Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/624 E. 2022/826 K. 29.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/624
KARAR NO: 2022/826
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/87 Esas
KARAR NO: 2021/527
KARAR TARİHİ: 22/09/2021
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 29/06/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin yaklaşık 10 yıldan beri davalı … Ltd. Şti. aracılığıyla diğer davalı …ile düzenli olarak İşyeri Paket Sigorta Poliçesi akdettiğini, düzenli olarak risk mutabakatı yapıldığını primlerin eksiksiz olarak ödendiğini, davacı müvekkile ait … Mah. … Bulvarı … Adana adresinde kain … adlı eğlence tesislerinde mevcut … sulu kaydırak sisteminin montajlı olduğu zeminin aşırı yağışlar neticesinde zeminde kayma ve çökme olması ile sistemde hasar meydana geldiğini, Poliçe kapsamındaki haklarından yararlanabilmek adına yapmış oldukları başvurunun Sigorta şirketi tarafından değerlendirilmediğini, taraflar olarak yapılan incelemeler ve raporlar neticesinde taleplerinin yer kayması klozuna göre teminat harici olduğu gerekçesiyle reddedildiğini, davalı … şirketinin yazıyı taraflarına tebliğ etmeden önce iki ayrı ekspertiz raporu düzenlediğini, düzenlenen raporda meydana gelen hasarın sebebinin yer kayması olduğunun belirtildiğini, bunun üzerine davalı … şirketinin 18/03/2013 tarihli bu raporu yok hükmünde sayarak daha kapsamlı bir çalışma yapmak gerekçesi ile 19/04/2013 tarihinde başka bir sigorta eksperine yeniden ekspertiz raporu düzenlettiğini, bu tarihli raporda ise davalı … şirketinin isteğine uygun olarak kaydırak sisteminin kaynak yapılarak sabitlenmiş olduğu ve böylece kaydırak üst yapasından dikmelere aktarılan gerilimlerin temel yapılarına da intikal etmesinin kaçınılmaz olduğu gibi bir gerekçe ile hasarın teminat kapsamında değerlendirilemeyeceği şeklinde yersiz bir tespitte bulunulduğunu, dava konusu kaydırak sisteminin zaten uluslararası kaynak ve montaj yönetmeliğine uygun bir şekilde kaynaklı olarak yapıldığını, sistemin kaynak yapılarak sabitlenmiş olduğu gerekçesi ile kullanım hatası veya benzeri bir gerekçe ile müvekkil şirketin sorumlu tutulamayacağının aşikar olduğunu, dava konusu olayda olağanüstü aşırı dönemsel yağışlar baskını nedeniyle toprak çökmesi meydan gelmiş olduğundan yangın sigortası genel şartlarından yer alan yer kayması klozunda da açıkça görüleceği gibi hasar ile teminat kapsamı altında olduğunu, tüm bu nedenlerle … nolu poliçe kapsamında müvekkil şirket nezdinde meydana gelen hasarın ve bu hasar nedeni ile munzam zararlar dahil olmak üzere maddi zararın tespitine ilişkin belirsiz alacak davası taleplerinin kabulüne, Mahkemece tayin ve takdir edilecek maddi tazminat miktarı yönünden davanın ıslah edeceklerinden tespit edilecek tazminatların davalılardan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı taraftan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP 1-Davalı … Ltd. Şti ‘nin cevap dilekçesinde özetle; kuruluşlarının bir sigorta şirketi olmadığını, davacının muhatabının poliçeyi tanzim eden … sigorta A.Ş olduğunu, şirketlerinin sadece davacı firma ile … sigorta A.Ş. arasındaki sigortaların yapılmasında aracılık ettiğini, dolayısı ile hasım gösterilerek davanın taraflarına açılmasının hatalı olduğunu, husumetle ilgili itirazlarından ari olarak taraflarına tebliğ olunan dava konusu poliçenin ek teminatlar bölümü olan 3. sayfasındaki tanımda yer kaymasının teminatı poliçe kapsamına alındığını, hasarı oluşturan riskin poliçe kapsamında olup poliçe tanziminden dolayı acenteliklerinin herhangi bir mesleki sorumluluğunun e bu nedenle hasar tazminat sorumluluklarının bulunmadığını, tüm bu nedenlerden dolayı husumet iddialarının bulunduğunu, davacı ile sigorta şirketi arasında kurulmuş olan sigorta sözleşmesi nedeniyle taraf olmadıkları hukuki ilişki nedeniyle davadaki talepler bakımından vekaleten veya asaleten sorumlu olmadıklarının ve davanın reddine karar verilmesini mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiş olduğu görülmüştür. 2-Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki davanın, 6100 sayılı HMK 109/2 maddesi gereğince belirsiz alacak davasının reddinin gerektiğini, somut olayda toprak katmanının çökmesi ve kaymasına bağlı olarak meydana geldiğini,bir riziko ve hasar söz konusu olmadığı için, yer kayması klozunun işlerlik kazanabilmesinin mümkün olmadığını, diğer taraftan sigorta sözleşmesinin sigortalının menfaatine zarar verebilecek tehlikelere karşı yapıldığını, sigorta sözleşmesinin temel unsurlarından biri olan rizikonun zarar verme özelliği olan olayların gerçekleşme ihtimali olarak tanımlandığını, dolasıyla sigorta sözleşmesinin gerçekleşme ihtimali olan tehlikeli durumlara karşı tesis edildiğini, ayrıca yer kayması klozunun