Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2023/437 E. 2023/857 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/437
KARAR NO: 2023/857
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/885
KARAR NO: 2022/850
DAVA TARİHİ: 29/01/2013
KARAR TARİHİ: 13/10/2022
DAVA: Alacak (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 31/05/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin, araçlar için alarm ve takip sistemleri satışı, kiralaması, montajı ve satış/kiralama sonrası 7/24 izleme hizmetleri sunduğunu, davalı şirketin ise kendisine üye olan firmaların ihtiyaçlarını tek bir merkezde toplayıp, üye firmalar arasında çeşitli ihtiyaçların giderilmesi için yapılan anlaşmalara bir nevi aracılık ettiğini, Taraflar arasında 20/08/2009 tarihinde bir protokol akdedildiğini, protokol gereğince davalı şirket kendisine üye olan firmaların araç takip sisteminden yararlanmasını sağlarken, aynı zamanda müvekkilinin davalı yan için özel olarak belirlemiş olduğu çok düşük fiyat tarifesine ekleyeceği kar payı ile kar elde etmeyi hedeflediğini, müvekkilinin ise, bu kadar düşük kar marjı ile “sürümden” kazanma amacı taşıdığını, Protokol uyarınca davalının kendi üyelerine sunulacak araç takip hizmetleriyle ilgili finansal konularda, müşteriler ile doğrudan ilişki halinde olup tahsilatları yaparak protokolün 2-A.1 maddesinde belirlenen bedelleri müvekkili şirkete ödeyeceğini, davalının ayrıca üyeler sunulacak hizmetler ile ilgili bedellerden ve “müşteri üyeler” kaynaklı meydana gelebilecek tüm aksaklıklardan ve müvekkili şirkete teslim edilmesi gereken ama teslim edilmeyen cihazların bedelinin tazmininden, müşteriler ile akdedilen sözleşmelerdeki taahhütlerden doğrudan sorumlu olmayı yüklendiğini, Cari hesap ekstresine göre müvekkilinin, müşterilere vermiş olduğu hizmetlerin bedeli olarak, bunun yanı sıra, cihaz bedeli ve sözleşme gereği tahakkuk eden bedel olarak düzenlenmiş faturalara ilişkin, şu aşamada net olarak belirlenebilen 34.867,71 TL alacağı olduğunu, Müvekkilinin, davalı yan için özel olarak uygulayacağı çok düşük fiyat tarifesi karşılığında, davalının protokolün 2-B maddesine göre tarifi ve koşulları protokolün 2-A.1 maddesinde açıklanan kiralama ve satın alma modelleri ile protokol tarihinden 60 günlük hazırlık süreci geçtikten sonra başlayacak 12 aylık dönem içerisinde 2.000 adet araç takip hizmeti almayı vadettiğini, buna göre taahhüdün gerçekleştirilmesi gereken tarih aralığının 20/10/2009-20/10/2010 olduğunu, ayrıca davalının bu taahhüdünün gerçekleştirmesini kolaylaştırmak için davalı şirket ile bağlantılı dava dışı … AŞ firması ile de davalı ile imzalanan sözleşme hükümlerine tabi bir protokol imzalandığını, davalı ile akdedilen sözleşmenin eki niteliğinde olan bu sözleşme uyarınca dava dışı … şirketi kanalıyla alınan hizmetlerin de davalının 2.000 adetlik taahhüdünden düşüleceğini, ancak bu taahhütler yerine getirilmediğinden müvekkilinin zarara uğradığını, davacı ve dava dışı … şirketi kanalıyla alınan tüm işlerin adetinin 1.001 adet olduğunu, taahhüdün tam olarak yerine getirilmemesi halinde davalının eksik ifa edilen kısmı kadar araç takip sistemini adet bedeli 238 USD + KDV olacak şekilde satın alacağını taahhüt ettiğini, bu durumda davalının 999 adet araç takip sistemi satın alması gerektiğini Davalı dışında müşterilere araç takip sistemi satışı 600 USD + KDV, kiralaması aylık 40 TL + KDV iken davalı müşterilerine satışın 238 USD + KDV, kiralamanın ise aylık 12,35 TL + KDV olarak uygulandığını, Müvekkili şirketin uğramış olduğu zararların;1-Cari hesaba yansıyan ödenmemiş 34.867,71 TL’nin,2-Protokolün 2-B maddesi uyarınca satın alacağı taahhüt edilip alınmayan 999 adet araç takip sistemi satın alınmayacak ise bu nedenle uğranılan zararın,3-Fiyat tablosundaki bedeller ile davalıya özel olarak uygulanan tarifedeki bedeller arasındaki fark nedeniyle müvekkilinin uğradığı zararın,4-Sözleşmenin 2-A.l maddesi uyarınca kiralanan cihazların kiralama süresi bittikten sonra 30 gün içinde iade edilmesi gerektiğinden aynen iadesi yada pert/zayi olmuş ise her bir cihaz için 238 USD + KDV’nin,5-Müvekkilinin, araç takip sistemine ilişkin cihazların tedarikçisi şirketlerle yaptığı anlaşmaları, davalı yanın taahhüdünü göz önünde bulundurarak akdettiği, müşteri ve verilecek hizmet sayısında artış olacağı düşüncesiyle istihdam ettiği işçi sayısını arttırdığı, başka kuruluşlarla benzeri anlaşmalar yapma fırsatını kaçırdığı için uğradığı zararların tazmini gerektiğini, Müvekkilinin doğrudan ve dolaylı olarak uğramış olduğu tüm zararların miktarının ve tazmin bedelinin şu aşamada belirlenmesinin müvekkil şirketten beklenemeyeceğinin aşikar olması karşısında ve karşı yanın da sunacağı belgeler ile her iki yana ait defter ve kayıtlar üzerinde bilirkişi marifetiyle yapılacak inceleme neticesinde zarar miktarı tespit edilebileceğinden; bunun yanı sıra, zararların tazmin bedelinin belirlenmesi hususunda mahkemenin takdir yetkisi bulunduğundan ve takdir edilecek tazmin bedelinin belirlenmesinin yine müvekkili şirketten beklenemeyeceği gerçeği karşısında, HMK’nın 107.maddesine istinaden işbu davanın belirsiz alacak davası olarak ikame edildiği, yapılacak inceleme neticesinde, 34.867,71 TL’nin ve diğer zararların tazmini istemli işbu davanın müddeabih değerinin arttırılabileceği, Davanın, belirsiz alacak davası olarak kabul edilmemesi halinde, davanın HMK m. 109 uyarınca kısmi dava sayılmasını, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak talep ettiklerini, Davalıya taahhütlerini yerine getirmesi için gönderilen ihtara rağmen yükümlülüklerini yerine getirmediğini, müvekkilinin doğrudan ve dolaylı olarak uğramış olduğu tüm zararların miktarının ve tazmin bedelinin şu aşamada belirlenmesi müvekkili şirketten beklenemeyeceği ve bilirkişi incelemesi neticesinde tespit edilebileceği için HMK 107.maddesi uyarınca belirsiz alacak davası olarak şimdilik 34.867,71 TL cari hesap bakiye alacağının en yüksek ticari faizin uygulanması suretiyle davalı yandan alınarak müvekkil şirkete verilmesine ayrıca karşı yanca uğratılan zararların tazmin bedelinin belirlenmesi bu aşamada mümkün olmadığından tüm kayıtlar ve ticari defterler üzerinden yapılacak inceleme neticesinde mahkemece takdiri ile belirlenebilecek olan tazminat bedellerinin en yüksek ticari faizin uygulanması suretiyle tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir.
