Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/722 E. 2022/597 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/722
KARAR NO: 2022/597
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/746 Esas
KARAR NO: 2022/190
KARAR TARİHİ: 28/02/2022
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 18/05/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin Antalya ili ve çevresinde bulunan …’leri başta olmak üzere birçok işletmede bulunan makinelerin bozulması durumunda tamir etmeye yetkili olan servis konumunda olduğunu, bu nedenle davalı şirketin davacı şirketten bu işletmelerdeki makinelerin bozulmaları durumunda tamirine gitmelerini, servis hizmetini kendileri adına yapmalarını istediklerini, davacı şirketin de bu servis hizmetini Akdeniz Bölge servisi olarak davalı şirket adına yürüttüğünü, en son davalı şirketle hesap mutabaktı yapıldığını ve 03.10.2016 tarihi itibari ile davalı şirketten davacı şirketin 23.812,49TL alacağının çıktığını, bu mutabakattan kısa bir süre sonra davalı şirket yetkililerinin Antalya iline geldiğini ve davacı şirketin servis hizmetlerinden çok memnun olduklarını bu nedenle 6 yıldır sözlü olarak yapılan bu servis işinin yazılı sözleşme ile teminat senedi vermeleri durumunda devam ettireceklerini davacı şirketin yetkililerine bildirdiklerini, davacı şirket yetkililerinin boş bir teminat senedi veremeyeceklerini sunulan yazılı sözleşmenin tek taraflı olmasından dolayı kabul edemeyeceklerini davalı şirkete bildirdiklerini, bundan sonra bir anda davalı şirket yetkililerinin davacı şirket yetkililerine hiçbir şekilde kendilerinin anlaşmalı olduğu işletmelerdeki arızalara bakmamalarını ve kendilerinin müşterilere takılmak için gönderdikleri konsinye ürünlerin bedellerinin de kendilerine ödenmesini istediklerini, ancak davalı şirket tarafından gönderilen her konsinye ürünün adı altındaki mal veya parçanın zaten kendisinin müşterisine takıldığını, İddia ederek, itirazın iptali ile takibin devamın, %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesinde belirttiği gibi müvekkilinin satmış olduğu Endüstriyel mutfak ekipmanlarında meydana gelen arıza ve servis hizmetlerini karşılamak üzere Antalya bölgesinde yetkilendirilmiş bir servis olduğunu, davacıya yetkili servis hizmetinin devam ettiği süreç içerisinde servis hizmetlerini yerine getirmesi sırasında kullanılmak üzere davacıya davalı şirket tarafından konsinye yedek parçalar gönderildiğini, konsinye yedek parça gönderimi işleminin davacının belirttiği gibi her bir arıza veya servis talebi için tek tek olmadığım, bu nedenle davacı şirkete konsinye olarak yedek parçaların gönderildiğini ve bu parçalar kullanıldıkça hesaplandığı, aradan geçen süreç içerisinde müvekkili şirketin davacı şirket ile artık çalışmayacağını beyan ettiğini ve konsinye olarak elinde bulunan ve kullanılmayan yedek parçaların iadesini talep ettiğini, konsinye olarak davacı şirket uhdesinde bulunan yedek parçalar iade edilmeyince fatura düzenlenerek davacı şirkete noter kanalı ile gönderildiğini, davacı şirketin bu faturaları iade ettiğini, bunun üzerine davalı şirket davacı şirketten olan 12.636,68TL alacağın tahsili için icra takibi başlattığını, taraflara ait ticari defter ve kayıtlar incelendiğinde davacıya konsinye olarak gönderilen yedek parçaların ne kadarının kullanıldığı ne kadarının kullanılmadığı tespit edilerek ve aradaki ihtilafın ortaya çıkacağını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… Tarafların iddia ve savunmaları, takip dosyası, istinaf bozma ilamı ile bozma sonrası alınan bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde; konsinyenin bir malın mülkiyet devri yapılmaksızın başka bir kişiye satılması amacıyla gönderilmesi işlemi olduğu, bu şekilde gönderilen mala konsinye mal, satış işlemine de konsinye satış denildiği, konsinye mal gönderen