Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi 2020/280 E. 2020/311 K. 12.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
46. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/280
KARAR NO: 2020/311
KARAR TARİHİ: 12/11/2020
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/09/2017
NUMARASI: 2014/329 Esas, 2017/643 Karar
DAVA TARİHİ: 12/09/2014
DAVANIN KONUSU: ALACAK
Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/09/2017 tarihli ve 2014/329 E. 2017/643 K. sayılı dosyasında verilen karar; davacı tarafça vaki istinaf talebi üzerine istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle Dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı.Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı firmanın 2006 yılında Bahçeşehir Toplu Konut alanında … ada … parselde bulunan İstanbul, Bahçeşehir, … Çıkmazı, … Villaları No: … numaralı villayı konforu,manzarası ve bu yerlerin şehir gürültüsünden uzak ve rahat olması vb unsurlar gözetilerek,şirket yetkililerinin özel işlerinde kulla- nılmak üzere 1.803.040,00 TL’ye satın aldığını, satın alma tarihinde villanın hemen önünde bulunan 233/1,234/1 ve 235/3 parsellerdeki imar durumu emsalinin 0.8 olduğunu, satın alma sırasında davalı TOKİ tarafından “bu bölgedeki imar durumunun yıllarca değişmeyeceği, davacının villasının da önünün kapanmayacağı, güneşinin kesilmeyeceği ve imar durumunun emsal 0,8 olarak kalacağı”nın sifahi olarak bildirildiğini , nitekim dava konusu villanın de önü açık ve güneş görür şekilde davacıya satılıp teslim edildiğini, satın alma tarihinden çok kısa bir süre sonra esasen satın alma sırasında mevcut olduğu halde davacıdan gizlenmiş olan 20/04/2006 tarihli İmar Kanunu değişikliğinin hazırlanarak 2007 yılında İBBB onayı ve dağıtım ile yürürlüğe girdiğini, bu değişiklik ile dvacının villasının önündeki parsellerdeki imar durumu emsalinin 0,8 den 1.20 ‘ye çıkartıldığını ve dev bir alışveriş merkezi, iş merkezi ve gökdelen inşaatı başladığını, 2008 yılı Temmuz ayında bu imar planı değişikliğinden ilgili parselde yapılmaya başlayan dev inşaatlarla durumdan haberdar olan davacının gerek davalı idareye, gerek belediyeye gerekse çeşitli kurumlara yaptığı itirazların sonuçsuz kaldığını, imar planının iptaline dair idare mahkemesinde açtığı davanın halen devam ettiğini, davacı dışında daha pek çok çevre sakini tarafından açılmış idari davalar bulunduğunu, inşaatın durdurulması talebinin sonuçsuz kaldığını, Büyükçekmece 2.AHM’nin 2008/242 D. İş sayılı dosya üzerinden bilirkişi raporu ile mevcut uygulamalar nedeniyle villanın % 10 oranında değer kaybına uğradığının tespit edildiğini, 180.304,00 TL tutarındaki değer kaybı maddi zararının fazlaya ilişkin kısmı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL lik kısmının villanını satın alındığı tarihten itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte ,ayrıca 5.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde özetle, … Projesinin … Bankası AŞ., … İnşaat ve Taah. AŞ, … AŞ ve … AŞ arasında düzenlenen 06/11/1989 tarihli ” Bahçeşehir Adi Ortaklığı Sözleşmesi ” ile başladığını, … Bankası hissesinin davalı idareye geçtiğini, gerek davacının sahip olduğu villanın gerekse villanın önünde üzerinde inşaat yapılan parsellerin bu kapsamda … Bankası tarafından davalıya idareye intikal ettiğini, 25/12/2010 tarihinde TBMM ‘de kabul edilen 5953 sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkındakİ Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun İle 2/3/1984 Tarihli Ve 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu’na Eklenen Ek-1 Madde 14 gereğince ,Tasfiye Halinde … Bankası Şti. Tarafından davalıya devredilen varlıklardan ve bu varlıklar ile ilgili devirden önce yapılmış akitlerden kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle davalı idareye husumet yöneltilemeyeceğini, Büyükçekmece 2. AHM vasıtasıyla yapılan delil tespitini kabul etmediklerini, talep edilen tazminat miktarının fahiş maddi ve manevi zararın ispata muhtaç olduğunu, ispat külfetinin ise davacıya düştüğünü,açılan davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince; “HMK 114/1-b ve 115/2 md gereğince davanın yargı yolu bakımından usulden reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Toki’nin … olarak nitelendirdiği siteden, elemanlarının istifadesi için gayrimenkul satın aldığı, sözleşme tanzim edilirken villanın önünde bulunan 3 adet parselin imar durumunun değişmeyeceğinin villanın önünün kapanmayacağının sözlü olarak da bildirildiğini, ancak davalının kötü niyetli olarak komşu parsellerde imar değişikliğine giderek satın alınan bu taşınmazda değer kaybına yol açtığını başka bir tüketicinin açtığı İstanbul 5.Tüketici Mahkemesinde görülen 2014/1814E.2017/1207K sayılı karar gereğince