TALEP ARTIRIM DİLEKÇESİ Davacı vekili 23/11/2020 tarihli talep artırım dilekçesiyle dosyaya sunulan 17/07/2020 tarihli bilirkişi heyeti raporuna göre HMK’nın 107/2 maddesi gereğince davadaki taleplerini artırdıklarını belirterek; 34.867,71 TL cari hesap alacağının davalının temerrüde düştüğü 18/03/2011 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte, 244.426,00 USD taahhüt edilip alınmayan cihaz bedeli ve 51.170,00 USD kira süresi bitiminde teslim edilmeyen cihaz bedeli olmak üzere toplam 295.596,00 USD’nin davalının temerrüde düştüğü 18/03/2011 tarihinden itibaren, taraflar arasındaki protokolün B maddesi gereğince işleyecek aylık %12 akdi faizi ile birlikte,Döviz cinsindeki alacağa ilişkin faiz oranına yönelik işbu taleplerinin kabul edilmemesi halinde davalının temerrüde düştüğü 18/03/2011 tarihinden itibaren, 3095 Sayılı Kanun’un 4/a maddesi gereğince, Devlet Bankalarının Amerikan Doları ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faizi ile birlikte, Faizin başlangıç (18/03/2011) tarihine ilişkin taleplerinin yerinde görülmemesi halinde ise 34.867,71 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte, 295.596 USD’nin dava tarihinden itibaren, 3095 Sayılı Kanun’un 4/a maddesi gereğince, Devlet Bankalarının Amerikan Doları ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iki talebi olup birincisinin cari hesap ekstresine konu 34.867,71 TL’nin ödenmesi ikinci talebi ise belirlenebilecek olan tazminat bedellerinin tahsili olup somut olayda belirsiz alacak davası koşulları oluşmadığından davanın usulden reddi aksi kanaat halinde ise eksik harcın tamamlatılması gerektiğini, Müvekkili şirketin ihale neticesinde söz konusu protokolü imzaladığını ve davacı tarafın kusuru sebebiyle yerine getiremediğini, davacı şirkete TMSF tarafından el konulduğunu, müşterilere imzalatılacak sözleşmelerin sürekli talep edilmesine rağmen müvekkiline gönderilmediğini, protokol 20/08/2009 tarihinde imzalanmasına rağmen sözleşmelerin 03/12/2009 tarihinde gönderildiğini, 12/12/2009 tarihinde sözleşmeler üzerinde uzlaşma sağlandığını, bu nedenle davacı şirket tarafından 4 ay boyunca müvekkili şirkete hizmet verilmediğini, protokolde belirtilen 60 günlük organizasyon sürecinin ise 12/12/2009 tarihinden itibaren başladığını ve 15/02/2010 tarihine kadar organizasyon işlemlerinin sürdüğünü, bu süreç nedeniyle 2009 yılı Ağustos ayında sözleşme imzalandığı sırada araç takip cihazı isteyen ve bekleyen üye firmaların bir çoğunun belirsizlik nedeniyle mağdur olarak başka firmalarla sözleşmeler imzaladıklarını, Protokolün 4.maddesi gereğince davacının iş emri geçirilmesinden itibaren 3 gün içinde cihazların montajını gerçekleştirmesi gerekirken birçoğunda 1 aydan fazla sürdüğünü, kimilerinde 2 ayı bulduğunu, bu aksamaların müşteri memnuniyetsizliğine sebep olduğunu, diğer müşterilerin ise oluşan bu kötü referans nedeniyle cihazı almaktan kaçındıklarını, Protokolde yer almasına rağmen davacı tarafından, talep eden firmalara yakıt sensörü ile ilgili hizmet verilmediğini, yakıt sensörü temin edilemediği için toplam 800’ün üzerinde aracı olan 22 firmaya hizmet verilmediğini, bu nedenle yaklaşık 1.000.000,00 TL gelir kaybına uğradığını, davacı şirketin protokole aykırı olarak firmaların sisteme girişlerini kapattığını, bu durumun ise müşteriler nezdinde güveni sarstığını ve müvekkilinin ticari itibarını zedelediğini, yaşanan aksaklıklar nedeniyle müşterilerden çok sayıda şikayet aldıklarını, davacı şirketin CEO’su … olup aile hakkında basında çıkan olumsuz haberler nedeniyle bir çok üyenin davacı şirketle çalışmaktan vazgeçtiklerini, Açıklanan nedenlerle davacı tarafça sözleşmenin feshinin haksız olduğunu, davacının cari hesap ekstresine göre müşterilere verdiği hizmetin bedeli olarak bunun yanı sıra cihaz bedeli ve sözleşme gereği tahakkuk eden bedel olarak düzenlenmiş faturalara ilişkin 34.867,71 TL alacaklı olduğu yönündeki iddiasının asılsız ve gerçek dışı olduğunu, delil listesinde yer alan bir kısım fatura bedellerinin ödendiğini, bir kısım faturalara ilişkin iş emri müvekkili tarafından verilmediği için faturaların iade edildiğini, verilen hizmetin davacının kusuru ile aksaması nedeniyle müvekkili şirketin taahhüdünün geçersiz hale geldiğini beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…Taraflar arasındaki sözleşme hükümleri ile yetkililer arasındaki e-posta yazışmaları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; 28/03/2022 tarihli bilirkişi kurulu raporu denetime elverişli ve gerekçeli olduğundan; her bir talep dayanaklarıyla irdelenip değerlendirildiğinden, daha önce alınan raporlara göre üstün tutulmak suretiyle mahkememizce benimsenmiş ve hükme esas alınmıştır. Buna göre; en son alınan 28/03/2022 tarihli bilirkişi kurulu raporunda dayanak ve gerekçeleriyle ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, taraflar arasında yapılmış 20/08/2009 tarihli protokol gereğince, üyelik sözleşmelerin davalı tarafa süresinde teslim edilmediği, davalı taraf asgari alım taahhüdünün gereği gibi ifa edilmemesinin davacının kendi kusurundan kaynaklandığı, bu nedenle davacı tarafça sözleşmenin feshinin haklı nedenlere dayanmadığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafın cari hesap alacağı yönünden yapılan incelemede; en son alınan bilirkişi kurulu raporunda dayanak ve gerekçeleriyle açıklandığı üzere, taraf ticari defter ve kayıtlarına göre davacının davalıdan 12.758,13 TL bakiye cari hesap alacağının bulunduğu, bu miktarı aşan davacı taraf isteminin raporda açıklanan nedenlerle yerine olmadığı anlaşıldığından 12.758,13 TL cari hesap alacağının davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiştir. Davacı tarafa iade edilmeyen cihaz bedellerine ilişkin yapılan incelemede; taraflar arasındaki protokol hükümleri gereğince, davacı taraftan kiralanan mülkiyeti davacıya ait olan cihazların kira süresi bitiminden en geç 30 gün içinde davacıya iadesinin gerektiği, bu yönden davalı taraf müşterileri için davacıdan kiralanan 215 adet ATS cihazının iadesinin usulüne uygun delillerle ispatlamadığı, bu nedenle bahse konu cihaz bedelleri yönünden davalının sorumluluğunun bulunduğu; en son alınan bilirkişi kurulu raporunda dayanak ve gerekçeleriyle açıklandığı üzere, protokolün A.1 maddesi gereğince satış bedeli olan 238 USD x 215 adet cihaz olmak üzere iade edilmeyen cihaz bedeline yönelik davacının davalıdan toplam 51.170 USD alacaklı olduğu, bu miktarı aşan davacı taraf isteminin açıklanan nedenlerle yerinde olmadığı anlaşıldığından 51.170 USD iade edilmeyen cihaz bedelinin davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiştir. Davacı tarafça, asgari alım taahhüdünün ihlali iddiası yönünden yapılan incelemede; en son alınan bilirkişi kurulu raporunda dayanak ve gerekçeleriyle açıklandığı üzere, asgari alım taahhüdünün ihlalinin davacıdan kusurundan kaynaklandığı, bu nedenle eksik cihaz alımından dolayı davalının sorumluluğunun bulunmadığı anlaşıldığından bu yöndeki davacı taraf isteminin reddine karar vermek gerekmiştir. Davacı tarafın diğer talepleri yönünden yapılan incelemede; yukarıda açıklandığı üzere, asgari alım taahhüdünün ifasının davacının kendi kusurundan kaynaklandığından davacı tarafça sözleşmenin feshinin haklı nedenlere dayanmadığı, bu nedenle davacı tarafça iddia olunan davalıya özel fiyat tarifesinden kaynaklı fark bedeli talebinin, işçi sayısının arttırılması ve başka şirketlerle yapma fırsatını kaçırdığı anlaşmalar nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zarar taleplerinin yerine olmadığı anlaşıldığından bu yöndeki davacı taraf istemlerinin reddine…” karar verilmiş,”Davanın KISMEN KABULÜ ile,1-12.758,13 TL cari hesap alacağının dava tarihi olan 29/01/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,2-İade edilmeyen cihaz bedellerine ilişkin 51.170,00 