Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi 2020/2598 E. 2022/2031 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
46. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2598
KARAR NO: 2022/2031
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/09/2019
NUMARASI: 2017/774 E. – 2019/763 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Rücuen Tazminat)
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen davanın yapılan yargılaması neticesinde verilen karara ilişkin davacı vekilince süresi içerisinde istinaf edilmesi üzerine, istinaf dilekçesinin esasa kaydı sonrası dosya içerisindeki bütün belge, bilgi ve kağıtlar okundu.
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Dava; yanlar arasındaki aktedilen hizmet alım sözleşmesi kapsamında dava dışı işçiye yapılan ödemenin rucuen tazminat istemine ilişkindir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Yetkili mahkemenin Bakırköy Mahkemeleri olduğunu, zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, davanın reddini talep etmiştir. Davalı … Ltd. Şti. Vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dışı işçi …’nın dava konusu tarihler arasında davalı şirkete bağlı olarak çalışmasının bulunmadığını, davalının davada husumetinin bulunmadığını, davanın reddini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Zaman aşımı itirazları olduğunu, davalının iş mahkemesi dosyasındaki yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasının doğru olmadığını, ticari faiz ve rücuen alacak talebinin de hukuka aykırı olduğunu, davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “..TBK’nun 73. maddesinin haksız fiilerde sorumluya rücu istemine ilişkin zamanaşımını düzenlediği, eldeki davanın davacı tarafın ihalesi gereğince davalı taraflar ile … arasında imza edilen sözleşmeler kapsamında işçi alacağını ödeyen tarafın rücu istemine ilişkin olduğu, bu nedenle işçinin tabi olduğu zamanaşımı süresinin davalılara karşı da geçerli olması gerektiği, icra dosyasında yapılan ödeme ile 25.06.2015 tarihinde kesilen zamanaşımı süresinden itibaren 10 yıllık sürenin dava tarihinde sona ermediği anlaşılmakla zamanaşımı defi yerinde görülmeyerek esasa ilişkin diğer hususların incelenmesine geçilmiştir. Bakırköy 5. İş Mahkemesinin 10/07/2012 tarih, 2010/462 E. 2012/480 K. Sayılı ilamında, davacı kurumun asıl işveren, davalı şirketlerin ise alt işveren olduğu tespiti ile davacı ve davalılar aleyhine işçilik alacaklarının tahsiline ilişkin hüküm kurulmuştur. Bakırköy 5. İş Mahkemesi’nce verilen hüküm Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2015/12856 esas 2015/17176 karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir. Davalı … şirketinin işçinin o tarihte şirkette çalışmadığına yönelik itirazının iş mahkemesince verilip Yargıtay tarafından onanarak kesinleşen hüküm ile aksi sabit olduğundan, bu itiraz yerinde görülmemiş ve davalı … şirketine husumet düştüğü ve davanın açılmasında davacı yanın hukuki yararının mevcut olduğu anlaşılmıştır. Bilindiği gibi iş hukukunda asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle işçiye karşı müteselsil sorumludurlar. Ancak sözleşme serbestisi ilkesi gereğince kendi aralarında bu sorumluluğun kime ait olduğu noktasında iç ilişkiyi düzenleyen sözleşme yapabilirler. Nitekim eldeki davada, davacı … ile davalı taraflar arasındaki ihale sözleşmesine göre çalışanların ücret ve tazminatlarından davalı alt işveren şirketlerin sorumlu olduğunun sözleşmelerinde ayrı ayrı kararlaştırıldığı bilirkişi raporunda işaret edilen maddelerde görülmekle buna göre alt işveren olarak faaliyette bulunan davalı bünyesinde çalışan işçiye yapılan ödemenin asıl işveren sıfatı ile geri istenebileceği anlaşıldığından, bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalar benimsenerek davanın kabulü ile, 3.599,11 TL (3.392,40 TL takipte kesinleşen miktar + 114,64 TL karar harcı + 92,07 TL tahsil harcı olmak üzere) … şirketinden, 901,72 TL … şirketinden ve 2.722,99 TL … şirketinden olmak üzere toplam 7.223,82 