Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2023/1784 E. 2023/1597 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1784
KARAR NO: 2023/1597
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/4
KARAR NO: 2019/941
KARAR TARİHİ: 06/12/2019
DAVA: SÖZLEŞMENİN UYARLANMASI
DAVA TARİHİ: 02/01/2018
BİRLEŞEN İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN 2018/150 E.S. DOSYASI
DAVA: SÖZLEŞMENİN UYARLANMASI
DAVA TARİHİ: 14/02/2018
KARAR TARİHİ: 08/11/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili tarafından esas davada sunulan dava dilekçesinde özetle: Davacı şirketin mal sahibi, davalı şirketin ise işletmeci sıfatıyla 11/09/2013 tarihinde 15 yıl süreli “OTEL İŞLETMECİLİĞİ” sözleşmesi imzalandığı, 20/05/2015 tarihinde imzalanan ek protokol ile otelin nihai açılış tarihinin 15/01/2015 tarihi olarak kararlaştırıldığı, gerek teknik destek dönemi ile açılış öncesi dönemde gerekse işletme döneminde mal sahibi olan davacının iyi niyetli sözleşme tarafı olarak otel işletmesine ilişkin tüm mali ve hukuki risklerin sorumluluğu üstlenmek suretiyle oteli işletmek ve yönetmek üzere işletmecinin kullanmasına tahsis ettiğini, aynı zamanda gerekli işletme sermayesini ve nakit akışını sözleşme gereği belirlenen hesaba yatırmak suretiyle işletme sermayesini de tahsis etmek suretiyle sözleşme ile kendisine yüklenmiş bulunan edimini ifa ettiğini, sözleşmenin 9. maddesinin 7. fıkrasında yer alan “Garanti Bedel’e dair hükmün günümüz ticari ve ekonomik şartları karşısında değişmesi gerektiğini belirterek; 11.09.2013 tarihli Otel İşletmeciliği Sözleşmesi’nin 9. maddesinin 7. fıkrasında öngörülen Garanti Bedele dair hükmün, öncelikle iptaline karar verilmesi, bu talebin kabul edilmemesi halinde ise “Garanti Bedelin” sözleşme tarihindeki döviz kuru esas alınmak üzere Türk Lirası karşılığı olarak belirlenmek suretiyle, değişen yeni koşullara göre uyarlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili tarafından birleşen davada sunulan dava dilekçesinde özetle: Taraflar arasında 11/09/2013 tarihinde 15 yıl süreli “OTEL İŞLETMECİLİĞİ” sözleşmesi imzalandığı, 20/05/2015 tarihinde imzalanan ek protokol ile otelin nihai açılış tarihinin 15/01/2015 tarihi olarak kararlaştırıldığı, gerek teknik destek dönemi ile açılış öncesi dönemde gerekse işletme döneminde mal sahibi olan davacının iyi niyetli sözleşme tarafı olarak otel işletmesine ilişkin tüm mali ve hukuki risklerin sorumluluğu üstlenmek suretiyle oteli işletmek ve yönetmek üzere işletmecinin kullanmasına tahsis ettiğini, aynı zamanda gerekli işletme sermayesini ve nakit akışını sözleşme gereği belirlenen hesaba yatırmak suretiyle işletme sermayesini de tahsis etmek suretiyle sözleşme ile kendisine yüklenmiş bulunan edimini ifa ettiğini, sözleşmenin 9. maddesinin 7. fıkrasında yer alan “Garanti Bedel’e dair hükmün günümüz ticari ve ekonomik şartları karşısında değişmesi gerektiğini belirterek; 11.09.2013 tarihli Otel İşletmeciliği Sözleşmesinin 9. maddesinin 7. fıkrasında öngörülen Garanti Bedele dair hükmün, öncelikle iptaline karar verilmesi, bu talebin kabul edilmemesi halinde ise “Garanti Bedelin” sözleşme tarihindeki döviz kuru esas alınmak üzere Türk Lirası karşılığı olarak belirlenmek suretiyle, değişen yeni koşullara göre uyarlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Düzenlenen sözleşmenin 4.6 maddesinde açıkça otelin nihai açılış tarihi’nin 2014 yılı Temmuz ayı sonunu geçemeyeceği belirlendiğini, ancak bu açık hükme rağmen davacılar tarafından anlaşmada belirlenen zamanlamalara riayet edilmediğini ve otelin nihai açılış tarihinin 15.01.2015 tarihi olduğunu, bu hususa ilişkin olarak da taraflar arasında 20.05.2015 tarihli ek protokol imzalandığını, müvekkili şirketin 4, 6, maddeye