Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2023/887 E. 2023/1140 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/887
KARAR NO: 2023/1140
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ:16/01/2023
ESAS NO: 2021/737
KARAR NO: 2023/37
DAVA: İtirazın İptali (Sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat)
DAVA TARİHİ: 18/11/2021
KARAR TARİHİ: 12/07/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … Loj. A.Ş.’nin maliki olduğu, ” …, … Mahallesi … Sokak, … Cd. No:… (…) Beyoğlu/İstanbul ” adresindeki işyerinin, davacı tarafından İşyeri Paket Poliçesi ile 15.03.2019 – 15.03.2020 tarihleri arasında doğması muhtemel rizikolar için sigortalandığını, sigortalı işyerinin bulunduğu binanın … Blok … Katında bulunan 16 no.lu daireye ait kolektör tesisatının, 15.01.2020 tarihinde patlaması sonucu akan suların sirayeti nedeniyle sigortalı işyerinde demirbaş ve dekorasyon hasarları meydana geldiğini, davaya konu olay nedeniyle davacı şirkete yapılan başvuru nedeniyle hasar dosyasından görevlendirilen ekspertiz firması tarafından düzenlenen ekspertiz raporu sonucunda davacı şirketin sigortalısına 12/05/2020 tarihinde 9.776,24 Euro karşılığı 75.713,42 TL sigorta tazminatı ödediğini, davacının yapmış olduğu ödeme ile TTK md.1472 gereğince sigortalısının haklarına halef olduğundan davalının sorumluluğunu karşılayan 75.173,42 TL alacak için davalıya karşı rücu hakkı elde ettiğini, gerek davacı şirketçe yaptırılan ekspertiz raporu ve gerekse olay akabinde düzenlenen olay tutanağı ile hasarın sigortalı işyerinin bulunduğu binanın 16 nolu bağımsız bölümüne ait ortak alanda bulunan kolektör tesisatının patlaması sonucu meydana geldiğinin anlaşıldığını, sigortalı işyerinde zarara sebebiyet veren dava konusu olayın, davalı şirketin inşa ettiği ve içerisindeki bağımsız bölümleri sıfır olarak satışa sunduğu “…” isimli yeni binanın 16 no.lu bağımsız bölümüne ait ortak alanda bulunan kolektör tesisatının patlaması sonucu meydana gelmiş olup davalı yüklenicinin eser sahibi olarak sorumluluğu bulunduğunu, davalı aynı zamanda hasara sebebiyet veren, sigortalı işyerinin bulunduğu “…” isimli binanın yöneticisi sıfatını haiz olup davalı ve kat malikleri arasındaki sözleşme niteliğindeki yönetim planı ile bağımsız bölüm maliklerine burada belirtilen hizmetlerin en iyi bir şekilde götürülmesi, bina ile ilgili iş ve işlemlerin bir elden yürütülmesi, hizmetlerin ifasının sağlanması, ortak yaşam amaçlarının gerçekleşmesi için birbirlerine karşı çeşitli edimler üstlendiklerini, Kat Mülkiyeti Yasası’nın 35. maddesi hükmünde, ana gayrimenkulün gayesine uygun olarak kullanılması, korunması, bakımı ve onarımı için kat maliklerinin yararına gereken tedbirlerin alınması da yöneticinin görevleri arasında olduğundan, davalının bu yönü ile de davaya konu hasardan sorumlu olduğunu, davalıya yapılan rücu ihtarlarından herhangi bir sonuç alınamaması üzerine davalı aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takip başlatılmış ise de davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, bu nedenlerle itirazın iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili dava dilekçesinde özetle;davanın hasara sebebiyet verdiği iddia edilen tesisatın bulunuğu 16 nolu dairenin kat malikine değil, binayı inşa eden yüklenici ve aynı zamanda bina yöneticisi olduğu iddia edilen davalı şirket aleyhine açıldığını, Kat Mülkiyeti Kanunu 19/3 maddesi uyarınca, bağımsız bölüm maliklerinin kusurları ile diğer bağımsız bölümlere verdikleri zarardan dolayı diğer maliklere karşı sorumlu oldukları