Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2023/648 E. 2023/774 K. 10.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/648
KARAR NO: 2023/774
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/414 Esas
KARAR NO: 2022/288
KARAR TARİHİ: 19/04/2022
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/05/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesi ile; sigortalı işyerinin olay tarihinde müvekkili şirket nezdinde sigortalı olduğunu, 18.05.2015 tarihli ibraname/ödeme dekontu, dava konusu zararın karşılandığını, 13.01.2015 tarihli yangın raporu, 14.05.2015 Tarihli Ekspertiz Raporu ile dava konusu olayın nasıl meydana geldiğini, gerçek zarar miktarını belirlendiğini, zarar gören ve talep edilen (bina +demirbaş eşya) kıymetlerin neler olduğunu, sigortalı işyerine ait proje, zarar meydana geldiği katlar ait proje, onarım firmalarının teklifleri, hasarlı durumdaki kıymetlerin değerlerini ve eski haline gelebilmesi için yapılması gereken işlemleri ve yapılması gereken masrafları, faturaların zarara uğrayan kıymetlerin rayiç fiyatlarını belgelediğini, sigortalı şirkete ait imza sirküleri ve ticaret sicil gazetesi kayıtları, sigorta şirketinin dava konusu zararın meydana geldiği tarihte faaliyette bulunduğunu, hasar fotoğrafları, hasarın mevcudiyetini, hasar bedelinin belirlenebilir olduğunu belirterek davalı …’nin sorumluluğu altında bulunan logarın tıkanması nedeniyle zarar gören sigortalı firmaya 21.05.2015 tarihinde ödenen 31.456,00 TL sigorta tazminatının, ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek ticari avans faizi üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Müvekkili …’nin 3305 yasa ile değişik 2560 sayılı yasa ile İstanbul Büyükşehir Belediyesinin su kanalizasyon hizmetlerini yürütmek bu amaçla gereken her türlü tesisi kurmak ve kurulu olanları devralıp işletmek üzere kurulduğunu, davalı idarelerinin ifa ettiği kamu görevi ve kamu hizmeti olduğunu, kamu hizmetini yerine getirilmesi sırsında meydana geldiği iddia edildiği zararın idari yargı alanında hizmet kusuru oluşturacağı aşikar olacağının pek tabi olduğunu, taraflar arasında sözleşme, satış gibi özel hukuka ilişkin işlemlerin söz konusu olduğunda özel hükümlerin geçerli olacağını, bu durumun tüm kamu kurumları için de geçerli bir durum olduğunu, açılan davanın bir tazminat davası olduğunu, Borçlar Kanunu’nun 41.maddesine göre tazminat sorumluluğunun doğması için, tazminat talep edilenin, zarara neden olayda kasıt, ihmal, teseyyüp ya da kusurun olması, tazminat talep edilen hasar ile arasında bir illiyet bağının bulunmasının gerektiğini, müvekkili idarenin olayda kastı, kusuru, ihmalinin bulunmadığını gerçekleştiği iddia edilen hasar ile arasında bir illiyet bağının kurulması da mümkün olmadığını, … Mahallesi, … Cad. … İ.Ö. No: … adresinde bulunan … Hizm. Tic. A.Ş.’ye ait okul güzergahında bulunan … idareleri tarafından “… Tic. Ltd. Şti.” taahhüdü altında bulunan “Asya 2. Bölge 2012 yılı 1. Kısım Müteferrik Atıksu Kanalı, Yağmursuyu Kanalı ve Dere Islah İnşaatı” işi kapsamda inşaat işlerinin yapıldığını, … Hizm. Tic.A.Ş.’ye ait okul binasının planda görüldüğü üzere dere koruma bandı içinde kaldığını, dere akar kotundan daha düşük seviyede bodrum katlarının yapıldığını, bahçe ve drenaj sularının bahçe içinde toplandığını yağmur suyu hatlarının yeterli olup olmadığının bakılmasının gerekmekte olduğu belirlenen 10.01..2015 – 12.10.2015 tarihleri arasında o bölgede ıslah çalışmalarının başkanlıkları tarafından tamamlandığını, konutlar ve endüstri binalarında oluşan atık suların ana kanala verebilmek için … “Atık suların Kanalizasyon Şebekesine Deşarj Yönetmenliğinde saptanan esaslara göre hareket etmekle zorunlu olduğunu, binanın atık sularının kanalizasyon