Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2023/1111 E. 2023/964 K. 14.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1111
KARAR NO: 2023/964
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2023/227 Esas (Derdest)
DAVA TARİHİ: 30/03/2023
ARA KARAR TARİHİ: 31/03/2023
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/06/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında ticari ilişkinin bulunduğunu, davalı şirketin 2018 yılında ekonomik dar boğaza girdiğini, bu durumdan çıkabilmek için davacı şirketin yardımıyla davalı şirket tarafından İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1379 Esas sayısı altında konkordato davası açıldığını, müvekkilinin ise 2018 yılında “Konkordato süreç yönetimi, teknik ve idari Danışmanlık Hizmeti” verdiğini, buna ilişkin faturalar düzenlendiğini, davalı şirketin borca batık olması ve konkordato sürecinde ödeme darlığı nedeniyle alacakların hemen talep edilmediğini ancak borçlu şirketin taşınmazlarının daha sonradan şirkete kayyum olarak atanan TMSF tarafından toplu olarak ihaleyle satıldığını ve borçların ödeneceği öğrenildiğinden TMSF Satış Komisyonu Başkanlığı’na 09/09/2022 tarihinde başvurarak alacaklarının talep edildiğini, talepleri karşılıksız kaldığından İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlattıklarını, borçlunun icra takibine itiraz ettiğini, davalı adına kayıtlı yaklaşık 527.000.000,00 TL piyasa değeri olan 138 adet taşınmazın ihaleye çıkarılarak, 13/09/2022 tarihinde 206.100.000,00 TL bedelle, yani değerinin yarısının bile altında 3. kişiye toplu olarak satıldığını, toplu taşınmaz satışı yapıldığı halde müvekkil şirketin alacağının ödenmediğini, huzurdaki dava devam ederken kalan taşınmazlar açısından da toplu bir satış ihalesi açılmasının çok yüksek bir olasılık olduğunu, gayrimenkullerin toplu olarak yeni bir ihale ile satılması halinde alacaklarını tahsil etme olasılıklarının kalmayacağını, alacağın yüksek bir meblağ olduğu için davalı adına kayıtlı taşınır, taşınmaz ve mevduatlar üzerinde öncelikle teminatsız olarak, Mahkeme aksi kanaatte ise cüzzi bir oranda teminatla ihtiyati tedbir niteliğinde ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “Hukukumuzda ihtiyati tedbir niteliğinde ihtiyati haciz verilmesi yönünde düzenleme bulunmadığından, davacılar vekilinin talebi her iki geçici koruma müessesesi yönünden ayrı ayrı incelenmiştir. İhtiyati haciz talebi yönünden; …Kanun koyucu, ihtiyati haciz hakkında karar verecek olan Hakime geniş bir taktir alanı bırakmış ise de, Hakim her somut olayda, ihtiyati haczin şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemeli ve hangi yasal sebebe ve hangi somut duruma göre, ihtiyati haciz kararı verdiğinin kararında belirtilmelidir, ihtayit haciz şartları mevcut değilse kanunun ön gördüğü ölçüde ıspat edilememişse, veya yaklaşıkda olsa ıspatı yargılamayı gerekiyorsa ihtiyati haciz isteminin reddine karar verilmelidir.İİK 257 ve devamı maddesindeki şartların mevcut olması ve talep halinde ihtiyati hacze karar verilmelidir. Bu açıklamalar çerçevesinde dosyaya ibraz edilen delillere, dosya kapsamına göre alacağın miktarının ve varlığının yargılamayı gerektirmesi nedeniyle ihtiyati haciz isteminin bu aşamada reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. İhtiyati tedbir talebi yönünden; …ihtiyati tedbir konulması talep edilen, davalı adına kayıtlı taşınır, taşınmaz ve mevduatların mülkiyetine ilişkin bir ihtilaf veya çekişmenin olmayışı gözönüne alındığında uyuşmazlık konusu değillerdir. Bu anlamda davanın itirazın iptali davası oluşu, para alacağına ilişkin bir dava oluşu, 6100 Sayılı HMK 389. maddesi kapsamında uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilecek olup üzerine ihtiyati tedbir konulması talep edilen, davalıya ait taşınır, taşınmaz ve mevduatların doğrudan uyuşmazlık konusu olmayışı hususları hep birlikte değerlendirilerek yasal şartları oluşmadığından davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin de reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Davacı vekili dava dilekçesindeki iddialarını tekrar ederek, takibe konu faturaların davalı tarafa tebliğ edildiğini, yasal süre içerisinde itiraz edilmediği gibi BA-BS formalarına göre ticari defterlerine işlendiğini, bu nedenle yaklaşık ispatın gerçekleştiğini ayrıca davaya konu fatura ve cari hesap alacaklarının danışmanlık hizmetinden kaynaklandığını ve hizmetin verildiğini bu nedenle ihtiyati haciz koşullarının oluştuğunu, yine davalı şirkete ait taşınmazların büyük kısmının satıldığı dikkate alındığında, kalan taşınmazların da satılması halinde alacağının tahsil imkanı kalmayacağını beyan ederek kararın kaldırılmasını öncelikle teminatsız olarak, mümkün değilse cüzzi bir oranda teminatla ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; … A.