Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2023/1315 E. 2023/1356 K. 04.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1315
KARAR NO: 2023/1356
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/814
KARAR NO: 2023/335
KARAR TARİHİ: 06/04/2023
DAVA: İflas (Adi Takipten Doğan İtirazın Kaldırılması Ve İflas (İİK 156))
KARAR TARİHİ: 04/10/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 05/07/2018 tarihli uyuşmazlığı konu satış sözleşmesinin imzalandığını, sözleşmeden dolayı davacının alacaklı olduğunu, bu alacağın talep edilebilir hale geldiğini, icra takibine konu edildiğini, ancak davalının borca ve faize itiraz ettiğini, satış sözleşmesi kurulduktan sonra davacı şirketin davalı şirkete değişik tarihlerde, değişik miktarlarda ödemeler yaptığını, davalı şirketin mallarının teslimi noktasında temerrüte düştüğünü, temerrüt çerçevesinde davalı tarafa zararın tahsili için tahsil talebi iletildiğini, verilen süre içerisinde cevap verilmediğini, alacak taleplerinin red olunduğunu, bu çerçevede davacı alacaklı aleyhine icra takibi yaptığını, haksız olarak itiraz edildiğini, takipte belirtilen ana alacak ve işlemiş faiz tutarında müvekkilinin alacaklı olduğunun tespit edilerek, dayanak icra takibine yönelik itirazın kaldırılmasını ve davalı şirketin iflasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İcra mahkemesinin görevli olduğunu, hiçbir zaman davacıya aylık bir malların teslim taahhütü verilmediğini, davacı vekilince dava dosyasına eksik ya da kasti olarak bilgiler verildiğini, öncelikle davanın itirazın kaldırılmasına yönelik açıldığından davanın icra mahkemesinde açılması gerektiğini, iflas talebinin kötüniyetli olduğunu, davacı şirketin ABD tarafından ambargo altına alındığından ödeme güçlüğü içinde bulunduğundan dolayı teminat sunması gerektiğini, davacı tarafın dürüst davranma ve doğruyu söyleme edimini yerine getirmediğini, taraflar arasındaki sözleşmede teslim tarihinin bulunmadığını, esasen sözleşmenin ifası için … A.Ş.’ye ait tesislerde üretime başlandığını, ödeme yükümlülüğünün zamanında yerine getirilmediği, alacağın temerrüte düştüğünü, müvekkillerinin hiçbir zaman bedel tahsil edip, üretim yapmayan konumda olmadığını, davacının üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğinden oluşan zararların ise dava dışı … A.Ş. tarafından müvekkiline yansıtıldığını, davacının ihtarlarının samimiyetsiz ve çelişen iddialar içerdiğini bu nedenle davacının davasının reddine, davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmolunmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… davacı vekili, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası üzerinden sözleşmeden kaynaklanan alacağının tahsili amacıyla iflas yoluyla takip talebinde bulunmuş, davalının itirazı üzerine,davacı vekili tarafından itirazın kaldırılarak davalı şirketin iflasına karar verilmesi amacıyla huzurdaki davayı açmıştır.Mahkememizce yukarıda belirtilen esaslar çerçevesinde inceleme yapılarak bilirkişi raporu alınmış, buna göre davalının davacıya borçlu olduğu belirlenerek davalı-borçlunun itirazı ara karar ile kesin olarak kaldırıldıktan sonra depo emri düzenlenerek davalı vekiline tefhim edilmiştir.Davalı tarafından depo emrine konu borç miktarı Mahkeme veznesine depo edilmiştir.Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde,davacı vekili, davalı-borçlunun itirazının kaldırılarak davalı-borçlunun iflasına karar verilmesini talep etmiş ise de, davalı – borçlunun, depo emrine esas miktarı Mahkeme veznesine depo ettiği anlaşıldığından ödeme nedeniyle iflas davasının reddine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; sözleşme metninin hatalı yorumlandığı, 05.07.2018 tarihli sözleşmenin yabancı dilde yazılmış bölümünde teslim süresinin bulunmadığı, mahkemece ifa sırasının tespitinde hata yapıldığı, davalının temerrüde düşmediği, davalının yaşanan sorunları davacıya e posta ile bildirdiği, davacının ödeme yükümlülüğünü gereği gibi ifa etmediği, davanın OFAC kapsamında ihbarı talebinin haksız olarak reddedildiği belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nin 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, İİK’nin 154 vd. maddelerinde düzenlenmiş olan, iflas yoluyla takip sonucu, borçlunun icra takibine itirazı nedeniyle açılan itirazın kaldırılması ve iflas davasıdır.İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takip dosyasında; davacı tarafından, davalı aleyhine, 50.437.390,00 TL (05.07.2018 tarihli satış sözleşmesinden kaynaklanan asıl alacak) 1.285.117,06 TL (04.06.2020 tarihinden takip tarihine kadar işleyen ticari temerrüt faizi) olmak üzere toplam 51.722.507,06 TL alacağın tahsili istemiyle iflas yoluyla takip başlatılmış, davalı vekilinin itirazı üzerine takip durmuştur.Somut olayda, iflaslı takibe ilişkin ödeme emri borçluya 10/09/2020 tarihinde tebliğ edilmiş, dava ise 13/12/2020 tarihinde açılmıştır. Davanın açıldığı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda 2020/726 E. 2021/142 K. sayılı ilam ile “…1-Davacının davalıya karşı açmış olduğu itirazın kaldırılması ve iflas davasının kesin yetki nedeniyle usulden ve dava şartı