bağlı olduğu yangın sigortası genel şartlarının B 4.4 maddesine göre yangın çıkarmaksızın sigortalı şeylerin kendi ayıplarından mayalanmalarından kaymalarından veya bünyelerinde meydana gelen bozulmalar ile kavrulmalar nedeniyle uğradıkları zararların teminat dışı kabul edildiğini, dava konusu olayda toprak katmanının çökmesi ve kaymasına bağlı olarak meydana gelmiş bir riziko ve hasar bulunmadığını davaya konu edilen zararların uzun süre kullanıma bağlı olarak meydana geldiğini, bu durumun dosyaya sunulan 19/04/2013 tarihli teknik ekspertiz raporundan görülebileceğini, bir an için yer kayması riskinin meydana geldiği kabul edilse dahi yine de sigortalı … sisteminin temellerinin sağlamlaştırılmasına ve zemindeki kaymayı önlemeye yönelik giderlerin sigorta teminatı dışında kalacağını, dolayısıyla her durumda … kaydırak sisteminin sağlamlaştırılmasına güçlendirilmesine ve zemindeki kaymayı önlemeye yönelik dolaylı zararlardan müvekkil sigorta şirketinin sorumlu olamayacağını, tüm bu nedenlerle 6100 sayılı HMK 109/2 maddesi gereğince alacak belirlenebilir ise kısmi dava açılamayacağı için davacının taleplerinin reddini her durumda teminat dışı hasara istinaden açılan haksız ve hukuka aykırı davanın esastan reddini yargılama ücreti ve vekalet ücretlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiş olduğu görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… Somut olayda, taraflar arasında sigortalı işyerinde yer kayması rizikosunun gerçekleştiği, gerçekleşen rizikonun poliçe kapsamında olduğu, davalının sistem için gerekli bakımları yapmadığı, temel eksikliklerinin de bulunduğu, davalı şirketin, sigorta poliçesi hazırlarken … tesis ve müştemilatı ile oturduğu zeminin projesi yani uygulamalar hakkında araştırma yapmadığı ve nehre 120 m mesafede olan bir tesisin sel su baskını, yer kayma, yer çökme ve yer oturması (tasman) hususlarını araştırmadığı, sigortalı … sisteminde riziko öncesi bakımsızlık ve eksikliklerin, rizikonun gerçekleşmesinde %25 etkisinin olduğu, sisteminin zemininde gerçekleşen Yer Kayması Klozuna uygun şekilde gerçekleşen toprak çökmesi olayının ise rizikonun gerçekleşmesinde %75 etkili olduğu, konu sistemin yeniden güvenli şekle getirilmesi için yapılacak tadilatların masrafların yapılması ile sistemin riziko öncesi güne göre daha iyi durumda olacağından, oransal olarak tenzilinin gerekeceği, bilirkişilerce yapılan; Toprak çökmesinin etkisi 47.500,00 TL X % 75 = 35.625,00 TL, Kıymet kazanma tenzili 35.625,00 TL X %20 = 7.125.00 TL, 28.500,00 TL + %18 KDV, Kdv dahil toplam 33.630,00 TL olduğu yönündeki hesaplamanın yerinde olduğu, TTK 1427.madde de; “(1) Aynen tazmine ilişkin sözleşme yoksa sigorta tazminatı nakden ödenir. (2) Sigorta tazminatı veya bedeli, rizikonun gerçekleşmesini müteakip ve rizikoyla ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkin araştırmaları bitince ve her hâlde 1446. maddeye göre yapılacak ihbardan kırkbeş gün sonra muaccel olur. Can sigortaları için bu süre onbeş gündür. Sigortacıya yüklenemeyen bir kusurdan dolayı inceleme gecikmiş ise süre işlemez.” ve 1446.Madde de “(1) Sigorta ettiren, rizikonun gerçekleştiğini öğrenince durumu gecikmeksizin sigortacıya bildirir. (2) Rizikonun gerçekleştiğine ilişkin bildirimin yapılmaması veya geç yapılması, ödenecek tazminatta veya bedelde artışa neden olmuşsa, kusurun ağırlığına göre, tazminattan veya bedelden indirim yoluna gidilir. (3) Sigortacı rizikonun gerçekleştiğini daha önce fiilen öğrenmişse, ikinci fıkra hükmünden yararlanamaz.” hükümlerine göre rizikonun davacı tarafından süresinde bildirildiği ve bildirim tarihine göre davacı … şirketinin 45 gün sonu olan 13/08/2012 itibariyle temerrüte düştüğü anlaşılmıştır. TTK 105. madde uyarınca, sözleşmelerden doğan alacaklar nedeniyle acenteler müvekkileri adına dava açabilecekleri gibi aynı sıfatla kendisine karşı da dava açılabilir, davalı … Sigorta şirketinin, acente olduğu, diğer davalı adına hareket ettiği, poliçe kapsamında sabittir, ancak davacı tarafça dava dilekçesi ile sigorta şirketinin doğrudan hasım gösterildiği, sigorta acentesinin izafeten değil doğrudan davalı kılındığı, sigorta poliçesi teminatının tazmin sorumluluğunun sigorta şirketine ait olduğu gözetilerek, davalı acente … Sigorta şirketi yönünden davanın reddine, diğer davalı … yönünden ise davanın kabulüne ” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ 1- Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; riziko konusunun hangi nedenle meydana geldiği ve davacının taleplerinde haklı olup olmadığı konuları, davanın esasına etkili olup bu hususların belirsiz alacak davası bakımından dikkate alınabilmesinin söz konusu olmadığı, dava konusu alacağın niteliği nazara alındığında maddi zarar olması nedeniyle baştan tespitinin mümkün