Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi 2020/1857 E. 2021/2582 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
46. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1857
KARAR NO: 2021/2582
KARAR TARİHİ: 23/12/2021
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/06/2019
NUMARASI: 2017/646E.- 2019/632K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 12/06/2019 tarihli ve 2017/646E.- 2019/632K. sayılı dosyasında verilen karar; davalı tarafça vaki istinaf talebi üzerine istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle Dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı. Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafa 23/07/2012 tarihinde TCMB döviz alış kuru 1.8101 TL.üzerinden 200.000 USD karşılığı Türk Lirası olarak 363.600,00 TL.borç para verildiğini, karşılığında … Bankası Ankara Kızılay Ticari Şubesinin 30/09/2012 tarih … no.lu 380.000 TL.bedeli çekinin keşide edilerek müvekkiline verildiğini, çekin süresinde ödenmediğini, davalının talep ve ricasıyla arkasının yazdırılmadığını, bunun üzerine davalı tarafından aynı bankanın … no.lu çekinin teminat olarak verildiğini, davalıdan 31/12/2013 tarihinde 82.000 TL.nin temlik suretiyle 15/01/2016 tarihinde 150.000 TL.ve 26/02/2016 tarihinde 150.000 TL.olmak üzere toplam 382.000 TL.tahsilat yapıldığını, bu tahsilatların tahsil tarihi itibariyle döviz kurundan çevrilerek sisteme kaydedildiğini ve ödemelerin ödeme tarihindeki döviz alış kuru üzerinden USD.ye çevrilerek davalının borcundan mahsup edilmesi sonucunda 139.172,47 USD ödemenin düşülmesiyle bakiye 60.827,53 USD bakiye borç kaldığının belirlendiğini, bu tutarın ödenmesi için davalıya 23/01/2017 tarihli ihtarname gönderilerek 7 gün süre verildiğini, ihtarnamenin 24/03/2017 tarihinde tebliği ile ödeme yapılmadığını, 8 gün içinde itiraz da edilmediğini, davalının 03/04/2017 tarihinde gönderdiği ihtarnameyle borç verilen miktar karşılığında verilen çekleri ve ödemeleri kabul ettiğini ancak borcun USD cinsinden olmadığını dolayısıyla borç bulunmadığını ileri sürdüğünü, davalı tarafın müvekkili tarafından gönderilen ihtarnameye 8 gün içinde itiraz etmediğini, bu durumda teyit mektubunun yapılan sözleşme ve açıklamalara uygun olduğunun davalı tarafça kabul edilmiş sayıldığını, bakiye alacağın USD olarak kabul görmemesi durumunda ise alacağın TL cinsinden temerrüt faizi olarak kabulünü istediklerini, davalının borcunu ödemek için 30/09/2012 tarihli çek keşide edip verdiğini ancak ödeme yapmadığını, bu tarih itibariyle temerrüde düşmüş sayıldığını belirterek 30/09/2012 ile tahsilat tarihleri dikkate alınarak uygulanacak avans faizi sonucu fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 190.000 TL.nin ihtarın tebliği ve ödeme süresinin bitimi tarihi olan 01/04/2017 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; Öncelikle davacı tarafça gönderilen 23/01/2017 tarihli ihtarnameye 8 günlük cevap süresi içinde cevap verilmediği iddiasını kabul etmediklerini, tebliğ tarihi ve verilen süre gözetildiğinde süre sonunun 03/04/2017 olup, Beyoğlu …Noterliğinden düzenlenen bu tarihli cevabi ihtarnameyle cevap verildiğini, davacının kendilerine 363.600 TL.