konsinyör, kendisine konsinye mal gönderilen ise konsinyi olarak isimlendirildiği, VUK’un 230/5’inci maddesi uyarınca mal hareketinin sevk irsaliyesine bağlanması zorunlu olduğu, bu nedenle malın konsinyiye gönderilmesi sırasında, konsinyör tarafından (taşımayı konsinyi yapıyorsa konsinyi tarafından) sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve malların konsinye suretiyle gönderildiğinin belirtilmesi gerektiği, davacı ile davalı arasında 20.10.2016 tarihinde yapılan mutabakata göre, 03.10.2016 tarihi itibari ile davacının davalıdan 23.812,49 TL alacaklı olduğu konusunda her iki tarafın kaşesi ve imzasının içeren bir mutabakat formu imzalandığı, istinaf bozma ilamı doğrultusunda eksiklikler ikmal edilerek alınan bilirkişi raporuna göre her iki tarafın ticari defter ve kayıtlarında da 03.10.2016 tarihi itibariyle davacının davalıdan 23.812,49 TL alacaklı olduğunun kayıtlı olduğunun tespit edildiği, davalının kayıtlarında yer alan 12.636,68 TL yönünden davalının davacı hakkında Antalya … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile takip başlatmış olduğu, dosyamızda da herhangi bir takas-mahsup talebinin bulunmadığı, bu bağlamda tarafların defter ve kayıtları ile uyumlu mutabakat metnine göre, davacının takipteki alacak miktarı kadar davalıdan alacaklı olduğu, davalı tarafın konsinye mal bedeli savunmasının ispatlanamamış olduğu kanaatine varılmakla takibe vaki itirazın iptaline, dosyadaki sözleşme ve fatura içeriğine göre alacağın davalı yönünden likit olduğu, bu nedenle kabul edilen dava değeri üzerinden davacı lehine takdiren %20 oranında inkar tazminatına hükmedilmesine dair ” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; davacı ile yapılan çalışmanın sonra ermesi üzerine davacının sevk irsaliyesine göre uhdesinde kalan konsinye malları iade etmediği ve bu mal bedelinden sorumlu olduğu, dava dosyasındaki iddianın yedek parça gönderme işleminin davacının belirttiği gibi her bir arıza ile ilgili tek tek olmadığı davacı ile çalışmanın neticesinde sevk irsaliyeleri ile yedek parçanın gönderildiği ve bu parçalar kullanıldıkça hesaplaşıldığı, davacının davalı şirketten alacağı bulunmaması nedeniyle davalının 12.636,68 TL konsinye mal alacağı için mahsup ve takas talebinde bulunmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nun 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, cari hesap alacağının tazmini için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair karar verilmiş ve davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine dairemizce yapılan inceleme sonucunda 06.10.2021 tarih ve 2020/480 E 2021/965 K sayılı ilam ile ”… Bakırköy … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacı tarafından davalı aleyhine hesap ekstresi bakiyesi alacağına dayalı olarak 21.800,46 TL alacak üzerinden ilamsız takip başlattığı, davalının yasal süresinde ödeme emrine itiraz ettiği, davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Dava dilekçesinde ekli ve fotokopi şeklinde sunulan 20.10.2016 tarihli mutabakat mektubunda ”şirketimizdeki cari hesabınız 01.01.2018 tarihi itibarı ile 23.812,49 TL borç bakiyesi göstermektedir. Belirtilen bakiye ile mutabık olup olmadığımızı bildirmeniz ve bu miktar ile mutabık değilseniz ***nolu faksa bildirmenizi rica ederiz” şeklinde olup belgenin alt kısmında davacı şirket kaşesinin bulunduğu, mutabakat mektubunun alt kısmında ”03.10.2016 tarihindeki alacağınız olan 23.812,49 TL kayıtlarımızda mutabıktır” belirtmesinin yer aldığı ve sağ alt kısımda davalı firmaya ait olduğu davalı firmanın unvanının yazılı olduğu kaşe ve üzerinde imzanın atılı olduğu anlaşılmaktadır. Davacı tarafça sunulan dava dilekçesinde cari hesap alacağından kaynaklı olarak davalı aleyhine başlatıldığı belirtilen icra takibine vaki itirazın iptali talep edilmiş ve davalı şirketin birçok işletmede bulunan