Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/968 E. 2023/436 K. 15.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/968
KARAR NO: 2023/436
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/602 Esas
KARAR NO: 2020/324
KARAR TARİHİ: 01/07/2020
DAVA: İflas (Doğrudan Alacaklı Tarafından Talep Edilen İflas (İİK 177)
KARAR TARİHİ: 15/03/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi, Dairemizin 15/04/2021 tarih 2020/2021 E. 2021/434 K. sayılı kararının, davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 26/04/2022 tarih 2021/4776 E. 2022/2445 K. sayılı kararı ile bozulmasına karar verilerek, dosyanın dairemize gönderildiği görülmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin BAE vatandaşı olduğunu, davalı şirket ile 27/02/2016 tarihli 44 metre uzunluğunda … isimli teknenin 7.500.000,00 Euro bedel ile yapımı ve teknenin 01/11/2017 tarihinde teslimi için sözleşme imzaladıklarını, sözleşmenin 5.3. maddesinde yapılacak ödemelerin planı ve bu ödemeler gereği teknenin tamamlanmış olacağı aşamaların belirtildiğini, müvekkilinin iyi niyetle borçlarını ifa ederek ödemelerin 16. taksitine kadar olan 5.522.500,00 Euro bedelin ödemesini tamamladığını, motorların teslimatı aşamasına geçilmiş olması gerekirken teknenin halen iskelet halinde … Mah. … Bulv. No: … Pendik/İstanbul adresinde bulunan tersanede tamamlanmayı beklediğini, teknenin teslim edilmemesi nedeniyle müvekkilinin mağdur olduğunu, İstanbul Anadolu 9. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/13 D. İş sayılı dosyasından alınan rapor ile teknenin halihazırdaki durumunun tespit edildiğini, 20/02/2018 tarihli bilirkişi raporunda, teknenin %13’lük imalatının tamamlanmış olduğunun ve tamamlanan kısmın bedelinin 982.000,00 Euro olacağının belirtildiğini, sözleşmenin 22. maddesine göre teknenin sözleşmede belirtilen 01/11/2017 tarihinde teslim edilmemesi halinde geciken her gün için 1.000,00 Euro cezai şart ödemekle yükümlü olunduğunu, müvekkilinin davalıdan 192.000,00 Euro cezai şart alacağı bulunduğunu ileri sürerek İİK’nun 177. maddesi ve 179 maddesi gereği şirketin aciz halinde olduğu, şirket yetkilisi tarafından şirketin nakdi ve ayni mal varlığı yurt dışına çıkarıldığı, şirketin aktifleri şirket alacaklıların zararına kasıtlı şekilde azaltıldığını, bu nedenle davalı şirketin doğrudan doğruya iflasına karar verilmesine, fazlaya dair her türlü talepler saklı kalmak kaydı ile şimdilik 5.522.500,00 Euro asıl alacak ile 192.000,00 Euro cezai şart bedeli toplam 5.714.500,00 Euro bedelin bankalarca Euro mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte ödeme tarihindeki Türk Lirası üzerinden iflas kararı ile birlikte davalı firmadan alınarak müvekkile ödenmesine, ÎİK 159. maddesi gereği, davalı şirketin malvarlığı ve alacakları ile ilgili defter tutulmasına, telafisi imkansız muvazaalı devirlerin önüne geçebilmek için, şirket yöneticilerinin muvazaalı ve kasıtlı davranışları ile oluşacak zararların engellenmesi için gerekli muhafaza tedbirlerinin alınmasına, devir ve temlikleri engellemek için gerekirse şirketin menkul, gayrimenkul malları ile 3. kişilerdeki hak ve alacakları ile banka hesapları üzerinde talep edilen bedel kapsamında tedbir kararı verilmesine, Gemi Sicil Müdürlüğüne davalı şirket adına kayıtlı gemilerin 3. kişilere devredilmesinin önlenmesi bakımından tedbir konulmasına ve ayrıca Tuzla Liman Başkanlığına yazı yazılarak davalı şirket adına inşa halindeki gemilere mahsus sicilde kayıtlı bulunan teknelerin üzerine 3. kişilere devrin önlenmesi için tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Alacaklı sıfatına sahip olmayan davacının huzurdaki davayı açma yetkisinin bulunmadığını, bu nedenle davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, davacı ile müvekkili arasında 27/02/2016 tarihli … isimli 44. m’lik … Yatının Yapım Sözleşmesi imzalandığını fakat davacının sözleşme gereği yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davacının sözleşmede düzenlenen ödeme planına riayet etmediğini, dosyaya sunulmuş banka dekontlarına göre sözleşme kapsamında 5.222.052,00 Euro ve 10.000,00 USD ödeme