Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2023/1810 E. 2023/1579 K. 01.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1810
KARAR NO: 2023/1579
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS : 2014/652
KARAR: 2019/798
DAVA TARİHİ: 12/07/2013
KARAR TARİHİ: 11/07/2019
BİRLEŞEN DOSYA
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS: 2014/185
KARAR: 2015/202
ASIL DAVA: Tazminat (Kooperatif Yönetim ve Denetim Kurulu Üyeleri Hakkında Sorumlulukları Nedeniyle Açılan)
BİRLEŞEN DAVA: Tapu İptali Ve Tescil (Muvazaa İddiasına Dayalı)
KARAR TARİHİ: 01/11/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davanın hukuki niteliğinin 1163 sayılı yasanın 62, 98 ve 99 maddeleri uyarınca açılmış tespit ve eda davası olduğunu, davacı kooperatifin 07/02/1993 tarihinde kabul edilen ana sözleşme ile … Sitesi Yapı Kooperatifi olarak kurulduğu, kooperatifin amacına ulaşması neticesinde ana sözleşmesinin 18/04/2010 tarihli genel kurul kararı ile değiştirilerek site işletme kooperatifi olmasına karar verildiğini, davalıların davacı kooperatifin eski yönetim ve denetim kurulu üyeleri olduğunu, Kooperatifin 29/04/2012 tarihinde yapılan 2011 hesap yılı olağan genel kurul toplantısında yönetim ve denetim kurulu faaliyet raporları ile mali tabloların ibra edilmediğini, ibra edilmeyen dönem olan 2011 yılı başta olmak üzere geriye doğru beş yıllık 2011-2010 2009-2008-2007 hesaplarının tetkiki için inceleme komisyonu oluşturulduğunu ve komisyonun 11/06/2012 tarihli inceleme raporunu hazırladıklarını, kooperatifin 5 yıllık geriye doğru muhasebe hesap incelemelerinde kanuni defterlerin usulüne uygun tutulup tasdik ettirilmesine rağmen kayıtların yeterli açıklığa sahip olmadığı, tek düzen muhasebe sistemi genel tebliğinde açıklanan husus ve standartlara uygun kayıt yapılmadığı, 213 sayılı VUK’da sayılan belgelerin dışında fatura yerine makbuz düzenlendiği, aktif hesaplara nedensiz alacak pasif hesaplara nedensiz borç kaydı yapıldığı, bir kısım gelirlerin kayda alınmadığı, 2007 yılında 66 adet sosyal tesisin satış işleminde 214.097,00 TL gelirin kooperatif üyelerinden ve vergi dairesinden gizlenerek eksik bildirildiği, sosyal tesis satışlarında gerçek satış bedelleri resmi kayıtlara yansıtılmayarak satış badelinin yarısına yakın bir tutarın faturasız ve KDV ödemeksizin katılım bedeli adı altında tahsil edilerek usulsüz işlem yapıldığının tespit edildiğini, yapılan bu işlemlerle kooperatifin zarara uğratıldığı,
Sosyal tesis satışlarındaki usulsüzlüklerle ilgili olarak Büyükçekmece Cumhuriyet Savcılığının 2011/20753 sayılı soruşma numarası ile suç duyurusunda bulunulduğunu, 11/06/2012 tarihli inceleme tutanağının 5-6 ve 7. Maddelerinde tespit edilen sosyal tesis satışlarındaki 366.097,00 TL’nin mevzuata uygun olmayan belgeler düzenlenerek ve defter kayıtlarında muhasebe hilesi yapılarak kooperatif yönetiminin ve çevresinin zimmetine geçirildiğini, 2007 yılı bilançosunda “ortaklardan alacaklar” hesabında gelir gider tablolarında muhasebe defter kayıtlarında muhasebe hileleri yapıldığını, ortakların kooperatife olan borçlarının (anapara + faiz) kar payı tutarından mahsubu görüntüsü altında düzenlenmesi gerekirken fatura, makbuz vb belgelerin usulüne uygun düzenlenmeyerek gelirin olması gerekenden az giderin ise fazla gösterildiğini, avans kar payı tutarları ile mahsup edilen ve bu şekilde üyelerden tahsil edilen ödemelerin 2007 ve 2008 dönemlerine ait gelir tablolarında (tamamı gösterilmeyerek) eksik gösterildiğini, hesap inceleme komisyon raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere hileli hesap yöntemi kullanılmak suretiyle 1.444.388,22 TL tutarındaki meblağ 2009 yılına devredilmeyerek 2007 ve 2008 hesap döneminde kooperatif yönetiminin zimmetine geçirildiğini, 2007 yılına ait kayıtların tetkikinde kurumlar vergisi, katma değer vergisi matrahının eksik beyan edildiğini bu nedenle VUK 359 maddeye göre vergi ziyaı cezasının kesilmesine engel olmak için üyelerin bilgisi dışında kooperatif adına matrah artırımına gidilerek kooperatif üyelerinin 83.994,96 TL ilave borç yükü altına sokulduğunu, inceleme raporunun 12-13 sayfasında belirtildiği üzere 2007-2010 döneminde muhasebe hilesi ile 1.380.381,84 TL tutarındaki özkaynağın yok edildiğini, inceleme raporunun 14-15 sayfalarında açıklandığı üzere kooperatif bünyesinde yapımı gerçekleştirilen sosyal tesislerin satılmasına ilişkin ihale tarihinden sonra, bir kısım (görünürdeki) ihale alıcılarının tapu devri olmaksızın açık ve şeffaf bir şekilde yapılması ve sürdürülmesi gereken ihaleye fesat karıştırarak almış oldukları yerleri o tarihte görevli kooperatif yönetimine bir dilekçe vererek devrettiklerini, bu şekilde ihaleye fesat karıştırmak suretiyle o dönem yönetim kurulu başkanı olan … ve yakın çevresi ile diğer yönetim kurulu üyelerinin sosyal tesisleri hileli yöntemlerle ve ihale bedellerini dahi ödemeyerek ele geçirdiklerini, zira kooperatif kayıtlarında satın alma bedellerinin ödendiğini gösterir kayıtların bulunmadığını, kooperatif yönetiminde görev alan … ve …’nın beyanlarının ise bu hususu doğruladığını, Maliye Bakanlığı tarafından kooperatif defterleri üzerinde inceleme yapılarak 28/03/2013 tarihli vergi inceleme raporu ve 26/02/2013 tarihli vergi tekniği raporunun düzenlendiğini, düzenlenen bu raporların davalıların sorumluluğunu ispatlar nitelikte olduğunu, sahte ve yanıltıcı faturalar kullanılmak suretiyle 1.577.528,75 TL tutarında kooperatif varlığının yok edildiğini, vergi tekniği raporuna istinaden sorumlular hakkında Küçükçekmece 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/582 E sayılı dosyası ile ceza davası açıldığını, Yaşanan bu gelişmeler üzerine 12/05/2012 tarihinde yapılan 2011 hesap yılı genel kurulunda ibra edilmeyen kooperatif yönetiminin 2011 hesaplarının tetkiki için hesap tetkik komisyonunun kurulmasına karar verildiğini, hesap tetkik komisyonunun 25/05/2013 tarihli inceleme raporuna göre 2011 yılına ait finansal tabloların tetkikinde kooperatif varlıklarının 1.031.090,28 TL, borçlarının 30.573,74 TL, özkaynak tutarının 1.000.516,54 TL olduğu, kayıtlardan 2010 hesap döneminde yok edilen 1.577.528,75 TL tutarındaki meblağın tekrardan kayıtlara alındığına dair bir bilgiye rastlanılmadığı, kayıtlarda bir takım yolsuzluk ve usulsüzlükler yapıldığı, bu nedenle kooperatif aleyhine 3.500,00 TL özel usulsüzlük cezası kesildiği, matrah artırımına gidilerek ortakların ilave borç altına sokulduğu, kooperatifin aktifinde yer alan varlıkların hileli yollarla önce kademeli olarak başka aktif karakterli (yapılmakta olan yatırımlar vs gibi) hesaplara aktarıldığı daha sonra bilançonun pasifinde bulunan “sermaye yedekleri” hesabının borcuna kayıt yapılmak suretiyle yok edildiği, 2007 yılından 2010 yılının sonuna kadar geçen süre içinde kooperatif kaynaklarının yönetim tarafından sistemli bir biçimde zimmete geçirildiği, yanıltıcı faturalar düzenlenerek zimmetin gizlenmeye çalışıldığı tespit edilerek eski yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun açıkça ortaya konulduğunu,Kooperatifin eski yönetim ve denetim kurulu üyelerinin anılan eylemleri nedeniyle 1163 sayılı yasanın 62.maddesi uyarınca sorumlu olduklarını, aynı yasanın 98.maddesi yollaması ile TTK’nın 555.maddesi gereği kooperatif ve aynı zamanda kooperatif denetçileri olan pay sahipleri adına eldeki davanın açıldığını belirterek, HMK 107.maddesi uyarınca şimdilik 400.000,00 TL kooperatif zararının, zararın oluştuğu tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH Davacı vekili 19/11/2015 işlem tarihli ıslah dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporuna karşı bir itirazları olmadığını, davalılardan talep edilen alacak miktarını, bilirkişi raporunda lehe tespit edilen toplam 10.234.455,85 TL’ye arttırdıklarını beyan ederek harcını yatırmıştır.
CEVAP Bir kısım davalılar vekili Av. … cevap dilekçesinde özetle; sorumluluk davası açılması için genel kurulda karar alınması gerektiğini ancak bu yönde alınan karar ve verilen yetki olmadığını, müvekkillerinin yönetici ve denetçi bulundukları dönemlere ait tüm iş ve işlemleri, Kooperatifin amaç ve uygulamalarına uygun olarak gerçekleştirdiğini, Kooperatifin zararına işlemleri bulunmadığını, genel kurul seçimlerinde kullanılmak amacıyla bir takım asılsız iddia ve ithamlarla müvekkillerinin yıpratılmasının amaçlandığını, hakaret ve iftira nedeniyle müvekkillerinin açtığı davalarda cezalar verildiğini, bu dava ile güdülen amacın müvekkillerinin Genel Kurul nezdinde itibarsızlaştırılması, sonraki seçimlerde kendilerine rakip olunmaması düşüncesi olduğunu, muhasebe kayıtlarının düzenlenmesi, tarafsız ve objektif hale getirilmesi için yapılan işlemler ile kesilen maliyet faturalarının da bu kapsamda değerlendiriidirilerek, kollanılmak istendiğini, Kooperatifin zararı olarak gösterilen meblağın maliyet faturalarındaki bilgiler olduğunu, bu faturaların bir borç ya da mali yükümlülük getirmediğini, vergi açısından külfet oluşturmadığını, fiilen teslim edilen işyerlerinin Kooperatif kayıtları ile çakışmaması için güncelleme niteliğinde olduğunu, Kooperatifçilik Uzmanı … tarafından hazırlanan 26/08/2013 tarihli raporun faturaların niteliğini ortaya koyduğunu, zimmet suçundan takipsizlik kararı verildiğini, yalnızca Kooperatifler Kanununa muhalefetten dava açıldığını, Ticaret Bakanlığınca yapılan teftişte suça konu bir eylem tespit edilmediğini, usulsüzlüğü yada kooperatifi zarara uğrattığı ileri sürülen faturaların esasen kooperatif ana sözleşmesi, Kooperatifler Kanunu ve VUK hükümleri çerçevesinde işin gerçek maliyetine uygun olarak kesildiğini, ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacı kooperatifte yakın arkadaşların ısrarı sonucu 2007 ve 2008 yıllarında münhasıran üye olarak görev yaptığını, görevde olduğu süre içinde hukuka uygun görmediği hiçbir kararın altına imza atmadığını, bu durumun kooperatif kararları ile de sabit olduğunu, sosyal tesis satış ihalesine iştirak edenlerin önemli bir kesiminin ihale kendilerine kaldıktan bir müddet sonra haklarını kooperatif başkanı … ve yakın çevresine devretmiş olmaları, gerek ihale sırasında gerekse de devir sırasında ortaya çıkan bedellerin tamamına yakın bölümünün bankaya yatırılması gerekirken kooperatife ait kasa makbuzu karşılığında ödeme yapılmış gösterilmesi, mezkur ihale sonucunda sosyal tesislerin önemli bir bölümüne sahip olan …’ın “devlete vergi ödememe” bahanesiyle ihalede ortaya çıkan bedelin tamamı için değil sadece %50’si için fatura düzenlemesi ve ödemelerin ısrarla bankacılık dışında gerçekleşmesine onay vermesi üzerine müvekkilinin kendisiyle tartıştığını ve dilekçe vererek kooperatif yönetiminden ayrıldığını, müvekkilinin 15/04/2008 tarihinden sonra hiçbir kararda imzasının bulunmadığını, Büyükçekmece 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/113 nolu dosyada kooperatif başkanı … ve kooperatifteki diğer imza yetkilisi şahıslardan şikayetçi olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; Kooperatif yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı dönemde, kendisine yada yakınlarına menfaat sağlamaya yönelik, hiçbir karara imza atmadığını, kooperatifin mali işlerinin başkan, mali müşavir ve akukat olan kişiler tarafından takip edildiğini, sorunun eski yönetim kurulu başkanı … ile yeni yönetim arasında süregelen çekişmeden kaynaklandığını beyan etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA Büyükçekmece 5.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/492 E. 2014/53 K. sayılı yetisizlik kararı üzerine, Bakırköy 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’ne tevzi edilen dosya üzerinden, Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/185 E. 2015/202 K. sayılı kararıyla, asıl dosya ile birleştirme kararı verilmiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul İli, Esenyurt İlçesi, … Köyünde bulunan … Ada … Parselde Cilt No: … Sayfa No: … de kayıtlı ve üzerinde kat mülkiyeti olan dükkan niteliğindeki 4 nolu bağımsız bölüm ile … ada … parsel Cilt no: … Sayfa no: … kayıtlı ve üzerinde kat mülkiyeti bulunan dükkan niteliğindeki 5 nolu bağımsız bölümün davalı adına kayıtlı olduğunu, tapu kayıtlarına göre 4 nolu bağımsız bölüm açısından 18/01/2007 tarihinde, 5 nolu bağımsız bölüm açısından 15/01/2007 tarihinde kat mülkiyetine geçilmiş olup tapuda 12/09/2008 tarihinde yapılan … yevmiye nolu tahsis işlemi ile müvekkili kooperatifin geçerli ve hukuken sonuç doğuran bir irade beyanı olmaksızın davalı adına kaydedildiğini, tapuda yapılan tahsis işleminde 4 nolu bağımsız bölümün değerinin 23.000,00 TL, 5 nolu bağımsız bölümün değerinin 23.000,00 TL olarak gösterildiğini, yapılmış olan bu tahsis işlemlerinin geçerli olmayıp iptallerinin gerektiğini, dava konusu her iki gayrimenkulün davalı adına tahsis işlemi ile tapuya tescil edilmeden önce davacı kooperatif adına kayıtlı olduğunu, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından onaylı Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi ana sözleşmesinin 5 bölümünde yer alan 65. maddesinde “bu tesisler kooperatif malı olup bunların hiçbirşekilde devri ve satışı yapılamaz” amir hükmü ve ayrıca aynı maddede “bu tesislerin satışı için Sanayi ve Ticaret Bakanlığının izni şarttır” amir hükmünün bulunduğu, bu durumda tüzel kişilik olan kooperatifin sosyal tesislerinin satılması konusunda hukuken geçerli bir irade beyanın oluşabilmesi için mutlaka ana sözleşmenin ve yönetim planın değişmesinin gerektiğini, davalı adına yapılan tescilin muvazaalı işlem nedeniyle iptalinin gerektiğini, dava konusu olayda öncelikle davacı kooperatifin gayrimenkul satışına yönelik ortaya koyduğu irade beyanın hukuken geçerli ve sonuç doğurucu olmadığını, irade beyanının (Yönetim planı değiştirilmesi için gereken çoğunluk şartı sağlanamadığından) yok hükmünde ve sakat olduğunu beyan ederek İstanbul ili Esenyurt İlçesi … Köyünde bulunan Esenyurt Tapu Sicil Müdürlüğünde … Ada … Parsel de Cilt No: … Sayfa No: … de kayıtlı olan üzerinde kat mülkiyeti bulunan dükkan niteliğindeki 4 nolu bağımsız bölüm ve … ada … parsel Cilt no: … Sayfa no: … kayıtlı olan üzerinde kat mülkiyeti bulunan dükkan niteliğindeki 5 nolu bağımsız bölüm olmak üzere dava konusu taşınmazların tamamında davalı adına olan tapu kaydının iptaline ve müvekkili kooperatif adına tapuda tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Genel kurulda alınan karar ile satış işlemlerinin yapıldığını, ihale sürecinin açık ve ihale bedellerinin belli olduğunu, ihale alıcısının diğer iş yerleriyle ilgili ödediği hesaplar virman edilerek borçsuz devirlerin yapıldığını ve davalı olarak borçsuz devir yapılma sebebinin buna dayalı olduğunu, yönetim kurulunca da onaylandığını, genel kurul ve satışın iptali davalarının reddedildiğini, olağan dışı bir uygulama olmadığını, yöneticiler ve deneticiler hakkında yapılan şikayet ve başvuruların reddedildiğini ancak Kooperatifler Kanununa aykırı olarak açılan davaların devam ettiğini, teftiş raporlarının dahi bu konuda alındığı gerekçesi ile davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…Asıl dosyada sosyal tesislerde yer alan 66 işyeri satışına dair yapılan işlemlerin ve davalıların matrah artırımının kooperatif yöneticileri zararına sebep olmadığı, 6111 sayılı Yasadan faydalanma amacıyla yapıldığı ve üyelere bu matrah artırımının fazladan bir ödeme yükü getirmediği, birleşen dosyada ise taşınmazın davalı adına muvazaalı şekilde devredilip edilmediği noktalarındadır. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 59/3. maddesinde; “Yönetime veya temsile yetkili şahısların kooperatife ait görevlerini yürütmeleri esnasında meydana getirdikleri haksız fiillerden doğan zararlardan kooperatif sorumludur” hükmüne yer verilmiş, 62/1. maddesinde ise yönetim kurulu üyelerinin görevleri belirtilmiş, yönetim kurulunun, kooperatif amaçlarının gerçekleşmesi ve ortakların çıkarlarının korunması ile ilgili olarak yasalara, anasözleşme hükümlerine ve genel kurul kararlarına göre işleri titizlikle yürütecekleri ve kooperatifin başarısı ve gelişmesi yolunda gereken çabayı göstermekle görevli oldukları açıklanmıştır. 62/3. maddesinde ise; “Yönetim Kurulu üyeleri ve kooperatif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar” hükmüne yer verilmiştir. Sorumluluğun söz konusu olabilmesi için de öncelikle bir zararın doğması şarttır. Zarar meydana gelmiş ise, yöneticilerin kusursuzluğunu ispat etmesi gerekir. Kusursuzluğun ispatı da genel hükümlere tabidir. Kural olarak yönetim kurulu üyeleri kooperatif adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlar ise de, anılan 336. maddedeki hallerde kooperatife, kooperatif ortaklarına ve kooperatif alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe müteselsilen sorumlu olurlar. Yöneticilerin görevlerini ifa sırasındaki zararın kusur ile işlendiği karinesinin aksini ispat etmedikçe 338. maddesi gereğince sorumluluktan kurtulamazlar. Diğer yandan, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19.02.2007 tarih ve 2005/14680 E., 2007/3131 K. sayılı ilamlarında da açıklandığı üzere, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 59/3. maddesinde yöneticilerin kooperatife ait görevlerini yürütmeleri esnasında meydana getirdikleri haksız fiillerden doğan zararlardan yöneticilerin birlikte sorumlu olacağı anlaşılması gerekir. Toplanan delillere göre Davaya konu asıl davada davalı yöneticilerin 6-15-16.08 ve 12.09.2007 tarihlerinde açık arttırma suretiyle yapılan ihalede sosyal tesislerdeki 66 işyeri satışında görevli olan Yönetim Kurulu Başkanı ve üyelerinin, işyerlerinin gerçek değerinin tespitinde Kooperatifler Kanununun 59,62 ve Ek 2. maddesinin kendilerine yüklediği görev ve sorumluluğu yerine getirip getirmedikleri, gerek metraj yönünden daha büyük ve gerekse de rayiç bedel yönünden daha değerli olan işyerlerinin olduğundan düşük bedelle satılmasına sebebiyet verip vermedikleri ve bu suretle Kooperatifin ve bilvesile üyelerin 10.157.025,72 TL’lik zararına yol açıp açmadıkları yönünden yapılan yargılama sonunda talebe konu taşınmazların rayiç değerleri mahkememizce tespit edilmiş ise de söz konusu sosyal tesislerde bulunan 66 adet İşyerinin genel kurul kararlarına uygun olarak hatta genel kurul kararında belirtilen m2 değerinin üstünde satıldığı gelen kayıtlardan ve bilirkişi raporlarından sabittir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 42/6. maddesine göre, kooperatiflere ait taşınmazların, kooperatif genel kurulunun, yönetim kuruluna vereceği yetki ile satışının yapılabileceği genel kuraldır. Davaya konu olaydaki 66 adet iş yerinin dayanağı Kooperatif Olağan Genel Kurulu’nun 09.04.2006 tarihli toplantısında alınan karara istinaden satış işlemi gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. (“Sosyal tesislerdeki dükkanların ihale yöntemi ile üye kaydedilerek satılması 150 (yüzelli) kabul oyu 18 (onsekiz) red oyu alarak oy çokluğu ile kabul edildi. Sosyal tesislerdeki toplam 66 adet iş yerinden 1.kısımda bulunan 25 m2 lik iş yerlerinin en az 30.000 (otuz bin) YTL, 50 m2 lik iş yerlerinin 50.000 (ellibin) YTL, 100 m2 lik iş yerlerinin 80.000 (seksenbin) YTL, 2.kısımdaki 23 m2 lik işyerlerinin en az 20.000 (yirmibin) YTL, 50 m2 lik iş yerlerinin en az 35.000 (otuzbeşbin) YTL, 100 m2 lik iş yerlerinin en az 70.000 (yetmişbin) YTL bedelle açık arttırma yolu ile ihale edilerek ortak kaydedilmesi hususunda yönetim kuruluna yetki verilmesi oybirliği ile kabul edildi.”) Kooperatiflerde en yetkili organ Genel Kurul olup; dava konusu taşınmazların satışına ilişkin esas ve usullerde yine Kooperatif Genel Kurulu’nca Kooperatifler Kanunu 42.Maddesi’nin 6.Bendi’ndeki “Gayrimenkul alımında ve satımında takip edilecek usul ile alınacak gayrimenkulün niteliğini, yerine ve azami fiyatını, satılacak gayrimenkulün asgari fiyatını belirlemek.” Esasına göre yapılmıştır. Kaldı ki bu Genel kurul kararına karşı genel kurulda alınan kararların iptali yönünde Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas No : 2007/10772 Karar No : 2008/13980 sayılı ilamıyla İstanbul 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2006/718 E. dava açıldığı Davacı vekili, müvekkilinin de ortağı davalı kooperatif genel kurulunda dükkan vasıflı taşınmazların satışına ilişkin alınan kararların yasa ve anasözleşme hükümlerine aykırı olduğunu ileri sürerek, iptalini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, dava konusu edilen sosyal amaçlı tesislerin satışı ile ilgili genel kurulun 09.04.2006 tarihli olduğunu, davanın yasal süre içinde açılmadığını savunarak, davanın usul ve esas yönünden reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, davada iptali istenen kararın 09.04.2006 tarihli genel kurulun 7 nolu gündem maddesi olduğu, davanın ise yasal bir aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçeleriyle, davanın reddine karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir. Davanın dayanağı olan dayanağı olan dükkan satışları konusunda Savcılık inceleme yapmış Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/28233 E 2013/2704 sayılı takipsizlik kararı verilmiş olup bu takipsizlik kararına karşı yapılan itirazlar ceza mahkemesince incelenmiş ve takipsizlik kararı kesinleşmiştir. Yukarıda sayılan deliller ve söz konusu satış yetki verilen Genel kurulunun hukuken geçerli olduğu yerine başka bir genel kurul kararı da alınmadığı dikkate alındığında sosyal tesislerde bulunan 66 adet İşyerinin genel kurul kararlarına uygun olarak hatta genel kurul kararında belirtilen m2 değerinin üstünde satılması nedeniyle kooperatifin 10.167.025,72 tutarında zarara uğratıldığı iddiası yerinde görülmemiş olup genel kurul iradesi yönünde verilen yetkiye göre metre kareye göre işlemler yapılmış olup taşınmazların satışı yönündeki zarar iddiası bakımından davalı yöneticilerin sorumluluğuna gidilemeyeceğinden bu talep yönünden davanın kısmen reddine karar vermek gerekmiş söz konusu ek rapor dayanağını kesinleşen genel kurul ve mahkeme kararına dayandırdığından yeni son heyetten rapor alınması yönünde ek rapor itirazları yerinde görülmemiştir.Bir kısım davalı yöneticiler için matrah artırımına gidilmek suretiyle yol açılan zarar kalemi bakımından ise önceki heyette tespit edilen ve son bilirkişi heyetiyle de tespit edildiği gibi 6111 sayılı Kanunun 6 ve 7 inci maddelerine göre kooperatif matrah artırımında bulundurmaları ve özel usulsüzlük cezası kesilmesine sebep olmalarının dayanağı aynı zamanda kesinleşen Küçükçekmece 4. Asliye Ceza Mahkemesi 2013/582 Esas Karar No: 2015/947 sayılı dosyada da Sanıklara atılı sosyal tesislerin satışı yapılırken gerçek bedelleri üzerinden değilde rayiç bedel üzerinden satış yapıldığı hususuyla ilgili olarak; sanıklar hakkında hem 2006-2009 yılları arasında kanuni defter ve belgelerin üzerinde inceleme yapılmasını önlemek maksadıyla matrah arttırımına gittikleri ve kooperatif üyelerini ilave borç altına soktuklarından ve hem de bu eylemden dolayı 1163 sayılı Yasa’nın 59.maddesine aykırı hareket ettikleri iddiasıyla 1163 sayılı Yasa’nın Ek 2/1 maddesinden cezalandırılmalarının talep edildiği, matrah arttırımı ile ilgili konunun sabit görülmekle mahkumiyet kararı verilmiş ve 6111 sayılı Kanunun 6 ve 7 inci maddelerine göre kooperatif matrah artırımında bulundurmaları ve özel usulsüzlük cezası kesilmesine sebep olmaları nedeniyle genel kurulca ibra edilmediği tespit edilen 80.930,13 TL.lik zarardan başvuruyu yapan dönemin yönetim kurulu üyeleri …, …, …’in müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları analaşıldığından sadece bu davalılar yönünden davanın kabulü ile davacıların fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar vermek gerekmişir. Birleşen davada sadece 4 ve 5 nolu taşınmazlar yönünden iptal davası açılmış olup sebebi davalı adına yapılan tescilin muvazaalı işlem nedeni ile iptalinin gerektiğini, dava konusu olayda öncelikle davacı kooperatifin gayrimenkul satışına yönelik ortaya koyduğu irade beyanın hukuken geçerli ve sonuç doğurucu olmadığına dayandırılmıştır.Birleşen dosyada taşınmazların ferdileştirme ve dava tarihi itibariyle değerlerinin tespiti bakımından rapor alınmış deliller toplandığı görülmüştür. Aynı kapsamda daha önce açılan ve karara bağlanan bir kısım üyeler yönünden verilen Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/755-2015/155 karar sayılı kesinleşen ilamda da bahsedildiği üzere, Dava, tapu iptali tescil davası olup, davaya konu taşınmazların tapu kayıtları, akit tabloları celp edilmiş, taraf delilleri toplanmış, taşınmazlar başında taşınmazların değeri yönü itibariye keşif icra edilmiş ve kooperatif kayıtları üzerinde inceleme yaptırılmış ve bilirkişiler 23/02/2015 havale tarihli raporlarını dosyaya sunmuşlar ve alınan bilirkişi raporu uyarınca 09/04/2006 tarihli genel kurul toplantısında sosyal tesislerin satışı hususunda karar alındığı ve toplantı ve karar sayısının yeterli olduğu ve kurulda satılacak taşınmazların asgari satış bedelinin de belirlendiği ve bunun da ana sözleşmeye uygun olduğu, genel kurulda alınan kararların iptali yönünde İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2006/718 E sayılı dosyasında dava açıldığı ve davanın süre yönünden reddedilip kesinleştiğinden 09/04/2006 tarihinde alınan satış kararının geçerli ve bağlayıcı olduğu, her ne kadar tanıklar ihaleye başkasının katıldığı ve ihale başkası üzerine kalmış olduğu beyanında bulunmuş ise de taşınmazların kooperatifin genel kurul kararıyla ihale usulüyle satışına karar verildiği ve kararda taşınmazın ihale alıcısına devredileceğine dair herhangi bir hüküm bulunmadığı, Kooperatif Kanunu’nun 14.md uyarınca da kooperatiflerde ortakların devir sureti ile ortaklık hak ve vecibelerini bir başka kişiye devredilebileceği hükmü bulunduğundan davalı adına ihale alıcısının devir işlemini gerçekleştirmesi açısında usulsüzlük bulunmadığı ve ihale bedelinde tamamının tahsis edildiği ve kooperatifin ihale yönünden herhangi bir zarara uğradığı da ispat edilemediğinden ayrıca ihaleye katılanları kooperatif başkanının yönlendirdiğine yönelik iddia ise muvazaanın varlığı için tek başına yeterli olmadığı kanaatine varılarak davacının davasının reddine verilen emsal dosyadaki karar kesinleşmiş ve mahkememizde güçlü delil olarak değerledirildiğinde söz konusu satışın kesinleşen 09/04/2006 tarihinde alınan satış kararının geçerli ve bağlayıcı karara göre yapıldığı ve ihale bedelinde tamamının tahsis edildiği ve kooperatifin ihale yönünden herhangi bir zarara uğradığı da ispat edilemediğinden davacıların birleşen dosyada sübuta ermeyen davalarının reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır. Tüm bu nedenlerle; asıl dosya yönünden davanın kısmen kabul ile kısmen reddi ile; tespit edilen 80.930,13 TL tazminatın davalılar …, … ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı kooperatife verilmesine, davacının fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin reddine, birleşen dosya yönünden (Bakırköy 3 ATM 2014/185 Esas Sayılı Dosya), davanın esastan reddine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Kök rapor ile 2.ek rapor arasında çelişki oluştuğundan çelişkinin giderilmesi ve 2.ek rapora yönelik tarafların itirazlarının değerlendirilmesi için yeni bir heyetten rapor alınmasına karar verilmesine rağmen 2.heyet raporunda sadece “matrah artırımı ile ilgili işlemler yönünden” irdeleme yapıldığını, itirazlar yönünden hiçbir tespit ve değerlendirmenin yer almadığını, bu nedenle 2.raporda yönelik de itirazda bulunduklarını ancak mahkemece bu eksiklik/çelişki giderilmeksizin hatalı karar tesis edilmiş ise de emsal Yargıtay kararlarında da çelişkinin giderilmesi gerektiğine işaret edildiğini, Asıl Dava Yönünden; Sosyal tesislerde bulunan 66 adet