şebekesine ileten parsel bacası ile atık su kanalı arasındaki bağlantı kanalı mülk sahibine ait olduğunu, mal sahiplerince idareden kanal bağlantı ruhsatı alınarak bina bağlantı kanalının kanalizasyon şebekesine bağlanmaya hazır olduğu idareye bildirir ve bundan sonra esas şebekeye bağlantının da mal sahibi tarafından yapıldığını, binanın atık suyunu ana kanala getiren rögarlarda yine mal sahibine ait olup bunların bakım ve işletmesi taşınmaz sahiplerinin sorumluluğunda olduğunu, taşınmaz sahiplerinin bağlantı kanalında meydana gelebilecek tıkanıkları da açtırmakla yükümlü olduğunu, derelerin ıslahının … Genel Müdürlüğü’nün görevi olmadığını, derelerin ıslah görevinin, 4373 sayılı Taşkın Sular ve Su Baskınlarına karşı Kuruma Konunu ile Devlet Su İşlerine görev olarak verildiğini, ayrıca DSİ kanun 2. maddesinde, Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü’nün vazife ve selahiyetleri tek tek sayıldığını, bunlardan 2/a- “Taşkın sular ve sellere karşı koruyucu tesisler meydana getirmek.” 2/c- “Bataklıkları kurutmak” 2/f- “Akarsularda ıslahat yapmak ve icap edenleri seyrüsefer elverişli hale getirmek” hükümlerine havi olduğunu, dere taşkın sınırının … Bölge Müdürlüğü’nden sorulması talep edildiğini, yine yapı ruhsatı veren belediyenin taşkın sınırlarını belirleyip ona göre ruhsat vermesi gerektiğini, atık suların Kanalizasyon Şebekesine Deşarj Yönetmenliğinin Madde 14. (12) bend; “Birleşik sistem Kanalizasyon Şebekesine bağlı ve bağlanacak olan binaların bodrum katlarının atık suları, yerçekimi ile akıtılabilse dahi taşınmaz sahibi parsel çıkış bacasında atık suyun geri gelmesini önleyecek tedbir almak mecburiyetinde olduğunu, aksi takdirde binaların uğrayabileceği zarardan idarenin mesul olamayacağı” hükmünün haiz olduğunu, atık suların Kanalizasyon Şebekesine Deşarj Yönetmenliğinin 14. Madde (9) bendi Gayrimenkul bodrum katların döşeme kotu, şebeke kanalındaki en yüksek su seviyesi kotunun altında kalıyor ve kanalizasyon kendiliğinden akış sağlamıyorsa bu gibi düşük kotlu binaların bodrum katlarının atık suları idare tarafından onaylı uygun bir pompaj sistemi ile parsel çıkış bacasına yükseltip diğer katların atık suları ile birlikte bağlantı kanalı vasıtasıyla kanalizasyon şebekesine verilir” hükmünün amir olduğunu, hasara maruz kalan binanın inşaat tekniğine aykırı yapılmış olması sebebiyle doğacak hasar ve zararlardan idarelerini sorumlu tutmanın mümkün olmadığını belirterek davanın reddi talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, “Dosya üzerinden yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilimsel ve denetime açık bilirkişi raporu ile dava dışı şirketin okulunu su basmasına ve zarar meydana gelmesine davalı İSKİ’ye ait rögar kapaklarının tıkalı olmasının neden olduğu, meydana gelen hasarın sigorta poliçesi kapsamında olduğu ve davacının ödeme yapmış olması nedeniyle rücu haklarının olduğu tespit edilmiş olduğundan, davacının davasının kabulüne, 31.456,00 TL’nin 21.05.2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline ve davacıya ödenmesine ” karar verilmiştir. Verilen karar davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine dairemizin 22/12/2021 tarih 2020/359 Esas 2021/1357 Karar sayılı ilamı ile ” …Dosya kapsamından, sigortalı okulda meydana gelen hasarın, yağan aşırı yağmur sularının ve dere yatağının etkisiyle …’ye ait rögar kapakların yetersiz kalması nedeniyle tahliye edilememesi sonucunda biriken suların toplanarak sigortalı okulu basması ile meydana geldiği anlaşılmıştır. Yargıtay 4.HD 16.11.2015 tarih ve 2014/15452-2015/13070 sayılı kararında ifade edildiği gibi … Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve İşleyişine Dair 2560 sayılı Kanunun 2/b maddesi uyarınca dava konusu yerdeki yağmur