Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2023/1085 E. 2023/988 K. 14.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1085
KARAR NO: 2023/988
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/972
ARA KARAR TARİHİ: 06/03/2023
TALEP: İhtiyati Tedbir/ Defter Tutma
KARAR TARİHİ: 14/06/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili iflas muhafaza tedbir talepli dava dilekçesinde, davalı şirket aleyhine taraflar arasındaki danışmanlık ve hizmet sözleşmesinden kaynaklanan 8.496,00 USD bedelli faturanın ödenmesi talebini içeren iflas takibi İstanbul …İcra Müd. … E. sayılı dosyası üzerinden başlatıldığını, borçlu şirket tarafından borca haksız olarak itiraz edildiğini, takibin durduğunu, borçlunun bugüne kadarki yaklaşımının, ticari kurallara, ticari örf ve adete aykırı olduğunu, davalı borçlu şirket, imzalanan ve uygulamaya konulan sözleşmeyi ve borcunu inkar ederek bugüne kadar müvekkili davacı alacaklı şirketi oyaladığını, kuvvetle muhtemel almış aldıkları duyumlara göre, alacaklıdan mal kaçırma amacıyla menkul ve gayrimenkul mallarını devir etmek sureti ile alacaklıya daha fazla zarar verme ihtimali son derece yüksek olduğunu, yargılamanın sonuna kadar geçecek olan süre dikkate alındığında, davacı lehine olumlu bir karar verilmesi halinde, kararın kağıt üzerinde kalmamasının temin edilmesi ve alacaklının menfaatlerinin korunması amacıyla İİK. 159. maddesinde düzenlenmiş olan muhafaza tedbirleri maddesi ile somut olay dikkate alınarak İİK. 161. maddesi gereğince borçluya ait malların defterlerinin tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemenin 06/03/2023 tarihli ara kararı ile ile: “…İtirazın kaldırılması ve iflas talepli işbu davada, alacağın miktarının, alacağın muaccel olup olmadığının henüz yaklaşık olarak ispat edilemediği gibi alacaklıların menfaati için muhafaza tedbirlerine hükmedilmesinde zaruriyet bulunduğu hususu da henüz tespit edilemediğinden İİK. 159. maddesi kapsamında tedbir talebinin reddine ” karar verilmiştir. Davacı vekili yasal süresi içinde sunduğu istinaf dilekçesinde; ilk derece mahkemesinin muhafaza tedbirleri ile borçluya ait malların defterlerinin tutulmasına dair taleplerimizi reddetmiş olması ve red gerekçesi, dosya kapsamı ile çelişkili olup hukuka aykırı olduğunu, mahkeme tarafından, alacaklı aleyhine son derece dar yorum yapmak, dosyada mevcut delilleri ve belge asıllarını “yaklaşık ispat” için yeterli görmeyerek taktir yetkisini olabildiğince davacı aleyhine kullanmak sureti ile hak arama ve hakkına kavuşma özgürlüğünü kısıtlamasına itiraz ettiklerini, yaklaşık ispat için gerekli belgeler, sözleşmeler, e-posta yazışmaları, davalı şirketin verdiği siparişler ve bu siparişlere ilişkin görseller dosyaya sunulduğunu, bu aşamada yaklaşık ispat şartı gerçekleştiğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını, tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Dava, İcra ve İflas Kanunu’nun 155. ve devamı maddeleri uyarınca iflas yolu ile başlatılan adi takibe yapılan itirazın kaldırılması ile davalının iflasına ilişkindir. Talep, İİK 159 vd maddeleri uyarınca iflas muhafaza tedbirlerinin uygulanması istemine ilişkindir.İİK 159. maddesi ” İflas talebi halinde mahkeme ilk önce alacaklıların menfaati için zaruri gördüğü bütün muhafaza tedbirlerini emredebilir. Borçlu ödeme emrine itiraz etmemişse alacaklının talebi üzerine mahkeme mutlaka bu tedbirlere karar vermeye mecburdur. Bu emirler iflas dairesince yerine getirilir. Mahkeme defter tutmadan gayri bir muhafaza tedbiri isteyen alacaklıdan ileride haksız çıktığı takdirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayabilecekleri zararları karşılamak üzere HMK 96.maddesinde yazılı bir teminat alınmasını isteyebilir. Borçlu ödeme emrine itiraz etmemiş veya alacak bir ilama bağlı ise teminat aranmaz. Devlet veya Adli Yardıma nail kimselerde teminat göstermek mecburiyetinde değildir. Bu maddeye göre alınan muhafaza tedbirleri borçlu aleyhindeki icra takiplerine tesir etmez ” , İİK 161. Maddesi ise ” İflas talebinde bulunan alacaklı isterse, mahkeme borçluya ait bir defterin tutulmasına karar verebilir. Bu defter iflas dairesi tarafından tutulur” şeklinde düzenlenmiştir.Yasa metninde ifade edildiği