Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi 2020/91 E. 2020/169 K. 15.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
46. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/91
KARAR NO: 2020/169
KARAR TARİHİ: 15/10/2020
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/12/2017
NUMARASI: 2015/837 E. 2017/1214 K.
DAVANIN KONUSU: TAZMİNAT
İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/12/2017 tarihli ve 2015/837 Esas, 2017/1214 Karar sayılı dosyasında verilen karar; davacı tarafça vaki istinaf talebi üzerine istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle Dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı. Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirketin müteahhit olduğunu, … Mahallesi, … Sok. No: … Üsküdar/İstanbul adresinde bulunan, tapunun … Ada, … Parselinde kayıtlı arsa üzerinde inşa etmiş olduğu binanın 8 nolu dükkan vasıflı bağımsız bölümü 09.01.2014 tarihinde 217.000,00TL bedelle müvekkiline satmış olduğunu, Satıcı, satışa konu dükkam, dükkanın altında (bodrumda) bulunan alt katı ile birlikte yani ters dubleks olarak tanıtmış ve satış fiyatı konusunda tarafların bu şekilde anlaşmış olduklarını, halta satış öncesi taraflar arasında karşılıklı imzalanmış olan bila tarihli sözleşmeyle de satıcı şirketin, dükkanın bodrum katındaki bazı eksiklikleri (aşağıya merdiven yapılması, alt katın seramiğinin döşenmesi ve kapısının yapılması gibi) tamamlayacağına dair vaatte bulunmuş olduğunu, ancak daha sonra binanın üst katlarında diğer bağımsız bölüm malık: arsa sahipleri … ve … tarafından müvekkili aleyhine, Anadolu 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/18 E sayılı dosyasından; müvekkiline dükkanın eki olarak satılmış olan bodrum katı konu edilen El Atmanın Önlenmesi davasının açıldığını, davalı şirket ile dava dışı ve yukarıda zikredilen kişiler danışıklı olarak hareket edip müvekkilini kandırarak dava konusu küçük bir dükkanı dubleks göstererek yüksek fiyatla sattıklarını anladıklarını, Dava konusu dükkan altında bulunan bodrum katı ile birlikte satılmadaydı değeri yan fiyatına kadar düşeceğini, çünkü bodrum katın alanı ile üst kal dükkanın alanın aynı m2dc olduğunu, bu sebeple, dükkanın eklentisi olarak gösterilen bodrum katın değerinin tespit edilerek satış bedelinden indirilmek suretiyle müvekkilinin uğramış olduğu haksızlığın giderilmesi amacıyla işbu davanın açılma zaruriyetinin doğduğunu iddia ederek; fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla; müvekkilini aldatarak dava konusu dükkan ile birlikte satılmış olan bodrum katın değerinin tespit edilerek bedelinin, satış tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde özetle,Davaya konu 8 nolu bağımsız bölüm dükkan vasıflı taşınmaz ve ticari amaçlı taşınmaz olduğundan görev yönünden itiraz ettiklerini, dükkanın ters dubleks olarak tanıtıldığı iddiasının gerçek dışı okluğunu, müvekkilinin böyle bir taahhütte bulunmamış olduğunu, davacının satın almış olduğu dükkan tapuda dubleks değil normal dükkan olduğunu, davacı bunu bilerek ve görerek satın almış olduğunu, davalı şirketin kaşesini laşıyan bir belge sunularak ters dubleks olduğunun taahhüt edildiği anlamına gelmediğini, bu belgede bu yönde bir taahhüt, olmadığı gibi belgenin şirket yetkililerinin imzasını taşımadığını, davacının bu hususu yazılı bir belge ile ispat etmesi gerektiğini, davacı satış bedelini 217.000,00TL olarak iddia etmekte ise de davacının tapuda ödediği tutar 107.000,00TL olup, söz konusu tutarın kabulünün mümkün olmadığını, davacının sunmuş olduğu gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi … İnşaat tarafından imzalanmışsa da bu şirket ile davalı müvekkilinin hukuki bir bağı bulunmadığını, dava konusu taşınmaz için 217.000,00TL ödenmişse bu tutarın kime ve nc şekilde ödendiğinin yazılı delille ispat zorunluluğu bulunduğunu, müvekkilinin defler kayıtlarında bu hususta bir ödeme kaydının bulunmadığını, davacı, Anadolu 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/18 E sayılı dosyası İle kendisine karşı elat.mamn önlenmesi davası açıldığını ileri sürmüşse de söz konusu davanın henüz sonuçlanmadığı gibi, müvekkilinin ters dubleks olduğu hususunda taahhüdünün olmaması nedeni ile sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, diğer yandan, davacının ayıp ihbarında bulunmadığı gibi söz konusu davayı müvekkiline ihbar etmediğini, öncelikle bu davanın neticesinin de bekletici mesele yapılması gerektiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince, davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının ev hanımı olduğunu, eşiyle yıllardır edindikleri birikimleri kendilerine düzenli kira sağlayacak bir taşınmaza yatırmak istediklerini, davalı tarafın davacının tecrübesizliğinden faydalanarak normalde dükkana ait olmayan bodrum katı da dükkanın eklentisi gibi göstererek yüksek fiyata davacıya sattığını, mahkemece delillerin değerlendirilmesinde büyük bir hataya düşüldüğünü, alınan bilirkişi raporuyla dükkan ile bodrum katın değerleri ayrı ayrı belirlenerek davalının hileli davranışlarıyla davacının ne kadar zarara uğradığının ortaya çıkarıldığını, tüm bu hususlar dikkate alınarak mahkeme kararının kaldırılması