göre anlaşma’yı geç açılıştan dolayı tek taraflı fesh etme ve gecikme sebebi ile gecikilen her gün için 1.000 ABD Doları lalep etme hakkı bulunmasına rağmen bu hak kullanılmamış ve gerek davacıdan ve gerekse dava dışı mal sahibi …’den herhangi bir nam altında herhangi bir bedel talep edilmediğini, otelin deneme döneminde otel’e bitişik binanın 1. Bodrum kat, l. ve 2. katında yer alan toplantı salonları ve balo salonunun da taraflar arasında imzalanmış olan anlaşma kapsamına dahil edilmesi ve bu alanların da davalı şirket tarafından işletilmesi hususunda taraflarca mutabakat sağlandığını, bu mutabakat gereğince de belirtilen bu alanların otele ait turizm işletme belgesi kapsamına dahil edilmesi halinde dahiliye tarihinden itibaren davalı şirkete ödenecek Baz Ücret ve Başarı Ücret oranlarının revizyonuna karar verilmiş ve bu hususa ilişkin olarak da 04.03.2015 tarihli ek protokol imzalandığını, bahis konusu alanlar 2016 yılı Mart ayında turizm İşletme belgesine dahil edilmiş olup bu tarihten itibaren de taraflarca belirlenen farklı oranlar üzerinden fatura düzenlendiğini davalı şirket tarafından davacı tarafa hizmet verilmekle, bu hizmet verilirken sektörel bazda tanınmıştık seviyesine ulaşmış “…” markasının ek bir bedel talep edilmeksizin kullanım hakkı davacı tarafa verildiğini, hal böyle olunca davalı şirket tarafından hizmet bedeli alınması ve bu hizmet bedelinin yıllık bazda minimum bir bedel olarak belirlenmesi ticari hayatın olağan akışına uygun olduğunu, davacının anlaşmayı imzalarken yabancı para borcunun anlaşmanın mali hükümlerinin temelini oluşturmasını tacir olarak kabul ettiğini, olayda işlem temelinin çökmesine sebebiyet verece öngörülemez bir artış veya tarafların dengelerini bozucu normal süreç dışında ekonomik gidişatta olağanüstü bir bozulma bulunmadığını, dolar kurunun 2013 yılından itibaren ki artış oranlarına bakıldığında ortalama her yıl % 15-20 oranında bir artış olduğu görüldüğünü, Olağanüstü hal ilanının mücbir sebep sayılabilmesi için borcun yerine getirilememesi ile arasında illiyet bağının var olup olmadığının incelenmesi gerektiğini, belirtilerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… asıl ve birleşen dosya davacılarının sözleşmenin kurulması aşamasında seçme özgürlüğü varken TL yerine döviz bazında garanti ücret belirlemiş olmaları, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.10.2003 gün ve 2003/13-599 E.-2003/599 K.; 07.05.2003 gün ve 2003/13-332 E.-2003/340 K.; 12.11.2014 gün ve 2014/13-1614 E.- 2014/900 K. Sayılı kararlarında da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere ülkemizde zaman zaman ekonomik krizlerin vukuu bulduğu ve bu bağlamda dövizle borçlanmanın risk taşıdığının da toplumun büyük bir çoğunluğu tarafından bilinen bir olgu olduğu, davacı yanın bu riski önceden öngörebilecek durumda olmasına rağmen sözleşmenin ücrete ve minimum garanti bedele dair hükümlerinin döviz cinsinden düzenlenmesini tercih etmiş bulunması karşısında uyarlama isteminde öngörülemezlik koşulunun gerçekleşmediği, kaldı ki, 15 Temmuz Darbe Girişiminden sonra Ülkede Olağanüstü Hal ilan edilmişse de OHAL’in tarafların faaliyet alanlarına nazaran otelcilik- turizm sektörüne ve dolayısıyla sözleşme ilişkisine doğrudan etkisi mali bilançolar itibariyle isbat olunamadığı gibi davacı yanın dava dilekçesinde sözleşmenin kurulmasından itibaren (2014- 2017 tarihleri kapsamında) oda gelirlerinin düzenli olarak artışının devam ettiğini beyan ve kabul etmiş olması karşısında sözleşmedeki yan edimlerden biri olarak ve davalı yanca beyan edildiği üzere “…” markasının ek bir bedel talep edilmeksizin kullanım hakkının davacı yana verilmiş olması kapsamında düzenlenmiş minimum garanti bedelin yalnızca döviz kurlarındaki