Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/858 E. 2022/1133 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/858
KARAR NO: 2022/1133
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/834 Esas
KARAR NO: 2021/813
KARAR TARİHİ: 16/11/2021
DAVA: Tazminat (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 12/10/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesi ile; Davacı vekili, davalı yüklenici firma çalışanı tarafından müvekkili ve yüklenici firma olan davalı aleyhine açılan kıdem tazminatı ve diğer alacaklar talepli tazminat davasında verilen kararın Yargıtay’ca onanarak kesinleştiğini, kesinleşen ilama ilişkin olarak Kadıköy …İcra Müd. … esas sayılı dosyası ile yapılan icra takibi üzerine müvekkili şirket tarafından 39.787,93-TL ödeme yapıldığını, yapılan ödeme üzerine rücu haklarının doğduğunu bildirerek 39.787,93-TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek değişken oranlı avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; kendisi ve müvekkili aleyhine İstanbul İş Mahkemesi’nde açılan davada davacının, kendi sürekli çalışanları olan kişileri tanık olarak dinlediğini ve beyanlarını gerçek olmamasına karşın davacının hiçbir itirazda bulunmadığını, bu nedenle müvekkili ile davacının birlikte tazminata mahkum edilmiş olduğunu, davacı ile müvekkili arasında 2007-2008 arasında bir yıllık sözleşme imzaladığını ve müvekkilinin bir yıllığına davacının sözleşmeye konu işlerini üstlendiğini, 20.11.2008 yılında ise dava dışı olan işçi müvekkili şirketten ayrılarak davacının yeni sözleşme yapmış olduğu … San. A.Ş çalışmaya başladığını, aslında bir yıl dışında kalan süre zarfında ise işçinin davacının işinde fakat başka bir taşeronla çalıştığını, dava dışı davacının haklı olduğu düşünülse bile dava dışı işçinin müvekkili şirkette bir yıl bile çalışmamış olduğu ve bunun dışında kalan sürede ise her ne kadar davacının işini yapmış ise de davacının başka taşeronlarla yapmış olduğu sözleşme çerçevesinde çalıştığını, bu sürelerden müvekkilinin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, yine müvekkili şirket tarafından fazla mesai yaptırılmamasına karşın davacı şirket çalışanı ve yine işin başında olan işin yürütülmesini sağlayan davacı çalışanlarınca dava dışı işçilere sürekli fazla mesai yaptırılmış buhların bedelini müvekkiline ödemek için bu durumun gizlendiğini, ancak iş mahkemesinde görülen davada ise işçilerin sürekli fazla mesai yaptığına ilişkin tanık ettiklerini, halbuki sözleşme gereğince yapılan fazla mesailerin müvekkiline ödenmesi şart olup, ancak işçileri çalıştıran ve başında duran kişinin davacı çalışanı olduğundan bu durumun müvekkilinden gizlendiğini ve müvekkiline hiçbir şekilde fazla mesai ücretlerinin ödenmediğini, müvekkilinin ancak bu durumu iş mahkemesinde görülün davalarda öğrendiğini, davacının kötü niyetli davranışının haksızlığını açıkça ortaya koyduğunu, bu nedenle huzurda açılan davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, “…Davalının, alt işveren olarak dava dışı işçinin çalıştığı kendi dönemindeki sorumluluk oranı ile sınırlı olmak üzere taraflar arasında imza edilen şartnamenin 38.maddesi ile 26,3 maddesi doğrultusunda dava dışı işçinin tüm hizmet döneminden tek başına sorumlu olacağı kabul edilerek hükme esas alınan bilirkişi ek raporunda yapılan hesaplama doğrultusunda, ” davanın kısmen kabulu ile 32.635,12 TL ‘nin ödeme tarihi olan 19/12/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; davalının dönemsel sorumluluğuna gidilmesinin hatalı olduğunu, dava dışı işçinin tüm hizmet döneminden davalının sorumluluğu olduğunu ileri sürerek ödenen tüm bedel yönünden davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi ve iş mahkemesi ilamı gereğince, dava dışı işçiye ödenen işçilik alacaklarının yargılama ve takip masrafları ile birlikte rücuen tahsili istemine ilişkindir. Dosya kapsamına göre, dava dışı işçi …’ın 13/08/2007 tarihinden sözleşmesinin feshedildiği 20/11/2008 tarihine kadar toplam 1 yıl 3 ay 7 gün asıl işveren … bünyesinde alt işveren … İnşaat işçisi olarak …’a ait aydınlatma elektrik arıza işyerinde sigortalı olarak çalıştığı, dava dışı işçinin, İstanbul 3. İş Mahkemesinin 2012/337 Esas sayılı dosyası ile davalı ile davacı aleyhine açılan dava ile 13/08/2007 – 20/11/2008 tarihleri arası dönem için kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai alacağı ve hafta sonu, genel tatil ücreti talep edildiği, mahkemece hüküm altına alınan miktar için işçinin yaptığı icra takibi üzerine davacı tarafından 10/12/2012 tarihinde 39.787,93 TL ödeme yapıldığı dosya kapsamı ile sabittir. Dosya kapsamından; taraflar arasında Kumburgaz İşletme Müdürlüğü Bölgesinde Elektrik Dağıtım Şebekeleri ve Hava Hatları Arıza Onarım ve Bakım İşleri Hizmet Alımı işine ait sözleşme düzenlendiği, davalı yüklenici şirketin ihale konusu işlerin yapılmasında çalıştırdığı dava dışı işçisi …’ın, 20/11/2018 tarihinde sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle kıdem, ihbar tazminatı ile fazla mesai alacağı ve hafta sonu, genel tatil ücretinden kaynaklı işçi alacaklarının tahsili amacıyla davacı asıl işveren ile birlikte son alt işveren davalı aleyhine dava açtığı, İstanbul 3. İş Mahkemesinin 2012/332 Esas-2012/392 sayılı kararı ile işçilik alacağının bu dosyanın taraflarından müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verildiği, kararın Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2012/26017 Esas, 2012/31478 Karar sayılı ilamı ile onandığı, mahkeme ilamının Kadıköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında takibe konulduğu, davacı tarafından dosya kapak hesabı olan 39.787,93 TL’nin 10/12/2012 tarihinde icra dosyasına yatırıldığı, davacının ödediği bedelin rücuen tahsili için eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır. Asıl işverenle alt işverenler arasında yapılan hizmet akitlerine göre yapılan iş kapsamında ve değişen alt işverenlere ait işyerinde ara vermeden çalışan işçilerin işçilik alacakları için açtıkları davalar sonunda ödenmesine karar verilen miktarlardan alacaklı işçiye karşı her biri müteselsilen sorumludurlar. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (işçiye karşı) müteselsilen sorumludurlar. İç ilişkide (alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki ilişkide) ise, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda taraflar kendi aralarında sözleşme yapabilirler. 6098 sayılı Borçlar Kanununun 167. maddesindeki düzenleme uyarınca, aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça müteselsil sorumlulardan her biri alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu olacaklardır. Yasa hükmünde eşit sorumluluğun müteselsil borçlularda aksinin kararlaştırılmaması halinde uygulanacağı belirtilmiştir. O halde, uyuşmazlığın çözümü için taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi, hizmet alım tip sözleşmesi, teknik şartname ve hizmet işleri genel şartnamelerinin sorumluluğa yönelik hükümlerinin tatbiki gerekir. Bu nedenle tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme ve şartname hükümlerinde işçi alacaklarından kimin ne kadar sorumlu olduğuna ilişkin hüküm varsa bu hükümler tarafları bağlar. Hizmet sözleşmelerinde, ihale evraklarında teknik ve idari şartnamelerde ve diğer taraflar arasında karşılıklı düzenlenen belgelerde yüklenici şirketin sorumluluğuna ilişkin açık hüküm olan