Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi 2020/124 E. 2020/260 K. 09.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
46. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/124
KARAR NO : 2020/260
KARAR TARİHİ: 09/11/2020
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/12/2017
NUMARASI : 2016/1129 Esas 2017/1101 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/12/2017 tarihli ve 2016/1129 E. 2017/1101 K. sayılı dosyasında verilen karar; davacı tarafça vaki istinaf talebi üzerine istinaf incelemesi için dairemize tevzi edilmekle Dairemiz yukarıda belirtilen esas sırasına kaydı yapıldı.Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davalı vekili cevap dilekçesinde: Davacının ,şirket ortak ve yetkililerinin kimler olduğunun ,farklı ortak ve yetkili olup olmadığının, takibin ve davanın tüm ortaklar tarafından ikame edilmesi şartına uyulup uyulmadığının belirsiz olduğunu, öncelikle firma yetkililerinin belirlenerek takibin ve davanın usule uygun açılmadığının tespiti halinde davanın usulden reddine ,esas açısından ise davacı tarafından basketbol eğitim ücreti verileceği konusunda taraflar arasında sözlü mutabakata varıldığını,davacının hizmet hususunda vaatte bulunduğunu, verilecek hizmet karşılığı avans fatura kesildiğini, alınacak hizmete mahsuben 5.000 Türk lirası ödendiğini, ancak davacının alınan ve İlerideki hizmet bedeline karşılık olarak kesilen faturanın taraflar arasında kararlaştırılan meblağdan daha yüksek meblağ içerdiğini, bu sebeple anlaşma miktarının üzerindeki kısım için iade faturası kesildiğini ve davacıya gönderildiğini davacının buna itiraz etmediğini ,İcra takibinde taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı olarak talepte bulunulduğunu ,verilecek eğitim hizmetinin belirli bir süreye yayılacak bir hizmet olduğunu, tamamlanmayan bir işin karşılığının talep edilmesinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, diğer tarafta taraflar arasında belirlenen Meblağ’dan daha yüksek meblağda talepte bulunduğunu ,takibin haksız olduğunu müvekkilinin alacaklıya takip miktarında yer aldığı üzere borcu bulunmamakta olduğunu, müvekkil ince itiraz yapılınca davacının açtığı davada ,icrada talep edilen miktarın sehven yazıldığı ve takipte ki kadar alacaklı olmadığının kabul edildiğini taraflar arasında alacağın varlığı ve miktarının ihtilaflı olduğunu ,açılan davanın reddine davacının alacağın yüzde 20’si oranında kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesi kararında :Davacının iddia edilen eğitim bedelini faturalandırarak icra takibine koyduğunu,ancak aradaki sözleşmenin şifahi olduğundan;ücretin ne kadar olduğu, hangi periyotlarda ödeme yapılacağı, davacının anlaşma gereği böyle bir hizmet sunup sunmadığının ispat edilemediğini, davacının dava dilekçesinde hizmetin ifasına delil teşkil edebilecek hiçbir delil bildiremediğini, icra dosyası ,fatura ,bilirkişi incelemesi ve tarafların ticari kayıtlarının hizmetin ifasının ispatını sağlayamayacağını, bu sebeple hizmetin ifa edilip edilmediği, edilmiş ise ne miktarda ifa edildiği ispat edilemediğinden davanın reddi yönünde karar verildiği anlaşılmıştır. Davacı vekili istinaf dilekçesinde : Müvekkilinin hizmet ve faturalandırmaya ilişkin edimlerini yerine getirdiğini ,ticari defterleri ile de bu durumun kayıt altına alındığını ,davacı ile hizmetin karşılığının ödenmesi hususunda yapılan görüşmelerin sonuçsuz kaldığını, bunun üzerine geriye kalan 14.303 TL için icra takibi yapıldığını ancak takipte sehven avans verilen 5000 TL düşülmeden , 19.303,00TL üzerinden başlandığını, itiraz ile takibin durduğunu ,itirazın iptali davasında sehven yapılan bu hatanın düzeltilerek 14.303,00 TL dava değeri olarak belirtildiğini dava tarafın belirttiği iade faturanın kendilerine tebliğ edilmediğini ,ayrıca iade faturanın her nasılsa takipten 3 gün önce düzenlendiğini, nasıl hesaplandığına dair de bir açıklamanın getirilmediğini, bilirkişi raporu ile de sabit olduğu üzere tutar yönünden kabulü tazammum etmemek kaydıyla davacının defter kayıtlarında dahi 8.496,70TL alacaklı olduklarının