Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/819 E. 2022/1063 K. 05.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/819
KARAR NO: 2022/1063
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: TEKİRDAĞ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/331
KARAR NO: 2022/65
DAVA TARİHİ: 27/04/2018
KARAR TARİHİ: 25/01/2022
DAVA: Kooperatifin İhyası
KARAR TARİHİ: 05/10/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının …Yapı Kooperatifin ortağı olduğunu, kooperatifin inşaa ettiği taşınmazdan bağımsız bölüm mülkiyet hakkı sahibi olduğunu, davalı kooperatifin 1992 yılı ve diğer dönemlerdeki başkanı ve yönetim kurulu üyelerinin kanuna aykırı işlemleri sonucu davacının hak sahibi olduğu kooperatifin ana taşınmazı arsasından haksız kanunsuz ve karşılıksız bir kısım devirler ve üçüncü kişi ve kurumlara intikaller olduğunu, kooperatifin kuruluşundan sonra edindiği Tekirdağ İli Çorlu İlçesi … Mahallesi … pafta … ada … ve … parsel sayılı taşınmazların tasarruflar sonucu küçüldüğünü, terk ve devirler sonucu yeni parsel numaraları aldığını, taşınmazın Tekirdağ İli Çorlu İlçesi … Mahallesi … ada … parsele dönüştüğünü, usule ve yasaya uygun işlemler tesis edilmeden intikaller gerçekleştirildiğini, kooperatifin bu aşamada tasyfiye olmuş görünümde ise de esasen davalı tasfiye memurları kötü niyet ile kooperatifin vecibeleri devam ettiği halde tasfiye ve fesih yoluna gittiklerini, bu sebeple kanunsuz işlemlerin tespiti, uğranılan kayıpların ve haksızlığın sona erdirilmesi, hak sahiplerine haklarının kazandırılması için kooperatifin ihyası gerektiğini beyan ederek davanın kabulü ile S.S. Soydaş Kent Konut Yapı Kooperatifi’nin tüzel kişiliğinin iadesi ile ihyasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğunu, huzurdaki davanın 19 yıl sonra açıldığını, zamanaşımı nedeniyle ve husumetten davanın reddini talep ettiğini, davacının iddialarının yerinde olmadığını, davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğunu, huzurdaki davanın 19 yıl sonra açıldığını, zamanaşımı nedeniyle ve husumetten davanın reddini talep ettiğini, davacının iddialarının yerinde olmadığını, davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde özetle; davacınında iştirak ettiği 30/08/1998 tarihli genel kurul toplantısında kooperatifin tasfiyesine oybirliği ile karar verildiğini, kooperatifin 1999 yılına ilişkin genel kurulunun 23/01/2000 tarihinde yapıldığını, tasfiye süresinin dolduğu ve kooperatifin fesih edildiği bildirilmekle kooperatifin terkin edildiğinin 17/04/2000 tarihinde ilan olunduğunu, müvekkili sicil müdürlüğünun hukuka ve mevzuata uygun işlem yaptığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; kooperatifte yöneticilik yaptığını, başkan olmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Dava, 27/04/2018 tarihinde Çorlu Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmıştır. Çorlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 10/09/2021 tarihli 2018/145 E. 2021/276 K sayılı kararı ile; “Uyuşmazlığın konusu Kooperatifin İhyası olup Kooperatifler Kanunu’nun 99. Maddesi delaletiyle TTK 5. Madde gereğince Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevi dahilinde bulunan işbu dava dosyasına ilişkin yargılama, dava tarihinde ve sonraki süreçte mahkememiz yetki çevresinde müstakil bir Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmaması sebebiyle mahkememizce Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla yürütülmekte iken, Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’nün yeni kurulan Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevrelerinin belirlenmesi teklifi konulu 30/06/2021 tarihli yazısı üzerine HSK tarafından alınan 07/07/2021 tarih ve 608 numaralı karar ile bu yeni mahkemelerden olan Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı çevresi Tekirdağ ilinin mülki sınırları olarak belirlenmiş, akabinde yine HSK’nın 08/07/2021 tarih ve 568 numaralı kararı ile Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/09/2021 tarihinden itibaren faaliyete geçirilmesi kararlaştırılmıştır…mahkememizce de somut dava dosyasının Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. Gönderme kararı esasen nihai bir karardır ve mahkemece bu karar ile dosyadan el çekilmiş olur. Bununla birlikte yine Yargıtay 11. HD’nin 29/03/2017 tarih 2015/14317 esas 2017/1917 karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere diğer nihai kararlardan farklı olarak gönderme kararı, verildiği anda kesin kararlardan olup yalnız başına kanun yoluna taşınamaz. Mahkememizce de bu doğrultuda işbu gönderme kararına karşı yasa yolları kapalı tutulmuştur.” gerekçesiyle gönderme kararı verilmiştir. Çorlu Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen gönderme kararının ardından dosya Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/331 E. sırasına kaydedilmiştir.Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/01/2022 tarihli 2021/331 E. 2022/65 K sayılı kararı ile; “…Davacı vekilinin dava dilekçesi kapsamında dava dışı kooperatif adına kayıtlı olup devri yapılan taşınmazlar ile dava dilekçesinde belirtilen yönetim kurulu üyeleri açısından sorumluluk davası açacağını ve yine kooperatiften devredilen taşınmazlar yönünden kooperatif adına dava açılacağını beyan etmesi, yine dava dışı kooperatif adına kayıtlı olan bağımsız bölümün bulunması nedeniyle dava dışı ihyası istenen kooperatifin ihyasını talep etmekte hukuki yararın bulunduğu, ek tasfiye işlemlerinin ve eksik bırakılan işlemlerin yapılması amacıyla ve bu suretle de ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşıldığından davalı … Müdürlüğü yönünden açılan davanın kabulüne, Çorlu Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı iken Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 17/04/2000 tarih 5032 sayılı ilanı ile terkin edilen … Yapı Kooperatifi’nin ihyasına karar verilmiştir. Türk Ticaret Kanunu’nun 547/2. maddesi uyarınca ek tasfiye işlemlerinin ve eksik bırakılan işlemlerin yapılması için …, … ve …’in tasfiye memuru olarak atanmasına ilişkin hususların kararın kesinleşmesine müteakiben tescil ve ilanına da karar verilmiştir. Davacılar vekili dava dışı kooperatifin yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan davalı gerçek kişiler yönünden de husumet yönelterek dava açmıştır. Dava dışı kooperatif olan … Yapı Kooperatifi’nin 23/03/1999 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında tasfiye kuruluna …, …, …, …, …’ün seçildiği, denetim kurulu üyeliklerine ise …, …’ün seçildiği, bu kapsamda davalı gerçek kişilerin tasfiye aşamasında tasfiye memuru ve denetim kurulu olarak da görev yapmadıkları anlaşılmıştır. Bu nedenle davanın tasfiye kurulunda görev yapan kişilere karşı açılmadığı, ihya davasının Ticaret Sicil Müdürlüğüne açılmasının gerekli ve yeterli olduğuna dair, emsal Yüksek Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/3122 Esas, 2016/3558 Karar sayılı ilamı da bulunduğundan, davacının davalılar …, …, … yönünden açmış olduğu davasının husumet yokluğu nedeni ile usulden reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı … Sicili Memurluğu vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Çorlu 1 Asliye Hukuk Mahkemesince 2018/145 E. 2021/276 K. sayılı görevsizlik kararı davacı yana 19/09/2021 tarihinde tebliğ edilmesine karşın 2 hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi istenilmediğinden mahkemece usule ilişkin bu eksiklik dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının kooperatifin tasfiyesine karar verilen genel kurul toplantısından haberdar olmakla işlemlere süresi içerisinde itiraz etmediğini, dava açmadığı gibi kooperatifin terkin edildiğinin ilan edildiği 26 Nisan 2000 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilanın yayımlandığı günden sonra da itiraz etmediğini, aradan geçen 20 yıllık süreden sonra açılan davanın dinlenmesinin hak düşürücü süreler nedeniyle mümkün olmadığını, davanın süre nedeniyle reddi gerektiğini, davanın tasfiye memurlarına yöneltilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmaksızın hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, davacının dava dilekçesinde ihyası istenen kooperatif adına kayıtlı taşınmazın olduğu ve bu taşınmazın tasfiyesine yönelik eksik kalan işlemlerin yapılabilmesi için ek tasfiye talep ettiği yönünde bir iddiası ve talebi olmadığını, mahkemece HMK 25 ve 26.maddelerine aykırı karar verildiğini, ayrıca kararda dava dışı kooperatifin Türk Ticaret Kanununun 547 maddesi uyarınca ek tasfiye işlemlerinin yapılması için ihya edildiği belirtilmesine karşın hüküm kısmında çelişkili bir biçimde dava dışı kooperatifin hangi işlemlerle sınırlı olmak üzere ihyasına karar verildiğinin belirtilmediğini beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nun 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, kooperatifin ihyası istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK’nın 1.maddesinde mahkemelerin görevlerinin ancak kanunla düzenleneceği, görev kurallarının kamu düzenine ilişkin olduğu, 6102 sayılı TTK’nun 5. maddesinde ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği ve Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkinin de görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. TTK’nun 5/4. maddesinde ise, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyeceği düzenlendiğinden yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için asliye hukuk mahkemesine dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin ticaret mahkemesi sıfatıyla davaya bakılarak işin esasının görülmesi gerekmektedir. 6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1.a ve 7/2.f düzenlemelerine göre; Adalet Bakanlığı’nın bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun görevleri arasındadır. Yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirleyecektir. Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün, yeni kurulan asliye ticaret mahkemeleri ile mevcut bulunan asliye ticaret mahkemelerinin yargı çevrelerinin belirlenmesi teklifine ilişkin 30/06/2021 tarihli ve E.21646783-668/13369 sayılı yazısının görüşülmesi neticesinde alınan Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararında “…Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Tekirdağ ilinin mülki sınırları …. Olarak belirlenmesine, İş bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” karar verilmiştir. Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından yargı çevresi belirlemesine ilişkin kararı 07/07/2021 günü alınmış ancak yürürlük tarihi 01/09/2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davalara ilişkindir. Karar tarihinden önce açılmış dava dosyalarının devredileceğine ilişkin bir düzenlemeye ise yer verilmemiştir. Somut dosyada ise, Çorlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 10/09/2021 tarihli 2018/145 E. 2021/276 K. sayılı kararı ile Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı gerekçe gösterilerek gönderme kararı verilmiştir. Bu durumda öncelikle Çorlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 10/09/2021 tarihli 2018/145 E. 2021/276 K sayılı kararının değerlendirilmesi gerekmektedir. Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 21/02/2022 tarih ve 2022/1073 E. 2022/2686 K. sayılı Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Daireleri’nin kesin nitelikteki kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesine yönelik kararı ile ”…Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup, HMK’nın 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartıdır. HMK’nın 115. maddesine göre ise dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir. Diğer taraftan görevsiz mahkeme davanın esası hakkında karar veremez. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukukî ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukukî niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir. Görev nedeniyle dava dilekçesinin reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “asliye hukuk mahkemelerinin görevi” başlıklı 2. maddesi; “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” hükümlerini içermektedir.6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5. maddesinin 1. fıkrası; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” hükmünü, 5. maddesinin 3. fıkrası ise; “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” hükümlerini içermektedir.Görüldüğü üzere, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir. Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanuni hakim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkanı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir.Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir. O halde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır. Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.04.2019 tarihli ve 2017/11-10 E., 2019/401 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile yeni kurulan (Alanya, Aydın, Balıkesir, Diyarbakır, Manisa, Muğla, Sakarya ve Tekirdağ) asliye ticaret mahkemeleri ile mevcut bulunan (Adana, Ankara, Ankara Batı, Antalya, Bakırköy, Bursa, Denizli, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Gebze, İskenderun, İstanbul, İstanbul Anadolu, İzmir, Karşıyaka, Kayseri, Kocaeli, Konya, Mersin, Samsun, Şanlıurfa ve Trabzon) asliye ticaret mahkemelerinin yargı çevreleri belirlenmiştir. Ancak halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir. O halde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmadığından, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı sonrası asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilerek, asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğine ilişkin kararı yerinde değildir. Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin kesin kararları arasındaki uyuşmazlığın bu çerçevede giderilmesi gerekmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı sonrası asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilerek, asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğine ilişkin kararının usul ve yasaya uygun bulunmadığı, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı öncesinde asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların görülmeye devam edilmesi gerektiği…” şeklinde karar verilmiştir. Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay değerlendirildiğinde; dava tarihi 27/04/2018 olup, davanın 01/09/2021 tarihinden önce açıldığı, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararında kurulmasına karar verilen Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin yargı çevrelerinin kuruldukları illerin mülki sınırlarını kapsayacak şekilde belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, mevcut davaların il merkezlerinde yeni kurulan Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı anlaşılmaktadır. Gerek Anayasa’nın 37.maddesinde yer alan kanuni hakim güvencesi, gerekse HMK’nın 1.maddesinde yer alan kamu düzenine ilişkin görev hususu dikkate alındığında, eldeki davanın Çorlu Asliye Hukuk Mahkemesinde (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Bu durumda Mahkemenin görevsizliği nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 114/1.c ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar vermesi gerekirken yazılı olduğu biçimde işin esası hakkında karar verilmesi, 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.3 maddesine aykırı olup, istinaf sebebi olarak gösterilmese de bu husus re’sen incelenerek kararın kaldırılmasına ve görevsizlik kararı verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı … Sicili Memurluğu vekilinin istinaf başvurusunun sair istinaf sebepler incelenmeksizin KABULÜ ile Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemenin 2021/331 E. 2022/65 K. Sayılı 25/01/2022 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.3 bendi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dairemizin kararı doğrultusunda işlem yapılması için dosyanın mahkemesine İADESİNE,3-Davalı … Sicili Memurluğu tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, yatırılan istinaf karar harcının ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davalı … Sicili Memurluğu’nun yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,6-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalı … Sicili Memurluğu’na ilk derece mahkemesince iadesine,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.a.3, 362/1.c ve 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 05/10/2022