Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi 2020/701 E. 2021/188 K. 16.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
46. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/701
KARAR NO : 2021/188
KARAR TARİHİ: 16/02/2021
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/05/2018
NUMARASI : 2015/643Esas 2018/430Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR YAZIM TARİHİ : 17/02/2021
İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİnin 03/05/2018 tarihli ve 2015/643E. 2018/430K. sayılı dosyasında verilen karar; davalı tarafça vaki istinaf talebi üzerine istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle Dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı.Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;;davacı şirket …’nin hissedarı … A.Ş ile davalı Avukat … arasında davacı şirket ile Sermaye Piyasası Kurulu arasında meydana gelen ihtilafların hukuken halli için … A.Ş ve … tarafından açılmış olan Ankara 9. İdare Mahkemesinin 2014/205 Esas, Danıştay 13. Dairesinin 2014/2999 E. ve Danıştay 13. Dairesinin 2014/3321 Esas sayılı dosyalarına ilişkin vekâlet sözleşmesi yapılmasına karar verildiğini, taraflar arasında yapılacak olan işbu sözleşmeye göre, davacı şirket ile …A.Ş.’nin birleşmesi nedeniyle Sermaye Piyasası Kurulunun 27.01.2014 tarihli 2/46 ve devamında 22.04.2014 tarihli kararlarına istinaden yapılacak idari ve hukuki başvurulara istinaden davalı tarafından davacı şirketin davalarını vekil sıfatıyla takip edileceğini ve neticelendirileceğini, davalıya 50.000 USD temel ücret ve hukuki ihtilafların davacı şirket açısından hukuken halli durumunda 2.250,000 USD başarı primi ödeneceğinin kararlaştırıldığını,ancak yazılı hale getirilmediğini, davalıyla iş avansı mahiyetinde çok sayıda çek keşide edilerek teslim edildiğini, sözleşmeye konu davaların olumsuz sonuçlandığını, Ankara 9. İdare Mahkemesinin 2014/205 Esas sayılı dosyasında 30.04.2015 tarihinde davanın reddine karar verildiğini, bu durumda davalının kendisine başarı şartına bağlı olarak verilmiş olan çekleri iade yükümlülüğü bulunduğunu, davalıya keşide edilen çeklerin 1.100.000 TL lik bölümünün ödemek zorunda kalındığını,ödeme dekontlarını sunduklarını,ancak halihazırda davalı uhdesinde ödenmemiş ve takibe konu olmamış; … Nilüfer Ticari Merkez Şubesi, C1-… çek nolu, 10.06.2015 tarihli, 650.000,00 TL bedelli çek, … Nilüfer Ticari Merkez Şubesi, … çek nolu, 13.06.2015 tarihli, 200,000,00 TL bedelli çek, … Nilüfer Ticari Merkez Şubesi, … çek nolu, 19.06.2015 tarihli 650.000,00 TL bedelli çek, … Nilüfer Ticari Merkez Şubesi, Cl-… çek nolu, 23.06.2015 tarihli, 650.000,00 TL bedelli çek, … Nilüfer Ticari Merkez Şubesi, … çek nolu, 26.06.2015 tarihli, 650.000,00 TL bedelli çekler olduğunu, vekalet sözleşmesi imzalanmadığı ve davanın reddi ile borç ilişkisinin geçerliliğini yitirdiği için davaya konu çeklerin de bedelsiz kaldığını,çeklerin iptali ile davacı şirketin borçlu olmadığının tespitine, davalının sözleşmedeki şartın yerine gelmemesine rağmen çekleri iade etmemesi nedeniyle haksız ve kötü niyetli açık olduğundan davalı aleyhine asgari %20den az olmamak kaydıyla tazminata karar verilmesini talep etmiş, 24.02.2016 tarihli kısmı ıslah dilekçesi ile dava değerine 200.000,00 TL lik yeni bir çek ilave edilerek 3.000.000,00 TL’ye artırmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle ; davalının davacıdan olan alacağına karşılık bîr kısım çekleri aldığını ve dava dilekçesinde bahsedildiği gibi alacağını tahsil ettikten sonra, geri kalan dava konusu çekleri işlem yapmadan bu davadan önce iade ettiğini, davalının dava konusu çekleri bankaya ibraz etmediğini, çeklerle ilgili işlem yapılmadığının bankalardan sorulduğunda ortaya çıkacağını, İİK’nun 72. Maddesinde aranan şartların gerçekleşmediğini, dolayısıyla haksız ve kötü niyetle açılan davanın ve tazminat talebinin reddine karar verilmesini savunmuştur.