Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2023/59 E. 2023/1743 K. 06.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/59
KARAR NO: 2023/1743
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/907
KARAR NO: 2022/774
DAVA TARİHİ: 27/12/2021
KARAR TARİHİ: 12/10/2022
DAVA: İflas (Doğrudan Alacaklı Tarafından Talep Edilen İflas (İİK 177))
KARAR TARİHİ:06/12/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı şirket ile … ili, … ilçesi, … Mah. … pafta, … ada, … parselde inşaatına başlandığı dört normal katlı 8 daireli projenin 1.normal katında girişe göre sağ tarafta yer alacak 3 no.lu daire ve sol tarafta yer alacak 4 no.lu dairenin haricen satımı konusunda anlaştıklarını, 3 ve 4 numaralı taşınmazlara ilişkin Proje Üzerinden Gayrimenkul Satış Sözleşmesi düzenlendiğini, Sözleşmeye konu satış bedelinin müvekkili tarafından sözleşmede kefil sıfatıyla yer alan davalı …’ya teslim edilen çeklerle ödendiğini, bu kapsamda toplam 945.000,00 USD (… Bankası Eminönü şubesi 27/04/2011 tarihli 200.000,00 USD bedelli, … Bankası Eminönü şubesi 11/05/2011 tarihli 200.000,00 USD bedelli, … Bankası Eminönü şubesi 18/05/2011 tarihli 200.000,00 USD bedelli, … Bank Merkez şubesi 22/06/2011 tarihli 125.000,00 USD bedelli, … Beşiktaş şubesi 24/08/2011 tarihli 70.000,00 USD bedelli, … Beyazıt şubesi 13/10/2011 tarihli 150.000,00 USD bedelli) olan 6 adet çek verildiğini, Daha sonra davalı şirket tarafından müvekkiline ait dairelerin arsa paylarının küçültüldüğünü ve taraflarından hiçbir onay alınmadan aynı paylar üzerine çok sayıda daire inşa edildiğini, Konutların bitmiş halde 30/04/2012 tarihinde teslim edilmesi gerektiğini, sözleşme uyarınca mücbir sebepler dolayısıyla 6 aylık süre ilave edildiği takdirde dahi son teslim tarihinin 30/10/2012 olduğunu fakat bugüne kadar gayrimenkuller müvekkiline teslim edilmediği gibi çek bedellerinin de iade edilmediğini, sözleşmede kararlaştırılan kira bedelinin müvekkile ödenmediğini, sözleşmede yer alan %5 cezai şart ve gayrimenkulun bir aylık kira rayiç bedeli olan 2.000 USD’nin de bugüne kadar ödenmediğini, Müvekkili tarafından davalıya Beyoğlu … Noterliği’nin … yevmiye no.lu 02/04/2018 tarihli ihtarnamesi keşide edilerek gayrimenkullerin tapu sicilden tescillerinin yapılması ve 2 daire için cezai şart ile kira bedellerinin ödenmesinin talep edildiğini, davalı tarafın iş bu ihtarnameye cevaben gönderdiği Beşiktaş …. Noterliği’nin … yevmiye numaralı 06/04/2018 tarihli ihtarnamesi ile itiraz ettiğini beyan etmiş ise de esasa ilişkin bir cevap veremediğini, Müvekkilinin bedelini ödediği 2 gayrimenkule sahip olamadığı gibi ödediği bedelleri de geri alamadığını, davalının imzalamış olduğu sözleşmeleri kabul etmeyerek alacaklılarına karşı hileli tavırlar sergilediğini, müvekkilinin çek bedelleri toplamı 945.000,00 USD, 3 no.lu sözleşmenin peşinat bedeli olan 50.000 Euro ve kira bedeli ile cezai şart kapsamında fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile davalı firmadan ve davalıdan alacaklı olduğunu, müvekkilinin alacağının bugüne kadar ödenmediğini, Davalılar imzalamış oldukları sözleşme gereğini yerine getirmedikleri gibi aldıkları bedelleri de bugüne kadar iade etmediğinden ayrıca davalıların birçok dosyada borçlu ve davalı olarak taraf kayıtları bulunduğundan, alacaklıların alacaklarını ödeyecek durumda olmadıklarını, ödemelerini tatil etmiş olduklarını ve hileli işlemlerde bulunduklarını beyan ederek İİK’nın 177. maddesi uyarınca doğrudan iflaslarına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalandığı iddia edilen sözleşmeler noter huzurunda yapılmadığı için davacının dava konusu sözleşmelere dayanarak dava konusu taleplerini ileri süremeyeceğini, dava konusu sözleşmelerin hukuken geçersiz olduğunu ve davacının sözleşmeden kaynaklı herhangi bir hak ve alacak talebinin olamayacağını, dava konusu çeklerin fotokopi olarak mahkemeye sunulduğunu, sözleşmelerin tarihsiz olduğunu ve sözleşmelerde bulunan imzaların müvekkili şirketin hangi yetkilisi tarafından atıldığının anlaşılmadığını, sözleşmede bulunan imzanın müvekkil şirket yetkililerine ait olmadığını ve sözleşmelerin geçersiz olduğunu, davacının dava dilekçesi eki olarak sunduğu çeklerin dava dışı üçüncü kişiler tarafından keşide ve ciro edildiğini, mezkur sözleşmelerin mevcut tapu kaydı ve fiili proje ile uyumsuz olduğunu, davacının dosyaya sunduğu ihtarname ile müvekkilinin ticaret sicil kayıtlarına ve şirket ortaklık yapısı hakkında asılsız iddialarda bulunduğunu, davacının müvekkiline karşı ileri sürdüğü kefalet ilişkisinin kanunun aradığı şartları taşımadığını, müvekkilinin aciz bir durum içinde olmadığını ve müvekkili şirketin davacının asılsız olduğu iddia edilen alacaklarının çok daha fazla mali ve maddi büyüklüğe sahip olduğunu, müvekkilinin hileli işlem ve mal kaçırma işlemleri yapması iddialarının asılsız olduğunu ve faaliyetlerini ticaret sicil merkezinde kayıtlı olduğu adreste kesintisiz bir şekilde devam ettirdiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte dava konusu sözleşmelerin üzerinden en iyi ihtimalle 11 yıldan fazla zaman geçmiş olduğunu ve kanun maddeleri uyarınca sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, akdi zaman aşımı ve 10 yıllık üst zaman aşımı itirazlarının olduğunu, davacının yabancılık teminatı yatırması gerektiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili 31/05/2022 tarihli dilekçesi ile; Sözleşmede kefilin mesul olacağı muayyen miktarın gösterilmediğini, davalı şirket ile davacı arasındaki gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi resmi senet şeklinde noterde düzenlemediği için geçersiz olduğunu, davacının ödediğini iddia ettiği bedeli sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde 2 yıl içinde talep etmiş olması gerektiğinden borcun zaman aşımı nedeniyle sükut ettiğini, davacının müvekkilinden kefalet sözleşmesine dayalı alacağının olmadığını, müvekkilinin tacir ve iflasa tabi kişilerden olmadığını, daha önce müvekkili hakkında açılan iflas talepli davada davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine kararı verildiğini ve kararın kesinleştiğini beyan ederek öncelikle müvekkilinin tacir olmaması dikkate alınarak davanın husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine, mahkeme aksi kanaatteyse davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece ”…Davalı şirket ticari defter kayıtlarında, davalı şirketin davacıya 340.01.E001 hesapta 502.870,00 TL, 340.01.E002 hesapta 502.365,00 TL olmak üzere toplam 1.005.235,00 TL borçlu durumda bulunduğu, davalı şirketin davacıya herhangi bir ödeme kaydına rastlanmadığı, davalı şirketin 27/12/2021 dava tarihi itibariyle davacıya 1.005.235,00 TL. borçlu durumda bulunduğu anlaşılmıştır.Davalı şirketin kasa hesabında 31/12/2021 tarihi itibariyle 276.934,25 TL. nakdinin mevcut olduğu, bankalar hesabında 31/12/2021 tarihi itibariyle 420.152,98 TL. nakit mevcudu olduğu, davalı şirketin 2020 ve 2021 yıllarına ait 100-Kasa ve 102-Bankalar hesabı hareketleri incelendiğinde, şirketin cüzi tutarlarda masraf ödemeleri yapmış olduğu, bu masraf ödemelerinin dışında alacaklılara herhangi bir ödeme yapılmadığı, bu nedenle, davalı şirketin ödemelerini durdurmuş olduğunun kabulü gerektiği sonucuna varılmıştır.Davalılardan …’nun İTO kayıtları ve vergi dairesi kayıtlarına göre tacir sıfatında olmadığı bu nedenle bu kişi hakkında iflas şartlarının oluşmadığı anlaşılmıştır. Davacı taraf dava dilekçesinin sonuç bölümünde “Davalıların, alacaklıların haklarını ihlal eden hileli muamelelerde bulunması, ödemelerini tatil eylemiş olması itibarıyla, İİK’nun 177. maddesi uyarınca doğrudan iflasına” ifadelerine yer vermek suretiyle, iflas istemini İİK m.177’de iflas sebepleri arâsında öngörülen borçlunun alacaklıların haklarını ihlal eden hileli muamelelerde bulunması ve ödemelerini tatil eylemesi sebeplerine dayandırmaktadır. İİK m.1/77 uyarınca doğrudan doğruya iflas davası açılabilmesi için, davacının “alacaklı” sıfatına Haiz olması gerekmektedir. O halde somut olayda davacının alacaklı sıfatına sahip olup olmadığının belirlenmesi gereklidir.Davalı şirketin kayıtlarında dava tarihi itibariyle davacıya 1.005.235,00 TL borç gözükmektedir. Her ne kadar davacı taraf ödenen çeklerin bedeli olan 945.000,00 USD, 3 no’lu sözleşmenin peşinat bedeli olan 50.000,00 Euro ile kira bedeli ve cezai şart alacaklarının toplamı kadar alacaklı olduğunu iddia etmekte ise de huzurdaki davanın niteliği itihariyle davacının alacağının net tutarının hesaplanmasına gerek görülmemiştir. İflas davasının açılabilmesi için bir miktar alacağın bulunması yani “alacaklı” sıfatına sahip olunması yeterlidir. Davalı şirketin kayıtları davacının alacaklı olduğunu gösterdiğinden, davacının davalı şirketin iflasını isteme hakkına sahip olduğu kanaatine varılmıştır. Bilirkişi heyeti tarafından yapılan tespitlere göre, davalı şirketin alacaklıların haklarını ihlal eden hileli muamelelerde bulunduğuna dair somut bir tespit olmamakla birlikte davalı şirketin ödemelerini takip edip etmediği hususunda inceleme yapıldığı anlaşılmaktadır. Ödemelerin tatilinden söz edebilmek için genellik ve süreklilik gerekmektedir. Borçlu muaccel ve çekişmesiz borçlarını ödeyemiyor ve bu husus geçici bir duruma dayanmıyor ise, borçlu ödemelerini tatil etmiş demektir. Ödemelerin tatil edildiğinin kabulü için, borçlunun borca batık olmasına da gerek yoktur.Dosyaya ibraz edilen ve bilirkişi heyeti tarafından raporda tespit edilen derdest takip dosyalarında yapılan incelemede; davalı şirket aleyhine 2017 yılı itibariyle yoğun bir şekilde icra takiplerine girişildiği, bu icra takiplerine konu alacaklar arasında 138,28 TL gibi cüzi meblağlar bulunduğu gibi 181.619.030,69 TL gibi yüksek meblağlar da bulunduğu anlaşılmıştır. Dosya kapsamına göre, davalı şirketin ödemelerini tatil ettiği sonucuna varılmıştır. Bu başlık altında incelenen icra dosyaları da davalı şirketin ödemelerini tatil ettiğine yönelik tespitleri desteklemektedir. Tüm bu nedenlerle, davalı şirketin ödemelerini tatil etmiş olması sebebiyle İİK m.177 uyarınca iflas şartlarının oluştuğu kanaatine varılarak şirket yönünden iflas kararı verilmesine, şahıs yönünden şartları oluşmadığından iflas talebinin reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; TTK’nın 12.maddesinin 3.fıkrasında yer alan hükme göre şirket adına işlemlerde bulunan kişinin iyi niyetli 3.kişilere karşı tacir gibi sorumlu olduğunu, davalı …’nun ise kendisini şirket yetkilisi gibi tanıtarak davalı şirket adına hareket ettiğini, 01/06/2022 tarihli celsede dinlenen tanık … beyanlarından da anlaşılacağı üzere, sözleşmelere konu gayrimenkul inşaatını yapacağını söyleyen, sözleşmeye istinaden yer gösteren kişinin davalı … olduğunu, davalı …’nun hileli işlemlerini yalnızca müvekkiline karşı değil başkaca alacaklılarına karşı da sürdürdüğünü, kendisini şirket ortağı olarak göstererek güven telkin edip işlemlerde bulunduğunu, davalının basına yansıyan haberlerinde iş adamı ve birçok şirketin sahibi olduğu bilgisinin yer aldığını ve davalının da kendisini bu şekilde tanıttığını, bu durumda tacir sıfatına haiz olduğu kabul edilmesi gerektiğini ayrıca davalı hakkında dosyada mübrez Pendik Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından verilen 07/02/2022 tarihli yazı cevabında “… Dairemizin … vergi kimlik numaralı mükellefi Tasf. Hal. …Şti’nin ortağı olup Bilanço Usulüne göre defter tuttuğu görülmüştür.” ifadesine yer verildiğini, yine Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden gelen yazı cevabında da davalının kolektif şirket ortağı olduğunun belirtildiğini, yerel mahkemenin hiçbir inceleme ve gerekçe içermeyen, iş bu davalı yönünden verilen red kararının usul ve yaya aykırılık teşkil ettiği beyan ederek; ilk derece mahkemesi kararının davalı … yönünden kaldırılmasını ve iflas kararı verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme Başkanı …’ın HMK’nın amir hükümleri gereğince resen çekilmesi ve bakmaması gereken huzurdaki iflas dosyasında ön inceleme duruşması dahil olmak üzere toplam 3(üç) celsede, adli tatil süreside dahil olmak üzere toplam 6 aylık tahkikat süresinde, yasal olarak işbu davada görev almaması gereken bilirkişiler eliyle verilen yasa ve usule aykırı, teknik yönden kusurlu tek bir bilirkişi raporuna dayanılarak, tüm tarafların bilirkişi raporuna itirazı olmasına rağmen hiçbir itirazı değerlendirmeden, depo kararı verilmeden, diğer davalı … dahi huzurda dinlenilmeden doğrudan iflas kararı verildiğini, iflas kararı verildikten sonra her ne kadar karar yazılma tarihi gerekçeli kararda 09/11/2022 olarak yer alsa da kararın 29/11/2022 tarihinde UYAP sistemine yüklendiğini, kararın geç yazılması ve sisteme geç yüklenmesine bağlı istinaf sürecinin gecikmesinin de, müvekkili şirkete maddi yönden ve itibar kaybı olarak telafisi imkansız zararlar verdiğini, Davalı müvekkili şirketin, grup şirketiyle ihtilaflı olan yerel mahkeme başkanı …’ın huzurdaki dosyadan resen çekilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin yetkilisi …’in …. ticaret sicil no’lu … A.