ödeme yaparken karşılığında aldığı çek miktarının 380.000 TL.tutarlı olduğunu, bu şekilde Türk Lirası ödeme yapıp Türk Lirasıyla teminat almayı kabul ettiğinin sabit olduğunu, alınan borca karşılık verilen iki adet çekin yanında davacıya davacının da kabul ettiği şekilde 3 defada toplam 382.000 TL ödeme yapıldığını, bu ödemelerin de Türk Lirası cinsinden olup, davacının ödemeleri alırken herhangi bir ihtirazi kayıt koymadığını, yine yabancı para cinsiyle ya da ödeme günündeki kur üzerinden talepte bulunabilmesi için ödeme tarihinden itibaren herhangi bir ihtarda göndermediğini, 363.600 TL.na karşılık olarak 382.000 TL ödenmiş olmakla davacı yana herhangi bir borçları bulunmadığını, Türk Lirası olarak verilen borcun yabancı para olarak istenemeyeceğini, müvekkilinin davacıya alınan borçtan fazla olarak 18.400 TL fazla ödeme yaptığını, bu tutarın iadesi gerektiğini, müvekkilinin verildiği iddia edilen ödünç için temerrüde düşürülmediği gibi vade de belirlenmediğinden ödünç alınma ve geri verilme arasındaki dönem için faiz talep edilemeyeceğini, davacının verdiğini iddia ettiği ödüncün TBK 386 ve devamı maddelerinde düzenlenen tüketim ödüncü olup davacının ilk talep tarihinin 23/03/2017 tarihi olması karşısında 19/06/2017 tarihinde açılan davada davacının haklı da olsa talepte bulunamayacağını, davacının teminat çeki olarak aldığı 30/09/2012 tarihli çeki vade olarak belirlemesi halinde ise TBK 389 maddesi uyarınca talebin zaman aşımına uğradığını, taraflar arasında TL olarak verilen paranın USD olarak iade alınacağına dair yazılı ve sözlü anlaşma bulunmadığını, davanın reddi gerektiğini bildirmiş, karşı davada ise; halen karşı davalının uhdesinde bulunan 380.000 TL.tutarlı çek ile teminat olarak verildiği davacı tarafça kabul edilen ve borç ödenmesine rağmen iade edilmeyen çekin müvekkiline iadesi ile birlikte müvekkilinin bu çeklerden ötürü borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini, aynı zamanda davacıya fazladan ödenen 18.400 TL.nin de dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte karşı davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Karşı davalı vekili karşı davaya cevap dilekçesinde özetle; Karşı davacının borcu karşılığında 30/09/2012 tarih 380.000 TL tutarlı çeki verdiğinin tartışmasız olup 30/09/2012 tarihi itibariyle borcun 380.000 TL.olduğunu, 4 yıl aradan sonra yapılan toplam ödemenin 382.000 TL.olup 18.400,00 TL.fazla ödemenin ne şekilde ortaya çıktığının anlaşılamadığını, iadesi talep edilen çeklerin borç ilişkisinin delili olup dava sonuçlanmadan iadesinin mümkün olmadığını, bu çeklere yönelik açılan menfi tespit ve iade davasının yasal koşullarının oluşmadığını savunmuştur. İlk derece mahkemesince; “..Davacı yan alacak taleplerinin USD olarak tahsili talebinin yerinde görülmemesi halinde 30/09/2012 tarihli çek temerrüd tarihi itibariyle 190.000 TL bakiye alacağın ihtar tarihinden itibaren avans faizi ile tahsilini istediklerini bildirmiştir. Yukarıda da açıklandığı üzere davacının davalıya gönderdiği para karşılığı davalıdan 30/09/2012 tarihli 380.000 TL. bedelli çek aldığı, vadesinde bankaya ibraz etmediği ve bu kez çekin teminatı olarak davalıdan boş çek aldığı, bu çeki işleme koymadığı, sonrasında davalının 3 ayrı tarihte yaptığı toplam 382.000 TL.bedelli ödemeyi de hiçbir ihtirazi kayıt ileri sürmeden kabul ettiği anlaşılmıştır. Borç verilen paranın ödenmesi karşılığında alınan 30/09/2012 tarihli çek kesin vadeyi ifade etmekle birlikte bu çek bankaya vadesinde ibraz edilmemiş, aksine davalıdan boş olarak imzalanmış yeni bir çek alınmıştır. Bu durumda tarafların karşılıklı olarak vadeyi ortadan kaldırdıkları, davalı adına borcun ödenmesi maksadıyla dava dışı kişilerce yapılan ödemelerinde davacı tarafça hiçbir ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin kabul edildiği, esasen 363.600 TL olan borcun 382.000 TL olarak ödenmiş olduğu belirlenmiş, davacının ikinci talebinin de yerinde olmadığı kabul edilerek asıl davanın reddine karar verilmiştir. Karşı davada ise; karşı davacı 363.600 TL.ödemeye karşılık 382.000 TL.ödeme yapmış olmakla karşı davalının 18.400 TL.tutarında sebebsiz zenginleştiğini, bu paranın iadesi gerektiğini ileri sürmüştür. 