Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2023/1435 E. 2023/1260 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1435
KARAR NO: 2023/1260
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/468 Esas
KARAR NO: 2023/142
KARAR TARİHİ: 28/02/2023
DAVA: Tazminat (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 21/09/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili ile davalı … Genel Müdürlüğü arasında 03/09/2003 ve 05/11/2008 tarihleri arasında hizmet alımına ilişkin olarak ard arda ihale sözleşmeleri imzalandığını, sözleşmeler gereğince müvekkili şirketin kendi işverenliğinde ve … Genel Müdürlüğü bünyesinde 300 den fazla işçiyi, … amblemli iş kıyafetleri ile …’nin verdiği emir ve talimatlar doğrultusunda … tarafından belirlenen bölgelerde ve ihale sözleşmesinde tanımlanan işlerde çalıştığını, … Genel Müdürlüğü tarafından yapılan 03/07/2008 ve 03/10/2008 tarihleri arasındaki 90 günlük dönemi kapsayan ihalenin, en uygun teklifi vermiş olan müvekkili şirket tarafından üstenildiğini, ihaleye konu olan işin süresinin 03/10/2008 tarihinde sona erecek olması nedeniyle, müvekkili şirketin işçilerine bildirimde bulunduğunu, işin ihale ile alınması sebebiyle, işin bitiş tarihinde iş akitlerinin de sonlanacağını bildirildiğini, ihalenin süresinin 03/10/2008 tarihinde bitimi sebebiyle belirli süreli iş sözleşmeleri sona eren işçilerin 18 günlük uzatma süresinde çalışmayı kabul etmediğini ve 03/10/2008 günü çalışmayı sonlandırdığını, bu nedenle …’nin asıl işinde müvekkili şirketin kendi alt işverenliğinde çalışan işçilerden … tarafından müvekkili şirkete ve davalı …’ye karşı “Kıdem Tazminatı, İhbar Tazminatı, Fazla Çalışma Ücreti, Yıllık İzin Ücreti, Hafta Tatili ve Genel Tatil Ücretlerinin” alacaklarına ilişkin Bakırköy 9. İş Mahkemesinde davalar açtıklarını, Bakırköy 9.İş Mahkemesince açılan davalarda davalı …nin asıl işveren olduğu ve işçilere ödenen bedelden müştereken ve mütessilen sorumlu olduğuna karar verildiğini,kararların Yargıtay 9.HD. tarafından onanarak kesinleştiğini, bu kararlar nedeniyle işçilere toplam 127.465,25 TL ödeme yapıldığını, 5393 sayılı Belediyeler Kanunundan önce … Genel Müdürlüğü nezdinde çalışan işçilerin başlangıçtan itibaren münhasıran … çalışanı kabul edilmesi gerektiğini, taraflar arasında müştereken ve mütessilen borç ilişkisi kurulduğunu, Davalı …nin, kendilerine ödeme yapılan işçilerin müvekkili şirket dışında başka yüklenici şirketlerde çalıştığı döneme karşılık gelen alacakların tamamından sorumlu olduğunu, müvekkili şirkette çalıştığı döneme karşılık gelen alacaklardan dolayı ise % 50 oranında sorumlu olduğunu belirterek 127.465,25 TL’nin davalıdan rücuen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesi ile; taşeron ile asıl işveren arasındaki bir düzenlemeyi içermeyen 1475 sayılı Yasa’nın l/son maddesinin dava konusu olaya uygulanmasının mümkün olmadığını, uyuşmazlığın davacı ile davalı arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşmede, davalı idarenin davacı yükleniciye karşı nelerden sorumlu olduğunun açıkça belirtildiğini, sözleşmede işçilere ödenecek kıdem tazminatından davalı idarenin sorumlu olacağına dair bir hüküm bulunmadığını, işin ihalesinden %15 müteahhitlik karı olan davacının kıdem tazminatını karşılaması durumunda, davacının zararına iş yapmış olacağı yönündeki bilirkişi görüşü ise, tacirin basiretli davranması gerektiğine ilişkin T.T.K’nun 20/2. maddesindeki düzenlemeye aykırı düştüğünü, bu durumun işçilere ödenecek olan kıdem tazminatının, davacı yüklenicinin sorumlu olduğunu kabul etmek gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne dair kararın davalı yararına bozulmasına karar verildiğini, davacı tarafın dava konusu iddialarının ve taleplerinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, zamanaşımı itirazında bulunduklarını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” Hizmet alımları Tip sözleşmesi, Hizmet İşleri Genel Şartnamesi, Bakırköy 9.