yapıldığını, müvekkili tarafından inşa halindeki … isimli yatın inşası işin toplamda 4.630.000,00 Euro harcama yapıldığını, işin sözleşmeye göre tamamlanmış haline yüzdelik tespiti için İstanbul Anadolu 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/39 D. İş dosyasından tespit talebinde bulunulduğunu, … isimli yatın gelinen seviye itibariyle maliyetinin 5.549.326,82 Euro olduğunun, sözleşmeye göre ise %73,99’nun tamamlandığının tespit edildiğini, aktif olarak ticari hayatına devam eden müvekkili hakkında İİK 159 hükmü gereğince muhafaza tedbirlerinin uygulanmasının telafisi mümkün olmayan zararlara yol açacağını ileri sürerek muhafaza tedbiri taleplerinin reddine, husumet itirazının kabulü ile esasa girilmeksizin dava şartları oluşmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, ” Derdest davaya konu sözleşmenin akdedildiği tarih itibariyle tarafların her ikisinin de alacaklılık sıfatını kazandığı; bu nedenle, davalının iddia ettiği gibi, davacı tarafça sözleşmenin feshi yoluna gidilip gidilmemesinin alacaklılık sıfatının kazanılması bakımından önemli olmadığı, sözleşmenin feshedilip feshedilmediğinin, alacağın muacceliyeti bakımından önem arz edebileceğini, fakat İİK m. 177 vd. hükümlerine göre doğrudan doğruya iflas talep edebilmek için, alacaklının alacağının muaccel olması gerekli olmayıp alacaklı sıfatına sahip olunmasının yeterli olduğu, somut olayda da davacının alacaklı sıfatına sahip olduğu gerek dosyaya sunulan sözleşme gerekse de davalı şirketin ticari defter kayıtlarına göre, davalının davacıya 5.522.052,00 EURO ve 10.000,00 USD borcu bulunduğu, davacının İİK m. 177 vd. hükümleri uyarınca davalı şirketin iflasını isteyebilmesinin önünde herhangi bir engel bulunmadığı,Davalı şirketin sermayesinin 13/04/2016 tarihinde 13.000.000,00 TL’den 3.500.000,00 TL’ye azaltıldığı ve azaltılan bu sermayenin ortaklara payları nispetinde dağıtıldığı, sermaye azaltımı yoluna gidildiği 2016 yılını izleyen 2017 ve 2018 yıllarında şirketin kay di değerlere göre borca batık hale geldiği, şirket ortaklarının şirkete 31/12/2016 tarihi itibariyle 4.303.102,66 TL, 31/12/2017 tarihi itibariyle 42.674,67, 31/12/2018 tarihi itibariyle 1.946.405,62 TL, 31/05/2018 tarihi itibariyle ise 21.805.270,30 TL borçlu gözüktükleri, bu veriye göre, 31/12/2018 tarihinde 1.946.405,62 TL olan borç tutarının 5 aylık süre sonunda 19.858.864,68 TL artışla 21.805.270,30 TL’ye yükseldiği, yapılan bu tespitler neticesinde, şirket kaynaklarının alacaklıların zararına olacak şekilde azaltıldığı yönündeki iddialarında yerinde olduğu, ayrıca mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda sunulan (rapora) göre davalı şirketin 31.11.2019 tarihi itibariyle kaydi değerleri öz kaynaklarının ( – ) 24.790.235,07 TL, rayiç değerleri öz kaynaklarının ise ( – ) 48.556.302,01 TL olarak hesaplandığı, diğer bir anlatımla davalı şirketin 30.11.2019 tarihi itibariyle gerek kaydi, gerekse rayiç değerlere göre borca batık durumda olduğu belirtilmiş, rapor mahkememizce de benimsenmiştir.Bu itibarla davalı şirketin gerek kaydi, gerekse rayiç değerler dikkate alındığında borca batık durumda olduğu belirlendiğinden davalı şirketin İİK 179. Madde hükmü gereğince iflasına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmakla ” davanın kabulü ile davalı şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı şirket yetkilisi yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; davacının alacaklı sıfatını taşımadığından huzurdaki davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı sözleşmede kararlaştırılan ödemeleri tam olarak yapmadığından geminin yapımı geciktiğini, bu durum davalının kusurundan kaynaklandığını, kendi edimini yerine getirmekte temerrüde düşen davacının kendini alacaklı ilan ederek bu davayı açması kabul edilemeyeceği kaldı ki davacı yanca huzurdaki davaya konu yapılan sözleşme hali hazırda yürürlükte olup, taraflarca konu sözleşmenin feshine ilişkin herhangi bir irade beyanında da bulunulmadığını Şirket sermayesi 3.500.000,00 TL’na indirildiğinde, ödenmiş sermayenin 1.970.066,84 TL öz varlık içerisinde varlığının 6102 sayılı