makinelerin bozulması durumunda tamir etmeye yetkili servis olduğu, davacı şirketin de bu servis hizmetlerini Akdeniz bölge servisi olarak davalı şirket adına yürüttüğü, yani davacı şirketin şikayet olan yere davalı şirket adına servis olarak gittiği ve bozulan cihazları tamir ederek bozulan cihaza ait parça gerekli olduğu takdirde bunu davalı şirketten talep edildiği, talep üzerine bozulan cihazın parçasının davacı şirkete konusu mal olarak sevk irsaliyesi ile geldiği, konsinye malın bedeli dahil tüm servis hizmetini ücretinin davalı şirketçe alındığı ve daha sonra müşteriye davalı şirketin bu bedeli fatura ettiği, her yapılan servis işleminde müşteriden alınan imzalı belge ve takılan parçada belirtilerek anlaşılan sadece servis ücreti bedelinin davalı şirkete fatura edilmesiyle davalı şirketin de düzenli olarak fatura karşılığını davacı şirkete ödediği belirtilmiştir. Davalı taraf sunulan cevap dilekçesinde ise, konusu yedek parça gönderme işleminin davacı dilekçesinde belirtildiği gibi her bir arıza ve servis talebi için tek tek olmadığı zira bunun servis hizmetine aykırılık teşkil edeceği ve davalı şirketin davacı şirkete konsinye olarak yedek parçalar gönderdiği bu parçalar kullanıldıkça hesaplaşıldığı, aradan geçen süreç içerisinde davalı şirketin davacıyla artık çalışmayacağının beyan ederek konsinye olarak elinde bulunan ve kullanılmayan yedek parçalarının iadesini talep ettiği ancak bu bedeller iade edilmediği için faturalar düzenlenerek davacı şirkete noter kanalıyla gönderildiği fakat bu faturanın iade edildiği ve davacı şirketin davalı aleyhine icra takibi başlattığı iddiasında bulunmuştur. İlk derece mahkemesince 22.01.2018 tarihli duruşmada davacı defterlerinin üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesinden sonra davalı defterleri üzerinde inceleme yapılması hususunun ara karar ile değerlendirilmesine dair karar verilmiş, iş bu ara kararın icrasına yönelik mahkemece Antalya Asliye Ticaret Mahkemesi tevzi birimine gönderilmek üzere yazılan talimat evrakında davacı tarafa defter ve eki belgelerini bilirkişi incelemesinde hazır etmesi yönünde kesin süreli tebligat çıkarılmasına, tebligat defterlerin süresi içerisinde sunulmadığı takdirde defter ve belgelerinin sunmaktan ve bunlara dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağı şerhinin ayrıca verilmesine, belirtilen süre içinde davacı tarafça mahkemeye başvurup yerinde inceleme talep edilmesi halinde bilirkişiye yerinde inceleme yetkisi verilmesine dair karar ihdas olunmuştur. Bilirkişi tarafından davacı tarafın ticari defterlerin incelenmesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda özetle; ibraz edilen 2016 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun bir şekilde tutulduğu, işbu defter kayıtlarına göre 31.12.2016 tarihi itibari ile davacının davalıdan 21.8010,46 TL alacaklı olduğunun kayıtlı olduğu, davalının davacının elinde bulunduğunu iddia ettiği mallar ile ilgili düzenlediği davacıya noter kanalıyla gönderdiği faturaların davacının ihtarname ile iade ettiği, iş bu faturalarının davacının kayıtlarında yer almadığı, konsinye mal tesliminde VUK 230/5. Maddesi uyarınca mal hareketinin sevk irsaliyesi ne bağlanmasının zorunluluğu olduğu, bu nedenle malın konsinyeye göndermesi sırasında konsinyör tarafından sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve malların konsinye suretiyle gönderildiğinin belirtilmesi gerekeceği ancak davalının konsinye malın teslimi ve ilgili dava dosyasına herhangi bir irsaliye sunmadığı ve davalının davacıya gönderdiği mallara ait düzenlediği konsinye mal irsaliyelerinin incelenmesi gerektiği bu irsaliyelerle davalının davacıya düzenlediği faturalar karşılaştırılarak davacının elinde mal kalıp kalmadığını tespit edileceği bu nedenle davalı kayıtların üzerinde yapılacak incelemenin bu yönde yapılması