yokluğundan İİK m.154/son hükmüne atfen HMK m.114/f.1 bend (ç) hükmü gereği reddine,Davanın niteliği gereği ve yasal dayanağı olmadığından davalının tazminat taleplerinin reddine,2-Karar kesinleştiğinde dosyanın talep halinde yetkili Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,” dair karar verilmiş olup, iş bu karara yönelik davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine dairemizce yapılan inceleme sonucunda 30.06.2021 gün ve 2021/852 E. 2021/714 K. sayılı ilam ile ”… 2004 sayılı İİK’nin 154/1. maddesi uyarınca iflas yoluyla takipte yetkili icra dairesi borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki icra dairesidir. Ancak, İİK’nin 154/3. maddesi uyarınca icra dairesinin yetkisi kamu düzeninden olmadığından bu konuda yetki sözleşmesi yapılabilir. Borçlu ve alacaklı yetki sözleşmesi veya yetki şartı ile borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerden başka bir yer icra dairesini yetkili kılmışlarsa o yerin icra dairesi de iflas takibi için yetkili sayılır. Ancak iflas davaları için yetki sözleşmesi yapılamaz ve iflas davası mutlaka borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde açılır. Davalının sicilde kayıtlı adresi “Bakırköy/İstanbul” olup iflas yoluyla takip İstanbul İcra Dairesi’nde başlatılmış, dava İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılmıştır.Mahkemece dava, “kesin yetki dava şartı” nedeniyle usulden reddedildiğine göre, artık esasa yönelik talepler hakkında hüküm tesis edilememesi gerekmektedir. Davanın kesin yetki dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesine rağmen, davalının tazminat talebinin reddine dair karar verilmiş ve verilen iş bu kararın gerekçesi mahkeme ilamında açıklanmamıştır. Bu husus 6100 sayılı HMK’nun 297.maddesine aykırılık teşkil etmekle birlikte davaya yetkili mahkeme tarafından devam edilmesi halinde, davanın esasına ilişkin inceleme yapılacak olması göz önünde bulundurulduğunda eleştirilmekle yetinilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde olmayıp 6100 sayılı HMK’nun 353/1.b.1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine” dair karar verilmiş ve iş bu dava dosyası Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/814 E. Sırasına kaydı yapılarak yargılamaya devam edilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen 05.07.2018 tarihli satış sözleşme: Davacının alıcı, davalının ise satıcı olarak yer aldığı sözleşmenin konusunu, alıcının satıcıdan, zaman zaman talep edip, sipariş edeceği malları için proforma fatura düzenleyerek konteynerler halinde alıcıyı satması, sözleşmede detayları yer alan gönderilene ve /veya bildirim yapılana teslim etmesi, alıcının bunun karşılığında satıcıya satın ödemesi ve tarafların hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesini oluşturmaktadır.Sözleşmenin Taraflarının yükümlülükleri başlıklı 3. maddesinde ”alıcı zaman zaman yazılı olarak satıcıdan sipariş edebilecektir. Sipariş üzerine satıcı, sipariş edilen mal için proforma fatura düzenleyip alıcı ile paylaşacaktır. Satıcının sipariş edilen malları hazırlama, ambalajlama, taşıma ve teslimin şekli ve süresi (teslimi koşulları) proforma faturayla birlikte Alıcı’yla paylaşılacaktır. Teslimi koşulları ve proforma fatura Alıcı tarafından yazılı olarak kabul edilip, proforma faturada yer alan satış bedelinin %50’sinin ödenmesinden itibaren Satıcı, 15 gün içerisinde sipariş edilen malları Çiğli/İzmir ‘deki fabrika deposundan konteynerler halinde yükleyecek ve La Guaira Limanına sevk edecektir. Sözleşmede teslim şekli CIF/La Guaira/Incoterms 2010’dur.Satıcı sipariş edilen malları belirlenen tarihte ve yerde gemiye yüklenecek, yüklemenin bittiğini derhal yazılı olarak bildirecek ve Alıcıya malların çok ve eksiksiz olarak teslim edilecektir. Satıcı eş zamanlı olarak gönderilen ve/veya bildirim yapılanın ülkesinde kullanan lüzumlu belgeleri hazırlayıp, gümrük işlemlerini tamamlayacaktır. Satıcı gemi acentasıyla anlaşarak, malların varış limanına ulaşması için gerekli olan navlunu öder. Satışın yüklediği mal cinsine uygun olarak sigorta primini ödemek suretiyle deniz nakliyat sigortası yaptırır… 4-ÖDEME Teslim koşulları proforma fatura Alıcı tarafından yazılı olarak kabul edildikten sonra, faturada yer alan satım bedelinin % 50’si Alıcı tarafından Satıcı’nın aşağıda detayları yer alan banka hesabına ödenecektir. (ilk ödeme) Bakiye satış bedeli her sevkiyat sonrası, satıcının zorunlu belgelerinin asıllarını ilk ödemenin yapıldığı Banka Şubesine teslim etmesi akabinde Alıcı tarafından yapılacaktır. Ödeme proforma faturanın alıcı tarafından kabulü halinde TCMB döviz satış kurundan hesaplanan Türk Lirası üzerinden yapılacaktır.6-ALICININ TEMERRÜDÜ Alıcı tarafından sözleşme bedelinin süresinde ödenmemesi halinde Satıcı ödeme yapılıncaya kadar teslimden kaçınmak hakkına sahiptir. Bu durumda satıcı uğradığı doğrudan ve dolaylı zararları tazmin hakkına sahiptir.7-SATICININ TEMERRÜDÜ Satıcı’nın ifada temerrüde düşmesi halinde, Alıcı önceden bildirimde bulunmaksızın sözleşmeden dönebilir veya Alıcı devir isteminden vazgeçerek devredilmemesi nedeniyle tazminat isteyebilir. Bu halde Satıcı