davanın adli yargıda görüleceğini bu nedenle verilen kararın ortandan kaldırılmasını ve davanın ıslah dilekçesi çerçevesinde kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE; Dava; davalıdan şirket yetkililerinin özel işleri için satın alınan villanın üzerinde bulunduğu parselin, komşu parsellerine ilişkin imar durumu hakkında yanlış bilgilendirildiği,komşu parsellerde ki emsallerin 0,8 olarak bildirilmesine rağmen, gerçekte 1.20 olduğunun kendisinden gizlendiği ve villanın önünün, o parsellere yapılan avm inşaatı sonucu kapandığı hususlarını beyanla değer kaybına ilişkin maddi ve manevi tazminat istemidir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlık için özel bir düzenleme bulunmadığından davanın ticaret mahkemesinde görülebilmesi için tarafların tacir ve dava konusunun tarafların ticari işletmeleriyle ilgili olması gerekir. Davalı şirket olup tacirdir. Davacı idarenin tacir sayılıp sayılmadığı konusuna gelindiğinde; Toplu Konut İdaresi (TOKİ) 5018 sayılı Kamu Yönetimi Mali Kontrol Kanunu’nda I sayılı listede üçüncü sırada genel bütçe kapsamında kamu idareleri arasında gösterilen Başbakanlığa bağlı bir kuruluştur. 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ek 1. maddede de TOKİ’nin Başbakanlığa bağlı ve kamu tüzel kişiliğine sahip bir kuruluş olduğu belirtilmiştir. Bu Kanun’da TOKİ’nin görevleri, gelir ve giderleri gösterilmiş olup, sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan, kamu iktisadi teşebbüsü olduğuna dair düzenlemeye de yer verilmediği gibi ek 3. maddede Toplu Konut İdaresi personelinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu Hükümlerine tabi olduğu düzenlenmiştir. 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ek listede kamu iktisadi teşebbüsleri sayılmış olup bunlar arasında TOKİ bulunmamaktadır. Bu kurallar karşısında kamu idaresi olan Başbakanlığa bağlı, kamu tüzel kişiliğine sahip bir kuruluş olarak faaliyet gösteren TOKİ’nin iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulmuş olmadığı ve tacir sıfatı bulunmadığı açıktır. 2985 sayılı Kanun’un ek 1. maddenin e bendi ile konut sektörüyle ilgili şirketler kurmak veya kurulmuş şirketlere ve finans kurumlarına ortak olmak TOKİ’nin görevleri arasında sayılmış ise de bu hüküm TOKİ’nin tacir sayılmasını gerektirmemektedir. 6102 sayılı TTK’nın tüzel kişiler başlıklı 16. maddesine göre ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar. Bu maddeden de anlaşıldığı üzere TOKİ’nin kurduğu veya ortak olduğu şirketler yönünden tacir sıfatı, kurulan veya ortak olunan ve ayrı tüzel kişiliği bulunan şirkete ait olup bunları kuran veya ortak olan TOKİ’ye ait değildir. Bu durumda davalı tacir olmadığından TTK’nun 4. maddesi gereğince; dava her iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklanmadığından İstinaf incelemesi Dairemizce yapılmıştır. Mahkemece davanın idare mahkemesinin görevli olduğundan bahisle yargı yolu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. Somut olayda; davacıya davalı tarafından yaptırılmış inşaattan bir villa satışı gerçekleştirilmiş olduğundan, davalı TOKİ’nin özel hukuk hükümlerine göre işlem tesis ettiği, , ortada bir “idari işlemin iptali” veya “tam yargı davasının” konusunu oluşturacak herhangi bir uyuşmazlığın bulunmadığı, davacının ilgili belediye veya sair kamu kuruluşlarının işlem ve eylemlerinden zarar gördüğü iddiasının olmadığı, davanın da ilgili idarelere karşı açılmadığı, davanın davalı tarafça satış işlemi sırasında yanlış bilgilendirildiği savına dayandırıldığı,dolayısıyla yargı yolunun Adli yargı olduğu dosya kapsamıyla sabittir. İzah edilen gerekçelerle sair dava şartlarının incelenmesi ve hasıl olacak sonuç çerçevesinde yargılamanın sonuçlandırılması gerekirken yazılı şekilde karar tesisi yerinde görülmemiş, hükmün HMK 353.1.a.6 gereğince ortadan kaldırılması gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.Davacının istinaf başvurusunun KABULÜNE, HMK m. 353/1-a-6 uyarınca Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/09/2017 tarihli ve 2014/329 E. 2017/643 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2.Yukarıda belirtilen kapsamda deliller toplanarak esas yönden yargılama yapılması hususunda dosyanın kararı veren Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, 3.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca davacı lehine ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, 4.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin yerel mahkemece verilecek kararda değerlendirilmesine, 5. Davacının yatırdığı istinaf harcı toplamı 35,90 TL nin istinaf yoluna başvuran davacıya talebi halinde iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda,12/11/2020 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.