Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2023/592 E. 2023/707 K. 03.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/592
KARAR NO: 2023/707
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/536 (DERDEST)
DAVA TARİHİ: 26/08/2021
ARA KARAR TARİHİ: 10/01/2023
DAVA: Kooperatif Üyeliğinden İhraç Kararının İptali İle Tapu İptali Ve Tescil
KARAR TARİHİ: 03/05/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili 25/09/2021 tarihli talep dilekçesinde özetle; Kooperatifin eski yöneticileri ve aile üyelerinin hileli alacak iddialarıyla kooperatif aleyhine başlattıkları ilamsız icra takiplerinin, yine kooperatif adına yöneticiler tarafından itiraz edilmeyerek hızla kesinleştirildiğini ya da itirazın iptali davalarında haksız, ahlak dışı ve ceza kanununa göre suç olan belgelerle alacak iddiaları kabul edilerek mahkeme kararı haline getirildiğini ve kooperatif aleyhine ilamlı icra takipleri başlatıldığını, kooperatif üyeleri tarafından kooperatif aleyhine açılan 27 hukuk davasında kooperatif vekili olarak görev alan yine kooperatif yöneticilerinin kooperatif üyelerine karşı işlediği nitelikli doladırıcılık suçlarıyla ilgili ceza davalarında kooperatif yöneticilerinin özel müdafiliğini üstlenen kooperatif hukuk müşavirinin (işbu dosya davalı vekilinin) eski yöneticiler ve aile üyeleri tarafından Kooperatif aleyhine başlatılan icra takibi ve alacak davalarında ortalıkta görünmeyerek kooperatif mal varlığının eski yöneticiler ve aile üyeleri tarafından hızla yağmalanmasına hukuki destek sağladığını, muvazaalı işlemlerle icra takibinde “alacaklı” sıfatını kazanan eski yöneticiler ve aile bireylerinin 2011 yılında kooperatif üyesi olarak davacı ve diğer 13 kooperatif üyesine tahsis ve teslim edilen ancak tapuları -kötü niyetle devredilmediğinden- kooperatif adına kayıtlı olan bağımsız bölümlere haciz koyduklarını ve cebri icra yoluyla satışı için kıymet takdir komisyonu raporu düzenlendiğini, davacı ve diğer kooperatif üyelerinin kendilerine tahsis edilen konutlarının eski yöneticilerin haksız alacak iddialarıyla cebri icra yoluyla satışa çıkartıldığını bazı üyelerin vekillerine kıymet takdir komisyonu raporunun tebliğ edilmesiyle ancak öğrenebildiklerini, Davalı kooperatif aleyhine eski yöneticileri ve aile üyeleri tarafından fazla ödeme ve borç verme gibi haksız ve maddi gerçeğe aykırı alacak iddiasıyla başlatılan hileli ve muvazaalı işlemlerle kesinleşen, bir kısmı ilamlı takiplere bir kısmı ilamsız takiplere dayalı; kooperatif eski yönetim kurulu başkanı ve murahhas müdürü … tarafından başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E., eşi … tarafından başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E., oğlu … tarafından başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E., gelini … tarafından başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E., torunu … adına başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. ve kooperatif yöneticisi … ve oğlu … tarafından başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Es. sayılı dosyalarında haciz konulup cebri icra yoluyla satışı istenilen 04/09/2011 gün ve 362 sayılı Ortaklık Senediyle kooperatif üyesi olarak 2011 yılında davacıya tahsis ve teslim edilip, davacı tarafından aile konutu olarak kullanılan İstanbul İli, Arnavutköy İlçesi … Mevkii .. Pafta, … Ada .. Numaralı Parsel … Blok … Nolu bağımsı bölümün cebri icra ile satışı ve üçüncü kişilere devrinin ileride telafisi