Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi 2020/2614 E. 2022/2033 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
46. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2614
KARAR NO: 2022/2033
KARAR TARİHİ: 29/09/2022
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/11/2019
NUMARASI: 2015/1131E. 2019/1101K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR YAZIM TARİHİ: 30/09/2022
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen davanın yapılan yargılaması neticesinde verilen karara ilişkin taraflar vekilince süresi içerisinde istinaf edilmesi üzerine, istinaf dilekçesinin esasa kaydı sonrası dosya içerisindeki bütün belge, bilgi ve kağıtlar okundu.
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Dava; satın almadan önce davalıya ekspertizini yaptırdığı aracın arızalanması sonucu davalı yanın servis hizmeti verdiğini ve hizmet sonrası aracın motor arızası verdiğinden yapılan masrafların davalı kusuru nedeniyle tahsili için İstanbul 8. Asliye Ticaret mahkemesi nezdinde açılan davada talep edilmeyen masrafların tahsili için girişilen takibe vaki itirazın iptali istemine aittir. Davalı vekili,Davacı tarafından İstanbul …İcra Müdürlüğü … E sayılı dosyasından ilamsız icra takibi yapıldığını, takipte yetkiye ve borca itiraz edildiğini, davacı takip talebinde 6.193,95 TL araç onarım bedeli ile 550 TL mahrumiyet kaybı olmak üzere 6.743,95 TL diğer ve 9.546,19 TL faiz talep ettiğini, mahkemece araç değer kaybından kaynaklanan 1.500 TL ile araç onarım bedelinden kaynaklanan 4.500,00 TL olmak üzere toplam 6.000 TL davalılardan müşterek ve müteselsilen alınmasına, araç mahrumiyet kaybı (kira) bedelinden kaynaklanan 500,00 TL‘nin tahsiline karar verildiğini, davacı tarafından iş bu ilam Denizli …İcra Müdürlüğü … E sayılı dosyasından icraya konulduğunu, davalının … Ltd. Şti. ile birlikte müteselsilen sorumlu olmasına karşın haciz tehdidi ile karşı karşıya kalmamak için dosya borcunun tamamını tehiri icra talepli olarak dosyaya yatırdığını, şirket tarafından 24.200,00 TL bedelli teminat mektubu ibraz edildiğini, İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/308 E. 2015/650 K. Sayılı kararına tehiri icra talepli olarak temyiz edildiğini ve kararın henüz kesinleşmediğini, … Motorlu şirketine atfedilecek bir kusur bulunmadığını, Ticaret mahkemesinden alınan bilirkişi raporunda belirtildiği üzere aracın km’si … Ltd.Şti tarafından düşürüldüğünü, bu hususun … tarafından kabul edildiğini, dava konusu aracın şirketten satın alınmadığını, … Ltd. Şti tarafından da kabul ve beyan edildiği ve bilirkişi raporu ile de tespit olunduğu gibi dava konusu araç … Ltd. Şti’den ikinci el olarak ve garanti süresi sona ermiş bir şekilde satın alındığını, aracın geçmişte 242.648 km olduğunu görme imkanı bulunmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “..Mahkememizde görülen dava İstanbul 8 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/308 Esas sayılı dosyasında bilirkişi raporu ile tespit edilen fazlaya ilişkin saklı tutulan araç onarım bedeli ve araç mahrumiyet kaybı istemine ilişkindir. Davalı vekilinin cevap dilekçesinde zamanaşımı definde bulunduğu görülmekle; Dava haksız fiilden kaynaklı olup, bu tür zararların olay tarihinde gerçekleştiği yerleşik Yargıtay kararlarıyla kabul edilmektedir. Kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmeyeceği, zamanaşımının alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesileceği ve bakiyesi için zamanaşımı süresi işlemeye devam edecektir. İstanbul 8 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/308 esas sayılı dosyasına konu olay tarihi 2006 olup, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğu mahkememizde yargılamaya konu icra takip tarihinin 2015 yılı olduğu, 2918 Sayılı KTK’nın 109/1. maddesi uyarınca, motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar göreninin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Takibin belirtilen iki yıllık yasal sürede yapılmadığı anlaşılmakla davanın zamanaşımı nedeniyle reddine…” gerekçesi ile, “Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine,” şeklinde hüküm tesis