düzenlenmiş olup yine aynı Kanun’un Ek-1 maddesinde Kat Mülkiyeti Kanunu’nun uygulanmasından kaynaklanan her türlü uyuşmazlığın Sulh Hukuk Mahkemesinde görüleceğinin düzenlendiğini, huzurdaki dava için de Sulh Hukuk Mahkemeleri’nin görevli olduğunu, bu itibarla, davanın öncelikle görev dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, hasar bağımsız bölümdeki tesisattan kaynaklandı ise davanın ilgili kat malikine, şayet ortak alandaki tesisattan kaynaklandı ise arsa payları oranında sorumlu olmak üzere tüm kat maliklerine yöneltilmesi gerektiğini, ortaya çıkan zarardan kat malikleri kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca sorumlu olup kat maliki/maliklerinin ancak kusuru olması şartıyla davalıya rücu edebileceklerinden, yüklenici sıfatıyla davalı şirketin doğrudan zarardan sorumlu tutulması mümkün olmadığından, yüklenici olarak hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan reddi gerektiğini, hasarın meydana geldiği ana taşınmazın davalı tarafından değil, tüm kat malikleri adına “…” tarafından yönetildiğini, dolayısıyla davalı şirketin yönetici sıfatıyla da zarardan sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, iki kat alttaki dairede sebebiyet vereceği zararın daha fazla olmasının, fizik kurallarına ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, tutanak içeriğindeki, hasarlanan alan ve demirbaşlara ilişkin tespitlere itiraz ettiklerini, davalı şirketin anılan hasarın meydana geldiği binanın yapım işini üstlenmiş ise de mekanik tesisat işleri için … Ticaret Ltd. Şti.’den taşeronluk hizmeti aldığını, davalı şirketin adı geçen … şirketi ile imzaladığı 03.03.2017 tarihli Sözleşme hükümlerine göre bahse konu kolektör tesisatı patlaması … şirketinin sorumluluğunda olup davalıya atf-ı kabil hiç bir kusur ya da ihmal bulunmadığını davanın reddi gerektiğini, inkar tazminatı şartlarının oluşmadığını, bu nedenlerle davanın reddi ile alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece “Bilirkişi heyeti tarafından yapılan ve mahkememizce de denetlenebilir ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilen tespitler ve incelemeler ile; davalının zararın meydana gelişinden sorumlu ve kusurlu bulunduğu, hasara sebebiyet veren tesisatın her ne kadar daire içerisinde bulunmasına rağmen bu tesisatların ortak alan tesisatı olarak kabul edildiği, hasarın meydana gelmesinde kullanım veya başka bir etkenin neden olmayacağı, hasarın kullanımdan kaynaklı olmadığı, yapım bozukluğundan kaynaklandığı, hasara sebebiyet veren tesisatın sıcak suya ait olduğu ve kullananların müdahale imkanı bulunmadığı, tesisatın hasarın meydana geldiği daireye ait kabul edilemeyeceği ve ortak tesisat olarak kabul edilmesi gerektiği, eksper raporu ekinde verilen hasar kalemleri ile olaya sebep su akıntısı arasında illiyet bağı kurulduğu, toplam tazminat tutarı 74.168,42 TL’nin olay tarihi itibarı ile piyasa rayiçlerine uygun olduğu değerlendirilmiştir. Kat Mülkiyeti Yasası’nın 35. maddesi hükmünde, ana gayrimenkulün gayesine uygun olarak kullanılması, korunması, bakımı ve onarımı için kat maliklerinin yararına gereken tedbirlerin alınması yöneticinin görevleri arasındadır. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde, dava konusu hasarın ortak tesisat olarak kabul edilen sıcak su kollektör hattının patlaması sonucunda çıkan suların davacının sigortalısı işyerine sirayet etmesi nedeniyle meydana geldiği, davacının talep ettiği tazminat yönünden, davalı site yönetiminin 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 38. maddesi ve sözleşmeden kaynaklanan temsil görevi kapsamında pasif husumet ehliyeti bulunmaktadır.6098 sayılı Borçlar Kanunu 69. maddesinde “Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür.. Dava konusu olay da bina müteahhidinin kusurlu işi sebebiyle meydana gelmiştir. Ancak, BK.m.69 hükmü gereği sorumlu kişiler, yapıdaki bozukluğa veya bakımdaki eksikliğe sebep olan önceki malikler, kiracılar, mimar, mühendisler ve diğer bakım yükümlüleri gibi geniş bir çevrenin davranışlarından dolayı sorumludurlar. Bu kapsamda davalı bina müteahhidinin kusurundan da sorumlu olacağı değerlendirilmektedir. Dava konusu olayda zarar doğurucu eylem ile dahili su hasarının meydana gelişinde illiyet bağını kesen sebeplerin bulunmadığı değerlendirilmektedir. Tüm bu tespit ve değerlendirmeler kapsamında davanın kısmen kabulü ile İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 74.168,42 TL asıl alacak, 7.898,93 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 82.067,35 TL üzerinden devamına, alcağın varlığı ve miktarı yargılamayı gerektirdiğinden şartları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; “idm müvekkil ofton’un bina yöneticisi olmadığını, keza sigortalının anılan işyerinde kiracı olduğunu gözetmeden, görev ve sorumluluk konularında çelişik gerekçelerle hukuka aykırı karar vermiştir. Tarafımızdan, müvekkil şirketin yüklenici olduğu, binanın elysium toplu yapı yönetimi tarafından yönetildiği, ortak alanların yönetiminin ise club gayr.yönetimi yazılım bilişim sis.paz.dan.vetic.a.ş.unvanlı özel yönetim şirketine ait olduğu, davacı, sigortalısının halefi sıfatıyla huzurdaki davayı açtığı için, görevli mahkemenin tayininde; sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyetinin nazara alınacağına dair yibgk’nin 1944 tarihli ilke kararına göre değerlendirme yapılması gerektiği, davacının sigortalısının, hangi hukuki sebebe dayanarak zarar sorumlusundan talep hakkı varsa, halef olan davacı da aynı hukuki sebeple bağlı olduğu, idm ise gerekçeli kararında; bir yandan, zararın yapım bozukluğundan (tbk m.69’da düzenlenen) ve binayı inşa eden yüklenicinin sorumluluğundan kaynaklandığının iddia edildiği gerekçesiyle mahkemenin görevli olduğunu açıklamış, diğer yandan davalı site yönetiminin 634 sayılı kmk m.38 ve sözleşmeden kaynaklanan temsil görevi kapsamında pasif husumet ehliyeti bulunmaktadır şeklinde eksik ve çelişkili tespitlerle hüküm kurmuştur. Oysa ki; hasar gören iş yerinin ya da hasara sebebiyet verdiği iddia edilen su tesisatının bulunduğu 16 nolu dairenin ve binanın tümünün maliki olmadığı sabit olan yüklenici müvekkil ofton’un, tbk m.69’daki yapı malikinin sorumluluğu hükümlerine göre sorumlu tutulması mümkün değilken, keza yönetici sıfatı bulunmayan müvekkilin, 634 sayılı kmk m.38’deki yöneticinin sorumluluğu hükümleri kapsamında sorumlu tutulması mümkün değilken, dava dışı sigortalının anılan iş yerinde kiracı olduğuna dair bilirkişi tespitine rağmen, 1. bodrum 2 ve zemin kat 4 nolu dükkanların kiracısı/halefi sigorta şirketinin, yüklenici müvekkile doğrudan müracaat hakkı yokken, bir an için malik olduğu iddiasına itibar edilmesi ve hasarı oluşturan su tesisatının ortak alan kabul edilmesi halinde, kmk hükümlerine göre ortak alanda meydana gelen hasarlardan bütün bağımsız bölüm malikleri, arsa payları oranında sorumlu iken ve bu durumda sulh hukuk mahkemeleri görevli iken, idm’nin, tarafların sıfatlarını tam olarak tespit etmeden, yanılgılı ve çelişik hukuki değerlendirmelerle görevli olduğuna hükmetmesi hukuka aykırıdır. Kararın ortadan kaldırılması gerekir.
