Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2023/800 E. 2023/808 K. 17.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/800
KARAR NO: 2023/808
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/403
KARAR NO: 2022/1041
DAVA TARİHİ: 26/01/2017
KARAR TARİHİ: 13/12/2022
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/05/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirket ile müvekkili …’ın şahıs firması olan … Tic. arasında 01/06/2012 tarihli Danışmanlık Sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme kapsamında müvekkilinin, davalı tarafından üretimi ya da satışı yapılan ticari ürünlerin Karadeniz Bölgesi’nde satışı için müşteri bulma faaliyetlerinin yürütülmesini yükümlendiğini, davalı yanın bu faaliyetler karşılığında müvekkiline hizmet bedeli ve prim ödemeyi yükümlendiğini, davalı tarafın hizmet bedeli ödemelerini 01/06/2013 tarihine kadar, prim ödemelerini ise 2013 yılının Aralık ayına kadar düzenli olarak yaptığını, şirket yönetimindeki değişiklikten sonra, sözleşme yürürlükte olmasına rağmen, müvekkiline hizmet bedeli ve prim ödemelerinin yapılmadığını, davalı tarafça 01 Aralık 2013 tarihinden bu güne kadar, müvekkilinin bulduğu müşterilere ne kadar satış yapıldığı ve dolayısıyla müvekkilinin ne kadar prime hak kazandığının belirsiz olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin imzalandığı tarihin 01/06/2012 olduğunu, sözleşmenin 8. Maddesinde, sözleşmenin süresi 1 yıl olarak belirlendiğini ancak sözleşme süresince sözleşmedeki şartlara uygun hareket edildiği sürece sözleşmenin yürürlükte kalacağının kararlaştırıldığını, 01/06/2013 tarihinden sonra kesinlen 5 adet prim faturasının davalı tarafça ödendiğini, … İnşaat A.Ş., … İnşaat A.Ş., …Ltd. Şti., …A.Ş., …A.Ş., …A.Ş., …A. Ş., … A.ş./… A. Ş. İş Ortaklığı, …Ltd. Şti., …Ltd. Şti., …Ltd. Şti./…A.Ş. Ad, Ortaklığı, …Ltd. Şti., …Ltd. Şti.’nin müvekkili tarafından davalıya kazandırılan müşteriler olduğunu ve projeler devam ettiği için prim alacağının bulunduğunu beyanla, belirsiz alacak davasının kabulüne, belirlenecek alacağa dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama masrafları ve avukatlık ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, Mahkemece verilen süre uyarınca, belirsiz alacak olarak açtığı davaya ilişkin harca esas değeri 10.000,00 TL olarak bildirmiş ve harcı ikmal etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının huzurdaki yargılamaya başlanmadan önce 4 Ekim 2016 tarihinde ihtarname keşide ettiğini, ardından ihtarnamesinde ileri sürdüğü alacağının 1/6’sına denk bir rakam üzerinden İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile (100.000 TL asıl alacağa ilişkin olarak) icra takibi başlattığını, müvekkili şirketin davacının alacağını kabul etmemekle icra takibine de itiraz ettiğini ve itirazı üzerine icra takibinin durduğunu, davacının itirazın iptali davası açmaktansa huzurdaki davayı ikame ettiğini ancak daha önce belirlenebilir bir tutar üzerinden icra takibi yapan davacının huzurdaki davayı belirsiz alacak davası olarak yöneltmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının sözleşme süresi içerisinde hak ettiği her türlü ücretin kendisine ödendiğini, sözleşmenin başlangıç tarihine de dikkat edilerek öncelikle zamanaşımı nedeniyle davacı taleplerinin reddinin gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin süresinin 1 yıl olduğunu ve uzamasına ilişkin bir hususun kararlaştırılmadığını, sözleşmenin