olduğunun açık olduğu, aynı zamanda bir davada ancak bir kez ıslah yapılabileceği ve davacının ıslaha ilişkin taleplerinden vazgeçtiği nazara alındığında davanın tümden reddine karar verilmesi gerektiği, dava konusu olay üzerinden 9 yıl geçmiş olduğu göz önüne alındığında ıslaha ilişkin taleplerin zaman aşımına uğradığı, davaya konu yer olan … dolgu üzerine oturtulmuş bir alan olup konu sistemin projesinin bulunmadığı ve dosyada sunulmadığı, aynı zamanda yağmur sularının toplayıcı kanal sisteminin bulunmadığının da tespit edildiği, davaya konu alanın yapım projesinde olunması ile sistemin teknik yönlenme şekilde yapılmış olduğu, deplase ve titreşim rüzgar yüklü durumların dikkate alınıp alınmadığını dava konusu olaya etkisinin de tespit edilmediği, kaydırak tesisinin yeterli önlem alınmadan kontrolsüz bir şekilde inşa edildiği ve bu nedenle de davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.2- Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; usulüne uygun olarak düzenlendiği belirtilen ekspertiz raporunda meydana gelen zararın 234.957,39 TL olarak tespit edilmiş iken hükme esas alınan bilirkişi raporunda zararın 33.630 TL olarak belirlenmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, tadilat masraflarının belirlenmesinde hangi ölçütün kullandığına dair bilginin yer almadığı, dosyada yer alan hiçbir bilirkişi raporunun uyuşmazlığı çözecek mahiyette olmadığı, davalı şirketin tanzim ettiği ekspertiz raporunda dahi belirlenen miktarın daha yüksek çıktığı, davacı şirkete isnat edilen %25 oranındaki kusurun kabul edilmesi mümkün bulunmadığı belirtilerek mahkemece verilen kararın kaldırılması talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır.Dava, işyeri şirket sigorta poliçesi kapsamında kullanıldığı iddia olunan hasarın tazmini istemine ilişkindir. Davacı ile davalılardan sigorta şirketi sonra düzenlenen 01.08.2011 başlangıç tarihli işyeri paket sigorta poliçesinde … mahallesi … bulvarı … tesisleri Yüreğir/Adana adresiniz riziko adresi olarak belirlendiği, hasarın 27.06.2012 yani poliçe dönemi içerisinde gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Poliçenin 3. sayfasında ek teminat ticari başlığında ”ek teminatlar, dahili su, fırtına, kara taşıtları, hava taşıtları, yer kayması, duman, kar ağırlığı risk kuralını kapsar binaya sabitlenmiş halde bulunan tabelalar teminat haricidir” belirtilmektedir. Yangın Sigortası Genel Şartları A.4. Teminat Dışında Kalan haller “A.4.4.Yangın Çıkarmaksızın; sigorta şeylerin kendi ayıplarından, mayalanmalarından, kavrulmalarından veya bünyelerinde meydana gelen bozulmalar ile kavrulmalar nedeniyle uğradıkları zararlar ” belirtilmektedir.Yine yer kayması klozunun teminat dışında kalan haller başlıklı maddesinin 2. Bendine göre yer kayması riskinden bağımsız olarak binanın mutad olarak oturmasından ileri gelen hasarlar teminat dışıdır.Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca düzenlenen 25.04.2013 tarihli yazıda 21.05.2012 günü sağanak ve zaman zaman kuvvetli sağanak yağışlı olup toplam yağış miktarının 41,4 kg/m olduğu belirtilmiş ve dava dilekçesinde 21.05.2012 tarihinden itibaren bölgede aşırı şekilde yağışının sürmesi neticesinde dava konusu su parkında ciddi hasarlar meydana geldiği ve çökme olayının da 27.06.2012 tarihinde gerçekleştiği belirtilmiştir.Davalı … şirketince düzenlenen yangın hasar ekspertiz raporunda; Seyhan nehri yatağı kıyısında bulunan işletmenin kurulu olduğu arazide ve sulu kaydırak hattının kurulu olduğu dolgun zeminlerde nehir suyunun etkisiyle yeraltı su seviyesinin normalden yüksek olması (2,5 -4 m )dönemsel meydana gelen yağışların zemini suyun doğurması ve alivyon yapılı zemin olmasından dolayı zeminde rijitlik kaybı, yer kaymaları, zaman hareketlerinin meydana geldiğini görüldüğü buna bağlı olarak dolgun zemin üzerinde kurulu olan çevik konstrüksiyon taşıyıcı sistemli sulu kaydırak yapılarında, taşıyıcı sistemlerinin bağlantı noktalarında eksenden kayma açılma ve deformasyon ve kaydırak sisteminde çökme deformasyon ve kaydırak sisteminin üzerine kurulu olduğu betonarme temellere bağlantı noktalarında ayrıca açılma şeklinde hasarlar olduğunun tespit edildiği belirtilmekle, meydana gelen hasarın teknik sebebi konusunda uzman kişilerce tespit yaptırılması konusunda sigortalıya talimat verildiği ve tesisin yaz döneminde faaliyette olması sebebiyle bu çalışmanın ancak 26.09.2012 tarihinde sonuçlanacağının öğrenildiği, mevcut olan … İnşaat tarafından yapılan jeolojik gözlemsel etüt raporunda da belirtilen hasar nedenlerinin yapılan kısa çalışmalarıyla örtüştüğü yani meydana gelen hasarın sebebinin yer kayması olduğu ve makine tesisat (block hole) hasarı nazara alındığında toplam 134,797.99 USD olduğu, 4,972.93 sovtaj bedelinin düşümü ile toplam tazminat