USD’nin dava tarihi olan 29/01/2013 tarihinden itibaren 3095 Sayılı Yasanın 4/a.maddesi gereğince uygulanacak faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,3-Davacının fazlaya ilişkin istemlerinin reddine” dair hüküm tesis edilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Yargılama aşamasında beş ayrı bilirkişi raporu alındığını, mahkemece hükme esas alınan son raporda 5 klasörden oluşan dosya kapsamındaki belgelerin yeterince incelenmediğini, önceki raporlarla arasında çelişki olduğunu, daha önce alınan bir kısım raporlarda davalıya ait defterlerin usulüne uygun tutulmadığı, bir kısmında ise defterlerin usulüne uygun tutulduğu tespit edilmesine rağmen bu çelişkinin giderilmediğini, hükme esas alınan raporda bir kısım faturaların mevcut olmadığı belirtilerek bu eksiklik giderilmeksizin söz konusu faturaların yok sayılarak alacaktan indirim yapıldığını, raporda “davacının sözleşme gereği tahakkuk eden bedel faturası düzenleyemeyeceği” ifade edilerek bu bedeller alacaktan düşülmüş ise ise bu tespitin hatalı olduğunu, ayrıca davalının bu yönde düzenlenen bir kısım faturaları da ödediğini, bilirkişilerin davalı beyanlarına göre rapor tanzim ettiğini, davalı bir kısım araçlara ilişkin iş emri vermediğini iddia etmesine rağmen bu araçların ek araç dilekçeleri ile müvekkiline bildirdiğini ve ATK hizmet sözleşmesine dahil edildiğini, dosyaya sunulan her raporda müvekkilinin cari hesap alacağı farklı hesaplandığı gibi raporlar arasındaki bu çelişkinin de giderilmediğini, raporda bir kısım faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olmadığı ve iade edildiği ifade edilmiş ise de 8 günlük sürede iade edilip edilmediğinin denetlenmediğini, alım taahhüdü konusundaki ihlalin müvekkilinden kaynaklanmadığını, sözleşmelerin 03/12/2009 tarihinde gönderilmesi sebebiyle taahhüdün bu tarihten itibaren başlayacağının kabul edilmesi halinde dahi 12 aylık sürede 03/12/2010 tarihinde kadar taahhüt yerine getirilmesi gerekirken davalının 18/04/2011 tarihine kadar taahhüdün yarısını dahi yerine getirmediğini, davalının grup şirketi olan … dahil 20/10/2010 tarihine kadar 548 ve 20/10/2010 tarihinden sözleşmenin feshedildiği 18/04/2011 tarihine kadar 425 olmak üzere toplam 973 araca ATS cihazı takılmasını sağlayabildiğini, protokolde müvekkilinin yakıt sensörüne ilişkin bir taahhüdünün olmadığını, sadece yakıt sensörü için fiyat belirlendiğini ayrıca yakıt sensörü için müvekkiline gönderilen iş emrinin de bulunmadığını, bilirkişi raporunda “01 Mart 2010 tarihinde davalı şirket yetkilisi … tarafından davacıya gönderilen e-postada yine davalı tarafından keşlide edilen 03/12/2010 tarihli ihtarnamede yakıt sensörü ile ilgili problemin çözülmesi gerektiğinin davacıya bildirildiği” ifade edilmiş ise de …’ün davalı şirket yetkilisi olmadığını, ayrıca söz konusu mailin müvekkiline ulaştığına dair bir belge sunulmadığı gibi müvekkili tarafından gönderilen 12/11/2010 tarihli ihtarnameye verilen cevap tarihine kadar davalının yakıt sensörüne ilişkin müvekkiline gönderdiği bir ihtarın bulunmadığını, bu nedenle bilirkişi raporundaki yakıt sensörüne ilişkin taahhüdün ihlal edildiğine dair tespitin hatalı olduğunu, raporun hükmün kurmaya elverişli olmadığını, itirazlarının değerlendirilmediğini, dosya kapsamındaki belgelerin incelenmediğini bu nedenle verilen kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını ve talep artırım dilekçesi uyarınca davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafça “belirsiz alacak davası” şeklinde açılan dava HMK’ya aykırı olup reddi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının iade edilmeyen cihazlar yönünden USD cinsi alacağını “fiili ödeme tarihindeki kur” üzerinden hesaplanması talebinde bulunmadığından mahkemece davanın açıldığı 29/01/2013 tarihindeki USD kuru üzerinden hesaplanarak hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğunu, iade edilmeyen cihaz adetinin 67 olduğu tespit edildiğinden bu firmalara müzekkere yazılarak araç sökümünün yapılıp yapılmadığı hakkında bilgi alınması gerekirken, işin içinde çıkamayan bilirkişi tarafından herhangi bir delil olmadığı gerekçesiyle toplamda 214 cihazın iade edilmediğine ilişkin gerçeklik payı içermeyen ve müvekkili şirket tarafından telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuracak bir şekilde değerlendirme yapılmasının hukuka aykırı olduğunu beyan ederek kararın aleyhe olan hususlar yönünden kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava; taraflar arasında yapılmış sözleşmeden kaynaklı cari hesap bakiye alacağının ve uğranıldığı ileri sürülen zararların davalıdan tahsili istemine ilişkindir.Taraflar arasında 20/08/2009 tarihli protokol imzalanmıştır. Protokolde davacı “…”, davalı “…” olarak anılmaktadır. Protokole göre; … araç takip hizmeti veren firma, … Araç takip hizmeti verilecek gerçek ve tüzel kişileri temsil eden şirkettir. …’in araç takip sistemini alacak gerçek veya tüzel kişi olan … üyeleri ise “Müşteri” olarak ifade edilmiştir. Protokol hükümleri incelendiğinde; “Anlaşmanın Konusu Ve Kapsamı; Protokol süresince …, kendisine bağlı üyelerinin (kısaca Müşteri olarak anılacaktır.) araç takip hizmetinden yararlanmasını sağlayacaktır. İşbu protokol şartlarına göre …, hizmet bedelini …’e ödemesi şartıyla …, araç takip hizmetini protokolde belirtilen şartlarda gerçekleştirecektir… 2.Sözleşmeye Ait Şartlar; A. …’in hak ve yükümlülükleri
A.1. …Kiralama; Kiralama modeli 36 ay süreli olup, …’ın Müşteri’nin aracına takılan cihaz bedelini, hat bedelini ve http://aracguvenlik…..com.tr adresinden verilen hizmet bedelinin, aylık olarak fatura karşılığı ödemesi ile gerçekleşen hizmettir. …, … tarafından Müşteri’nin aracına takılan çalışan her araç takip sistemi için aylık 12,35 (aylık hizmet bedeli 10,35 TL, aylık hat bedeli 2 TL) TL + KDV hizmet bedelini her ayın ilk 10 günü içerisinde …’e ödemeyi taahhüt eder. Sözleşme süresi sonunda … kiralanan tüm sistemi hasarsız ve çalışır vaziyette …’e iade etmekle yükümlüdür. Satın Alma; Satın alma modeli 36 ay hizmet içeriğine dahil olup, …’ın, müşterinin aracına takılan cihaz bedelini (GPRS) ve http://aracguvenlik…..com.tr adresinden verilen hizmet bedelinin peşin olarak fatura karşılığı ödemesi ile gerçekleşen hizmettir. …, … tarafından Müşteri’nin aracına takılan çalışan her araç takip sistemi için 238 USD + KDV bedeli, satış faturasının …’a tebliğini müteakip en geç 15 gün içinde ödemeyi kabul ve taahhüt eder. Her iki model bakımından şehir içi montaj ücretsiz olup, şehir dışı montajlarda 10 adet araç sayısına ulaşıldığında montaj toplu olarak ücretsiz yapılacaktır. Şehir dışı montajlarda bu sayının altındaki araç sayısında … tarafından 20,00 TL+KDV montaj bedeli talep edilecektir. Ayrıca 36 aylık hizmet süresi içinde gerçekleşecek aynı aracın ikinci kez montajı için 10 TL + KDV, yakıt sensörü için 35 Euro + KDV, ısı sensörü için 10 USD + KDV, pert olan her cihaz için 235 USD + KDV değer biçilmiştir. İşbu sözleşmede geçen hizmet bedeli ve GPRS hizmeti bedeli sistemin 2 dakikada bir güncellenmesini kapsar…
A.4…. … üzerinden gelen va Müşteri’ye takılacak olan araçtakip sistemini iş emrinden itibaren 3 gün içinde gerçekleştirecektir. … verilen bu iş emirlerini süresinde yerine getirmeme eylemine mücbir sebep halleri dışında süreklilik kazandıramaz. Ayrıca geçerli bir sebep yokken Müşteri’ye araçtakip hizmetini gerçekleştirmez ise … yazılı olarak yaşanan sorun veya sorunları …’e bildirmek ile yükümlüdür. … yazılı olarak bildirilen sorunları 30 (otuz) gün içerisinde çözmekle yükümlüdür, sorunlar bu sürede çözülmediği takdirde 3 ay önceden yazılı olarak haber vermek kaydı ile sözleşmeyi hiçbir bedel ya da tazminat ödemeksizin tek taraflı olarak feshedebilir. … sözleşmenin bu sebeple feshinden dolayı …’n uğrayacağı tüm zararı karşılayacaktır.