Ş. ve davalı … ticaret sicil no’lu … San. ve Tic. A.Ş.’nin, yüzde yüzünün sahibi, tek ve hakim ortağı, imza yetkilisi olduğunu, her iki şirket grup şirketi olup aynı ticaret sicil merkezinde/adreste faaliyet gösterdiğini, Yerel Mahkeme Başkanı … A.Ş.’nin inşa emiş olduğu “…” binasından 91 No’lu bağımsız bölümü 26/02/2012 tarihinde satın aldığını, taraflar arasında 26/02/2012 Tarihli 91 No’lu “Proje Üzerinden Gayrimenkul Satış Vaadi ve Alacağın Temliki Sözleşmesi” imzalandığını, “geç ve ayıplı teslim, iskan alınamaması” gibi nedenlerle akdi olarak ihtilaf yaşandığını, iskan belgesinin alınmamış olması nedeniyle ihtilafın halen devam ettiğini, bu nedenle … huzurdaki dosya için tarafsız kalabilme yeterliliğine haiz olmadığını, nitekim iflas kararının verilmesinin ardından şirket yetkilisi tarafından HSK’ya şikayet edildiğini ve incelemenin devam ettiğini, aynı dönemde bu yargılamada yaşananlar ve şikayet sürecinin ulusal basına yansıdığını, … Gazetesi ve diğer ulusal gazetelerde farklı haberlere, köşe yazılarına konu olduğunu, yine iflas kararına gerekçe olarak sunulan kusurlu ve tek raporu hazırlayan bilirkişiler … da, Yerel Mahkeme Başkanı … gibi “… ” binasından daire satın aldıklarını, bilirkişilerle de aynı ihtilafın yaşandığını ve iskan belgesinin alınmamış olması nedeniyle ihtilafın halen devam ettiğini, ayrıca Bilirkişi …’ın ek sözleşmeden görüleceği üzere bir daireyi oğlu … aldığını, işbu daire nedeniyle İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas Sayılı ve Beykoz İcra Müdürlüğü’nün … Talimat Sayılı dosyalarında, bilirkişinin oğlu … ile davalı … A.Ş. ve dava dışı … A.Ş.’nin birlikte borçlu olduklarını, huzurdaki davada iflas isteyen müdahil … A.Ş.’nin ise işbu dosyaların alacaklısı olduğunu, bilirkişilerin huzurdaki dosyada objektif olarak değerlendirme yapmasının hukuken mümkün olmadığını ve kararın kaldırılması gerektiğini, Bu itirazlarının yanı sıra raporun hatalı olduğunu, hükme elverişli olmadığını, rapordaki hesaplamalar, tutarlar, kaydi bilgilerin hiçbirinin müvekkili şirket kayıtları ve dosya muhteviyatıyla tutarlı olmadığını, bu nedenle davacı ve davalı taraflarda rapora itiraz edildiğini, dosyada müdahil olarak yer alan … A.Ş. vekilinin “alacağının rapora eksik yazıldığı” itirazını zapta geçirdiğini, yine celseye iştirak eden diğer müdahillerinde usuli eksiklerin giderilmesini ve eksikliklerin tamamlanmasını talep ettiklerini, bu itirazlara rağmen mahkemece yeniden inceleme taleplerinin reddedildiğini, hukuken ve teknik yönden kusurlu tek rapora göre iflas kararı verildiğini, Taraflar arasında imzalandığı belirtilen sözleşmenin yasanın amir ve kesin hükümlerine aykırı ve TMK kapsamında geçersiz olduğunu, gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinin geçerliliğini noter huzurunda yazılı şekilde yapılmasına bağlandığını ancak mahkemece sözleşmenin geçersizliğinin dikkate alınmadığını, taraflar arasındaki ihtilafın tartışmasız, sabit ve muaccel olmuş likit bir alacağa dayanmadığını, davacının akdi olarak haklı olup olmadığı, alacak iddiasının yerinde olup olmadığı hususlarının yetkili bir mahkeme kararıyla hüküm altına alınmadığını, gerekçeli kararın üçüncü sayfasında mahkemenin “sözleşmenin hala ayakta olduğu” kanaatinde olduğunu açıkça yazdığını, ortada doğrudan iflasa konu olacak nevide tespit edilmiş bir alacak bulunmadığını, adi sözleşmeye aykırılık iddiasına dayanan, somut ve bağımsız olmayan bir alacak iddiası üzerinden huzurdaki davanın ikame edilemeyeceğini, ayrıca taraflar arasındaki yazışmalarda, dosyaya sunulan belgelerde, sözleşmenin feshine dair bir ibare, irade açıklamasının olmadığını, sözleşmenin ayakta olduğunu kabul eden mahkemenin ayakta olduğunu söylediği adi sözleşmenin müvekkili şirket lehine hükümlerini incelemediğini, sözleşmenin sadece aleyhe maddelerini esas alarak, hukuken zorlama yorumlar yaptığını, gerekçeli kararda, bilirkişilerin raporlarında atıf yaptığı ve davacının, dava dilekçesine ek olarak sunduğu ihtarnamede “sözleşmeye konu daire tapularının tescili ve gecikmeye bağlı kira bedelinin” akde aykırı olarak talep edildiğini, davacının satış bedelinin iadesi talebinin olmadığını, feshe dair herhangi bir irade açıklaması ve bağlı cezai şart talebinde bulunulmadığını, Mahkemenin, sözleşmenin geçerliliği yorumu üzerinden hareket edilecekse; yürürlükte olan bir sözleşmeye bağlı peşinat niteliğinde oluğu sabit olan bir ödemenin, sözleşme fesih olmadan karşı tarafa iadesinden bahsedilemeyeceğini, sözleşmede kalan bakiye ödemeler olduğu ve davacının devam eden mali mükellefiyetleri, akdi edimleri bulunduğu açıkça yazdığından sözleşmeye göre borçlu olan tarafın davacı olduğunu, yine akdi cezai şart konusu ise yetkili mahkeme kararıyla hüküm altına alınmadan ve/veya karşı tarafın açık yazılı ikrarı yoksa yetkili mahkeme eliyle kimin haklı olduğuna karar verilmeden somut, sabit ve muaccel bir alacak olarak kabul edilemeyeceğini, davacı akdi edimlerini yerine getirmediğinden daireleri teslim alma hakkı bulunmadığını, davacının bu vakte kadar sözleşmeyi feshettiğini, sözleşmeye göre ödediği bedelin iadesini talep ettiğini, akdi fesih prosedürünü işlettiğini, sözleşmenin feshi maddesini çalıştırdığını gösteren hiçbir delili ve yazılı talebinin mevcut olmadığını, müvekkil ticari defterlerinde yer alan bedelin, eksik ve ön ödeme niteliğinde sözleşmenin peşinatı ve/veya ara taksiti nevinde olduğunu, yürürlükteki-ayaktaki sözleşmenin davacıya akdi olarak iade talep etme hakkı tanımadığını, bilirkişi raporunda yazan ve müvekkil şirket ticari defterlerinde tespit edildiği söylenen ödeme tutarı ile sözleşme bedeli mukayese edildiğinde, davacının sözleşmedeki edimlerini yerine getirmediğinin açık olduğunu, davacı yanın doğrudan kendi delilleri arasında sunduğu 17/02/2022 tarihli davacı beyan dilekçesinin (ek-10) başlıklı ekinde 04/10/2018 tarihli “mutabakat” başlıklı cari hesap mutabakatına ilişkin adi mail çıktısının da davacının 1.000.000 USD kalan sözleşme borcu olduğunu belgelediğini, sözleşmeye göre bu kadar yüksek tutarda borçlu olan davacının tapu tescil talebinin kalan borç ödenmeden yerine getirilmesinin mümkün olmadığını, Bilirkişi raporundaki defterlere ilişkin teknik değerlendirmelerle, incelemeye sunulan defterler arasında, teknik tespit yönünden önemli uyumsuzluklar olduğunu, gerekçeli kararda belirtilen düzeyde ve sayıda defterlerin boş olduğu iddiasını kabul etmediklerini, bu konudaki itirazlarının yerel mahkeme tarafından dinlenmeden ve teyit edilmeden reddedildiğini, bilirkişilerin bazı defterler üzerindeki tespit ve yorumlarının açıkça hatalı ve fiili duruma aykırı olduğunu, mahkemece itirazlarına rağmen işbu uyumsuzluk ve eksiklikler giderilmeden karar verildiğini, yine bilirkişi raporunda 2011 yılı defterlerinin ibraz edilmediği belirtilmiş ise de defterlerin saklama yükümlülüğünün sona erdiğini,Yerel mahkeme tarafından, bilirkişi raporuna atıf yapılarak tamamen yanlış bir hukuki yorumla müvekkil şirketin “çok cüzi ödemeler” yaptığı ve mevcut ödemelerini tatil ettiği ifade edilmekte ise de mahkemeye ibraz edilen 23/05/2022 tarihli beyan dilekçesi ve dekont eklerinden açıkça görüleceği üzere sadece 2022 yılının Nisan ve Mayıs aylarında 1.600.000,00 TL üzerinde vergi ve SGK borcu ödendiğini, yine ilgili vergi dairelerinin verdiği “borçsuzdur” yazılarının dilekçe ekinde sunulduğunu, tüm mükelleflerin af beklediği ve ödemeleri ertelendiği bir dönemde müvekkili şirket tarafından yapılan bu miktarda ödemenin cüzi bir ödeme olarak kabul edilemeyeceğini, bu bağlamda müvekkili şirketin ödemelerini tatil ettiğinden bahsetmenin hukuken, madden ve ticari teamül açısından mümkün olmadığını, yine yasal olarak öncelikli alacak olan çalışan-işçi maaşlarıyla, inşaat yüklenici giderleri, üçüncü şahıs alacaklarının ödendiğini, müvekkilinin faaliyetine devam ettiğini, ödemelerini tatil etmediğini, Müvekkilinin; alacak tutarlarının çok üstünde, doğrudan ticarete konu çok değerli taşınmaz mal varlıkları olduğunu, bilirkişi raporunda inşaat bitirme oranlarının ve müvekkilinin malvarlığında bulunan gayrimenkullerin değerlerinin dahi tespit edilmediğini, davada dinlenen ve gerekçeli kararda atıf yapılan tanık beyanlarının hukuken geçersiz olduğunu, mahkemece davacı tanıklarının asılsız ve tek taraflı beyanları esas alarak hukuken hatalı değerlendirmeler yapıldığını, davacı tanığı … ile davacı arasında menfaat birlikteliği, işçi-işveren ilişkisi olduğunu, diğer tanık … ise davacının eşi olduğunu, Davacı anlatımlarına göre sözleşmenin 27/04/2011 tarihinden önce imzalandığını, adi şekilde tanzim edilmiş, hukuken geçersiz ve şekli koşulları dahi tamamlanmış, tarihsiz olmakla beraber en iyi yorumla/ihtimalle üstünden 11 seneden fazla zaman geçmiş olan sözleşmelerin 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olması nedeniyle zamanaşımı itirazlarını ileri sürmelerine rağmen mahkemece hatalı değerlendirme yapıldığını, Davaya konu edilen adi şekilde tanzim edilen sözleşmelerde davacı ve kefil olarak ifade edilen dava dışı üçüncü kişinin (Tanık …) imzası olmadığının doğrudan davacı yan tarafından sunulmuş olan eklerle sabit olduğunu, davacı yan tarafından dosyaya ibraz edilen (3) no’lu tarihsiz sözleşme yönünden, sözleşmede ve haksız alacak iddiasına konu edilen çeklerde imzası bulunmadığı için, davacının taraf sıfatı olmadığını, çeklerde sadece dava dışı üçüncü şahıs kefil tanık … imzası bulunduğundan dolayı, alacak tartışması yönünden davacının huzurdaki davayı ikame etmekte bir hukuki yararı olmadığını, Fotokopi sözleşmelerin üzerindeki müvekkil şirketi temsilen atıldığı iddia edilen imzanın hangi gerçek kişi tarafından imzalandığının anlaşılamadığını, imzalayan kişinin ismi-soyadı yazmadığı gibi, şirket kayıtlarıyla ve imza yetkililerinin imza örnekleriyle uyumlu/benzer bir görsele ulaşılamadığını, imzanın çok uzun yıllardır imza yetkilisi ve hakim ortağı …’e ait olmadığını ancak bu yöndeki itirazlarının da mahkemece değerlendirilmediğini, Huzurdaki davada İİK 177.maddede ve diğer ilgili maddelerde belirtilen şartların ve yasal unsurların hiçbirinin oluşmadığını, davacının akdi alacak ve akde aykırılık iddiaları tartışılmadan, müvekkilinin malvarlığı tespit edilmeden, depo kararı verilmeden hatalı hüküm tesis edildiğini beyan ederek, müvekkili şirket hakkında verilen iflas kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE: İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır.Dava, davalıların ödemelerini tatil ettiği ve hileli muamelelerde bulunduğu iddiasına dayalı 2004 sayılı İİK’nun 177. maddesi uyarınca açılan iflas davasıdır.İİK’nın 177.maddesinde; “Aşağıdaki hallerde alacaklı evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi borçlunun iflasını isteyebilir.1-Borçlunun malum yerleşim yeri olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle kaçar, alacaklıların haklarını ihlal elen hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoliyle yapılan takip sırasında mallarını saklarsa;2-Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa;3-308 inci maddedeki hal varsa;4-İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse; Türkiye’de bir yerleşim yeri veya mümessili bulunan borçlu dinlenmek için kısa bir müddette mahkemeye çağırılır.Bu Kanunun 178 inci maddesinin ikinci fikrası burada da uygulanır.” hükmü yer almaktadır.İflas davasında yetkili mahkeme, İİK’nın 154/3 maddesi uyarınca borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret mahkemesidir. Bu yetki, kamu düzenine ilişkin ve kesin olup dava şartıdır. Davalı şirketin muamele merkezi Ataşehir/İstanbul olup, dava görevli ve yetkili mahkemece açılmıştır.Davacı tarafından iflas avansı yatırılmış, mahkemece yasal ilanlar yapılmış, şirket yetkilisinin beyanı alınarak yukarıda yazılı gerekçelerle İİK m.177, fıkra I, bent.2 hükmüne göre davalı şirketin iflasına karar verilmiştir. İİK’nın 177.maddesi 1. fıkra 2. bent hükmüne göre iflas kararı verilebilmesi için iflas talep eden davacının alacaklı sıfatının bulunması ve iflası istenen borçlunun mevcut borçları yönünden genel bir ödeyememe hali içerisinde bulunması gerekmektedir.