sularının yerleşim yerlerinden uzaklaştırılması ve tahliyesi davalı kurumun sorumluluğunda bulunduğu, yine 25. Madde uyarınca yağmur sularının uzaklaştırılması ile ilgili tesislerin yapılması veya bu tip tesislerin işletilmesi, gerekli harcamalar ilgili belediyelerce karşılanmak şartıyla … Genel Müdürlüğü tarafından yerine getirileceği kararlaştırılmıştır. TBK.nun 69. (Mülga 818 sayılı B.K’nun 58) maddesi uyarınca, bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, TBK’nın anılan maddesindeki sorumluluk objektif özen yükümlülüğüne aykırılıktan doğan “ağırlaştırılmış” bir kusursuz sorumluluk halidir. Bu sorumlulukta zarar gören, yapı malikinin, yani davalı …” nin kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Yapı maliki de, kusurun bulunmadığı savunmasının ötesinde uygun illiyet bağının kesildiğini kanıtlamalıdır. Kusursuz sorumlulukta illiyet bağının kesilebilmesi için zarar görenin ağır kusurunun olması veya üçüncü bir kişinin illiyet bağını kesebilecek nitelikte ağır kusurunun olması veya zararlandırıcı sonucun meydana gelmesinde öngörülmeyen bir halin bulunması gerekmektedir. Ancak, imal olunan şey malikinin ek kusuru varsa, illiyet bağının kesilmesi malikin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Davalıya ait yağmur su kanalları ile ilgili tesislerin madde de açıklanan “imal olunan şey” kavramına dahil olup, davalı bu kanalların kötü yapılmasından veya muhafazasından kaynaklanan zarardan kusursuz sorumludur. Ancak Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün 10/06/2016 tarihli yazısında; Sabiha Gökçen Meydan Meteoroloji Müdürlüğü tarafından hazırlanarak Genel Müdürlüğü ulaştırılan fevk (olağanüstü olay) raporları dikkate alınarak 12/01/2015 tarihinde İstanbul ilinde meydana gelen yağış sonuçları itibari ile meteorolojik açıdan afet kapsamında değerlendirilebileceği bildirilmiş olmakla Meteoroloji Müdürlüğü’nünden “Fevk raporları” ve hasarın meydana geldiği tarihlerde gözlemlenen yağış miktarı sorularak, ilgili belgeler getirtilerek dava konusu hasarın mücbir sebepten kaynaklanıp kaynaklanmadığı konusunda bilirkişi heyetince bir değerlendirme yapılması gerekmektedir. Dava konusu hasarın mücbir sebepten kaynaklanmadığı tespiti halinde yapı maliki olan ve yasa uyarınca kusursuz sorumluluğu bulunan davalının eylemi ile zarar arasında uygun illiyet bağı mevcut olduğu kabulü gerekecektir. Davalı vekili sigortalı okul binasının mevzuata aykırı olarak inşa etmekle Ayazma Deresi’nden gelebilecek her türlü tehlikeye karşı sigortalının aslen ve tek başına sorumlu olduğunu, Ayazma Deresi’nin yüksek su baskını riski taşıyan bir dere olarak sınıflandırıldığını, aşırı yağış ile gelen suyun sele dönüşerek her yerden dere yatağına akmasıyla dere yatağı içinde inşa edilen okul binasına uluşmasıyla zararın meydana geldiğini iddia etmiş ise de bilirkişi raporunda belirtildiği üzere; davalı …’nin de görüşü alındıktan sonra sigortalı okulun inşaatına izni verildiği anlaşılmıştır. Her ne kadar yapım bozukluğu, yetkililerin hukuka aykırı işlem yapmaları ve izin vermelerinden kaynaklanmış ise de ” bir yapı yada tesisin planlarının onanmış ve idari makamlar tarafından yapılan denetimlerde, bu yapı eserinin inşasında hiçbir sakınca görülmemiş olması, maliki BK. m. 58’deki sorumluluktan kurtarmaz.” (Prof. Dr. Feyzi Necmettin Feyzioğlu, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, İstanbul 1976, cilt I sayfa:663 ). Ancak ” bina veya diğer yapı eserine hukuka aykırı olarak izin verenler de doğan zarardan kusurları nedeniyle birlikte sorumlu tutulabilirler. Bu durumda, bu izni veren kişi ya da kişilerle birlikte bina veya yapı eseri sahibi TBK 61. Maddesi gereğince müteselsilen sorumlu tutulacaktır. ” (Ahmet M. Kılıçoğlu, Borçlar Hukuk Genel