TTK’nın 376 maddesi kapsamında korunacağı, ayrıca şirketin 30.012.130,54 TL tutanndaki nakit, alacak ve duran varlıklarının da birlikte dikkate alınması neticesinde şirket sermayesinin 3.500.000,00 TL’ye indirilmesinde şirket alacaklıların korunmuş olacağı ve yine şirket hissedarlarının haklarına halel getirmeyeceği, sermaye azaltımının TTK hükümleri çerçevesinde bir sakıncasının bulunmadığı hususu tescil ile tespit edilerek ve sermaye azalttım 22.07.2016 tarih ve 9121 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, Şirket ortakları şahsi ihtiyaçlarını karşılamak için şirketten borç para almışlar ve daha sonrasında bu paralan peyder pey ödediklerini, 31.05.2019 tarihi itibari ile bu tutar 21.424.727,87 TL olduğunu, ortakların şirketten borç para alması söz konusu olduğu gibi bazı dönemlerde de şirketin ihtiyaçları doğrultusunda şirkete borç para vermeleri ticari hayatın gereği olarak söz konusu olabildiğini, ortaklara verilen borç paraların dövizli olanlan her geçici vergi dönemi sonunca kur değerlemesine tabi tutularak ve kur farkları gelir veya giderleri geçici vergi dönemlerinde ve nihayetinde kurumlar vergisi beyan dönemlerinde kurum kazancına ilave edildiğini, bu nedenle alacaklıların, haklarını ihlal eden hileli muamelelerde bulunması veya teşebbüs etmesi söz konusu olmadığını, İİK m.179 hükmünden, borca batıklığın aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinde hazırlanmış bilançoya göre tespit edilmesi zorunlu olduğu, yani borca batıklığın tespiti bakımından şirket malvarlığının kaydi değerlerinin değil, rayiç değerlerinin esas alınması gerektiği, sermaye şirketlerinin borca batık durumda olması şirket aktiflerinin piyasadaki câri satış fiyatları esas alınarak malvarlığının tespiti amacıyla hazırlanan aktif ve borçlarıyla şirketin gerçek malvarlıksal durumunu gösteren ara bilançodan anlaşılacağı ve bu kapsamda tüm aktif rayiç değerlerinin piyasa satış değeri üzerinden ara bilançoda belirtilmesi zorunlu olduğu, bu durumda rayiç değer incelemesi yapılırken dava konusu teknenin piyasa bedellerinin şirket aktifine eklenmek suretiyle borca batıkı hesabının yapılması gerekirken işbu kapsamda bir değerlendirme yapılmaması usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DAİRE KARARI: Dairemizin 15/04/2021 tarih 2020/2021 E. 2021/434 K. Sayılı ilamı ile; ” …Taraflar arasında 44 metre uzunluğunda … isimli teknenin yapımı konusunda sözleşme yapıldığı, teknenin nihai bedeli 7.500.000,00 Euro kararlaştırıldığı, ödeme planı doğrulusunda ödemelerin düzenli yapılması halinde tekneni 1 kasım 2017 tarihinde teslim edileceği kararlaştırıldığı, şuana kadar ki teknenin tamamlanmış kısmının maliyetinin 3.373.578,16 EURO olarak hesaplandığı (sözleşme bedeline göre %44,98’i tamamlandığı) … isimli 44 metrelik … yatı için gelinen seviye itibariyle malzeme, işçilik ve diğer hizmetler için alıcı davacı tarafından 5.522.032,00 EURO ve 10.000,00 USD ödeme yapıldığı anlaşılmış olup davalı şirketin şirketin aciz halinde olduğu, şirket yetkilisi tarafından şirketin nakdi ve ayni mal varlığı yurt dışına çıkarıldığı, şirketin aktifleri şirket alacaklıların zararına kasıtlı şekilde azaltıldığı gerekçesiyle İİK’nun 177/1 ve 179 maddesi gereği davacı tarafından davalı şirketin doğrudan doğruya iflasına karar verilmesi talebi ile işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.Yukarıda açıklandığı üzere taraflar arasında düzenlenen tekne yapım sözleşmesi uyarınca alacak-borç ilişkisi doğduğu, sözleşmenin henüz feshedilmemesi tarafların alacak sıfatını değil, alacağın muacceliyetini ilgilendirdiği, İİK 177 ve 179. Madde hükümlerine göre doğrudan doğruya iflas talep edebilmek için alacağın muaccel olması gerekmeyip alacaklı sıfatına sahip olması yeterli olduğu kaldı ki davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarına göre davalının davacıya 5.522.052,00 Euro ve 10.000,00 USD borcu bulunduğu gözetildiğinde davacının, davalı şirketin doğrudan iflasını talep edebileceği görülmüştür. Mahkemece, şirket kaynakların alacaklıların zararına olacak şekilde azaltıldığı yönündeki iddiaların yerinde olduğu ayrıca davalı şirketin gerek kaydı gerekse rayiç değerler dikkate alındığında borca batık durumda olduğu belirlendiğinden davalı şirketin İİK 179. Maddesi uyarınca iflasına karar verilmiştir. 