İlk derece mahkemesince; “..Davacının usulüne uygun açılmış istirdat davası olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, dava devam ederken dava konusu çekler iade edildiğinden ve dava konusuz kaldığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,.. ” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.Karar davalı tarafça istinaf kanun yoluna getirilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle ; menfi tespit davasına konu çeklerin davacıda olduğunun ortaya çıkmış olması ve davacının , çeklerin dava açıldıktan sonra iade edildiğine yönelik bir beyanının olmaması, nedeni ile davanın reddi gerektiğini, yargılama giderinden olan ücreti vekaletin kendilerine yüklenemiyeceğini , davanın usuli hatalarla dolu olduğunu, ıslah dilekçesinin reddinin gerektiğini beyanla; davanın reddine ve yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesini ileri sürerek hükmün ortadan kaldırılmasına talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;Dava, avukata vekalet ücreti alacağına istinaden verildiği iddia olunan çeklerin karşılıksız kaldığı ve iade edilmediğinden bahisle İİK 72 maddesinde düzenlenen menfi tespit ve çeklerin istirdadı istemine ilişkindir. Davacı şirket, … Nilüfer Ticari Merkez Şubesi, … nolu, 10.06.2015 tarihli, 650.000,00 TL bedelli, … Nilüfer Ticari Merkez Şubesi, … nolu, 13.06.2015 tarihli, 200,000,00 TL bedelli , … Nilüfer Ticari Merkez Şubesi, … nolu, 19,06-2015 tarihli 650.000,00 TL bedelli , … Nilüfer Ticari Merkez Şubesi, … nolu, 23.06.2015 tarihli, 650.000,00 TL bedelli , … Nilüfer Ticari Merkez Şubesi, … nolu, 26.06.2015 tarihli, 650.000,00 TL bedelli çeklerin davalı avukata şifaren yapılan hukuki yardıma ilişkin başarı primine mahsuben verildiğini, ancak görev aldığı işlemde başarılı sonucun gerçekleşmediğini ve verilen çeklerin sebepsiz kaldığından bahisle borçlu olmadıklarının tespitini talep etmiş , bilahare; … Nilüfer Ticari Merkez Şubesi, … çek nolu, 26.06.2015 tarihli, 650.000,00 TL bedelli çekin yerine … numaralı, 24.06.2015 tarihli, 850.000,00 TL bedelli çeke ilişkin hatanın ıslah sureti ile düzeltilerek davanın 3.000.000 tl üzerinden devamını talep etmiştir.Yanlar arasında; vekalet ilişkisi bulunduğu, hak edilen vekalet ücretinin miktarı ve ödenip ödenmediği, teslimi davalının kabulünde olan bir çeklerin bedelsiz kaldığı hususunda herhangi bir ihtilaf yoktur.Davalı yan “Davacı, 850.000-TL bedelli çeke ve çekin var olduğuna ilişkin asıl veya fotokopi hiçbir belge sunamamıştır. Daha açık bir ifadeyle davacı, davaya dahil ettiği 850.000-TL’lik çeki ispat edemediği gibi bahsi geçen çeki müvekkile verdiğini de ispat edemediğini, diğer çekleri ise davadan önce davacıya iade ettiğini” savunmuştur. Yanlar arasındaki ihtilaf; … numaralı, 24.06.2015 tarihli, 850.000,00 TL bedelli çekin davalıya teslim edilip edilmediği, edilmiş ise; tüm dava konusu çeklerin davadan önce davalı tarafça davacı yana iade edilip edilmediği hususlarına ilişkindir. Dava; çeke karşı menfi tesbit-istirdat davası olarak Ticaret Mahkemesinde açılmış ise de; yanlar arasındaki temel ilişki vekalet ilişkisine dayanmakla istinaf incelemesi dairemizce yapılmıştır. İlk Derece Mahkemesi’nce öncelikle, davalı yanın çeklerin bankaya ibraz edilmediğini beyan etmesi karşısında, ıshah ile dava konusu edilen … numaralı, 24.06.2015 tarihli, 850.000,00 TL bedelli çek dışındaki çeklere ilişkin … 12.02.2016 tarihli cevabi yazısı mevcut olup yazı cevabına konu çeklerin süresinde ibraz edilmedikleri ve kambiyo vasfını yitirdikleri anlaşılmakta ise de; … numaralı, 24.06.2015 tarihli, 850.000,00 TL bedelli çek yönünden banka cevabi yazısna dosyada tesadüf edilmediğinden, ilgili bankadan sorularak; çekin süresinde ibraz edilip edilmediğinin banka cevabi yazısı çerçevesinde değerlendirilmesi, süresinde ibraz edilmemesi halinde tüm çekler kambiyo vasfını kaybetmiş sayılacağından;6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/3 fıkrası uyarınca dava tarihi itibariyle Asliye Hukuk Mahkemesi ile Asliye Ticaret Mahkemesi arasındaki görev ilişkisi nedeniyle; davalının tacir olmaması, ayrıca uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklanmaması, Ticaret Kanununda düzenlenen mutlak ticari davalardan olmaması nazara alındığında, davaya bakmaya Ticaret Mahkemesi değil Asliye Hukuk mahkemesi’nin görevli olduğu ve göreve ilgili düzenlemelerin kamu düzenine ilişkin bulunduğundan taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetileceğinden, görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmayacağından bahisle Asliye Hukuk Mahkemesi’ne görevsizlik kararı verilmesi hususunun değerlendirilmesi gereklidir.Islaha konu çekin süresinde ibraz edilmesi ve kambiyo vasfını yitirmemesi halinde aradaki delil bağlantısı nedeniyle tüm çekler yönünden yargılamaya devam edilmesi gerektiğinden ve ayrıca kabul şekli itibariyle;Uyuşmazlığın çözümünde bu aşamada ispat hükümlerine değinilmesinde fayda mülahaza edilmiştir.