Hükümler, 23. Bası, Ankara 2019, S. 459) Ayrıca, . ” Bina veya diğer yapı eserinin tehlikelilik derecesi artıkça, bakım yükümlülüğü ve özelikle güvenlik önlemlerini alma yükümlülüğe de artar” ( Kılıçoğlu, A., s. 460, ) “Bir yapı eserinde herhangi bir yapım bozukluğu olmasa bile, ek güvenlik ve koruma tertibatının bulunmaması, yine de bir yapım eksikliği sayılır.” (Prof. Dr. Feyzi Necmettin Feyzioğlu, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, İstanbul 1976, cilt I sayfa:663 ). Nitekim sigortalı okulun bulunduğu güzergahta davalı idare tarafından “… Müh. Ve Tic. Ltd.” taahhüdü altında bulunan “Asya 2. Bölge 2012 Yılı 1. Kasım Müteferrik Atıksu Kanalı Yağmursuyu Kanalı ve Dere Islah İnşaatı” işi kapsamında ıslah çalışmalarının yapıldığı görülmüştür. Bu itibarla, davalı idarenin, bina veya diğer yapı eserine varsa hukuka aykırı olarak izin verenler ile dere ıslah çalışmalarını yürüten ihbar olunun müteahhit firma ile birlikte davacının sigortalısına karşı müştereken ve müteselsilen sorumlu olmakla birlikte TBK’nın 52/1. maddesinde zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yüklümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hakim, tazminatı indirebileceği veya tamamen kaldırabileceği düzelenmiştir. Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 27/10/2020 tarih 2019/3211 Esas 2020/6301 Karar sayılı ilamında ifade edildiği şekilde “…Borçlar Kanunu’nun “tazminat miktarının tayini” başlıklı 43. maddesinde (6098 sayılı TBK 51. md); hakimin, tazminatın türü ve kapsamının derecesini, durum ve mevkiinin gereğine ve hatanın ağırlığına göre belirleyeceği belirtilmiş; “Tazminatın tenkisi” başlıklı 44. maddesinde (6098 sayılı TBK 52. md)ise; zarar gören taraf, zarara razı olduğu veya kendisinin eylemi zararın doğmasına ya da zararın artmasına yardım ettiği ve zararı yapan kişinin durum ve mevkiini ağırlaştırdığı takdirde hakimin, zarar ve ziyan tutarını indirebileceği veya zarar ve ziyanı hüküm altına almaktan vazgeçebileceği açıklanmıştır. Dairemizin yerleşik uygulamasına göre müterafik kusur indirim oranı % 20’yi geçemeyecektir.” Buna göre hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirtildiği gibi sigortalı okulun dere yatağı içerisinde inşa edilmesi sebebiyle sigortalı firmanın zararın artmasına sebebiyet verdiği gözetilerek TBK 52 maddesi gereğince, belirlenen zarardan hal ve mevkiin icabına ve ihmalin ağırlığına göre uygun bir tutarda indirim yapılması gerekmektedir. Kabule göre de Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşmiş kararlarında belirtildiği üzere davacı tarafından rücu edilebilecek tazminat tutarı 3. kişiye ödenen miktara göre değil, zarar görenlerin gerçek zararına göre belirleneceğinden, davacının yaptığı ödemenin gerçek zarar kadar olup olmadığı, ödeme tarihindeki veriler esas alınarak hesaplaması gerekirken bilirkişilerce bu yönde bir inceleme yapılmadan ekspertiz raporunda belirlenen miktar üzerinden tazminata karar verilmesi de hatalı ” olduğu gerekçesiyle kaldırma kararı verilmiştir.Dairemizin kaldırma kararı sonrasında yapılan yargılama neticesinde mahkemece; ” …Dosya kapsamında mevcut 13.01.2015 tarihli Sultanbeyli İtfaiyesi raporuna göre 13.01.2015 tarihinde itfaiye ekipleri tarafından okuldan çekilen pis su miktarının 690.000 litre olduğu ve şiddetli yağış neticesi yağmur suyunun bodrum dahiline dolduğu kanaatinin rapor edildiği, Meteroloji Genel Müdürlüğünce gönderilen Sabiha Gökçen Havalimanı Meteoroloji LTFJ İstasyonunun Fevk Raporlarına göre dava konusu olay tarihinde yağış miktarının 39,9 kg, yağış periyodunun 24, olayın orta şiddette olduğunun değerlendirildiği, 12.01.2015 tarihinde İstanbul İlinde meydana gelen yağış sonuçları itibariyle meteorolojik açıdan olayın afet kapsamında değerlendirilebileceği, olay ve sonuçlarının Birleşmiş Milletlerin afet tanımına uyduğu, mücbir sebep olup olmadığı yönünden yapılan inceleme neticesinde ” dava dışı okul maliki … Tic. A.