B. …’ın hak ve yükümlülükleri …, işbu sözleşmeyi imzalamasını takiben, iş emri vererek Müşteri araçlarına takılan sistemlerin ve hizmetlerin bedellerini süresinde ve tam olarak ödemek zorundadır. …, gecikilen ödemelerde aylık %8 oranında vade farkı, temerrüt halinde ise yine bu oranın 1,5 katı temerrüt faizi uygulama hakkına sahiptir. …, işbu Protokol’ün akdi tarihinden 60 gün (bu süre organizasyon ve anlaşma duyurusunun gerçekleşmesi süreci olarak kabul edilir.) geçtikten sonraki tarih itibarıyla başlayacak 12 aylık dönem içerisinde … üzerinden kiralama ya da satın alma yoluyla 2.000 (iki bin) adet araca araçtakip hizmeti takılması için iş emri geçeceğini beyan ve taahhüt eder. …’ın işbu yükümlülüğünü yerine getirememesi halinde kaları cihazları karşılıklı belirlenecek takvim ile 238 USD + KDV’ye satın alacaktır. İş bu protokoldeki taahhüt … tarafından veilen hizmetin …’in kusuru sebebiyle aksamaması koşulu ile verilmiştir… …, …’ten kiralanan hizmeti 1 ay öncesinden yazılı olarak …’e bildirmek suretiyle durdurabilir. 1 ( bir ) ay öncesinden yazılı bildirim yapılmadığı takdirde hizmet ve hat bedelini bildirimin geciktiği her ay ödemeye devam edeceğini kabul ve taahhüt eder, … sistemin herhangi bir sebeple zayi veya pert olması durumunda da bu durumu derhal …’e bildirmekde yükümlüdür. İşbu bildirim gecikmesi halinde de geçiken süreye ilişkin hizmet ve hat bedelini … …’e ödeyeceğini kabul ve taahhüt eder.”4.Sözleşmenin Süresi; İşbu protokol imza tarihinden itibaren 36 ay geçerlidir. 5.Fesih Zarar-ziyan Ve Gecikme Tazminatı;Taraflar, mücbir sebep halleri dışında işbu Protokol ile taahhüt ettiği işi layıkı ile yapmaz ve birbirlerinin zarar-ziyanlarına sebep olacak hareket davramış ve işlemlerde bulunur ve/veya bu Protokol ve ekleri ile taahhüt ettiği hususları yerine getirmez ise taraflar birbirlerine bu ihlalin giderilmesi için yazılı olarak 30 gün süre vermek zorundadır. Bu süre içinde ihlal edilen durum giderilmediği takdirde haklı taraf sözleşmeyi 1 ay önceden yazılı olarak bildirmek kaydıyla feshedebilir. Sözleşmenin sona ermesine veya feshine müteakip tarafların birbirinin lehine sonuçlanmamış taahhütleri varsa iş bu sözleşme tarafların bu taahhütlerini yerine getirene kadar devam eder. Protokolün bu sebeple feshi dolayısıyla, tarafların gerek doğrudan doğruya uğrayacağı zarar ve ziyan ve yapacağı sair masrafları ve gerekse tarafların birbirlerine muhalefeti sebebiyle üçüncü şahıslara ödemek mecburiyetinde kalacağı bilcümle zarar ve ziyan miktarını, vergi, para cezası, harç, faiz vb. bilumum tutarları ve yapacağı sair tediyeleri, sözleşmenin feshine kusuruyla sebep olan taraf yasal faizleriyle beraber ödemeyi kabul ve taahhüt ederler.” İhtarnameler Davacı … Noterliği’nin 12/11/2010 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarnamesinde özetle; davalının Protokolün imza tarihinden 60 gün geçtikten sonraki 12 aylık dönem içerisinde 2.000 adet araç takip sistemi alımına ilişkin taahhüdünü yerine getirmediğini, sadece 536 araç için hizmet satın alındığını, ihtarın tebliğini takip eden 30 gün içerisinde eksik kalan 1.464 (2.000-536) adet cihazın 238 USD + KDV birim fiyat üzerinden satın alınacağına dair taahhüdün ifasını, 348.432 USD’nin karşılığı (KDV dahil) 581.447,99 TL’nin protokolün 2/B maddesi uyarınca hesaplanacak vade farkı/faizi ile birlikte ödenmesini, aksi takdirde protokolün 5.maddesinde detaylandırıldığı üzere sözleşmenin feshi ile müspet ve menfi zararların tazmini yoluna gidileceğini bildirmiştir. Davalı Kadıköy …. Noterliği’nin 03/12/2010 tarihli ve … yevmiye no.lu ihtarnamesinde özetle; sözleşmenin imzalanmasından başlayarak davacının kusurlu hareketleriyle taahhüdün yerine getirilmesinin imkânsızlaştırıldığını, üyelere imzalatılması gereken sözleşmelerin yaklaşık 4 ay boyunca gönderilmediğini, yakıt sensörü hizmeti ile ilgili problemlerin çözülmediğini, bu durum sebebiyle toplam 800’ün üzerinde aracı olan 22 firmaya hizmet verilemediğini, yakıt sensörü ile hizmetin verilememesinin davalının protokol ile ilgili kusurunu gösterdiğini, araç takip cihazı alan firmalardan yüze yakın şikayet alındığını, bu nedenle firmaların yapılan anlaşmaları iptal etmek istediğini, deneme amaçlı montaj yapılan firmaların araçlarına takılan cihazı almaktan vazgeçtiğini, protokol gereği iş emirlerinin 3 gün içinde gerçekleştirilmesi gerektiğini ancak davacının bunları da aksattığını, davalının yükümlülüğünü yerine getirememesinin davacının kusurlu hareketlerinden kaynaklandığını, davalının 30 gün içinde cihaz bedellerini ödeme yükümlülüğüne sokulmasının hukuka uygun olmadığını, iş emri gerçekleşen araç sayısının 600’ü aştığını ve davacının hizmetteki aksamaları gidermesi durumunda hızla artacağını, davacının kusurlu davranışları ile protokol hükümlerinin yerine getirilmesini engellediğini belirterek 30 gün içinde aksaklıklar giderilmediği takdirde maddi ve manevi zarar tazmini ve sair yasal haklara başvurulacağını bildirmiştir. Davacı … Noterliği’nin 29/12/2010 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinde özetle; hizmet eksikliğinin söz konusu olmadığını, davalının ihtarındaki hususlarla ilgili davacıya problem iletilmediğini, ihtardaki şirketlerle sunulan hizmetlere ilişkin sorun yaşanmadığını, yakıt sensörü ile ilgili protokolde madde bulunmadığını ve taahhüt verilmediğini, abonelik sözleşmelerinin geç hazırlanması hususunda davalının basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğünün hatırlatılması gerektiğini, …’yla ilgili beyanların ticari ilişkiyle alakası olmadığını, … Noterliği’nin 12/11/2010 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin yerine getirilmesinin beklendiğini bildirmiştir. Davalı Kadıköy … Noterliği’nin 10/01/2011 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesinde özetle; hizmetin davacı şirketin kusuru sebebiyle aksadığını, şikayetlerin davacı şirkete iletilmemiş olmasının şikayet olmadığı anlamına gelmeyeceğini, davacının müşterisinin davalı olduğunu, şikayetleri davalının davacıya ilettiğini, … firmasının iş emirlerinin zamanında tamamlanmadığını, 3 gün içinde montaj taahhüdünün defalarca aksatıldığını, yakıt sensörü ile ilgili protokolde madde bulunmamasının gerçeği yansıtmadığını, muhatap şirket ve CEO’su ile ilgili çıkan haberlerin protokolü olumsuz etkilediğini, Kadıköy … Noterliği’nin 03/12/2010 