amacı ve sözleşme hükümlerinin tamamının birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkilinin tüm satışlarına ilişkin inceleme yapılması hususunun dava konusuna ilişkin olmadığını açıklanan nedenlerle; öncelikle zamanaşımı nedeniyle davanın reddine, haksız mesnetsiz davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13/11/2019 tarihli 2017/81 E. 2019/1064 K. sayılı kararı ile; “…Dosya kapsamı değerlendirildiğinde, taraflar arasında sözleşmeye dayalı ticari bir ilişkinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasında sözleşmenin varlığı ve şart ve hükümleri hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. Davacı tarafça, sözleşmenin 01/06/2013 tarihinden sonrada yürürlükte olduğu ve sözleşmeye dayalı olarak danışmanlık hizmet bedeli ve prim bedeli talep edilmektedir. Dosyaya sunulan sözleşme incelendiğinde, “4-Ücret Ve Prim” başlıklı maddesinde “Karadeniz Bölgesinde ya da Firma’nın belirleyeceği herhangi bir lokasyonda, müşteri bağlantıları ve ürün tanıtımı yapan Danışman’a hizmetleri karşılığı, Danışman’ın aylık keseceği “Hizmet Bedeli” faturası karşılığı ödenecek aylık net ücret 3.000 TL + KDV’ dir” hükmünün yer aldığı aynı madde de “Firma, Danışman’ın bulduğu müşterilere satılan ürünlerin, nakliye ve KDV hariç satış bedelleri üzerinden aşağıda belirtilen esaslar dahilinde prim uygulaması yapacaktır.” hükmünün yer aldığı, maddenin devamında, prim uygulamasında kullanılacak oran ve şartların düzenlendiği, sözleşmenin 4.maddesinin d fıkrasında “Firma, Danışmanla yaptığı sözleşmeyi fesih etse dahi, fesih tarihinden önce prime hak kazandığı projelerden; proje alım yaptığı ya da Firma’nın alacağı ikici bir karara kadar, Danışman prim alabilir” hükmü yer almaktadır. Sözleşmenin “8-Sözleşmenin Süresi” başlıklı maddesinde ise “İşbu sözleşme imza tarihinde yürürlüğe girecek olup, yürürlük tarihini müteakip 1 (bir) sene boyunca yürürlükte kalacaktır. Sözleşme süresi dahilinde, Danışman, sözleşmedeki şartlara uygun hareket ettiği sürece, sözleşme geçerli olacaktır” hükmü yer almaktadır. Tarafların kabulünde olan sözleşme hükümleri değerlendirildiğinde, sözleşme süresinin 1 yıl olarak düzenlendiği, sürenin başlangıç tarihinin imza tarihi olan 01/06/2012 olduğu, sona erme tarihinin ise 01/06/2013 olduğu anlaşılmış, sürenin uzatılacağına dair herhangi bir kayıt sözleşmede mevcut olmadığı gibi, dosyaya sürenin uzatılması hususunda mutabık kalındığına ilişkin bir protokol veya yazılı bir belge sunulmamıştır. Dosyada mevcut e-posta yazışmalarında davacının sözleşmenin sona erdiğinden haberdar olduğu, yine davacı tarafın, davalı tarafa sözleşme süresince her ay düzenli olarak kestiği “Hizmet Bedeli” faturalarını sözleşme bitim tarihi olan 01/06/2013 tarihinden sonra kesmeyi bıraktığı anlaşılmış, bu durumda davacının sözleşmenin sona erdiğini zımmen kabul ettiği kanaatine varılmıştır. Dolayısıyla, davacının artık yürürlükte olmayan sözleşmeye dayalı olarak davalı taraftan “Hizmet Bedeli” talebinde bulunması olanaklı değildir. Davacı tarafın prim ücreti alacağına ilişkin talepleri ise her ne kadar bilirkişi tarafından hesaplama yapılmış ise de, yapılan hesaplamaların tamamının sözleşme sona erme tarihinden sonrası ait olması, davacı tarafça dava dilekçesinde yer alan beyanları dışında, dava dışı şirketleri müşteri olarak davalı şirkete bulduğuna ilişkin bir kayıtın bulunmaması, söz konusu dava dışı şirketleri müşteri olarak bulduğu kabul edilse bile prim