Ş.’ne ait İlköğretim Okul binası ile dere arasında sadece 9-10 metrelik mesafenin bulunduğu, okul binasının dere yatağının üzerine yapılmış ve özellikle de dava konusu olayda zarar gören 7 katlı 14.000 m2 kapalı alana sahip okulun bodrum katlarının da, dere akar kotundan daha düşük seviyede yapılmış olduğu, olası her sel baskınında da can ve mal güvenliği açısından ciddi bir risk altında olduğu ve dava konusu olayda da okulun bodrum katlarının su baskınına uğradığı, dava konusu olaydan önce de, birebir benzer bir olayın yaşanmış olduğu göz önüne alındığında, 12.01.2015 tarihinde meydana gelen dava konusu sel olayının önceden sezilemeyen ve öngörülemeyen bir sebepten, yani mücbir sebepten kaynaklandığının ileri sürülemeyeceği” nin tespit edilmiş olduğu anlaşılmakla, davacının sigortalısı kurumun dava konusu sel basması olayının meydana gelmesinde ve zararının oluşmasından ötürü % 20 oranında kusurlu olduğu kanaatine varılmış, dava konusu olayda oluşan hasar nedeniyle davacının sigortalısına ödediği 31.456,00 TL den sigortalısının % 20 oranındaki kusuruna denk gelen 6.291,20 TL nın tenzili ile davacının davalıdan 25.164,80 TL nın rücuen tahsilini talep edebileceği kanaatine varılmakla” davanın kısmen kabulü ile 25.164,80 TL nın 21/05/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; huzurdaki davanın idari yargıda görülmesi gerektiğini, Uyuşmazlık Mahkemesinin, benzer bir olayda, davalı idarenin hizmet kusuru nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemi niteliğindeki davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektigi sonucuna varıldığına ilişkin kararı olduğunu, Davacının sigortalısının, Sultanbeyli Belediyesi sınırları dâhilinde bulunan Ayazma Deresi dere yatağında mevzuata aykırı olarak okul insaa ederek imar planlarına aykırı hareket ettiğini, dava konusu olayda asli kusurun karsı tarafa ait olduğunu, dava dışı sigortalıya atfedilin kusur miktarının az olduğunu, davacının sigortalısının dere havzasına yaptığı inşaata dair müvekkil idareden görüş alındığı, müvekkil idarenin sırf bu nedenle meydana gelen zarardan sorumlu olduğu kabul edilemeyeceğini, bu noktada imara aykırı yerde inşaata izin veren İlçe Belediye’nin de hasardan sorumlu olduğunu, diğer taraftan ilgili kurumca gerçekleşen yağışın bir afet niteliği taşıdı belirlenmişken bu değerlendirmenin nazara alınmaması hatalı olduğunu ileri sürmüştür.Davacı vekilinin katılma yoluyla yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; dava konusu hasarın, yağmur sularının mevzuata uygun şekilde tahliyesinin İSKİ tarafından sağlanamamış olmasından ötürü oluştuğunu, davalı idarenin söz konusu zarardan %100 sorumlu tutulması gerekirken müvekkil şirketin sigortalısının %20 oranında müterafik kusurlu olduğu tespiti hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususları da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava sigortacının dava dışı sigortalısına aralarındaki sigorta poliçesine dayanarak ödediği hasar bedelinin 6102 Sayılı TTK’nın 1472. Maddesi uyarınca sorumlu davalı kurumdan rücuen tahsili istemine ilişkindir. Davacı ile dava dışı sigortalı … Hizm. Tic. A.