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesindeki hususların yerine getirilmesi gerektiğini bildirmiştir. Davacı … Noterliği’nin 16/03/2011 tarihli … numaralı ihtarnamesiyle 1.464 adet teslim etmeye hazır oldukları cihazların 238 USD + KDV birim fiyat üzerinden satın alınacağına ilişkin taahhütlerin yerine getirilmediğini belirterek, ihtarnamenin tebliğinden 30 gün sonra hüküm doğurmak üzere sözleşmeyi feshettiğini bildirilmiştir. Bilirkişi raporları Mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığa ilişkin 5 ayrı bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır.1-Bilirkişiler SMM … ve Hukukçu Doç. Dr. … tarafından düzenlenen 10/09/2015 tarihli 1. heyet raporunda özetle; davacıya ait 2009, 2010, 2011 ve 2012 yıllarına ait ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu, davacının defterlerine göre dava tarihi itibariyle davalıdan 34.855,14 TL alacaklı olduğu, davalının 2009, 2010, 2011 ve 2012 yıllarına ait ticari defterlerinden 2009 ve 2010 yılları envanter defterlerinin yıl sonu kapanış tasdiklerinin yaptırılmadığı, diğer defterlerinin açılış kapanış tasdiklerinin mevcut olduğu, davalının defterlerine göre dava tarihi itibariyle davacıya 1.148,66 TL borçlu olduğu, taraf ticari kayıtları arasındaki farkın bir kısım faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olmasına rağmen davalı defterlerinde yer almamasından, bir kısım faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olmasına rağmen davacı defterlerinde yer almamasından kaynaklandığı, Davacının Protokolde belirtilen 60 günlük hazırlık süreci geçtikten sonra hizmet vermeye başlayamadığı ve geciktiği, yine davacı şirketin, Protokol’ün 4. maddesi gereği iş emri geçilmesinden itibaren 3 gün içinde cihazların montajını gerçekleştirmesi gerekmesine rağmen iş emrinden sonra 3 gün içinde bazı cihazların montajının tamamlanamadığı, davacı tarafın sunmuş olduğu iş emirlerinden önemli bir kısmının bu gecikmenin … üyesi firmalardan kaynaklandığını gösterdiği ancak 3 günlük süreyi geçen bütün cihazlara ilişkin bilgilerin dosyada yer almadığı, davalı tarafından ileri sürülen bütün gecikmelerin … üyesi firmalardan kaynaklandığının ispat edilmesi gerektiği, bu şekilde bir ispat gerçekleştirilmeden, davacının yükümlülüğünü tam olarak yerine getirdiğinden bahsedilemeyeceği, ihale şartnamesi ve Protokolde yer almasına rağmen davacının yakıt sensörüne ilişkin yükümlülüğünü de yerine getirmediği,Davacı Protokol ile üstlendiği yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmediğinden, davalının Protokolün 2-B maddesi gereği taahhüdünü belirlenen süre içerisinde tam olarak yerine getirmemesine dayanarak eksik kalan araç takip sistemleri için satın alma yükümlülüğünden bahsedilemeyeceği, zira davalının bu yükümlülüğünün davacının yükümlülüklerini tam olarak yerine gelirmesi şartına bağlı olduğu, bu nedenle Protokol’ün 2-B maddesi gereği, davalı taraftan eksik satın alınan veya kiralanan cihaz bedellerini talep edemeyeceği, Protokol’ün 2-A.1 maddesi gereği, müşterilerle imzalanan kiralama sözleşmeleri sona erdikten sonra mülkiyeti davacıya ait olan cihazların davacıya hasarsız ve çalışır vaziyette en geç 30 gün içinde teslim edilmesi gerektiği, iade edilmeyen cihaz bedellerinin davalıdan tazminin gerektiği yönünde görüş bildirilmiş; Taraf vekillerinin itirazları üzerine alınan 19/08/2016 tarihli ek raporda ise, taraf kök rapordaki tespit ve değerlendirmeler tekrar edilmiştir. 2-Bilirkişiler YMM … ve Bilgisayar Mühendisi … tarafından düzenlenen 30/10/2017 tarihli 2. heyet raporunda özetle; davacı ve davalı şirketin 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarına ait ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu, davacının defterlerine göre dava tarihi itibariyle davalıdan 34.855,14 TL alacaklı olduğu, davalının defterlerine göre dava tarihi itibariyle davacıya 1.148,66 TL, 31/12/2013 tarihi itibariyle 146,30 TL borçlu olduğu, taraf ticari kayıtları arasındaki farkın bir kısım faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olmasına rağmen davalı defterlerinde yer almamasından, bir kısım faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olmasına rağmen davacı defterlerinde yer almamasından kaynaklandığı, davacı tarafın 15.075,32 TL faturasının davalı taraf kayıtlarına eklenmesi ile ve yine davalı tarafın düzenlediği toplam 18.631,17 TL iade faturasının da davacı kayıtlarına eklenmesi ile her iki tarafın kayıtlarında davacının 16.223,97 TL alacaklı olduğunun görüleceği, sözleşme kapsamında iade edilmeyen 67 adet cihazdan kaynaklı davacının davalıdan 15.946 USD alacaklı olduğu yönünde görüş bildirilmiştir. 3-Bilirkişiler Bilgisayar Yüksek Mühendisi Yrd. Doç. Dr. … ve SMMM … tarafından düzenlenen 09/09/2018 tarihli 3. heyet raporunda özetle; taraflara ait ticari defterlerin açılış kapanış tasdiklerinin önceki raporlarda incelendiği, buna göre davacı defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davalının 2009 ve 2010 yılı ticari defterlerinden envanter defterinin yasal süre içerisinde kapanış tasdiklerinin yapılmadığı için usulüne uygun tutulmadığı, davacının defterlerine göre dava tarihi itibariyle davalıdan 34.855,14 TL alacaklı olduğu, davalının defterlerine göre dava tarihi itibariyle davacıya 1.148,66 TL borçlu olduğu, davacı taraf kayıtlarında dava tarihinden sonra davalı alacağı olarak yer alan 2.021,25 TL’nin ve cari virman adıyla kayıtlı ancak açıklaması olmayan 104,19 TL’nin davacı alacağından düşümü neticesinde davacının (34.855,14 TL- 2.021,25 TL-104,19 TL) = 32.729,70 TL davalı taraftan alacaklı olduğu, 999 adet talebe konu eksik kalan kısmına ilişkin zararın 44.493,37 TL olduğu, araç takip cihazlarının tamamının davacıya iade edildiği yönünde görüş bildirilmiştir. 