6102 sayılı TTK ‘nın 376/3. maddesine göre borca batıklık bilançosunda aktiflerin rayiç değerden bilançoya geçirilerek borca batıklık bilançosunun çıkarılması gerekir. Böyle bir talep üzerine mahkemece, bu şirketin öncelikle borca batık durumda olup olmadığı rayiç değerlere göre tespit edilmelidir. Bunun için borçlu şirket tarafından sunulacak bilanço üzerinde mahallinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, rayiç değerler ve yapılan araştırma ve inceleme sonucu elde edilen gerçekçi verilere göre bilirkişilerce yeniden oluşturulacak şirket bilançosu (borca batıklık bilançosu) da dikkate alınıp bir sonuca gidilmesi gerekmektedir. Ancak bilirkişi heyetince düzenlenen raporda rayiç değer incelemesi yapılırken dava konusu teknenin piyasa bedelinin şirketin aktifine eklenmek suretiyle borca batıklık hesabı yapılması gerekirken bu hususta gerekli inceleme yapılmadan düzenlenen bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması hatalı olmuş ise de davacı, davalı şirketin borca batıklığı yanında İİK 177. maddesi 1. bendi gereğince “borçlunun, alacaklıların, haklarını ihlal eden hileli muamelelerde bulunması veya teşebbüs etmesi” nedenine dayalı iflas talebinde bulunmuştur. İİK 177/1 maddesi uyarınca borçlu şirketin iflasına karar verilebilmesi için borca batık olması gerekmemektedir. İİK 177. Maddesinde sayılan şartlardan bir tanesinin gerçekleşmesi halinde borçlu şirketin iflasına karar verilebilecektir. Bilirkişi kök raporda belirtildiği gibi davalı şirketin sermayesinin 13/04/2016 tarihinde 13.000.000,00 TL’den 3.500.000,00 TL’ye azaltıldığı ve azaltılan bu sermayenin ortaklara payları nispetinde dağıtıldığı, sermaye azaltımı yoluna gidildiği 2016 yılını izleyen 2017 ve 2018 yıllarında şirketin kaydi değerlere göre borca batık hale geldiği, şirket ortaklarının şirkete 31/12/2016 tarihi itibariyle 4.303.102,66 TL, 31/12/2017 tarihi itibariyle 42.674,67, 31/12/2018 tarihi itibariyle 1.946.405,62 TL, 31/05/2018 tarihi itibariyle ise 21.805.270,30 TL borçlu gözüktükleri, bu veriye göre, 31/12/2018 tarihinde 1.946.405,62 TL olan borç tutarının 5 aylık süre sonunda 19.858.864,68 TL artışla 21.805.270,30 TL’ye yükseldiği, bu itibarla şirket kaynaklarının alacaklıların aleyhine olacak şekilde azaltıldığı yani şirketin içinin hileli işlemler neticesinde boşaltıldığı kanaatine varılmakla ÎÎK m. 177/1 hükmü gereğince davalı şirketin iflasına karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile İİK 179. Maddesi uyarınca iflasına karar verilmesi doğru görülmemiştir. ” gerekçesi ile ilk derece mahkemesinin 01/07/2020 tarihli kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm tesis edilerek İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasına kayıtlı davacı … San. Tic. A.Ş.’nin iflasına karar verilmiştir.
YARGITAY KARARI: Verilen kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2021/4776 E. 2022/2445 K. 26/04/2022 tarihli ilamı ile,” …Somut olayda taraflar arasında tekne yapım sözleşmesi akdedilmiş olup davacı, davalının yapılan ödemeye rağmen teknenin süresinde teslim edilmediğini ileri sürmekte, davalı ise aslında teknenin süresinde teslim edilmemesinin davacının sözleşme edimlerini yerine getirmemesinden kaynaklandığını savunmaktadır. Bu durumda mahkemece öncelikle, taraflarca sunulan tüm bilgi, belge, ticari defterler ve sunulan tüm deliller dikkate alınarak, 27.03.2016 tarihli sözleşme hükümlerine göre davacının alacağının varlık ve tutarı tespit edilmeli ayrıca teknenin tamamlanma oranına ilişkin raporlar arasındaki çelişki giderilerek alacağının miktarı belirlenmeli, bu aşamadan sonra İİK’nın 177. maddesinde yazılı iflas isteme şartlarının da oluşması halinde davalının iflasına karar verilmesi ” gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK 177. maddesi 1. bendi gereğince “borçlunun, alacaklıların, haklarını ihlal eden hileli muamelelerde bulunması veya teşebbüs etmesi” nedenine ve aynı zamanda İİK’nun 