Ş. arasında 20/02/2014-2015 tarihlerini kapsayan, Yangın Sigorta Poliçesi imzalandığı, 10/01/2015-12/01/2015 tarihleri arasında sigortalı okulda su basması nedeniyle hasar meydana geldiği, davacı sigorta şirketi tarafından sigortalısına, 21/05/2015 tarihinde toplam 31.456,00 TL hasar ödemesi yapıldığı hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davalı vekili, huzurdaki davanın idari yargıda görülmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2012/168 E. 2012/397 K. sayılı ve 15/06/2012 tarihli ilamında, 23/11/1981 tarih ve 17523 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü’nün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Yasa gereğince İSKİ’nin; Genel Kurul, Yönetim Kurulu ve Genel Müdürlükçe yönetileceği, denetçileri vasıtasıyla denetim yapılacağı, yıllık faaliyet ve yatırımlarının bilançolarda belirlenip, Genel Kurulların tasvibine sunulacağı ve bütçesinin Kamu İktisadi Teşekküllerinde uygulanan formüle göre tanzim olunacağının belirtildiği, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 18/1.maddesinde “Ticaret şirketleriyle, gayesine varmak için ticari bir işletme işleten dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince hususi hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet, vilayet, belediye gibi amme hükmi şahısları tarafından kurulan teşekkül ve müesseseler dahi tacir sayılırlar.” hükmünün yer aldığı, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 11, 12, 13. 18/1.maddesi dikkate alındığında … (İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi) Genel Müdürlüğünün 2560 Sayılı Kanun ile kurulmuş olması TTK’nun 18/1.maddesinde özel hukuk hükümlerine göre idare edilen bir kamu kuruluşu olması, ticari şekilde veya iktisadi esaslara göre işletilmekte olup yaptığı işler itibariyle de ticarethane sayıldığından tacir sıfatı taşıdığı, tacir olduğu kabul edilen …’ye karşı açılan haksız fiilden kaynaklanan davaya adli yargı yerinde bakılacağı, bu nedenle dava konusu uyuşmazlıkta adli yargının görevli olduğu kabul edilmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 16/1 bendinde; “Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.” düzenlemesi yer almaktadır. 2560 sayılı kanuna tabi olan İSKİ’nin gördüğü hizmetin kamu hizmeti olmasına rağmen, özel hukuk hükümlerine tabi olduğu, TTK’nın 16/1 maddesi anlamında tacir sayılacağı ve tacir olan davalı ile davacı arasındaki davaya bakma görevinin adli yargının görevine girdiği Yargıtay içtihatları ile benimsenmiş olmakla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Dairemizin kaldırma kararı sonrasında Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nden, “Fevk Raporları’nın” celbi ile hasarın meydana geldiği tarihlerde gözlemlenen yağış miktarı sorulmuş olup ibraz edilen Fevk Raporuna göre; 12.01.2015 günü 04.50 gmt’de sağanak yağmur olarak başlayan yağış 07.59 gmt’den itibaren karla karışık yağmur ve kar sağanaklarına dönüşerek 22.20 gmt’ye kadar devam ettiği, bu periyotla metrekareye 39,9 kg yağış sebebiyle Pendik-Aydınlı bağlantı yolunda heyelan ve sel meydana gelmiş olup, yol trafiğe geçici olarak kapatıldığı, aynı tarihte karayelden kuvvetli ve fırtına şeklinde esen (06,48 gmt’de maksimum 340 dereceden 35 Knol) rüzgar nedeniyle, meydanımızda 17 adet tarifeli uçak seferi divert olduğu, 12.01.2015 tarihinde aralıksız 24 saat süreyle yağan yağmur sonucunda, Sultanbeyli ve civar ilçelerine 39,9 kg yağmur yağmış olduğu, meteorolojik açıdan olayın afet kapsamında değerlendirilebileceği, olay ve sonuçlarının Birleşmiş Milletlerin afet tanımına uyduğu bildirilmiştir. Mahkemece önceki bilirkişi heyetinden alınan 06/03/2022 tarihli ek raporda ” …sadece 13.01.2015 tarihli Sultanbeyli İtfaiyesi Yangın Raporu ile Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün 08.07.2021 tarihli yazısı göz önüne alınması halinde, dava konusu olayın aşırı yağan yağmur/afet gibi mücbir sebep nedeniyle meydana geldiği düşünülebileceği ve fevk (olağanüstü olay) raporları dikkate alınarak, 12.01.2015 tarihinde İstanbul İlinde meydana gelen yağış sonuçları itibariyle meteorolojik açıdan AFET kapsamında değerlendirilebileceği, ancak; mücbir sebep, genel olarak sezilemeyen/öngörülemeyen ve karşı konulamayan bir olgu olup mücbir sebebe konu olaylar tabiat olayları olabileceği gibi, insan tarafından meydana getirilen olaylar da olabileceği ve mücbir sebep teşkil eden olayın sonuçlarının tahmin edilmesinin imkansız olduğu, dava konusu somut olayda ise; dava dışı okul maliki … Tic. A.