4-Bilirkişiler Mali Müşavir …, Bilgisayar Mühendisi … ve Hukukçu Dr. … tarafından düzenlenen 17/07/2020 tarihli 4. heyet raporunda özetle; davacı defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davalının 2009 ve 2010 yılı ticari defterlerinden envanter defterinin yasal süre içerisinde kapanış tasdiklerinin yapılmadığı için usulüne uygun tutulmadığı,davacının defterlerine göre dava tarihi itibariyle davalıdan 34.855,14 TL alacaklı olduğu, davalının defterlerine göre dava tarihi itibariyle davacıya 1.148,66 TL borçlu olduğu, davalı taraf kayıtlarında dava tarihinden önce yer alıp davacı taraf kayıtlarında dava tarihinden sonra davalı alacağı olarak yer alan 2.021,25 TL ve davalı kayıtlarında yer almayan 104,10 TL cari virman açıklaması olarak davalıya borçlanılan miktarın alacaktan tenzili neticesinde davacının (34.855,14 TL- 2.021,25 TL-104,10 TL) = 32.729,79 TL davalı taraftan alacaklı olduğu, Taraflar arasında akdedilen protokolleri gereği, davacı tarafın talebinin yerinde olduğunun değerlendirilmesi halinde; taahhüt edilen 2.000 adet araç takip sisteminin 973 adet cihaz montajının gerçekleştirildiği, sözleşme kapsamında eksik kalan 1.027 adet araç takip hizmeti için (1.027 X 238 USD) – 244.426 USD davalı taraftan alacak talebinde bulunabileceği, dava konusu 215 adet cihazın davacıya teslim edilmediği, davacı tarafın iade edilmeyen 215 adet ATS cihazı için, davalı taraftan 51.170,00 USD talep edebileceği; Davacı tarafın taraflar arasında akdedilen protokolle belirlenen taahhüdüne istinaden davalıya verilen fiyat ile normal piyasaya verilen fiyatlar arasındaki fiyat farkından doğan zarar ve davalının taahhüdü ve bu taahhüde güvenerek davacının yapmış olduğu yatırımlar nedeniyle uğramış olduğu zarar iddialarına ilişkin dava dosyası kapsamında tespitinin yapılamadığı, dolayısıyla bu zarar iddialarının ispata muhtaç olduğu yönünde görüş bildirilmiştir. 5-Bilirkişiler SMMM …, Bilgisayar Uzmanı … ve Hukukçu Dr. … tarafından düzenlenen 28/03/2022 tarihli 5. heyet raporunda özetle; taraflar arasında yapılmış 20/08/2009 tarihli protokol gereğince, hizmet bedelinin ödenmesi şartıyla davacı tarafça, davalı şirketin kendisine bağlı üyelere (müşteri) araç takip hizmeti verildiği, protokolün imzalandığı tarihten 60 gün geçtikten sonraki 12 aylık dönem içinde 20/10/2009-2010 tarihleri arasında 2.000 adet araç takip hizmeti taahhüdünde bulunulduğu ve anılan taahhüdün davacı tarafından verilen hizmetin davacının kusuruyla aksamaması koşuluna bağlandığı; üyelere imzalatılacak sözleşmelerin davacı şirket yetkilisi tarafından 03/12/2009 tarihli e-posta ile gönderdiği, üyelere imzalatılacak sözleşmelerin gönderildiği tarih Protokolde öngörülen 60 günlük hazırlık sürecinin bitimi olan 20/10/2009 tarihinden sonra olduğu, buna göre davalı taahhüdünün ifasına davacıdan dolayı 20/10/2009 tarihinde sözleşmede öngörülen şekilde başlayamadığı, davacının kendi kusurundan kaynaklı nedenlerle Protokol’de belirlenen tarihlerde taahhüdün yerine getirilemediği, bu nedenle taahhüdün yerine getirilmemesinden dolayı davalının sorumlu tutulamayacağı, buna dayalı olarak davacı tarafça yapılan feshin haklı nedenlere dayanmadığı, Davacı defter ve kayıtlarına göre; Davacının 2010 yılından devreden 6 adet faturadan kaynaklı 2.246,35 TL alacağı olduğu, 2011 yılında 36 adet toplam 47.494,38 TL bedelli hizmet faturası düzenlendiği, bu faturalardan toplam 31.379,38 TL bedelli 11 adet faturanın davalı tarafından ödendiği, 2012 yılına devrederken davacının toplam alacağının 18.361,35 TL (2.246,35 TL + 47.494,38 TL – 31.379,38 TL) olduğu, -2012 yılında 32 adet toplam 25.529,75 TL bedelli hizmet faturası düzenlendiği, bu faturalardan toplam 8.998,25 TL bedelli 15 adet faturanın davalı tarafından ödendiği, 2013 yılına devrederken davacının toplam alacağının 34.892,85 TL (18.361,35 TL + 25.529,75 TL – 8.998,25 TL) olduğu, -2013 yılında 1 adet toplam 1.131,51 TL bedelli hizmet faturası düzenlendiği, davalı tarafından 2 adet toplam 1.169,22 TL ödeme yapıldığı, davacının 34.855,15 TL (34.892,85 TL + 1.131,51 TL – 1.169,22 TL) alacaklı olduğu, Davalı defter ve kayıtlarına göre; Davalı ile davacının 2010 yılı defter kayıtları örtüştüğü, davacı tarafından davalı adına Aralık/2010 döneminde düzenlenmiş 6 adet faturanın davalı defterine davacının alacağı olarak kaydedildiği, davalı tarafından söz konusu faturalar toplamı olan 2.246,35 TL’nin davacıya ödenmediği, davalı defterlerine göre 2.246,35 TL’lık fatura borcunun 2011 yılına davacıya borç olarak devredildiği, Davalının 2010 yılından devreden 6 adet faturadan kaynaklı 2.246,35 TL borçlu olduğu, 2011 yılında toplam 32.419,06 TL borç ve 34.592,24 TL ödeme neticesinde, 2012 yılına devrederken davacının toplam borcunun 73,17 TL olduğu, -2012 yılında toplam 10.217,35 TL borç, 9.104,05 TL ödeme ve 2011 yılından devreden 73,17 TL borç ile birlikte, 2013 yılına devrederken davacının toplam borcunun 1.186,37 TL’ye ulaştığı, -2013 yılında ise toplam 1.131,51 TL borç, 1.169,22 TL ödeme ve 2012 yılından devreden 1.186,37 TL borç ile birlikte, 2013 yılına devrederken davacının toplam borcunun 1.148,66 TL olduğu, Neticeten davacı defterlerine göre davacının 34.855,15 TL alacaklı, davalı defterlerine göre ise davalının 1.148,66 TL borçlu olduğu tespit edilmekle, taraf kayıtlarının örtüşmediği ve cari hesap mutabakatsızlığının davacı defterlerinde yer almasına rağmen davalı defterlerinde kayıtlı olmayan ve iade edilen 23 adet faturadan kaynaklandığı, faturaların toplam 30.307,21 TL bedelli olduğu, Bu faturalardan bir kısmının dosya kapsamında olmaması nedeniyle düzenleme amacı tespit edilemediğinden davacı alacağından düşüldüğü, bir kısım faturada “sözleşme gereği tahakkuk eden bedel” adı altında davalıdan alacak talep edildiği ancak sözleşme uyarınca davacının bu ad altında fatura düzenleme hakkı olmadığı için bu bedellerin de tenzili gerektiği, bir kısım araç (… ve …) yönünden düzenlenen faturalara ilişkin davalı tarafından gönderilen iş emri olmadığı için faturanın muhatabı davalı olmadığından bu bedellerin davacı alacağından indirilmesi gerektiği, yine davacı tarafından tek taraflı düzenlenen içeriği bilinmeyen borç dekontu tutarının alacaktan düşülmesi gerektiği, bir kısım faturanın aynı aracın ikinci kez montaj ücreti olması nedeniyle Protokol 2-A.1.fıkra uyarınca fatura düzenlenmesi gerekirken fazladan bedel talep edildiği bu nedenle davacı alacağından düşülmesi gerektiği, bir faturada … plakalı araçtan sökülen ve … plakalı araca devri yapılan cihaz nedeniyle tekrar satış faturası düzenlendiği ancak bu cihazın bedeli zaten tahsil edilmiş olduğundan alacaktan düşülmesi gerektiği, bir faturada 3 adet cihaz montaj bedeli talep edildiği ancak montajın şehir içi/şehir dışı/ikinci kez montaj olup olmadığı tespit edilmediğinden alacaktan düşülmesi gerektiği, bu şekilde yapılan hesaplama neticesinde davacının 23 adet faturadan talep edemeyeceği miktarın 20.075,76 TL olduğu, bu miktar davacı alacağından