imkansız zararlar oluşturacağı için tapu iptali ve tescili davası kesinleşinceye kadar taşınmazın cebri icra ile satış işlemlerinin teminatsız olarak tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemenin 29/11/2022 tarihli ara kararıyla; “… dava kooperatif ortaklığından çıkarma kararının iptali ile tapu iptal tescil davası olup, dava konusu olan taşınmazın dava sürecinde bir başkasına devredilmesi halinde davacı açısından HMK 389/1 maddesinde belirtilen ciddi bir zararın doğma ihtimalinin olması ve davacı tarafın sunduğu bilgi ve belgelerin HMK’nun 390/3 maddesinde belirtilen yaklaşık ispat için yeterli olduğu kanaatine varıldığı…” gerekçesiyle, “1-Davacı tarafın İHTİYATİ TEDBİR TALEBİNİN KABULÜNE; dava konusu olan, İstanbul İli, Arnavutköy İlçesi, … Mevkii, … Pafta, … ada … numaralı parselde bulunan … blok … nolu bağımsız bölümün cebri icra yolu ile satışı da dahil olmak üzere devir ve temlikinin önlenmesi için dava konusu tapu kaydı üzerine İHTİYATİ TEDBİR KONULMASINA, 2-Sunulan bilgi ve belgeler gözetilerek HMK 392/1 maddesi uyarınca takdiren teminat alınmasına yer olmadığına” karar verilmiştir. Karara karşı 3. Kişi … tarafından itiraz edilmesi üzerine, mahkemece 10/01/2023 tarihli duruşmada; itiraz eden 3. Kişi …’in 29/11/2022 tarihli tedbir kararına karşı yapmış olduğu itirazın reddine, bu hususta celse arası gerekçeli ara karar yazılmasına karar verilmiş, Celse arası oluşturulan 10/01/2023 tarihli gerekçeli ara kararda; “…dava kooperatif ortaklığından çıkarma kararının iptali ile tapu iptal tescil davası olup, dava konusu olan taşınmazın dava sürecinde bir başkasına devredilmesi halinde davacı açısından HMK 389/1 maddesinde belirtilen ciddi bir zararın doğma ihtimalinin olması ve davacı tarafın sunduğu bilgi ve belgelerin HMK’nun 390/3 maddesinde belirtilen yaklaşık ispat için yeterli olduğu kanaatine varıldığından tedbir talebinin kabulüne karar verildiği görülmüş olup, davalı itirazları bu kapsamda yeniden ele alınmış ve yapılan itirazların tedbirin kaldırılmasını gerektirir mahiyette olmadığı, davacı tarafın dava dilekçesinde ve dava sürecinde itiraz eden üçüncü kişi … tarafından yapılan işlemlerin de usule uygun olmadığına dair iddialarının olduğu gözetilerek itirazın reddine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Tedbir kararına itiraz eden 3.kişi … vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; davada bağımsız bölümün cebri icra kanalıyla satışı da dahil olmak üzere şeklinde verilen ihtiyati tedbir kararının dava konusu ile alakalı olmadığını, ihtiyati tedbir talebinin muhatabının talep sahibinin hukuki menfaatinin sağlanmasının muhatabı kim ise o kişi olduğunu, icrai satışların durdurulması yönündeki ihtiyati tedbir kararından etkilenen İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası alacaklısı konumunda olan müvekkilinin bu davada taraf olmadığını, cebri icra ile ilgili olarak temel yasa niteliğindeki İcra ve İflas Kanunu’ndan doğan menfi tesbit davalarında bile icranın / satışın durdurulmasının özel koşullara bağlandığını, mahkemece verilen karar ile genel nitelikte bir cebri satış yasağı konulduğunu, tedbir kararı verilirken üçüncü kişi konumunda olan kişilerin hak ve menfaat dengesinin dikkate alınması gerektiğini, genel nitelikte yasaklama ile müvekkilinin İİK’dan doğan takip haklarının engellenmesinin hak ve yarar dengesini bozacağını, usulen böyle bir tedbir kararı verilmesinin mümkün olmaması bir yana