Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2023/610 E. 2023/1102 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/610
KARAR NO: 2023/1102
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/845
KARAR NO: 2023/53
KARAR TARİHİ: 17/01/2023
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/07/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında belgelendirme ve denetim işleri için “Hizmet Teklifi ve Türk Loydu Hizmet Genel Şartları Sözleşmesi” imzalandığını, ticari ilişki uyarınca davacı tarafından davalı şirkete hizmet verildiğini, davalı şirketin bu hizmetlerin bedellerini ödemediğini, müvekkili tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. numaralı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, ödeme emri davalı şirkete tebliğ edilmiş ise de davalı şirket tarafından borca itiraz edildiğini, müvekkili davacı şirketin alacağının tahsili için İstanbul Arabuluculuk Bürosu’na başvurduğunu, arabuluculuk sürecinin anlaşamama şeklinde sonuçlandığı belirtilerek itirazının iptali ile icra takibinin devamı ile davalı aleyhine % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına lıükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı tarafça cevap dilekçesi sunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…Davacı tarafın, alacaklı olduğu İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasına yapılan itiraz dolayısıyla itirazın iptali davası ikame ettiği, davacı tarafa icra dosyasına yapılan itiraz dilekçesinin 16/11/2020 tarihinde tebliğ edildiği tespit edilerek itirazın iptali davası ikame ettiği tarihte (dava tarihi itibariyle) davacının 1 yıllık itirazın iptali davası için hak düşürücü süresinin başlamakta olduğu, davacının iş bu davayı 29/12/2021 tarihinde açtığı davacının iş bu icra takibi ile ilgili 1 yıllık itirazın iptali dava açma süresinin 16/11/2020 tarihinde başladığı, 17/11/2021 tarihinde sona erdiği, bu sebeple hak düşürücü süre geçtikten sonra 29/12/2021 tarihinde açılan işbu davanın hakdüşürücü süre nedeni ile reddinin (davacı tarafın zorunlu arabuluculuk için görüşmeye başladığı tarihin ise 09/11/2021 tarihi olduğu sonradan tespit edilmekle) gerektiği kanaati ile…”, “Davanın hak düşürücü süreden sonra açılması nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; eldeki dava nedeniyle 09/12/2021 tarihinde zorunlu arabuluculuk başvurusu yapıldığını, arabuluculuk sürecinin 29/12/2021 tarihinde sonuçlandığını, arabulucukta geçen süreler kadar hak düşürücü süreler işlemeyeceğinden ve 29/12/2021 tarihinde hak düşürücü süre içerisinde dava açıldığından verilen kararın hatalı olduğunu, yargılama aşamasında yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde de müvekkilinin alacaklı olduğunun tespit edildiğini beyan ederek kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, itirazın iptali talebiyle açılmıştır. İstanbul … İcra Dairesi’nin … E. nolu takip dosyasında incelendiğinde; davacı tarafından cari hesap alacağı ve işlemiş faiz toplamı 74.942,03 TL’nin asıl alacağa işleyecek yıllık %21 sözleşmesel faiz ve değişen oranlarda faizi ile birlikte tahsili talebiyle 16/10/2019 tarihinde takip başlatıldğı, ödeme emrinin davalıya 24/10/2019 tarihinde tebliğ edildiği tespit edilmiştir. İcra dosyası kapsamında yer alan davalı şirket adına vekili Av. … tarafından sunulan 28/10/2019 tarihli itiraz dilekçesinde; “İcra Takibi yetkili icra dairesinde başlatılmamıştır. İstanbul Adliyesi İcra Daireleri YETKİSİZDİR. Müvekkil şirketin iş yeri Elazığ ilidir. Yetkili icra daireleri ELAZIĞ İCRA DAİRELERİDİR. Yetki itirazımın kabulüne karar verilmesi gerekmektedir… Yukarıda izaha çalıştığımız ve sayın mahkemenizce resen gözetilecek nedenlerle, Fazlaya ilişkin talep ve dava haklarımız saklı kalmak kaydıyla, açıkça