Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/950
KARAR NO: 2023/1093
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/739
KARAR NO: 2022/761
KARAR TARİHİ: 11/11/2022
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
KARAR TARİHİ: 12/07/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 24.10.2021 tarihinde, davalı Kooperatifin olağan genel kurul toplantısı yapıldığını, bu toplantıda sunulan Denetim Kurulu Raporu’na ve daha öncesinde yaptıkları tespitlere göre, davalı Kooperatifin ibra edilen yönetim kurulunun hukuka aykırı iş ve işlemler yapmış olduğunun tespit edilmiş olmasına rağmen genel kurulda eski yönetimin ibrasına karar verildiğini, bu ibra kararı görüşülürken davacı müvekkilinin, ibra edilen yönetim kurulunun hukuka aykırı işlemlerini genel kurulun bilgisine sunduğunu ve ibra kararına karşı olduğunu dile getirdiğini ve verilen ibra kararına karşı da muhalefet şerhi koyduğunu, ibra edilen yönetim kurulunun, deliller aşamasında sunacakları takriben 155.436,00 TL civarında karşılıksız hizmet faturasını, öyle bir hizmet almadan gider kaydettiklerini, davalı kooperatifin 24.07.2019 tarih ve … sayılı … firmasına ait fatura muhteviyatı … blok … nolu daire-… Blok … nolu daire- … Blok … nolu daire, … Blok .., …, …, … nolu daireler ses izalosyonu, … Blok … nolu daire ses izolasyonu- … Blok … nolu daire ses izolasyonu- … Blok … nolu daire ses izolasyonu- … Blok … nolu daire ses izolasyonu yapıldığı şeklinde olduğunu, oysaki müvekkilinin beyanına göre bu hizmetler yapılmadığını, yapılmış olsa bile bu işlerin daire sahiplerinin yaptırması gereken ve sitenin yaptırmakla mükellef olmadığı işler olduğunu, aynı şekilde, 2019 yılında aynı firmaya ait … nolu, … nolu, … nolu bedelsiz faturalar kesildiğini, müvekkilinin beyanına göre bu işlerin yapılmadığını, daha sonra davalı kooperatifin 05.10.2020 tarih … sayılı fatura ile … Ltd. Şti. firmasına satış yaparak hesap mahsubu yaptığını, daha sonraları ise davalı kooperatif … firmasıyla ilgili olarak Beyoğlu … Noterliği kanalıyla … firmasına 17.10.2020 tarih ve … yev. sayılı fesih ihbarı gönderildiğini fakat yukarıdaki faturaların kullanıldığının tarafınca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 2018/174622 soruşturma dosyasına bildirilince apar topar adı geçen firmayla yeniden iş yapmaya karar aldıklarını, bu işlerin yapılmadığının delili de tespit tutanağının olmaması olduğunu belirterek 24.10.2021 tarihli genel kurulda, yönetim kurulunun ibra edilmesine dair kararın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ihbarlarının hukuken geçerli maddi dayanaktan yoksun olduğunu 24/10/2021 tarihinde yapılan kooperatif genel kurulunun tüm kanuna gereklere uyularak yapıldığını, denetim raporunun okunarak tartışıldığını, yönetim kurulu üyelerinin görev süresince kanuna, yasal ve etik muhasebe ilkelerine uygun olarak görevlerini ifa ettiklerini, söz konusu genel kurulu toplantısında oy kullanan 125 üyenin 123’ünün olumlu oyu ile kooperatif yönetim kurulu üyelerinin ibra edildiğini belirterek davanın reddini istemiştir .