ödemelerinin, sözleşmenin 4/d maddesi ile “projeler alım yaptığı ya da Firma’nın alacağı ikinci bir karara kadar” süreceği şartına bağlandığı, projelerin devam ettiğinin ispatlanamadığı, ayrıca taraflar arasındaki çekişmesiz sözleşmeye göre prim ödenmesine ilişkin yetkinin davalı tarafa bırakıldığı anlaşıldığından, davacının prim ücret alacağının mevcut olmadığı, davalı tarafça zamanaşımı itirazında bulunulmuş ise de sözleşmenin 01/06/2012-01/06/2013 tarihleri arasında geçerli şekilde yürürlükte olduğu görüldüğünden, zamanaşımı süresinin sona ermediği…” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARI; Dairemizin 28/04/2021 tarihli 2020/1775 E. 2021/484 K sayılı kararı ile; “…Somut dosyada; usulüne uygun bir ön inceleme duruşması yapılarak tahkikata esas olacak şekilde tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespit edilmediği, sulhe veya arabuluculuğa teşvik edilmedikleri, anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğunun tutanağa yazılarak taraflarca imzalanmadığı anlaşılmakla; ön inceleme duruşması usulüne uygun yapılmadan davanın esası hakkında karar verilmesi 6100 sayılı HMK 320. maddesinde yer alan emredici nitelikteki düzenlemeye aykırıdır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/2-433 E. 2016/63 K., 2014/18-431 E. 2014/426 K.) Dava, belirsiz alacak davası olarak açılmıştır. İhtilaf hususunda taraflara ait ticari defterler üzerinde inceleme yaptırılarak mali bilirkişiden rapor alınmıştır. 6100 sayılı HMK’nun 107/2 maddesi “Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” şeklinde olup, 22/07/2020 tarihinde kabul edilen ve 31199 sayılı Resmi Gazete’de 28/07/2020 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 7. maddesi ile “Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.” şeklinde değiştirilmiştir. Karar tarihi 13/11/2019 olup, kararın verildiği tarihte değişiklik yürürlükte değildir. Ancak davacı vekili duruşmada bedel artırım dilekçesi sunmak üzere süre talep ettiğinden, bu talebe ilişkin bir ara karar oluşturulmadan, yargılamaya son verilerek hüküm tesis edilmesi usul kurallarına aykırıdır…” gerekçesiyle kararın 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 ve 355. maddeleri gereğince kaldırılmasına karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13/12/2022 tarihli 2021/403 E. 2022/1041 K. sayılı kararı ile; “…Kaldırma sonrasında mahkememizin 2021/403 esasına kaydı yapılan dosyada, Bölge Adliye Mahkemesi kararı doğrultusunda, ön inceleme duruşmasının yapıldığı, davanın alacak davası olduğu taraflar arasındaki ihtilafın ise sözleşmenin hangi tarihler arasında hüküm ifade ettiği, sözleşmenin halen yürürlükte olup olmadığı, davacının davalıya kazandırdığı müşterilerin projelerin kapsamında alımlarına devam etmesi halinde, sözleşmenin 4/d maddesi uyarınca davacının prime hak kazanıp kazanamayacağı noktalarında toplandığı görülmüştür. Davacı vekilince 09/02/2022 tarihli dilekçesi ile 10.000,00 TL olan dava bedelinin 72.691,76 TL artırarak 82.691,76 TL prim alacağına yükseltiklerini, sonuç olarak işbu bedel artırımı sonrası, 82.691,76 TL prim alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmesini talep etmiştir. İstinaf kaldırma ilamı doğrultusunda usulüne uygun ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar arasındaki uyuşmazlık tespit edilmiş, tarafların sulh olmayacaklarına ilişkin beyanları imza altına alınmıştır.Kaldırma ilamı öncesinde bilirkişiden rapor