tutarının 129,825.06 USD (1.80980 TL) toplam tazminat tutarı 234.957,39 TL olarak tespit edilmiştir. İnşaat mühendisi sigorta eksperi … tarafından düzenlenen teknik ekspertiz raporunda: tesisin kapsamında beyaz renkli açık sistem ile siyah renkli kapalı (…/kara delik) kaydırak sistemin bulunduğu, hasar gördüğü bildirilen kapalı sistemin doğru yapılarak oluşturulmuş ortalama 15 m yüksekliğindeki tepenin güneybatıya bakan yamacı üzerine oturtulduğu, … olarak anılan kaydırak sisteminin üzerinde birikmiş olan gerilimlerin alındıktan sonra dikmelerin temel yapıları ve temelinde olan bağlantıların kontrol edileceği, gereken onarım ve güçlendirmelerin yapılacağı, ayrıca 15 yıldır kullanıldığı dikkate alındığında özellikle dikmelerin temellere bağlantılarında korozyon – paslanma ve çürüme olup olmadığını da kontrol edilmesi gerektiği, sigorta konusu tesisteki sorunların giderilebilmesi için … A.Ş.’nin teklifinin KDV hariç toplam 60.000 TL olduğu piyasa rayiçleriyle bu bedelin uygun olduğu, sistemin kurulduğu dolgu şevinde yer kayması mekanizmasının varlığını ortaya koyan bir emare ve hasarın görülmediği ve özetle kaydırak sisteminin kullanım sürecinde oluşan deplasman ve deformasyonların sonucu hasarlar oluştuğu, bu itibarla 60.000 TL’nin teminat kapsamında değerlendirilemeyeceği belirtilmiştir.Orman ve Su İşleri Bakanlığı Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nce Adana meteoroloji istasyonuna ilişkin kayıtların bir örneği mahkemeye gönderilmiş yapılan incelemede 21.06.2012 ve 22.06.2012 tarihinde havanın yağmurlu olduğu yoğunluğun orta kuvvette olduğu, 28.06.2012 tarihinde ise havanın yağmurlu olup yoğunluğu kuvvetli olduğu belirtildiği anlaşılmıştır. … A.Ş. tarafından mahkemeye gönderilen yazı cevabında; … projesinde dolgunun kendileri tarafından yapılmadığı, Büyükşehir Belediyesince önceki yıllarda yapıldığı ve proje kapsamında herhangi bir dolgu işleminin yapılmadığı belirtilmiştir.Yüreğir Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğü’nce Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilen müzekkere cevabında yapılan incelemede;Yüreğir İlçesi … mahallesi … ada … nolu parselde … mevcut olduğunu biliyorum … ada … parsel a (… parselin … nolu parselin ifrazı sonucunda oluştuğu belirtilmekle) 29.12.1998 tarih ve 17-14 sayılı yapı ruhsatının verildiği ve ruhsat ekinde zemin dolgu imla projesine rastlanılmadığı belirtilmektedir. … AŞ Genel Müdürlüğü’nce verilen cevabı yazıda 01.06.2012-01.07.2012 tarihleri arasında gelen suyun maksimum 4 kodu olan 21,65 m seviyesine kadar tutulduğu en fazla 21,30 m seviyesine düşünceye kadar elektrik üretimi yapıldığı ve bahsi geçen tarihlerde su seviyesinin 21,30 m’nin altına düşmediği belirtilmektedir.Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne yazılan talimat sonucunda 17.04.2015 tarihinde jeoloji, inşaat mühendisi bilirkişileri bir hukuk uzmanı bilirkişisi eşliğinde mahallinde keşif yapılmış, düzenlenen bilirkişi heyet raporunda özetle; dava konusu poliçede poliçenin 3. sayfasında ek teminat ticari başlığı altında yer kayması rizikosu için teminat verildiği, sigortalının binanın inşa edilmiş olduğu arsada veya civarında vuku bulan yer kayması veya toprak çökmesi sonucu sigortalı şeylerde doğrudan meydana gelecek zararlar ile sel veya su baskını nedeniyle meydana gelen yer kayması ve toprak çökmesinden doğan zararların teminata ilave edildiği ,dava konusu rizikonun toprak çökmesi şeklinde gerçekleştiği ve bu haliyle uyuşmazlık konusu hasarın poliçenin teminatı kapsamında kaldığı, ancak yapılan değerlendirmede sigortalı … sisteminde izah edildiği üzere bakımsızlık ve eksikliklerin mevcut olduğu (inşaat mühendisliği yapılan tespite göre dolgu üzerinde oturtulmuş kaydırak sisteminde kademeli şekilde beton – briket duvarlı set yapılmış olurken ana dikmelerin bu set türü kademelerin üzerine yapılmış temeller olduğu görülürken, bazılarının altında açıklıklar bulunduğu, en sonunda taş duvarlı kademede ise duvar arkası dolgu malzemenin genleşme ve tazyikiyle yarılmalar görüldüğü, doruk kısmında ayrıca yağmur sularının toplayıcı kanal sisteminin bulunmadığı, kaydırak sisteminin tüm bağlantılarının ana ve tali dikmelerin bazılarında bağlantı plakalarında civatalar da görüleceği üzere esneme ve ayrışmanın görüldüğü, bu durumun sistemin hareketinin yarattığı esnemenin kısmi çökme hareketinin sonuç emaresi olduğu ve mavi boyanın tüpün üst kısmında tüpün kendinde çökme oluştuğu ve sonuç olarak sigortalı … sisteminde belirtilen bakımsızlıklar ve eksikliklerin mevcut olduğu, rizikonun gerçekleşmesinde %25 etkisinin bulunduğu, sigortalı … sisteminin zeminde gerçekleşen yer kayması konusuna uygun şekilde gerçekleşen toprak çökmesi olayının ise rizikonun gerçekleşmesinde %75 etkili olduğu) sigortalının … sisteminde izah edilen eksiklikler nedeniyle rizikonun gerçekleşmesinde %25 etkisinin bulunduğu tespitinden sonra toplam hasarın %25’lik kısmının yangın sigortası genel şartlarında a. 4.4 maddesine göre ve yer kayması rizikosunun teminat dışında kalan haller başlıklı maddesinin 2. Bendine göre teminat dışında kaldığının kabul edilmesi gerektiği ve sigortalıya rizikonun gerçekleşmesinde %25 oranında kusur verilerek bu kusurun düşürülmesinin söz konusu olmadığı , esasen sigortalı şeyin kendi ayıbı nedeniyle hasarın %25’lik kısmı için genel şart ve kloz hükümlerine göre teminatsızlık halinin mevcut olduğu ve buna göre, kadraj sisteminin üzerine oturmuş olduğu dolgu kısmın tekniğine göre oluşturulmuş ve yapılmış özellikte olmadığı, dolgu üzerine oturtulmuş tesisin dik kümelerinin bağlantı ana temeller bu temellerin oturmakta olduğu kademeli kısımların yeterli teknik şekilde oluşturulmadığı, dolgu üzerinde gelecek yağmur sularının tahliyesi için gereken teknik işleme rastlanılmadığı, böylece yağmur suları devamlı dolgu tarafından bünyeye alınmış olması ile dolguda yapısal gevşeme oluştuğu ve zeminde çökmeler ve sistemin ağırlığı ile hareketlenmelerin oluştuğunun görüldüğü, incelenen yerde jeolojik yönden yeraltı suyu tablasının yüksek olduğu, yani tetiklemesi sebebiyle ani oturma ve çökme yapabileceği nazara alındığı ve sonuç olarak bakımsızlıklar nedeniyle rizikonun gerçekleşmesinde %25’lik etkisinin bulunduğu, sigortalı sistemin zeminde gerçekleşen yer kayması klozuna uygun şekilde gerçekleşen toprak çökmesi olayında rizikonun gerçekleşmesinde %75 etkili olduğu, kurulan sistemin yeniden güvenli şekilde geçirilmesi için yapılacak tadilatlar masrafı hesaplanmış olup buna göre davacının davalı … şirketinden talep edebileceği sigorta tazminat tutarının KDV dahil 33.630 TL ” Hasar toplamı= 10.000 TL (4 adet ana taşıyıcı dikmelerinin temellerinin güçlendirilmesi için yeniden kalıba alınıp çevresi ile betonlanıp güçlendirilmesi)+ 20.000 TL ( kaykay sistemindeki 3 adet taşıyıcı dikmelerin temel ve tüp borularının bağlantı yerlerinin masraf bedeli)+ 2.500 TL (zeminin temizliğinin yapılması ve temeller çevresine yağmur sularının drenaj edilmesi sistemi yapılması masrafı)+15.000 TL kaydıraktaki fiberglas türden oluşan tüpün zarar 2 kısmının değişimi için masraf olmak üzere 47.500 TL; 47.5000 TL +%75 toprak çökmenin etkisi 35.625 TL +%20 kıymet kazanma tenzili 35.625 TL -7.125 TL 28.500 TL + %18 KDV 28.500 TL+ 5.130 TL olmak üzere 33.630 TL ”olduğu görüşü ve tespitinde bulunmuştur. Bilirkişi heyetine düzenlenen ek raporda kök raporda yer alan bilgiler tekrar edilerek sigorta tazminatının KDV dahil 33.630 TL olduğu belirtilmiştir. Talimat mahkemesince inşaat mühendisi, jeoloji yüksek mühendisi ve sigortalarında uzman bilirkişiden oluşan yeni bilirkişi heyeti oluşturularak rapor alınmış olup düzenlenen raporda, hasar sonrası yapılan onarım ve tahsilata ilişkin ya da yaz – kış bakımına ilişkin fatura veya parça değişimi durumunun sunulmadığı, dolayısıyla bu bakımsızlık ve eksikliklerin daha önceki rapordan farklı bir tespit yapılması için farklı verilerin bulunmadığı, kusur oranı olarak değil sigorta edilen şeyin kendi ayıbı nedeniyle hasarın bu yüzde oranında teminat dışı kalmasını söz konusu olduğu, ihmal dolayısıyla meydana gelen bakımsızlık ve zemin çalışmasının teknik ve idari olarak prosedüre uygun yapılıp yapılmaması hususunda bu oran içerisinde dahil tutulduğu, toprak kayması veya çökmenin nedenlerini olayın yaşandığı zemine göre farklılık gösterdiği ve değerlendirilmesinin son derece karmaşık risklerden olduğu, olay tarihinde yoğun yağışların tespit edildiğinde açık olduğu belediyeden gelen yazıya göre 29.12.1998 tarihinde yapılmış olabileceği, yapı ruhsatı ekinde ise dolgu projesine rastlanılmadığı, ayrıca yer kayması ve çökmesi tanımı üzerinde bir uyuşmazlık olması halinde sigorta akdinde yeterli derecede tarif edilmemiş ise, riziko bu olayın bilimsel tanımına göre tespit edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bilirkişi heyetince düzenlenen ek raporda; zeminin dolgu olması, yeterli sıkıştırmanın yapılmadığı ve yağan yağmur sularının yeterli drenaj edilmediği, temel altlığının da bu durumdan etkilendiği, aşırı yağışın etkisiyle zeminde kısmi kayma ve çökme oluştuğu, taraflar arasında düzenlenen poliçenin ek teminat harici başlığı altında ek teminatların dahili su, fırtına …yer kayması risk rizikosunu kapsadığı, teminat dışı kapsamında kalan haller olan … sistemindeki bakımsızlıklar ve eksikliklerin rizikonun gerçekleşmesine %25 etkisinin bulunduğu, dolayısıyla temellerin zeminin sağlamlaştırılmasına yönelik 4 adet ana taşıyıcı dikmelerin temellerinin güçlendirilmesi ve diğer temellerin bakımı için hesaplanan 10.000 TL’lik masraf bedelinin, temeller