179.maddesi ve TTK’nun 634.maddesi yollaması ile aynı Kanunun 376/3.madde hükümlerine göre açılmış doğrudan iflas istemine ilişkindir. Yargıtay bozma ilamı uyarınca, daha önce dosyaya raporunu sunan bilirkişi heyetinden tarafların ticari defter ve kayıtlar dikkate alınarak taraflar arasındaki 27/03/2016 tarihli sözleşme hükümlerine göre davacının, davalıdan varsa talep edebileceği alacağın tespiti noktasında bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, alınan 19/12//2022 tarihli bilirkişi heyeti raporunda özetle; ” Davalı şirket tarafından ibraz edilmekle incelenen ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin TTK hükümleri uyarınca süreleri içerisinde yaptırılmış olduğu, ticari defterlerin birbirlerini teyit ettiği tespit edildiği, davalı şirket ticari defter kayıtlarına göre, davalı şirket dava tarihi itibariyle davacıya 5.522.052,00 Euro ve 10.000,00 USD borçlu durumda göründüğü, 04.02.2020 tarihinde, davacı ve davalı vekilleri ile birlikte, … Yat işletmesi ziyaret edilerek incelendiği, işletme yaklaşık 40 m uzunluğunda tek bir hol ile devamındaki küçük bir atölyeden oluşmakta olup işletmede herhangi bir çalışma olmadığı, 27/03/2016 tarihli sözleşme hükümleri incelendiğinde; heyetimizce İlk derece mahkemesine sunulan 09/09/2019 tarihli kök raporda, sözleşmeye konu teknenin fiziki durumu ile sözleşmeye konu tekne için alındığı belirtilen malzemeler nazara alınarak, teknenin tamamlanma oranı hakkında farklı parametreler göz önünde bulundurularak birtakım hesaplamalar yapıldığı, ancak bu kez, Yargıtay tarafından işaret edildiği şekilde, 27/03/2016 tarihli sözleşme hükümleri nazara alınarak incelemelerde bulunulacağı, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 5.3. Maddesinde, taraflar teknenin nihai bedelinin 7.500.000 Euro olduğu, bu bedelin ise 22. taksitte ödeneceği, yine ilgili sözleşme hükmüne göre, 7. taksitin (toplamda 2.270.000 Euro) ödenmesiyle gövde malzemesi teslimatı gerçekleştirilmiş; 12. taksitin ödenmesiyle (toplamda 4.020.000 Euro) teknenin gövdesi tamamlanmış; 15. taksitin ödenmesiyle (toplamda 4.770.000 Euro) motorların teslimatı gerçekleştirilmiş; son taksit olan 22. taksitin ödenmesiyle birlikte ise teknenin yapımı tamamlanmış olması gerektiği kararlaştırıldığı, yine aynı sözleşmede “Eğer Tekne Yapımcısı, yukarıdaki kilometre taşlarını yerine getiremez ise, Tekne Yapımcısının, bu gecikmeyi giderecek zamana kadar ve yukarıdaki hedeflere ulaşana kadar, Müşterinin takip eden ödemeleri erteleme hakkı vardır.” denilmek suretiyle, tekne yapımcısı tarafından sözleşmede belirlenen aşamalara gelinememesi halinde, müşterinin, hedeflenen aşamalar tamamlanana kadar ödemeleri erteleme hakkına sahip olduğu düzenleme altına alındığı, İlk Derece Mahkemesine sunduğumuz 09/09/2019 tarihli kök raporda, heyetimiz üyesi Gemi Baş Mühendisi Bilirkişinin 06/03/2019 tarihinde dava konusu teknede yerinde yaptığı incelemelere bağlı olarak, Yat’ın genel durumu itibariyle; • Yatın kabuk ve üst binası malzemesinin ahşaptan imal edildiğini, konstrüksiyonun büyük miktarda bitmiş olduğu, • Grp dış laminasyon yapılmadığı, • Kamaralarda ve teknik alanlarda donatımın yapılmamış olduğu, • Seyir ekipmanların bulunduğu direğin yerinde olmadığı, • Hiçbir makine ve donatım malzemesinin montajı yapılmadığı, • Borulama işlemlerine başlanmamış olduğu, • İzolasyon işlemine kısmen başlanmış olduğu, • Yatın dış boya işlemlerine başlanmamış, alt güvertelerde kısmi boya işlerinin yapılmış olduğu, • Yakıt tanklarının yerleştirilmiş olduğu tespitleri yapıldığı, tespit sırasında çekilen fotoğraflar dosyaya konulduğu, Buna göre davalı şirket, davacı müşteri tarafından kendisine 12. taksit ödemesinin (toplamda 4.020.000 Euro) gerçekleştirildiği tarih itibariyle teknenin gövdesini tamamlama taahhüdünde bulunmasına rağmen Heyetimiz üyesi Gemi Baş Mühendisi Bilirkişi tarafından 06/03/2019 tarihinde dava konusu teknede yerinde yapılan incelemeler neticesinde ise, teknenin ahşap konstrüksiyonunda eksiklikler bulunduğu, teknenin dış laminasyonunun ise yapılmadığı, yatın dış boya işlemlerine başlanmadığı yani teknenin gövdesinin