kendisine ödenen satım bedelini faiziyle geri vermek zorundadır.8- SÖZLEŞMENİN SONRA ERMESİ Satıcının ifade temerrüde düşmüş hali ve taraflarının herhangi biri bilgilendirmek koşuluyla ürün fiyatının değişmesi sebebi hariç bu sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde taraflardan her biri, sözleşme süresi boyunca, 1 ay öncesinden yapacağı yazılı bildirimle, söz konusu bildirimin alındığı anda geçerli olmak üzere sözleşmeden tamamen veya kısmen dönmek hakkına sahiptir. Aksi halde tarafın uğradığı doğrudan ve dolaylı tüm zararları tazminle yükümlüdür.9-MÜCBİR SEBEP Taraflar, bir mücbir sebep olayının veya durumunun ortaya çıkması halinde, ifade bulunmamasından ya da gecikmesinden sorumlu tutulmayacak olup, söz konusu mücbir sebebi derhal ve detaylı olarak diğer tarafa bildirilecektir.Mücbir sebep, bir tarafın yükümlülüklerinin bir veya daha fazlasını artık yerine getirmesine mani olan, onun kontrolü dışındaki öngörülemez ve engellenemez bir olay , sebep veya durumdur.13- UYUŞMAZLIKLARIN ÇÖZÜMÜ İşbu sözleşmeden doğan uyuşmazlığın çözümünde taraflar İstanbul Çağlayan) mahkemeleri bir icra müdürlüklerinin yetkili kılmışlardır. İhtilaf halinde, bu sözleşmenin Türkçe metni esas alınarak, ihtilaflar Türk hukukuna göre çözülür” hükümleri yer almaktadır. Davalı ile dava dışı … A.Ş. arasında düzenlenen 31.12.2018 tarihli protokol başlıklı sözleşmede: İş bu sözleşme konusunun davacı ile davalı arasında düzenlenen satış sözleşmesi uyarınca davacı firmaya teslim edilecek ürünlerin üretimi, üretimi için gerekli hammaddenin tedariki, ürünlerin stoklanması ve ürün bedelinin ödenmesi ile tarafların hak ve yükümlülüklerini belirlediği, davalı taraf olduğunu ve davacı ile imzalanan sözleşme çerçevesinde davalı tarafından teslim taahhüdü altında bulunan tüm ürünlerin ATAK tarafından üretileceği ve davalı adına davacıya göstereceği şirket-kişiye teslim edileceği, ATAK’ın kendisine sipariş veren ürünlerin üretimi için en kısa sürede malzeme ve madde tedariki yapacağı ve üretilen ürünlerin sevk aşamasına kadar depolanmasını sağlayacağı, sözleşme kapsamında üretilecek tüm ürünlerin bedelinin davalı tarafından eksiksiz ve zamanda karşılanacağını, ödeme üretimi öncesinde … gerekli hammadde temini için avans olarak davalı tarafından ATAK’a yapılacağı, tarafların sözleşme yükümlülüklerine aykırı davranması ve üretilen ürünlerin zamanda teslim alınmaması halinde ilk yıl için toplam avans bedelinin %50’si, ikinci yıl toplam avans bedelinin %30’u oranında, ihlalde bulunan tarafın diğer tarafa ilk talebi anında herhangi bir hukuki merasime ihtiyaç duymaksızın ve herhangi bir çekince ileri sürmeksizin cezai şart olarak nakden ve defaten ödemekle yükümlü olduğu belirtilmiştir.
İhtarnameler:-Davacı tarafça davalıya gönderilen Beşiktaş …. Noterliği 06.04.2020 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname de: ”sözleşme gereği yükümlülüklerini yerine getirilmediği, sözleşmeden dönemde seçimlik hakkını kullanarak 9.064.555,02 Euro’nun iddianamenin tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde ödenmesi” -Davalı tarafça davacıya gönderilen Beşiktaş … Noterliği 06.04.2020 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname de; ”… 9.064.555,02 Euro tutarına nasıl ulaşıldığının anlaşılamadığı, müvekkilinizin Venezuela ilkesine ilişkin OFAC kapsamında ambargoya Temmuz/2019’da dahil edildiği, müvekkilimizden kaynaklanmadığı kesin olan bir hal sebebiyle müvekkilince hazır edilmiş ürünlerin teslim alınmadığı, müvekkili açısından da ambargo kapsamında bir şirkete ürün sevkinin ambargo süresinde beklenebilir olmadığı, ürünlerin kusur edildiği ve teslim alınması beklenirken haksız ihtara muhatap kalındığı, müvekkilimizin proforma faturanın kendisine tebliğinden itibaren sözleşmede belirtilen süre içerisinde ödeme gerçekleştirilmediğinden sözleşmeye aykırı davrandığı, tüm ödemelerin Türk Lirası üzerinden yapıldığı, Euro cinsinden ödeme talep edilmesinin sözleşmeye aykırılık teşkil ettiği, müvekkilimiz ambargo altındayken sözleşmeye konu ürünlerin ihtimalinin şu aşamada mümkün olmadığı,…”-Davacı tarafça davalıya gönderilen Beyoğlu … Noterliği 04.05.2020 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname de: “… alacağın sehven yanlış bildirildiği, alacak tutarının 6.942.901,99 Euro olduğu, ifa imkansızlığı iddiasının ihtaren bildirilmediği…” -Davacı tarafça davalıya gönderilen Beyoğlu … Noterliği 03.06.2020 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname de: ”… 05.07.2018 tarihli sözleşmeye istinaden çeşitli tarihlerde 86.540.551,44 TL ödendiği, 36.103.161,12 TL tutarında mal gönderildiği, e-mail yazışmaları ile taahhüt edilen 50.437.390,32 TL tutarındaki malın teslim edilmediğini, sözleşmenin 3-b maddesi gereğince satıcı 15 gün içerisinde sipariş edilen malları İzmir’deki fabrika deposundan yükleyeceğini ve La Guaira Limanına sevkedeceğini, sözleşmenin 7. Mad. Doğrultusunda satın alma şirketinizin satın bedelini faizi de vermek zorunda olduğunu, aynen ifaden vazgeçilerek işbu ihtarname ile sözleşmeden dönüldüğünü, 50.98.390,32 TL’nin ödeme yapılan tarihten itibaren yasal faizden az olmamak üzere tebliğden itibaren en geç 7 gün içinde ödenmesi , ifa edilmeyen mal satış bedeli tutarı üzerinden %20 oranında kendi mahrumiyetinden doğan 10. 