çevresinde yağmur sularının tahliye drenaj edilmesi sistemi yapılması masrafı olan 2.500 TL’nin, kaydıraktaki fiberglas türden oluşan tüpün 5.000 TL’lik bedelinin dava konusu … sisteminin kullanılır hale gelmesi için yapılması gereken masraflar olduğu, rizikodan önceki haline göre daha bakımını ve iyi hale gelmekle kıymeti kazanacağı ve toplam tazminat tutarından %20 kıymet tenzilatı yapılacağı ve buna göre yapılan hesaplamada – toprak çökmesinin etkisi 47.500 TL X% 75 = 35.625,00 TL Kıymet kazanma tenzili 35.625TL X % 20= 7.125,00 TL nazara alındığında 28.500 TL +%18 KDV olmak üzere toplam 33.630 TL olduğu görüş ve tespitinde bulunulmuştur. Davacı vekilinin UYAP sisteminden gönderilen beyan dilekçesinde her türlü arttırım ve ıslah hakkını saklı kalmak kaydıyla munzam zarara ilişkin taleplerin atiye bırakıldığını ve yine Davacı vekilince UYAP sisteminden gönderilen bedel arttırım ve ıslah talepleri dilekçede bilirkişi heyetince 33. 630 TL tazminat bedelinin belirlenmiş olması nazara alınarak taleplerin 33.630 TL ye arttırıldığı belirtilmiştir. Davalı … şirketi vekilince Sunulan 28.10.2019 tarihli beyan dilekçesinde dava konusu olay üzerinden 9 yıl geçmiş olmasına nedeniyle ıslaha konu edilen talepleri zaman aşımına uğradığı belirtilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davalı acente yönünden açılan davanın reddine, davalı …Ş. yönünden açılan davanın kabulü ile ıslah dilekçesi doğrultusunda kabulüne dair karar verilmiş, davacı ve davalı …Ş. vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. HMK 355. madde uyarınca yapılan inceleme: Davacı vekilince sunulan dava dilekçesinde taraflar arasında düzenlenen poliçe kapsamında davacı şirket nezdinde meydana geldiği iddia olunan hasar ile bu hasar nedeniyle munzam zarar da dahil olmak üzere maddi zarar tespitine ilişkin bir alacak davasının kabulü ile mahkemece tayin ve takdir edilecek maddi tazminat miktarı yönünden davanın ıslah edileceğinden tespit edilecek tazminatların davalılardan tahsiline dair karar verilmesi talep edilmiş ve harca esas değer olarak 15.000 TL belirtilmiştir. Yukarıda belirtilmiş olduğu üzere davacı vekilince UYAP sistemi üzerinden gönderilen beyan dilekçesinde munzam zarara ilişkin taleplerin atiye bırakıldığı ve taleplerin 33.630 TL ye arttırıldığı belirtilmiştir. Öncelikle belirtilmesi gerekir ki, her bir talep açısından talep edilen tutarların ayrıştırılması ve hangi talep için hangi miktarın talep edildiğinin gösterilmesi gerektiği nazara alınarak davacı vekiline mahkemece HMK 31 maddesi uyarınca beyan dilekçesi sunması için süre verilmiştir.Davacı vekiline 17.02.2021 ve 12.02.2020 tarihli celselerde HMK 31 maddesi uyarınca taleplerin ayrıştırılması ve beyan dilekçesi sunulması amacıyla verilen süreye rağmen beyan dilekçesi sunulmamış olup 16.06.2021 tarihli celse de tekrar süre verilmesi üzerine UYAP sisteminden gönderilen beyan dilekçesinde munzam zarar taleplerinden vazgeçildiği ve 33.630 TL tazminat miktarının faiziyle birlikte tahsilinin talep edildiği beyan edilmiştir. Bu haliyle vazgeçilen munzam zarar miktarı mahkemenin 3 ayrı celsede verdiği ara kararlara rağmen belirtilmemiş, dava dilekçesinde belirtilen munzam zararın hangi miktarı kapsadığı açıklanmamıştır. Davacı vekiline tekrar iki haftalık kesin süre verilerek dava dilekçesine konu taleplerin kalem kalem ayrıştırılması aksi takdirde ise, dilekçesinde ayrıştırma yapılmadığı için her zarar kalemi için eşit miktarlar üzerinden talepte bulunulduğu kabul edileceği belirtilmelidir. Aynı zamanda, mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davacı vekilinin atiye bırakıldığını ve vazgeçildiğini beyan ettiği munzam zararlara ilişkin hüküm tesisi edilmediği anlaşılmaktadır. Somut olayda ; davacı vekilince sunulan beyan dilekçesinde munzam zarar talebinden vazgeçildiği belirtilmiş ise de; mahkemece vazgeçilen bu kısım yönünden herhangi bir hüküm tesisi yoluna gidilmediği anlaşılmaktadır. Bu yönüyle vazgeçilen kısım yönünden sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Taraf vekillerinin sunduğu istinaf sebeplerinin incelenmesi: -Dava konusunun belirsiz alacak davası konusu oluşturmadığı yönündeki itiraz; 6100 sayılı HMK’nun 107. maddesinde ; ”Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam bir kesin olarak belirleyebilmesini kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar yada değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (değişik :7251/m.7) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağı miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, akim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek 2 haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, bir talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.” hükmü yer almaktadır. Madde gerekçesinde “Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez.” şeklindeki açıklamayla, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılarak bu davanın sağladığı imkanlardan yararlanmanın mümkün olmadığına işaret edilmiştir. Alacağın hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp, her bir davaya konu alacak bakımından somut olayın özelliklerinin nazara alınarak sonuca gidilmesi gereklidir. Bu husus Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 20/01/2021 tarih 2020/4444 Esas 2021/1729 Karar sayılı ilamında “… 100 sayılı Kanun’un 107/2. maddesinde, sorunun çözümünde yol gösterici mahiyette kriterlere yer verilmiştir. Anılan madde fıkrasında, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği hüküm altına alınmış, madde gerekçesinde de” karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneği bilirkişi ya da keşif incelemesi sonucu)” belirlenebilme hali açıklanmıştır. Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir.Sırf taraflar arasında alacak miktarı bakımından uyuşmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmez. Önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasıdır (H. Pekcanıtez, Belirsiz Alacak Davası, Ankara 2011, s. 45; H. Pekcanıtez/O. Atalay/M. Özekes, Medeni Usul Hukuku, 14. Bası, Ankara 2013, s. 448). Sadece alacak miktarının taraflar arasında uyuşmazlık bulunması ya da tartışmalı olmasının belirsiz alacak davası açılması için yeterli sayılması halinde, neredeyse tüm davaların belirsiz alacak davası olarak kabulü gerekir ki, bu da kanunun amacına aykırıdır. Çünkü, zaten uyuşmazlık bulunduğu için dava açılmakta ve uyuşmazlık mahkeme önüne gelmektedir. Önemli olan davacının talebini belirli kılacak imkâna sahip olup olmadığıdır. Burada, alacağın belirlenebilir olması ile ispat edilebilirliğinin de ayrıca değerlendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Davacının talep ettiği alacağı belirlenmesi objektif olarak mümkün, ancak belirleyebildiği alacağını ispat etmesi, kanunun öngördüğü şekilde ispatı (elindeki delillerle) mümkün değilse, burada da belirsiz alacak davası açılacağından söz edilemez. Çünkü, bir alacağın belirlenmesi ile onun ispatı ayrı şeylerdir. Davacı, talep konusu yaptığı alacağını çok net şekilde belirleyebilir; ancak her zaman onu ispat edecek durumda olmayabilir. Aksinin kabulü, her ispat güçlüğü olan alacağı belirsiz alacağa dönüştürmek gibi, hem kanunun amacına hem de genel ilkelere aykırı bir durumu ortaya çıkartabilir.Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. Ne var ki, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Bir davada bilirkişiye başvurulmasına rağmen davacı dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz (C. Simil, Belirsiz Alacak Davası, I. Bası, İstanbul 2013, s. 225). Kategorik olarak, belirli bir tür davanın veya belirli kişilerin açtığı davaların baştan belirli veya belirsiz alacak davası olduğundan da söz edilemez. Belirsiz alacak davası, bu davaya ilişkin ölçütlerin somut olaya uygulanarak belirlenmesi gerekir. Hakime alacak miktarının tayin ve tespitinde takdir yetkisi tanındığı hallerde (Örn: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu md 50, 51,56), hakimin kullanacağı takdir yetkisi sonucu alacak belirli hale gelebileceğinden, davacının davanın açıldığı tarih itibariyle alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin imkansız olduğu kabul edilmelidir. Örneğin, iş hukuku uygulamasında, Yargıtayca, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının yazılı belgelere ve işyeri kayıtlarına dayanmayıp, tanık anlatımlarına dayanması halinde, hesaba esas alınan süre ve alacağın miktarı nazara alınarak takdir edilecek uygun oranda hakkaniyet indirimi yapılması gerekliliği kabul edilmektedir. Bu halde, tanık anlatımlarına dayanılarak hesaplanan alacak miktarından hakimin takdir yetkisine bağlı olarak yapılacak indirim oranı baştan belirli olmadığından, alacak belirsiz kabul edilmelidir. 6100 sayılı Kanun ile birlikte, yukarıda belirtilen çerçevede belirsiz alacak davası açma imkanı tanınarak belirsiz alacaklar bakımından hak arama özgürlüğü genişletilmiş; bununla bağlantılı olarak da hukuki yarar bulunmadan kısmi dava açma imkanı sınırlandırılmakla birlikte, tamamen kaldırılmamıştır.Zaman zaman, 6100 sayılı Kanun ile birlikte kabul edilen belirsiz alacak davası ile kısmi davaya ilişkin yeni düzenlemedeki sınırın tam olarak tespit edilemediği, birinin diğeri yerine kullanıldığı görülmektedir. Oysa bu iki davanın amacı ve niteliği ayrıdır. Alacak, belirli veya belirlenebilir ise, belirsiz alacak davası açılamaz; ancak şartları varsa kısmi dava açılması mümkündür.” yer almaktadır. Davaya konu somut olayda; davacı vekilince dava dilekçesinde davacı ile davalılardan sigorta şirketi arasında düzenlenen işyeri