382.000 TL.tutarlı toplam ödeme dava dışı kişiler tarafından yapılmış ve davacı tarafça davalıdan olan alacağından düşülmüştür. Söz konusu ödemeler davalının ticari defterlerinde kayıt altına alınmamıştır. İlk aşamada davacının göndereceği 363.600 TL.tutara karşılık 380.000 TL.miktarlı çek verilmesini davalı tanığı da, paranın alınması ile çek tarihi arasındaki süreden kaynaklıdır şeklinde açıklamıştır. Bu durumda davalı kendi iradesiyle yaptığı fazla ödeme için geri dönüp sebebsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak talepde bulunamayacağından davalının karşı davasındaki bu talebi yerinde görülmemiştir. Karşı davanın diğer konusu ise karşı davalıya verilen çeklerden ötürü borçlu olunmadığının tespiti ve çeklerin iadesi istemine ilişkindir. Söz konusu her iki çek karşı davalı elinde iken karşı davalıdan alınıp mahkememiz kasasına konulmuştur. 30/09/2012 tarihli 380.000 TL.bedelli ilk çek karşı davalının karşı davacıya gönderdiği 363.600 TL.borç para karşılığı verilmiş olup, vadesinde ödenmeyince, iki tarafın anlaşması ile bu kez boş çek imzalanıp karşı davalıya verilmiştir. Boş çekin ilk çekin teminatı olduğu iki tarafça da kabul edilmektedir. İlk çekin karşılığı borç ödenmiş olduğundan çek bedelsiz kalmış diğer çekinde teminat fonksiyonu ortadan kalkmış olacağından karşı davada karşı davacının çeklere yönelik talebi mahkememizce yerinde görülmüş her iki çek yönünden karşı davacının karşı davalıya borçlu olmadığının tespiti ve çeklerin karşı davacıya iadesine” …gerekçesi ile… “1-ASIL DAVANIN REDDİNE, 2-KARŞI DAVADA ALACAK TALEBİNİN REDDİNE, 3-Karşı davaya konu olup, karşı davalının elinde iken mahkememiz kasasına alınıp muhafaza edilen … Ankara Kızılay Ticari Şubenin … hesap no.lu, … çek no.lu, 30/09/2012 tarih 380.000,00 TL.bedelli ve aynı bankanın aynı hesap no.lu, … no.lu çekleri yönünden karşı davacının karşı davalıya borçlu olmadığının tespitine, Karar kesinleştiğinde her iki çekin karşı davacıya iadesine,..” şeklinde hüküm tesis edilmiştir. Davacı-Karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; asıl dava yönünden bilirkişi raporunun hükümde neden değerlendirilmediğinin açıklanmadığını, davaya konu çeklerin yazılı delil başlangıcı vasfında olması nedeni ile tanık dinlenmesinin mümkün olduğunu, ödeme belgelerinde usd karşılığı ödeme alındığının belli olduğunu ve kısmi ödeme alındığının kabul edilmemesi halinde ise TBK 100 maddesi ve 117.maddesi gereğince temerrüt faizi ödenmesi gerektiğini Alacak talebinin dava dilekçesinde yazılı olduğu gibi 60.823,53 USD veya mümkün olmuyorsa 190 bin TL’olduğunu Sadece faiz veya kur farkı talebi olup çek aslı vs. talep edilmediğini, tüm ödemelerin kayda alınıp, bakiye alacak için bu davanın açıldığını, Öte yandan davalı karşı davacının menfi tespite konu ettiği çeklerın, kambiyo vasfını yitirdiğini, huzurdaki asıl davada bu çekler yazılı delil başlangıcı olarak ileri sürülmekte olduğunu, sadece genel alacak davasında delil mahiyetinde olduğunu, arkaları yazdırılmamış bir tanesi tamamen boş bir çek olduğunu, hiçbir kambiyo vasfı taşımayan ve kambiyo senedi veya kıymetli evrak niteliğinde olmayan, bu yönüyle de herhangi bir kambiyo takibine konu edilemeyecek işbu çekler bakımından davalı karşı davacının menfi tespit talebinde hukuki yararı olmadığını, Ayrıca alacak davasında, davalı- karşı davacı tarafından savunma yoluylu ileri sürülebilecek iddiaların, ne şekilde hesaplandığı belli olmayan yüksek miktarlı harç ödenerek açılan karşı dava ile menfi tespite konu yapılmasında da hukuki yarar bulunmadığını, Bu itibarla; karşı davanın menfi tespit ve çeklerin iadesine yönelik kabul kararının, 23/09/2019 tarihli istinaf dilekçesindeki itirazları yanında sadece dava şartı (hukuki yarar koşulu) yokluğundan bile reddi gerektiğini, asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı-karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davacı/karşı davalının haksız ve yasal dayanaktan yoksun istinaf taleplerinin reddi ile yerel mahkeme ilamının 1 nolu asıl davanın reddi ve 3 nolu menfi tespit ve çeklerin davalıya iadesine karar verilmesi yönünde oluşturulan hükümlerin onanmasına. – Karşı davamıza yönelik İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12.06.2019 tarihli 2017/646 E.