hallerde, asıl işveren ödemiş olduğu miktarın tamamını, ilgili alt işverenden rücuen tahsilini talep edebilirken alt işverenin, asıl işverenden rücu imkanı yoktur. Sözleşme değerlendirilirken işçinin çalıştığı dönemlere ilişkin sözleşme hükümleri dikkate alınmalıdır. Buna göre, son alt işverenin alacağın tamamından sorumlu tutulamayacağı, tamamından sorumlu olmasının İş Kanunu gereği yalnız işçiye karşı olduğu, işçiyi çalıştırmış olan alt işverenlerin her birinin dava dışı işçiyi çalıştırdığı dönemi kapsayan kısmından sınırlı sorumlu olacağı, ayrıca işçilik alacakları davası neticesinde davacının ödediği yargılama giderleri, faiz ve vekalet ücreti yönünden de alt işverenlere rücu edilecek işçilik alacağı miktarına göre bir oranlama yapılarak davacının alt işverenlerden bu alacak kalemi ile ilgili talep edebileceği miktar da açıkça belirlenmelidir. (Y.13. HD. 24/05/2018 T, 2015/38873 E.-2018/6205 K. ve yine aynı Dairenin 31.5.2018 T, 2016/2779 E.- 2018/6452 K. ve 11/05/2017 tarih, 2016/7790 E. 2017/5936 K. sayılı ilamları) Somut olayda, mahkemece, davalının, alt işveren olarak dava dışı işçinin çalıştığı kendi dönemindeki sorumluluk oranı ile sınırlı olmak üzere taraflar arasında imza edilen şartnamenin 38.maddesi ile 26.3 maddesi doğrultusunda dava dışı işçinin tüm hizmet döneminden tek başına sorumlu olacağı kabul edilerek hükme esas alınan bilirkişi ek raporunda yapılan hesaplama doğrultusunda, davanın kısmen kabulu ile 32.635,12 TL ‘nin ödeme tarihi olan 19/12/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş olup verilen karar davacı vekilince istinaf edilmiştir. Davacı vekili, dava dışı işçinin tüm hizmet döneminden davalının sorumluluğu olduğunu ileri sürerek ödenen tüm bedel yönünden davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi ile sözleşmenin eki niteliğinde bulunan idari ve teknik şartnamede, çalışan işçilerin hak ve alacaklarından yüklenicinin yani alt işveren olan davalının sorumlu olacağı açık bir şekilde düzenlenmiş olması durumunda bile davalının bu sorumluluğu, dava dışı işçiyi çalıştırdığı dönemi kapsayan süre ile sınırlıdır. Davalının son alt işveren olarak dava konusu alacağın tamamından sorumluluğu ise sadece işçiye karşı bir sorumluluktur. Bu nedenle dava dışı işçinin davalı işçisi olarak çalıştığı süre bir yıldan az olsa bile işçiyi çalıştırdığı süre ile orantılı olarak ödenen bedellerin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekmektedir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 23/03/2021 tarihli 2021/616 E. 2021/1083 K. Sayılı ilamında; “…Hizmet alım ihaleleri aynı yüklenici tarafından alındığı gibi, değişik yükleniciler tarafından da alınabilmektedir. Bu halde işyeri devri suretiyle işçiler yeni yükleniciye devredildiği için hizmet akitleri kesintiye uğramadan devam etmekte ve işçilik alacakları da bu doğrultuda hesaplanmaktadır. İşçiye ödenen kıdem tazminatı iş sözleşmesinin feshedildiği tarihteki giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanmakta olup bu kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle orantılı olarak yükleniciler işverene karşı sorumludurlar. Yıllık izinler kullanılmadığı taktirde iş sözleşmesinin feshi ile ücrete dönüşmektedir. Sözleşmeyi feshedenin son yüklenici olduğu ve yıllık izinlerinde bu fesih ile ücrete dönüştüğü gözönüne alındığında yıllık izin ücretinden son yüklenici sorumlu olacaktır.