düşüldüğünde 34.855,15 TL – 20.075,76 TL = 14.779,38 TL hesap edildiği, Ayrıca davalı tarafından 18/11/2011 tarihinde davacı hesabına yapılan 2.021,25 TL havalenin de davacı alacağından mahsup edilmesi gerektiği, Bu durumda davacının 14.779,38 TL – 2.021,25 TL = 12.758,13 TL alacaklı olduğu, Davalının davacıdan kaynaklanan nedenle taahhüdünün ifasına 20/10/2009 tarihinde sözleşmede öngörülen şekilde başlayamaması, davacının yakıt sensörü ile ilgili yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmemesi sebebiyle davacının, davalıdan asgari alım taahhüdünün ihlal edildiği gerekçesiyle zarar tazmini talep edilemeyeceği, Sözleşmenin feshinin haksız olması sebebiyle davacının davalı tarafından verilen taahhüdü göz önünde tutarak özel fiyat tarifesinde değerinin oldukça altında belirlediği fiyatlardan doğan fark ücreti, cihazların tedarikçisi şirketlerle akdettiği anlaşmalar, işçi sayısının arttırılması, başka kuruluşlarla yapma fırsatını kaçırdığı anlaşmalar nedeniyle ileri sürdüğü zarar taleplerinin yerinde olmadığı,Müşterilerle yapılan kiralama sözleşmeleri sona erdikten sonra mülkiyeti davacıya ait olan cihazları en geç 30 gün içinde davalı tarafça davacıya iade etmesi gerektiği, iade edilmeyen cihaz bulunduğu takdirde cihaz bedellerinin davalıdan nakden tazminini talep edilebileceği, bu kapsamda davalı tarafından davacıya iade edilmeyen 215 adet ATS cihazının bulunduğu, söz konusu cihazların dava tarihi itibariyle bedelinin (215 adet X 238 USD cihaz birim fiyatı) 51.170 USD + 9.210 USD KDV olmak üzere toplam 60.380,60 USD olarak hesaplandığı, davacının fatura düzenlemesi halinde toplam 60.380,60 USD talep edebileceği yönünde görüş bildirilmiştir. Somut olayda incelenmesi gereken ilk husus, davanın belirsiz alacak davası olarak açılıp açılamayacağıdır. Belirsiz alacak davası 6100 sayılı HMK’nın 107. maddesinde; “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) (Değişik fıkra: 22.07.2020 – 7251 S.K./7. md) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.” şeklinde düzenlenmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24/03/2022 tarihli 2019/11-220 E. 2022/376 K. sayılı ilamında; “…Bir davadaki talep sonucu bazı kısımları itibarıyla birden fazla dava türü tanımıyla ilgili, çakışan yani benzer unsurlar içeriyor olabilir. Bu gibi durumlarda hâkim davayı aydınlatma ödevi kapsamında davacıdan açıklama isteyerek doğru dava türünü belirleyebilecektir. Tüm bu nedenlerle davacı dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olduğundan söz etmiş olsa bile belirsiz alacak davası unsurları bulunmuyorsa bu davanın açılmasında hukukî yarar olmadığından söz edilemeyecek, alacağın istenmesinde hukukî yarar olduğundan mevcut unsurları itibarıyla kısmi dava açılmış olduğu kabul edilerek davacının talep sonucu hakkında karar verilebilecektir.Bu açıklamalar ışığında alacak belirli olmasına rağmen belirsiz alacak davasına konu edilmesi durumunda ne yapılması gerektiği hususunda; talep edilecek alacak miktarının davanın açıldığı anda tam ve kesin bir biçimde belirlenmesinin mümkün olmasına rağmen belirsiz alacak davası şeklinde açılan dava, hukukî yarar, yani dava şartı yokluğu nedeni ile usulden hemen reddedilmemelidir. Zira bir miktar belirtilmek sureti ile açılan belirsiz alacak davası da alacak ister belirli ister belirsiz olsun bir eda davasıdır ve eda davalarında hukukî yarar var kabul edilir. Öte yandan davacının dava açmaktan başka bir yolla alacağına kavuşması mümkün olmayıp bir mahkeme kararına muhtaç ise dava açmakta hukukî yararının bulunduğu tartışmasızdır. Başka bir anlatımla alacağın belirli veya belirsiz olması başlangıçta var olan hukukî yararı ortadan kaldırmaz. Bu durumda dava dilekçesinde talep edilen asgari tutar somut olayın özelliklerine göre talep edilebilecek alacak tutarı konumunda olup kısmi davanın koşulları yoksa davacının tam eda davası açtığı kabul edilmelidir. Ancak dava dilekçesinde talep edilen asgari tutar somut olayın özelliklerine göre talep edilebilecek toplam alacak miktarı kadar değilse ve kısmi davanın koşulları da bulunmuyorsa, bu durumda mahkemece alacak miktarını netleştirmesi ve bildireceği dava değerine göre eksik harcı tamamlaması için davacıya HMK’nın 119. maddesinin 2. fıkrası uyarınca bir haftalık kesin süre verilmeli ve verilen kesin süre içinde belirtilen eksikliğin tamamlanması hâlinde davaya tam eda davası olarak devam edilmeli, aksi durumda ise davanın usulden reddine karar verilmelidir. Buna karşılık, dava dilekçesinde asgari bir tutar gösterilmiş olup bunun, alacağın belirli bir kesimi olduğu anlaşılmakla birlikte, açılan davanın belirsiz alacak davası mı; yoksa kısmi dava mı olduğu hususunda açıklık bulunmuyorsa hâkim, taleple bağlı olduğu için (HMK m. 26) öncelikle, HMK’nın 119. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, davacı tarafa bir haftalık kesin bir süre vermeli ve onun beyanı doğrultusunda açılmış olan davanın belirsiz alacak davası mı, yoksa kısmi dava mı olduğunu belirlemelidir. Bu da esasen hâkimin davayı aydınlatma ödevi kapsamındadır. Davacı verilen bir haftalık kesin süre içinde davanın belirsiz alacak davası olduğunu beyan etmiş ve belirsiz alacak davası açılabilmesi için gerekli koşullar mevcut ise, dava belirsiz alacak davası olarak görülüp sonuçlandırılmalıdır. Belirsiz alacak davası açılabilmesi için gerekli şartlar bulunmakla birlikte davacı açmış olduğu davanın kısmi dava olduğunu belirtmiş ise, bu hâlde mahkeme davayı, kısmi dava olarak kabul edip yargılamayı sürdürmelidir. Üçüncü bir ihtimal olarak davacı davasının belirsiz alacak davası olduğunu mahkemeye bildirmiş olmakla birlikte belirsiz alacak davasının koşulları bulunmuyor ve fakat kısmi dava açılabilmesi mümkün ise, bu durumda mahkemece, açılmış olan dava, kısmi dava olarak nitelendirilmek suretiyle görülüp karara bağlanmalıdır…” gerekçesiyle belirsiz alacak davası olarak açılan ancak belirsiz alacak davasının koşulları bulunmayan davanın, koşulları mevcut ise kısmi dava olarak değerlendirilmesi gerektiğine karar verilmiştir. Davacının iddiası; cari hesap alacağının ödenmediği, davalının alım taahhüdüne uymadığı, kira süresi sonunda cihazların iade edilmediği, protokol gereği davalıya özel olarak uygulanan tarifedeki bedel ile fiyat listesi arasındaki fark nedeniyle zarara uğradığı, müşteri ve verilecek hizmet sayısında artış