yönünde karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE; Dava, ayıplı mal satışı iddiasına dayalı sözleşmeden dönerek bedel iadesi davasıdır. Davacının, dosyasına sunduğu gayrimenkul satış sözleşmesi ile ve ekinde bulunan başlıksız başka bir yazı ile davalıdan satın aldığı dükkanın yanında bu dükkanın altında yer alan ters dubleks şeklindeki yerin de kendisine vaad edilerek satımının yapıldığını, ancak bir süre sonra bu yerin apartmanın ortak yeri olduğu ortaya çıktığında davalıdan bahsi geçen yer için fazla alındığını iddia ettiği bedelin iadesini istediği anlaşılmıştır. Davacı, dava dilekçesinde taraflar arasında akdedilmiş bila tarihli 2 adet sözleşmeye, Üsküdar Tapu Sicil Müd.’nün … pafta, … ada, … parselde kayıtlı bulunan tapu kaydına, İstanbul And.1. AHM nin 2015/18 E . Sayılı dava dosyasına bilirkişi incelemesine ve tanık deliline dayanmıştır. Davanın ilk önce İstanbul Anadolu 2. Tüketici mahkemesinde açıldığı, ilgili mahkemece verilen görevsizlik kararının taraflarca temyiz edilmeyerek kesinleşip, İstanbul And.5. Asliye Ticaret mahkemesine tevzii edildiği anlaşılmıştır. Mahkemesince; taraf delilleri toplanmış, taşınmazın başında keşif yapılmış ve bilirkişi raporu dosya içerisine alınmıştır. Davacı tanıkları dinlenmiştir. 6098 sy. TBK’nın 237 vd. Maddelerinde taşınmaz satışı ve satış ilişkisi doğuran haklar başlığı altında düzenleme yapılmıştır. Buna göre, 6098 sy. Yasanın m.244’de satıcının sorumluluğu ve 246. Maddesinde taşınır satışına ilişkin kuralların kıyas yoluyla taşınmaz satışında da uygulanacağı hükmü düzenlenmiştir. TBK m.219’da; ”Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” TBK m.223’de ; gözden geçirme ve satıcıya bildirme hususu düzenlenmiş, 225. Madde de satıcının ağır kusurunun sonuçları ve TBK m.227’de ise, alıcının seçimlik hakları sayılmıştır. Davacı, davalı tarafın kendisini kandırarak dava konusu küçük dükkanı dubleks göstermek suretiyle yüksek fiyata sattığını iddia etmektedir. Davacı, davalı tarafından aldatıldığını, İstanbul Anadolu 1. AHM’nin 2015/18 Esas sayılı dava dosyasında kendisine gönderilen tebligatla 03/02/2015 tarihinde öğrendiğini beyan etmektedir. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1 (818 Sayılı Borçlar Kanununun 28/1) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma(hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Davacı, davaya konu olan taşınmazı tapuda 09/01/2014 tarihinde satın almış, 03/02/2015 tarihinde gelen mahkeme tebligatıyla aldatıldığını öğrendiğini iddia etmiştir. Dava açılış tarihi itibariyle davacının 1 yıllık süre içerisinde davasını açmış olduğu anlaşılmıştır. Davacının delil listesinde bildirmiş olduğu İstanbul Anadolu 6. Sulh hukuk mahk. 2015/184 esas, 2015/779 karar sayılı ilamında da davacının davaya konu dükkanın alt katında ki ters dubleks vasfında olan taşınmazı sattığının ispatlanamadığı, davacının dava konusu yapmış olduğu bodrum katta ki yerin apartmanın tasdikli projesinde ortak kullanım alanı olarak geçtiği anlaşılmıştır. Yapılan yargılama sonucunda, hile iddiasının kanıtlanamadığı, temlikin iradi olduğu, taraflar arasında yapılan sözleşmede satışı yapılan taşınmazın İstanbul ili, Üsküdar ilçesi, … mahallesi, … pafta, … ada, … parselde kayıtlı … nolu dükkan olduğunun belirtildiği, sözleşme içeriğinde bahsi geçen apartmana ait ortak alandan bahsedilmediği, taraflar arasında tanzim edilen başlıksız dükkan eksik işlerinin tamamlanmasına yönelik yazı içeriğinde de alt katın merdiven ve fayansının döşenerek kapısının kapatılacağının belirtildiği, alt katın gerek ilk sözleşme gerekse ikinci sözleşme içeriğinde mülkiyetinin devredileceğine dair bir beyanın bulunmadığı, bu iyileştirmenin alt katının sadece kullanımına ilişkin verilen izne dair bir anlatım da olabileceği, davacının tapuda ki resmi senet karşısında gerek satın aldığı taşınmaz gerekse taşınmazın bedeli açısından hile iddiasını ispatına yönelik kesin bir delil sunamadığı, yemin deliline başvurmadığı bu haliyle iddiasının dinlenilemeyeceği görülmüştür. İlk derece mahkemesince verilen istinaf incelemesine konu kararda; toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya münderacatı değerlendirildiğinde, yanlar arasındaki uyuşmazlığın doğru olarak nitelendirildiği, usule- maddi hukuka ilişkin kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği anlaşılmakla; dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara, gerektirici nedenlere ve delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve esas yönünden hukuka uygun karara ilişkin; davacının yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılmakla, oy birliği ile aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.HMK m.353/1-b-1 gereğince davacı istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca vekalet taktirine yer olmadığına, 3.Alınması gereken harçlar alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 4.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin HMK’nın 360 ıncı maddesi yollamasıyla, madde 323 uyarınca istinafı talep eden üzerinde bırakılmasına, 5.Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda,15/10/2020 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.