tamamlanmadığı tespit edildiği, zira ahşap konstrüksiyon işleri tamamlanmamış, dış kaplama ve dış boya işlemlerine başlanmamış bir teknenin gövdesinin tamamlandığından söz edilemeyeceği, sözleşmenin 5.3. maddesindeki düzenlemeye göre davacı müşterinin, gövdenin tamamlanamamış olmasına bağlı olarak 12. taksit itibariyle ödeme yapmayı durdurma hakkına sahip olmasına rağmen, 12. taksitten sonra toplam 1.500.000 Euro tutarlı 4 taksit ödemesi daha gerçekleştirdiği anlaşıldığı, bu tespitlerden anlaşılacağı üzere, davalı şirketin, “teknenin süresi içerisinde teslim edilememiş olmasının davacı tarafça sözleşme edimlerinin yerine getirilmemesinden kaynaklandığına” yönelik savunması yerinde olmadığı,” şeklinde görüş ve tespitine yer verilmiştir.Somut olay incelendiğe, taraflar arasında 27.03.2016 tarihli tekne yapım sözleşmesi düzenlendiği, 7.500.000 Euro tekne bedelinin 22 taksitte ödeneceği ve teknenin 01/11/2017 tarihinde teslim edileceği kararlaştırılmış olup sözleşme uyarınca davacı tarafça davalıya toplamda 5.552.052,00 Euro ve 10.000,00 USD ödeme yapıldığı, davalının, yapılan ödemeleri ticari defterleri kaydettiği anlaşılmıştır. Davalı yan her ne kadar teknenin süresinde teslim edilmemesinin davacının sözleşme edimlerini yerine getirmemesinden kaynaklandığını savunmuş ise de bozma sonrası alınan bilirkişi raporunda ayrıntılı şekilde ifade edildiği gibi davacı tarafça, 15. Taksit tutarı olarak toplamda 4.770.000 Euro’nun üzerinde bir ödeme yapıldığı, 15. Taksit tutarı itibariyle teknenin motorlarının teslimatının gerçekleştirilmiş olması gerektiği halde teknenin gövdesinin henüz tamamlanmadığı, bu durumda davacı alacaklının takip eden ödemeleri erteleme hakkı bulunduğu, bu nedenle teknenin sözleşmede belirlenen süre içerisinde teslim edilmemesinde davacıya atfedilecek bir kusur bulunmadığından davalı yanın bu yöndeki savunmasına itibar edilmemiştir. Ayrıca sözleşmenin gecikme maliyetli 22. Maddesinde, “Eğer Tekne, Tekne Yapımcısının kusuru nedeniyle, tarafların karşılıklı olarak üzerinde mutabık kaldığı Teslimat Tarihinde teslim edilemiyorsa, Tekne Yapımcısı, her bir gecikme günü için Müşteriye 1.000 EURO gecikme ücreti ödeyecektir.” hükmüne yer verilmiştir. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Ceza Koşulu” başlığı altında üç çeşit ceza koşulu düzenlenmiştir. Bunlar öğretide ortaya atılan kavramlara göre seçimlik ceza koşulu (TBK. md. 179/I), ifaya eklenen ceza koşulu (TBK md. 179/II) ve ifayı engelleyen ceza koşulu (dönme cezası) (TBK md. 179/III) dur. Seçimlik cezai şart; 6098 s. TBK. m. 179 f. I (818 s. BK. m. 158 f. I) hükmüne göre; “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir”. Bu hükme göre, taraflar, sözleşmede borçlunun ya borcunu sözleşmeye uygun olarak ifa etmesi ya da ceza koşulunun ödenmesini kararlaştırmış olabilirler. Bu durumda, borçlu borca uygun hareketle yükümlüdür. Ancak, borçlu borca uygun hareket etmediği takdirde, kendisini bir yaptırım beklemektedir. Bu yaptırım, sözleşmede kararlaştırılan ceza koşulunun ödenmesidir. Bu hüküm, borçluya borca aykırı davranarak ve böylece ifası gereken edim yerine kararlaştırılan ceza koşulunu ödeyerek borçtan kurtulma olanağını vermemektedir. Borçlu borca aykırı davrandığı takdirde, sözleşmede ceza koşulu kararlaştırılmasına rağmen, alacaklı borçludan aynen ifayı talep edebilir. Bu nedenle, 6098 s. TBK. m. 179 f. I (818 s. BK. m. 158 f I)’de borçlu ya borca aykırı davranarak bunun yerine ceza koşulu ödeyip borçtan kurtulma yetkisini değil, buna karar verme yetkisini alacaklıya vermiştir. Alacaklı, borçlunun borca aykırı davranışı halinde, aynen ifayı talep edebileceği gibi, bundan vazgeçerek ceza koşulunun ödenmesini talep edebilir. Burada, alacaklıya tanınmış bir seçimlik hak söz konusudur. Alacaklı aynen ifadan vazgeçip, ceza koşulunun ifasını talep ederse, borçlu artık ifada bulunamaz; bunun yerine, ceza koşulunu ifayla yükümlüdür. Şayet alacaklı, seçimini borçlunun aynen ifada bulunması yönünde kullandığında, artık ceza koşulunu talep edemez. Bu nedenledir ki, ceza koşulunun bu türüne “seçimlik ceza koşulu” (seçimlik cezai şart) adı