İspat; dava konusu yapılan hakkın gerçekten var olup olmadığının anlaşılması, maddî hukukun o hakkın doğumunu veya sona ermesini kendisine bağladığı vakıaların doğru olup olmadığının tespit edilmesi sonucunda mümkün olur. İşte dava konusu hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemidir (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001,6. b., 2.c., s. 1966).Hâkim, davada hangi çekişmeli vakıanın ispat edilmesi gerektiğini tespit ettikten sonra bu vakıaların kimin tarafından ispat edilmesi sorusu ile karşılaşır; buna da ispat yükü denir.İspat yükü, hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer ve yeri gelmişken belirtmek gerekir ki; kendisine ispat yükü düşen taraf için bu bir yükümlülük (mükellefiyet) değil, sadece bir yüktür (külfettir). Zira taraf kendisi tarafından ispatı gereken bir vakıayı ispat edemezse, karşı taraf (ve mahkeme) onu mutlaka ispat etmesini isteyemez (yükümlülük). Bilâkis, kendisine ispat yükü düşen taraf, o vakıayı ispat edememiş sayılır; mesela, kendisine ispat yükü düşen ve fakat bunu yerine getiremeyen taraf davacı ise, davasını ispat edememiş sayılır ve dava bu nedenle reddedilir (Kuru, s.1972).Konu ile ilgili genel kural 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6’ncı maddesinde düzenlenmiştir.Buna göre, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”İspat aracı olan ve kendi içinde kesin – takdiri olmak üzere ikiye ayrılan deliller, kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulanamayacağı davalarda kural olarak taraflarca ileri sürülmedikleri müddetçe hâkim tarafından resen dikkate alınamaz. Hâkimi bağlayıcı nitelikteki (kesin) delillerden belki de en önemlisi “senet”tir. İspat yükü üzerine düşen taraf iddiasını yahut savunmasını adi yazılı senede dayandırır ve bu adi senet altında imzası bulunup senet kendisine karşı delil teşkil edecek olan kimse tarafından ikrar edilirse, o senet kesin delil teşkil edecektir [1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK), m. 296/2; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK), m.205/1].Senetle ilgili ilk kural, kesin delille ispat zorunluluğu veya tanıkla ispat yasağı da denilen, kanun koyucunun bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacı ile yapılan hukuki işlemlerin değerinin belli bir miktarın üzerinde olması hâlinde ispatının ancak senetle yapılabileceği kuralıdır (HUMK, m.288/1; HMK, m. 200). Bu husus kısaca ispat sınırı olarak da anılabilir. Senetle ispat zorunluluğu hakkındaki ikinci kural ise senede karşı senetle ispat zorunluluğudur.Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, senetle ispat sınırından az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz, ancak ve ancak senet (kesin delil) ile ispat olunabilir (HUMK, m. 290; HMK, m. 201).Islah ile dava konusu yapılan … numaralı, 24.06.2015 tarihli, 850.000,00 TL bedelli çek dışındaki çeklerin davalı tarafa teslim edildiği davalı yanın kabulünde olmakla; bu çekler yönünden davacı yanın ispat yükümlülüğü ortadan kalkmıştır.Islah ile dava konusu yapılan … numaralı, 24.06.2015 tarihli, 850.000,00 TL bedelli çek yönünden ise ; davalı yan teslime ilişkin inkar savunmasında olup davalıya teslim edilip edilmediğinin ispat yükü davacı taraftadır ve davacı taraf bu çeke ilişkin yazılı çek teslim bordrosu veya teslim evrakı ibraz edememiştir.Teslimi davalının kabulünde olan çekler açısından ise; çeklerin iade edildiğinin ispat yükü davalıda olup davalı yan çekin davacıya iade edildiğine ilişkin çek teslim belgesine dayanmış,çekin teslim edildiği kişinin davacı çalışanı olduğunu beyan etmiştir.