Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2023/1191 E. 2023/1044 K. 21.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1191
KARAR NO: 2023/1044
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/551 Esas
KARAR NO: 2022/876
KARAR TARİHİ: 24/11/2022
DAVA: TAZMİNAT (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/06/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesi ile; müvekkil şirkete ait ecza deposu binası ile içindeki demirbaş ve emtiaları, davalı ile akdettiği 27.02.2014 başlangıç ve 27.02.2015 bitiş tarihli Ticari Risk Sigorta Poliçesi ile sigorta ettirdiğini, sigorta poliçesine konu sigorta adresinde 02.06.2014 günü yağan yağmur sularının depo üzerindeki hattan sızması suretiyle “Dahili Su” rizikosu meydana geldiğini, bu hususta tutanak düzenlendiğini, tutanakta rizikonun “Dahili su” yerine, “Su Baskını” olarak adlandırılmış bulunmasının yanlış olduğunu, zira su baskını rizikosu; sigortaya konu şey civarındaki nehir, çay ve derelerin taşması veya olağanüstü yağışlar nedeniyle dışarıdan basan suların doğrudan zarara neden olmasını ifade ettiğini, “Dahili Su” rizikosunun ise, bina içindeki su tesisatının veya çatıdan sızan yağmur sularının zarara neden olması şeklinde tarif edildiğini, meydana gelen riziko nedeniyle 14.383 adet Zophralen 8 m2, 495 adet … şurup, 14 adet … ampul, 50 adet koli TSS, 100 adet koli … ‘nin zarar gördüğünü ve uğranılan zarar miktarının 106.923.37 TL olduğunu, meydana gelen rizikonun, davalı sigortacıya aynı gün ihbar edildiğini, davalının sigorta tazminatını ödeme borcunun 45 gün sonra 17.07.2014 tarihinde muaccel olduğunu, ancak davalının bugüne kadar sigorta tazminatını ödemediği gibi sigorta sözleşmesini de feshettiğini öne sürerek, fazlaya ifişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 106.923.37 TL’nin, 17.07.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; meydana gelen hasarın, poliçe kapsamına giren bir teminat kapsamında olmadığını, işbu davadan önce müvekkil şirkete ihbar yapıldığını, ihbara binaen müvekkil şirket nezdinde 14037528 nolu hasar dosyası açıldığını, yapılan ekspertiz çalışması neticesinde, “poliçedeki sel su baskını (seylap) hasarlarında bina ve emtia gruplarının her biri için ayrı ayrı sigorta bedeli üzerinden % 2 muafiyet uygulanacak olup toplam muafiyet azami 50.000 Euro karşılığı TL ile sınırlı olacağını,. bu çerçevede, sigortalı tarafından iletilen fatura değerleri dikkate alınarak hesaplanan hasar bedeli poliçe kapsamında belirlenen muafiyet altında kaldığını, diğer taraftan davacı tarafın tazminat hesabını, zayi olan emtianın afaki olarak belirlenen satış bedelleri üzerinden yapmasının hatalı olduğunu, zira poliçede kazanç kaybına ilişkin teminat bulunmadığını iddia ederek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, “Hasar olayının binaya ait yağmur suyu tahliye borusunun işlevsiz hale gelmesi nedeni ile oluştuğu ve bunun dahili su hasarı niteliğinde olduğu, bu olayın sigorta poliçesi uyarınca dahili su klozu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, olayda eksik sigorta söz konusu olduğu, hasar bedelinin % 25 indirim yapıldığında davacının davalıdan hasar bedeli olarak 19014,25 TL tahsile hak kazandığı” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 19.014,25 TL’nin 17/07/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Verilen kararının davacı vekilince tazminat miktarına yönelik istinaf edilmesi üzerine dairemizin 23/06/2021 tarih 2020/281 Esas 2021/663 Karar sayılı ilamı ile ” . Hasar gören ilaçların miktarı konusunda bir ihtilaf yoktur. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, ekspertiz raporundaki hesaplama gibi hasar gören emtiaların birim fiyatının, stoklara giriş maliyeti üzerinden hesaplanmıştır. Emsal Yargıtay kararlarında ifade edildiği gibi, sigortacı, sigortalının gerçek zararını tazmin ile yükümlüdür. Taraflar arasındaki sigorta poliçesinin türü, Ticari Risk Sigorta Poliçesi olup davacı sigortalı, davaya konu sigortalanan emtiaların ticari alım satımını yapmaktadır. Bu sebeple tazminat hesabının hasara uğrayan ticari emtiaların zararın meydana geldiği tarihteki piyasa rayici üzerinden hesaplanması gerekmektedir. TTK 1462. Maddesinde, sigorta bedeli, sigorta değerinden az olduğu takdirde, sigorta edilmiş menfaatin bir kısmının zarar uğraması halinde sigortacı, aksine sözleşme yoksa sigorta bedelinin sigorta değerine olan oranına göre tazminat ödeyeceği kararlaştırılmıştır. Somut olayda ekspertiz raporunda hasır anındaki sigorta bedelinin 10.035.578,32 TL olduğu, sigorta değerinin ise sigortalı firma tarafından tutulan muhasebe programından alınan maliyetli stok listesinde 13.424.281,31 TL olduğu, %25 oranında eksik sigorta bulunduğu anlaşılmıştır. Eksik sigortaya ilişkin davacının itirazı bulunmamaktadır. Davacı vekili poliçede yer alan %10 endeksleme klozu nedeniyle eksik sigortanın %15 oranında hesaplaması talep etmiştir. Endeksleme klozu, enflasyon nedeni ile malların değerindeki artıştan kaynaklanan sigorta bedeli ve prim miktarının belirlenen oran nispetinde artırılmasına ilişkindir. Sigorta süresi içindeki değer artışları nedeniyle bir malın sözleşmenin yapıldığı tarihteki değeri ile