gibi iflas talebi halinde mahkemenin, ilk başta alacaklıların menfaati için zaruri gördüğü bütün muhafaza tedbirlerini karar verebileceği düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere muhafaza tedbirine hükmedilebilmesi için borçlunun itirazının kaldırılmasına yada takibin kesinleşmesine gerek yoktur. İflas davasının açılması halinde, öncelikle mahkemenin muhafaza tedbirine hükmedilebilmesi için alacaklıların menfaatinin zaruri kılması gerekmektedir. Diğer bir ifade ile alacaklıların menfaati tehlikeye düşecekse tedbirin alınmasında zaruret bulunduğu kabul edilmelidir. O halde, muhafaza tedbirleri ile güdülen amaç, aleyhine iflas davası açılan borçlunun müstakbel iflas masasına girecek mal ve hakların muhafazası suretiyle sadece iflas isteyen alacaklının değil, iflas alacaklıların tamamının menfaatlerinin kurunmasıdır. (Muşul, Timuçin, İflas ve Konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019, s.168). Ancak yasal düzenlemede mahkeme tarafından alacaklıların menfaati için zaruri gördüğü bütün muhafaza tedbirlerinin mahkeme tarafından alınabileceği belirtilmiş ise de borçlu şirketin ticari hayatını ve faaliyetini zedeleyecek, iflasına yol açabilecek nitelikte tedbir talebi de verilmesi mümkün değildir.Yukarıda açıklandığı üzere iflas yoluyla takipte İİK 159. maddesine göre muhafaza tedbirlerine karar verebilmek için iflas yoluyla takibin kesinleşmiş olması zorunlu olmadığı gibi, takibe itiraz edilmemiş ise mahkemenin talep üzerine veya resen muhafaza tedbirlerine karar vermek zorunda olduğu, ancak takibe itiraz edilmiş ise muhafaza tedbirine karar verip vermemek mahkemenin takdirinde olduğu anlaşılmıştır. Mahkeme takdir hakkını kullanırken öncelikle, alacaklıların menfaatinin zaruri kılınıp kılınmadığı, borçlunun ticari hayatını ve faaliyetini etkileyip etkilemediği ve HMK 389. vd maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbir şartlarına ilişkin yaklaşık ispat kuralı sağlanıp sağlamadığı hususlarını dikkate alması gerekmektedir. Şayet hâkim kararında somut sebep gösteremiyor, bunu en azından açıklayacak veya asgari ölçüde ikna edecek delil değerlendirmesi yapamıyor, yaklaşık ispat ölçüsünü yakalayamıyorsa tedbire karar vermemelidir. Ancak bu da hiçbir zaman tam bir ispat seviyesinde ispat şartına dönüşmemelidir.(Pekcanıtez,Hakan/Atalay,Oğuz/Özekes Muhammet; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, Ankara 2011-Sh.715-717) (Yüksek Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 24/04/2012 gün ve 2011/15388 esas,2012/6651 karar sayılı ilamında belirtildiği gibi) Somut olayda; iflas yolu ile başlatılan takibe davalı tarafça itiraz edildiğinden iflas muhafaza tedbirlerine hükmedilebilmesi için yukarıda ifade edildiği gibi alacaklıların menfaatinin zaruri kılınıp kılınmadığı, borçlunun ticari hayatını ve faaliyetini etkileyip etkilemediği ve HMK 389. vd maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbir şartlarına ilişkin yaklaşık ispat kuralı sağlanıp sağlamadığı hususlarını dikkate alması gerekmektedir. Davacı tarafça faturaya dayalı alacak talebinde bulunulmuş ise de fatura tek başına alacağın yaklaşık ispatına yeterli olmadığı, taraflar arasında hizmet ilişkisi kurulup kurulmadığı, hizmete konu edimin ifa edilip edilmediği, faturada belirtilen miktar kadar alacağı bulunup bulunmadığı yargılama sonucu belirlenebileceği, bu aşamada dosyaya sunulan deliller dikkate alındığında yaklaşık ispat koşulu gereçekleşmediği, keza mahkemece de sadece başvuran alacaklının değil tüm alacaklıların da menfaatini gerektirir bir husus görmediğinden, bu konuda bir kanaat sahibi de olmadığı görülmekle, mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine dair verilen kararın yerinde olduğu anlaşılmıştır. Sonuç olarak, mahkemece verilen ana karar usul ve yasaya uygun bulunduğundan iflas muhafaza tedbiri talep eden davacı şirket vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.l bendi gereğince REDDİNE,2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve karar harcının Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine,5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.1 bendi ile aynı Kanunun 362/1.f maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.14/06/2023