087.478,00 TL zararın iftardan itibaren işleyecek yasal faizi ile aynı sürede ödenmesi, döviz kuru artışından doğan 2.788.794 Euro zararlarının tebliğden itibaren en geç 7 gün içinde ödenmesi ….” -Davalı tarafça davacıya gönderilen İstanbul … Noterliği 11.06.2020 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname de : ”…sözleşme gereklerini kısmen yerine getirildiği, kalan kısmın OFAC kapsamındaki ambargo nedeniyle yerine getirilmediği, müvekkil tarafından üretilen yağların tarafımızca verilen özel formülleriyle Venezuella’ya özel üretilen ürünler olduğu, ürünlerin teslimi hazır şekilde tutulduğu, ürünlerinin teslimi başta olmak üzere taleplerini 2 aydır yanıt verilmediği, emtiaların ekonomik ömrü olması bozulma ihtimali olması nedeniyle ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren geç 3 gün içinde teslim madeninin gösterilmesi durumunda mahalline tevdi edileceği” ihtar edilmiştir. Mail yazışmaları:27.06.2018 tarihinde davacı şirket tarafından davalıya gönderilen mail de: ”ürünleri temmuz ayı sona ermeden sevk etmek istiyoruz ancak teslimatı yapabileceğiniz tahmini tarihleri ve miktarı bilmemiz gerekiyor”29.06.2018 tarihinde davalı şirket tarafından davacıya gönderilen mail de: ”ayda 100 konteyner sevk edebileceğimizi bildirmek isterim yeni bir makine alacağız ve önümüzdeki birkaç ay içinde tüm diğer siparişleri iptal edeceğiz. 29.06.2018 tarihinde davacı şirket tarafından davalıya gönderilen mail de: ”…siparişiniz yaklaşık 400 konteyner, Temmuz ayına kadar tamamını göndermeye hazır mısınız tüm etiketler ve formülasyonlar ihtiyaçlarınıza göre düzenleneceğinden hepsini Temmuz ayında göndermek mümkün değildir. Bunları kısmen gönderebilir miyiz örneğin ayda 30 konteyner ” 29.06.2018 tarihinde davacı şirket tarafından davalıya gönderilen mail de: ”… eğer tahminleriniz ayda 30 konteyneri ise siparişinizin yeni getirilmesi yaklaşık 13 -14 ay sürer ve bu çok uzun bir süre ayda 100 konteyner yapabilir misiniz”02.08.2018 tarihinde davacı şirket tarafından davalıya gönderilen mail de: ”… %50 avans için kalan ödemeyi yapamadığımızın farkındayım halihazırda üzerine çalıştığımız bazı iç sorunlar yaşıyoruz …” 04.11.2018 tarihinde davalı şirket tarafından davacıya gönderilen mail de: ”…öngöremediğimiz sorunlar nedeniyle sevkiyatı zamanında başlayamadık …. Azalan ithalat nedeniyle büyük miktarlar için konteyner düzenlemek gerçekten bir sorun böylece navlun %50 artarak yaklaşık 400.00000 USD yük getirecek. Siparişiniz toplam konteyner adedi 290’dır. Yarın ilk konteynerları yüklüyoruz”29.06.2019 tarihinde davacı şirket tarafından davalıya gönderilen mail de: ”… sevkiyat programınızı aldım ancak daha önceki epostalarda ve konuşmalarda aylık 100 konteyner olarak belirttiğiniz için yarısı ne oldu …” şeklinde bir kısım yazışmalar mevcuttur. T.C. Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü’ne 4982 sayılı Yasa kapsamında davalı tarafça başvuru yapılmış ve Venezuella devletinin OFAC kapsamında yasaklı listesinin girip girmediği girmiş olması halinde hangi tarihte girdiği hususunda bilgi verilmesi istenilmiş ve bakanlık tarafından verilen cevabi yazıda, davacının 25.07.2019 tarihinde yaptırım listesine dahil edildiği belirtilmiştir.
Bilirkişi Raporları:Bilirkişi heyeti (Nermin ARICI, Doç. Dr. Murat Oruç ve Mehmet Fesih Söğüt) tarafından sunulan 18/04/2022 tarihli bilirkişi kök raporunda özetle; Tarafların 05.07.2018 tarihinde Satış Sözleşmesi akdedildiği, sözleşmenin 3.(b) maddesinin Türkçe metninde yer alan on beş (15) günlük teslim süresinin İngilizce metinde yer almadığı, ancak “Sözleşmenin Y ü” başlıklı 14. maddesinin gerek Türkçe gerekse de İngilizce metninde birbirine aykırılık teşkil eden metinlerden hangisinin uygulama alanı bulacağının “(…) İhtilaf halinde, bu Sözleşmenin Türkçe metni esas alınarak, ihtilaflar Türk Hukukuna göre çözülür.” denilmek suretiyle hüküm altına alındığı; bunun yanı sıra, 805 sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanun’un 3. maddesinde, sözleşmenin birden fazla lisanda düzenlenmesi halinde, Türkçe metnin esas alınacağının düzenlendiği, Sözleşmenin 3.b maddesinde belirtilen %50’lik ödeme koşulunun 23.10.2018 tarihi itibariyle 42.114.733,00-TL tutarı ile sağlanmış olduğu; bu tutarın proforma faturada yer alan bedelin de %50’sini aştığı, dolayısıyla davacının sözleşmede yer alan ifa sırasını gerçekleştirdiği ödemeler ile davalıya yönelttiği, proforma faturada yer alan satım bedelinin %50’sinin ödenmesinden itibaren 15 gün içerisinde davalının ifa için harekete geçmesi ve ürünleri davacıya göndermesi gerektiği; bu tarihin %50’ye ulaşılan 23.10.2018 tarihine tekabül ettiği, davalının, sözleşmede öngörülen 15 gün içerisinde edime uygun ifayı davacıya teklif ettiğini teşvik edici bir belgenin dosyaya sunulmaması halinde, davacının sözleşmeye uygun davrandığı; davalının ise 07.11.2018 tarihi itibariyle temerrüde düştüğü kabul edilebileceği, ihtarnamelerde kur farkından dolayı zarar iddiasında bulunulmuş ise de, işbu dava konusu icra