alındığı, taraflara tebliğ edildiği, davacı vekilinin herhangi bir beyan ya da itiraz da bulunmadığı, davalı vekilinin rapora karşı beyan dilekçesi sunmuş olduğu anlaşılmış olup itiraz olunmayan raporun denetime elverişli olduğu anlaşıldığından yeniden rapor alınmasına gerek olmaksızın davacı vekiline talebi doğrultusunda bedel artırım dilekçesi sunması için süre verilmiştir…” denilerek, Dairemizin kaldırma kararı öncesinde mahkemece verilen karara ilişkin gerekçenin dosya esasına uygun olduğu, kaldırma ilamından sonra dosyanın içeriğini etkileyecek ya da değiştirecek herhangi bir beyan ya da delil sunulmadığı belirtilmiş, aynı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki sözleşmenin sona ermediğini ve halen yürürlükte olduğunu, davalı yanın sözleşmenin sona erdiğini iddia ettiği tarihten sonra müvekkili tarafından düzenlenen faturaları ödemeye devam ettiğini, sözleşmenin 4/d maddesi gereği projelere mal satımı devam ettiği sürece prim ödemesinin yapılacağının kararlaştırıldığını, bilirkişi raporunda devam eden projelere ilişkin prim bedelinin hesaplanmış olduğunu beyan ederek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan danışmanlık sözleşmesinin 4/d maddesi uyarınca prim alacağı istemine ilişkindir. Danışmanlık sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmeyen atipik/isimsiz bir sözleşmedir ve danışmanın belli bir ücret karşılığında, danışmanlığının talep edildiği konularda gerekli bilgiyi sağlayarak bunları yorumlamayı, danışanın karşılaştığı sorunları teşhis ederek amaca en iyi ve en uygun çözüm önerilerini hazırlamayı, sunduğu çözüm önerilerinin uygulanmasını, bazen denetimini veya uzmanlığının gerektirdiği çeşitli hizmet edimlerinde bulunmayı üstlendiği sözleşmeler olarak tarif edilebilir. Taraflar arasında 01/06/2012 tarihinde imzalanan sözleşmede, davacı “Danışman”, davalı “Firma” olarak anılmakta olup, sözleşmenin 2.maddesinde konusu; Firma tarafından üretimi yada satışı yapılan ticari ürünlerin satışı için, Danışman tarafından uygun müşteri bulunması faaliyetlerinin yapılması olarak tanımlanmış, Karadeniz Bölgesinde yada Firma’nın belirleyeceği herhangi bir lokasyonda yapılacak bu faaliyetlerde, Danışman’ın Firma adına müşterilerle bağlantı kuracağı, Danışman’ın hizmetleri karşılığında, Firma’ya hizmet bedeli ve hak kazanmışsa prim faturası düzenleyeceği, bu sözleşmenin imzalanmasıyla taraflar arasındaki diğer tüm sözleşmelerin geçerliliğini kaybettiği, tarafların karşılıklı olarak haklarından feragat ettikleri belirtilmiştir.Sözleşme uyarınca davacı Danışman, davalı Firma’nın ürettiği ürünlerin satışının yapılması için uygun müşteri bulmayı üstlenmiştir. Sözleşmenin ücret ve prim başlıklı 4. maddesinde; Karadeniz Bölgesinde yada Firma’nın belirleyeceği herhangi bir lokasyonda, müşteri bağlantıları ve ürün tanıtımı yapan Danışman’a, bu hizmetlere ilişkin, Danışman’ın keseceği hizmet bedeli faturası karşılığında ödenecek aylık net ücret 3.000,00 TL + KDV olarak belirlenmiştir. Maddenin devamı prime ilişkin olarak; “Firma, Danışman’ın bulduğu müşterilere satılan ürünlerin, nakliye ve KDV hariç satış bedelleri üzerinden aşağıda belirtilen esaslar dahilinde prim uygulaması yapacaktır. Firma bu uygulamayı, satışları artırabilmek için yapmaktadır. Firma, Danışman’ın temas kurduğu ve hali hazırda satış yapılan müşterilerden, kredi/risk prosedürlerine göre teminat yada peşin ödeme isteyebilir, fiyat&ürün özellik ayarlamaları yapabilir, nakliyeci