olacağı düşüncesiyle istihdam ettiği işçi sayısını arttırdığı ayrıca başka kuruluşlarla benzeri anlaşmalar yapma fırsatını kaçırdığı için zarara uğradığı yönündedir. Davalı ise; sözleşmenin davacının yükümlülüklerini yerine getirmemesi sebebiyle ifa edilemediği, bu nedenle feshin haksız, alacak ve zarar iddialarının asılsız olduğunu savunmuştur. Somut dosyada davacının talepleri; 1-Cari hesaba yansıyan ödenmemiş 34.867,71 TL’nin, 2-Protokolün 2-B maddesi uyarınca satın alacağı taahhüt edilip alınmayan 999 adet araç takip sistemi satın alınmayacak ise bu nedenle uğranılan zararın,3-Fiyat tablosundaki bedeller ile davalıya özel olarak uygulanan tarifedeki bedeller arasındaki fark nedeniyle müvekkilinin uğradığı zararın, 4-Sözleşmenin 2-A.l maddesi uyarınca kiralanan cihazların kiralama süresi bittikten sonra 30 gün içinde iade edilmesi gerektiğinden aynen iadesi yada pert/zayi olmuş ise her bir cihaz için 238 USD + KDV’nin, 5-Müvekkilinin, araç takip sistemine ilişkin cihazların tedarikçisi şirketlerle yaptığı anlaşmaları, davalı yanın taahhüdünü göz önünde bulundurarak akdettiği, müşteri ve verilecek hizmet sayısında artış olacağı düşüncesiyle istihdam ettiği işçi sayısını arttırdığı, başka kuruluşlarla benzeri anlaşmalar yapma fırsatını kaçırdığı için uğradığı zararların tazmini istemine ilişkindir. Davacı 1 no.lu talebini tam eda davası, diğer taleplerini ise belirsiz alacak davası olarak açmış ise de Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında da ifade edildiği gibi belirsiz alacak davasının koşulları oluşmadığı takdirde kısmi dava koşulları mevcut ise bu durumda davanın kısmi dava olarak değerlendirilmesi gerektiğinden davalı vekilinin belirsiz alacak davası olarak açılamayacağı yönündeki itirazları yerinde görülmemiştir. Fakat davacının 5 ayrı zarar talebi olmasına rağmen dava açılırken sadece 1 no.lu talep yönünden harç yatırılmasına rağmen mahkemece diğer taleplerinin açıklattırılmaması ve harcın ikmal edilmemesi, yine ıslah dilekçesi ile diğer bir kısım talepler yönünden harç ikmal edilmesine rağmen, bir kısım zarar kalemlerinin gerek dava açılırken gerekse ıslah dilekçesi ile harçlandırılmadığı nazara alınarak, bu talepler yönünden usulüne uygun açılan bir dava olup olmadığının değerlendirilmemesi yerinde görülmemiştir. Sair istinaf sebepleri incelendiğinde ise; İlk heyet raporunda davalı tarafın ticari defterlerinden 2009 ve 2010 yılları envanter defterlerinin yıl sonu kapanış tasdiklerinin yaptırılmadığı için usulüne uygun tutulmadığı tespit edilmişken, 2. heyet raporunda defterlerin usulüne uygun tutulduğu tespitine yer verilmiş, sonraki raporlarda ise önceki raporlara atıf yapılmış bu nedenle ticari defterlerin usulüne uygun tutulup tutulmadığı hususunda fiziki inceleme yapılıp yapılmadığı anlaşılmamıştır. Bu husustaki çelişkinin giderilmemiştir. Alınan bilirkişi raporlarının tamamında farklı alacaklar hesap edilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan raporda davacının defterlerine göre 34.855,15 TL alacaklı olduğu, davalının defterlerine göre 1.148,66 TL borçlu olduğu belirtilmiş ve taraf kayıtları arasındaki farkın toplam bedeli 30.307,21 TL olan 23 adet faturadan kaynaklandığı ifade edilmiştir. Ancak taraf kayıtlarına göre fark 34.855,15 TL – 1.148,66 TL = 33.706,49 TL olup, bakiye kalan (33.706,49 TL – 30.307,21 TL = 3.405,28 TL) kısım yönünden bir açıklama yapılmamıştır. Yine iade edilmeyen cihazlar yönünden de bilirkişiler tarafından farklı tespitler yapılmış ancak bu yöndeki çelişki de giderilmemiştir. Hükme esas alınan bilirkişi heyet raporuna karşı davacı vekili tarafın bir kısım belgeler de ibraz edilmek suretiyle itiraz edilmiştir. İtiraza rağmen mahkemece HMK’nın “Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller” başlıklı 266. maddesinde düzenlenen mahkemenin çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceğine, aynı Kanun’un “Bilirkişi raporuna itiraz” başlığı altındaki 281/2. maddesi gereğince mahkemenin bilirkişi raporunda görülen eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceğine ilişkin yasa maddeleri gözetilerek itirazları karşılayacak şekilde bilirkişi heyetinden ek rapor alınmadığı gibi, rapora itirazların neden kabul edilmediği de kararın gereçesinde denetime elverişli biçimde açıklanmamıştır. 6102 sayılı TTK’nun 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 11/11/2020 tarihli 2019/3926 E. 2020/2954 K. sayılı ilamında; “…Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge gerçek anlamda fatura olarak kabul edilemez. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir (Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Sh 111 vd.). Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi halinde alacaklının HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir…” Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir. Mahkemece; davalı defterlerinin usulüne uygun tutulup tutulmadığının tespit edilmesi, emsal ilamda açıklandığı şekilde ispat yükü değerlendirilerek, ihtilafa konu her bir faturanın ayrı ayrı tespit edilmesi, davalıya hangi tarihte tebliğ edildiği, davalı tarafından yasal süre içerisinde iade edilip edilmediğinin belirlenmesi, taraf ticari defterlerindeki fark yönünden davacının alacaklı olduğu miktarın net olarak tespit edilmesi, yine bilirkişi raporunda araç plakaları belirtilen bir kısım faturalar yönünden alacak miktarının tenzili yoluna gidilmiş ise de davacı vekilinin rapora itiraz dilekçesinde ve istinaf dilekçesinde … ve … plakalı araçlar yönünden iş emri düzenlendiğini belirttiği, … plakalı araca takılan cihazın yeni cihaz olması nedeniyle satış bedelinin tahsilinin gerektiği yönündeki itirazlarının sunmuş olduğu evraklar çerçevesinde incelenmesi, iade edilmeyen cihazlar yönünden çelişkilerin giderilmesi, taraf vekillerinin bilirkişi raporlarına karşı sunmuş olduğu itirazların tek tek incelenmesi ve bilirkişi heyetinden açıklanan hususlarda ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı KABULÜ ile İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/885 E. 2022/850 K. Sayılı 13/10/2022 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,3-Taraflarca ayrı ayrı yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irat kaydına,4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,5-Tarafların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 31/05/2023