İlk Derece mahkemesi’nce; çeklerin ” İade tarihlerinin defter kayıtlarına göre 2016 yılını işaret ettiği” gerekçe gösterilerek yazılı şekilde karar verilmiş ise de; tacirin defterinde yer alan kaydın aleyhine delil teşkil edeceği ve anılı kabulün davacı açısından ” davalının kabulünde olan çeklerin davacı tarafça iade teslim alındığı” olgusu yönünden davacının aleyhine sonuç doğuracağı ve çeklerin davacı tarafça iade alındığı yönündeki mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığı, ancak; çeklerin teslim edildiği tarih açısından; dava tarihinden sonra 2016 yılı itibariyle teslim alındığı olgusunun davacı lehine kayıt olduğu ve defterdeki kaydın lehe delil teşkil etmesinin her iki tarafın tacir olması, her iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklanması ve defterlerin usulüne uygun tutulmuş olması şartına bağlı olduğu, eldeki davada avukat olan davalının tacir sıfatının bulunmadığı anlaşılmakla;çeklerin ne zaman teslim edildiği hususundaki ispat yükü davalıda olduğundan davalıya gerekli ispat imkanı sağlanmadan defter kaydından davacı lehine sonuç çıkarılamayacağı da ortadadır.Yine bu aşamada, davanın konusuz kalması hakkında da genel açıklama yapılmasında yarar görülmüştür.İlke olarak her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre hükme bağlanır (28/11/1956 tarih ve 15/15 sayılı İBK). Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir nedenle dava konusunun ortadan kalkması halinde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır. Dava konusu hakkın davacıya ödenmesi, verilmesi yada müdahalenin kaldırılması, davacı ve davalı sıfatının birleşmesi, yeni çıkan bir kanun yada Anayasa Mahkemesi kararı ile ya da kişiye sıkı sıkıya bağlı ve mirasçılara geçmeyen bir hakka ilişkin davalarda taraflardan birinin ölümü gibi nedenlerle artık dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesine gerek ya da neden kalmıyorsa, burada davanın konusuz kalmasından söz edilebilir. Bu durumda, mahkemenin, bir tespit hükmü niteliğinde olmak üzere esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmetmesi gerekmektedir.6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Esastan Sonuçlanamayan Davalarda Yargılama Gideri ” başlıklı 331. maddesinin 1. Fıkrasında; ” Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Ayrıca; eldeki davada uyuşmazlık bu açıdan da değerlendirildiğinde; dava konusu kambiyo vasfını kaybetmiş çekler yönünden; HMK 202.md de düzenlenen yazılı delil başlangıcı niteliğinde olacağından; davacı yana 7309369 numaralı, 24.06.2015 tarihli, 850.000,00 TL bedelli çekin davalıya teslim edilip edilmediği yönündeki (anılı çekinde kambiyo vasfını kaybetmiş olması halinde), davalı yanın ise; çeklerin dava tarihinde önce davacıya teslim edildiği yönündeki iddiaları açısından tarafların davalı yan tanık delillerine dayanmadığından yazılı delil başlangıcı vasfında her türlü delille kanıtlanmasının mümkün bulunması nedeniyle sair delillerinin değerlendirilmesi, ayrıca kambiyo vasfını kaybetsin etmesin tüm çekler yönünden ; davanın konusuz kalması ve yargılama giderlerine ilişkin yukarıda yapılan açıklama da nazara alınarak; ortaya konulan ispat hükümleri çerçevesinde; davalı yanın dayandığı çek teslim bordrosunda imzası yar alan kişinin davalıdan sorulması ve gerekirse huzurda tanık sıfatı ile beyanının tespiti ile davacı çalışanı olup olmadığı, davacı ile ilgisinin ve teslim belgesinin davacıyı bağlayıp bağlamadığı hususları belirlenerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli görülmemiş ve hükmün HMK 353.1.a.6 gereğince ortadan kaldırılmasına dair aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;1.Davalının istinaf başvurusunun KABULÜNE, HMK m. 353/1-a-6 uyarınca İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 03/05/2018 Tarihli 2015/643 Esas- 2018/430 Karar sayılı kararının ORTADAN KALDIRILMASINI, 2.Dosyanın kararı veren İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’ne gönderilmesine, 3.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca ücreti vekalet taktirine yer olmadığına,4.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin yerel mahkemece verilecek kararda değerlendirilmesine, 5.Davalının yatırdığı istinaf karar harcı 35.90 TL nin iadesine Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 16.02.2021 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.