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… TTK’nın 436. Maddesinin 2. Fıkrasına göre “Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisine haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz” denilmekte olup yukarıda belirtildiği ve bilirkişi heyetinin raporlarında da açıklandığı üzere kooperatifin genel kurul toplantısı geçerli nisapla toplanmış (171 katılım) ve katılan üyelerin 2’sinin olumsuz 123’ünün olumlu oyuyla yönetim kurulu ibra edilmiştir. TTK 436/2 Maddesine göre yönetim kurulu üyelerinin ibrada oy kullanması mümkün değildir. Yerleşik Yargıtay İçtihatlarına göre Yönetim kurulu üyeleri ibrada oy kulanmış iseler yönetim kurulu üyelerinin ibradaki oyları yok sayılarak, diğer geçerli oy oranları değerlendirilerek, ibra kararının alınmasına yetip yetmeyeceği şeklinde değerlendirme yapılarak, yettiği takdirde ibranın geçerli sayıldığı, geri kalan oyların yeterli olmaması halinde ise iptaline karar verilmesi gerekmektedir. Yönetim kurulu 5 kişiden oluşmakta olup pay oranlarına göre, yönetim kurulu üyelerinin paylarının geçersiz sayılması halinde dahi geri kalan oyların ibra için yettiği anlaşılmaktadır. ANCAK davacı taraf dava dilekçesinde müvekkilinin ibra kararında olumsuz oy kullandığını ve muhalefet şerhini tutanağa geçirttiğini ifade etmiş, mahkememizce alınan bilirkişi raporunda da muhalefet koşulunun sağlandığı bilirkişilerce belirtilmiş ise de genel kurul toplantı tutanağı incelendiğinde, 7. Maddenin altında herhangi bir muhalefet şerhi bulunmadığı gibi genel kurul toplantı tutanağının en altında da davacının sadece “6.maddedeki belirtilen konulan ve 13. Maddedeki yapılacak harcamaları gelirden karşılanması için şerhimdir” şeklinde beyanı olduğu, 7. maddedeki ibra ile ilgili karara muhalefet ettiğine dair herhangi bir şerh, kayıt bulunmadığı görülmüştür. Kooperatifler kanunun 53/1. maddesi ile TTK’nın 446/1 maddesine göre alınan karara olumsuz oy kullanılması yanı sıra muhalefet şerhinin de yazdırılması, iptal davası açabilmek için dava şartı niteliğinde olup, davacı tarafça 7. maddeye olumsuz oy kullanılmasına rağmen muhalefet şerhini tutanağı geçirtilmemesi nedeniyle HMK 114/2, HMK 115/1 maddesi gereğince davanın dava şartı yokluğundan aşağıdaki şekilde reddine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; yapılmayan işleri yapmış gibi göstererek fatura düzenlenmesinin zimmet suçunu oluşturduğu, bilirkişi raporunda muhalefet şerhi şartının yerine getirildiğinin tespit edildiği, zimmet suçu yönünden muhalefet şerhi konulması şartı gerekmediği ve tanıkların dinlenmediği belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nin 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, davalı kooperatifin 24.10.2021 tarihli olağanüstü genel kurul kararında alınana yönetim kurulunun ibrasına yönelik 7. No’lu maddenin iptali istemine ilişkindir. 24.10.2021 tarihli olağanüstü genel kurul toplantı tutanağının incelenmesinde; Yönetim kurulu tarafından 1163 sayılı kooperatifler kanununun 26. maddesindeki niteliklere ve Ortaklar Kayıt Defterindeki kayıtlara uygunluğu onaylanıp hazırlanan ve ortakların incelemesini sunan ortaklar listesinde kayıtlı 501 ortaktan 82 ortağın asaleten, 99 ortanın vekaleten olmak üzere toplam 171 ortağın toplantıda hazır bulunduğu ve toplantıya yönelik herhangi bir itirazın olmadığının belirtildiği toplantının 7 no lu maddesi: ”2019 -2020 yılları için yönetim ve denetim kurullarının ayrı ayrı ibrasına geçildi. Ayrı ayrı yapılan oylama neticesinde; yönetim kurulu