rizikonun gerçekleştiği andaki değeri farklı olmakta ve sanki menfaat değeri altında sigorta yapılmış gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, sigortalı malların sigorta süresi içindeki değer artışlarının poliçeye aktarılması ve sigorta güvencesi altına alınması gereklidir. Uygulamada, bu amaçla, sigorta konusu malların endekslenmesi suretiyle endeks klozlu poliçeler kullanılmaktadır. Bu itibarla poliçenin özel şartlar bölümünde Endeks Koruma Klozu olduğu halde, tazminatın hesaplanmasında bu hususun dikkate alınmaması hatalı olmuştur. Sonuç olarak mahkemece, bilirkişi heyetinden, poliçede yer alan endeks koruma klozu da dikkate alınarak belirlenecek eksik sigorta oranına göre hasara uğrayan ticari emtiaların zararın meydana geldiği tarihteki piyasa rayici üzerinden tazminatın hesaplanması noktasında ek rapor alınarak sonucu gidilmesi gerektiği” gerekçesiyle gerekçesiyle kaldırma kararı verilmiştir. Dairemizin kaldırma kararı sonrasında yapılan yargılama neticesinde mahkemece; hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, hasara uğrayan ticari emtiaların zararın meydana geldiği tarihteki piyasa rayici üzerinden yapılan hesaplamasında 3.000,00 TL bina hasar bedeli, 88.377,24 TL emtia hasar bedeli belirlenmiş olmakla davanın kısmen kabulü ile 91.327,27 TL’nin 17/07/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; hesaplanan hasar bedelinin poliçe kapsamında belirlenen muafiyet altında kaldığı, dolayısıyla teminat kapsamında bulunmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava ticari risk sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Dairemizin kaldırma kararı uyarıca tazminat hesabı yönünden bilirkişi heyetinden alınan 19/01/2022 tarihli ek raporda özetle ; ” Hasar gören emteanın piyasa rayiç değeri ile ilgili dava dilekçesi ekinde sunuları faturalardan davacı emtia hasarının 14383 adet Zophralen 8mg için 102.263,13TL, 495 adet … için 1.168,20TL, 14 adet … ampul için 117,041L, 50 adet küçük boy koli için 125, 100 adet büyük boy koli için 300TLolmak üzere kdv dahil toplam 103.973,371L olduğu, bina tadilatı için 3000TL hasar bedelinin ekspertiz raporunda belirlendiği ve piyasa rayiçlerine göre kadri maruf olduğu kanaatine varıldığı, sigorta poliçesine göre %10 endeks koruma klozu da dikkate alınarak %25 eksik sigorta tenzili ile davacının emtia hasarının bozma ilamına göre %15 eksiltme ile 103.973,37TL x (1 -0,15) — 88.377,24TL olduğu, bina hasarının ise 3000TL olduğu, sigorta poliçesine göre emtia muafiyetinin 200.711 TL, bina muafiyetinin 15.267 TL olarak belirlenmesi nedeni ile talep edilen hasarın muafiyet altında kaldığı” sonuç ve kanaatine varılmıştır. Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmiş, verilen karar davalı vekilince, hesaplanan hasar bedelinin poliçe kapsamında belirlenen muafiyet altında kaldığından teminat kapsamında bulunmadığı ileri sürülerek istinaf edilmiştir. Dosya kapsamına göre davacıya ait ecza deposunun 27/02/2014 – 27/02/2015 tarihleri arasında geçerli “Ticari Risk Sigorta Poliçesi” ile sigortalandığı, olay günü binaya ait yağmur suyu tahliye borusunun işlevsiz hale gelmesi nedeni hasarın meydana geldiği, hasarın sigorta poliçesi uyarınca dahili su klozu kapsamında teminat altına alındığı, davalının ileri sürdüğü sigorta bedeli üzerinden %2 oranındaki tenzili muafiyet şartının, sel ve su baskını (Seylap) rizikosu için geçerli olduğu, dahili su klozu ile seylap klozu ayrı ayrı teminatlandırıldığı, seylap klozu haricinde, grev-lokavt-kargaşalık-halk hareketleri-terör rizikosunda sigorta bedelinin %20’si sigortalı üzerinde kalmak kaydıyla her bir hasarda bina ve muhteviyat bedellerinin sigortacının sorumlu olduğu %80 oranındaki tenzili muafiyet uygulanacağı ve bazı bölgelerde fırtına hasarlarında toplam sigorta bedelinin %1’ni aşmamak üzere her bir hasarda, hasarın % 5’i oranında muafiyet uygulanacağı kararlaştırıldığı, bunların haricinde dahili su klozu dahil başkaca muafiyet uygulanacağı kararlaştırılmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, HMK 353/1.b.1 bendi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davalının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2- Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf nispi karar harcının, davalı tarafından yatırılan 1.559,64 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.379,74 TL’ nin istemi halinde davalı tarafa iadesine,4-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına,5- Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi..21/06/2023 MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu ” belirtilmiştir. Harçlar Kanunu Genel Tebliği , (1) Sayılı Tarife Yargı Harçlarının III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a madddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”, 1/e maddesinde ” (değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir.Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E 2021/7367 K sayılı ilamında da ”…. Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nın 344 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nın 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına ”dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.