Ş.’ne ait İlköğretim Okul binası ile dere arasında sadece 9-10 metrelik mesafenin bulunduğu, okul binasının dere yatağının üzerine yapılmış ve özellikle de dava konusu olayda zarar gören 7 katlı 14.000 m2 kapalı alana sahip okulun bodrum katlarının da, dere akar kotundan daha düşük seviyede yapılmış olduğundan, olası her sel baskınında da can ve mal güvenliği açısından ciddi bir risk altında olduğu ve nitekim dava konusu olayda da okulun bodrum katlarının su baskınına uğradığı, ayrıca yukarıda 7. maddede detaylı olarak izah edildiği gibi, özellikle de dava konusu 12.01.2015 tarihli olaydan önce, aynı bölgede defalarca dere yatağının taşması ve aşırı sel/seylap ve doğal afet yaşanması neticesi aynı okula suların basması ve buna delil olarak Bakırköy 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/180 Esas sayılı dava dosyası ile bilirkişi raporunun gösterilmiş olması nedeniyle, öncesinde yaşanmış bir sel olayı karşısında artık sel olayının sezilemeyen ve öngörülemeyen bir sebep olmaktan çıkmış olması nedeniyle, 18.05.2021 tarihli istinaf kararı doğrultusunda dava dışı okul maliki … Hizm. Tic. A.Ş.’nin dava konusu doğan zarardan dolayı % 20 oranında kusurlu bulunduğu ” görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir. Somut olayda; sigortalı okulda meydana gelen hasarın, yağan aşırı yağmur sularının ve dere yatağının etkisiyle …’ye ait rögar kapakların yetersiz kalması nedeniyle tahliye edilememesi sonucunda biriken suların toplanarak sigortalı okulu basması ile meydana geldiği anlaşılmıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ayrıntılı olarak ifade edildiği gibi olay günü meydana gelen yağış sonuçları itibariyle meteorolojik açıdan olayın afet kapsamında değerlendirilmesi mümkün ise de, hasarın meydana geldiği okulun, dere yatağına çok yakın ve dere akar kotundan daha düşük seviyede yapılmış olması, olası her sel baskınında ciddi risk altında olduğu, kaldı ki dava konusu olaydan önce de aynı bölge de benzer bir olayların yaşanmış olması gözetildiğinde, meydana gelen olayın sezilemeyen ve öngörülmeyen bir sebepten dolayı mücbir sebep kapsamında değerlendirilmemesinde ve öte yandan sigortalı okulun dere yatağı içerisinde inşa edilmesi sebebiyle sigortalı firmanın zararın artmasına sebebiyet verdiği gözetilerek TBK 52 maddesi gereğince, belirlenen zarardan hal ve mevkiin icabına ve ihmalin ağırlığına göre % 20 oranında müterafik kusur indirimi uygulanmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.Ancak; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Tazminat Miktarının Belirlenmesi” başlıklı 51. maddesinde, hakimin, tazminatın kapsamı ve ödenme biçimini, durumun gereğine ve kusurun ağırlığına göre belirleyeceği belirtilmiştir. Her kadar söz konusu olay mücbir sebep kapsamında değerlendirilmemiş ise de Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nden gelen yazı cevabından olay günü aralıksız yağan çok yoğun miktardaki yağışın afet kapsamında olduğu gözetilerek dava dışı sigortalının müterafik kusuru dışında TBK 51 maddesi uyarınca %20 oranında indirim uygulanarak tazminat miktarının belirlenmesi gerekirken bu hususun gözardı edilmesi hatalı olmuştur. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden dava konusu olayda oluşan hasar nedeniyle davacının sigortalısına ödediği 31.456,00 TL den, sigortalısının % 20 oranındaki müterafik kusuruna denk gelen 6.291,20 TL ile TBK 51. Maddesi uyarınca %20 oranında uygulanan takdiri indirim karşılığı 6.291,20 TL’nin ayrı ayrı tenzili ile toplamda 14.873,60 TL miktar üzeriden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Kabule göre de; dairemizin önceki kaldırma kararında, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşmiş kararlarında belirtildiği üzere davacı tarafından rücu edilebilecek tazminat tutarı 3. kişiye ödenen miktara göre değil, zarar görenlerin gerçek zararına göre belirleneceğinden, davacının yaptığı ödemenin gerçek zarar kadar olup olmadığı, ödeme tarihindeki veriler esas alınarak hesaplaması gerekirken bilirkişilerce bu yönde bir inceleme yapılmaması hatalı olduğu belirtilmesine rağmen gerçek zarar miktarının tespiti bakımından Bilirkişi Heyetinden bir rapor alınmadan sigortalıya yapılan ödemenin esas alınması doğru görülmemiş ise de bu husus davalı vekilince istinaf konusu yapılmadığından yapılan yanlışlığa işaret etmekle yetinilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmediğinden HMK 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK 353/b-2 madde uyarınca davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına dair karar verilmiştir.
H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere, 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.1 bendi gereğince ESASTAN REDDİNE, davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile, HMK 353/1.b.2 maddesi uyarınca İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/414 Esas, 2022/288 Karar sayılı ve 19/04/2022 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,2-Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile, a-14.873,60 TL nın 21/05/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, Fazlaya ilişkin istemin reddine,b-Harçlar Yasası uyarınca hesaplanan 1.016,00 TL den peşin alınan 537,19 TL harcın mahsubu ile bakiye 478,82 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,b-Davacı tarafça yapılan 537,19 TL peşin harç giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, bunun dışında davacı tarafından ilk derece mahkemesinde sarfedilen başvurma harcı, tebligat, posta gideri ve bilirkişi ücretinden oluşan toplam 5.164,30 TL yargılama giderinin kabul-red oranı üzerinden hesaplanan 2.441,88 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin yargılama giderinin davacı üzerine bırakılmasına, c-Davalı tarafından sarf edilen tebligat, posta gideri ücretinden oluşan toplam 113,50 TL yargılama giderinin kabul-red oranı üzerinden hesaplanan 60,16 TL’nin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, fazlaya ilişkin yargılama giderinin davalı üzerine bırakılmasına, ç-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, d-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen miktar üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, e-HMK 333 mad gereği karar kesinleşince, kullanılmayan gider avansından, tebliğ masrafı düşüldükten sonra kalan kısmın davacıya iadesine, İstinaf giderleri yönünden; 3-Davacı vekilinin istinafı yönünden alınması gereken 492,00 TL istinaf başvuru harcı ile Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcı olmak üzere toplam 671,90 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 4-Davalının istinafı yönünden davalı tarafından yatırılan 492,00 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, 5-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 430,00 TL harcın mahsubu ile arta kalan 250,10 TL’nin karar kesinleştiğinde davalı tarafın istemi halinde iadesine, 6-Davalı tarafından sarf edilen 671,90 TL istinaf harçları ile 100,00 istinaf posta tebligat gideri olmak üzere toplam 771,90 istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-Davacı tarafından sarf edilen istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.10/05/2023