Yetki itirazımızın kabulü ile İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün yetkisizliğine, Takibe konu alacak için Elazığ İcra Müdürlükleri’nin yetkili olduğunun tespitine karar verilmesini vekaleten saygılarımla talep ederim.” şeklinde sadece yetki itirazında bulunulmuştur. Dosya kapsamında borca itiraz edildiğine dair bir kayıt ise yer almamaktadır. İtiraz dilekçesi davacı vekiline 16/11/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. İtirazın iptali davası İİK’nın 67.maddesinde düzenlenmiştir. İİK 67.maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.” hükmü yer almaktadır.İİK’nın 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nın 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davasıdır.İİK’nın “Yetki Ve İtirazları” başlıklı 50.maddesi; “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe yetkilidir. Yetki itirazı esas hakkındaki itirazla birlikte yapılır. İcra mahkemesi tarafından önce yetki meselesi tetkik ve kati surette karara raptolunur. İki icra mahkemesi arasında yetki noktasından ihtilaf çıkarsa Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 25 inci maddesi hükmü tatbik olunur.” şeklinde düzenlenmiştir.Ödeme emri tebliği üzerine borçlu sadece yetki itirazında bulunmuş ise, alacaklı İİK’nın 50/2. maddesi uyarınca, bu itirazın kaldırılmasını ancak, İcra Hukuk Mahkemesi’nden isteyebilir. Borçlu yetki itirazı ile birlikte borcun esasına da itiraz etmişse, alacaklı aynı Kanun’un 67/1. maddesi uyarınca önce İcra Hukuk Mahkemesi’ne itirazın kaldırılması için başvurabileceği gibi, dilerse genel mahkemeye itirazın iptali davası da açabilir. Borçlu yetki itirazı ile birlikte borcun esasına da itiraz etmiş ve itirazın kaldırılması için önce itirazın kaldırılması davası açılmışsa, İcra Hukuk Mahkemesi tarafından önce yetki itirazı incelenip karara bağlanacaktır. Borçlunun yetki itirazı ile birlikte borca itiraz etmesi ve alacaklının da genel mahkemede itirazın iptali davası açması halinde, genel mahkeme icra dairesinin yetkisine karşı yapılan itirazı İcra Hukuk Mahkemesi yerine geçerek çözümlemelidir. Zira, genel mahkemenin de yetki itirazını incelemeye yetkili olduğunun kabulü gerekir.Somut olayda, davalı borçlu vekili tarafından ödeme emrinin tebliği üzerine icra dairesine sunulan ve dosya kapsamında yer alan itiraz dilekçesinde yukarıda yer verildiği gibi sadece “yetki” itirazında bulunulmuştur. Borca ve fer’ilerine yönelik bir itiraz yoktur. “…İcra takibi sebebiyle gönderilen ödeme emrine karşı borçlu sadece yetki itirazında bulunmuş ise, bu itirazın kaldırılması yetkisi münhasıran icra mahkemesine ait olup, alacaklının itirazın kaldırılmasını icra mahkemesinden isteyebileceği İcra ve İflas Kanunu’nun 50/2. maddesi hükmü gereğidir (Baki Kuru, İcra İflas Hukuku Ders Kitabı,19.Bası,s.124). Bu durumda mahkemece icra mahkemelerinin görevli olduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir…” (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 21/02/2011 tarih 2010/8115 E. 2011/2209 K.) Yapılan açıklamalar uyarınca, ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun sadece icra dairesinin yetkisine itiraz etmesi halinde, genel mahkemelerde itirazın iptali davası değil, icra mahkemesinde itirazın kaldırılması davası açılması gerekmektedir. Şayet davalı borçlunun yukarıda yer verilen itirazı dışında ayrıca borca itiraz istemiyle sunmuş olduğu başka bir dilekçesi mevcut ise bu hususun mahkemece öncelikle tespit edilmesi, borca itirazı olduğu takdirde davaya itiraz iptali davası olarak devam edilmesi, borca itiraz etmediği takdirde yapılan açıklamalar uyarınca görevli mahkemenin icra hukuk mahkemesi olduğu nazara alınarak karar verilmesi gerekmektedir. Davalı tarafça süresi içerisinde borca itiraz edildiğinin tespit