verilen ihtiyati tedbir kararında dosya davalısı ile 3.kişi konumundaki müvekkilinin zarara uğrama ihtimalinin gözetilmediğini ve teminatsız olarak karar verildiğini, tarafların hak ve nesafet dengesinde açık bir şekilde nispetsizlik bulunduğunu, müvekkili davada taraf olmadığı gibi tasarrufun iptali ve muvazaa nedeniyle müvekkile yöneltilen herhangi bir husumetin bulunmadığı beyan ederek mahkemece itirazlarının reddine dair tesis edelen 10/01/2023 tarihli kararının kaldırılmasını ve ihtiyati tedbir kararının davanın tarafı olmayan 3.kişilerin cebri satışlarını kapsamayacak şekilde düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, kooperatif yönetim kurulu tarafından ödeme yükümlülüğünün yerine getirilmediği gerekçesiyle davacı hakkında verilen ihraç kararının iptali ile davacı adına tahsis edilen taşınmazın kooperatif adına olan tapusunun iptali ile davacı adına tescili istemine ilişkindir. Davacı hakkında, Kooperatif Yönetim Kurulunun 02/07/2015 tarihli 735 sayılı kararı ile verilen ihraç kararının iptali istemiyle açılan dava neticesinde İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/06/2016 tarihli 2015/847 E. 2016/492 K sayılı kararı ile; “…kooperatifin yıllarca ortakların kat mülkiyeti tapularını vermemesine rağmen davacının konutunu geri alma ve davacının kooperatif üyeliğinden ihraç işlemini başlatmasının M.K nın 2 nci maddesine göre dürüstlük kurallarına da aykırı olduğu, ayrıca davacının ihraç işlemine esas teşkil eden ihtarnamede belirtilen tutarın ve ihtarnamenin usulüne uygun olmadığı, dolayısıyla davacının kooperatif üyeliğinden ihraç işleminin, kooperatif ana sözleşmesine aykırı olduğu kooperatif üyeliğinden ihraç şartlarının oluşmadığı” gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, kararın Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 23/06/2020 tarihli 2017/442 E. 2020/2225 K sayılı kararıyla onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır. Bu kararın kesinleşmesinin ardından, Kooperatif Yönetim Kurulu tarafından ödemeleri yapmadığı gerekçesiyle davacıya yeniden ihtarname gönderilmiştir. Eyüpsultan … Noterliğinden keşide edilen 02/10/2020 tarih ve … yevmiye no.lu 1. İhtarname ve Eyüpsultan … Noterliğinden keşide edilen 24/11/2020 tarih ve … yevmiye no.lu 2. İhtarnamenin ardından Kooperatif Yönetim Kurulunun 30/03/2021 tarih ve 917 sayılı kararı ile davacının kooperatif ortaklığından çıkarılmasına karar verilmiştir. Davacı tarafça dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında; kooperatif yöneticilerinin çeşitli işlemleri nedeniyle haklarında imar kanununa aykırılık, nitelikli dolandırıcılık, resmi evrakta sahtecilik, zimmet suçlarından açılan ceza davalarında katılan sıfatıyla yargılamaya katıldığını, bu nedenle eski yöneticilerle aralarında husumet oluştuğunu, eski yöneticilerin muvazaalı işlemlerle kooperatiften kendilerini alacaklı gösterdiklerini ve 10 yıldan beri zilyetliğinde olup kullandığı taşınmazını tapuda devretmedikleri gibi kooperatiften alacaklı oldukları gerekçesiyle halen kooperatif adına kayıtlı taşınmaza haciz şerhi işlediklerini, borcu olduğu gerekçesiyle taşınmaz kendisine devredilmemiş ise de aynı durumda olan kimi üyelere taşınmazların tescili sağlanarak üyeler arasında eşitsizlik yaratıldığını iddia ederek, ihraç kararının iptalini ve adına tahsis edilen, halen kullanmakta olduğu taşınmazın kooperatif adına kayıtlı olan tapusunun iptali ile adına tescilini, dava konusu taşınmaza davalı kooperatifin eski yöneticileri ve yakınları tarafından haciz konulması ve taşınmazın satış aşamasına gelmesi nedeniyle cebri satışın önlenmesi yönünde tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; dava konusu taşınmazın cebri icra yolu ile satışı da dahil olmak üzere devir ve temlikinin önlenmesi yönünde, teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmiştir. Bu karara karşı 3.kişi … tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. 