Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi 2020/817 E. 2021/380 K. 03.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
46. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/817
KARAR NO: 2021/380
KARAR TARİHİ: 03/03/2021
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/01/2018
NUMARASI: 2014/810E. 2018/16K.
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 15/01/2018 tarihli ve 2014/810E.- 2018/16K. sayılı dosyasında verilen karar; davacı ve davalı … şirketi nin vaki istinaf talebi üzerine istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle Dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı.Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili davalı … şirketinden dükkan satın aldığını , ancak süresinde bitirilemediğini, bu sebeple sözleşmeden dönme hakkını kullanarak senetlerin iptalini ve ödenmemesi için tedbir konulmasını, ödenenlerin ödeme tarihinden yasal faizi ile tahsilini, davalı … şirketinin cirosu ile alacaklı hale gelen …şirketinin yaptığı İst. … İcra Müd.nün … esas sayılı takip dosyasındaki tüketici senetlerinin iptalini, bu senetlerden dolayı borçlu olmadığının tespitini takibin durdurulmasını, … şirketi ile yapılan satım sözleşmesinin,yine verilen ve ödenmeyen senetlerin iptalini, ödenen senetlerin ödeme tarihinden faizi ile tahsilini, rayiç bedel farkından doğan hakların saklı tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın iddialarının TTK 559. Md gereğince taraflarına ileri sürülmeyecek defilerden olduğunu, kambiyo senetlerinde soyutluk ilkesinin geçerli olduğunu, senet ciro teslim yoluyla iyiniyetli 3. Kişinin eline geçtiği zaman temel ilişkiden kaynaklanan kişisel defiler artık bu 3. Kişiye karşı ileri sürülemeyeceğini, kuralın istisnalarından biri de aynı madde de “3. kişinin bile bile borçlunun zararına hareket ” etmesi şeklinde ifade edildiğini,şu halde cirantanın bilerek borçlunun zararına hareket etmesi hali dışında lehtara karşı ileri sürülebilecek şahsi defiler üçüncü kişiye karşı ileri sürülemeyeceğini, dava konusu bono emre yazılı düzenlenmiş olup davalı şirket kendisinden önceki cirantaya kesmiş olduğu faturalı hizmet karşılığında bu bonoları satın aldığını, söz konusu bononun bedelinin ödenmemesi nedeni ile davacılar kadar da davalının mağdur olduğunu, temel ilişkiden kaynaklanan hukuki savunmalarını iyi niyetli üçüncü kişilere karşı yapamayacağını davacının senette meşru hamil gözüken kişiye ödeme yapmak zorunda olduğunu,kanun Koruyucu bonoya (kambiyo senetlerine) tanıdığı “kamu itimadına mazhar olma” özelliği ile senede meşru hamil olan kişileri korumayı, bu kişilerin öncelikle alacağına kavuşmasını sağlamayı amaçladığını, davacıların lehdara karşı ( dairenin teslim edilmemesi, açık bononun anlaşmaya aykırı doldurulması) ileri sürebileceği defîleri iyiniyetli meşru hamil olan davalıya karşı ileri sürme hakkının bulunmadığı beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı … A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın görevsiz mahkemede açıldığını, mahkemenin yetkisiz olduğunu, davalının iyiniyetli olduğunu, geç teslimde kusuru olmadığını, öncelikle davanın usulden reddini, aksi halde haksız hukuka aykırı açılan davanın esastan reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince; “..Davanın kısmen kabulü ile davacının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline, fazlaya dair taleplerin taraflar arasındaki 04/10/2011 günlü sözleşmenin( 9/d) ve (e) bentleri gereğince reddine, ” şeklinde hüküm tesis edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece usul ve yasaya aykırı verilen kısmen kabul kararının ortadan kaldırılarak davanın tam kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … şirketi vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının temel borç ilişkisinden doğan def’ilerini senedi düzgün ciro zinciri ile ve iyi niyetle devralan meşru hamile karşı ileri süremeyeceğini, 4077 sayılı kanunun 6/A maddesinde düzenlenen taksitli satış niteliğinde olmadığından bu kanun kapsamında da değerlendirilemeyeceğini, mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılarak davanın reddini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE; Dava, Davacının davalı …nin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından başlatılan takipte 04/10/2011 tarihli diğer davalı … Ltd. Şti ile yapılan sözleşme gereği davalının taahhüdü olan taşınmazın sözleşmede