Gayrimenkul Satış Sözleşmeleri Davacı ile … San. Tic. Ltd. Şti. arasında, “Proje Üzerinden Gayrimenkul Satış Sözleşmesi – Sözleşme No:3” ve “Proje Üzerinden Gayrimenkul Satış Sözleşmesi – Sözleşme No:4” başlıklı iki ayrı sözleşme düzenlenmiştir. Sözleşmelerde davacı “Müşteri”, davalı ise “…” olarak anılmaktadır. Davacı Müşterinin kefili olarak … , …’nın kefili olarak … gösterilmiştir. Her iki sözleşmeye konu projenin “…” olduğu, 3 no.lu sözleşmenin konusunun; …, …, … … pafta, … ada, … parsel sayılı taşınmazda inşaa edilecek olan 4 (dört) normal katlı 8 (sekiz) daireli projenin birinci normal katında, girişe göre sağ tarafta yer alacak olan 3 no’lu dairenin/bağımsız bölümün satışına, 4 no.lu sözleşmenin konusunun; yine aynı taşınmazda inşaa edilecek olan 4 (dört) normal katlı 8 (sekiz) daireli projenin birinci normal katında, girişe göre sol tarafta yer alacak olan 4 no’lu dairenin/bağımsız bölümün satışına ilişkin olduğu belirtilmiştir. 3 no.lu sözleşmenin “Satış Bedeli Ve Ödeme Planı” başlıklı 6.maddesinde; “a) Söz konusu gayrimenkulün toplam satış bedeli 550.000 EURO (beş yüz elli bin EURO) + KDV’dir. İşbu sözleşmenin imzalanması ile eşzamanlı olarak Müşteri 50.000 EURO (ellibin EURO) peşinat vermiştir. Müşteri aynı zamanda işbu sözleşmenin imzalanması ile eşzamanlı olarak …’ya aşağıda dökümü verilen toplam 220.000 USD (ikiyüzyirmibin Amerikan Doları) tutarında iki adet dolar çeki vermiştir. Bu çeklerin dökümünü içeren tutanak taraflarca ek olarak karşılıklı imza altına alınmıştır.* 24/08/2011 Tarihli … Beşiktaş Şubesine ait Müşterinin şahsi cirosuna havi 70.000 USD/Amerikan Doları (yetmişbin USD/Amerikan Doları) tutarlı dolar çeki * 13/10/2011 Tarihli … Beşiktaş Şubesine ait Müşterinin şahsi cirosuna havi 150.000 USD/Amerikan Doları (yüzellibin USD/Amerikan Doları) tutarlı dolar çeki Kalan Bakiye 348.111 EURO (üçyüzkırksekizbinyüzonbir EURO) + Toplam satış bedeli KDV’si, … tarafından Müşteriye dairenin teslimi ile eş zamanlı olarak aynı gün Müşteri tarafından …’nın … Bankası …. IBAN no’lu hesabına ve/veya … yetkilisine makbuz karşılığında elden ödenecektir…” 4 no.lu sözleşmenin “Satış Bedeli Ve Ödeme Planı” başlıklı 6.maddesinde; “a) Söz konusu gayrimenkulün toplam satış bedeli 550.000 EURO (beş yüz elli bin EURO) + KDV’dir. İşbu sözleşmenin imzalanması esnasında Müşteri aşağıda dökümü verilen toplam 725.000 USD/Amerikan Doları (yedi yüz yirmi beş bin USD/Amerikan Doları) tutarında aşağıda dökümü verilen dört adet çek vermiştir. Bu çeklerin dökümünü içeren tutanak karşılıklı taraflarca ek olarak imza altına alınmıştır. * 27/04/2011 Keşide Tarihli 200.000 USD Bedelli Müşterinin şahsi cirosuna havi 200.000 USD/Amerikan Doları (iki yüz bin USD/Amerikayri Doları) tutarlı dolar çeki * 11/05/2011 Keşide Tarihli 200.000 USD Bedelli Müşterinin şahsi cirosuna havi 200.000 USD/Amerikan Doları (iki yüz bin USD/Amerikan Doları) tutarlı dolar çeki * 18/05/2011 Keşide Tarihli 200.000 USD Bedelli Müşterinin şahsi cirosuna havi 200.000 USD/Amerikan Doları (iki yüz bin USD/Amerikan Doları) tutarlı dolar çeki * 22/06/2011 Keşide Tarihli 125.000 USD Bedelli Müşterinin şahsi cirosuna havi 125.000 USD/Amerikan Doları (yüz yirmi beş bin USD/Amerikan Doları) tutarlı dolar çeki Kalan Bakiye 46.000 EURO (kırk altı bin EURO) + Toplam satış bedeli KDV’si … tarafından Müşteriye daire teslimi ile eş zamanlı olarak aynı gün Müşteri tarafından …’nın … Bankası …. IBAN no’lu hesabına ve/veya … yetkilisine makbuz karşılığında elden ödenecektir…” hükümlerine yer verilmiştir. Her iki sözleşmenin “Teslim Süresi Ve Cezai Şart” başlıklı 7.maddesinde; “Söz konusu bağımsız bölüm/daire 30/04/2012 tarihinde teslim edilecektir. Eğer mücbir sebepler oluşursa bu süreye 6 ay ilave edilebilir. Ancak mücbir sebep olmasa dahi 30/04/2012 tarihinde bağımsız bölümün/dairenin teslimi gecikir ise … (altı) aylık opsiyon süre kullanmak ve süreyi uzatmak hakkına sahiptir, böyle bir durumda … daire sahibinin mağduriyetini gidermek için Müşteriye bağımsız bölümün/dairenin aylık rayiç kira bedeli 2.000 USD kira bedeli ödemeyi kabul eder.””Sözleşmenin Feshi Ve Cezai Şartlar” başlıklı 11.maddesinde; “…MÜŞTERİ ise; a-MÜŞTERİ sorumluluklarını yerine getirdiği halde, …’nın tapu devrini yapmaması, b-…’nın, teslim süresinde gayrimenkulu teslim etmemesi ve opsiyon süre bitiminden sonraki 6 ay boyunca kira bedelini ödememesi c-Hatalı imalat ve malzeme kullanımında; … gerekli değişiklik ve düzenlemeleri yapmaması hallerinde,Müşteri iş bu sözleşmeyi tek taraflı ve haklı olarak fesh edebilir.İşbu maddede belirtilen sınırlı ve muayyen şartlar dışında hiçbir şekilde bu sözleşmenin tek taraflı feshi söz konusu değildir ve yapılan tüm tek taraflı fesihler haksız fesih sayılır.Taraflardan herhangi biri mağdur olması nedeniyle yukarıda belirtilen muayyen şartlarda sözleşmeyi tek taraflı olarak feshetmek istediği takdirde mağdur olan taraf diğer tarafa mağduriyetini belirten ve aksaklığın en geç 15 (onbeş) gün içerisinde belirtilen süre içersinde giderilmesini talep edecek ve verilen bu süre içersinde mağduriyetinin giderilmemesi halinde yapacağı ikinci bir bildirimle sözleşmeyi haklı olarak derhal ve tek taraflı fesh edecektir.Sözleşmenin Müşteri tarafından haklı olarak ve tek yanlı fesh edilmesi ve/veya sözleşmenin … tarafından haksız şekilde fesh edilmesi halinde Müşteriye fesih anına kadar yapmış olduğu ödemeler fesih tarihinden itibaren en geç 45 (kırkbeş) gün içersinde iade edilecek ve Sözleşme başlangıcından fesih tarihine kadar olan Müşteri’nin yapmış olduğu ödemelerin %5’i (yüzde beşi) … tarafından Müşteri’ye cezai şart olarak ödenecektir. Ayrıca ödeme tarihleri esas alınarak ödeme tarihine kadar yasal faiz ve avukatlık ücreti tahakkuk ettirilecektir. Müşteri işbu maddede belirtilen cezai şart dışında …’dan faiz, tazminat, yoksun kalınan kar, menfi müspet zarar, doğrudan dolaylı zarar, eksik rant ve/veya herhangi bir ad altında hiçbir hak, alacak ve tazminat talebinde bulanamayacağını gayri kabili rücu olarak kabul beyan ve taahhüt eder.””Şahsi Kefalet” başlıklı 15.maddesinde; “İşbu sözleşmeden doğan … ile ilgili edimlerin/…’nın edimlerinin ifasının tamamına, …’nın işbu sözleşmeden doğan borçlarının ve yükümlülüklerinin tamamına … tüm şahsi malvarlığı ile müşereken ve müteselisilen kefil olduğunu gayri kabili rücu olarak kabul ve beyan eder.İşbu sözleşmeden doğan Müşteri ile ilgili edimleri/Müşterinin edimlerinin ifasının tamamına, Müşterinin işbu sözleşmeden doğan borçlarının ve yükümlülüklerinin tamamına … tüm şahsi malvarlığı ile müşereken ve müteselisilen kefil olduğunu gayri kabili rücu olarak kabul ve beyan eder.” hükümleri yer almaktadır.İhtarnameler Davacı vekili tarafından Beyoğlu …. Noterliği’nden keşide edilen 02/04/2018 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarname ile; Keşideci müvekkili ile muhataplardan … hakim ortağı olduğu ve 31/12/2012 tarihinde unvan değişikliği ile … San. Ve Tic. A.Ş.ismini alan … San. Ve Tic. Ltd. Şti’nin … İli, … İlçesi, … Mah. Pafta … Ada … ve … parselde inşaatına başladığı dört normal katlı sekiz daireli projenin birinci normal katında girişe göre sağ tarafta yer alacak 3 nolu daire ve sol tarafta yer alacak 4 nolu dairenin haricen satımı konusunda anlaştıklarını, tüm bedelin satıcıya muhtelif tarihli çeklerle ödendiğini, sözleşmede konutların bitmiş halde 30/04/2012 tarihinde teslim edileceğinin imza altına alındığını, mücbir sebepler dolayısı ile 6 aylık süre ilave edilebileceği sözleşmeye yazılmakla bu halde dahi son teslim tarihinin 30/10/2012 olduğunu, bu tarihten itibaren cezai şart olarak aylık daire başı 2.000 USD kira ödenmesinin kararlaştırıldığını, bugüne kadar satışa konu 2 daire teslim edilmediği gibi kira bedellerinin de ödenmediğini, 65 Ay X (2 X 2000 USD) = 260.000 USD kira bedelinin işbu ihtarnamenin muhataplara tesliminden itibaren 7 gün içinde ödenmesi ve sözleşmeye konu 2 dairenin tapularının sicilden devri gerektiğini, aksi takdirde yasal yollara müracaat edileceğini ihtar etmiştir. Davalı şirket adına … tarafından Beşiktaş …. Noterliği’nden keşide edilen 06/04/2018 tarih ve … yevmiye no.lu cevabi ihtarname ile; Beyoğlu … Noterliği’nin … yevmiye no’lu 02/04/2018 tarihli ihtarnamesinde belirtilen talebin, taraflar arasında imzalanmış olan sözleşmeye aykırı olduğunu, kötü niyetli muhatabın akde ve yasaya aykırı cezai şart ve kira alacağı taleplerini kabul etmediklerini, şirketin akdi sorumluluklarını yerine getiren ve yasa ile mevzuata uygun davranan basiretli bir tacir olup ihtarnamedeki tüm taleplere ve ihtarname muhteviyatına itiraz ettiklerini ayrıca … isimli şahsın hiçbir zaman şirket hakim ortağı ve/veya ortağı olmadığını, bu iddiaların asılsız ve kötüniyetli olduğunu ihtar etmiştir.
