Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi 2020/3449 E. 2022/2914 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
46. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/3449
KARAR NO: 2022/2914
KARAR TARİHİ: 22/12/2022
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/12/2019
NUMARASI: 2018/207 E. – 2019/1150 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR YAZIM TARİHİ: 22/12/2022
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen davanın yapılan yargılaması neticesinde verilen karara ilişkin davacı vekilince süresi içerisinde istinaf edilmesi üzerine, istinaf dilekçesinin esasa kaydı sonrası dosya içerisindeki bütün belge, bilgi ve kağıtlar okundu.
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Dava; satış vaadi sözleşmesinin teminatı için verilen senede dayalı takip nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davalı vekili, müvekkilin davacıya satmış olduğu ters bahçe dubleksi olan dairede; alt taraftaki daire müteahhit tarafından eksik bırakıldığından davacı ile yapılan görüşmede 50.000 TL fiyattan düşülmesi davacı tarafça teklif edildiği ve müvekkilince kabul edilerek normal satış değeri 245.000 TL olan ters bahçe dubleksi olan daire fiyatının 195.000 TL’ye düşürüldüğü, 150.000 TL’si nakit olarak bankadan ödendiği, geriye kalan 45.000 TL için de icra takibine konu olan senet alındığı, müvekkiline senet alımından itibaren uzun zaman geçmesine rağmen borçlu/davacı … tarafından herhangi bir ödeme yapmayıp ödemeye de yanaşılmaması üzerine iş bu alacağa konu senedin Kambiyo Senetlerine Mahsus Takip Yoluyla Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile işleme konulduğu, davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, kambiyo senetlerinin ise sebepten mücerret olup senedin davalıda olmasının başlı başlına borcu gösteren bir olgu olduğunu beyanla davanın reddine ve %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.İlk Derece Mahkemesi’nce; “Davacı … yıldız tarafından davalı … lehine 45.000 TL bedelli 30/10/2013 düzenleme tarihli malen kaydı içerikli senedin davalı tarafından icra takibine konu yapılması üzerine iş bu menfi tespit davasının açıldığı anlaşılmakla;Taraflar arasında 16/08/2013 tarihli gayrimekul satış vaadi sözleşmesi düzenlendiği,anılan sözleşme uyarınca dava konusu dairenin satış bedeli olarak 245.000 TL olarak belirlendiği,150.000 TL nin peşin ödendiği kalan 95.000 TL sinin de dairenin eksiksiz olarak teslim edileceği en geç 30/10/2013 tarihinde ödenerek dairenin satışını yapılacağı düzenlenmekle; Dosyada yer alan tarihi düzenlenmemiş ancak tarafların imza inkarında bulunmadığı daire satışına ait ödeme vaadi(taahhütname) başlıklı belgede dava konusu daire karşılığında 254.000 TL ye anlaşıldığı 150.000 TL sinin peşin olarak alındığı ,kalan 95.000 TL si için de 30/10/2013 tarihli senedin alındığı imza altına alınmış olup, Tarafların 245.000 TL ile daire satışı husunda anlaştığı ve de 150.000 TL sinin peşin alındığı tarafların kabulünde olmakla, Davacı yan anlaşılan 245.000 TL üzerinden, 50.000 TL lik hatır indirimi yapıldığı,geriye kalan 45.000 TL için de teminat amaçlı verilen senedin eksik işler sebebi ile bedelsiz kaldığı bu yüzden borçlu olmadığı iddiası karşısında; Bakiye 95.000 TL lik kısma yönelik davalı taraf,dairenin müteahhit tarafından eksik bırakıldığı bu yüzden 50.000 TL lik indirim yapıldığı, bakiye 45.000 TL için de uyuşmazlığa konu senedin alındığı teminat senedi olmadığı savunması karşısında; Dairenin müteahhit tarafından eksik olarak bırakıldığı hususunda da uyuşmazlık bulunmamakla ,davacı taraf 50.000 TL lik hatır indirimi iddiasını ispat edememiş bu hususta ispat külfeti davacı yanda olup davalının; dairenin müteahhit tarafından eksik bırakıldığı bu yüzden 50.000 TL lik indirim yapıldığı savunması yerinde görülerek davacı yan senedin bedelsizliğini teminat amaçlı verildiğini üzerindeki malen kaydı da nazara alınarak ispat edemediğinden..” gerekçesi ile, “Açılan davanın reddine ..” şeklinde hüküm tesis edilmiştir. İlk derece mahkemesi kararına karşı, davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Sözleşme ile 245.000,00 TL’nin 150.000’sinin banka üzerinden 16.08.2013 tarihinde ödeneceği, kalan 95.000’sinin evin eksiksiz teslimi halinde ödeneceği hususunda