verilmektedir. İfaya eklenen cezai şart; 6098 s. TBK. m. 179 f. II (818 s. BK. m. 158 f. II) “Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir”. Bu hükme göre, borçlunun borca aykırı davranışı halinde, alacaklı hem aynen ifayı, hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilecektir. Bu nedenle, burada ceza koşulunun aynen ifaya ilave olarak (kümülatif) talep edilebilmesi olanaklıdır. Seçimlik ceza koşulundan farklı olarak, alacaklı ya aynen ifayı ya da cezayı talep etmek zorunda bırakılmamıştır. Alacaklı burada her ikisini de talep yetkisine sahiptir. Borçlunun borca aykırı davranışı halinde alacaklının ifaya ek olarak talep ettiği alacak bir ceza koşulu alacağı ise, zarar koşulunu gerektirmez. Alacaklı borca aykırılık nedeniyle bir zarara uğramasa bile ifaya ek olarak ceza koşulu talep edebilir. İfaya eklenen ceza koşulu zarar koşulunu gerektirmez. Alacaklı borçlunun borca aykırı davranışı nedeniyle zarara uğramasa dahi kararlaştırılan ceza koşulunu talep edebilir. TBK m. 179 f. II, ifaya eklenen ceza koşulu, borca aykırılığın iki haliyle sınırlı olarak öngörmüştür. Bunlar, borcun zamanında ve yerinde ifa edilmemiş olmasıdır. Yasa koyucu, borcun zamanında ve yerinde ifa edilmemesini borca aykırılığın yaygın bir türü olduğu düşüncesinden hareketle böyle bir sınırlamaya gitmiştir. İfa yerine cezai şart (dönme cezası); 6098 s. TBK. m. l79 f. III (818 s. BK. m. 158 f. III) hükmüne göre “Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır”. Yukarıda açıklamış olduğumuz gibi, ceza koşulunun amacı, borçlunun borca uygun hareket etmesini temindir. Halbuki, burada borçlu, borcu ifa yerine bizzat ceza koşulu ödemek suretiyle borçtan kurtulma olanağına sahiptir. Bir başka ifadeyle, burada borçlu borca aykırı davranmamakta, borcu ifa yerine ceza koşulunu ödeyerek sözleşmeden dönebilmektedir. Bu nedenle, ceza koşulu ifanın yerini almaktadır (Ahmet M. KILIÇOĞLU, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 23. Bası, Ankara 2019, s. 984-990) Somut olaydaki cezai şart,TBK. m. 179 f. II. bendinde düzenlenen ifaya eklenen cezai şart olup borcun belirlenen zamanda ifa edilememesinden dolayı bu haktan açıkça feragat etmemiş olduğu da gözetilerek alacaklı, asıl borçla birlikte , her bir gecikme günü için 1.000 EURO olmak üzere dava tarihi itibariyle 198.000 Euro gecikme cezasını talep etme hakkı da bulunmaktadır. Dairemizin bozma öncesi kararında ifade edildiği gibi sözleşmenin henüz feshedilmemesi tarafların alacak sıfatını değil, alacağın muacceliyetini ilgilendirdiği, İİK 177 ve 179. Madde hükümlerine göre doğrudan doğruya iflas talep edebilmek için alacağın muaccel olması gerekmeyip alacaklı sıfatına sahip olması yeterlidir. Buna göre taraflar arasındaki sözleşmenin 9.1 maddesi uyarınca teknenin teslim tarihi 01/11/2017 olmasına rağmen davalının ifa edimini kendi kusuru ile yerine getirmediği, davacının ödediği toplamda 5.552.052,00 Euro ve 10.000,00 USD ‘nin iadesini talep etme hakkı bulunduğu gibi ifaya ekli cezai şartı da talep edebilecektir. Davacı tarafça her ne kadar, 27.03.2016 tarihli tekne yapım sözleşmesi tek taraflı yazılı fesih beyanı ile sona erdirilmemiş ise de, sözleşmede kararlaştırılan sürenin sona ermiş olması ve söz konusu teknenin cebri icra yolu ile satıldıktan sonra yurt dışına çıkarıldığı taraf beyanları ile sabit olup ifa imkansızlığı söz konusu olmakla davacı vekili işbu davada, fazlaya dair her türlü talepler saklı kalmak kaydı ile şimdilik 5.522.500,00 Euro asıl alacak ile 192.000,00 Euro cezai şart bedeli toplam 5.714.500,00 Euro bedelin bankalarca Euro mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte ödeme tarihindeki Türk Lirası üzerinden iflas kararı verilmesi yönündeki talebinin eylemli fesih beyanı olduğundan, dosya kapsamı itibariyle davacının, sözleşmenin eylemli feshi nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere sözleşme kapsamında ödenen bedeli ile cezai şart alacağını talep etme hakkı bulunmaktadır. İİK 177/1 maddesi uyarınca borçlu şirketin iflasına karar verilebilmesi için, alacağın ispatı dışında İİK 177. Maddesinde sayılan şartlardan bir tanesinin