görüldüğünü ,yerel mahkeme tarafından delillerin eksik değerlendirildiğini,davalı tarafın cevap dilekçesi ve bilirkişi raporunun sonucundan, tarafların şifahen anlaştıkları ,ancak davacı tarafın ödeme yükümlülüğü yerine getirmediğinin anlaşıldığını ,sözleşmenin yazılı olma zorunluluğunun bulunmadığını ,faturayı ticari defterlerine kaydeden, kısmi ödemede yapan davalının Öncelikle bedelin tamamına yasal süre içerisinde itiraz etmediğini, ayrıca iade faturanın davacıya tebliğ edildiğine dair delil sunamadığını , talep edilenin taraflar arasında belirlenen bedelin üzerinde olduğu iddiasının eylemleri ile çeliştiğini ,iddiaları doğru ise faturayı defterlerine kayıt etmesinin ,yasal sürede itirazda bulunmamasının ve kısmi ödeme yapmasının ticari ilişkinin olağan akışına aykırı olduğunu, hizmetin yeterince ifa edilmediği yolundaki İddianın ispat külfetinin davalı taraf üzerinde olduğunu,tarafların anlaştıkları süreçte hizmetin ifa edilmediğini veya eksik ifa edildiğine dair hiçbir itiraz ve talebin olmadığını, iade fatura tebliğ edilmediği için dikkate alınamayacağının bilirkişi tarafından da belirtildiğini, tüm bu sebeplerle ilk derece mahkemesi kararının Yargıtay hukuk genel kurulunun 2010/13-246 Esas 2016/ 267 karar, Yargıtay 23 Hukuk dairesinin 2014 /3764 esas 2015/ 180 karar ,Yargıtay 21 hukuk dairesinin 2015/ 4473 esas 2016/19 karar sayılı ilamları doğrultusunda kararın bozulması yönünde talepte bulunulduğu anlaşılmıştır. Davalı taraf istinafa cevap dilekçesinde :Davacının taraflar arasındaki ilişkinin varlığını yasal delillerle kanıtlayamaz iken talep etmiş olduğu miktar üzerinden bilirkişice hesaplama yapılmasının hukuken kabul edilebilir olmadığını, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında belirtildiği üzere faturanın karşı tarafa tebliğ edilmiş olması ve bu faturaya itiraz edilmemiş olmasının taraflar arasındaki ilişkiyi kanıtlamaya yeterli olmadığı gibi söz konusu ilişkide ispat külfetinin davacıda olduğunu ,Yargıtay 15, hukuk dairesinin 07/03/2008 tarih 2007/2029 esas 2008/1483 karar sayılı ilamında bu hususun açıklandığını, iade faturasının defter kayıtlarında bulunduğunun bilirkişice belirlendiğini,ilk derece mahkeme kararının doğru olup İstinaf sebeplerinin yerinde olmadığını, İstinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE; Dava; davalı şirketin, davacı şirketten almış olduğu basketbol eğitim hizmetine karşılık olan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
Taraflar arasında görülmüş olan itirazın iptali davasında davacı tarafın icra dosyasına, faturaya, bilirkişi incelemesine ,ticari defter kayıtlarına ve diğer ticari kayıtlarla ,yemin deliline dayandığı, davalı tarafın ise İcra dosyasına, faturalara banka dekontlarına ,ticari defter kayıtlarına ,bilirkişi incelemesine ve tanık deliline dayanmış olduğu anlaşılmıştır. Dosya üzerinde esas açısından yapılan incelemede; Bilirkişi incelemesinde, davacı tarafın ticari defterlerini tam tuttuğunun, davalı tarafın ise 2015 yılı defterinin usule aykırı bir şekilde (kapanış yapılmadan) tutulduğu, 2016 defterinin ise usule uygun olarak tutulmuş olduğunun belirlendiği anlaşılmıştır. Davalı tarafca iade faturasına konu edilen bedelin (5803.24 TL) nin kendi defter kayıtlarında olduğu, davalı ticari defterlerine göre davalının davacıya 8496.76 Tl borçlu göründüğü belirlenmiştir. Davalı vekilinin cevap dilekçesinde hizmetin zamana yayılacak bir hizmet olduğu, işin tamamlanmadığının iddia edildiği,işin tamamlanmadığına dair tanık delili dışında delil ileri sürülemediği anlaşılmıştır. Öyle ise ; mahkemece taraflar arasındaki sözleşmenin şifahi olduğundan ücretin ne kadar olduğu hangi periyotlarda ödeme yapılacağı, davacının anlaşma gereği böyle bir hizmet sunup sunmadığı, ,davacının dava dilekçesinde hizmetin ifasını ispata yarayan hiçbir delil bildirmediği ,tarafların ticari kayıtlarının hizmetin ifasını ispat etmesinin mümkün olmadığı, bu sebeple hizmetin ifa edilip edilmediği, edilmiş ise ne miktarda ifa edildiğinin ispat edilemediğinden davanın reddine dair karar verilmesinin isabetsiz olduğu anlaşılmıştır. Davalı