İş Mahkemesi kararları,Yargıtay 9.H.D.nin onama kararları, sulh ve ibra sözleşmeleri, taraflar arasındaki aynı mahiyette bulunan dava ve Yargıtay 23.H.D. nin bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre; davacı şirketin davalıdan ihale sonucu hizmet işinde çalıştırdığı işçilerin iş akdine son vermesi üzerine işçilerin açtıkları kıdem ve ihbar tazminatı ile diğer hakların tahsili davalarının Bakırköy 9.İş Mahkemesince kısmen kabulüne karar verildiği, kararlarda bu davanın davacısının ve davalısının müteselsilen sorumlu olduklarının belirtildiği, kararların Yargıtay 9.H.D. tarafından onandığı, Davacı şirketin ilamlarda belirtilen bedelleri ödediği, buna ilişkin sulh ve ibra sözleşmesi düzenlendiği, taraflar arasında imzalanan Hizmet Alımları Tip sözleşmesinin 23.maddesi ve Hizmet İşleri Genel Şartnamesinin 38.maddesi gereğince işçilerle ilgili hukuki sorumluluğun davacı yüklenicide olduğunun kararlaştırıldığı, bu nedenle davacının kendi bünyesinde çalıştırdığı işçileri için ödediği tazminatı davalıdan rücuen talep edemeyeceği anlaşıldığından ” davanın reddine karar verilmiştir. Verilen karar davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dairemizin 08/06/2022 tarih 2020/770 Esas 2022/707 Karar sayılı ilamı ile ” Her ne kadar taraflar arasında, aynı mahiyette, farklı işçiler için açılmış davada Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 13/01/2015 tarih 2014/6539 E. 2015/116 K. Sayılı ilamında ” …Tip Sözleşmesinin 24. maddesi ve genel şartnamenin altıncı bölümünün 38. maddesi uyarınca işçilerle ilgili hukuki sorumluluğun davacı yüklenicide olduğu kararlaştırıldığı, bu durumda açıklanan maddi olaylar ve hukuki durum karşısında davacının kendi bünyesinde çalıştırdığı işçisi için ödediği tazminatı davalı şirketten rücuen talep etmesine olanak bulunmadığına ” hükmedilmiş ise de atıfta bulunulan maddede sadece ücrete ilişkin düzenlemeler yer aldığı, dava konusu yapılan kıdem, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti, dönemsel bir ödeme olmayıp, feshe bağlı tazminat rejimine tabi bir hak olduğu, buna karşılık fazla mesai, hafta tatili ve genel tatil alacağı ücrete tabi hukuki rejime tabi olduğu, buna göre zamanaşımları ve haczedilip haczedilemeyecekleri birbirinden farklı olduğu nitekim Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin istikrar kazanmış uygulamalarında “fazla mesai, evlilik yardımı, çocuk zamları, ayni yardımlar, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti gibi ödemelerin haczi mümkün olmadığı, kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı gibi ödentinin ücretten sayılacağına dair bir hüküm bulunmadığından tamamı haczedilebileceğine” yönelik kararları bulunduğu gibi Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 01/03/2017 tarih 2015/37589 Esas 2017/2683 Kararında ” iş akitlerin feshedilmesi nedeniyle doğan tazminatların fiili işçilik alacaklarına girmediğinden ve dava konusu tazminat alacaklarından tümüyle yüklenici alt işverenin sorumlu olacağına ilişkin bir düzenleme bulunmadığından dava dışı işçilere yapılan ödemelerden asıl işveren ile alt işverenlerin yarı oranında sorumlu olduklarına ” ilişkin kararı dikkate alındığında taraflar arasındaki iç ilişkideki sorumluluğa yönelik hükmün sadece ücrete, fazla mesai, hafta tatili ve genel tatili ücretine ilişkin olduğu, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti alacakları hususunda bir anlaşma bulunmadığından TBK 167. Maddesi uyarınca eşit paylaşım esasının kabulü gerekirken hukuki yanılgı ile davanın reddine karar verilmesi hatalıdır.Dosya kapsamına göre; dava dışı işçilerin işçi alacaklarına ilişkin kesinleşmiş mahkeme