edilmiştir. İlk derece mahkemesi kararına karşı, davacı yanca istinaf yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava konusu olay, 2918 s. KTK uyarınca motorlu araç kazalarından doğan maddi zarar olarak değerlendirilmişse de, somut olayın motorlu araç kazası olarak değerlendirilmesinde isabet bulunmadığını, eser sözleşmesinden kaynaklanan ayıplı hizmet nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemi olduğunu, 2918 sayılı yasada 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süresinin öngörülmüş olduğunu, gerek davacının satın aldığı araç bedelinden fazla zarara uğradığı, gerek davalı şirketin ekspertiz raporunda aracın km’sinin düşük gösterilmesi yönünden gerekse hatalı ilk onarım ve ikinci onarım yönünden, davacının araçtan mahrumiyet kaldığı süre yönünden ayrı ayrı ağır kusuru bulunduğu ve davayla doğrudan bağlantılı dolandırıcılık suçuna istinaden yapılan yargılama sonunda adı geçen sanığın TCK 157/1 uyarınca cezalandırılmasına karar verildiğini, zamanaşımı süresi geçmediği halde yazılı şekilde davanın reddine karar verildiğini, kararın kaldırılmasını talep etmiştir. İstinaf sebeplerinin değerlendirilmesi ve gerekçe; Satın alınan araca hatalı ekspertiz ve hatalı tamirat nedeniyle tazminat istemli davada, talep edilmeyen masrafların tahsili için girişilen ilamsız takibine davalının itirazı üzerine açılan itirazın iptali istemli eldeki davada; Zaman aşımı nedeni ile davanın reddine ilişkin hükme karşı davacı sebebiyle istinaf başvurusunda bulunmuştur. TTK m.4/1’e göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için; tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Davanın tarafları gerçek kişi ve ticari şirket olup dava konusu tarafların ticari işletmesi ile ilgili olmadığından, dava ticari nitelikli bir dava olmadığı ve davacı gerçek kişinin aldığı hizmetin eksik ve kusurlu olmasından doğan zararın davalı şirketin işletmesinin hataları sebebiyle tazmin istemine ilişkin olup görevli mahkeme Tüketici Mahkemeleri olduğu tartışılabilir ise de; eldeki ek davanın temelini oluşturan İstanbul 8 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/308 E. – 2015/650 K. sayılı kararı, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 26.06.2018 tarih ve 2015/38962 E. – 2018/7292 K. sayılı ilamı ile onanmakla görev hususu kesinleştiğinden hükmün ortadan kaldırma nedeni yapılmamıştır. “Zaman aşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır. Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkar olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.” (Yargıtay 9. HD 23.2.2010 E.2010/4154 – K.2010/4666) “Öğretide, kısmi davada dava edilmeyen alacak kesimi için, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmuş olmasının zamanaşımını kesmeyeceği kabul edilmektedir. (Pekcanıtez, s. 1008) Kısmi dava açılması hâlinde zamanaşımı yalnız alacağın kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir.” (HGK’nın 20.3.1968 gün ve E:1968/9-210, K:151; 3.7.2002 gün ve E:2002/9-564, K:572; 9.10.2002 gün ve E:2002/9-809, K:802; 06.03.2013 gün ve E:2012/4-824, K:2013/305 sayılı kararları).(Hukuk Genel Kurulu 2016/2757 E. – 2021/545 K.) TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/2.) maddesinde düzenlenen üçüncü süre ise; “ceza zamanaşımı süresi”dir. Zarara neden olan eylem, aynı zamanda ceza kanunları uyarınca suç teşkil eden bir eylem oluşturuyor ve bu eylem için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun bir süre ise bu takdirde uygulanacak olan zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir. Ceza zamanaşımı süresinin başlangıç anı da zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Zamanaşımı süresi konusunda ayrık hüküm bulunsa da zamanaşımını durduran, kesen sebepler, zamanaşımı sürelerinin hesabına ilişkin konularda kanunun zamanaşımına ilişkin genel hükümleri uygulanmaktadır (Kılıçoğlu, Ahmet Mithat: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2005, s. 345). Borçlar Kanunu’nun 128. maddesine göre zamanaşımı süresi, alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren işlemeye başlar. Ancak bazı alacakların nitelikleri ya da