Tanık beyanları;Davacı tanığı …; “Ben davacı … eşi … beyle satın almış oldukları dairelerin yerini ve inşaatını görmek üzere 4-5 kez gittik, inşaatı gezdiğimiz dönemde oradaki yetkililer … beye almış oldukları dairelerin yerlerini, ne şekilde yapacaklarını anlatıyorlardı, hatta önce 4 katlı bir bina yapılacağını duymuştum, daha sonra proje değişikliği olduğunu söylediler, son haliyle ne şekilde bina oturtulacağını bilmiyorum ancak bizim inşaat her gidişimizde davacı tarafa sattıkları dairelerin yerini ve niteliklerini anlattılar, aralarındaki diğer işlemleri bilmiyorum, davalı tarafın hileli muamelede bulunup bulunmadığını bilemiyorum.”,Davacı tanığı … ; “Ben davacının eşiyim Türkmenistan’da inşaat işleriyle uğraşıyorum eşim adına davaya konu 2 adet daireyi almak üzere bir arkadaşım vasıtası ile tanıştığım … ile görüştüm kendisi bana tapu kaydının belirttiği şekilde eski bir apartmanın bulunduğu yeri gösterdi oraya güzel bir apartman yapacağını söyledi, 2011 yılında Satış Vaadi Sözleşmesi yapıldı, ben o tarihte … firmasının toplam 950.000 USD tutarlı çekini …ya verdim, bu çek bedellerinin bankadan … tahsil etmiştir, gelişen zaman içerisinde … bana dava konusu yerdeki diğer apartmanlardan da satın alacağını, büyük bir proje hazırladığını, oraya site şeklinde havuzlu, yeşil alanlı, fitness ve diğer sosyal imkanları olan bir inşaat yapmayı düşündüğünü söyledi, ben ve eşim kendisinin bu söylemine itibar ederek inşaatı bitirip teslim etmesi konusunda aceleci davranmadık, devam eden süreçte yapacağı taşınmaz 4 katlı olarak projede görülmekte iken kendisi 5 katlı yapmayı planladığını bu yüzden Beykoz Belediyesi ile bazı sorunları halletmesi gerektiğini söyledi ve inşaat süreci uzamaya devam etti, sonra belediye ile ilgili işleri hallettiğini söyleyerek oraya temel atma işlemini yaptı, yaklaşık 14-15 bloklu bir site inşaatına başladı, inşaatın kabasını tamamladılar, daha sonra ben ve oradan daire satın alan diğer kişileri … çağırarak projenin yeni durumu ile ilgili bilgi verdi, sonrasında … … ilgisinin kalmadığı gibi bir söylentiler ortaya çıktı, … ile görüştük, inşaatın niteliğinin değiştiğini anlaştığımız tarihe göre daha değerli hale geldiğini metrekarenin büyüdüğünü belirerek bizden ekstra para istendi, ancak biz vermedik, Satış Vaadi Sözleşmesi yapıldığında 3 sene içinde bitireceklerini vadetmişlerdir, ancak aradan geçen süreçte halen teslim edilen yada tapusu verilen herhangi bir taşınmaz yoktur, devam eden süreçte … inşaatın … Banka olan kredi borcunu ödeyemediğini, bu kredi borcunun … isimli kişinin temlik aldığını, temlik aldıktan sonra inşaatı onun tamamlayacağını diğer daire sahiplerinden duydum, ayrıca … da bu konuyu bize kendisi anlattı, hatta taşınmaz satın alan bazı kişilerden ekstra para istenmiş ancak halen inşaata ilişkin bir gelişme yoktur.” şeklinde beyanda bulunmuştur. Bilirkişi raporu; Mahkemece SMMM …, İnşaat Mühendisi … ve Hukukçu Öğretim Üyesi Prof. Dr. …’den alınan 16/09/2022 tarihli bilirkişi heyet raporunda özetle; Davalı şirket ticari defter kayıtlarında, davalı şirketin davacıya 340.01.E001 hesapta 502.870,00 TL, 340.01.E002 hesapta 502.365,00 TL olmak üzere toplam 1.005.235,00 TL borçlu durumda bulunduğu, davalı şirketin davacıya herhangi bir ödeme kaydına rastlanmadığı, davalı şirketin 27/12/2021 dava tarihi itibariyle davacıya 1.005.235,00 TL borçlu olduğu, Davalı şirketin 2018 – 2019 – 2020 – 2021 yıllarına ait defteri kebir defterleri incelendiğinde, davalı şirketin 2020 yılında 100-Kasa hesabından 5.189,23 TL masraf ödemesi yaptığı, 102-Banka hesaplarında banka virman kayıtları bulunduğu, 2021 yılında 100-Kasa hesabından 104.02 TL masraf ödemesi yaptığı, 102-Banka hesaplarında herhangi bir ödeme kaydı bulunmadığı, Davalı şirketin 100-Kasa hesabında 01/01/2020 tarihinde 273.234,16 TL, 31/12/2020 tarihinde 277.234,16 TL, 01/01/2021 tarihinde 277.038,27 TL, 31/12/2021 tarihinde 276.934,25 TL nakdi mevcut olduğu, Davalı şirketin 102-Bankalar hesabında 01/01/2020 tarihinde 419.960,87 TL, 31/12/2020 tarihinde 420.152,98 TL, 01/01/2021 tarihinde 420.152,98 TL, 31/12/2021 tarihinde 420.152,98 TL bankada nakit mevcudu olduğu, Davalı şirketin 2020 ve 2021 yıllarına ait 100-Kasa ve 102-Bankalar hesabı hareketleri incelendiğinde, şirketin cüzi tutarlarda masraf ödemelerinin dışında alacaklılara herhangi bir ödeme yapılmadığı, bu nedenle, davalı şirketin ödemelerini durdurmuş olduğunun kabulü gerektiği, Dinlenen tanık beyanlarından, satış vaadi sözleşmesi yapıldığı, inşaatın 3 sene içinde bitirileceğinin kararlaştırıldığı, ancak aradan geçen süreçte halen teslim edilen ya da tapusu verilen herhangi bir taşınmaz olmadığı, davalı …’ın … olan kredi borcunu ödeyemediği, bu kredi borcunu … isimli kişinin temlik aldığı ancak halen inşaatta ilişkin bir gelişme olmadığı ve davalı firmanın ödemeleri tatil etmiş olduğu, Davalı şirketin kayıtlarında dava tarihi itibariyle davacıya 1.005.235,00 TL borçlu gözükmekte olup, her ne kadar davacı taraf ödenen çeklerin bedeli olan 945.000,00 USD, 3 no’lu sözleşmenin peşinat bedeli olan 50.000,00 EURO ile kira bedeli ve cezai şart alacaklarının toplamı kadar alacaklı olduğunu iddia etmekte ise de huzurdaki davanın niteliği itibariyle davacının alacağının net tutarının hesaplanmasına gerek olmadığı, zira huzurdaki davanın açılabilmesi için bir miktar alacağın bulunması yani “alacaklı” sıfatına sahip olunmasının yeterli olduğu, her ne kddar davalı şirket, davacının alacağının zamanaşımına uğradığını iddia etmekte ise de taraflar arasındaki sözleşmede dairelerin teslim tarihinin 30/04/2012 olarak kararlaştırıldığı ve huzurdaki davanın 27/12/2021 tarihinde açıldığı nazara alındığında, 10 yıllık zamanağımı süresinin dolmadığı,Dosya kapsamındaki veriler üzerinden, borçlunun alacaklıların haklarını ihlal eden hileli muamelelerde bulunduğuna dair somut bir tespitte bulunulamadığı için davalı şirketin ödemelerini tatil edip etmediği hususunun değerlendirilmesi gerektiği, İİK m.177 hükmünde iflas sebebi olarak öngörülen ödemelerin tatil edilmesi, borçlunun muaccel borçlarını sürekli ve genel nitelikte ödeyememesi durumu olup ödemelerin tatilinden söz edebilmek için genellik ve süreklilik gerektiği, borçlu muaccel ve çekişmesiz borçlarını ödeyemiyor ve bu husus geçici bir duruma dayanmıyor ise, borçlunun ödemelerini tatil ettiği sonucuna