anlaşıldığını, 95.000,00-TL bedelli teminat senedi verildiğini, bilahare davacının evin değerine ilişkin yapmış olduğu araştırmada bedelinin 245.000,00 TL olamayacağının anlaşıldığını, davacının tekerlikli sandalye kullanması, yaşlı olması ve yılın büyük bir çoğunluğunda yurt dışında oğlunun yanında yaşaması yani piyasayı bilemeyecek durumda olduğunun düşünülmesi sebebiyle fazla para almaya çalışarak dolandırılmaya çalışıldığını, davalının yanına her iki tarafı da tanıyan kişilerle gidildiğini, sözleşmenin revize edilerek bedelin 195.000,00 TL olarak belirlendiğini, 50.000,00 TL indirim yapıldığınu ve 45.000,00 TL bakiye borç kaldığı iddiası karşısında evin eksik teslim edildiğinin dosya kapsamından açık bir şekilde anlaşılması ve “evin eksiksiz teslimi” şartıyla kalan bakiyeyi ödeyeceğinin belirtilmesi hususları göz önünde bulundurulduğunda ödemenin şarta bağlı olması ve şartın gerçekleşmemesi sebebiyle herhangi bir borcun olmadığnıı, gayrimenkule ilişkin ilk derece mahkemesi tarafından bilirkişi aracılığı ile değer tespiti yapılmış olsaydı değerinin 245.000,00 TL olmayacağının anlaşılacağını, tanık dinletme talebinin kabul edilmediğini, yazılı delil ibraz edilmesinin istendiğini, dekontlar üzerinde inceleme yapılmasıyla davacının gayrimenkule 69.375,00 TL harcama yaptığının tespit edildiğini, tüm bu sebeplerle kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını talep etmiştir. İstinaf sebeplerinin değerlendirilmesi, Davacı, hakkında yapılan kambiyo takibine konu senedin satış vaadi sözleşmesi için verilmiş teminat senedi olduğunu ve bağlı olduğu sözleşmenin hükümlerinin yerine getirilip getirilmediğinin tespiti ile borçlu olmadığını ileri sürmüştür. Davalı ise; gerçek değeri 245.000 TL olan dairenin müteahhit tarafından eksik bırakılması nedeniyle fiyatında 50.000 TL indirime gidilerek 195.000 TL üzerinden davacıya satışı hususunda anlaşma sağlandığı,150.000 TL’nin peşin ödendiği, sözleşmenin bakiye satış bedeli olan 45.000 TL için takip konus senedin tanzim edildiğini ve davacının borçlarını ödemediğini savunmuştur. Davacı savunmaya cevabında: “..Davalı, satın alınan gayrimenkule ilişkin 50.000,00 TL iskonto yapıldığını, evin 195.000,00 TL ye satıldığını, cevap dilekçelerinde belirtilmektedir. Tarafımızca da evin 195.000,00 TL ye satın alındığı belirtilmiştir. Evin satın alındığı davalıya bir aracı vasıtasıyla ulaşıldığından müvekkile fiyat konusunda indirim yapılarak anlaşma sağlanmıştır. Söz konusu 50.000,00 TL indirim, evin eksik teslim edilmesine ilişkin olmayıp tanıdık olması sebebiyle yapılan indirimdir. Bu kapsamda uyuşmazlık konusunun 195.000,00 TL olan evin 150.000,00 TL müvekkil tarafından ödeme yapıldıktan sonraki kalan 45.000,00 TL’ye ilişkin olduğu açık bir şekilde anlaşılmaktadır.” şeklinde cevap vermiştir. İlk Derece Mahkemesi, davanın reddine karar vermiştir. Bu aşamada hukukumuzda ispat ve ispat yüküne ilişkin açıklama yapılmasında fayda mülahaza edilmiştir.Bir davada çekişmeli olguların kimin tarafından ispat edilmesi gerektiği konusuna, ispat yükü denir. Her iki taraf da ispat yükünün kime düştüğünü gözetmeden delil göstermişler ise bu halde hâkimin ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmasına gerek yoktur. Çünkü hâkim, ilk önce tarafların gösterdikleri delilleri incelemekle yükümlüdür.İki tarafın (veya bir tarafın) gösterdiği deliller ile davaya ilişkin bütün çekişmeli olgular aydınlanmış ise yine ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmakta bir yarar yoktur. Buna karşılık, gösterilen delillerin hâkime dava hakkında tam bir kanaat vermemesi halinde, ispat yükünün hangi tarafa düştüğünün tespit edilmesinde yarar vardır. Delillerin davayı etkileyecek çekişmeli hususlarda gösterileceği ve ispat faaliyetinin çekişmeli vakıalar için söz konusu olduğu hususu göz önünde bulundurulmalıdır (1086 sayılı HUMK m. 238/1; 6100 sayılı HMK m.187/1). Türk Medeni Kanunun 6. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” denilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlıklı 190. maddesinde ise bu düzenlemeye paralel bir düzenleme getirilmiştir. Anılan maddede “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmiştir. İspat yükü ilk önce kural olarak davacıya düşer; yani davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir. Hâkimin kendisine ispat yükü düştüğünü bildirdiği taraf, uyuşmazlık konusu olguyu ispat edemezse davayı kaybeder. O taraf davacı ise davası reddedilir, davalı ise mahkûm edilir. Kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, karşı (kendisine ispat yükü düşen) tarafın iddiasını (olguyu) ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, diğer (kendisine ispat yükü düşmeyen) tarafın onun iddiasının aksini (hilafını) ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilmemiş (yani dava bakımından yok) sayılır.Menfi tespit davası, gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukukî ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır.Bu genel açıklama çerçevesinde eldeki dava irdelendiğinde;Taraflar, daire fiyatının 245.000-TL yerine 195.000-TL’ye indirildiği hususunda mutabıktırlar. Ancak, davalı yapamadığı eksik işler için 50.000-TL indirime gittiklerini savunurken, davacı yan ise; evin gerçek fiyatının 195.000-TL olduğunu, 150.000-TL peşin verdiğini, kalan ödemenin evin eksiksiz teslimi şartına bağlandığını, evin eksiksiz teslim edilmediğini ve kalan imalatının kendisi tarafından yaptırıldığını ve bu sebeple kalan 45.000-TL’yi ödememesi gerektiğini ileri sürmüştür.Taraflar arasında daire satışına ait ödeme vaadi …’e ait Büyükçekmece ilçesi Mimarsinan beldesi … mevkiinde bulunan … ada … nolu parselde … İnşaat tarafından yapılmış olan … Blok nolu meskenle ilgili; alıcı …’ın isteği doğrultusunda oğlu …’a vekili … aracılığı ile yapılmak üzere 245.000,00 TL karşılığında anlaşıldığını, daire için 150.000,00 TL peşinat alındığını, satışın 26 Agustos 2013 tarihinde verildiğini, kalan 95.000,00 TL’nin en geç 30 Ekim 2013 tarihinde …’e, … (… adına ödemek kaydıyla) tarafından ödeneceği taahhüt edilmiş ve karşılığında 30 Ekim 2013 tarihli senedin alındığını, taahhüt yerine getirilmediği takdirde İstanbul Mahkemeleri’nde dava edileceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki sözleşme daire satışına ilişkin satış sözleşmesidir. Davaya konu senet kambiyo vasfında ise de; satış sözleşmesinin bakiye borcu nedenine istinaden düzenlendiği ile ilgili taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı, ihtilafın dairenin natamam haliyle anlaşılan bedel ile satılıp satılmadığı ve davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü teminat iddiasını bilahere cevaba cevap dilekçesi ile ödemenin natamam dairenin eksiksiz teslimi şartına bağlandığı iddiası karşısında ödemenin natamam dairenin eksiksiz teslimi şartına bağlanıp bağlanmadığı, neticeten davalının davacıdan alacaklı olup olmadığı hususlarına ilişkindir.Menfi tespit davasında ispat yükü davalı tarafta ise de; davalı yan alacağına istinaden kambiyo vasfında senede dayanmış olmakla, dairenin tamamlanmış satım bedelinin 195.000 TL olduğu, bakiye satım bedeline ait senede ilişkin ödemenin dairenin eksiksiz teslimi şartına bağlandığı hususlarını ispat yükünün davacı yanın üzerinde olduğu, anılı hususların niteliği ve senedin bedeli nazara alındığında yazılı delil ile ispata muhtaç olup davacı tarafça bu yönde delil ibrazı süretiyle iddiasının ispat edilemediği, bu anlamda davacı tarafçada yemin deliline başvurulmadığı anlaşılmakla, davanın reddine ilişkin mahkeme kararı isabetli olmakla;İzah edilen nedenlerle davacı yanın istinaf talebinin dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve 6100 sayılı HMK 355. maddedeki, kamu düzenine aykırılık halleri resen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde yapılan inceleme neticesinde; özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; HMK/353.1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılmakla, oy birliği ile aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.HMK m.353/1-b-1 gereğince davacının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, 3.Alınması gerekli 80,70 TL istinaf harcından, yatırılan 769,00 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 688,30 TL harcın yatıran davacıya iadesine, 4.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin HMK’nın 360 ıncı maddesi yollamasıyla, madde 323 uyarınca istinafı talep eden üzerinde bırakılmasına, 5.Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 22/12/2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.