basiretli bir tacir gibi davranıp hizmetin tam olarak verilmediğini ,davacıya İhtar çekerek bildirmek zorundadır.Davalı tarafın 04.01.2016 tarihinde davacı yan ünvanına hazırladığı iade faturasının davacıya tebliğ edildiğine dair tebligat evrakı dosyaya sunulamamıştır.06.01.2016 tarihli Icra takibine konu edilen faturayı ticari defterlerine kaydeden, davacı şirkete kısmı ödeme yapan davalının, yargılamada bedelin tamamına itiraz etmediği anlaşılmıştır. Yargıtay hukuk genel kurulunun 2010/ 13-246 E 2010/267 karar sayılı ilamında ticari işlerden dolayı tacirler arası çıkan uyuşmazlıklarda, ticari defterlerin delil niteliğinde bulunduğunun kabulünün gerekeceği ,defterlerin usulünce tutulmaları halinde tarafları lehine, usulsüz bir şekilde tutulmaları halinde ise usulsüz tutan taraf aleyhine delil teşkil edeceği açıklanmıştır .Taraflar arasında belirlenen bedelin anlaşılan miktardan yüksek bir meblağ olması durumunda ,davacının faturayı ticari defterlerine kaydetmesinin ,yasal süre içerisinde itirazda bulunmamasının ve kısmen ödeme yapmasının aralarındaki ilişkinin içeriğine aykırılık teşkil ettiği anlaşılmıştır. Davacı tarafın alacağını kendi ticari defteri ile doğrulayan davalının tanık delili dinlenemez.Davacı yanın, takipte işlemiş faiz talep ettiği görülmekle dava dosyasında davacı tarafın davalı tarafı takip öncesinde temerrüde düşürdüğünü gösteren herhangi bir ihtarname yada ödeme şartını düzenleyen yazılı bir belgeye rastlanmadığından takipte işlemiş faiz talebinde bulunulamayacağı anlaşılmıştır.2004 sy. İİK m.67’de icra inkar tazminatı yaptırımı öngörülmüştür.İİK ‘nın m.67/2 hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir.Burada borçlunun kötü niyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir.İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Ayrıca alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklamayla borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurların bilinmesi mümkün nitelikte olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. (Yargıtay 13.H.D. 2016/6822 Esas, 2017/8367 Karar)Dava dosyasında icra inkar tazminatının koşullarının oluştuğu sabittir. Tüm bu hususlar dikkate alınarak davanın kabulu yönünde hüküm kurulması gerekirken reddi yönünde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşıldığından HMK m. 353/1-b-2 uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacının dava etmiş olduğu alacağının dosya kapsamındaki bilgi, belge, ticari defterlerle ve bilirkişi raporuyla ispatlanmış olduğu anlaşıldığından, davanın kabulüne dair aşağıdaki hüküm oybirliğiyle tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;A.Davacının İstinaf Başvurusu Yönünden;1.Davacının istinaf başvurusunun KABULÜNE, HMK m.353/1-b-2 gereği İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/12/2017 tarihli ve 2016/1129 E. 2017/1101 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,2.İşin duruşmasız olarak incelenmesi nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca karşı taraf lehine ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, 3. Davacının yatırdığı 35,90 TL maktu harcın talep hali,nde iadesine, B.Davanın Esası Yönünden;1.Davanın KISMEN KABULÜ İLE;-Davalının İstanbul …. İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 14.303,00 TL asıl alacak üzerinden devamına,-Asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar yıllık %10,50 oranında avans faizi uygulanmasına,-Asıl alacak miktarı olan 14.303,00 TL nin %20si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,-Fazlaya ilişkin talebinin reddine,2. Harçlar yasası gereği alınması gerekli 977,03 TL nin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3.Davacının dava açılırken yatırdığı 244,26 TL peşin harcın talep halinde davacıya iadesine,4.Davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden Av. Asg. Ücrt. Trf göre taktir edilen 3.400,00 TL nin vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,5.Davacı tarafından yapılan 791,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 09/11/2020 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.