ulaşılacağı, ödemelerin tatil edildiğinin kabulü için borçlunun borca batık olmasının da gerekmediği, aciz haliyle benzeşen ödemelerin tatilinde borçlunun, borcu ödeyecek nakit kaynaklardan yoksun olduğu,Dosyada bulunan belgeler incelendiğinde, davalı şirket hakkında alacaklıları tarafından başlatılan ve ayrıntısı raporda belitilen 26 icra takip dosyasının bulunduğu, Mahkemece ilgili icra dairelerinden dosyaların derdest olup olmadığı hakkında bilgi verilmesinin istenildiği, listelenen dosyaların kapalı olduğuna dair bir ifadeye rastlanmadığı, gelen yazılarda kapalı olduğu belirtilen icra dosyalarına ise listede yer verilmediği, incelenen icra dosyalarına göre davalı şirket aleyhine 2017 yılı itibariyle yoğun bir şekilde icra takiplerine girişildiği, bu icra takiplerine konu alacaklar arasında 138,28 TL gibi cüzi meblağlar bulunduğu gibi 181.619.030,69 TL gibi yüksek meblağlar da bulunduğu anlaşılmakla, davalı şirketin ödemelerini tatil ettiği sonucuna varıldığı yönünde görüş bildirilmiştir. Davalı vekilinin istinaf taleplerinin değerlendirilmesi;Davalı vekilinin Mahkeme Başkanı … yönünden itirazları incelendiğinde; HMK’nın 34.maddesinde hakimin yasaklılık halleri düzenlenmiştir. HMK’nın 353/1.a.1 bendinde “Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması” ise istinaf incelemesi sırasında kaldırma sebepleri arasında sayılmıştır. Davalı şirketin grup şirketi olduğu ifade edilen …A.Ş.’den taşınmaz satın alınması HMK’nın 34.maddesinde düzenlenen yasaklılık hallerine girmemektedir. Davalı şirket ile Mahkeme Başkanı arasında ihtilaf olduğuna dair herhangi bir delil de ibraz edilmediği, sadece gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin dosyaya sunulduğu ayrıca ileri sürülen hususların yargılama aşamasında dile getirilmesi, “hakimin reddi” prosedürünün işletilmesi mümkün iken bu yönde bir işlem yapılmadığı, bu nedenle HMK’nın 353/1.a.2 bendinde düzenlenen “İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması” hükmünün de somut olayda uygulanmasının mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır. Yine aynı gerekçelerle, bilirkişiler … ve … hakkında da itirazlar ileri sürülmüş ise de, bu kişilerin de … A.Ş.’den taşınmaz satın alınmasına dair gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin ibraz edildiği, ihtilafa yönelik bir delil sunulmadığı gibi, inşaat mühendisi bilirkişinin dosyada teknik bir değerlendirmesinin olmadığı, mali bilirkişinin ise defter incelemesi yaptığı, ancak raporda yer alan tespitlerin doğru olmadığını gösterir bir delilin de davalı tarafça ibraz edilmediği, ihtilaf yaşandığı ve bilirkişilerin huzurdaki dosyada objektif olarak değerlendirme yapmasının mümkün olmadığı yönündeki iddiaların soyut nitelikte kaldığı anlaşılmaktadır. Dava konusu sözleşme; “maketten satış” veya “projeden satış” şeklinde adlandırılan, mülga 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’da “kampanyalı satış” olarak düzenlenen, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’da ise “ön ödemeli konut satış sözleşmesi” olarak adlandırılan sözleşmeden kaynaklanmaktadır.Sözleşmelerin hangi tarihte düzenlendiği belli değil ise de en geç 27/04/2011 tarihinde düzenlendiği zira sözleşmede yer verilen 27/04/2011 keşide tarihli çekin aynı tarihte bankaya ibraz edildiği tespit edilmiştir. 4077 sayılı Kanun’un “Kampanyalı Satış” başlıklı 7.maddesinde; “Kampanyalı satış, gazete, radyo, televizyon ilanı ve benzeri yollarla tüketiciye duyurularak düzenlenen kampanyalara iştirakçi kabul edilmesi ve malın veya hizmetin daha sonra teslim veya ifa edilmesi suretiyle yapılan satımdır… Kampanyayı düzenleyen, kampanyalı satışlarda düzenlenecek yazılı sözleşmede, 6/A maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen bilgilere ek olarak “kampanya bitiş tarihi” ve “mal veya hizmetin teslim veya yerine getirilme tarih ve şekli”ne ilişkin bilgileri de içeren sözleşmenin bir nüshasını tüketiciye vermek zorundadır.Sözleşmede aksi kararlaştırılmadıkça, ön ödeme tutarı, mal veya hizmetin satış bedelinin yüzde kırkından fazla olamaz. Kampanyalı satışlarda malın teslim ya da hizmetin ifa süresi on iki ayı aşamaz. Konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar için bu süre otuz aydır…”, Yine 6502 sayılı Kanun’un “Ön Ödemeli Konut Satış Sözleşmeleri” başlıklı 40.maddesinde; “(1) Ön ödemeli konut satış sözleşmesi, tüketicinin konut amaçlı bir taşınmazın satış bedelini önceden peşin veya taksitle ödemeyi, satıcının da bedelin tamamen veya kısmen ödenmesinden sonra taşınmazı tüketiciye devir veya teslim etmeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmü yer almaktadır.Sözleşme uyarınca taşınmazların 30/04/2012 tarihinde teslim edileceği, mücbir sebep halinde 6 ay süre ilave edileceği kararlaştırılmış olup, her ne kadar dosyaya yansıyan bir mücbir sebep yok ise de bu tarih eklendiğinde dahi en geç 30/10/2012 tarihinde teslim edilmesi gerekmektedir. Davanın ise bu tarihten 9 yıl sonra 27/12/2021 tarihinde açıldığı, halen taşınmazların teslim edilmediği sabit olup tahsil edilen bedeller ise iade edilmemiştir. Davacı tarafından 3 no.lu sözleşme kapsamında 50.000 EURO’nun nakit olarak verildiği sözleşmede belirtilmiştir. Yine her iki sözleşme kapsamında davalı tarafa verilen ve toplam bedeli 945.000,00 USD olan 6 adet çekin ise bankalara ibrazı neticesinde tahsil edildiği tespit edilmiştir. Ayrıca, davalı şirket kayıtlarında yapılan inceleme neticesinde, davalı şirketin, davacı ile olan borç-alacak kaydında 340.01.E001 no.lu hesapta 502.870,00 TL, 340.01.E002 no.lu hesapta 502.870,00 TL olmak üzere toplam 1.005.235,00 TL davacıya borçlu olduğu tespit edilmiştir. Bu tespitler karşısında, davacının alacaklı sıfatının bulunduğu sabittir. Davalı vekili; sözleşmede yer alan imzanın şirket yetkilisi ve hakim ortağı … ait olmadığını, kime ait olduğunun ise anlaşılamadığını beyan etmiş ise de yukarıda açıklandığı gibi sözleşmelerin en geç 27/04/2011 tarihinde düzenlendiği, … San. Tic. Ltd. Şti.’ne ait ilan edilen kayıtlar Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin internet sitesinden temin edilerek incelendiğinde (https://www…gov.tr/…) sözleşmenin düzenlendiği tarih itibariyle … şirket ortağı ve yöneticisi olmadığı, şirketin söz konusu tarihte ortaklarının … olduğu, müdürlük görevinin ise … tarafından yerine getirildiği, …’in