belirlenen sürede teslim edilmemesi nedeni ile ve senetlerin tüketici yasasına göre nama yazılması gerekirken emre yazılması sebepleri ile sözleşmenin iptali, sözleşme ile ilgili davalıya verilen senetlerin iptali, bugüne kadar davalıya ödenen bedelin ödeme tarihlerinden itibaren yasal faizi ile tahsili istemidir. Kararı davacı ve davalı … şirketi vekili istinaf kanun yoluna getirmiştir. İlk derece mahkemesi’nce “Davacı ile … arasındaki 04/10/2011 tarihli sözleşme ile İstanbul Esenyurtta tapuda … parsel … adada kayıtlı arsa üzerine inşa edilecek taşınmazdan … kat no: … bağımsız bölüm numaralı dükkanı toplam 110.000,00 TL bedelle davacı satın almış ve sözleşmenin bir parçası olan ödeme tablosunda belirlenen vadelerle 07/10/2011 tarihinden başlayarak 20/10/2016 tarihine kadar geçecek sürede toplam 60 adet senet karşılığı ödemeyi taahhüt etmiş ve davalı şirket tarafından maktu olarak düzenlenen senetleri imzalayarak davalı şirkete teslim etmiştir. 6098 sayılı yasanın 470. Maddesinde eser sözleşmesi yüklenicinin bir eser meydana getirmeyip, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Devamı maddelerinde yüklenicinin borçları, iş sahibinin sorumluluğu düzenlenmiştir. Mahkememiz dosyasında eser sözleşmesi söz konusu olup, 08/05/2015 günlü bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere 06/03/2015 tarihinde bilirkişi tarafından yapılan incelemede dükkan içerisindeki imalatlar tamamlansa dahi ortak alanlarda bulunan imalatlar tamamlanmadığı için dükkanın faaliyete geçemeyeceği, satıcının dükkan teslimatlarını zamanında yapamadığı anlaşılmıştır. … Ltd. Şti ile … arasındaki 04/10/2011 tarihli sözleşmede dükkanın teslimatı sözleşme süresi içerisinde yapılmadığında sözleşmenin 9. Maddesinin D bendinde sözleşme konusu gayrimenkulün teslim edilmemesi halinde sonraki senetler teslim edilinceye kadar ödenmeyeceği, E bendinde ise satıcının dükkan teslimatlarını zamanında yapamadığı takdirde geçen her ay için günün rayiç bedelleri üzerinden kira öder gibi ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, davacı ve davalı … Ltd. Şti arasında iki taraflı olarak kabul edilmiştir. Belirtilen cezai şartlar bölümünün D ve E bendindeki hükümler ile taraflar arasındaki eser sözleşmesine konu dükkanın zamanında teslim edilmemesi halinde sözleşmede tarafların ne yapacağı hususunda yükümlülükleri belirtilmiş olduğundan anılan sözleşme, 08/05/2015 günlü ve 06/03/2015 teslim alınma tarihli bilirkişi raporları göz önüne alınarak davanın kısmen kabulü ile davacının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline karar verilmiş, davacının sözleşmenin iptali talebi 04/10/2011 tarihli sözleşmenin 9/D-E maddesi dikkate alınarak fazlaya dair red edilen talep içinde değerlendirilmiştir. “şeklindeki gerekçe ile davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin kısmın reddine karar verilmiştir. Dosyada mübrez 08/05/2015 günlü bilirkişi raporunda ” 06/03/2015 tarihinde bilirkişi tarafından yapılan incelemede dükkan içerisindeki imalatlar tamamlansa dahi ortak alanlarda bulunan imalatlar tamamlanmadığı için dükkanın faaliyete geçemeyeceği, yine Belediye tarafından durdurma kararının dava konusu dükkanın bulunduğu (D) blokla ilgisinin olmadığı ” mütala edilmiştir. Davacı ile … arasında 4.10 2011 tarihli sözleşme ile Esenyurt’ta inşa edilecek taşınmazdan 122 nolu dükkanın davacıya satıldığı ,7.10.2011 tarihinden başlayarak 60senet karşılığı taksitle 20.10.2016 tarihine kadar süreceğinin kararlaştırıldığı, 60 adet senedin davacı tarafından imzalanarak davalı şirkete teslim edildiği, inşaatın ortak alanlarının tamamlanmaması nedeni ile dükkanın 30.6.2012 tarihinde teslim edilemediği, şirketle olan alım-satım sözleşmesinin (G/D) bendinde teslimde gecikme halinde sonraki senetlerin ödenmeyeceği ve( E) bendin de ise gecikme bedellerinin gecikilen her ay için rayiç kira bedeli Üzerinden ödeneceğinin hükme bağlandığı anlaşılmıştır. Yanlar arasında “dükkan satın alma sözleşmesi” akdedilmiş olup karar yerinde; sözleşmenin eser sözleşmesi olarak nitelendirilmesi isabetli görülmemiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun satıcının temerrütüne ilişkin 212. maddesinin atfı ile satıcının temerrütü halinde de uygulanması gereken genel hüküm olan (818 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 107. maddesi) 123. maddesine göre karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hâkimden