alacaklı ile borçlu arasındaki ilişkinin özel niteliği zamanaşımı süresinin işlemesini haklı göstermeyebilir. Bu mantıktan hareket eden Borçlar Kanunumuz, zamanaşımını durduran ve kesen sebeplere yer vermiştir. (Kılıçoğlu, s.651). Zamanaşımının durması demek, o ana kadar işlemiş olan zamanaşımı süresinin işlediği noktada durması, buna yol açan sebebin ortadan kalktığı andan itibaren kaldığı yerden işlemeye devam etmesi demektir. Zamanaşımının kesilmesi (kat’ı) ise, borçlunun veya alacaklının ya da hâkimin belli fiillerinin sonucu olarak işlemiş bulunan zamanaşımı süresinin yanması ve kesilmeye neden olan olaydan itibaren yeni bir zamanaşımı süresinin işlemeye başlamasıdır. Zamanaşımının kesilmesi için, zamanaşımının işlemekte olması gerekir. Zamanaşımı süresi dolmuşsa, zamanaşımının kesilmesi söz konusu olmaz. Zamanaşımını kesen sebepler BK’nın 133. (TBK m. 154) maddesinde gösterilmiştir. Borçlar Kanunu’nun 133. maddesinde “Katı sebepleri” başlığında; “Aşağıdaki hallerde müruru zaman katedilmiş olur: 1-Borçlu borcu ikrar ettiği, hususiyle faiz veya mahsuben bir miktar para veya rehin yahut kefil verdiği takdirde. 2-Alacaklı dava veya defi zımnında mahkemeye veya hakeme müracaatla veya icrai takibat yahut iflas masasına müdahale ile hakkını talep eylediği halde” şeklinde düzenleme mevcuttur. İlgili maddeye göre zamanaşımı: borçlunun bir fiili ile, alacaklının bir fiili ile, yargılama ve takibe ilişkin bir işlemle veya yargıcın emir ve hükmüyle kesilebilir. Alacaklının fiilleri ise dava açması, def’î dava zımnında mahkemeye müracaat etmesi, hakeme başvurması, icra takibine başvurması veya iflas masasına başvurması şeklinde gerçekleşmektedir. Alacaklının bir mahkemede alacağıyla ilgili dava açması zamanaşımının kesilmesi için yeterli olup, davanın niteliği önem arzetmemektedir. Ayrıca dava açıldıktan sonra hâkimin duruşma esnasında veya dosyada yaptığı her işlem ve hüküm ile tarafların her işlem ve eylemi sonunda zamanaşımı yeniden kesilir, süre tekrar işlemeye başlar. Öte yandan BK’nın 134. (TBK m. 155) maddesinde; “Müruru zaman, müteselsilen borçlu olanlardan veya taksimi kabil olmıyan bir borcun müşterek borçlularından birine karşı katedilmiş olunca diğerlerine karşıda katedilmiş olur” düzenlemesi ile zamanaşımının borçlulardan birine karşı kesilmesi hâlinde diğer borçlulara da bu durumun sirayet edeceği düzenlenmiştir.Somut olayda; Taraflar arasında satın alma öncesi ekspertiz hizmeti akabinde araç tamir hizmeti sözleşmesi bulunmakta olup taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinin hizmet alım(temini) sözleşmesi olduğu, kendine has özellikleri olan bu sözleşme türü için zamanaşımı süresini düzenleyen ayrı bir hüküm bulunmadığı, bu doğrultuda sözleşmeden doğan alacağın TBK md. 146 uyarınca on yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu anlaşılmıştır. Takip 10 yıllık süre içinde açılmakla zaman aşımı dolmuş değildir. İzah edilen nedenlerle; HMK 353.1.a.6 gereğince İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılarak esasa girilmek suretiyle yeniden hüküm kurulması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine oy birliği ile karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.Davacının istinaf başvurusunun KABULÜNE, HMK m. 353/1-a-6 uyarınca İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 18/11/2019 tarihli ve 2015/1131E. – 2019/1101K. kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, 2.Yukarıda belirtilen kapsamda deliller toplanarak esas yönden yargılama yapılması hususunda dosyanın kararı veren İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’ne gönderilmesine, 3.Harçlar yasası uyarınca davacı tarafından yatırılan 54,40 TL harcın talep halinde ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, 4.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca davacı lehine ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, 5.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin yerel mahkemece verilecek kararda değerlendirilmesine,Dair,dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 29/09/2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.