gerektiği, davalının kayıtların incelenmesi neticesinde davacının alacaklı olduğu kanaatine varılacak olursa davacı yanın 3091 sayılı Kanunun Faiz ve Temerrüt Faiziyle İlişkin Kanunun 2. maddesine göre takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi isteyebileceği yönünde tespitte bulunmuştur. Mahkemece uyuşmazlığa konu itirazın iptali davasında davacının davasının kabulü ile davanın İstanbul … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında ki takibe itirazının iptaline, takibin aynı şartlarla devamına, kabul edilen dava değeri üzerinden taktiren %20 oranında hesaplanan 4.360,09 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair karar verilmiş iş bu karara yönelik davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulmuştur Davalı tarafın istinaf sebeplerinin incelenmesinde; öncelikle mahkeme dosyasında davalı vekilinin vekaletnamesinin olmasına rağmen dosyadan çıkarılan tebligatların gönderilmediği ve gerekçeli karar başında da davalı vekilinin isminin yer almadığı belirtilmiştir. Dosyada mübrez Beyoğlu … Noterliğince düzenlenen 01. 04 .2004 tarih ve … sayılı vekaletnamenin incelenmesinde ,İstanbul Barosu avukatlarından Av. …’nın davalı vekili olarak tayin edildiği ve duruşmalara davalı vekili olarak katıldığı anlaşılmaktadır. 6100 sayılı HMK’nun 297 /1-b maddesinde ”tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti de kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerin ad ve soyadları ile adreslerini” hüküm başlığında yer alması gerektiği belirtilmiştir. Bu haliyle; mahkemece, gerekçeli karar başlığında; davalı vekilinin ad, soy ad ve adresinin yazılmamış olması, 6100 sayılı HMK’nun 297-(1)-b) maddesine aykırıdır.Davalı şirketin ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmadığı yönündeki istinaf sebepleri incelenmesinde ise ; 6100 sayılı HMK’nun 222. maddesinde “(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. (3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. (4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır. Mahkemece davalı tarafın süresi içinde cevap dilekçesi sunmadığı bu nedenle delil listesinin süresinde olmadığı, davacının muvafakatinin bulunmadığı ve süresinde olsa bile konsinye satışına ilişkin belge ve bilgilerin sunulmadığı, mutabakat metni altındaki imzanın da inkar edilmediği belirtilerek bilirkişi raporu nazara alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekilince gerek istinafa cevap dilekçesinde ve gerekse davalı vekilince sunulan cevap dilekçesine karşı sunmuş olduğu beyan dilekçelerinde, cevap dilekçelerin süresinde sunulmadığı ve süresinde sunmayan cevap dilekçesinin ve delil listesinde muvafakatlerinin olmadığı belirtilmiş ise de; davacı tarafça mahkemeye sunulan dava dilekçesinin deliller kısmının 1. Maddesinde Taraflara ait ticari defterlere dayanıldığının belirtildiği, mali müşavir bilirkişi raporunda da davalının davacıya gönderdiği malları ait düzenlediği konsinye mal irsaliyelerinin incelenmesi gerektiği, davalının davacıya düzenlediği faturalar karşılaştırılarak davacının elinde mal kalıp kalmadığının tespit edilebileceği ve bu nedenle davalı kayıtları üzerinde yapılacak incelemenin gerektiği yönündeki tespitler nazara alındığında; davalı tarafa ait 2016 yılı ticari defter ve kayıtları üzerinde mali müşavir bilirkişi eşliğinde inceleme yapılmak suretiyle 12.03.2018 tarihli ve davacı şirketin ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporundaki eksikliklerin ikmal edilmesi gerekmektedir. Davacı vekilince sunulan dava dilekçesinin deliller kısmında 2015 yılı tarafların BA-BS kayıtların dosya arasına alınarak incelenmesi talebinde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, tarafların 2015 yılı BA-BS kayıtları ilgili vergi dairelerinden celp edilerek dosya arasına alınarak, HMK 222 maddesi uyarınca belirlenen