6100 sayılı HMK’nun 389/1 maddesinde “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.”, HMK 390/1 maddesinde “İhtiyati tedbir, dava açılmadan önce, esas hakkında görevli ve yetkili olan mahkemeden; dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edilir.”, HMK 390/3 maddesinde “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır”, HMK 391/1 maddesinde “Mahkeme, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir” düzenlemelerine yer verilmiştir. İhtiyati tedbir verilebilmesinin en önemli şartlarında biri, ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olmasıdır. Kanunda bu husus genel olarak düzenlenmiş, hakime oldukça geniş bir takdir alanı bırakılmıştır. (m. 389/1). Kanun, burada “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından” söz etmektedir. Bu hüküm dikkate alındığında, mevcut durumun değişmesi halinde, hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması, hakkın elde edilmesinin tamamen imkansız hale gelmesi, gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi varsa, ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilecektir. İhtiyati tedbir talep eden taraf, tedbire esas olan hakkını, ihtiyati tedbir sebep veya sebeplerini, keza davanın esası yönünden de haklılığını ispat etmelidir. Ancak burada tam ispat aranmayıp yaklaşık ispatla yetinilecektir (m. 390/3). Yani, ispatı gereken hususların tam olarak değil; kuvvetle muhtemel gösterilmesi yeterlidir… yaklaşık ispat ispatsızlık veya sadece talepte bulunanın beyanlarıyla yetinileceği anlamına gelmemektedir. Talep eden, ispat ölçüsü düşürülmüş olsa dahi, bir ispat faaliyetinde bulunmak, bu çerçevede delillere dayanmak ve tam olmasa da iddia ettiği hususların gerçekliğini kuvvetle muhtemel olduğunu gösterecek şekilde ispat etmek durumundadır. Şu halde, ispat ölçüsünün düşürülmesi, tedbirin koşullarının, özellikle tedbire esas olan hakkın hüküm altına alınabilmesi için maddi hukuk kurallarında öngörülen koşul vakıaların bir kısmının incelenmeyeceği ya da üstün körü inceleneceği anlamına gelmemektedir. Zira ispat ölçüsü, incelemenin kapsamına değil, hakimdeki usuli kanaatin derecesine ilişkindir… Şüphesiz, talep eden bir ispat faaliyetinde bulunmuşsa bunu tam ispat seviyesinde aramamak gerekir; fakat tamamen ispatsız veya delile dayanmayan bir faaliyet de afaki tehlike olgusuna dayanılarak yeterli kabul edilemez (Pekcanıtez Usul, Prof. Dr.Hakan Pekcanıtez, Prof.Dr. Muhammet Özekes, Doç.Dr.Hülya Taş Korkmaz, Doç.Dr.Mine Akkan, Cilt.III, s.2476, 2477). Teminat amaçlı tedbirler, ihtiyati tedbirlerin temel şeklidir. Burada para alacağı dışındaki ihtilaf konusu hakkın müstakbel icrası teminat altına alınmaya çalışılmaktadır. Şayet hakkın gerçekleşmesinin engellenmesi veya esaslı şekilde ağırlaşması tehlikesi bulunuyorsa bu durumda teminat amaçlı tedbirler söz konusu olacaktır. Böylece ihtilaf konusu hak korunarak yargılama sonunda icrası mümkün kılınacaktır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 