takibinin TL alacaklara ilişkin olduğu; davacının davalıya gönderdiği bedellerin toplam 83.682.112,14 TL olduğu; davalının gönderdiği mal toplamının ise 36.103.161,12 TL olduğu; dolayısıyla davacının 47.578.951,02 TL fazla ödeme yaptığı, taraflardan birinin kusurlu olmasının, kusurlu olan tarafın tazminat yükümlüsü olması sonucunu beraberinde getireceği; buna karşın huzurdaki davanın konusu itibariyle kusur (tazminat) sorumluluğuna ilişkin olmayıp; davacı tarafından ifa edilen 83.682.112,14 TL’nin ödenmesine rağmen gönderilmeyen ürünlerin bedelinin iadesine ilişkin olduğu, davalının gönderdiği mal toplamının 36.103.161,12 TL olduğu hususu nazara alındığında davacının, ödeme yapmasına rağmen teslim almadığı ürünlerin karşılığı olan 47.578.951,02 TL’yi davalıdan talep edebilmesinin mümkün göründüğü; Dava dışı … tarafından davalıya kesilen cezai şart, davalının borcuna aykırı davranması sebebiyle ortaya çıktığından, bu cezai şartın reklamasyon yoluyla davacıya yansıtılamayacağı; şayet Mahkemece aksi kanaatte olunması halinde davalının takas def’inin kabulü gerekeceğinden davacıya olan borcunun icra takip tarihinde 24.578.951,08 TL, dava tarihinden sonra ise 10.578.951,02-TL olduğunun kabul edilebileceği, sonradan yetkili mahkemede açılan dava, yetkisiz mahkemede açılmış olan davanın devamı niteliğinde kabul edildiğinden, hak düşürücü sürenin hesabında, yetkisiz mahkemede davanın açıldığı tarihe göre belirleneceği, dolayısıyla huzurdaki davanın İİK’nin 156/f.4 uyarınca bir yıllık hak düşürücü sürede açıldığı yönünde görüş bildirmişlerdir.Bilirkişi heyeti tarafından sunulan 08/08/2022 tarihli bilirkişi 1. ek raporunda özetle; sözleşmenin 3.b maddesinde belirtilen 9650’lik ödeme koşulunun 23.10.2018 tarihi itibariyle 42.114.733,00-TL tutarı ile sağlanmış olduğu; dolayısıyla davacının sözleşmede yer alan ifa sırasını gerçekleştirdiği ödemeler ile davalıya yönelttiği; fakat davalının, sözleşmede öngörülen 15 gün içerisinde edime uygun ifada bulunmadığı sonucuna ulaşılması halinde davalının 07.11.2018 tarihi itibariyle temerrüde düştüğünün kabul edilebileceği, buna karşın davacının edim yükümlülüğünü (%50′ ifa) 3 ay 18 gün sonra yerine getirmesinin ticari hayatın oldukça hızlı süregeldiği bu dönemde herhangi bir şirketin ticari faaliyetlerini tamamen değiştirecek nitelikte olduğu aksi yönde bir düşüncenin davacıya ediminin ifası yönünden sınırsız bir süre tanıma sonucunu doğuracağı; dolayısıyla bu durumun hukuk güvenliğinin ihlali ve ifada keyfiyeti beraberinde getirdiği sonucunu doğurduğu sonucuna ulaşılması halinde ise davacının temerrüde düştüğü bu nedenle davalının temerrüdünün ortadan kalkması sonucunu doğuracağından davalının def’inin kabulünün mümkün olabileceği, davacının edimini ifada temerrüde düşmesi nedeni ile uygulanan cezaları davacıya rücu etmesi ve takas definde bulunmasının mümkün olup olmadığı yönünden ise bir üst maddede vardığımız sonuçtan hareketle mahkemece davacı şirketin gerek 9050’lik bedeli sözleşmenin akdedilmesi tarihinden itibaren 3 ay 18 gün sonra ödemesi gerek dolar kurunun artması sonucunda davalının zor durumda kalması sonucunu doğurması gerekse de ifa yükümlüğü altında tutulmasının sözleşmelerdeki taraf eşitliğine ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi kapsamında nitelendirilen hakkaniyet prensiplerine aykırılık teşkil etmesi nedeniyle davalının sorumlu – tutulamayacağı kanaatinde olunması halinde davalıya yansıtılan reklamasyon tutarının davacının alacağına mahsup edilebilmesinin mümkün olabileceği; hâl böyle olunca davalının takas/mahsup def’inin kabulü ile davacıya olan borcunun icra takip tarihinde 24.578.951,08 TL, dava tarihinden sonra ise 10.578.951,02-TL olduğunun ifade edilebileceği yönünde görüş bildirmişlerdir. Bilirkişi heyeti tarafından sunulan 22/12/2022 tarihli bilirkişi 2. ek raporunda özetle; Taraflar arasındaki mailleşmelerden davacı şirketin, davalının temerrüde düşmüş olmasına rağmen TBK m. 212/f.3 kapsamında yine de sözleşmeye konu olan edimlerin ifası arzusunda olduğu; borçlunun ifayı yerine getirmesi ve alacaklının bu ifayı kabul etmesi halinde artık temerrüt hukuki sebebinden bahsetmek mümkün olmayacağı, şayet mahkemece aksi kanaatte olunması halinde ise davalının temerrüde düştüğünden bahsetmenin mümkün olabileceği, temerrüt tarihinden sonraki süreçte davalının üstlendiği edimi ifaya yönelmesi davacının da bu edimi kabul etmesinin tarafların, davalının sözleşmede üstlendiği on beş günlük ifa süresinin tadili yönünde mutabık kaldıklarını ortaya koyduğu hâl böyle olunca somut ihtilaf özelinde davalının temerrüdünden bahsetmenin mümkün olmadığının ifade edilebileceği; şayet mahkemece aksi kanaatte olunması halinde ise tadilden söz edilemeyeceğinden davalının temerrüde düştüğünden bahsetmenin mümkün olabileceği, davalının 07.11.2018 tarihine kadar, davacı adına üreteceği ürünler nedeniyle katlandığı ve davacıya yansıtabileceği gider + masraflar toplamının 6.967.574,76 TL hesaplandığı, davacının 47.578.951,02 TL alacaklı olduğuna kanaat edilmesi halinde, 21.04.2020 tarihinden takip tarihine kadar işlemiş faizin 1.243.570,39 TL hesaplandığı, davacının 