Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi 2021/167 E. 2023/509 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
46. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/167
KARAR NO: 2023/509
KARAR TARİHİ: 16/03/2023
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/01/2020
NUMARASI: 2019/450 E. – 2020/57 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen davanın yapılan yargılaması neticesinde verilen karara ilişkin davalı vekilince süresi içerisinde istinaf edilmesi üzerine, istinaf dilekçesinin esasa kaydı sonrası dosya içerisindeki bütün belge, bilgi ve kağıtlar okundu.
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Dava; borsada değerlendirmesi için gönderilen paranın hisse senedi alınmadığı gibi iade edilmediğinden bahisle tahsili için yapılan takibe vaki itirazın iptali isteminden ibarettir. Davalı … vekili, davalı adına dolaylı temsil yoluyla hisse senedi alması/satması konusunda sözlü olarak anlaştıklarının doğru olduğunu, bu sözlü anlaşma gereği davalı 07/06/2018 tarihleri ile 27/07/2018 tarihleri arasında İstanbul Borsası’nda Hisse Senedi Alım ve Satım işlemi yapıldığını, bu alım satımların tamamının … adına … Bankası Cihangir Şubesindeki hesap ve buna bağlı olarak işlem gören … A.Ş. kanalı ile hisse alımı yapıldığını, hesap ekstresinin tüm detayı ile istenmesi halinde net olarak bunun görüleceğini, bu hesapta …’ın 3 adet gayrimenkulden elde ettiği paranın yatırıldığı ve …nın yaklaşık 1.500.000,00 TL hisse senedi işlem kredisinin birleştirilerek yaklaşık 3.000.000,00 TL’lik bir alım gücünün oluşturulduğu bir hesap olduğunu, bu nedenlerle …’ın yatırdığı para ile bu hesaptan yüklü davacının talimatı ile yüklü miktarlarda hisse senedi alımı yapabildiğini, davacının hisse senedi alımı yapacak bir sermayesinin olmadığını, işin ana sebebini de davacının davalıyı kandırarak çok büyük paralar kazanabileceğine ikna etmesinin olduğunu, davacının tek kuruş sermayesi olmadan sırf … hesabı üzerinden hisse senedi alım ve satım işlerinin yapıldığını, davacının dava dilekçesinde hiç alım yapmadı iddiasının tamamen gerçek dışı ve asılsız olduğunu, alımların tamamının banka üzerinden gerçekleştiğini, davacının davalıya ciddi anlamda zararlara uğrattığını, tüm ödemelerin banka üzerinden yapıldığını, davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi’nce; “6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir. Yine, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. İşin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. Türk Ticaret Kanunu’nun 5/1. maddesinde aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir.Dava konusu somut olayda; tarafların tacir olduğu, alacak iddiasının dayandığı ilişkinin tarafların ticari işletmesinden kaynaklandığı iddia edilmediği gibi davacının parasının değerlendirilmesi için davalı tarafa verilen paraların davalılar üzerinden borsada değerlendirilmesi şekildeki sözleşmeye dayalı dava mutlak ticari dava niteliğinde de olmadığı anlaşılmış…” gerekçesi ile,”Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan davanın, HMK 114/1-c maddesi gereğince USULDEN REDDİNE,” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.İlk derece mahkemesi kararına karşı, davalı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı … hakkında da davacı tarafından başlatılmış bir icra takibi olmadığından husumet yokluğu sebebiyle davanın reddi gerektiğini, kaldı ki davacı ile davalı … arasında hiçbir hukuki ve şahsi ilişki olmadığı gibi davalının davacıyı tanımadığını, diğer davalı ile arasındaki ilişkin ticari olup olmamasının başka bir hukuki sorun olduğunu, taraf teşkil etmeden ön inceleme duruşması yapılmasının düzenlemeye aykırı olduğunu, mahkemenin davadaki davalı tarafların savunma ve delillerini değerlendirmeden tek taraflı bir değerlendirme ile usulden reddinin sanki davalı …’ nın da bu davanın hukuki tarafı gibi kabul etmesinin hukuki değerlendirme hatası yapmasına neden olduğunu, tüm bu sebeplerle kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını talep etmiştir.İstinaf sebeplerinin değerlendirilmesi,Taraflar arasındaki uyuşmazlık, hisse senedinin değerlendirilmesine ilişkin vekalet (temsil) ilişkisinden kaynaklı alacak davasıdır. İlk Derece Mahkemesi ön inceleme sonrası görevsizlik kararı vermiştir.Davalılar istinaf kanun yoluna gelmişler, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, 16. Hukuk Dairesi’nin: “6100 sayılı HMK’nın 321/2.maddesi gereğince, gerekçeli kararın davalı …’ya tarafa teblig edildikten ve 2 haftalık cevap süresi geçtikten sonra yeniden dairemize gönderilmek üzere dosyanın kararı veren İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne geri çevrilmesine..” kararı ile davalılardan …’e karar tebliği yapılması istenmiş, yeniden Dairesine gelen dosyaya bu sefer uyuşmazlığın hisse senedinin değerlendirilmesine ilişkin vekalet (temsil) ilişkisinden kaynaklı olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilerek Dairemiz’e gönderilmiştir.Davalı vekili, dilekçelerin teatisi aşamasının tamamlanmasından sonra görev hususunun değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de; Taraf teşkili sağlanmadan görevsizlik kararı verilmesinin, 6100 sayılı HMK 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkına aykırı olduğu, HMK’nun 137. Maddesindeki: “Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır, mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler.” düzenlemesi ve HMK’ nun 141. maddesindeki: “iddianın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının ikinci cevap dilekçesi ile başlaması” hükümleri gözetildiğinde, dilekçeler aşaması tamamlanmadan görevsizlik kararı verilmemesi gerektiği söylenebilir ise de; davanın tensip ile birlikte dava şartı noksanlığından usulden reddedilmesinde HMK 30. maddesi gözetildiğinde bir isabetsizlik olmadığı kabul edilmiştir.Nitekim, H.G.K 2017/15-2141 E. – 2019/442 K. sayılı ilamı nazara alındığında; görevsizlik kararı her aşamada verileceğinden, İlk Derece mahkemesi kararı isabetli olup; davalıların yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerektiği kanaatine oy birliği ile varılarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.HMK m.353/1-b-1 gereğince davalının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, 3.Alınması gerekli 179,90 TL harçtan yatırılan 108,80 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 71,10 TL harcın davalıya iadesine, 4.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin HMK’nın 360 ıncı maddesi yollamasıyla, madde 323 uyarınca istinafı talep eden üzerinde bırakılmasına, 5.Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 16/03/2023 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.