gerçekleşmesi de gerekmektedir. Bilirkişi kök raporda belirtildiği gibi davalı şirketin sermayesinin 13/04/2016 tarihinde 13.000.000,00 TL’den 3.500.000,00 TL’ye azaltıldığı ve azaltılan bu sermayenin ortaklara payları nispetinde dağıtıldığı, sermaye azaltımı yoluna gidildiği 2016 yılını izleyen 2017 ve 2018 yıllarında şirketin kaydi değerlere göre borca batık hale geldiği, şirket ortaklarının şirkete 31/12/2016 tarihi itibariyle 4.303.102,66 TL, 31/12/2017 tarihi itibariyle 42.674,67, 31/12/2018 tarihi itibariyle 1.946.405,62 TL, 31/05/2018 tarihi itibariyle ise 21.805.270,30 TL borçlu gözüktükleri, bu veriye göre, 31/12/2018 tarihinde 1.946.405,62 TL olan borç tutarının 5 aylık süre sonunda 19.858.864,68 TL artışla 21.805.270,30 TL’ye yükseldiği, bu itibarla şirket kaynaklarının alacaklıların aleyhine olacak şekilde azaltıldığı yani şirketin içinin hileli işlemler neticesinde boşaltıldığı kanaatine varılmakla ÎÎK m. 177/1 hükmü gereğince davalı şirketin iflasına karar verilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04/03/2021 tarih 2021/2-96 Esas 2021/205 Karar sayılı ilamında ifade edildiği gibi 5235 sayılı Kanun uyarınca bölge adliye mahkemelerinin denetim ve hüküm mahkemesi sıfatlarına haiz adli yargı ikinci derece mahkemeleri olduğu, ilk derece mahkemesi kararlarına karşı tarafların itirazları doğrultusunda istinaf kanun yolu incelemesi görevini yerine getirirken istinaf başvurusunun esastan reddi veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurmak dâhil denetim ve hüküm mahkemesi olarak gerekli tüm kararları verebileceği, ancak ilk derece mahkemesi kararına dairemizce müdahale edilmesi ve Yargıtay’ın bozma kararı vermesi nedeniyle dosyanın karar verilmek üzere dairemize gönderildiği, bu noktada dairemizin alt derece hüküm mahkemesi olarak ilk derece mahkemesiyle aynı sıfatla yargılama yaptığı, denetim görevini kullanmadığı, temyiz incelemesi sonucunda verilen Yargıtay bozma ilamına yönelik karar vermek üzere alt derece hüküm mahkemesi olarak hukuki dinlenilme hakkı kapsamında aynen ilk derece mahkemesi gibi duruşma açmak zorunda olduğu, açılan bu duruşmada istinaf kanun yolu incelemesi yapmadığı, alt derece hüküm mahkemesi sıfatına uygun şekilde karar verildiğinden istinaf yargılama aşamasından davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmemiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-DAVANIN KABULÜ İLE; a- İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … nosunda kayıtlı davalı-borçlu … San. ve Tic A.Ş’nin İFLASINA, İflasın 15/03/2023 günü saat 10:42 itibariyle AÇILMASINA, b- İflasın açıldığının İflas Müdürlüğüne derhal bildirilmesine, c-İflas avansının İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin … İflas Müdürlüğü’ne aktarılmasına, ç-Kararın bir örneğinin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne gönderilmesine, d-İflas kararının 2004 sayılı İİK’nun 166.maddesi uyarınca ilanına, 2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 179,90 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 144,00 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 3–Davacı tarafından sarfedilen 38,10 TL dava açılış gideri, 15.000 TL iflas avansı, 6.250,00 TL bilirkişi ücreti, 849,00 TL İlan Ücreti, 165,80 TL posta ücreti olmak üzere toplam 22.302,90 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına, 5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 9.200,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 6-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine, İstinaf başvurusu yönünden; 1-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 15,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 164,90 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan bilirkişi ücreti; 6.000,00 TL ile posta masrafı; 118,20 TL olmak üzere toplam; 6.118,20 TL istinaf yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, davacı ve davalı vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren İİK’nun 164. maddesi gereğince 10 günlük süre içerisinde ilgili Yargıtay dairesi nezdinde Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.15/03/2023