işyerinin satışının genel kurul kararına uygun olduğu yönündeki gerekçenin hatalı olduğunu, genel kurul kararında “dükkanların açık artırma yolu ile ihale edilerek ve ortak kaydedilerek satılması” karar altına alınmış olmasına rağmen, satışların genel kurul kararına uygun olarak kooperatife ortak kaydedilerek yapılmadığını, dükkanların satışına ilişkin hazırlanan ihale şartnamesinde ihaleye katılacakların dükkanların tahmin edilen asgari peşin satış bedelinin %10’u oranında geçici teminatı yatırmak suretiyle ihaleye iştirak edeceği (şartname madde 5) belirtildiği halde şahısların teminat alınmaksızın ihaleye kabul edildiklerini, ihale bedelinin ihaleden itibaren 30 gün içinde peşin yatırılacağı, ihale bedeline ayrıca KDV ekleneceği (şartname madde 13) şartnamede yer almasına rağmen, alıcılardan KDV alınmadığını ve 30 gün içinde ihale bedelinin yatırılmadığını, alıcılar ihale bedelleri ve KDV’yi yatırmadıkları için malik sıfatını kazanmamalarına rağmen, malik olmadıkları dükkanları yönetim kurulu başkanı ve yönetim kurulu üyeleri ile bunların eşi ve akrabalarına devrettiklerine dair dilekçeler sunduklarını ve dükkanların bu dilekçelere istinaden devredildiğini, Dükkanlara 25, 50 ve 100 m2 olarak değer takdiri yaptırılarak, bu oran/değer üzerinden ihale edilmesi yolunda karar alınmış ve bu şekilde ihale edilmiş olmasına rağmen, alıcılar adına tapuda (25 m2 olarak ihale edilenlerin 83,68 m2 reel metraj üzerinden, 50 m2 olarak ihale edilenlerin 167,36 m2 reel metraj üzerinden, 100 m2 olarak ihale edilenlerin 334,72 m2 reel metraj üzerinden) tescilleri yapılmak suretiyle kooperatifin zarara uğratıldığını, tüm bu hususların Genel Kurullarda üyelerden gizlendiği, bu nedenlerle dükkanların satış işlemlerinin Genel Kurul kararına uygun yapılmadığını, Davadaki taleplerinin sadece dükkan satışları sonucu oluşan zarar ile matrah artırımından kaynaklı zararın tazmini ile sınırlı olmayıp, dava dilekçesinde açıklandığı üzere 2007 ile 2011 yılları arasında oluşan zararların da tazmini talep edilmesine rağmen sair talepleri yönünden olumlu veya olumsuz bir karar verilmediğini, Dava dilekçesinde, zararların oluştuğu tarihten itibaren avans faize hükmedilmesini talep etmelerine rağmen mahkemece gerekçesi açıklanmaksızın dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesinin de hatalı olduğunu,Birleşen Dava Yönünden; Asıl dava yönünden yapılan açıklamaları uyarınca satış işleminin genel kurul kararına uygun olmadığını, Mahkeme tarafından aynı zamanda satış bedelinin ödenmiş olması red gerekçesi olarak belirtilmiş ise de ihale bedelini ihale alıcısı ödemediğinden bu gerekçeye de itibar edilemeyeceğini, Davaya konu 4 ve 5 nolu dükkanların … isimli şahsa ihale edildiğini, …’in şartnameye aykırı olarak teminat alınmaksızın ihaleye kabul edildiğini ayrıca ihale bedelinin şartname uyarınca 1 ay içinde bu şahısdan tahsil edilmediğini, Taşınmazların … isimli şahsa ihale edildiğine dair tutanaklar tutulduğu halde, takiben ihale alıcısı dahi gözükmeyen … isimli şahıstan bu dükkanları davalı …’a devrettiğine ilişkin dilekçe alındığını ve taşınmazlar davalı adına tescil edildiğini, Mahkeme tarafından ihale alıcısı sıfatına dahi sahip olmayan … isimli şahsın dilekçesine istinaden dükkanların davalıya devredildiği hususunun gözardı edildiğini, Davalı … işlemlerin yapıldığı dönemde Kooperatif Yönetim Kurulu Başkanı olup TTK 369/1 ve 395. maddelerindeki özen ve bağlılık yükümlülüğü ve Kooperatifle/şirketle işlem yapma yasağının ihlali niteliğindeki eylemleri nedeniyle geçersiz olduğu, işlemlerde muhasebe ilkelerinin ihlali suretiyle yapılan hukuksuzlukların gizlendiği, yanıltıcı belgeler düzenlendiğini, ayrıca kararda muvazaa iddiaları yönünden hiçbir inceleme ve değerlendirme yapılmadığını beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalılar …, … ve … vekili Av. … yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 4/k bendi uyarınca vergiden muaf olmak için belli koşulların sağlanması gerektiğini ancak davacı kooperatif sosyal tesislerinin işletmesini üye olmayan kişilere kiraladığı, kooperatif dışında olan fabrikalardan alt yapı kanalizasyon giderleri karşılığında para aldığı, binasını özel koleje fatura keserek kiraladığı, su kulesini baz istasyonu firmasına kiralayarak kazanç elde ettiği, sosyal tesislerdeki kooperatife ait dükkanları da ihale yolu ile üye dışı kişilere satarak, yine bu dükkan satışlarından gelir elde ettiği için muafiyetinin bozulduğunu bu nedenle KDV ile Kurumlar Vergisi mükellefi olduğunu, bilirkişi heyeti tarafından itirazları dikkate alınmadan eksik inceleme sonucunda, aslında hiç ödenmemesi gereken bir verginin matrah artırımına gidilerek tahakkuk ettiği gibi bir algı ile kooperatifin zarara uğratıldığı kanısına varıldığını, dava konusu uyuşmazlığın ihale ile satışa sunulan sosyal tesis dükkanlarına ilişkin faturalardan çıktığını, usulsüzlüğü ya da kooperatifi zarara uğrattığı iddia edilen faturaların esasen Kooperatif Ana Sözleşmesi, Kooperatifler Kanunu ve Vergi Usul Kanun hükümleri çerçevesinde işin gerçek mahiyetine uygun olarak, SMMM …’ın 14/09/2007 tarih ve … evrak kayıt no’lu bilgilendirme yazısına istinaden ve konu ile ilgili yönetime dilekçe vermiş olanların talepleri göz örüne alınarak, sosyal tesis dükkanlarının satışında Belediyenin göstermiş olduğu rayiç bedel üzerinden düzenlendiğini, kesilen faturalara göre vergisi düşürdükten sonra kalan bedelin tamamının ortaklara kar payı olarak dağıtıldığını, ihale ve ihale işlemlerine ilişkin genel kurul kararına karşı İstanbul 3.Asiye Ticaret Mahkemesi’nin 2006/718 E. sayılı dosyasında verilen red kararının Yargıtay tarafından onandığını, tüm dönemlerde hesap tabloları ve bütçelerin genel kurullarda kabul edildiğini ve müvekkillerinin ibra edildiklerini, bu arada kamuoyunda vergi barışı olarak bilinen 6111 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiğini, SMMM …’ın 25/05/2011 tarih ve … evrak kayıt no’lu bilgilendirme yazısına istinaden Kooperatifin 21/06/2011 tarihli 358 sayılı yönetim kurulu kararı ile devletin 6111 sayılı kanun çerçevesinde yürürlüğe koyduğu KDV ve Kurumlar Vergisi yönünden matrah artırımı yapılması ile ilgili 12 taksitten oluşan 77.430,13 TL’lik vergi ödeme programının kabul edildiğini, söz konusu vergi yapılandırmasıyla da geçmişte yaklaşık 5 katı oranında ödenmesi gereken verginin 6111 sayılı kanun uyarınca çok daha düşük bir miktarda ödendiğini ve oluşan farkın ortaklara kar payı olarak dağıtıldığını, bu bağlamda bilirkişilerce kesilen faturalar ile kesilmesi gereken faturaların analizi yapılıp sonuçta ödenmesi gereken vergiler ile ortaklara ödenen kar payının karşılaştırılması gerektiğini, aksi kanaatte olunsa dahi ilgili dönemlerde yapılacak ödemeler hesap tablolarına konularak bütçelerde gösterildiği ayrıca faaliyet raporu açıklamalarında da ortaklar bilgilendirilerek tüm hesapların genel kurulda oy birliği ile kabul edildiğinin dikkate alınması gerektiğini, söz konusu vergilerin taksitler halinde ödenerek kapatıldığını ve kooperatifin herhangi bir zararı oluşmadığını, ayrıca yönetim kurulu 7 kişi, denetim kurulu 3 kişi olarak görev yapmasına rağmen sadece müvekkillerinin sorumlu tutulduğunu, kısmen reddedilen miktara ilişkin müvekkilleri lehine hükmedilen karşı vekalet ücretinin hatalı olduğunu beyan ederek, asıl dava yönünden kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … vekili Av. … yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili yönünden dava reddedilmesine rağmen dava değeri üzerinden vekalet ücretine hükmedilmediğini belirterek bu yönden kararın kaldırılmasını, dava değeri üzerinden lehe vekalet ücretine hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili Av. … yasal süre içerisinde sunmuş olduğu katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili yönünden dava reddedilmesine rağmen dava değeri üzerinden vekalet ücreti, masraf ve harçlara hükmedilmediğini belirterek bu yönden kararın düzeltilerek onanmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Asıl dava; kooperatifin eski yönetim ve denetim kurulu üyeleri olan davalıların, usulsüz işlemleri nedeniyle kooperatifi zarara uğrattıkları iddiasıyla açılan tazminat davasıdır. Birleşen dava ise; tahsis işleminin geçersiz ve muvazaalı olduğu iddiasıyla tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.
Vergi inceleme raporu; Kooperatifin 2007, 2008, 2009, 2010 hesap ve işlemlerinin incelenmesi için Vergi Denetim Kurulu’nun (Marmara Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlığı) 13/06/2012 tarih ve B.07.0.VDK.0.42.00.00-663.05187271/19903 sayılı yazısı ile Vergi Müfettişi … görevlendirilmiştir. Vergi Müfettişi tarafından yapılan inceleme sonucunda düzenlenen 26/02/2013 tarih ve … sayılı Vergi Tekniği Raporunda; kooperatifin 2007, 2008 ve 2009 yıllarına ilişkin hesap ve işlemlerinin 6111 sayılı kanunun ilgili hükümleri gereği incelenemediği, 2010 yılına ilişkin hesap ve işlemlerinin incelenmesi neticesinde ortaklara “işyeri teslimi” adı altında düzenlenen 480 adet fatura olduğunun tespit edildiği, söz konusu faturaların doğruluğunun araştırılması için kişilerin beyanlarına başvurulduğu, örnekleme yoluyla 27 kişinin ifadesinin alındığı, ifade sahiplerine işyerlerinin fiili teslimlerinin tapu tescil tarihinden çok önce çeşitli tarihlerde yapıldığı, faturaların 12/04/2010 tarihinde düzenlendiği ancak kişilere faturaların teslim edilmediğinin tespit edildiği, 480 kişiden 109’u fiili olarak kooperatiften işyeri teslim aldığı, kalan 371 kişinin ise adlarına fatura düzenlenmesine rağmen fiili işyeri teslimlerinin kooperatiften sağlanmadığının tespit edildiği, yine çeşitli firmalara düzenlenen faturalar incelendiğinde firmaların kayıtlarında faturalara rastlanılmadığı, kooperatifin 12/04/2010 tarihinde üyeleri 1.577.528,75 TL borçlandırdığı, 31/08/2010 tarihinde ise 1.577.528,75 TL üye borcunun “529-Diğer Sermaye Yedekleri” hesabını 1.577.528,75 TL tutarında azaltarak kapattığı, yapılan bu kayıtlarla kooperatifin toplam varlığında 1.577.528,75 TL tutarında bir azaltma yapıldığı, kooperatif üyelerine fiili teslim yapılmasından yaklaşık 17 yıl sonra düzenlenen ve 371 tanesi kooperatif tarafından fiili teslim yapılmayan üyelere düzenlenen faturaların hem düzenleniş biçimi hem de muhasebe kayıt biçimi açısından değerlendirildiğinde yanıltıcı belge olarak düzenlendiği sonucuna varıldığı, adlarına fatura düzenlenen şahıs ve şirketlerin faturadan haberdar olmadıklarının tespitinin bu belgelerin içeriği itibariyle yanıltıcı amaçlı düzenlendiğini destekler mahiyette olduğu, bu eylemin ise 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359.maddesinin A/2 fıkrasında yer alan vergi kaçakçılığı suçu olarak tanımlanan “muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme” fiilini oluşturduğu açıklanmıştır. Vergi Müfettişi tarafından yapılan düzenlenen 28/03/2013 tarih ve … sayılı Vergi İnceleme Raporunda; 26/02/2013 tarih ve … sayılı Vergi Tekniği Raporunda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere kooperatifin 2010 hesap döneminde düzenlenen işyeri teslim faturalarının defterlerine kaydedilmesi sırasında 1 no.lu muhasebe sistemi uygulama genel tebliği ile yapılan düzenlemelere uymadığı, Vergi Usul Kanunu’nun 353.maddesinin 6.fıkrasında “Bu Kanuna göre belirlenen muhasebe standartlarına, tek düzen hesap planına ve mali tablolara ilişkin usul ve esaslar ile muhasebeye yönelik bilgisayar programlarının üretilmesine ve kullanılmasına ilişkin kural ve standartlara uymayanlara 3.000,00 TL (2010 takvim yılında 3.500,00 TL) özel usulsüzlük cezası kesilir…” hükmü gereğince 3.500,00 TL özel usulsüzlük cezası kesilmesi gerektiği belirtilmiştir. Delil mahiyetinde dava dosyaları; 1-İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/06/2007 tarihli 2006/718 E. 2007/384 K. sayılı kararı incelendiğinde; kooperatif üyesi … tarafından 09/04/2006 tarihinde yapılan genel kurulda taşınmazların satışına dair alınan 7 no.lu kararın iptali istemiyle açılan davada, mahkemece davanın 1 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle reddine karar verildiği, kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 15/12/2008 tarihli 2007/10772 E. 2008/13980 K. sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır. 2-Büyükçekmece 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 18/05/2015 tarihli 2013/634 E. 2015/146 K. sayılı kararı incelendiğinde; kooperatif üyesi olan bir kısım şikayetçilerin, kooperatifin eski yönetim kurulu ve denetim kurulu üyeleri …, …, …, …, …, … ve …’in usulsüz işlemler yaparak zimmetlerine para geçirdikleri, görevlerini kötüye kullandıkları iddiasıyla Cumhuriyet Savcılığına yaptıkları şikayet üzerine, yapılan inceleme ve alınan bilirkişi raporunda zimmetlerine para geçirdiklerine dair bir bulguya rastlanılmadığı ancak yönetim kurulunun Kooperatifler Kanunu 59. Maddesi 8. Fıkrasına aykırı olarak yetki kullanmak suretiyle sosyal tesislerin satışında usulsüz işlem yaptıklarının belirlendiği bu olay sebebi ile yönetim kurulu üyeleri …, …, …, … ve …’un sorumlu olduğu, yine …, …, …, …, …, …, …’nın yönetim ve denetim kurulu asil ve yedek üyesi iken 2006-2009 tarihlerinde kanuni defter ve belgelerin üzerinde inceleme yapılmasını önlemek maksadıyla matrah attırımına gittikleri ve kooperatif üyelerini ilave borç altına soktukları ayrıca 2007 yılında kooperatife ait sosyal tesislerin satışını yaptıkları ancak gerçek satış bedellerinin tapuya intikal ettirilmediği ve aradaki farkın katılım bedeli olarak alındığı bununda üyelere dağıtıldığı ve bu şekildeki uygulama ile kooperatif yönetim kurulu üyelerinin KDV ve Kurumlar vergisi ziyanına sebep oldukları bu olaydan sonrada vergi barışı yasasından faydalanarak vergi ziyaını taksitlendirip ödemeye başladıkları bununda kooperatif üyelerinin zararına sonuç doğurduğu iddiasıyla açılan kamu davası nedeniyle mahkemece yapılan yargılama neticesinde; “Sanıklar … ve … yönünden; sanıkların suç tarihinde denetim kurulu üyesi oldukları, matrah arttırımına ilişkin yönetim kurulu kararına katılmadıkları anlaşıldığından beraatlerine karar verilmiştir. Sanıklar …, …, …, …, … bakımından; sanıkların suç tarihinde yönetim kurulu üyesi oldukları, 27/05/2011 tarihli yönetim kurulu kararıyla 6111 sayılı Yasa’nın 7/1 maddesine göre matrah arttırımına gidildiği, bu hususta genel kuruldan herhangi bir yetki almadıkları, 1163 sayılı Yasa’nın 52.maddesinde “Ortakların şahsi sorumluluklarının ağırlaştırılması veya ek ödeme yükümleri ihdası hakkında alınacak kararlar için bütün ortakların 3/4’ünün rızası gereklidir” şeklinde düzenlemenin, aynı Yasa’nın 59/8.maddesinde “Yönetim kurulu üyeleri ve temsile yetkili şahıslar, genel kurulun devredemeyeceği yetkilerini kullanamaz” hükmünün bulunduğu, aynı Yasa’nın Ek 2/1 maddesinde ise 59/8 maddesine aykırılığın cezalandırılacağının bildirildiği anlaşıldığından, tüm dosya kapsamı ve bilirkişi raporları nazara alınarak sanıkların mahkumiyetlerine karar verilmiştir. Sanıklara atılı sosyal tesislerin satışı yapılırken gerçek bedelleri üzerinden değilde rayiç bedel üzerinden satış yapıldığı hususuyla ilgili olarak; sanıklar hakkında hem 2006-2009 yılları arasında kanuni defter ve belgelerin üzerinde inceleme yapılmasını önlemek maksadıyla matrah arttırımına gittikleri ve kooperatif üyelerini ilave borç altına soktuklarından ve hem de bu eylemden dolayı 1163 sayılı Yasa’nın 59.maddesine aykırı hareket ettikleri iddiasıyla 1163 sayılı Yasa’nın Ek 2/1 maddesinden cezalandırılmalarının talep edildiği, matrah arttırımı ile ilgili konunun sabit görülmekle birlikte bu eylemin 1163 sayılı Yasa’nın 59.maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği, Küçükçekmece 4.Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/582 esas sayılı, sanıklar … ve … hakkında 213 sayılı Yasa’ya muhalefet suçundan açılan ve halen derdest olan yargılamada göz önünde bulundurulabileceği sonucuna ulaşılmıştır.” gerekçesiyle … ve …’nın beraatlerine, …, …, …, …, …’in üzerlerine atılı Kooperatifler Kanununa muhalefet suçunu işledikleri sabit olduğundan neticeten 2 ay 15 gün hapis ve 41 gün adli para cezası ile cezalandırılmalarına, 41 gün adli para cezasının günlüğü 20,00 TL’den 820,00 TL adli para cezasına, 2 ay 15 gün hapis cezasının günlüğü 20,00 TL’den 1.500,00 TL adli para cezasına çevrilmesine karar verildiği, kararın Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin 17/04/2017 tarihli 2017/1819 E. 2017/3426 K sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır. Ayrıca zimmet suçuna ilişkin olarak Cumhuriyet Savcılığınca yapılan incelemede, zimmet suçunun işlendiğine dair bir delil bulunmadığından, kovuşturmaya yer olmadığından dair karar verilmiş olup, yapılan itiraz sonucunda itirazın reddedilmesiyle kesinleşmiştir. 3-Küçükçekmece 4.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 05/11/2015 tarihli 2013/582 E. 2015/947 K sayılı kararı incelendiğinde; Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu Mamara Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlığı tarafindan ihbar edilen, Beylikdüzü Vergi Dairesi Müdürlüğünün mükellefi … Oto San. Sit. İşletme Kooperatifinin yetkilileri …, … hakkında Vergi Müfetişi tarafından düzenlenen 26/02/2013 tarih ve … sayılı vergi suçu raporu ve rapor değerlendirme komisyonu mütalaası incelendiğinde; 26/02/2013 tarih ve … sayılı vergi tekniği raporunda da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere mükellef kurum tarafından 12/04/2010 tarihinde düzenlenen işyeri teslim faturalarının muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme olarak kabul edilmesi gerektiğinin tespit edildiği, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme fiilinin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinin A/2 fıkrasında vergi kaçakçılığı suçu olarak tanımlandığı, faturaların düzenlendiği dönemde kooperatifi temsile yetkili dolayısıyla faturaları düzenleme yetkisine sahip kişilerin … ve … olduğu ve söz konusu suçun bu kişiler tarafından işlendiği iddiasıyla açılan kabul davasında mahkemece yapılan yargılama neticesinde, her iki sanık hakkında suç sabit görülerek cezalandırılmalarına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmıştır. Bilirkişi raporları; 1-Birleşen dosya kapsamında taşınmazların değerlerinin tespiti yönünden İnşaat Mühendisi … ve Emlakçı …’dan alınan 19/11/2014 tarihli bilirkişi heyet raporunda; Dava konusu … Sanayi Sitesi, … Blok … ve … nolu … kat dükkan vasıflı taşınmazların her biri yaklaşık 25 m² olup arkada 8 m²’lik bir ilavesi bulunduğu, her iki dükkanın da ön ve arka cephelerinin olduğu ve iki dükkanın ilave ile birleştirilerek tek kişi tarafından esnaf lokantası olarak işletildiği, taşınmazların toplam alanının 58 m² ölçüldüğü, 12/09/2008 ferdileşme tescil tarihi itibariyle 4 no.lu taşınmazın tam mülkiyet değerinin 45.000,00 TL, 8 m² ilaveli 5 no.lu taşınmazın tam mülkiyet değerinin 55.000,00 TL olduğu, 23/07/2013 dava tarihi itibariyle 4 no.lu taşınmazın tam mülkiyet değerinin 65.000,00 TL, 8 m² ilaveli 5 no.lu taşınmazın tam mülkiyet değerini 80.000,00 TL olduğu yönünde görüş bildirilmiştir.
2-Asıl dosya kapsamında mahkemece Kooperatif Hukuku Uzmanı …, İnşaat Mühendisi …, E.Sayıştay Uzman Denetçisi/YMM …dan alınan 14/10/2015 tarihli bilirkişi heyet raporunda; İbranın, bilanço-kar zarar hesapları incelemeleri, yıllık yönetim ve denetim kurulu raporları veya genel kurulda görüşmeler neticesinde ortakların bilgisine sunulan tüm hususları kapsayacağı, bunun dışındaki bilgilerin ise ibranın kapsamı dışında kalacağı, ibra kapsamına giren konularda genel kurulca alınan ibra kararları mahkeme kararı ile iptal edilmediği (kaldırılmadığı) müddetçe yönetim kurulu aleyhine sorumluluk davasının açılamayacağı, bu nedenle genel kurulda eski yönetim ve denetim kurulu üyeleri hakkında alınan ibra kararlarının, genel kurulun açık bilgisine sunulan işlemler yönünden geçerli olacağı, kooperatifin zarara uğratıldığının ve bilançolarda gözükmediğinin ispat edilmesi halinde genel kurulda görüşülen ve karara bağlanan ibra kararlarının geçerli olmayacağı, genel kurul tarafından tartışılarak ve değerlendirilerek bilançolarda genel kurulun bilgisine sunulan ibranın mahkeme tarafından iptal edilmemesi halinde yönetim ve denetim kurulu üyelerinin mali ve hukuki sorumluluklarına gidilemeyeceği açıklanmıştır.Raporda genel kurul toplantı tutanakları incelenmiştir. 2005 yılı olağan genel kurulunda; toplantının 09/04/2006 tarihinde yapılarak 3 no.lu gündem maddesinde yönetim kurulu ve denetim kurulu faaliyet raporları okunarak oybirliği ile kabul edildiği, 6 no.lu gündem maddesinde yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerinin ayrı ayrı ibralarına karar verildiği, 7 no.lu gündem maddesinde kooperatife ait sosyal tesislerin satışının görüşüldüğü, bir kısım kooperatif üyelerinin sosyal tesislerin satışını istemediği yapılan görüşmeler neticesinde sosyal tesislerdeki dükkanların ihale yöntemi ile üye kaydederek satılmasına oy çokluğu ile karar verildiği, sosyal tesislerdeki 66 işyerinden; -1. kısımda bulunan 25,00 m²’liklerin en az 30,000,00 TL, 50,00 m²’liklerin en az 50.000,00 TL ve 100,00 m²’liklerin en az 80.000,00 TL, – 2. kısımda bulunan 25,00 m²’liklerin en az 20.000,00 TL, 50,00 m²’liklerin en az 35.000,00 TL ve 90,00 m²’liklerin en az 70.000,00 TL’lik bedelle açık artırma yolu ile ihale edilerek ve ortak kaydedilerek satılması konusunda yönetim kuruluna yetki verilmesine oy birliği ile karar verildiği, Genel Kurulun 10 nolu gündem maddesinde, yönetim kuruluna …’ın başkan, … …, …, …, … ve …’ün üye olarak, denetim kuruluna ise …, … ve …’in üye olarak 09/04/2006-29/03/2008 tarih aralığı için seçildiği belirtilmiştir.2006 yılı olağan genel kurulunda; toplantının 15/04/2007 tarihinde yapıldığı sosyal tesislerin satışı yönünde hazırlıkların yapıldığı ancak üye …’in talebi ile satışa tedbir konulduğu belirtilmiştir. 2007 yılı olağan genel kurulunda; toplantının 30/03/2008 tarihinde yapıldığı, bilanço ve gelir gider tablolarının oy çokluğu ile kabulüne karar verildiği, yönetim kurulu ve denetim kurulunun oy çokluğu ile ibra edildiği, yönetim kuruluna …’ın başkan, … …, …, …, … ve …’ün üye olarak, denetim kuruluna ise …, … ve …’nin üye olarak 31/03/2008-17/04/2010 tarih aralığı için seçildiği belirtilmiştir.2008 yılı olağan genel kurulunda; toplantının 15/03/2009 tarihinde yapıldığı, bilanço ve gelir gider tablolarının oy çokluğu ile kabulüne karar verildiği, yönetim kurulu ve denetim kurulunun oy çokluğu ile ibra edildiği belirtilmiştir. 2009 yılı olağan genel kurulunda; toplantının 18/04/2010 tarihinde yapıldığı, bilanço ve gelir gider tablolarının oy çokluğu ile kabulüne karar verildiği, yönetim kurulu ve denetim kurulunun oy çokluğu ile ibra edildiği, yönetim kuruluna …’ın başkan, … …, …, …, … ve …’ın üye olarak, denetim kuruluna ise …, … ve …’ın üye olarak 18/04/2010-28/04/2012 tarih aralığı için seçildiği belirtilmiştir.2010 yılı olağan genel kurulunda; toplantının 17/04/2011 tarihinde yapıldığı, bilanço ve gelir gider tablolarının oy çokluğu ile kabulüne karar verildiği, yönetim kurulu ve denetim kurulunun oy çokluğu ile ibra edildiği belirtilmiştir. 2011 yılı olağan genel kurulunda; toplantının 29/04/2012 tarihinde yapıldığı, 2011 hesap yılına ait bilanço ve gelir gider tablolarının ortaklara dağıtıldığı ve ortakların elinde bulunması nedeniyle okunmuş kabul edilmesi yönünde yapılan oylamanın oy birliği ile kabul edildiği okunan faaliyet raporlarına karşı yönetimin görevini gerektiği gibi yapamadığı yönünde eleştirilerin yapıldığı, sosyal tesislerin satış fiyatının gerçek değerinden gösterilmeyerek belediyenin bildirdiği değerler üzerinden satışının yapıldığı bu nedenle aradaki fark nedeniyle vergi affına müracaatın yapıldığının yönetim kurulunca genel kurula bildirildiği, genel kurulda yapılan görüşmeler neticesinde okunan yönetim ve denetim kurulu raporları ile bilanço ve gelir gider hesaplarının 3 no.lu genel kurul kararı gereği oy birliği ile kabul edildiği, genel kurulun 4 no.lu kararı ile yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerinin ayrı ayrı ibra edilmemelerine oy çokluğu ile karar verildiği, yönetim kuruluna …’nın başkan, …, …, …, …, … ve …’ün üye olarak, denetim kuruluna ise …, … ve …’nın üye olarak 29/04/2012-07/06/2014 tarih aralığı için seçildiği belirtilmiştir.Somut olayda; 2007-2008-2009-2010 hesap yılına ait genel kurullarda yönetim ve denetim kurulu üyeleri hakkında alınan ibra kararlarının iptal edildiğine dair yargı kararı dosya kapsamında olmadığı gibi bu yıllara ilişkin alınan ibra kararlarının genel kurulun bilgisine sunulmayan hususlarda olduğu ispatlanarak alınan ibra kararlarının geçerli olmadığının beyan edilmediği, 2007-2008-2009-2010 hesap yıllarında ibra kararları iptal edilmediği müddetçe ibra edilen bu döneme ilişkin sorumluluk davasının açılamayacağını, ayrıca geçmiş yıllarda alınan ibra kararlarının yeni bir genel kurul kararı ile kaldırılmasının da mümkün olamayacağını, Kooperatifin 09/04/2006 tarihinde yapılan 2005 yılı genel kurulunda sosyal tesislerdeki 66 adet işyerinin satışına yönelik alınan karar uyarınca 15/08/2007, 16/08/2007 ve 12/09/2007 tarihlerinde açık arttırma suretiyle yapılan ihalede sosyal tesislerdeki 66 işyeri satışında görevli olan yönetim kurulu başkanı ve üyelerinin, işyerlerinin gerçek değerinin tespitinde, Kooperatifler Kanununun 59, 62 ve Ek 2. maddesinin kendilerine yüklediği görev ve sorumluluğu yerine getiremedikleri, gerek metraj yönünden daha büyük gerekse de rayiç bedel yönünden daha değerli olan işyerlerinin olduğundan düşük bedelle satılmasına sebebiyet verdikleri, taşınmazların reel metraj ve rayiç bedelleri üzerinden hesaplama yapıldığında Kooperatifin ve üyelerin 10.157.025,72 TL’lik zararının oluştuğu, davacı kooperatif ve üyelerin bu zararından …, …, …, … ve …’nün müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, 01/09/2007 ve 31/12/2007 tarih aralığında görevli olan yönetim kurulu başkanı ve üyelerinin ihale sonuç tablosunda ismi geçen alıcıların 2’si dışında eksik fatura düzenledikleri, sadece … ve … isimli 2 alıcıya genel kurul kararına ve şartnameye uygun şekilde ihale bedeline %18 KDV eklenerek fatura düzenlendiği, 28/03/2013 tarihli vergi inceleme raporu ile Küçükçekmece 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/582 E. numaralı dosyasında düzenlenen 14/11/2014 tarihli bilirkişi raporu ile de bu hususun tespit edildiği, eksik düzenlenen fatura tutarının 1.328.070,00 TL olarak hesaplandığı ancak bu bedelin yukarıda hesaplanan 10.157.025,72 TL’lık kooperatif zararı içinde yer aldığı, Yönetim kurulu 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun hükümleri kapsamında Kooperatif adına matrah artırımına giderek tahakkuk eden vergi taksitlerini ödeme planına almış ise de Kanun hükmünden davacı kooperatifin yararlaması için geçerli bir nedenin bulunmadığı, ayrıca matrah artırımının üyelere ek ödeme yükümlülüğü mahiyetinde olması nedeniyle bu hususta genel kurulda nitelikli çoğunlukla karar alınmasının gerekeceği, yönetim kurulunun bu kararı alma yetkisinin olmamasına rağmen matrah artırımı ile kooperatifin ve üyelerin 77.430,13 TL zararına yol açıldığı, davacı Kooperatifin ve üyelerin alacağı olan bu zarardan ise …, …, … ve …’in müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, Bu durumda Kooperatifin toplam 10.234.455,85 TL zararının oluştuğu, dava tarihinden önce temerrüt gerçekleşmediğinden davanın açıldığı 12/07/2013 tarihinden itibaren yasal faiz oranının uygulanması gerektiği bildirilmiştir. 