üyeleri 2019 -2020 yıllarda çalışmalarından dolayı 2 red oyuna karşılık 123 olumlu oyla ve oy çokluğu ile ibra edildiler. Denetim kurulu üyesi … 45 olumlu oyuna karşılık 81 red oyu almıştır. Denetim kurulu üyesi … 6 red oyuna karşılık 113 olumlu oy alarak ibra edilmiştir. Yönetim ve denetim kurulu üyeleri kendi ibralarında oy kullanmadılar” şeklindedir. İşbu toplantı tutanağının toplantı mahallinde bilgisayar ortamında yazılıp, okunup muhalefet şerhi veren ortakla birlikte imza edildiğinin belirtilmiş olup, toplantı tutanağının 5. Sayfasında muhalefet şerhi veren ortağın davacı olan … olarak ve ”6. maddedeki belirttiğim konular ve 13. maddedeki yapılacak harcamaların gelirlerinden karşılanması için şerhimdir” ibaresinin el yazısı ile yazılı olduğu ve imzanın atılı olduğu dairemizce tespit edilmiştir. Bilirkişi heyeti (Prof. Dr. … ve …) tarafından düzenlenen raporda ”… Davacı taraf, 24 Ekim 2021 tarihli genel kurul toplantısında alınan yönetim kurulunun ibrasına dair kararın iptalini talep etmektedir. Kooperatifler Kanunu (KoopK) m. 42/4 gereğince yönetim kurulunu ibra etmek genel kurulun devredilemez ve terk edilemez yetkileri arasındadır. KoopK m. 51 uyarınca ibra kararlarında kural olarak, oyların yarıdan bir fazlasına itibar olunur. İbra kararı ile birlikte kooperatifin, ilgili bilanço yılına ait işlemlerden dolayı hiçbir tazminat talebi kalmadığı sonucunu doğurur. Kooperatif genel kurulu, bir kısım yöneticinin ibrasına ve bir kısmının ibra edilmemesine açık ya da zımni olarak karar verebilir. KoopK ve anasözleşmede belirlenen nisapların sağlanması suretiyle toplanan genel kurula, denetçilerin KoopK m. 67 gereğince düzenlemeye mecbur oldukları raporun sunulmaması halinde, KoopK m. 65 uyarınca yönetim kurulunun ibrası hakkında da karar veremez. Dosya kapsamındaki somut olayda iki adet denetçi raporu düzenlendiği ve 24.10.2021 tarihli genel kurul toplantısında oy kullanan 125 üyenin 123’ünün olumlu oyu ile kooperatif yönetim kurulunun ibra edildiği anlaşılmaktadır. Davacı, alınan genel kurul kararının iptalini 24.11.2021 tarihinde talep etmiştir. Süre şartına ek olarak genel kurul kararının iptalini talep eden pay sahibi, kural olarak toplantıda hazır bulunup da kararlara muhalif kalarak muhalefet şerhini tutanağa geçirtmelidir. Dosya kapsamında genel kurul kararının iptalini talep eden davacının, süre ve muhalefet şartına uyduğu görülmektedir. Geçerli bir ibra kararı için yılsonu finansal tablolar tüm ayrıntıları ile açıklanıp irdelenmesi gerekmektedir. Kooperatiflerde ibra niteliği itibarıyla menfi bir borç ikrarıdır; diğer bir deyimle tüzel kişilik ilgili kişiden (yönetim kurulu üyesi veya denetçi) alacaklı olmadığını beyan eder. Bu halde genel kurul tarafından verilen ibra kararı, gerçek anlamda borçtan kurtarma ve aklama niteliğinde olur. Genel kurulca alınan ibra kararı, sadece genel kurulun bilgisine sunulan işlemleri içerir. Ancak açıklanmamış, belgeye dayandırılmamış ve ortalama yetenekli bir ortağın anlayamayacağı konularda ise ibra yok sayılır. Bu cephesiyle değerlendirildiğinde davacının iddialarına konu tüm işlemlerin genel kurulun dikkatine sunulduğu görülmektedir. Davacının talebi olan ibra kararının iptali için ilgili genel kurul kararının kanuna, anasözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırı olması gerekir. Genel kurul kararı KoopK’da öngörülen yeterli çoğunlukla alınmıştır. Tüm işlemler (tartışmalı olanlar dahil) genel kurulun bilgisine sunulmuştur. İbra kararı davalı kooperatifin