- 2019/632 K. sayılı ilamda karşı davada alacak talebinin reddine, dair oluşturulan 2 nolu hükmün istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve talepleri doğrultusunda yeniden hüküm oluşturularak davacıya fazladan ödenen 18.400 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı – karşı davacıya iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLERİLMESİ VE GEREKÇE: Asıl dava, hukuki niteliği itibari ile; ödünç verilen paranın tahsili istemiyle açılan alacak davası, karşı dava ise, fazladan yapılan ödemenin karşı davalıdan tahsili ve borç ödenmiş olmasına rağmen iade edilmeyen çeklerin iadesi, bu çeklerden ötürü karşı davalıya borçlu olunmadığının tespiti istemidir. Mahkemece asıl davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, taraflar istinaf etmiştir. Davacı/karşı davalı istinaf talebi açısından; Asıl dava bakımından, dava verilen ödünce göre kademeli açılmış olup, davacı davalıya verdiğini iddia ettiği paranın 200.000usd olduğunu, geri ödemenin 382.000TLolarak gerçekleştiğini, bu paranın usd ye çevrilmesi ile bakiye borcun 60.823,53 USD kaldığından bahisle bu miktarın tahsiline , bunun kabul görmemesi halinde 30.9.2012 temerrüt tarihinden itibaren hesaplanan faiz tutarı 190.000 TL’nin ticari faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Eldeki davaya konu İhtilaf, taraflar arasında kurulan ödünç sözleşmesinin hangi para cinsinden geri ödeneceği konusundadır. Davacı 200.000usd karşılığı 363.600,00 TL borç para verildiğini, dekontta bu konuda açıklama bulunduğunu iddia etmekte ve davacının kendi defterine alacağını dolar cinsinden kaydetmesine karşın, teminat olarak teslim aldığı çekin ve yenileme üzerine verilen 2. boş çekin TL cinsinden olduğu, ispat külfeti davacıda olmakla mahkemenin hatırlattığı yemin hakkını kullanmadığı anlaşılmaktadır. Tarafların incelenen ticari defterlerinde, davacı bu konuda kayıtlarını usd cinsinden tutmuşken , davalı defterlerinde hiç kayıt bulunmadığı görülmüştür. Öte yandan, dosyada görüşüne baş vurulan bilirkişi ikili rapor tanzim etmiş; 1.iddiaya itibar olunur ve 200.000usd borç verildiği kabul edilir ise, bakiyenin 60.823,53 usd kaldığı, TL cinsinden ödünç verildiği kabul edilir ise, ilk çekin vadesinde ödenmemesi nedeni ile keşide tarihinden başlayarak 3 ayrı zamanda 382.000TL ödemiş olması nedeni ile kademeli temerrüt faizi hesabının 120.713,30TL olacağı mütalaa edilmiştir. Ne varki; davacı verdiği ödünce karşılık aldığı teminat niteliğindeki çek in vadesinde bankaya ibrazının yapılmadığını yenileme sureti ile 2.çekin alındığını, bundan sonra çek karşılığı olduğunda ittifak edilen 3 taksit ödemenin teslim alınırken itirazi kayıt düşülmediği gibi kambiyo vasfını yitiren çek yönünden davalının ancak ihtar ile temerrüde düşürülebileceği, usulüne uygun temerrüdün söz konusu olmadığı,boş olarak alınan çekin ise kambiyo vasfına haiz olmadığı, bu hali ile borcun ödendiğinin kabulünün gerektiği, artık kısmı ödeme yapıldığı iddiasının dinlenemeyeceği gibi saklı tutulmadığından ana paraya temerrüt faizi de istenemeyecektir. Davacı, davalıdan ödünç karşılığı aldığı çeklerin ilkinin zamanında ibraz edilmediği için zaman aşımına uğradığını, ikincisinin yenileme ile oluşturulduğunu ve unsurlarının eksik olduğunu, çek vasfında olmadığını, bu sebeple ayrı bir menfi tespit davasına konu edilemeyeceğini, karşı davada hukuki yarar bulunmadığını, bağlı olarak, karşı davanın kıymetinin afaki ve harcının da fazla miktarda hesap edildiğini ileri sürmüştür. 