3-Bilirkişi heyetine Gayrimenkul Değerleme Uzmanı .. eklenerek alınan 26/12/2016 tarihli 1.ek raporda; keşif tarihi itibari ile yapılan araştırmalarda dükkanların pazarlık payı dahil olmak üzere yaklaşık 144 m² büyüklüğünde kapalı alanı bulunan taşınmazların 510.000,00 TL ile 980.000,00 TL, m² bazında 3.542,00 TL/m² ile 6.806,00 TL/m² fiyat aralığında ortalama olarak 5.052,00 TL / m² bedelle satışa sunulmuş olduğu, bölge için %10 pazarlık payı ve taşınmazlar için yıpranma payları düşüldüğünde bulundukları çevre koşulları da göz önüne alınmasıyla ortalama birim m² satış bedelinin yaklaşık 4.260,00 TL/m² olduğu, bu bedelin dava tarihi (12/07/2013) itibari ile 3.292,43 TL/m² , ihale tarihi (12/09/2007) itibari ile 2.112,00 TL/m²’ye tekabül ettiği ve 14/10/2015 tarihli kök raporda 16/08/2007 ile 12/09/2007 tarihlerindeki açık artırma suretiyle yapılan ihalede sosyal tesis dükkanlarının reel m²lerinin 2.108,74 TL/m² olarak hesaplandığı, kök raporda tespit edilen TL/m² bedel ile bu ek raporu ulaştığı değer arasında pazarlık payları, ekonomik koşullar ve değere etki edecek diğer unsurlar dikkate alındığında kök raporda rayiç bedel hesabının ek rapor için de geçerli olduğu, tarafların itirazlarının 14/10/2015 tarihli kök rapordaki tespitleri değiştirmeyi gerektirmediği bildirilmiştir. 4-Aynı bilirkişi heyetinden alınan 20/12/2017 tarihli 2.ek raporda; 2007-2008-2009-2010 hesap yılına ait genel kurullarda görüşülen ve genel kurulun tartışılarak açık bilgisine sunulan konularda alınan ibra kararları mahkeme kararı ile iptal edilmediği müddetçe, ibra edilen bu dönemlere ilişkin yöneticiler hakkında sorumluluk davasının açılamayacağı yönündeki kök rapordaki bilirkişi görüşünün değişmeyeceği, Kooperatifin 09/04/2006 tarihinde yapılan 2005 hesap yılı genel kurulunda, sosyal tesislerde yer alan 66 adet işyeri satışına dair alınan kararın iptali istemiyle açılan davanın reddine karar verildiği ve söz konusu karar Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği için tüm üyeleri bağladığı, Davaya konu taşınmazların satışının görüşüldüğü 09/04/2006 tarihindeki kooperatif tüzel kişisinin … sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi olduğu, ancak bu yapı kooperatifinin 18/04/2010 tarihinde yapılan 2009 hesap yılı genel kurulunun 7 nolu kararı gereği ana sözleşme değişikliğine giderek işletme kooperatifine dönüştüğü, böylelikle yapı kooperatifi tüzel kişiliğinin 2010 yılında ortadan kalkmış bulunduğunun kabulü gerektiği ve bu hususun gözetilmesi gerekeceği, 1163 sayılı kanunun 42/6.madde hükmüne göre kooperatiflerde, gayrimenkul alımında ve satımında takip edilecek usul ile alınacak gayrimenkulün niteliği, yeri ve azami fiyatının, satılacak gayrimenkulün ise asgari fiyatının belirlenmesi yetkisinin genel kurula ait olduğu, kooperatifin ana sözleşmesinde genel kurulun yetkilerinin düzenlendiği 23.maddesinin 9.fıkrasında da aynı düzenlemeye yer verildiği, Kooperatiflerde, kat mülkiyetinin kurulması halinde ve kooperatif hükmi şahsiyetinin sona ermesi halinde uygulamaya girecek olan site yönetim planının kooperatif tüzel kişiliği sona ermeden hazırlanmış olması ve bu yönetim planının herhangi bir genel kurulda kabul edilmiş olması kooperatif ve ortak ilişkilerinde Kooperatifler Kanunu ve ana sözleşme hükümlerinin bertaraf edileceği ve ortak ilişkilerinin site yönetim planı esaslarına tabi olacağı anlamına gelemeyeceği, zira site yönetim planının ancak kat malikleri kurulunun teasis edildiği ve Kat Mülkiyeti Kanunu esaslarının uygulandığı zamanlarda geçerli olacağı, bunun ise ancak yapı kooperatifinin ticaret sicil kaydının terkini ve kat mülkiyetinin uygulanmaya başlaması anından sonra mümkün olacağı, dolayısıyla davacının 09/04/2006 tarihli genel kurul kararının site yönetim planına aykırı ve yok hükmünde olduğu şeklindeki iddiasının geçerli olduğunun söylenemeyeceği,Kooperatif ana sözleşmesinin 65.maddesine göre satışa konu edilen 66 adet dükkanın içinde bulunan davaya konu 4 ve 5 nolu işyerlerinin kooperatifin malı olup bunların hiçbir şekilde devri ve satışının yapılamayacağı iddia edilmiş ise de ana sözleşmenin 65.maddesinde sadece idare binası, eğitim merkezi ve caminin sosyal tesis kapsamında değerlendirildiği, satışa ve davaya konu işyerlerinin ise sosyal tesis kapsamında değerlendirilen yerlerden olmadığı, kaldı ki yine davacının birleşen davadaki beyanından da anlaşıldığı üzere sosyal tesislerde bulunan 66 adet işyerinin satışı konusunda kooperatifin Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Küçük Sanatlar ve Sanayi Bölgeleri ve Siteleri Genel Müdürlüğünden görüş ve izin almak için müracaat ettiği ve genel müdürlükçe kooperatife gönderilen 23/03/2006 ve 01/05/2006 tarihli yazılarda “sosyal tesisler içerisinde bulunan dükkanların ihale ile satışında ve yapı kullanma izni alınarak, tapuların satın alanlara verilmesi hususunda kooperatifin 09/04/2006 tarihli genel kurul kararına ve kooperatif ana sözleşmesinde belirtilen hükümlere uyulmak kaydıyla gerekli işlemin yapılmasının, yönetim kurulu sorumluluğunda olduğunun” bildirildiği de dikkate alındığında taşınmazların satışına dair alınan genel kurul kararının yok hükmünde olup yolsuz bulunduğunun söylenemeyeceği,Sosyal tesislerdeki dükkanların ihale yöntemi ile belli bedellerle ve ihale alıcısının kooperatife üye kaydedilmesi suretiyle satılması hususunda oy çokluğu ile karar verilmesi nedeniyle ihale alıcılarının daha sonra ihale ile adlarına isabet eden yerleri davalıya veya başka kişiye becayiş yaparak değiştirdikleri ve bu becayişin kooperatif yönetim kurulu kararı ile kabul edilerek onaylandığı davacının dava dilekçesindeki beyanları ve dosya kapsamı ile de teyit edildiğinden ihale yöntemi ile taşınmaz satın alanlara söz konusu taşınmazların ferdileşme gereği tapuda tescil edilmelerinin 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ve ana sözleşme hükümleri ve kooperatifin genel kurul kararına uygun olduğundan davacının bu yöndeki itirazlarının yerinde olmadığı,Esenyurt Tapu Müdürlüğünden gelen tapu kayıtlarına göre davaya konu … ada … parsele ait taşınmazlara ilişkin ferdileşme işlemlerinin bir kısmının 02/11/2007 tarihinde yapılarak bağımsız bölümlerin üyeler adına tescil edildiği, ferdileşmeye dayalı bir kısım tapuların da 2008 yılı içerisinde üyeler adına tescilinin sağlandığı, dava konusu 4 ve 5 nolu bağımsız bölümlerin ise davalı … adına 12/09/2008 tarihinde … yevmiye nolu ferdileşme işlemi gereğince tescil edildiği, satış neticesinde davaya konu 4 ve 5 nolu bağımsız bölümler de dahil toplam 66 adet bağımsız bölüm aynı usulle satışa çıkarılmış olmasına rağmen diğer ihale alıcıları adına tescil edilen tapu kayıtları hakkında iptal ve tescil talebi olmaksızın sadece davalıya ait taşınmazlar yönünden iptal ve tescil isteminin iyi niyetle bağdaşmayacağı,Davalılar tarafından bilirkişi kök ve ek raporundaki m² değerleme miktarına yönelik itiraz dilekçeleri ekinde dosyaya sunulan 2007, 2008, 2009, 2013, 2017 yıllarına ilişkin ibraz edilen emlak vergisi bildirimlerinde, davaya konu taşınmazların inşaat sınıfının taşınmazların ihale ile satışının yapıldığı 2007, 2008 ve 2009 yıllarında 3. sınıf inşaat niteliğinde değerlendirilmesi, daha sonraki yıllarda 2. sınıf ve en son olarak 2017 yılında 1. sınıf inşaat olduğunun Esenyurt Belediye Başkanlığınca değerlendirilmesi nedeniyle bilirkişi kök ve ek rapordaki m² değerleme miktarı yönünden bilirkişi görüşünün değişeceği yönünde kanaate ulaşıldığı, genel kurul kararına uygun olarak yapılan sosyal tesislerde bulunan 66 adet iş yerinin satışı sebebiyle kök rapaorda tespit edilen 10.157.025,72’lik zararın doğmuş olduğu yönündeki bilirkişi görüşlerinin değişeceği, zira söz konusu taşınmazların genel kurul kararlarına uygun olarak hatta genel kurul kararında belirtilen m² değerinin üstünde satılması nedeniyle söz konusu bu taşınmaz satışları yönünden kooperatifin zarara uğratıldığından bahsedilemeyeceği,Ancak kök raporda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere 21/06/2011 tarih ve 368 sayılı karar ile kooperatif yönetim kurulunun, 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun hükümleri kapsamında Kooperatif adına matrah artırımına gidilmek suretiyle yol açılan ve genel kurulca ibra edilmediği tespit edilen 77.430,13 TL’lik zarardan, 2011 yılında matrah artırımı başvurusunu yapan dönemin yönetim kurulu üyeleri …, …, .., …’in müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu yönündeki kanaatlerinin ise değişmediği yönünde görüş bildirilmiştir. 5-Mahkemece Kooperatif Uzmanı Prof. …, Mali Müşavir … ve Vergi Uzmanı …’dan alınan 25/05/2019 tarihli ikinci heyet raporunda;”6111 sayılı Kanunun 6 ve 7 nci maddelerinde yer alan Matrah artırımının mükellefler için bir zorunluluk olmadığı ancak mükelleflerin bilerek veya bilmeyerek yapmış oldukları vergi kayıp ve kaçağına sebebiyet vermeleri nedeni ile yasa hükmünden yararlanarak ilerde daha büyük veya daha az bir vergi veya ceza ile karşılaşmak istemedikleri durumlarda yararlanılacak bir kanun maddesi olarak uygulamada yerini almıştır. Ancak olayımızda Vergi Müfettişi, diğer bilirkişiler tarafından düzenlenen Bilirkişi Raporlarında kooperatif yöneticilerinin yapmış oldukları usulsüzlüklerin ortaya çıkmasını önlemek, ilgili kanunlar gereğince sorumluluktan kurtulmak amacıyla matrah artırımından yararlanmak suretiyle kooperatifi dolayısı ile üyelerini zarara uğratmışlardır. Yöneticiler eğer gerek vergi kanunlarındaki yükümlüklüklerini, gerekse Kooperatifler kanunundaki yükümlülüklerini usulüne uygun yerine getirmiş olsalardı gerek kurumlar vergisinde gerekse katma değer vergsinden muaf olan kooperatifler ek bir maliyetle karşı karşıya kalmayacaklardı. Yöneticiler koopertifin asıl amacı dışına çıkmadan işlemlerini yürütmeleri halinde doğal olarak kooperatif dolaylı olarak da üyeler bu vergiler ve cezalarla muhatap olmaları mümkün değildir.Yukarıda açıklanan nedenlerle Kooperatif Yönetim Kurulu (davalı), Kanun hükümlerinden yararlanmak üzere matrah arttırımına gitmek suretiyle davacı Kooperatifin ve bilvesile üyelerin zararına yol açmıştır.Teknik hesaplamalar önceki bilirkişi raporları, vergi tekniği raporunda ayrıntılı olarak yapılması nedeniyle raporumuzda ayrıca teknik hesaplamaya gidilmemiştir.Koopetarif yöneticilerinin kooperatifin amacı dışına çıkarak vergisel yükümlülüklerle karşılaşmaları sonucunda kooperatif 6111 sayılı yasa çıkmasaydı çok daha fazla vergi ve cezalarla karşı karşıya kalmaları muhtemel iken; bu yasanın çıkmasıyla daha az bir zararla kooperatif dolayısı ile üyeler zarara uğratılmışlardır. Her iki durumda da yönetim kurulu başkanı ve üyeleri koopetifin amacı dışına çıkmak süretiyle kooperatifi zarara uğratmışlardır. Bu zararın üyelerden tahsil edilmeden kooperatif gelirlerinden karşılanması da bu durumu değiştirmeyecektir.Kooperatif yönetim kurulu başkanı ve üyelerinin 6l11 sayılı kanunun 6-7 nci maddeleri uyarınca matrah artırımı nedeniyle ortaya çıkan zarar 77.430,13 TL vergi ve 3.500.00 TL özel usulsüzlük cezası almak üzere toplam 80.930,13 TL olarak olarak hesaplanmıştır;Ancak, şunu da belirtelim ki, 29.04.2012 tarihli genel kurulda Gelir-Gider Tabloları ve Bilançonun oy birliği ile kabul edilmiş olması gerçeği karşısında, daha önce genel kuruldan geçirilmeyen matrah artırımı işleminin hukuki temele oturmuş olup olmadığı problemini sayın mahkemenin takdirine arz etmenin doğru olacağı düşünülmektedir. Şu da var ki anılan genel kurul gündeminde matrah artırımı konusu ayrıca yer almış olmadığı gibi genel kurul tutanaklarından konuya ilişkin açık bir müzakere ve tartışmanın bulunmadığı da anlaşılmaktadır. Yapılan tartışma, tapudaki bedellerle ilgilidir. Hukuki takdir, belirtildiği üzere sayın mahkemeye aittir. Kooperatif Yönetim kurulu Başkanı … ve Yönetim Kurulu üyeleri …, …, … ve …’in (davalılar) 6111 sayılı Kanunun 6 ve 7 nci maddelerine göre kooperatifi Matrah Artırımında bulundurmaları ve özel usulsüzlük cezası kesilmesine sebep olmaları nedeniyle davacı Kooporatifin ve bilvesile üyelerin toplam 80.930,13 TL zararına yol açılmıştır. Gelir-Gider Tabloları ve Bilançonun genel kurulca kabulü ile ilgili hukuki takdirin sayın mahkemenize ait olduğuna da yeniden işaret etmek isteriz.” şeklinde görüş bildirilmiştir. Asıl dava yönünden inceleme; Asıl dava; kooperatifin eski yönetim ve denetim kurulu üyeleri olan davalıların, usulsüz işlemleri nedeniyle kooperatifi zarara uğrattıkları iddiasıyla açılan tazminat davasıdır.Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 17/02/2015 tarihli, 2014/5662 E. 2015/909 K. sayılı ilamı; “…Dava, kooperatif eski yöneticilerinin 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nu 62. madde hükmü ve 98. madde yollamasıyla 6102 sayılı TTK’nın 553. (6762 sayılı TTK’nın 336/5.) madde hükmü uyarınca sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir.1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98. maddesi yollamasıyla dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 555/1. maddesi gereği işbu davanın davacı kooperatif adına temsilcileri ya da vekili tarafından açılması gerekir.Somut olayda dava, yine davacı kooperatif adına kooperatif denetçileri tarafından açılmış olup, 555/1. madde hükmündeki pay sahibi sıfatıyla açılmış değildir. 6762 sayılı TTK’nın 341. madde hükmü, 6102 sayılı TTK’nda yer almadığından, mahkemece, davaya davacı kooperatif temsilcilerinin huzuruyla ya da onların vekilleri marifetiyle devam edilmesi gerekir. Davacı kooperatif anasözleşmesinin 91/m bendinde, yöneticiler hakkında genel kurul kararına dayalı olarak hukuk davası açmak denetçilerin görevleri arasında sayılmış ise de, temyiz dilekçesinde bu maddenin dayanağı olarak gösterilen 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 69. maddesi, anılan 341. madde hükmünü içermemektedir. Anılan 69. madde hükmüne rağmen, 98. madde yollamasıyla 341. madde hükmünün, 6762 sayılı TTK döneminde açılan davalar için bu tür davaların usûl yönünden dayanağı olduğu Dairemizin yerleşik uygulamasında kabul edilmektedir.
