, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmadığı, ayrıca davanın, az yukarıda ayrıntılı olarak bahsedilen ve TTK’da açıkça düzenlenen mutlak ticari davalar arasında da yer almadığı gibi yine havale, vedia ve fikri haklara ilişkin bir dava da olmadığı, her ne kadar davacı yana satış vaadi sözleşmesi ile teslimi vaat edilen taşınmaz dükkan olarak kararlaştırılmış ise de; bu durumun, az yukarıda ayrıntılı olarak izah edilen, Ticari davanın mahiyetine ilişkin düzenlemeler kapsamında, taraflar arasındaki uyuşmazlığa ticari bir nitelik kazandırmayacağı (Yargıtay 14. H.D. 11/02/2019 Tarih ve 2016/11370 Esas-2019/1135 Karar sayılı kararı) ve sonuç olarak da taraflar arasında ticari nitelikte bir uyuşmazlık bulunmadığı, söz konusu davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemelerine ait olduğu ve minvalde yerel mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yargılamaya devam edilerek, davanın esasına dair karar verilmiş olmasının, görev yönüyle isabetli olmadığı anlaşılmıytır.Bu itibarla, yerel mahkeme kararının, HMK’nın 353/1.a.3. maddesi gereği ortadan kaldırılarak mahkemenin görevsizliğine dair karar vermek gerektiği kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.Davacının istinaf başvurusunun KABULÜNE, inceleme konusu kararın görev yönünden usul ve yasaya uygun olmadığından HMK m. 353/1-a-3 uyarınca İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/11/2019 tarihli ve 2018/338 Esas – 2019/1128 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2.Davanın görev yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE, 3.Davaya bakma görevinin İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemelerine ait olduğuna, 4.HMK 20. maddesinin İlk Derece Mahkemesi’nce uygulanmasına, 5.Dosyanın 6100 sayılı HMK nun 20. maddesi kapsamında talepte bulunulması şartıyla, Görevsizlik Kararı doğrudan Dairemizce verildiğinden ayrıca esasa alınmaksızın kayıtların kapatılarak görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmek üzere gerekli işlemlerin tamamlanması için mahalli mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 6.Harçlar yasası uyarınca yatırılan 691,90 TL ve 35,90 TL harcın talep halinde ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, 7.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 14/12/2023 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.