ilamına konu borç miktarının tüm ferileri de dahil olmak üzere borcun tasfiyesi konusunda dava dışı işçilerle sulh ve ibra protokolü düzenlendiği, buna göre dava dışı işçi … 23.617,00 TL, … 19.474,00 TL … 39.574,69 TL, … 21.131,79 TL, …’ye 23.66 7,77 TL olmak üzere toplam 127.465,25 TL ödeme yapıldığı anlaşılmıştır. Davacı tarafça, yapılan tüm ödemeler davalı asıl işverenden talep edilmiş ise de, yukarıda açıklandığı üzere her alt işveren kendi döneminde sorumlu olup davalı asıl işveren TBK 167. Maddesi uyarınca diğer alt işverenler ile eşit oranda sorumlu olduğundan ödenen miktarın tamamı davalıdan talep edilmesi hukuka uygun görülmediği gibi sulh protokolü ile ödenen miktarın, mahkemece hükmedilen alacak miktarı, yargılama gideri, vekalet ücreti ve faizi miktarını aşıp aşmadığı konusunda hesap bilirkişisinden rapor alınarak rapor sonucuna göre aşmadığı takdirde ödenen miktarın, aştığı takdirde bilirkişice hesaplanacak miktarın yarı oranında davalıdan tahsiline karar verilmesi ” gerektiği gerekçesiyle kaldırma karar verilmiştir.Dairemizin kaldırma kararı sonrasında mahkemece yapılan yargılama sonucunda ” … sulh ve ibra protokolüne göre ödenen tutarların İş Mahkemelerince hükmedilen tutar ve ferileri ile uyumlu olup olmadığına dair alınan bilirkişi raporunda; … ve …’ye ödenen tutarın daha fazla olduğu, bu nedenle bu işçiler bakımından bilirkişi hesabının, … için Sulh ve İbra Sözleşmesinde belirtilen tutarın dikkate alındığı, buna göre toplam ödenmesi gereken tutarın 123.348,46 TL olduğu tespit edilmiştir. Bilirkişi raporunda her ne kadar davacı şirkette çalışılan dönem ve bu döneme ilişkin toplam sorumlu olduğu miktar olan 85.781,43 TL düşüldükten sonra davacının rücu edilebileceği miktarın 37.567,03 TL olacağı yönünde görüş belirtilmiş ise de dava dışı işçilerin açmış olduğu dava konusu çalışmaların tamamının davalı işyerinde olduğu, işyeri devri nedeniyle davacının da davalı ile birlikte alacakların tamamından sorumlu olduğuna hükmedilmiş olduğu, iç ilişkilerde hizmet alan davalının tüm hizmet sürelerinin yarısından sorumlu olacağı, buna göre rücu edilecek tutar davacının sorumlu olması gereken tutar üzerinden değil davalının sorumlu olduğu tutar üzerinden hesaplanacaktır. Zira davacı İş Mahkemelerinde tüm dönemlerden sorumlu tutulmuş ve buna göre ödeme yapmıştır. Buna göre davalıda çalıştırılan işçilere davacı tarafından yapılan ödemelerin mahkeme kararlarına göre yapılan hesaplamayı aşmamak kaydıyla hesaplanan toplam tutarın 121.348,46 TL olduğu, davalının bu ödemenin yarısında sorumlu olacağı, değerlendirilerek ve faiz bakımından ise ödeme tutarları ve ödeme tarihleri dikkate alınarak ” davacının davasının kısmen kabulü ile 61.674,23 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kabul edilen tutarın 21.545,50 TL’sine 26.07.2011 tarihinden, 40.128,73 TL’sine 30.06.2011 tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; müvekkil şirket işçiye ödediği tazminatın tamamını … Genel Müdürlüğüne rücu edebileceğini, 13.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5393 S. Belediye Kanunundan önce Belediyelerin asıl işini alt işverene vermesinin, 4857 S. Kanunun 2. maddesinin 6. Ve 7. fıkraları hükümleri gereğince geçersiz olduğu kabul edildiğini, geçersiz bu işlem nedeniyle alt işveren işçisi olarak çalışan bütün işçilerin kıdem, ihbar tazminatı vs. işçi alacaklarından münhasıran idarelerin sorumlu olduğu belirtildiğini, yine dava dışı işçinin çalıştırılması ve işten çıkartılması konusunda tek yetki davalı kuruma olduğunu, dava dışı işçinin çalışma saatleri ve çalışma koşullarına ilişkin esaslı tüm hususlar kurum tarafından belirlendiğini, bu haliyle işçiye yapılan tüm ödemelerden davalının tek başına sorumlu olduğu ve bu gerekçe ile davanın tam kabulüne karar verilmesi gerektiğini, ayrıca dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda yapılan hesaplama hatalı olup ilk derece mahkemesi kararında yarı yarıya sorumluluk da hatalı şekilde uygulandığını belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; davacı firmanın söz konusu işçilerin son işvereni olup ödenen tutarlardan tek başına sorumlu olduğunu, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi ve genel şartnamesinde, işçilerle ilgili hukuki sorumluluğun davacı yüklenicide olduğu kararlaştırıldığından müvekkil şirkete rücu imkanı bulunmadığını belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi ve iş mahkemesi ilamı gereğince, dava dışı işçilere ödenen işçilik alacaklarının rücuen tahsili istemine ilişkin olup, uyuşmazlık, davacı tarafından ödenen işçilik alacağından kimin ne oranda sorumlu olduğu hususundadır. Somut olayda, davacı alt yüklenici, davalı asıl işveren ile yapılan ihale kapsamında çalıştırılan dava dışı işçilere, kesinleşmiş mahkeme ilamına istinaden ” Kıdem Tazminatı, İhbar Tazminatı, Yıllık İzin Ücreti,” olarak ödenen işçi alacaklarından davalı …nin, kendilerine ödeme yapılan işçilerin müvekkili şirket dışında başka yüklenici şirketlerde çalıştığı döneme karşılık gelen alacakların tamamından sorumlu olduğu, müvekkili şirkette çalıştığı döneme karşılık gelen alacaklardan dolayı ise % 50 oranında sorumlu olduğunu belirterek 127.465,25 TL’nin davalıdan rücuen tahsili talep edilmiştir.Dairemizin önceki kaldırma kararında her ne kadar ” uyuşmazlığın çözümü için taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi, hizmet alım tip sözleşmesi, teknik şartname ve hizmet işleri genel şartnamelerinin sorumluluğa yönelik hükümlerinin tatbiki gerekir. Bu nedenle tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme ve şartname hükümlerinde işçi alacaklarından kimin ne kadar sorumlu olduğuna ilişkin hüküm varsa bu hükümler tarafları bağlar. Hizmet sözleşmelerinde, ihale evraklarında teknik ve idari şartnamelerde ve diğer taraflar arasında karşılıklı düzenlenen belgelerde yüklenici şirketin sorumluluğuna ilişkin açık hüküm olan hallerde, asıl işveren ödemiş olduğu miktarın tamamını, ilgili alt işverenden rücuen tahsilini talep edebilirken alt işverenin, asıl işverenden rücu imkanı olmadığı” kabul edilmiş ise de asıl işveren ve alt işverenin sorumlulukları yönünden Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. ve 14. Hukuk Daireleri arasında çıkan uyuşmazlıkta Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 05/05/2023 tarihli 2023/1118 E. 2023/1683 K sayılı kararı ile; “…Somut olaya gelince; Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7’nci Hukuk Dairesi ile Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 14’ncü Hukuk Dairesi arasındaki uyuşmazlık, az yukarıda yer verilen emsal Yargıtay ilâmı doğrultusunda giderilmelidir. Dairemiz’in istikrar kazanan uygulamalarında da belirtildiği gibi, hizmet alımına ilişkin sözleşmelerde, hizmetin yüklenicinin (alt işveren) işçileri tarafından yerine getirilmesi kabul edildiğinden, asıl işverenin yüklenicinin (alt işveren) işçileri ile herhangi bir organik bağı bulunmamaktadır. Hizmet alımına ilişkin tip sözleşmelerde, işçilik ücretleri arasında işçilere ait özlük haklarının tümü belirlenmekte ve bu şartlarla sözleşme imzalanmaktadır. İş Kanunu’nda, işçiyi korumak amacıyla düzenlenmiş olan asıl işveren ve alt işverenin (yüklenici) müteselsil sorumluluğuna ilişkin düzenlemenin taraflar arasındaki hizmet sözleşmelerinde iç ilişki bakımından uygulanması mümkün değildir. Hizmet alım sözleşmelerinde, işçilerin özlük hakları ile ilgili olarak yüklenici (alt işveren) lehine herhangi bir hüküm bulunmaması durumunda, yüklenicinin (alt işveren) işçisi ile organik bir bağı olmayan asıl işveren, işçilerin özlük haklarından sorumlu tutulmamalıdır. Bu