Bu durumda mahkemece, davanın gelindiği aşamada kooperatifi temsil ile yetkili olan yöneticiler belirlenip, bunlar tarafından davayı açan vekile ya da başka bir vekile yönetici sıfatıyla verdikleri vekaletnamenin ibrazına veya asıl olarak davayı takip etmelerine olanak tanınması için davacı tarafa 6100 sayılı HMK’nın 52, 53, 54, ve 77/1. maddeleri gözetilerek uygun bir kesin süre verilmesi, verilen süre içerisinde vekaletnameler sunulmaz ya da dava yöneticiler tarafından asıl olarak davayı takip edecekleri bildirilmez ve asıl olarak dava takip edilmez ise, davanın HMK’nın 54/son ve 77/1. maddeleri uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekir…” şeklinde ise de; Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin daha güncel olan 30/05/2022 tarihli 2021/2939 E. 2022/2929 K. sayılı ilamı ile; “…1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 62/3. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyeleri, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludur. Anılan yasanın 98. maddesi hükmüne göre ise, özel yasada açıklık bulunmayan hallerde Türk Ticaret Kanunu’nun anonim şirketlere ilişkin hükümleri uygulanır. 6762 sayılı Eski TTK’nın yürürlükte olduğu dönemde anılan kanunun 341. maddesi “Umumi heyet; idare meclisi azaları aleyhine dava açılmasına karar verirse yahut dava açılmamasına karar verilip de esas sermayenin en az onda birini temsil eden pay sahipleri dava açılması reyinde bulunursa, şirket, bu karar veya talep tarihinden itibaren bir ay içinde dava açmaya mecburdur. Bu müddet geçirilmesiyle dava hakkı düşmez. Murakıpların ve alacaklıların vekilinin mesuliyeti hakkındaki hükümler mahfuzdur. Şirket namına dava açmak, murakıplara aittir.” hükmü göz önünde bulundurularak yöneticiler hakkında sorumluluk davasının genel kurul kararı üzerine denetim kurulu tarafından açılacağı konusunda doktrin ve uygulamada bir tereddüt bulunmamasına karşılık, özellikle 6102 sayılı TTK’nın 553. maddesinde “Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.” hükmü ile aynı yasanın 555. maddesinde, “şirketin uğradığı zararın tazminini şirket veya her bir pay sahibinin isteyebileceği, pay sahiplerinin tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebileceği” hükümlerinde genel kurul tarafından karar alınması yönünde açık bir yasal düzenleme bulunmaması nedeniyle doktrin ve uygulamada konu tartışmalara neden olmuştur. Bu kapsamda, bir kısım yazarlarca anonim şirketlerde yönetim kurulu hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için açık bir hüküm bulunmadığı, 6762 sayılı TTK’nın 341. maddesinin kanuna bilinçli olarak alınmadığı, kanunda açıkça yazılı olmayan bir hususun dava şartı olarak öngörülemeyeceği ve yeni TTK’nın 479/3-c bendindeki “ibra ve sorumluluk davası açılması” konusunda oyda imtiyaz hakkı tanınmayacağına ilişkin hükmün ise kanunda unutulduğu savunulmaktadır. (Poroy, Tekinalp, Çamoğlu, Ortaklıklar Hukuku, 1. cilt, 3. bası, İstanbul, No.601-603) Buna karşılık 6102 sayılı TTK’nun 408/2-d maddesinde yönetim kurulunun yıllık raporu, yıllık kar üzerinde tasarruf, kâr paylarının ve kazanç paylarının belirlenmesinin genel kurulun devredilemez yetkileri arasında sayılması ve genel kurulun yönetim kurulunu denetlemesinin devredilemez yetkileri arasında olması, ayrıca TTK’nun 479/3-c bendinde ibra ve sorumluluk davası açılması konusunda oyda imtiyaz hakkı tanınmayacağına ilişkin düzenlemeler gerekçe gösterilerek yönetim kurulu hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için genel kurul kararına gerek olduğu savunulmaktadır. (Kendigelen Abuzer, Yeni Türk Ticaret Kanunu Değişiklikler, Yenilikler ve İlk Tespitler, Güncellenmiş 2. basıdan 3. (tıpkı) bası, s.308, Bahtiyar, Mehmet, Anonim Şirket Adına Yönetim Kurulu Üyelerine Karşı Açılacak Sorumluluk Davasında Genel Kurul Kararının Gerekli Olup Olmadığı Sorunu, Prof. Dr.Seza Reisoğlu Armağan, Ankara, Bankacılık Enstitü Yayınları, 2016, s.405-413, Bahtiyar Mehmet, Ortaklıklar Hukuku, Güncellenmiş 12. Bası, İstanbul, Beta 2017, s.399) Her ne kadar 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98. maddesinde Türk Ticaret Kanunundaki anonim şirketler hakkındaki hükümlere yollama yapılmış ise de, 6102 sayılı TTK yürürlüğe girdikten sonra Kooperatifler Kanununda bu konuda herhangi bir değişiklik yapılmamış, başka bir ifade ile anonim şirketlerde denetim kurulu bir organ olarak yasadan çıkarılmasına rağmen Kooperatifler Kanununda denetim kurulu bir organ olarak varlığını korumaya devam etmiştir. Hatta Kooperatifler Kanununda 21/10/2021 tarihinde 7339 sayılı yasayla yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarını düzenleyen 62. maddesinde yapılan değişiklikte ve “Dış denetim” başlıklı 69. maddesinde yapılan değişikliklerde bu konuda 6102 sayılı TTK’ya paralel bir düzenleme yapılmadığı gibi denetim kurulunun yetkileri ve dış denetim yeniden düzenlenmiştir. Dolayısıyla Kooperatifler Kanununun 6102 sayılı TTK’daki düzenlemeleri benimsemediğinin ve kanun koyucunun Kooperatifler Kanunundaki düzenlemeleri koruduğunun kabulü gerekir.1163 sayılı Kooperatifler Kanununda açık bir hüküm bulunmamasına karşılık Konut Yapı Kooperatifleri Tip Anasözleşmesi’nin 36/3. maddesi “İbra edilmeyen yönetim kurulu aleyhine tazminat davası açılabilmesi için, bu konuda genel kurulca karar verilmiş olması gereklidir. Kooperatif denetçileri genel kurul karar tarihinden itibaren bir ay içinde dava açmaya mecburdur…” şeklinde açık düzenleme bulunmaktadır. Tip Anasözleşmenin genel kurulca karar alınması gerektiğine ilişkin bu düzenlemesi ve yukarıda açıklanan 6102 sayılı TTK’nın 408/2-d ve 479/3-c maddesi hükümleri gözönüne alındığında kooperatif yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılmasına ilişkin kararın kooperatif genel kuruluna ait olduğu kabul edilmelidir. Bu kabulden hareketle, yargılama aşamasında sorumluluk davası açılmasına ilişkin bir genel kurul kararı sunulmaması halinde, bu eksiklik dava şartı olmayıp, sonradan tamamlanabilen usuli eksiklik niteliğinden olduğundan dava hemen reddedilmemelidir. Esasen bu husus üzerinde mahkemece re’sen durulması zorunludur.6762 sayılı TTK’nın 341. maddesinde şirket namına dava açmak yetkisinin denetim kuruluna ait olduğuna ilişkin düzenlemeye 6102 sayılı TTK’da yer verilmemiş ve denetim kurulu bir organ olarak yasal düzenlemeden çıkarılmış ise de, anonim şirketlerden farklı olarak 1163 sayılı Kooperatifler Kanununda denetim kurulu bir organ olarak varlığını devam ettirmektedir. Tip Anasözleşmenin 36/3 maddesinde de bir değişiklik yapılmamıştır. Bu maddeye göre davanın genel kurulda alınacak karar doğrultusunda kooperatif denetçileri tarafından açılacağına ilişkin hüküm devam etmektedir. Diğer yandan, aksi halde görevdeki yönetim kurulu üyelerinin davacı ve davalı sıfatı birleşerek menfaat çatışması yaratacak şekilde kendileri hakkında sorumluluk davası açamayacağı da gözetildiğinde bu davanın kooperatif denetim kurulu tarafından açılması gereklidir.Bu bilgiler ışığında, dosya kapsamında davalı aleyhine sorumluluk davası açılması yönünde genel kurulca alınmış bir karar bulunmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece, bu doğrultuda davacı vekiline genel kurul kararını sunması ya da bu davaya muvafakatlerinin sağlanması için süre verilmemiştir. Bu durumda, mahkemece, davacı tarafa, 6100 sayılı HMK’nın 52, 53 ve 54. maddeleri uyarınca davalı hakkında eylemin kişi, konu ve kapsamını somut olarak gösteren sorumluluk kararı alınmasına ya da işbu davaya muvafakat verilmesine ilişkin genel kurul kararının ibrazı için makul süre verilmesi, noksan olan usuli işlemler yerine getirildikten sonra davaya devam edilmesi, verilen süre içinde bu eksiklikler tamamlanmaz ise davanın açıklanan nedenlerle usul yönünden reddedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.” şeklinde kararı ile sorumluluk davasının genel kurulda bu yönde karar alınması ile denetim kurulu tarafından açabileceğine işaret edilmiştir. Eldeki dosya yönünden; davanın kooperatif adına denetim kurulu üyeleri tarafından açıldığı, yargılama aşamasında 07/02/2016 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında işbu davaya muvafakat edilmesi hususunun görüşüldüğü, yapılan oylama neticesinde 13 çekimser 50 ret oyuna karşılık 155 kabul oyu ile açılan davaya muvafakat edilmesinin kabul edildiği ayrıca dava dilekçesinde TTK’nın 555.maddesi uyarınca kooperatif denetçilerinin aynı zamanda pay sahibi olmaları nedeniyle de eldeki davanın açıldığının ifade edildiği, dosyanın yapılan incelemesinde denetçilerin tamamının pay sahibi olduğu tespit edilmekle, bu yönde bir eksiklik bulunmamaktadır. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 59/3. Maddesinde; “Yönetime veya temsile yetkili şahısların kooperatife ait görevlerini yürütmeleri esnasında meydana getirdikleri haksız fiillerden doğan zararlardan kooperatif sorumludur.” hükmüne yer verilmiş, 62/1. maddesinde yönetim kurulunun, kooperatif amaçlarının gerçekleşmesi ve ortakların çıkarlarının koruması ile ilgili olarak yasalara, anasözleşme hükümlerine ve genel kurul kararlarına göre işleri titizlikle yürütecekleri ve kooperatifin başarısı ve gelişmesi yolunda gereken çabayı göstermekle görevli oldukları açıklanmış, 62/3. fıkrasında ise, “Yönetim kurulu üyeleri ve kooperatif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar” hükmüne yer verilmiştir. Yine aynı Kanunun 65/1.maddesinde denetçilerin, genel kurul namına kooperatifin bütün işlem ve hesaplarını tetkik edeceği belirtilmiş, 66/1.maddesinde; “Denetçiler, işletme hesabiyle bilançonun defterlerle uygunluk halinde bulunup bulunmadığını, defterlerin düzenli bir surette tutulup tutulmadığını ve işletmenin neticeleriyle mameleki hakkında uyulması gerekli olan hükümlere göre işlem yapılıp yapılmadığını incelemekle yükümlüdürler. Ortakların şahsan sorumlu veya ek ödeme ile yükümlü olan kooperatiflerde denetçiler, ortaklar listesinin usulüne uygun olarak tutulup tutulmadığını da incelemek zorundadırlar.”, 67/2.maddesinde; “Denetçiler, görevleri çerçevesinde işlerin yürütülmesinde gördükleri noksanlıkları, kanun veya anasözleşmeye aykırı hareketleri bundan sorumlu olanların bağlı bulundukları organa ve gerekli hallerde aynı zamanda genel kurula haber vermekle yükümlüdürler.” hükümlerine yer verilmiştir.1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98.maddesinde; “Bu kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda Türk Ticaret Kanunundaki Anonim şirketlere ait hükümler uygulanır.” düzenlemesi uyarınca eldeki sorumluluk davasında anonim şirketlere ilişkin TTK’da yer alan hükümlerin incelenmesi gerekmektedir.Dava konusu olayların gerçekleştiği dönemde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK hükümleri incelendiğinde; 6762 sayılı e.TTK’nın 309/1.maddesinde “Şirketin 305, 306, 307 ve 308 inci maddelerde yazılı fiillerle ızrar edilmesi halinde, bundan, dolayısiyle zarar gören pay sahipleri ve şirket alacaklılarının dava hakları vardır. Ancak, hükmolunacak tazminat şirkete verilir.” 309/4.maddesinde “Mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren beş yıl geçmekle müruruzamana uğrar. Şu kadar ki; bu fiil cezayı müstelzim olup Ceza Kanununa göre müddeti daha uzun müruruzamana tabi bulunuyorsa tazminat davasına da o müruruzaman tatbik olunur.”336.maddesinde; “İdare meclisi azaları şirket namına yapmış oldukları mukavele ve muamelelerden dolayı şahsan mesul olamazlar. Ancak aşağıda yazılı hallerde gerek şirkete gerek münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen mesuldürler. 1.Hisse senetleri bedellerine mahsuben pay sahipleri tarafından vukubulan ödemelerin doğru olmaması; 2.Dağıtılan ve ödenen karpaylarının hakiki olmaması; 3.Kanunen tutulması gereken defterlerin mevcut olmaması veya bunların intizamsız bir surette tutulması; 4. Umumi heyetten çıkan kararların sebepsiz olarak yerine getirilmemesi; 5.Gerek kanunun gerek esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasden veya ihmal neticesi olarak yapılmaması. Beş numaralı bentte yazılı vazifelerden birisi 319 uncu madde gereğince idare meclisi azalarından birine bırakılmışsa, mesuliyetin ancak ilgili azaya yükletilmesi lazım gelip o muameleden dolayı müteselsilen mesuliyet cari olmaz.”337.maddesinde; “Yeni seçilen veya tayin olunan idare meclisi azaları, seleflerinin belli olan yolsuz muamelelerini murakıplara bildirmeğe mecburdurlar. Aksi halde seleflerinin mesuliyetlerine iştirak ederler.”338.maddesinde; “Yukarki maddeler gereğince müteselsil mesuliyeti mucibolan muamelelerde bir kusuru olmadığını ispat eden aza mesul olmaz; hususiyle bu muamelelere muhalif rey vermiş olup keyfiyeti müzakere zaptına yazdırmakla beraber murakıplara hemen yazılı olarak bildiren veyahut mazeretine binaen o muamelenin müzakeresinde hazır bulunmıyan aza dahi mesul değildir.”340.maddesinde; “336 ve 337 nci maddelerin hükümleri gereğince idare meclisi azalarına yükletilen mesuliyet hakkında 309 uncu madde hükmü de tatbik olunur.” 