yükselmeye nazaran işlem temelinin çökmesine sebebiyet vereceğinden bahsetmenin de olanaklı olmadığı, aksi yöndeki bir kabulün ticari hayattaki istikrar ve güven ilkesiyle de bağdaşmayacağı, bununla birlikte, eldeki davaların, sözleşmenin kurulmasından 4 yılı, OHAL ilanından 1,5 yılı aşkın süre sonrasında açılmış olması da nazara alındığında, sözleşmenin davacı yanca benimsendiği kabul edilmekle, tüm dosya kapsamı ile yukarıda belirtilen hususlar birlikte değerlendirilerek dava konusu olayda uyarlama koşullarının oluşmadığına kanaat getirilmiş, asıl ve birleşen davanın reddine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; davacıların sorumlu bir tüccar olarak normal ekonomik süreç dışında seyreden, ekonomik gidişattaki olağanüstü bozulmaları göz önünde bulundurulduğu, iyi niyetle sözleşmenin devam etmesi yönünde imkanların oluşturulmak istendiği, ilk kez 2017 yılı itibariyle başlayacak sözleşmesel yükümlülüğün bilincinde ve ülkemizde yaşanan ağır ekonomik koşulların döviz kuru üzerindeki baskısı nedeniyle edimin ifasındaki aşırı ifa güçlüğü oluşturan haksız ve hakkaniyetli olmayan garanti bedel uygulamasının bir an önce sonlandırılması ya da hakkaniyetli döviz kuru belirlenmesinin gerektiği, iş bu davanın Asliye Ticaret Mahkemesi’nde heyetçe görülmesi gerekirken tek hakimlikçe görülüp karara bağlandığı, bilirkişi heyetinin yasalarca kendilerini çizilen görev ve sorumlulukları aştığı, 2017 yılı için işletmeciye ödenecek baz ücret ve başarı ücretinin toplamını aşan 192.868,00 TL garanti bedelin fazladan ödenmesinin gerekeceği, Yargıtay içtihatları uyarınca dürüstlük ve iyi niyet prensipleri çerçevesinde garanti bedelin iptalinin /uyarlanmasının gerektiği belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nin 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, taraflar arasında düzenlenen 11.09.2013 tarihli Otel İşletmeciliği Sözleşmesi’nin 9. maddesinin 7. fıkrası’nda öngörülen ”Garanti Bedel”e ait hükmün iptali, bu talebin kabul edilmemesi halinde ”Garanti Bedel”in sözleşme tarihindeki döviz kuru esasa alınmak suretiyle TL karşılığının belirlenmesi suretiyle uyarlanması istemine ilişkindir. Asıl ve birleşen davacıları ile davalı arasında 11/09/2013 tanzim tarihli “Otel İşletmeciliği Anlaşması” düzenlenmiş olup, davalı … A.Ş. “işletmeci”, yatırım ve inşaatı yapacak olan asıl dosya davacısı şirket ve mülk sahibi … de “mal sahibi” olarak belirtilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 9.7 maddesi; “Açılış yapılacak ilk kırk yıl ve sonrasındaki ilk tam yıl için her hangi bir minimum garanti ücreti alınmayacaktır. MAL SAHİBİ tarafından İŞLETMECİ’ye ödenecek olan Baz Ücret ve Başarı Ücreti toplamının 3. yıl için yıllık 125.000,00 USD (yüz yirmi beş bin Amerikan Doları) olması garanti edilmekte olup, 4. Yıl için yıllık 140.000,00 USD (yüz kırk bin Amerikan Doları), 5. Yıldan itibaren kalan yıllar için 150.000,00 USD (yüz elli bin Amerikan Doları) garanti edilmektedir. İŞLETMECİ tarafından taahhüt edilen altında bedel alınması halinde eksik kalan bedel MAL SAHİBİ tarafından İŞLETMECİ’ye İŞLETMECİ tarafından düzenlenecek fatura karşılığında fatura tarihinden itibaren 10 (on) gün içerisinde ödenecektir.” şeklinde düzenlenmiştir. Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 01.10.2019 tarihli raporda özetle; davanın sözleşmenin 9.7. maddesi hükmünün uyarlanmasına ilişkin olduğu, kural olarak bir sözleşmenin M.K.2 ve TBK m. 138 hükümlerine göre yeni şartlara uyarlanmasının mümkün olduğu, ancak somut davada tarafların tacir ve uyarlanması istenilen hususunda döviz kuru olduğu durumlarda ülkemizdeki ekonomik dalgalanmaların ve döviz kurundaki artışların basiretli davranmakla yükümlü olan tacirler tarafından öngörülmesi gereken bir durum olarak nitelendirildiği ve davacılar yönünden uyarlamanın şartlarının gerçekleşmediği belirtilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda gerek asıl ve asıl birleşen dava dosyası yönünden davanın reddine dair karar verilmiş olup, davacılar vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Dairemizce HMK 355. maddesi uyarınca yapılan incelemede: Dava dilekçesinde, davacılar ile davalı şirket arasında düzenlenmiş olan 11.09.2013 tarihli otel işletmeciliği sözleşmesinin 9. maddesinin 7. fıkrasında öngörülen ”garanti bedel”e dair hükmün öncelikle iptaline karar verilmesi, bu talebin kabul edilmemesi halinde ise ”garanti bedel”in sözleşme tarihindeki döviz kuru esas alınmak üzere Türk Lirası karşılığı olarak belirlenmek suretiyle değişen yeni koşullara göre uyarlanmasına karar verilmesi talep edilmiş ve ”dava değeri” olarak maddi değeri belirli olmayan uyarlama davası olması itibariyle fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL olarak belirtilmiştir. 492 sayılı Harçlar Kanunu hükümlerine göre: Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanları, yargı harçlarına tabidir (2. md.). Yargı harçları (1) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer ölçüsüne göre nispi esas üzerinden, işlemin nev’i ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınır (15. md.). Değer tayini mümkün olan hallerde dava dilekçelerinde değer gösterilmesi mecburidir. Gösterilmemişse davacıya tespit ettirilir. Tespitten kaçınma halinde, dava dilekçesi muameleye konmaz (16/3. md.). Noksan tespit edilen değerler hakkında 30’uncu madde hükmü uygulanır (16/4. md.). Yargı harçları (1) sayılı tarifede yazılı nispetler üzerinden alınır (21. md.). (1) sayılı tarifede yazılı nispi karar ve ilâm harcının 1/4 ü peşin alınır (28. md.). Yargılama sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o oturum için yargılamaya devam olunur, takip eden oturuma kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilâm harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 150. maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın işleme konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır (30. md.). Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz (32. md.). HMK 120/1. maddeye göre de davacı, yargılama harçlarını mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Harç alınması kamu düzenine ilişkindir. Harçlar Yasa’sı uyarınca dava açılırken maktu başvuru harcı ile dava değerine göre 1/4 peşin nispi harcın yatırılması zorunlu olduğundan mahkemece davacıya, terditli açılan ve öncelikli talebi sözleşme maddesinin iptali olan iş davada, dava değeri açıklattırılıp harç eksikliği giderildikten sonra dava değeri nazara alınarak Asliye Ticaret Mahkemesi’nde dava dosyasının mahkeme heyetine tevdi edilip /edilmeyeceği gözönünde bulundurulmalı ve sonucuna uygun bir karar verilmesi, harç eksikliğinin tamamlanmaması halinde, Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi ve HMK’nin 150. maddesi gereğince işlem yapılması gerekiği göz önünde bulundurulmalıdır. Sonuç itibariyle, açıklanan nedenler ile davacılar vekilinin istinaf başvurusunun sair istinaf sebepleri bu aşamada incelenmeksizin kabulü ile ilk derece mahkeme kararının HMK’nin 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacıların istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2018/4 E., 2019/941 K. sayılı ve 06/12/2019 tarihli kararının HMK’nin 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine iadesine,4-Harçlar Kanunu gereğince davacılar tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye GELİR KAYDINA, istinaf karar harcının talep halinde davacılara İADESİNE, 5-Davacıların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 08/11/2023