inceleme günlü usulüne uygun bir şekilde meşruhatlı davetiye ile davalı vekiline de tebliğine karar verilmesi gerekirken bu hususun göz ardı edilerek sadece davacı tarafın ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunun hükme esas alındığı anlaşılmakla; davalı tarafa usulüne uygun olarak ticari defterlerini ibraz etmesi için süre verilmesi, davalı tarafça ticari defterlerin ibrazı halinde, davacı tarafça dosyaya bir örneği ibraz olunan mutabakat metninde belirtilen alacağın defterde kayıtlı olup olmadığı, takibe konu alacağı karşılayıp karşılamadığı da araştırılmak suretiyle, davacı tarafın ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporundaki belirtilen eksikliklerin ikmaline yönelik bilirkişiden ek rapor alınarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir. İş bu nedenle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, ” dair karar verilmiştir. Mahkemece yukarıda belirtilen kaldırma kararı uyarınca tarafların 2015 yılı BA-BS formlarının ilgili vergi dairesinden celbine, davalı tarafa tebligat çıkartılarak şirketin ticari defter ve belgelerinin bulunduğu yerin bildirilmesinin istenilmesine ve iş bu eksiklikler ikmal olunduktan sonra dairemiz kaldırma kararında belirtildiği şekilde rapor alınması yönünde karar oluşturulmasına dair karar verilmiş olup Antalya Kurumlar Vergi Dairesi Müdürlüğü ve Beyoğlu Vergi Dairesi Müdürlüğü’nce gönderilen BA-BS analiz ekran görüntüleri dosya arasına alınmıştır. Mali müşavir bilirkişince davalı tarafın ticari defterini incelenmesi sonucunda düzenlenen raporda özetle; tarafların cari hesap şeklinde çalıştıkları, davalının kullandığı ticari defterlerin sahibi lehine delil vasfını haiz olduğu, davalının 320 satıcılar hesap bakiyesinin 01.11.2016 tarihinde 23.812,66 TL olduğu ve taraflar arasında yapılan mutabakat zaptı ile uyumlu olduğu, davacının da davalı hakkında 29.02.2017 tarihinde 21.800,46 TL’lik takip başlattığı, davacının konsilye olarak davacıya gönderdiği makine parçalarında satılmayan ve kullanılmayan makine parçalarının geri gönderilmemesi üzerine fatura ve irsaliye tanzim ederek 120 alıcılar hesabına kayıt düştüğü ve davacıya 12.636,68 TL borçlandığının ticari defterlerden anlaşıldığı belirtilmiştir Davaya konu somut olayda, taraflar arasında düzenlenen 20.10.2016 tarihli mutabakata göre 03.10.2016 tarihi itibariyle davacının davalıdan 23.812,49 TL alacaklı olduğunun belirtildiği, davalının 01.1.1.2016 tarihli satıcılar bakiyesinin 23.812,66 TL, davacının ticari defterlerine göre 31.12.2016 tarihi itibariyle 21.800,46 TL alacaklı olarak göründüğü anlaşılmakla; HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, hükme esas alınan ve denetime elverişli bilirkişi raporuna, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı anlaşılmakla; kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınan 220,70 TL’nin başvuru harcının hazineye GELİR KAYDINA, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL’nin istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 372,50 TL’nin mahsubi ile bakiye 291,80 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya İADESİNE, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.18/05/2022
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu ” belirtilmiştir.Harçlar Kanunu Genel Tebliği , (1) Sayılı Tarife Yargı Harçlarının III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a maddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”, 1/e maddesinde “(değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E 2021/7367 K sayılı ilamında da ”… Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nın 344 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nin 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nin 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına ”dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.