354.maddesinde; “Murakıplar; her yıl sonunda şirketin hal ve durumuna, idare meclisinin tanzim ettiği bilançoya ve sair hesaplara ve dağıtılmasını teklif ettiği kazançlara mütaallik idare meclisinin vereceği rapor ve sair evrak hakkındaki mütalaalarını havi olmak üzere umumi heyete bir rapor vermekle mükelleftirler. Böyle bir rapor alınmadan umumi heyet bilanço hakkında bir karar veremez. Murakıplar, vazifelerini ifa esnasında idare işlerine ait olmak üzere öğrenecekleri noksanlık ve yolsuzlukları veya kanun yahut esas mukavele hükümlerine aykırı hareketleri, bunlardan mesul olanın üstü olan makama ve idare meclisi reisine ve mühim hallerde umumi heyete ihbar ile mükelleftirler.” 380.maddesinde; “Bilançonun tasdikine dair olan umumi heyet kararı, aksine sarahat olmadığı takdirde, idare meclisi azalariyle müdürler ve murakıpların ibrasını tazammun eder. Bununla beraber bilançoda bazı hususlar belirtilmemekte veyahut bilanço şirketin gerçek durumunun görülmesine mani yanlış bir takım hususları ihtiva etmekte ise, idare meclisi azalariyle müdürler ve murakıplar, bilançonun tasdikiyle ibra edilmiş olmazlar.” hükümleri yer almaktadır.Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 553.maddesine göre kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar. TTK’nın 554.maddesinde ise şirketin ve şirketler topluluğunun yılsonu ve konsolide finansal tablolarını, raporlarını, hesaplarını denetleyen denetçi ve özel denetçiler; kanuni görevlerinin yerine getirilmesinde kusurlu hareket ettikleri takdirde, hem şirkete hem de pay sahipleri ile şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarar dolayısıyla sorumlu oldukları düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 555.maddesinde; “(1) Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler. (2) Pay sahibinin açtığı davayı hukuki ve maddi sebepler haklı gösterdiği takdirde, mahkeme, dava giderleriyle avukatlık ücretini, bu giderler davalıya yükletilemediği hâllerde, davacı pay sahibiyle şirket arasında, hakkaniyete göre paylaştırır.” hükmüne yer verilmiştir. TTK’nın 557.maddesinde; “(1) Birden çok kişinin aynı zararı tazminle yükümlü olmaları hâlinde, bunlardan her biri, kusuruna ve durumun gereklerine göre, zarar şahsen kendisine yükletilebildiği ölçüde, bu zarardan diğerleriyle birlikte müteselsilen sorumlu olur. (2) Davacı birden çok sorumlu kişiyi zararın tamamı için birlikte dava edebilir ve hâkimin aynı davada her bir davalının tazminat borcunu belirlemesini isteyebilir. (3) Birden çok sorumlu arasındaki başvuru, durumun bütün gerekleri dikkate alınarak hâkim tarafından belirlenir.” TTK’nın 558.maddesinde; “(1) İbra kararı genel kurul kararıyla kaldırılamaz. 445 inci madde hükmü saklıdır. (2) Şirket genel kurulunun, sorumluluktan ibraya ilişkin kararı, ibranın kapsadığı açıklanan maddi olaylara ilişkin olarak, şirketin, ibraya olumlu oy veren ve ibra kararını bilerek payı iktisap etmiş olan pay sahiplerinin dava hakkını kaldırır. Diğer pay sahiplerinin dava hakları ibra tarihinden itibaren altı ay geçmesiyle düşer.” TTK’nın 560.maddesinde; “(1) Sorumlu olanlara karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve her hâlde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Şu kadar ki, bu fiil cezayı gerektirip, Türk Ceza Kanununa göre daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa, tazminat davasına da bu zamanaşımı uygulanır.” hükümlerine yer verilmiştir. Davacı Kooperatifin 08/09/1993 tarihinde … Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi adı ile ile kurulduğu, kooperatifin yapı kooperatifi olarak kuruluş gayesine uygun işyerlerini yaparak tüm ortaklarına tapuları teslim ettiği, kooperatife ait olan 66 adet dükkanın ise genel kurul tarafından 09/04/2006 tarihinde alınan karar gereğince ihale usulü ile satışına ilişkin yönetim kuruluna yetki verildiği, verilen yetkide satış bedelleri yönünden 1.kısımdaki 25 m2 dükkanların 30.000,00 TL, 50 m2 dükkanların 50.000,00 TL, 100 m2 dükkanların ise 80.000,00 TL’den ve 2.kısımdaki 25 m2 dükkanların 20.000,00 TL, 50 m2 dükkanların 35.000.00 TL, 100 m2 dükkanların ise 70.000,00 TL’den az olmamasına karar verildiği anlaşılmıştır. Kooperatifin kuruluş amacının gerçekleştirilmesinin ardından, 18/04/2010 tarihinde yapılan genel kurulda site işletme kooperatifine dönüştürülmesine, ana sözleşmenin “Site İşletme Ana Sözleşmesiyle” değiştirilmesine, unvanının ise “…” olmasına karar verilmiştir. Davalı …’ın 09/04/2006-29/03/2008, 30/03/2008-17/04/2010 ve 18/04/2010-28/04/2012 tarihleri arasında kooperatif yönetim kurulu başkanı olarak görev yaptığı, Davalı …’in 09/04/2006-29/03/2008, 30/03/2008-17/04/2010 ve 18/04/2010-28/04/2012 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı, Davalı …’in 09/04/2006-29/03/2008 ve 18/04/2010-28/04/2012 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı, Davalı …’in 09/04/2006-29/03/2008 tarihleri arasında denetim kurulu üyesi, 30/03/2008-17/04/2010, 18/04/2010-28/04/2012 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı, Davalı …’nün 09/04/2006-29/03/2008 ve 30/03/2008-17/04/2010 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı, Davalı …’nın 09/04/2006-29/03/2008 ve 30/03/2008-17/04/2010 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı, Davalı …’nun 09/04/2006-29/03/2008 ve 30/03/2008-17/04/2010 tarihleri arasında denetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı tespit edilmiştir. Davacının, dava konusu ettiği 2005-2010 yıllarına ait olup 2006-2011 yıllarında yapılan genel kurullarda, yönetim kurulu üyelerinin ve denetim kurulu üyelerinin ibra edildikleri anlaşılmaktadır. 2011 hesap dönemine ilişkin 29/04/2012 tarihinde yapılan genel kurulda ise; yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerinin ayrı ayrı ibra edilmemelerine oy çokluğu ile karar verilmiştir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 04/05/2016 tarihli 2015/5988 E. 2016/2854 K sayılı ilamında; “…6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 380. maddesi “Bilançonun tasdikine dair olan umumi heyet kararı, aksine sarahat olmadığı takdirde, idare meclisi azalariyle müdürler ve murakıpların ibrasını tazammun eder. Bununla beraber bilançoda bazı hususlar belirtilmemekte veyahut bilanço şirketin gerçek durumunun görülmesine mani yanlış bir takım hususları ihtiva etmekte ise, idare meclisi azalariyle müdürler ve murakıplar, bilançonun tasdikiyle ibra edilmiş olmazlar.” hükmünü içermektedir. Buna göre ibra, kooperatifin gerçek durumunu yansıtmalıdır. Bilanço ve gelir gider tablosu tüm ayrıntıları ile açıklanıp irdelenmişse, genel kurulca verilen ibra kararı, gerçek anlamda borçtan kurtarma ve aklama niteliğini taşır. İbra, sadece genel kurulun bilgisine sunulan işlemleri içerir. Açıklanmamış, belgeye dayandırılmamış ve vasat yetenekli bir ortağın anlayamayacağı konularda ibra yok sayılır. Dosya kapsamında kooperatif genel kurullarında alınan ibranın hangi konuda olduğunun açık ve seçik olarak belirlenmediği, özel olarak alınmış bir ibra olmadığı halde 1994 yılı faaliyetinin ibrası için 03.06.1995 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan genel ibraya itibar edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması uygun görülmemiştir.”,
Yine Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 12/06/2017 tarihli 2016/4216 E. 2017/1777 K. sayılı ilamında; “…Kooperatif genel kurullarında alınan genel ibra kararları kooperatif yöneticilerini sorumluluktan kurtarmaz. Ancak, genel kurulda ibra görüşülürken sorumluluğa konu olay genel kurulun bilgisine sunulmuş ise, ibranın sorumluluğa konu olay hakkında özel ibra olduğunun ve kooperatif yöneticilerini sorumluluktan kurtardığının kabulü gerekmektedir…” ibranın hangi hallerde geçerli olacağı, hangi hallerde geçerli olmayacağı açıklanmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 03/01/2020 tarihli 2017/23-874 E. 2020/832 K. sayılı ilamında; “…dava dışı kooperatifin 22.06.2002 tarihli olağan genel kurulunda, kooperatife ait 5370 ada 1 parsel sayılı taşınmazın asgari 10.000 TL bedelle ve pazarlık usulü ile satılması için yönetim kuruluna yetki verildiği anlaşılmaktadır. Anılan taşınmaz, kooperatif yönetim kurulunca 28.06.2002 tarihinde 10.000TL bedelle davalılardan …’e, bu davalı tarafından da 02.10.2002 tarihinde yine aynı bedelle dava dışı …’ya satılmış ancak eldeki dava dosyasında alınan 19.07.2010 tarihli bilirkişi raporunda taşınmazın dava tarihindeki değerinin 66.865,75TL olduğu belirlenmiştir. K…4.Asliye Ceza Mahkemesinin 19.06.2009 tarihli ve 2009/760 E., 2009/570 K. sayılı dosyasında alınan 26.04.2005 tarihli bilirkişi raporunda, taşınmazın dava dışı …’ya satışının yapıldığı 02.10.2002 tarihinde değerinin en az 98.000TL olduğu belirtilmiş, 17.10.2005 tarihli bilirkişi raporunda ise taşınmazın davalı …’e satıldığı 28.06.2002 tarihindeki değerinin 47.026,94TL olduğu belirlenmiştir. Görülmektedir ki, gerek eldeki dava dosyası gerekse de ceza dosyasında yer alan beyanlar ve alınan bilirkişi raporlarına göre taşınmazın satışlarının yapıldığı 28.06.2002 ve 02.10.2002 tarihlerinde tapuda satış bedeli olarak gösterilen miktarın taşınmazın rayiç değerlerine oranla çok düşük olduğu anlaşılmaktadır.Dava dışı kooperatifin 22.06.2002 tarihli genel kurulunun 9. maddesi ile alınan ve kooperatife ait bulunan 5370 ada 1 parsel sayılı taşınmazın asgari 10.000TL bedelle satılmasına ilişkin kararda belirtilen asgari satış bedeli en az satış tutarını ifade etmektedir. Buna göre, kooperatif amaçlarının gerçekleşmesi ve ortakların çıkarlarının korunması ile ilgili olarak yönetim kurulunun işleri titizlikle ve en iyi şekilde yürütmekle ve kooperatifin başarısı ve gelişmesi yolunda gereken çabayı göstermekle görevli oldukları dikkate alındığında yönetim kurulunca sergilenmesi gereken olağan ve gerekli davranış, taşınmazın satış tarihindeki mahalli rayiçlere göre satılması hususunda azamî özen ve titizlik göstermektir.Her ne kadar kooperatifin 08.02.2003 tarihli olağan genel kurulunda bilançonun oy birliği ile kabul edildiği ve yönetim kurulunun oy çokluğu ile ibra edildiği kararı alınmış ise de, geçerli bir ibranın söz konusu olabilmesi ve sonuç doğurabilmesi için, sorumluluğa esas işlem veya faaliyetin genel kurulda ayrıca ve açıkça tartışılması, ortaya konulması veya bilançoda gösterilmesi gerekmekte olup, ibra kararı 6762 sayılı eTTK’nın 380. maddesi uyarınca gerekli koşulları taşımadığından hukuki sonuç doğurmaz…” şeklinde karar verilmiştir. Davacı tarafça dava dilekçesinde, birçok olaydan bahsedilerek kooperatifin zarara uğratıldığı ifade edilmiş ve toplam 400.000,00 TL tazminat talep edilmiş ise de talep edilen bu miktar zarar kalemlerine ayrıştırılmamış, hangi olay/zarar nedeniyle ne kadar tazminat talep edildiği açıklanmamış, mahkemece bu hususta bir açıklama yaptırılmamıştır. Dosyaya ibraz edilen 12/10/2015 tarihli bilirkişi heyet raporunda sosyal tesislerdeki işyeri satışları nedeniyle 10.157.025,72 TL ve matrah artırımı nedeniyle 77.430,13 TL olmak üzere toplam 10.234.455,85 TL kooperatifin zarara uğradığı açıklanmıştır. Davacı vekili ise 19/11/2015 tarihli ıslah dilekçesinde, bilirkişi raporuna karşı bir itirazları olmadığını, davalılardan talep edilen alacak miktarını, bilirkişi raporunda lehe tespit edilen toplam 10.234.455,85 TL’ye arttırdıklarını beyan ederek harcını yatırmıştır. Bu durumda davacının talebi ıslah dilekçesi ile birlikte değerlendirildiğinde sosyal tesislerdeki işyeri satışları nedeniyle 10.157.025,72 TL ve matrah artırımı nedeniyle 77.430,13 TL olmak üzere toplam 10.234.455,85 TL zarardan ibarettir. Somut dosyada 66 adet işyerinin satışının genel kurulda alınan karara istinaden belirlenen bedeller dahilinde yapıldığı açıklanarak, bu istem yönünden red kararı verilmiş ise de emsal kararda açıklandığı gibi yönetim kurulunun gerek kooperatifin amaçlarının gerçekleşmesi gerekse ortakların çıkarlarının korunması için işleri titizlikle ve en iyi şekilde yürütmekle görevli olduğu, bu nedenle söz konusu taşınmazların rayiç bedellerini belirleyerek o miktarlar üzerinden satışın gerçekleştirilmesi gerektiği, genel kurul kararında belirtilen asgari satış bedeli üzerinden satış yapılmasının yönetim kurulunun bu yükümlülüğünü ortadan kaldırmadığı anlaşılmaktadır. Dosya kapsamında yer alan bilirkişi raporlarında taşınmazların satış tarihi itibariyle değerleri denetime elverişli olacak şekilde tespit edilmemiştir. Bu durumda mahkemece yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak, taşınmazın gerçek m²’leri ile satış tarihindeki rayiç değerinin tespit edilmesi, dosya kapsamında alınan diğer raporlarda, davacı tarafça sunulan gayrimenkul değerleme raporlarında yer verilen tespitler değerlendirilerek ayrıca taraf vekillerinin dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarına karşı sunmuş oldukları itirazları tek tek incelenerek denetime elverişli rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.Diğer