24.578.951,08 TL alacaklı olduğuna kanaat edilmesi halinde, 21.04.2020 tarihinden takip tarihine kadar işlemiş faizin 642.419,71 TL hesaplandığı, davacının 10.578.951,02 TL alacaklı olduğuna kanaat edilmesi halinde, 21.04.2020 tarihinden takip tarihine kadar işlemiş faizin 276.501,90 TL hesaplandığı, davacının 40.611.376,26 TL alacaklı olduğuna kanaat edilmesi halinde, 21.04.2020 tarihinden takip tarihine kadar işlemiş faizin 1.061.458,98 TL hesaplandığı yönünde görüş bildirmişlerdir. Bilirkişi … tarafından sunulan 15/02/2023 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle ; Davacının, asıl alacak, takip öncesi işlemiş faiz, işbu rapor tarihi olan 15.02.2023 tarihine kadar hesaplanan faiz, vekalet ücreti, tahsil harcı, ve icra masrafları olmak üzere, 15.02.2023 tarihi itiba depo emrine esas alacak tutarının 53.466.481.97 TL olarak hesaplandığı, 15.02.2023 tarihinde depo kararı verilmemesi halinde, bu tarihten sonra asıl alacağa işleyecek günlük faiz tutarının 10.013,76 TL olacağı yönünde görüş bildirmiştir. Mahkemece, davanın reddine dair karar verilmiş ve davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.Sunulan istinaf sebeplerinin incelenmesi:-Sözleşme metninin hatalı yorumlandığı yönündeki itiraz:Davalı tarafça istinaf dilekçesinde, sözleşmenin yabancı dilde yazılı bölümünde teslim süresi bulunmadığı belirtilmiştir. Dosyada yer alan tespitlerden de anlaşılacağı üzere sözleşmenin 3.b. Maddesinde Türkçe metninde yer alan 15 günlük teslim süresi İngilizce metninde yer almamaktadır. İş bu nedenle, hangi metnin esas alınacağı önem arzetmektedir. Bu konu 805 Sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkındaki Kanunu ve taraflar arasındaki sözleşmede yer alan maddeler ile birlikte değerlendirilmelidir. 805 Sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkındaki Kanunun;”Madde 1 – Türk tabiiyetindeki her nevi şirket ve müesseseler,Türkiye dahilindeki her nevi muamele, mukavele, muhabere, hesap ve defterlerini Türkçe tutmaya mecburdurlar.Madde 2 – Ecnebi Şirket ve müesseseler için bu mecburiyet Türk müessesatı ile ve Türkiye tebaasından olan efrat ile muhabere, muamele ve temaslarına ve devair ve memurini Devletten birine ibraz mecburiyetinde bulundukları evrak ve defterlerine hasredilmiştir.Madde 3 – İkinci maddede mezkür şirket ve müesseseler muamelatında Türkçeden başka bir lisanı dahi ilaveten kullanabilirlerse de asıl olan Türkçe olup mesul imzaların Türkçe metin zirine vaz’ı mecburidir. Bu memnuniyete rağmen imza diğer lisanla yazılmış kısım veya nüshanın altına mevzu olsa dahi Türkçesi muteberdir.” hükmüne yer verilmiştir.Taraflar arasında düzenlenen 05.07.2018 tarihte sözleşmenin 13. Maddesinde ihtilaf halinde sözleşmenin Türkçe metninin esas alınacağı hükme bağlanmıştır. 805 Sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkındaki Kanunun 3. maddesinde de, sözleşmenin Türkçe dışında bir lisanda düzenlenmiş olması halinde, Türkçe metnin esas alınacağı düzenlenmiştir. Bu haliyle, sözleşme metninin hatalı yorumlandığı yönündeki istinaf sebebi yerinde değildir. -İfa sırasının tespitinde hataya düşüldüğü yönündeki itiraz:Taraflar arasındaki akdi ilişkinin tam iki tarafa borç yükleyen sözleşme niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. TBK m. 97.’de iki tarafa tam borç yükleyen sözleşmelerde ifa zamanını ilişkin özel bir düzenleme getirilmiştir. Anılan iş bu kanun hükmünde, karşılıklı edimleri içeren sözleşmelerin tarafları hakkında ” aynı anda ifa karinesi’ni koymuştur. İş bu maddeye göre iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmede ifasını isteyen tarafın, sözleşmenin içeriğini ve mahiyetine göre belirli bir süreden yararlanma hakkı bulunmuyor ise kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını teklif etmiş olması gerekmektedir.Karşılıklı borç içeren sözleşmelerde, taraflardan birinin borçlanmış olduğu edimin muaccel olması, onun hakkında öncelikle ifa zorunluluğu doğurmaz. Taraflardan biri borçlanmış olduğu edemi yerine getirmiş veya ifası teklif etmiş olmadıkça, diğer taraf kendi edimini ifadan kaçınma hakkına sahiptir. (bkz. Prof.Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, shf:1116) Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, borç olunan edimlerin aynı anda ifa edilmesi yönünde karine mevcuttur. Ancak öncelikli ifa yükümlülüğü ve istisnaları mevcuttur. Taraflar sözleşmeyi yaptıkları sırada alacaklı veya borçlunun öncelikle ifa yükümlülüğünü kararlaştırabilirler. Örneğin bir satış sözleşmesinde taraflar, önce satıcının edimini ifa edeceği hususunda anlaşmışlarsa, durum böyledir. Satım sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olmakla beraber, tarafların sözleşmede önce satıcının edimini ifa yükümlüğünü öngörmeleri, bu duruma örnek gösterilebilir. (bkz. Prof.Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, shf:1117) Yukarıdaki bilgiler ışığında somut dava incelendiğinde, taraflar arasındaki sözleşmenin 3.b. maddesine göre, davacı tarafça satış bedelinin %50’si ödendikten sonra, siparişe konu ürünlerin tamamının davalı tarafça 15 gün içinde gönderileceği kararlaştırıldığı tespit edilmektedir. Bilirkişi raporunda yer alan tespitlerden de anlaşılacağı üzere davacının edimini sözleşmenin düzenlendiği 05.07.2018 tarihinden 3 ay 18 gün sonra yani %50’lik ödeme koşulunu 23.10.2018 tarihi itibariyle 42.114.733,00 TL tutarı ile sağlamıştır. Bu haliyle, davalının en geç 07.11.2018 tarihine kadar edimin ifasına teklif etmiş ya da edimin ifasına için sözleşmeye konu ürünleri gemiye yüklendiğinin ispat etmesi gerekmektedir. Dosyada yer alan bilgi ve belgeler nazara alındığında ise davalının üstlendiği iş bu yükümlülüğü yerine getirdiğini ispatlayamadığı anlaşılmaktadır. Aynı zamanda, davalı şirketin 23.10.2018 tarihinde 06.07.2018 tarihli 73.362.667,20 TL tutarlı proforma faturayı gönderdiğinin tespit edildiği ve bu tarihin (23.10.2018) aynı zamanda davacı tarafından 16.07.2018 tarihinde 14.772.733,00 TL, 13.09.2018 tarihinde 14.000.000,00 TL ve 23.10.2018 tarihinde 13.342.000,00 TL göndermesi ile birlikte sözleşmede belirtilen %50 koşulunun sağlandığı tarihe tekabül ettiği ve davacının ihbar yükümlülüğünü gerçekleştirdiği ödemeler ile yerine getirdiği ve ifadaki sıraların davalıya geçtiğinin kabul edilmesi gerekmektedir. Mahkemenin gerekçesinde de değinildiği üzere, sözleşmenin 3.b maddesinde davacının üstlendiği edimi hangi sürede ifa edileceği düzenlenmiştir. Aynı zamanda, davacı tarafından, davalıya 23.10.2018 tarihinde 13.342.273,67 TL ödeme gönderilmesi ile sözleşmede belirlenen % 50’lik ödeme gerçekleşmiş olup, davalı tarafından dava dışı firmaya ilk sevkiyat 18.11.2018 tarihinde 5.857.344,00 TL’lik mal gönderimi ile yapılmıştır. Davacı tarafından 30.11.2018 tarihinde sözleşmenin kalan bedeli olan 41.567.105,03 TL davalıya gönderilmiş ve davalı tarafça 30.11.2018 -13.03.2019 tarihleri arasında toplam 30.245.817,12 TL’lik daha mal gönderimi yapılmıştır. Ayrıca davalı tarafından davacıya 14.11.2018 tarihinde şubat sonuna kadar 290 konteyner malının sevk edileceği bilgisi verilmiş ancak 26.02.2019 tarihli e mail ile belirlenen sevkiyat tarihlerinde değişiklik yapılarak 114 konteyner malı gönderilmiş ve kalan 176 konteyner malın 14.03.2019 -14.06.2019 tarihleri arasında gönderileceği belirtilmiş ise de; davacı tarafça gönderilen e-mail ile sevkiyat tarihlerine itiraz edilmiş ve bu teklif kabul görmemiştir. Sözleşme tarihi itibarı ile tacir olan tarafların sözleşmede yer alan hükümlerden sorumluluğunun olduğu, basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğünün bulunduğu göz ardı edilemeyecek bir husustur. Davalının dosya kapsamında yer alan beyanlarından da anlaşılacağı üzere, TBK’nin 138.maddesi uyarınca ifa güçlüğü nedeniyle uyarlama talebinde de bulunulmamıştır. Bilirkişi heyetince yapılan tespitlerden de yer aldığı üzere, davacı tarafından yapılan ödeme toplamı 83.682.112,14 TL olup, davalı davacıya 36.103.161,12 TL’lik mal ihracatı (sözleşmeye istinaden dava dışı … firmasına) yapmıştır. Bilindiği üzere 6098 sayılı TBK’da da sözleşme serbestisi ana kural olmakla birlikte, sözleşmelerin geçerliliği için 6098 sayılı TBK’na, sözleşmenin hukuka aykırı genel işlem koşulları içermemesi unsuru getirilmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2021/4717 E. 2022/8916 K. sayılı ilamında genel işlem koşuluna ilişkin olarak ”… Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olabilmesi için ise, anılan hükmün genel işlem koşulunu kullanan tarafça, sözleşmenin kurulmasından önce, tek taraflı olarak, sadece o sözleşme için değil, çok sayıdaki benzer sözleşmelerde kullanmak amacıyla hazırlanmış ve karşı tarafın getirilen bu hükmü müzakere etmesine imkan tanımadan sözleşmenin imzalanmış olması gereklidir. Bir sözleşmedeki genel işlem koşulunun niteliğinin, objektif unsurlara göre belirlenmesi gerekmekte olup, bu hususta tarafların icra ettikleri meslekleri ve sıfatları, tacir veya tüketici olup olmadıkları önem taşımaz. Bir sözleşmenin önceden ve çok sayıda kullanım amacıyla oluşturulup oluşturulmadığını tespitte değişik ölçütler kullanılabilir. Söz gelimi ortada matbu bir metin var ve kullanılan ifadeler soyut ve genel ise, birden fazla sözleşmede kullanma niyetiyle önceden oluşturulduğu kabul edilebilecektir.” tespit yapılmıştır. Yani, tek seferlik bir anlaşma için hazırlanan sözleşme metni için genel işlem koşulundan söz etmek mümkün değildir. Bu haliyle somut davada, uyuşmazlığa konu edilen sözleşmenin genel işlem koşuluna aykırılığı da gündeme gelmeyecektir. Taraflar arasında düzenlenen sözleşmede teslim şekli CIF/La Guaira/Incoterms 2010 olarak kararlaştırılmıştır. Bu haliyle, teslimat türünün ‘CIF ” türünde belirlendiği açıktır. Emsal nitelikte yer alan Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2020/7756 E 2021/5053 K sayılı ilamında CIF satış türünde menfaatin alıcıya hangi durumda geçtiği belirtilmektedir. Buna göre, ”… CIF (cost, insurance and freight) satış türü, mal bedeli, taşıma ve sigorta bedeli ödenmiş olarak yapılan satış ve teslim şeklini ifade etmekte olup münhasıran deniz aşan taşımalara konu edilen emtianın satış türüne işaret etmektedir. CIF satışlarda emtia üzerindeki hasar ve menfaat alıcıya yükleme limanında geçecek, taşıma esnasındaki rizikolara karşı satıcı alıcı taraf yararına bir sigorta sözleşmesi yapmakla mükellef olacaktır. Eş anlatımla CIF teslimli satışlarda, teslimin yükleme limanında gerçekleştiği ve kural olarak bedelin alıcıya peşinen ödenmiş olduğu kabul edilir.” belirtilmekle, satıcının sözleşmeye konu malları yükleme limanına getirmesi ile teslim yükümlülüğünü yerine getireceği açıktır. Davalı şirket, ambargo uygulandığı ve bu yüzden teslimi gerçekleştiremediğini ileri sürmüştür. Ancak, yukarıda da belirtildiği üzere, T.C. Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü ‘nün yazısında davacı şirketin OFAC resmi sitesi incelendiğinde, 25 Temmuz 2019 tarihinde yaptırım listesine dahil edildiği belirtilmiştir. Davalının en geç 07.11.2018 tarihine kadar edimin ifasına teklif etmiş ya da edimin ifasına için sözleşmeyi konu ürünleri gemiye yüklendiğinin ispat etmesi gereken tarihten yaklaşık 1 yıl sonra yaptırım kararı alındığı anlaşılmakla, davalının bu savunmasının da yerinde olmadığına ve davalının 07.11.2018 tarihi itibariyle temerrüde düştüğünün kabulüne karar vermek gerekmiştir. Teminat gösterilmesi gerektiği yönündeki itiraz:HMK’nin 114/1.ğ maddesi ile teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi dava şartları arasında sayılmıştır. Dava konusuna ilişkin dava şartları arasında yer alan “teminat”, diğer dava şartları gibi Mahkemece re’sen nazara alınarak değerlendirilecek, mahkemece teminat yatırılması gerektiğine dair oluşturulan kararın verilen sürede yerine getirilmemesi halinde dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilecektir. HMK’nin 84. maddesinde “Teminat gösterilecek hâller” başlığı altında; “(1) Aşağıdaki hâllerde davalı tarafın muhtemel yargılama giderlerini karşılayacak uygun bir teminat gösterilir:a) Türkiye’de mutad meskeni olmayan Türk vatandaşının dava açması, davacı yanında davaya müdahil olarak katılması veya takip yapması.b) Davacının daha önceden iflasına karar verilmiş, hakkında konkordato veya uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırma işlemlerinin başlatılmış bulunması; borç ödemeden aciz belgesinin varlığı gibi sebeplerle, ödeme güçlüğü içinde bulunduğunun belgelenmesi.” sayılmıştır. Davacı şirkete ait kayıtlar incelendiğinde; Türkiye Cumhuriyeti tabiyetinde, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nde … sicil numarası ile kayıtlı, adresinin … Mah. … Sok. … Apt. No:… Kağıthane olarak belirtildiği anlaşılmaktadır. Sunulan istinaf dilekçesinde 04/09/2018 tarihli 9652 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanan ilana göre davacı şirketin %100 hissedarı olan İngiltere’de (Birleşik Krallık) yerleşik … Limited firmasının İngiltere kayıtlarında feshedilmiş olarak göründüğü belirtilmiştir. Ancak, 22/12/2021 tarihli ve 10478 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan edilen bilgilerde davacı şirketin tek ortak sahipli bir Anonim Şirket olup, bu pay sahibinin İtalya adresinde ikamet eden İtalya Uyruklu … olduğu belirilmekle, davalı vekilinin teminat gösterilmesi gerektiği yönündeki istinaf isteminin yerinde olmadığı na dair karar vermek gerekmiştir. Bilindiği üzere, İİK’nin 156/3. fıkrasında “Borçlu ödeme emrine itiraz etmişse takip durur ve alacaklı bu itirazın kaldırılması ile beraber borçlunun iflasına karar verilmesini bir dilekçe ile Ticaret Mahkemesinden isteyebilir.” İİK’nin 156/4.fıkrasında ise “İflas istemek hakkı ödeme emrinin tebliği tarihinden bir sene sonra düşer.” düzenlemesi yer almaktadır. Davacı tarafından ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren bir senelik hak düşürücü süre içerisinde davanın açıldığı anlaşılmaktadır.”Borçlu, yedi günlük depo süresi içinde faiz ve giderleri ile birlikte borcunu bizzat alacaklıya ödediğini kesin delillerle mahkemede ispat eder ya da borç mahkeme veznesine depo edilirse ticaret mahkemesi iflas davasının reddine karar verir. borçlu depo kararındaki süreden sonra fakat nihai karardan önce, takip konusu borcu davacıya tamamen ödemişse, ‘konusu kalmayan davanın reddine’ karar vermesi gerekir.” (bkz. Mahmut Coşkun, Konkordato ve İflas, Seçkin Yayınları, 2. Baskı, s:442) Mahkemece,15.02.2013 tarihli depo emri kararında İİK’nun 158.maddesi uyarınca 40.611.376,26 TL asıl alacak, 1.896.114,00 TL Tahsil Harcı, 654.728,35 TL İcra Vekalet Ücreti, 1.061.458,98 TL takip öncesi işlemiş faiz, 9.242.704,18 TL Takip Sonrası İşlemiş Faiz, 100,20 TL masraf olmak üzere üzere toplam 53.466.481,97 TL miktarın 7 günlük kesin süre içerisinde davacıya ödenmesi veya bu meblağın mahkeme veznesine depo edilmesi, aksi takdirde ilk oturumda şirketin iflasına karar verileceği ihtar edilmiştir. Davalı tarafça 22.03.2022 tarihinde 53.466.481,97 TL depo bedeli yatırıldığı nazara alındığında, davanın reddine dair karar verilmesinin yerinde olduğuna karar vermek gerekmiştir. HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan başvuru harcının hazineye GELİR KAYDINA,3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95‬ TL’nin istinaf eden davalıdan tahsili ile hazineye GELİR KAYDINA,4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, İİK’nin 164/2 maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 04/10/2023