İhbar tazminatından son işveren sorumludur. Bunların dışında hafta tatil ücreti, ücret alacağı, fazla mesai ücreti gibi işçiye ödenen tazminatlardan yükleniciler işverene karşı işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumlu olacaklardır.” şeklindedir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalının, son alt işverenin olması nedeniyle ihbar tazminatından tamamından, kıdem tazminatı ile hafta sonu ve genel tatil ücreti ve fazla mesai ücreti gibi işçiye ödenen tazminatlardan davalının kendi çalıştırdığı dönemle sınırlı olmak üzere sorumluluğuna gidilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.Ancak, taraflar arasında düzenlenen Hizmet Alımları Tip Sözleşmesinin 23. maddesi, “Yüklenicinin sözleşme konusu iş ile ilgili çalıştıracağı personele ilişkin sorumlulukları, ilgili mevzuatın bu konuyu düzenleyen emredici hükümleri ve Genel Şartnamenin Altıncı Bölümünde belirlenmiş olup, Yüklenici bunları aynen uygulamakla yükümlüdür.” hükmü uyarınca yüklenicinin sorumlulukları hususunda Hizmet İşleri Genel Şartnamesinin altıncı bölümüne atıf yapılmıştır.Hizmet İşleri Genel Şartaamesinin Altıncı Bölümünün konuya ilişkin 38.maddesisi “…Yüklenicinin iş verdiği alt yüklenicilerin gündelikçi, haftalıkçı veya aylıkçı olarak işyerinde çalıştırdığı işçi, personel ve teknik elemanların tamamı da yüklenicinin elemanları hükmünde olup, bunların ücretlerinin ödenmesinden de doğrudan doğruya yüklenici sorumludur. Yüklenici, bunların ücretleri hakkında da aynen kendi elemanları gibi ve yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapmak zorundadır.” şeklinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere işçilerin mali hakları hakkında düzenlenen maddede, sadece ücrete ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. Dava konusu yapılan alacak kalemlerinden kıdem ve ihbar tazminatı, dönemsel bir ödeme olmayıp, feshe bağlı tazminat rejimine tabi bir hak olduğu, buna karşılık fazla mesai, hafta tatili ve genel tatil alacağı ücrete tabi hukuki rejime tabi olduğu, buna göre zamanaşımları ve haczedilip haczedilemeyecekleri birbirinden farklı olduğu nitekim Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin istikrar kazanmış uygulamalarında “fazla mesai, evlilik yardımı, çocuk zamları, ayni yardımlar, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti gibi ödemelerin haczi mümkün olmadığı, kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı gibi ödentinin ücretten sayılacağına dair bir hüküm bulunmadığından tamamı haczedilebileceğine” yönelik kararları bulunduğu gibi Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 01/03/2017 tarih 2015/37589 Esas 2017/2683 Kararında ” iş akitlerin feshedilmesi nedeniyle doğan tazminatların fiili işçilik alacaklarına girmediğinden ve dava konusu tazminat alacaklarından tümüyle yüklenici alt işverenin sorumlu olacağına ilişkin bir düzenleme bulunmadığından dava dışı işçilere yapılan ödemelerden asıl işveren ile alt işverenlerin yarı oranında sorumlu olduklarına ” ilişkin kararı dikkate alındığında taraflar arasındaki iç ilişkideki sorumluluğa yönelik hükmün sadece ücrete, fazla mesai, hafta tatili ve genel tatili ücretine ilişkin olduğu, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı hususunda bir anlaşma bulunmadığından TBK 167. Maddesi uyarınca eşit paylaşım esasının kabulü gerekirken hukuki yanılgı ile bu alacak kalemlerinde de tamamen davalının sorumluluğuna gidilmesi hatalı görülse de bu husus davalı tarafça istinaf edilmediğinden yapılan yanlışlığa işaret etmekle yetinilmiştir.Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden HMK’nın 353/1-b.1 bendi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2- Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcının, davacı tarafından yatırılan 557,32 TL harcın mahsubu ile bakiye 476,62 TL’nin istemi halinde davacı tarafa iadesine,4-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına,5- Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/10/2022