paket sigorta poliçesinden kaynaklı olarak 27.06.2012 tarihinde meydana gelen hasarın ve bu hasar nedeniyle (zararın ne kadar tadilat bedeli ile işçilik dahil ve ne kadar sürede giderilebileceği) munzam zararda dahil olmak üzere maddi zararın tespitine ilişkin davanın açıldığı belirtilmekle, dava konusunun belirsiz alacak davasının oluşturduğu zira belirtilen tüm zarar kalemlerinin dava açıldığı anda belirli ya da belirlenebilir olmadığı bir yargılamada yapacağı tespitlerde bilirkişi incelemesi ile açıklığa kavuşturulabileceği anlaşılmaktadır. İş bu nedenle davalının aksi yöndeki istinaf talebinin dosya kapsamına uygun olmadığı anlaşılmaktadır. Islah dilekçesinde belirtilen tutarın zaman aşımına uğradığı yönündeki davalı tarafça sunulan istinaf sebebinin incelenmesi; Islah tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde yaptığı usul işlemlerini, kanunda öngörülen sınırlar içinde düzeltmeye yarayan, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnası olan bir hukuki imkan (Pekcanıtez Usul, Prof. Dr.Hakan Pekcanıtez, Prof. Dr. Muhammet Özekes, Doç.Dr.Hülya Taş Korkmaz, Doç. Dr. Mine Akkan, Cilt.II, s.1487) olarak tanımlanmaktadır. Zamanaşımı ise borcu ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var olan bir hakkın istenebilirliğini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. BK. 133 madde zamanaşımını kesen sebepler sayılmış olup bunlardan biri de dava açılmasıdır. Davanın tamamen ıslahında dava baştan beri (dava dilekçesinden itibaren) ıslah edildiği için ıslah edilen kısım içinde davanın açıldığı tarihte zamanaşımı kesilmiş olur. Kısmi davada ise zamanaşımı yalnızca dava edilen kısım kesilir. Henüz açılmayan (saklı tutulan) ve daha sonra ıslahla arttırılan bölüm için zamanaşımı işlemeye devam eder. Nitekim 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK. 107. maddesinde düzenleme altına alınan belirsiz alacak davası ve tespit davasında davacının iddianın genişletilmesi yasağı olmadan ve karşı tarafın rızasına ve ıslaha da gerek kalmaksızın talep sonucunun arttırılabileceği kabul edilmiş, maddenin gerekçesinde de bu dava ile ilk dava tarihinde zamanaşımının kesileceği belirtilmiştir. Aynı Yasanın 109. maddesindeki kısmi davada ise zamanaşımının kesileceği yolunda bir açıklama yoktur. Prof.Dr. Hakan Pekcanıtez, Prof.Dr. Oğuz Atalay ve Prof.Dr. Muhammet Özekes tarafından yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine göre Medeni Usul Hukuku Kitabı’nın 321. sayfasında “Belirsiz alacak davası açılabilmesinin mümkün olduğu hallerde kısmi dava açmak davacı açısından üç nedenle daha elverişli olmayacaktır. Birincisi kısmi dava açan davacının alacağının geri kalan kısmı için zamanaşımı süresi kesilmemiş olacaktır. Buna karşılık belirsiz alacak davasında zamanaşımı, dava sonunda alacağın tümü için dava tarihinde kesilmiş sayılacaktır. İkinci olarak kısmi dava açan davacı dava sırasında alacağın geri kalan kısmını talep etmek isterse, bunu ancak ıslah ya da karşı tarafın açık rızası ile yapabilecektir…” şeklindeki açıklamaları yer almaktadır. Rizikonun gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nun 1420. maddesi genel kural olarak sigorta sözleşmelerinden doğan bütün taleplerin alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren 2 yılda zaman aşımına uğrayacağı hükmünü getirmiştir. Aynı Kanunun 1446. maddesinde, sigorta ettirenin, rizikonun gerçekleştiğini öğrenince durumu gecikmeksizin sigortacıya bildirmesi gerektiği, 1427/2. bendinde, sigorta tazminatı veya bedelinin, rizikonun gerçekleşmesini müteakip ve rizikoyla ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkin araştırmaları bitince ve her halde 1446. maddeye göre yapılacak ihbardan 45 gün sonra muaccel olacağı düzenlenmiştir.Davacı vekilince sunulan bedel arttırım dilekçesine karşı davalı …Ş. vekilince sunulan beyan dilekçesinde ıslah dilekçesine ilişkin taleplerin zaman aşımına uğradığı belirtildiğinden öncelikle yukarıda yazılı bilgiler ve davanın belirsiz alacak davası şeklinde açıldığı nazara alınarak davalı vekilinin zaman aşımı defi iddiasının karşılanması gerekmektedir. Bu yönüyle talebin olumlu/olumsuz karara bağlanması gerektiği açıktır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf itirazları bu aşamada incelenmeksizin davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1).a.6 ve 355. maddeleri gereğince dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2014/87 Esas, 2021/527 Karar sayılı ve 22/09/2021 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6, 355. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İadesine, 4-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye GELİR KAYDINA, istinaf karar harcının talep halinde davalıya İADESİNE, 5-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 29/06/2022