isteyebilir. Süre verilmesini gerektirmeyen durumları düzenleyen Kanunun 124. maddesinde de borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağının anlaşılması halinde süre verilmesine gerek olmaksızın alacaklının Kanunun 125. maddesinde düzenlenen; borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat talep etme, borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçerek borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilme ve sözleşmeden dönme seçimlik haklarından birini kullanabileceği, sözleşmeden dönme hakkının kullanılması halinde de tarafların karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulacağı düzenlenmiştir. Eldeki davada davacı yan, sözleşmeden dönme hakkını kullanarak, sözleşmenin ve senetlerin iptalini talep etmiş olmasına rağmen; mahkemece sözleşmedeki hükümlere atıfla sözleşmeden dönülemeyeceği gerekçesi ile sözleşmeden dönme talebi yerinde görülmemiş ise de, TBK’nun 123 ve 124. maddelerinin somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği karar yerinde yeterince araştırılmamış, tarafların kanundan doğan dönme hakkının sözleşmeyle işin başında ortadan kaldırılamayacağı, doğmayan haktan feragat etmenin de mümkün olmadığı, ayrıca sözleşmede salt ifaya ekli cezai şart düzenlenmiş olmasının aynen ifadan vazgeçme ve sözleşmeden dönme hakkını ortadan kaldırmayacağı göz önüne alınmaksızın sözleşme hükümleri gerekçe yapılarak yazılı şekilde karar tesisi isabetli görülmemiştir. Davalı … şirketi yönünden; Davacı İst …İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasındaki takibe karşı borçsuzluk tabilinde bulunmuş, senetlerin tüketici senedi olduğunu, kanun gereği nama yazılı olması nedeniyle emre yazılı senetler gibi tedavül edilemeyeceğini ileri sürmüştur. Mahkemece; davaya konu dükkanın satışı söz konusu olduğundan takip konusu 04.10.2011 tanzim tarihli, 20.2.2013 03.04.2013 vadeli her biri 875 tl tutarlı senetlerin davalı … şirketine ciro edilmiş olması ve işlemin davacının iddiasının aksine tüketici işlemi olmaması, senetlerin ciro edilmesinin önünde yasal engel bulunmaması nedeniyle adı geçen davalının TTK.nın 599, 6102 Sayılı Kanunun 687 maddesi gereğince, iyiniyetli hamil savunması üzerinde durulmamış, şirketler arasında organik bağ bulunup bulunmadığı da araştırılmamıştır. Kabul şekli itibariyle de; takibin iptali hükmünün bir takip işlemi olup İcra Hukuk Mahkemesi görevi dahilinde bulunduğu, Ticaret mahkemesi’nce sübuta ermesi halinde borçsuzluğun tespitine ve/veya istirdat hükmünün kurulması ile yetinilmesinin gerektiği de gözönüne alınmaksızın yazılı şekilde takibin iptaline karar verilmesi de isabetli görülmemiştir. Şu halde, izah edilen yönde değerlendirme yapılarak borçlu temerrütünün yasal şartlarının bulunup bulunmadığı, davacının sözleşmeden dönme hakkının yasal koşullarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği, senetlerin bedelsiz kalıp kalmadığı, kalmış ise ödenen senet bedellerinin belirlenmesi açısından taraf delillerine ve davalı … şirketinin kayıtlarına göre gerekirse; hesap uzmanı bilirkişiden rapor alınmak sureti ile hasıl olacak sonuç çerçevesinde karar verilmelidir. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz. İzah edilen nedenlerle; davacı ve davalı …Şirketi’ nin istinaf taleplerinin kabulü ile; HMK m 353.1.a.6 gereğince İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine oy birliği ile karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.Davacı ve davalı … Şirketi istinaf başvurusunun KABULÜNE, HMK m. 353/1-a-6 uyarınca İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİnin 15/01/2018 tarihli ve 2014/810E. 2018/16K. kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, 2.Yukarıda belirtilen kapsamda deliller toplanarak esas yönden yargılama yapılması hususunda dosyanın kararı veren İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’ne gönderilmesine, 3.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca davacı lehine ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, 4.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin yerel mahkemece verilecek kararda değerlendirilmesine, 5. Davacının yatırdığı 35,90TL maktu istinaf harcı ile Davalı … Yatırdığı 35.90+70,10 TL ) istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, Dair,dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 03/03/2021 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.