6102 sayılı TTK’nun 780, 818/1-(s) madde ve bendi yollamasıyla aynı kanunun 680. madde hükmü uyarınca bir çekin kısmen doldurulmuş yada sadece imzalanmış olması halinde, tedavüle çıkarılması mümkün ve geçerli olup, ele geçirenlerce imzalanıp doldurulması sonrasında, çeke dayalı hak iddia edene karşı menfi tespit davası açılabileceği,her ne kadar sonradan imzalı ve boş olarak alınan çek doldurulmayıp ibraz edilmediğinden yine takibe konu edilmediğinden hukuki yararın varlığı tartışılabilir ise de; anılı çekin yerine alındığı 30/09/2012 tarihli 380.000 TL.bedelli ilk çek yönünden süresinde ibraz edilmemiş olup 6102 sayılı TTK.730. Maddesi nazara alındığında keşidecinin zamanaşımı süresi içinde borçlu kalmaya devam edeceği, bu kapsamda temel ilişkiye dayalı asıl davaya karşı açılan karşı davada, davalının davacıda kalan iade edilmeyen çekleri yönünden menfi tespit talebinde bulunmasında hukuki yararı olduğu çeklerin kıymetine göre karşı dava değeri oluşturulduğundan karşı dava harcına ilişen itirazın yerinde olmadığı kabul edilmelidir. Davalı/karşı davacının istinaf talebi bakımından; Fazladan ödediği paranın geri verilmesine talep etmiş ise de, TBK’nın 78/1 maddesi gereğince borçlanmadığı edimi kendi isteği ile ödeyen kişinin hataen ödediğini ispat etmedikçe geri isteyemeyeceği davalı karşı davacının 360.000Tl borç aldığı ve fakat 382.000tTL teminat çeki verdiği nazara alındığında geri ödeme talep edilen 18.400TLyi yanlışlıkla fazla ödemediği bu nedenle geri isteyemeyeceği kabul edilmiştir. Mahkemenin hükmü her iki dava yönünden isabetlidir. Bu durumda, İlk derece mahkemesince verilen istinaf incelemesine konu kararda; toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya münderacatı değerlendirildiğinde, yanlar arasındaki uyuşmazlığın doğru olarak nitelendirildiği, usule- maddi hukuka ilişkin kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği anlaşılmakla; dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara, gerektirici nedenlere ve delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve esas yönünden hukuka uygun karara ilişkin; davalının yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılmakla, oy birliği ile aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.HMK m.353/1-b-1 gereğince davalının ve davacının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca vekalet taktirine yer olmadığına, 3.Davalı- karşı davacıdan alınması gereken 59.30 TL harçtan, yatırılan 44.40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14.90 TL harcın ilk derece mahkemesince davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 4.Davacı- karşı davalıdan alınması gereken 25.957,80 TL harçtan, nispi yatırılan 12.978,90TL+44.40TL TL harcın mahsubu ile bakiye 12.934,50 TL harcın ilk derece mahkemesince davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına, 5.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin HMK’nın 360 ıncı maddesi yollamasıyla, madde 323 uyarınca istinafı talep eden üzerinde bırakılmasına, 6.Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, Dair, gerekçeli kararın tebliğden itibaren iki hafta içinde Dairemize veya Dairemize gönderilmek üzere başka yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine veya İlk Derece Mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle Yargıtayın ilgili Hukuk Dairesince incelenmek üzere HMK 361/1 maddesi gereğince temyiz yasa yoluna başvurma hakkı bulunduğuna 23/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.