firmayı yada nakliye fiyatlarını değiştirebilir. Firma bu ayarlamalar yada ödeme performansı ve/veya müşteriye herhangi bir nedenden ürün ermeyi durdurma hakkına sahip olup, Danışman bu durum karşısında herhangi bir zarar-ziyan yada hak iddia edemez, Danışman’ın bulduğu müşterilere satılan ürünler, aylık olarak, 250 ton ve üzeri satış yaptığı takdirde aşağıda yazan oranlarda, prim almaya hak kazanır. Aylık olarak 250 tonun altındaki satışlarda, Danışman prim alma hakkı kazanamaz. Firma satılan ürünlerin nakliye ve KDV hariç fiyatları üzerinden, anlaşılan vadede, müşteriden satış bedeli tahsilatı yapıldığı zaman a) Püskürtme beton katkılarında; Danışman’ın, bulduğu ve referans mektubunu verdiğimüşterilerde aylık periyotlarda 250 ton ve üzeri satış tonajlarında, fabrika çıkış (nakliye ve KDV hariç) fiyatı üzerinden; -0-500 ton/ay satış aralığında % 1 (yüzde bir) -501-750 ton/ay satış aralığında % 2 (yüzde iki) -751 ton/ay ve üzeri satış aralığında % 3 (yüzde üç) Prim bedeli, fatura karşılığında Danışman’a firma tarafından ödenecektir. Danışman’ın aylık 250 tonun altında satış yapması durumunda Danışman, ilgili ayın primini alamaz. b) Beton ve diğer katkılarda ise, Firma ile Danışman karşılıklı anlaşarak fabrika çıkış (nakliye ve KDV hariç) fiyatı üzerinden % 1 (yüzde bir) ile % 5 (yüzde beş) arasında prim alacaktır. Bahse konu prim bedeli Danışman’a bildirilecektir. c) Firma, prim ödemeleri, müşteri vadesinde satış bedelini eksiksiz olarak ödediği takdirde, alım fiyatları yukarıda gösterilen “a” ve “b” bendindeki sınırlar içerisindeyse, nakliye ve KDV hariç fiyatı üzerinden yapılacaktır. Vadesinde ödeme yapmayan ve ödeme düzensizliği görülen müşterilerde, Danışman’ın prim alıp almayacağına Firma karar verecektir. 30 (otuz) gün ve üzeri geciken tahsilatlar için, Danışman’a prim ödemesi yapılmaz. Püskürtme beton katkılarında 500 ton üzeri satışlarda ve beton katkılarının satışlarına karşılık gelen prim hesaplarında, müşterinin ödeme vadesini 20 (yirmi) gün ve üzeri geciktirmesi durumunda, Danışman’ın alacağı prim bedellerine mesnet olan yüzdelerden 1 puan düşülür… d) Firma, Danışman’la yaptığı sözleşmeyi fesih etse dahi, fesih tarihinden önce prime hak kazandığı projelerden; projeler alım yaptığı yada firmanın alacağı ikinci bir karara kadar, Danışman prim alabilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Sözleşmenin süresi başlıklı 8. maddesinde; “İşbu sözleşme imza tarihinde yürürlüğe girecek olup, yürürlük tarihini müteakip 1 (bir) sene boyunca yürürlükte kalacaktır. Sözleşme süresi dahilinde, Danışman, sözleşmedeki şartlara uygun hareket ettiği sürece, sözleşme geçerli olacaktır.” hükmü yer almaktadır. İlk derece yargılamasında alınan bilirkişi raporunda özetle; davacının işletme defterleri sunduğu, 2016 ve 2017 yıllarına ilişkin noter açılış onamalarının süresinde yaptırdığı, davalının ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu, davalı ile davacı arasındaki ticari ilişkinin 2012 yılı öncesinde başladığı, davalı kayıtlarında 01/01/2012 tarihli açılış fişine göre davalının davacıya 1.003,00 TL borçlu olarak mali yıla başladığı, davacının davalıya kestiği danışmanlık ve komisyon faturaları ile davalının ödemeleri sonrasında 31/12/2012 tarihinde davalının davacıya herhangi bir borcu bulunmadığı, davacının en son 17/12/2013 tarhili 1.185,90 TL bedelli fatura kestiği, davalının 22/12/2013 tarihinde banka ödemesi yaparak açık hesabının kapatıldığı, sözleşme