Keşif yapılmadan, rapora itirazlarımıza rağmen inşaat mühendisi ve sıhhı tesisat bilirkişi heyete dahil edilmeden, yönetim planı, inşaat projesi incelenmeden, tesisatın 16 nolu daire içinde olduğu belirtildiği halde, su tesisatının ortak alan olduğu kabulüyle, bu kabule göre de yargıtay 20.hd.’nin kat maliklerinin sorumlu olduğuna dair içtihatlarına aykırı olarak yüklenici müvekkilin doğrudan sorumluluğuna hükmedilmesi hukuka aykırıdır.Gerçek zararın tespit edilmesine dair yargıtay içtihadına aykırılık sonucunu doğuracak şekilde, zenginleşme yasağına aykırı hareket edildiği itirazlarımız karşılanmaksızın, su sızması nedeniyle oluşmayan hasar bedelleri yanı sıra sebebi açıklanmayan fahiş hasar tutarları üzerinden tazminat hükmü kurulması hukuka aykırıdır. Su borusu patlayan 2. kattaki dairenin altındaki 1.katta boya hasarı dışında hasar oluşmamışken, zemin kattaki sigortalı işyerinde neredeyse bütün demirbaşların ve dekorasyonun zarar görmesine sebebiyet verecek kadar su sızmasının fizik kurallarına aykırı olduğu iddiamız hiç araştırılmadan hüküm kurulması da hukuka aykırıdır. 15.01.2020 tarihli “olay tutanağı”nda imzası bulunanların tümü, sigortalı gateway personeli olup, sigortalının davacı sigorta şirketine zarar bildirimine dair bu tutanağın hükme esas alınması da hukuka aykırıdır.” şeklinde beyanda bulunarak kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1472 maddesi uyarınca sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın, zarardan sorumlu oldukları iddiası ile davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkindir. Rücu ve halefiyet Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22/03/1944 Tarih E. 37, K. 9, R.G. 3.7.1944 sayılı kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava olmayıp; aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır. 6102 sayılı TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472.maddesinde ise “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre; davacı sigorta şirketinin sigortalısı hangi görevli ve yetkili mahkemede dava açabilecek ise, sigorta şirketinin de halefiyet gereğince, aynen sigortalı gibi o mahkemede dava açabileceğine işaret edilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesinde; “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” hükmü yer almaktadır. HMK’nın 114/1.c maddesi uyarınca “Mahkemenin görevli olması” dava şartlarından olup, HMK’nın 138. maddesi dikkate alınarak dava şartlarının öncelikle karara bağlanması gerekmektedir. HMK’nın 115. maddesinde ise “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir…” düzenlemesi yer almaktadır. Dava, 15/01/2020 tarihinde dava dışı sigortalı şirketin …/İst. işyeri adresinde ortak alandan kaynaklanan hasar nedeniyle davacı sigorta şirketi tarafından … poliçe no’lu “İşyeri Sigorta Paket Poliçesi” kapsamında sigortalısına yapılan (9.776,24-EURO karşılığı 75.173,42-TL’lik) ödemenin tahsiline ilişkin sigorta alacağına dayalı olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. Dava konusu hasar tarihinden önce kat mülkiyetine geçildiği dosya kapsamında yer alan kayıtlarla sabittir. Davacı vekili dava dilekçesinde, davalının hem yüklenici hem de site yönetimi olması sebebi ile sorumlu olduğunu belirtmiştir. Davalının site yönetimi ile ilgisinin olup olmadığı araştırılarak, sorumluluğunun site yönetim işi kapsamda 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu hükümleri gereğince değerlendirilmesi gerekmektedir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/1838 Esas 2019/4710 Karar sayılı ilamında da kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği binayı yapan firma ile taşınmaz maliki ve kiralayana karşı açılan rücu davasında kat mülkiyetine geçilmiş olduğunun tespiti halinde görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğuna işaret edilmiştir. Açıklanan nedenlerle, somut uyuşmazlıkta görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir ve halefiyet gereğince dava açan sigorta şirketi yönünden de aynı mahkeme görevlidir. Mahkemece, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c, 115/2. maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası hakkında hüküm tesis edilmesi hatalı olup davalı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin HMK 353/1.a.3 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun sair istinaf sebepler incelenmeksizin KABULÜ ile İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemenin 2021/737 E. 2023/37 K. sayılı 16/01/2023 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.3 bendi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dairemizin kararı doğrultusunda işlem yapılması için dosyanın mahkemesine İADESİNE, 3-Davalı tarafından yatırılan 492,00 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davalı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,6-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.a.3 ve 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.12/07/2023