itibarla, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7’nci Hukuk Dairesi ile Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 14’üncü Hukuk Dairesi arasındaki uyuşmazlığın, asıl işverence yüklenicinin (alt işveren) işçilerine ödenen ücretlerden yükleniciyi (alt işveren) tamamen sorumlu tutan Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin uygulaması doğrultusunda giderilmesi gerekmiştir…” şeklindeki uyuşmazlığın giderilmesine karar verildiği görülmüş olmakla emsal Yargıtay kararı dairemizce de hukuka uygun bulunarak önceki görüşünden dönülerek sözleşmede aksi kararlaştırılmadıkça asıl işverinin sorumluluğuna gidilemeyeceğine karar verilmiştir. Emsal karar, TBK’nın 167. maddesinde yer alan “…borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça…” hükmü çerçevesinde değerlendirildiğinde, kararda da ifade edildiği gibi hizmet alımına ilişkin tip sözleşmelerde, işçilik ücretleri arasında işçilere ait özlük haklarının tümü belirlendiği ve bu şartlarla sözleşme imzalandığı için sözleşmede aksi kararlaştırılmadıkça asıl işverenin sorumluluğuna gidilemeyecektir. Taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmeleri, eki niteliğinde şartnameler incelendiğinde; işçiye ödenen dava konusu bedellerden asıl işverenin de sorumlu olduğuna dair bir hüküm yer almadığı aksine sözleşmelerin eki mahiyetindeki Hizmet İşleri Genel Şartaamesinin Altıncı Bölümünün konuya ilişkin 38.maddesinde “…Yüklenicinin iş yerdiği alt yüklenicilerin gündelikçi, haftalıkçı veya aylıkçı olarak işyerinde çalıştırdığı işçi, personel ve teknik elemanların tamamı da yüklenicinin elemanları hükmünde olup, bunların ücretlerinin ödenmesinden de doğrudan doğruya yüklenici sorumludur. Yüklenici, bunların ücretleri hakkında da aynen kendi elemanları gibi ve yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapmak zorundadır.” hükmüne yer verildiği, bu durumda dava dışı işçiye ödenen bedellerden, yüklenicinin işçisi ile organik bağı olduğu ispatlanamayan davalı … Genel Müdürlüğü’nün değil alt işverenlerin sorumlu olduğu anlaşılmakla davalı … yönünden açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1.b-2 maddesi uyarınca davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,1-Davacı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmediğinden HMK 353/1.b.1 bendi gereğince ESASTAN REDDİNE, davalı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜ ile, HMK 353/1.b.2 maddesi uyarınca İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/468 Esas, 2023/142 Karar sayılı ve 28/02/2023 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,2- Davanın REDDİNE,a-Alınması gerekli 269,85 TL karar ilam harcının peşin alınan 2.176,80 TL’den mahsubu ile arta kalan 1.906,95 TL’nin karar kesinleştiğinde istemi halinde davacı tarafa iadesine,b-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerine bırakılmasına,c-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/4 maddesi uyarınca 17.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ç-HMK 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde artan gider avansının yatıranlara resen iadesine,İstinaf Giderleri Yönünden;3-Taraflarca yatırılan istinaf başvurma harçlarının ayrı ayrı hazineye irat kaydına,4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf maktu karar harcından davacı tarafından yatırılan 179,90 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 89,95 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, davalı tarafından yatırılan 1.053,24 TL harçtan mahsubu ile arta kalan 783,39 TL harcın karar kesinleştiğinde istemi halinde davalı tarafa iadesine,5-Davalı tarafça sarf edilen 761,85 TL istinaf harcının davacıdan alınarak davalıya verilemesine, davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.a bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.21/09/2023