391. maddesi, teminat amaçlı ihtiyati tedbir olarak karar verilebilecek tüm ihtimalleri kapsayıcı bir hüküm sevk etmiştir. Buna göre, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verilebilir… Malın hukuken muhafaza altına alınması daha çok taşınmazlarda karşımıza çıkar. Taşınmazın tapu sicilinde malik gözüken kişiye karşı satış vaadi sözleşmesinde olduğu gibi bir şahsi talep hakkı ileri sürülüyorsa çekişmeli haklar şerhi (TMK m. 1010), muvazaada olduğu gibi ayni talep hakkı ileri sürülüyorsa geçici tescil şerhinin (TMK m. 1011) tapu siciline kaydedilmesi talep edilebilir. Her iki şerhin de hukuki niteliği teminat amaçlı ihtiyati tedbirdir. Şerhler, taşınmazın devredilmesine engel olmadığı, yalnız ayni etki ortaya çıkardığı için (TMK m. 1011), uygulamada tapu sicilinde işlem yapılmasını yasaklayan ferağdan men (tasarruf yasağı) şeklindeki teminat amaçlı ihtiyati tedbirler yaygınlık kazanmıştır… Ferağdan men kararı ile malikin o taşınmaz bakımından tasarruf yetkisi hakim kararı ile ortadan kaldırılmakta ve bu durum tapu siciline bildirilmektedir… Uygulamada ferağdan men kararının iradi tasarrufların yanında cebri tasarrufları da engelleyip engellemediği hususunda tereddüt edilmektedir… Kanımızca ferağdan men şeklindeki teminat amaçlı ihtiyati tedbir kararı cebri satışı da durdurur. Hacizle ihtiyati tedbirin karşı karşıya gelmesi durumunda mutlaka öncelik verilecekse tedbire öncelik verilmesi gerekir. Ancak ihtiyati tedbirin içeriği belirlenirken her zaman ayrıntılı bir belirleme yapılmaması gerektiği halde, uygulamada ortaya çıkması muhtemel sakıncalar söz konusu ise yine de mahkemenin bu durumu da gözetip tedbir kararını yeterli açıklıkta vermesi, bu bağlamda talep edenin karşı karşıya kaldığı tehlikenin cebri satışın da engellenmesini gerektirip gerektirmediğini belirlemesi uygun olacaktır. (Pekcanıtez Usul, Prof. Dr.Hakan Pekcanıtez, Prof.Dr. Muhammet Özekes, Doç.Dr.Hülya Taş Korkmaz, Doç.Dr.Mine Akkan, Cilt.III, s.2503, 2504, 2505). Dairemizce yapılan inceleme ve yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde; somut dava, ihraç kararının iptali talebiyle birlikte tapu iptali ve tescil istemine yönelik olduğundan, tedbir istemine konu taşınmazın dava konusu olduğu, taşınmazın uzun yıllardır davacının zilyetliğinde bulunduğu, henüz adına tescil edilmediğinden kooperatif adına kayıtlı olup kooperatif borçları nedeniyle başlatılan takip dosyalarında haciz uygulandığı, mevcut deliller dikkate alındığında tapu iptal ve tescil istemine konu davada tedbir kararı verilmemesi ve taşınmazın satışı halinde davanın konusu kalmayacağından telafisi imkansız zararların doğma ihtimali bulunduğu, bu aşamada yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği anlaşılmakla, mahkemece verilen tedbir kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından 3.kişi … vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Tedbir kararına itiraz eden 3.kişi … vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Tedbir kararına itiraz eden 3.kişi … tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının ve istinaf karar harcının Hazineye gelir kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin tedbir kararına itiraz eden 3.kişi … üzerinde bırakılmasına, 4-Yatırılan gider avansından kalan kısmın ilk derece mahkemesince iadesine,5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.f maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 03/05/2023