anasözlemesindeki diğer hükümleri ihlal etmemektedir. Dolayısıyla değerlendirilmesi gereken husus somut olayda dürüstlük kuralına aykırılık olup olmadığıdır. Mübrez evrak ve bilgiden görüldüğü kadarıyla somut olayda dürüstlük kuralına bir aykırılık yoktur. Muhasebe incelemesinde alımların bazılarına ilişkin satın alma formu düzenlenmediği yolunda bir tespit söz konusu ise de bunun aradaki (davalı kooperatif ve karşı taraf) hukuki ilişkinin sıhhati bakımından bir ehemmiyeti yoktur, zira hiçbir satın alma formu olmasa ve bu konuda akit yapılmasına ilişkin yönetim kurulu kararı olmasa dahi imza sirkülerindeki temsil yetkisi çerçevesinde kalındığı sürece yapılmış olan sözleşme kooperatifi bağlar. Bunun ötesinde öncesinde yazılı sözleşme akdolunmadan (veya satın alma formu olmadan) tamamlanmış bir işlem için ödeme yapılması da gene hukuki ilişkinin kurulduğu gösterir. Bu işlemler sırasında mevcut iç yönergelere uyulmamış olması ibraya ilişkin genel kurul kararının iptalini gerektirmese de sorumluluk hukuku bakımından başkaca sonuçları olabilecektir. Dolayısıyla pay sahibinin, davalı kooperatifin zarara uğradığı kanaatini taşıması durumunda diğer hukuki yollara başvuru hakkının saklı olduğu şüphesizdir. Bu bağlamda genel kurulun ibra kararı, ibranın kapsadığı maddi olaylara ilişkin olarak, ibraya olumlu oy veren ortakların ve ibra kararını bilerek ortak olanların dava hakkını sona erdirir. Diğer ortakların dava hakları ise genel kurulun ibra kararı tarihinden itibaren altı ay içerisinde düşer (KoopK m. 98’in göndermesiyle TTK m. 558/2). Dolayısıyla davacının bu sürede ilgili hukuki yollara başvurması mümkündür.” görüş ve tespitinde bulunulmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın reddine dair karar verilmiş olup davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Mutlak butlan (kesin hükümsüzlük) hali işlemin, başta Kooperatif Kanunu, Ticaret Kanunu ile ilgili kanunların emredici hükümlerine aykırı olmasıdır. Genel kurul kararlarının yokluğu, bunda hukuki yararı bulunan herkes tarafından ve bir süreye bağlı olmaksızın ileri sürülebilir. Yok hükmünde olan genel kurul kararları şeklen meydana gelmemiş olması nedeniyle başlangıçtan itibaren hiçbir hüküm doğurmayacağından, bununla ilgili olarak açılan davalar bir tespit davası niteliğinde olacaktır. Bir genel kurul kararı şekil ve usul açısından geçerli olmakla birlikte, konusu bakımından TBK m. 27. maddesi uyarınca emredici hukuk kurallarına yahut ahlak ve adaba aykırı veya imkansız ise sonucu yine yokluktur. Kanunun; şekil, usul ve konusu bakımından amir hükümlerine karşı gelinmesi, kamu düzeni ve kamu yararının ihlali anlamına geleceğinden böyle bir kararın geçersiz olması, iptal davasının açılmasına bağlı olmayacaktır. Bu tür kararların tespiti herhangi bir süreye bağlı olmaksızın hukuki yararı olan herkes tarafından muhalefet şerhi aranmaksızın ileri sürülebilir. İptal edilebilirlik ise kanuna, esas mukaveleye ve afaki objektif iyi niyet kurallarına aykırılıktır. İptal edilebilir kararlar yönünden ise davanın 1 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılması, red oyu kullanılması ve iptali talep edilen her bir madde bakımından muhalefet şerhinin sunulması gerekmektedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 53. maddesinde, kanuna, ana sözleşmeye ve iyi niyet esaslarına aykırı olduğu iddiası ile genel kurul kararları aleyhine bir ay içinde iptal davası açılabileceği düzenlenmiştir. Bir aylık süre hak düşürücü süredir. Bu nedenle mahkemece doğrudan dikkate alınması gerekmektedir. Somut dava bu anlamda değerlendirilmiş ve 12.06.2018 tarihli genel kurulda alınan kararların iptali için 04.07.2018 tarihinde, bir aylık hak düşürücü süre içerisinde davanın açılmış olduğu anlaşılmıştır. Davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığının tespiti üzerine işin esasının incelenmesi uygun görülmüştür. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 53. maddesinde, toplantıda hazır bulunup da kararlara muhalif kalarak, bu hususu tutanağa geçirten ortağın, alınan kararların kanuna, anasözleşme hükümlerine ve iyiniyet esaslarına aykırı olduğu iddiası ile genel kurul kararları aleyhine, toplantıyı takip eden günden başlamak üzere bir ay içinde, kooperatif merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemede iptal davası açılabileceği düzenlenmiştir. Yani kooperatif genel kurul kararlarına karşı iptal davası açılabilmesi için toplantıya katılan ortağın ret oyu kullanması ve muhalefetini de toplantı tutanağına kaydettirmiş olması gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/23-121 E. 2013/1674 K. sayılı ve 20/12/2013 tarihli ilamı gereğince “Kooperatif genel kurul kararlarına karşı dava açabilecek pay sahipleri ve diğer kişilerin, muhalefet ettikleri kararlara karşı muhalefet ettiklerini tutanağa geçirtmeleri yeterli olup, ayrıca bir de muhalefet gerekçelerini yazdırmaları veya ayrı bir muhalefet şerhi içeren dilekçe vermeleri gibi bir zorunluk aranmamaktadır.”. Aynı düzenleme, davalı kooperatif anasözleşmesinin 38. maddesinde de tekrarlanmıştır. Somut dosya değerlendirildiğinde ise; 24.11.2021 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 7 nolu maddenin iptaline yönelik davacı tarafça 24.11.2021 tarihinde, süresi içerisinde davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Davacı vekili tarafından sunulan istinaf yolu başvuru dilekçesinde yapılmayan işlerin yapılmış gibi gösterilerek fatura düzenlendiği ve zimmet suçun işlendiği, zimmet nedeniyle muhalefet şerhinin konulması yönündeki şartın gerekmeyeceği ve muhalefet şerhi şartının da yerine getirildiği belirtilmiş ise de; 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 53. maddesi uyarınca genel kurulda alınan kararların kanuna, ana sözleşmeye ve iyi niyet esaslarına aykırı olduğu iddiası ile genel kurul kararları aleyhine bir ay içinde iptal davası açılabileceği düzenlendiğinden, somut davada toplantıya katılan davacı ortağın 7 no lu gündem maddesinin iptalini isteyebilmesi için iptalini talep edilen karara muhalif kalarak muhalefetini toplantı tutanağına yazdırması gerekirken, davacının iptalini talep edilen iş bu maddeye yönelik herhangi bir muhalefetinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Aynı zamanda davaya konu somut olayda herhangi bir mutlak butlan hali de bulunmadığı nazara alındığında, davanın muhalefet şerhi bulunmasına ilişkin dava koşulunun yerine getirilmeden açıldığı tespit edilmiştir. Bu haliyle mahkemece yapılan yargılama sonucunda dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine dair verilen kararın yerinde olduğu anlaşılarak aksi yöndeki istinaf sebeplerine itibar edilmemiştir. HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan 492,00 TL başvuru harcının hazineye GELİR KAYDINA,3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından yatırılan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL’nin istinaf eden davacıdan tahsili ile hazineye GELİR KAYDINA,4-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 12/07/2023