Ş.’ne TMSF (Tasarruf Mevduatı Fonu) yönetiminin kayyım olarak atandığını, TMSF Başkanlığı’nın 29/11/2018 tarih ve 2018/631 sayılı kararı ile … A.Ş.’nin malvarlıkları hakkında Ticari İkdisadi Bütünlük kararı verildiğini, 29/11/2020 tarihinde süresi dolan TİB kararı TMSF Fon Kurulu’nun 26/11/2020 tarih ve 2020/387 sayılı kararı ile 2 yıl ve 24/11/2022 tarihinde tekrar 2 yıl süreyle uzatıldığını, karar ile şirketin çalışılan bankalar nezdindeki tüm nakit varlıkları, gayrimenkulleri ile bu varlıkların feri ve mütemmim cüz niteliğindeki tarafı oldukları sözleşmeler ve bu sözleşmelerden doğan başlı başına iktisadi değeri olmayanlarda dahil olmak üzere diğer tüm mal ve hakları bir araya getirilerek … Ticari Ve İktisadi Bütünlüğü’nün oluşturulmasına karar verildiğini, Tib kararı oluşturulmasına karar verildikten sonra 2 yıl içerisinde ticari ve iktisadi bütünlük oluşturulan varlıklarla ilgili işletmelere ait menkul, gayrimenkul her türlü hak ve alacaklarla ilgili üçüncü kişiler nezdindekiler dahil nakit varlıklarının imtiyazlı alacaklılar üçüncü kişiler tarafından haczi, muhafaza altına alınması ve satışı talep edilemez, mahcuzların maliklerinin iflasına karar verilemeyeceğini (5411 Sayılı Bankacılık Kanununun 134.maddesinin 5. fıkrasına eklenen hüküm), bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının hukuka uygun olduğunu beyan ederek istinaf talebinin reddini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında; 31/05/2018 tarihli 66.130,15 TL bedelli, 29/06/2018 tarihli 67.972,43 TL bedelli, 31/07/2018 tarihli 72.053,75 TL bedelli, 31/08/2018 tarihli 94.492,93 TL bedelli, 28/09/2018 tarihli 89.609,20 TL bedelli, 31/10/2018 tarihli 81.096,98 TL bedelli, 14/11/2018 tarihli 40.392,88 TL bedelli toplam 511.748,32TL cari hesap alacağının tahsili için takip başlatıldığı anlaşılmıştır. Dava dilekçesinde ayrıca ihtiyati tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz talep edilmiş, mahkemece ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir. Davacı tarafından mahkemece verilen ara karara karşı istinaf yoluna başvurulmuştur. İhtiyati tedbir talebi; İhtiyati haciz ve ihtiyati tedbir birbirinden tamamen farklı geçici hukuki korumalar olup hukuk sistemimizde ihtiyati tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz kararı şeklinde bir hukuki koruma bulunmamaktadır.6100 sayılı HMK’nın 389/1 maddesinde “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.”, HMK’nın 390/1 maddesinde “İhtiyati tedbir, dava açılmadan önce, esas hakkında görevli ve yetkili olan mahkemeden; dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edilir.”, HMK’nın 390/3 maddesinde “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır”, HMK’nın 391/1 maddesinde “Mahkeme, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir” düzenlemelerine yer verilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 389/1 maddesi uyarınca ancak uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceğinden, mahkemece bu gerekçeyle ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. İhtiyati haciz talebi; İcra ve İflas Kanunu’nun 257/1 maddesinde yer alan “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.” hükmüne göre, rehinle temin edilmemiş bir para alacağının vadesinin gelmesi halinde alacaklı ihtiyati haciz talebinde bulunabilecektir. İİK’nın 258/1 maddesinde yer alan “…Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur….” hükmüne göre, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için, kesin bir ispat aranmamaktadır, özellikle hukuki bir işlem söz konusu olduğunda, alacağın varlığının ve muaccel olduğunun yazılı bir belgeye veya belgeler zincirine dayanmasının tercih edilmesi gereken bir seçenektir. (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi 23/01/2014 tarih 2023/18723 E.2014/1804 K.) İhtiyati haciz, alacaklının para alacağının zamanında ödenmesini güvence altına almak için mahkeme kararıyla borçlunun mallarına önceden geçici olarak el konulmasıdır ve ihtiyati haciz kararı, geçici hukuki koruma tedbirlerinden olduğu için bazen karşı taraf dinlenmeden ve tüm deliller toplanmadan yaklaşık ispat şartı yeterli görüldüğünde mahkemece verilebilir. Yasal düzenleme gereğince ihtiyati haciz talep eden, İİK’nın 257/1. maddesi kapsamında bir para borcunun alacaklısı olduğunu, borcun rehinle temin edilmediğini ve borcun vadesinin gelmiş olduğunu yaklaşık olarak mahkemeye kanaat getirecek tarzda ispat etmek durumundadır. Geçici hukuki koruma yargılamasını, asıl yargılamadan ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. Geçiçi hukuki koruma yargılamasında yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez. Yaklaşık ispat durumunda ise; hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Somut olayda davacı şirkete ait BS formları ile davalı şirkete ait BA formlarının incelenmesinde; davacı şirket tarafından 2018 dönemine ilişkin davalı şirkete 433.682,00 TL satış ve davalı şirket tarafından 2018 dönemine ilişkin davacı şirketten 399.451,00 TL (KDV hariç) alış beyan edildiği tespit edilmiştir. Davalı şirket tarafından beyan edilen 399.451,00 TL (KDV hariç) yönünden ödeme yapıldığına dair bu aşamada bir kayıt bulunmadığından, beyan edilen 399.451,00 TL + 71.901,18 TL (%18 KDV) = 471.352,18 TL’ye ilişkin ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için İİK 257/1 maddesinde yer alan koşullar ile yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği anlaşılmakla, 471.352,18 TL yönünden ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, talebin tamamen reddedilmiş olması isabetli görülmemiştir. Davacının fazlaya yönelik talebine ilişkin yaklaşık ispat koşulu ise oluşmamıştır. Davalı vekilinin istinafa cevap dilekçesindeki beyanları incelendiğinde; 678 Sayılı KHK’nın 33.maddesi ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na eklenen 134/5. maddesinde; “…Ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturulmasına karar verilmesinden itibaren iki yıl içerisinde ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturan varlıklar ile ilgili işletmelere ait menkul, gayrimenkul ve her türlü hak ve alacaklar ile üçüncü kişiler nezdindekiler de dahil nakit varlıklarının imtiyazlı alacaklılar dâhil üçüncü kişiler tarafından haczi, muhafaza altına alınması ve satışı talep edilemez, mahcuzların maliklerinin iflasına karar verilemez, ilgili takyidatlar hakkında zamanaşımı ve hak düşürücü süreler işlemez…” hükmü mevcut ise de bu hüküm haczin uygulanmasına ilişkin olup ihtiyati haciz talep edilmesine ve ihtiyati haciz kararı verilmesine engel değildir. Davacı vekili ihtiyati haciz isteminin teminatsız olarak kabulünü talep etmiş ise de; İİK’nın 259.maddesinde; “İhtiyati haciz istiyen alacaklı hacizde haksız çıktığı taktirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayacakları bütün zararlardan mesul ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 96 ncı maddesinde yazılı teminatı vermeğe mecburdur.” hükmü yer almaktadır.İİK’nın 259.maddesinde teminat yönünden HMUK 96.maddeye atıf yapılmış olup, talep tarihinde yürürlükte olan HMK’nın 87. maddesinde ise alınacak teminat miktarına ilişkin bir düzenleme yapılmamış, teminatın miktarı ve türü konusunda takdir mahkemeye bırakılmıştır. Davacı tarafça ihtiyati haciz kararının teminatsız olarak verilmesi istenilmiş ise de İİK’nın 259 maddesi uyarınca teminat alınması gerektiği anlaşılmakla, davacı vekilinin teminata yönelik talebi yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ihtiyati haciz talep eden davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 bendi gereğince % 15 teminat karşılığı ihtiyati haciz isteminin kısmen kabulüne, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-İhtiyati haciz talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2023/227 E. sayılı ve 31/03/2023 tarihli ara kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 bendi uyarınca KALDIRILMASINA ve DAİREMİZCE YENİDEN KARAR VERİLMESİNE, 2-Davacı şirketin ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE, 3-Davacı şirketin İHTİYATİ HACİZ TALEBİNİN İİK’nın 257. maddesi uyarınca KISMEN KABULÜ ile 471.352,18 TL’nin % 15’i oranında hesap edilen 70.702,82 TL teminat tutarı, davacı tarafça nakit olarak yatırıldığında yada kesin ve süresiz nitelikteki banka teminat mektubu ibraz edildiğinde, 471.352,18 TL alacakla sınırlı olmak kaydıyla davalı şirketin taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarının İHTİYATEN HACZİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, 4-İİK’nın 261.maddesi uyarınca; Dairemiz kararının tebliğ edildiği tarihten itibaren 10 gün içinde ihtiyati haczin uygulanması talep edilmediği takdirde, ihtiyati haczin kendiliğinden kalkacağının İHTARINA, 5-Kararın tebliği ve teminat alınmasına ilişkin işlemlerin İlk Derce Mahkemesince yerine getirilmesine ve kararın ilgili icra dairesince infazının sağlanmasına,6-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının ve istinaf karar harcının Hazineye gelir kaydına,7-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin, İlk Derece Mahkemesince esasa ilişkin verilecek kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.f bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.14/06/202