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, ıslah dilekçesinde arttırılan miktarlar bakımından faiz talebinde bulunulmadığından yalnızca dava dilekçesindeki talepler esas alınarak; davalı … ünvanlı firmadan dava dilekçesinde 150,13- TL işlemiş faiz talebinde bulunulmuş olup faize faiz işletilemeyeceğinden bu kısım çıkarılarak 208,66 TL kıdem tazminatı ile 206,20 TL icra dosyasına ödenen harç ve masraflar toplamı olarak 414,86 TL’nin … ünvanlı firmadan, 02.05.2019 tarihli dilekçe ile açıklığa kavuşturulan 1.873,78-TL’lik talep gereğince 624,60 TL mahkeme ve icra dosyasına yapılan tüm giderler ile 127,00 TL icra dosyasına ödenen harç ve masraflar toplamı olarak 751,60 TL’nin … ünvanlı firmadan, yine aynı tarihli dilekçe ile açıklığa kavuşturulan talep gereğince 1.249,19 TL mahkeme ve icra dosyasına yapılan tüm giderler ile 528,24 TL icra dosyasına ödenen harç ve masraflar toplamı olarak 1.777,43 TL’nin … ünvanlı firmadan 25.06.2015 tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline…” gerekçesi ile, “Davanın KABULÜ İLE, 3.599,11 TL … şirketinden, 901,72 TL … şirketinden ve 2.722,99 TL … şirketinden olmak üzere toplam 7.223,82 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, … şirketi yönünden 414,86 TL’ye, … şirketi yönünden 751,60 TL’ye ve … şirketi yönünden 1.777,43 TL’ye 25/06/2015 ödeme tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline,” şeklinde hüküm tesis edilmiştir. İlk derece mahkemesi kararına karşı, davacı yanca istinaf yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Alt işveren olarak faaliyette bulunan davalılar bünyesinde çalışan işçiye yapılan ödemelerin asıl işveren sıfatıyla geri istenebileceğine yönelik isabetli bir tespitte bulunulmuş olmasına rağmen ıslah dilekçesinde artırılan miktarlar bakımından faiz talebinde bulunulmadığından bahisle ıslah ile artırılan kısım bakımından dava dilekçesine konu faiz taleplerinin dikkate alınmadığını, hükmün faiz alacağına ilişkin kısmının kaldırılmasını talep etmiştir. İstinaf sebeplerinin değerlendirilmesi, Dava, rucuen tazminat talebidir. Mahkeme, tam kabul etmiştir. Davacı istinafında, ıslah ile artırılan kısım için faize hüküm kurulmadığını beyanla kararın kaldırılmasını istemiş ise de; Her üç ihtiyari dava arkadaşı davalılar hakkında kurulan hüküm, 2019 yılı istinaf sınırı 4.400,00 TL nin altındadır. 6100 Sayılı HMK’nın istinaf yoluna başvurulabilen kararlar başlıklı 341. Maddesinde; (1) İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. (2) Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir. (Ek cümle: 24/11/2016-6763 S.K./41. md) (3) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda üç bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. (4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz. (5) İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir hükmü yer almaktadır. İstinaf kanun yoluna başvurulabilmesi için ilk derece mahkemesi kararının kesin karar niteliğinde olmaması, verilen hükmün taraflarca istinaf edilebilmesi için kabul ve reddedilen miktarın, kararın verildiği tarihteki istinaf sınırının üzerinde olması gerekir. HMK.’nun 341/4. maddesinde miktar itibari ile istinafa tabi kararları belirtilmiştir. Karar tarihi itibari (2019) ile istinaf sınırı 4,400,00 TL olup her bir davalı için ayrı ayrı hüküm olunan para bu miktarın altında olmakla kesindir. Bu itibarla, davacı vekilinin istinaf talebinin HMK 352 maddesi gereğince kesinlik nedeniyle reddine oy birliği ile karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.Davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 352. maddesi gereğince kesinlik nedeniyle usulden REDDİNE, 2.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, 3.Davacı harçtan muaf olmakla bir karar verilmesine yer olmadığına, 4.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin HMK’nın 360 ıncı maddesi yollamasıyla, madde 323 uyarınca istinafı talep eden üzerinde bırakılmasına, 5.Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 29/09/2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.