şirkete, Beyoğlu …. Noterliği’nin 16/11/2012 tarih ve … yevmiye numarası ile tasdikli 05/12/2012 tarihli … no.lu ortaklar kurulu kararı ile ortak olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca davacı vekili tarafından Beyoğlu …. Noterliği’nden keşide edilen 02/04/2018 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarnameye cevaben, davalı şirket adına … tarafından Beşiktaş … Noterliği’nden keşide edilen 06/04/2018 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarnamede, taraflar arasındaki sözleşme kabul edilmiştir. Yine şirket defterlerinde davacının yapmış olduğu ödemeler de kayıtlı olduğundan, davalı vekilinin sözleşmeye yönelik itirazları yerinde görülmemiştir. Davalı vekili zamanaşımı itirazını ileri sürmüş ise de sözleşmeye göre bağımsız bölümlerin en geç 30/10/2012 tarihinde tesliminin gerektiği, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.” hükmüne yer verildiği, davanın ise 27/12/2021 tarihinde açıldığı nazara alındığında zamanaşımı süresinin dolmadığı açıktır. Davalı vekili tarafından, şirketin çok değerli taşınmaz mal varlıkları olduğu, gayrimenkullerin değerlerinin tespit edilmediği ifade edilmiş ise de eldeki talep yönünden malvarlığının rayiç değerinin tespit edilmesine yada borca batık olup olmadığının değerlendirilmesine ise gerek bulunmamaktadır. Mahkemece, davalı şirketin ödemelerini tatil ettiği gerekçesiyle iflas kararı verilmiştir. İİK 177/1.2 bendi uyarınca borçlunun ödemelerini tatil etmiş olması sebebiyle iflas kararı verilebilmesi için borçlunun muaccel hale gelen ve çekişmesiz olan borçlarını ödeyememe hali içerisinde bulunması gerekmektedir. Borçlu, vadesi gelmiş tüm borçlarını uzun süreden beri ödeyemiyor ise borçlunun ödemelerini tatil ettiği kabul edilir. Borçlu ödemelerini tatil ettiğini alacaklılarına açıkça bildirebilir. Ya da borçluya çok sayıda icra takibi başlatılmışsa, icra takipleri neticesinde mallarının büyük çoğunluğu haczedilmişse, borçlu en küçük borçlarını bile ödeyemiyorsa, borçlunun ödemelerini tatil etmiş olduğu sonucuna varılır (Mahmut Coşkun, Konkordato ve İflas, 2. Baskı, sayfa 720).Ödemelerin tatilinin genel nitelikte olması için, mutlaka borçların tümünün ödenmiyor olması şart değildir, bir kısmının ödenmemesi de yeterlidir ancak muaccel bir kaç borcun ödenmemesi, ödemelerin tatili sayılmaz. Ödemelerin tatil edilmiş olmasına ilişkin genellik unsurunda ödenmeyen borçların sayı ve miktarlarına değil borçlunun iş hacmi ve tüm borçlarına nazaran önemli bir bölümünü teşkil edip etmediğine bakılmalı ve her somut olayın özelliğine göre mahkeme tarafından değerlendirme yapılmalıdır. Ödemelerin tatili sebebine dayanarak doğrudan doğruya iflas talep eden alacaklının, dayandığı sebebin gerçekleşmiş olduğu yolunda mahkemede kanaat uyandırmış olması gerekmektedir. Mahkeme, ileri sürülen vakıaların ödemelerin tatili anlamına gelip gelmeyeceğini somut olayın özelliklerine göre takdir edecektir. Yukarıdaki açıklamalar uyarınca borçlu tarafından ödemelerin tatil edilip edilmediği hususu sadece taraflar arasında ilişki ile sınırlı olarak değil genel olarak incelenerek değerlendirilmelidir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 27/05/2009 tarihli 2009/3927 E. 2009/4944 K. sayılı ilamında; “…İcra ve İflâs Kanunu’nun 177/2 hükmü uyarınca, borçlunun ödemelerini tatil ettiğinin kabulü için borçlunun ödeme güçlüğü hâlinde bulunması nedeniyle açık veya zımni iradesiyle genel ve sürekli nitelikte borcunu ödememe durumunda olması gerekir. Vadesi gelmiş borçlarının sayı ve miktar itibarıyla genel olarak ödenmemesi ve bu durumun geçici veya arızi bir mali sıkıntıdan kaynaklanmaması hâlinde borçlunun ödemelerini tatil ettiği sonucuna ulaşılabilir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, alacaklının genel haciz yoluyla yapmış olduğu takip dosyası incelenerek, borçlunun kesinleşmiş icra takibi neticesinde borcunu takip tarihinden dava tarihine kadar ödemediği, borçlu şirketin araçlarından birinin vergi dairesine borcu nedeniyle satılarak paraya çevrildiği belirtilerek borçlunun ödemelerini tatil ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Davalı vekili ibraz ettiği defter ve kayıtlara göre müvekkilinin ödemelerini tatil etmediğini, borçlarını ödediğini, mal alışverişlerinin devam ettiğini savunmuştur. Bu durumda mahkemece, iflası istenen davalı şirketin ticaret sicili kaydının dosyaya celbi ile davalı şirketin ticari defterleri üzerinde ehil bilirkişi incelemesi yaptırılarak, borçlunun ödemelerini yukarıda açıklandığı şekilde genel ve sürekli şekilde tatil edip etmediği araştırılıp, varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.” Mahkemece, bilirkişi raporunda listelenen icra dosyaları yönünden bir inceleme yapılmamış, sadece dosyaların derdest olup olmadığı hususu sorulmuştur. Ancak yukarıda açıklandığı üzere ödemelerin tatil edilip edilmediği, taraflar arasındaki ilişki ile sınırlı olmaksızın, davalı şirketin tüm kayıtlı borçlarının, hakkında başlatılan takiplerinin, açılan davalara ilişkin dosyaların incelenmesi ve değerlendirilmesi neticesinde tespiti mümkündür. Açıklanan hususlarda ayrıntılı inceleme yapılması, ödemelerin tatiline gerekçe gösterilen icra dosyalarının kesinleşip kesinleşmediği, borçlu tarafından ödeme yapılıp yapılmadığının tespit edilmesi, icra takibi itiraza uğramış ise dosya akıbetlerinin araştırılması, davalı vekilinin SGK ve vergi borçları ile inşaat yüklenici giderleri, üçüncü şahıs alacaklarının ödendiği hususlarında beyanları da dikkate alınarak ticari defter ve kayıtlarında ayrıntılı inceleme yapılması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden, davalı … Anonim Şirketi vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 2-Davalı … Anonim Şirketi vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/907 E. 2022/774 K. sayılı 12/10/2022 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,4-Davacı tarafça yatırılan istinaf başvuru ve karar harçlarının talep halinde ilk derece mahkemesince davacı tarafa iadesine, 5-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, 6-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince davalı tarafa iadesine, 7-Tarafların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,8-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,9-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 06/12/2023