edilmesi ve davanın itirazın iptali davası olarak görülecek olması ihtimaline binaen ayrıca istinaf sebepleri de aşağıda incelenmiştir. Dava konusu uyuşmazlık, arabuluculuk dava şartına tabidir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun, dördüncü bölümü “Arabuluculuk Faaliyeti” üst başlığı ile düzenlenmiştir. “Arabuluculuk Sürecinin Başlaması Ve Sürelere Etkisi” başlıklı 16.maddesi “(1)Arabuluculuk süreci, dava açılmadan önce arabulucuya başvuru hâlinde, tarafların ilk toplantıya davet edilmeleri ve taraflarla arabulucu arasında sürecin devam ettirilmesi konusunda anlaşmaya varılıp bu durumun bir tutanakla belgelendirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Dava açılmasından sonra arabulucuya başvuru hâlinde ise bu süreç, mahkemenin tarafları arabuluculuğa davetinin taraflarca kabul edilmesi veya tarafların arabulucuya başvurma konusunda anlaşmaya vardıklarını duruşma dışında mahkemeye yazılı olarak beyan ettikleri ya da duruşmada bu beyanlarının tutanağa geçirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. (2) Arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz.” şeklinde düzenlenmiştir. Yasanın beşinci bölümü ise “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk” düzenlenmiştir. 18/A maddesinde arabulucuya başvurunun dava şartı olarak kabul edilmiş olması halinde uygulanacak hükümlere, 18/A-15 bendinde “Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez.” düzenlemesine yer verilmiştir. Kanunun 16. maddesinin 2. bendinde yalnızca, arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen sürenin zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmayacağı ifade edilmişken, dava şartı olarak arabuluculukla ilgili 18/A maddesinin 15. bendinde, arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımının duracağı ve hak düşürücü sürenin işlemeyeceğine yer verilmiştir. 02/06/2018 tarihli ve 30439 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 19/2. fıkrasında, arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen sürenin zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmayacağı belirtilmiş, Yönetmeliğin 27. maddesinde ise, dava şartı olarak arabuluculuğun sürelere etkisi başlığı altında “Adliye arabuluculuk bürosuna başvurulmasından, son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede uyuşmazlık konusu hususlarda zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez” ifadesine yer verilmiştir.Davacı tarafça başlatılan icra takibinde ödeme emrinin tebliği üzerine davalı tarafça 7 günlük süre içerisinde borca itiraz edilmesi ve borca itiraz dilekçesinin davacı tarafa 16/11/2020 tarihinde tebliğ edilmiş olması halinde, İİK 67.maddesi uyarınca davanın en geç 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde 16/11/2021 tarihine kadar açılması gerekmektedir. Davacı vekili tarafından 09/11/2021 tarihinde zorunlu arabuluculuğa başvurulduğu ve arabuluculuk sürecinin 29/12/2021 tarihinde sona erdiği açık olup, bu durumda arabuluculuğa başvurulan 09/11/2021 tarihinden hak düşürücü sürenin sona erdiği 16/11/2021 arasındaki 7 günlük sürenin, zorunlu arabuluculuğun sona erdiği 29/11/2021 tarihine eklenmesi gerekmektedir. Dava ise bu sürenin eklenmesine gerek kalmaksızın 29/11/2021 tarihinde açıldığından dava tarihi itibariyle hak düşürücü sürenin dolmadığı açıktır.Mahkemece araculuculukta geçen süreler nazara alınmadan karar verilmesi de hatalıdır.Yukarıda yer verilen açıklamalar uyarınca mahkemece gerekli araştırma ve inceleme yapılarak, öncelikle davanın niteliğinin tespit edilmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/845 E. 2023/53 K. Sayılı 17/01/2023 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,3-Davacı tarafça yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/07/2023