dönemi olan 01/06/2012-01/06/2013 tarihleri arasında, davacının her ayın ilk günü taraflar arasındaki sözleşme 4.maddesine göre davalıya 3.000,00 TL+540,00 TL (KDV) olmak üzere düzenli olarak danışmanlık faturası kestiği ve bedellerini tahsil ettiği, sözleşmenin bitiş tarihi olan 01/06/2013 tarihinden sonra davacının herhangi bir danışmanlık faturası kesmediği, davacının yine aynı dönemlerde davalıya muhtelif tutarlarda prim bedeli, komisyon bedeli olarak fatura kestiği ve bedellerini tahsil ettiği, sözleşme bitim tarihinden sonra davacının 5 adet toplamı 11.679,48 TL prim bedeli, komisyon bedeli faturası kestiği ve davalının fatura bedellerini ödediği, davalı ile davacı arasındaki sözleşmenin süresinin 01/06/2013 tarihinde sona erdiği, sözleşmenin uzatılmasına ilişkin mutabık olduklarına dair herhangi bir yazılı mutabakat veya protokolün bulunmadığı, mahkemece davacının danışmanlık ücretine hak kazandığı kanaatine varılması halinde 01/07/2013 tarihinden 26/01/2017 tarihine kadar aylık 3.000,00 TL üzerinden ve fatura kesmediği için KDV eklenmeksizin toplam 128.600,00 TL (2017 ocak ayı için 26 gün üzerinden 2.600,00 TL, diğer aylar 3.000,00 TL) danışmanlık ücret alacağının bulunduğu, mahkemece prim alacağının var olduğu kabul edildiği takdirde ise davalı şirketin … San. ve Tic. A. Ş., … San. Turz. Ener.ve Tic. A. Ş., … A.ş./… A. Ş. İş Ortaklığı, … San. Tic. Ltd. Şti., … Tic. ve San. Ltd. Şti. ve … İnş. Taah. Müh. San. Tic. Ltd. Şti.’ye 01/12/2013 tarihinden sonra devam eden mal satışları nedeniyle davacının toplam prim alacağının 82.691,76 TL olabileceği yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir. Taraflar arasındaki ihtilaf; sözleşmenin süresi, halen yürürlükte olup olmadığı, davacının davalıya kazandırdığı müşterilerin projeleri kapsamında alımlarının devam etmesi halinde, sözleşmenin 4/d maddesi uyarınca davacının prime hak kazanıp kazanamayacağı noktalarında toplanmaktadır. Davacı tarafın iddiası, sözleşmedeki şartlara uygun hareket edilmesi halinde sözleşmenin yürürlükte kalacağının taraflar arasında kararlaştırıldığı ve bu nedenle sözleşmenin halen yürürlükte olduğunu yönündedir. İspat; dava konusu yapılan hakkın gerçekten var olup olmadığının anlaşılması, maddi hukukun o hakkın doğumunu veya sona ermesini kendisine bağladığı vakıaların doğru olup olmadığının tespit edilmesi sonucunda mümkün olur ve dava konusu hak ile buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları yönünde mahkemeye kanaat verilmesi işlemidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda “ispatın konusu” 187/1.maddesinde “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Vakıa (olgu) ise, kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylardır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir. Hakim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini, kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise HMK’nun “İspat Yükü” başlıklı 190. maddesinde yer almakta olup; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”, şeklinde düzenlenmiştir. Yine TMK’nun 6. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” hükmü yer almaktadır. Yani ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer. Kendisine ispat yükü düşen taraf için bu bir yükümlülük (mükellefiyet) değil, sadece bir yüktür (külfettir). Zira taraf kendisi tarafından ispatı gereken bir vakıayı ispat edemezse, karşı taraf (ve mahkeme) onu mutlaka ispat etmesini isteyemez (yükümlülük). Kendisine ispat yükü düşen taraf, o vakıayı ispat edememiş sayılır. (Kuru, s.1972). Sözleşmenin süresi başlıklı 8. madde açık olup, sözleşmenin 1 yıl süre ile geçerli olacağı belirtilmiştir. İlgili maddede yada sözleşmenin diğer maddelerinde, sözleşme süresinin uzatılmasına ilişkin bir hükme, taraflar arasındaki ticari ilişkinin sözleşme süresinin sona ermesinden sonra da devam etmesi halinde, sözleşmenin aynı şartlarla uzayacağına dair bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Davacının sözleşmedeki şartlara uygun hareket edilmesi halinde sözleşmenin yürürlükte kalacağının kararlaştırıldığı iddiasına yönelik dosya kapsamına ibraz edilen bir delil bulunmamaktadır. Taraflar arasında sözleşmenin uzayacağına dair düzenlenen bir anlaşma metni, protokol vs sunulmadığından, sözleşmenin 1 yıllık sürenin dolması ile sona erdiği açıktır. Ayrıca sözleşmenin devam ettiği iddia edilmesine rağmen, sözleşme hükümleri kapsamında davacı Danışman’ın edimi, davalı Firma’nın ürettiği ürünlerin satışının yapılması için uygun müşteri bulmak olup, bu kapsamda sözleşmenin süre olarak sona erdiği 01/06/2013 tarihinden sonra müşteri bulduğuna ilişkin bir iddiası yada bu yönde bir kayıt da yoktur. Nitekim bu tarihten sonra hizmet bedeli açıklamasıyla fatura düzenlemediği, hizmnin yürürlükte kalacağının kararlaştırıldığı iddiasına yönelik dosya kapsamına ibraz edilen bir delil bulunmamaktadır. Taraflar arasında sözleşmenin uzayacağına dair düzenlenen bir anlaşma metni, protokol vs sunulmadığından, sözleşmenin 1 yıllık sürenin dolması ile sona erdiği açıktır. Ayrıca sözleşmenin devam ettiği iddia edilmesine rağmen, sözleşme hükümleri kapsamında davacı Danışman’ın edimi, davalı Firma’nın ürettiği ürünlerin satışının yapılması için uygun müşteri bulmak olup, bu kapsamda sözleşmenin süre olarak sona erdiği 01/06/2013 tarihinden sonra müşteri bulduğuna ilişkin bir iddiası yada bu yönde bir kayıt da yoktur. Nitekim bu tarihten sonra hizmet bedeli açıklamasıyla fatura düzenlemediği, hizmet bedeli talep etmediği de sabit olup, hizmet verilmediği davacı tarafın da kabulündedir. Sözleşmenin 4/d maddesinde “Firma, Danışman’la yaptığı sözleşmeyi fesih etse dahi, fesih tarihinden önce prime hak kazandığı projelerden; projeler alım yaptığı yada firmanın alacağı ikinci bir karara kadar, Danışman prim alabilir” hükmü mevcut ise de, bu düzenleme sözleşmenin süresi dolmadan önce, sözleşmenin davalı Firma tarafından feshedilmesi halinde tartışılabilecektir. Somut olayda ise sözleşmenin süresinden önce feshedilmediği, süresi dolduğu için sona erdiği açık olduğundan, bu hüküm kapsamında davacının prim bedeline hak kazandığından bahsetmek ise mümkün değildir. Ayrıca taraflar arasındaki sözleşme sona erdiği takdirde dahi davacının kazandırdığı müşterilerin yapacağı alımlardan prime hak kazanacağına dair bir hükme taraflar arasında imzalanan sözleşmede yer verilmemiştir. Açıklanan nedenlerle, dosya kapsamına göre ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu ulaşılan maddi olay ve hukuki değerlendirme usul ve yasaya uygun olup resen yapılan incelemede kamu düzenine aykırı herhangi bir husus da tespit edilemediğinden, davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde olmayıp 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının ve istinaf karar harcının Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine,5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.17/05/2023