bir husus ise davacı vekilinin ıslah dilekçesi ile dava konusu talebini sosyal tesislerdeki işyeri satışları nedeniyle 10.157.025,72 TL ve matrah artırımı nedeniyle 77.430,13 TL olmak üzere toplam 10.234.455,85 TL olarak belirlemiş ve sınırlandırmış olmasıdır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 33. maddesinde yer alan “Hâkim, Türk hukukunu resen uygular.” ilkesi uyarınca maddi olayları açıklamak taraflara, ileri sürülen olayları hukuken nitelemek ve uygulanacak kanun hükümlerini tespit etmek ve uygulamak hakime ait bir görevdir. Hukuksal nitelendirmenin yapılabilmesi için bir yandan dava dilekçesinde öne sürülen maddi olgular tespit edilmeli, bir yandan da davacının talebi ve davayı açmaktaki amacı doğru bir şekilde değerlendirilmelidir. Bu noktada 6100 sayılı HMK’nın 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık kuralına da kısaca değinmek gerekmektedir. Maddeye göre, hakim tarafların talepleri ile bağlıdır. Kanunlarda gösterilen sınırlı sayıdaki istisnalar bir kenara bırakılacak olursa talepten fazlasına veya talepten başka bir şeye karar veremez. Fakat hakimin duruma göre talep sonucundan daha azına karar vermesinin önünde engel yoktur. Taleple bağlılık ilkesi özü itibariyle hakimin, tarafların talebiyle bağlı olduğunu ifade eder. İlkenin taşıdığı ilk anlam; tarafın talep etmediği husus hakkında mahkemenin karar veremeyeceğidir. Buna göre tarafın neyi talep edip etmediği ve hakimin ne hakkında karar verip veremeyeceği dava dilekçesine bakılarak tespit edilir. Bu tespitin konusunu, istenilen hukuki sonuç oluşturur. Bu itibarla hakimin karar verme sınırı dava dilekçesi ile belirlenmiş olur. Taleple bağlılık ilkesinin taşıdığı ikinci anlam ise tarafın talebinden fazlasına mahkemece karar verilememesidir. Taleple bağlı olma, yargılama sonucunda davacının talep ettiği haktan daha azına sahip olduğunun belirlenmesi durumunda uygulanmaz (HMK m. 26). Talepten azına karar verme “çoğun içinde az da vardır” esasına dayanmaktadır. Bu kural ise davacının talep sonucu ile aynı nitelikte olan daha azına karar vermeyi ifade etmektedir. Nitekim dava açıldığında davacının talebi maddi hukukta karşılığa sahip olduğu oranda mahkemeden hukuki koruma sağlanmasıdır (Hukuk Genel Kurulunun 30/05/2018 tarihli ve 2017/23-2539 E. 2018/1149 K. sayılı kararı). Mahkemece sosyal tesislerdeki işyeri satışları nedeniyle 10.157.025,72 TL yönünden dava reddedilmiş, matrah artırımı nedeniyle 77.430,13 TL kabul edilmiş ancak davacının ıslah talebine konu olmayan 3.500,00 TL özel usulsüzlük cezası nedeniyle de kabul kararı verilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere mahkeme taleple bağlı olup, davacının zarar istemini ıslah dilekçesi ile iki kalem halinde sınırladırdığı göz ardı edilerek talebine konu etmediği özel usulsüzlük cezasının da, bir kısım davalılardan tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiştir. Faiz talebi yönünden; 01/04/2022 tarih ve 31796 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 2020/2 E. 2021/3 K. sayılı 12/11/2021 tarihli kararında kooperatiflerin tacir oldukları kabul edilmiştir. Davacı tarafça, dava dilekçesinde zararın oluştuğu tarihten itibaren avans faize hükmedilmesi talep edilmiş, mahkemece verilen kararda dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmıştır. Davacı kooperatif tacir olup, ticari faiz talebinde bulunduğundan 3095 sayılı Kanun’un 2.maddesi uyarınca avans faizine hükmedilmesi gerekmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 18/12/2008 tarihli 2007/5484 E. 2008/14200 K sayılı ilamında; “Dava, davacı kooperatifin önceki yönetim ve denetim kurulu üyeleri ile davacı kooperatif müdürünün usul ve yasaya aykırı davranışları nedeniyle verdikleri zararın tazmini, kooperatif inşaatını yapan davalı müteahhit şirkete fazla ödenen bedelin istirdadı istemine ilişkindir… Ayrıca dava, davalı tarafın haksız eylemde bulunduğu iddiasına dayanılarak açılan bir tazminat davası olup, her bir haksız eylemin (haksız ödemenin, haksız iktisabın, fazla ödemenin) yapıldığı iddia edilen tarihler davacı taraftan sorularak, mahkemece tespit edilecek haksız eylem tarihlerinden itibaren temerrüt faizine hükmedilmesi gerekirken, bazı talepler hakkında bir araştırma yapılmayarak dava tarihinde itibaren faize hükmedilmesi de doğru görülmemiş, kararın bu nedenlerle de davacı yararına bozulması gerekmektedir.” şeklinde karar verilmiştir. Bu durumda mahkemece, tespit edilen haksız eylem tarihlerinden itibaren avans faize hükmedilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi doğru olmamıştır. Vekalet ücreti; Mahkemece asıl davada kabul edilen miktar itibariyle davacı lehine vekalet ücretine hükmedilerek davalılar …, … ve …’den tahsiline karar verilmiş, yine asıl davada kısmen reddedilen miktar itibariyle davalılar …, … ve … lehine AAÜT 13/3 maddesi uyarınca vekalet ücretine hükmedilerek davacıdan tahsiline karar verilmiştir. Ancak istinaf yoluna başvuran davalılar … ve … kendilerini vekille temsil ettirmelerine ve davanın haklarında tamamen reddine karar verilmesine rağmen vekalet ücretine hükmedilmediği anlaşılmıştır. Davalılar …, … ve … vekilinin istinaf talebi; Dava değeri 10.234.455,85 TL, kısmen kabul edilen miktar 80.930,13 TL, reddedilen miktar 10.153.525,72 TL’dir. Davacı lehine, kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 9.224,41 TL vekalet ücretine hükmedilmiştir. AAÜT’nin 13/3 maddesinde; “Maddi tazminat istemli davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına bu Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez.” düzenlemesi yer almaktadır. Bu durumda, kısmen reddedilen miktar yönünden hesaplanan vekalet ücretinin, davacı lehine hükmedilen vekalet ücretini aşması halinde, AAÜT’nin 13/3 maddesi devreye girecek ve davalılar lehine ancak davacı lehine hükmedilen kadar vekalet ücretine hükmedilebilecektir. Mahkemece vekalet ücreti takdiri bu doğrultuda hesap edilmiş olmakla hatalı bir yön bulunmamaktadır. Davalı … vekilinin ve davalı … vekilinin istinaf talebi; bu davalılar yönünden dava tamamen reddedilmesine rağmen mahkemece vekalet ücretine hükmedilmemiştir. AAÜT’nin 3/2 maddesinde; “Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.”, AAÜT’nin 13/4 maddesinde; “Maddi tazminat istemli davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur.” düzenlemesi yer almaktadır. Bu durumda, anılan davalılar yönünden dava tamamen reddedildiğine göre AAÜT’nin 3/2 ve 13/4 maddeleri uyarınca maktu olacak şekilde tek bir vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, bu yönde herhangi bir hüküm tesis edilmemesi hatalıdır. Davalı … vekili ve davalı … vekili istinaf talebi açıklanan nedenlerle yerinde görülmüştür.
Birleşen dava; Birleşen dava; tahsis işleminin geçersiz ve muvazaalı olduğu iddiasıyla tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.Davacı vekili; davaya konu 4 ve 5 no.lu bağımsız bölümlerin tapuda 12/09/2008 tarihinde yapılan tahsis işlemi ile davalı adına kayıt edildiğini, bu tahsis işleminin geçerli olmadığını ve iptalinin gerektiğini, yapılan işlemlerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek davalı adına tahsis edilen taşınmazların tapularının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Davacı kooperatif tarafından, devredilen diğer bir kısım taşınmazlar yönünden de aynı iddia ileri sürülerek, çeşitli davalar açılmış olup, Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Örnek olarak; Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/755 E. sayılı dosyasında aynı iddialar ile … hakkında açılan açılan dava neticesinde mahkemenin 21/04/2015 tarihli 2015/155 K. sayılı kararı ile; “09/04/2006 tarihli genel kurul toplantısında sosyal tesislerin satışı hususunda karar alındığı, toplantı ve karar sayısının yeterli olduğu, kurulda satılacak taşınmazların asgari satış bedelinin de belirlendiği, bunun da anasözleşmeye uygun olduğu, genel kurulda alınan kararların iptali yönünde İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2006/718 E. sayılı dosyasında dava açıldığı ve davanın süre yönünden reddedilip kesinleştiği, 09.04.2006 tarihinde alınan satış kararının geçerli ve bağlayıcı olduğu, taşınmazların kooperatifin genel kurul kararıyla ihale usulüyle satışına karar verildiği, kararda taşınmazın ihale alıcısına devredileceğine dair herhangi bir hüküm bulunmadığı, Kooperatifler Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca da kooperatiflerde ortaklar devir sureti ile ortaklık hak ve vecibelerini bir başka kişiye devredilebileceği hükmü bulunduğu, davalı adına ihale alıcısının devir işlemini gerçekleştirmesi açısında usulsüzlük bulunmadığı, ihale bedelinde tamamının tahsil edildiği, kooperatifin ihale yönünden herhangi bir zarara uğradığı da ispat edilemediği” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 27/09/2017 tarihli 2015/9579 E. 2017/2380 K. sayılı ilamı ile onama karar verilmiş ve aynı Dairenin 25/06/2019 tarihli 2017/3086 E. 2019/2974 K. sayılı ilamı ile karar düzeltme talebi reddedilerek, karar kesinleşmiştir. Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1127 E. sayılı dosyasında aynı iddialar ile … hakkında açılan açılan dava neticesinde mahkemenin 27/04/2016 tarihli 2016/353 K. sayılı kararı ile; “davacı kooperatifin genel kurulu tarafından davaya konu taşınmazların mevzuata uygun şekilde satılmasına karar verildiği, buna ilişkin değer belirlemesi yapılıp ihaleye çıkartıldığı ve söz konusu taşınmazların dava dışı … tarafından satın alındığı, sonrasında davalıya devrinin yapıldığı, bu satışa dair genel kurul kararının iptali için açılan davanın reddolunarak kesinleştiği, bu bağlamda davacı tüzel kişinin kendisinden daha önceki kararları ile bağlı olduğu ve çelişkili davranamayacağı, kooperatifin bizzat ihale için taşınmazların satış bedelini tespit ettiği ve satışın da bu suretle gerçekleştiği, muvazaa iddiasının da ispatlanamadığı” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 20/01/2020 tarihli 2017/28 E. 2020/286 K. sayılı ilamı ile onama karar verilmiş ve aynı Dairenin 02/11/2020 tarihli 2020/893 E. 2020/3375 K. sayılı ilamı ile karar düzeltme talebi reddedilerek, karar kesinleşmiştir. Birleşen dava yönünden, aynı iddialar ileri sürülerek açılan davalar neticesinde mahkemelerce verilen ret kararlarının, Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, eldeki dava yönünden delil niteliği taşıdığı, ayrıca davacı tarafından bir kısım üyeler yönünden tapu iptal ve tescil talep edilmesine rağmen diğer üyelere aynı koşullarda yapılan satış işlemlerine karşı herhangi bir itiraz ileri sürülmesinin eşitlik ilkesiyle bağdaşmayacağı gibi muvazaa iddiasının da kanıtlanamadığı kanaatine varıldığından, birleşen davaya yönelik istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.Açıklanan nedenlerle; birleşen dava yönünden ilk derece mahkemesinin kararı usul ve yasaya uygun olup 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık olup olmadığı hususunda re’sen ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde istinaf taleplerinin yukarıda açıklanan gerekçelerle yerinde olmadığı kanaatine varıldığından ve kamu düzenine aykırı herhangi bir husus tespit edilemediğinden, davacı vekilinin birleşen dava yönünden istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir. Asıl dava yönünden ise; yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde verilen karar hatalı olduğundan, davacı vekilinin, davalılar …, … ve … vekilinin, davalı … vekilinin, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Asıl dava yönünden;a-Davacı vekilinin, davalılar …, … ve … vekilinin, davalı … vekilinin, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/652 E. 2019/798 K. Sayılı ve 11/07/2019 karar tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca asıl dava yönünden KALDIRILMASINA,b-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,c-Taraflarca yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına,ç-Taraflarca yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,d-Tarafların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,e-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,f-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,2-Birleşen dava (Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/185 E. 2015/202 K. sayılı dosyası) yönünden;a-Davacı vekilinin birleşen dava yönünden istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince ESASTAN REDDİNE,b-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına,c-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 225,45 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, ç-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, kalan gider avansının karar kesinleştiğinde ilk derece mahkemesince iadesine, d-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, asıl dava yönünden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere,Birleşen dava yönünden Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.01/11/2023