Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/593 E. 2022/919 K. 14.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/593
KARAR NO: 2022/919
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/739
KARAR NO: 2022/72
KARAR TARİHİ: 27/01/2022
DAVA: İflas (Adi Takipten Doğan İtirazın Kaldırılması Ve İflas (İİK 156)
KARAR TARİHİ: 14/09/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, davalı şirketin 2019 yılının Şubat ayına kadar %79 hissesine sahip olduğunu, davacı davalı şirketin orağı iken davalı şirketin … Sigorta’ya olan cari hesap borcu ödeyememesi üzerine, müvekkili tarafından 21.09.2018 tarihinde … Sigorta’ya davalı adına 20.000,00 EURO ödeme yapıldığını, davacı aynı tarihte davalıya 20.000,00 EURO’yu alacağına kaydetmesi için ihbar yazısı gönderdiği, davalı şirket ile 19.09.2019 tarihinde mutabakat yapıldığını, müvekkilinin 20.000,00 EURO alacaklı olduğunun kabul edildiği, alacağı tahsili için yukarıda ayrıntılı yazılı İflas yolu ile icra takibi başlatıldığı, davalı kendi imzasını taşıyan mutabakatı yok sayarak itiraz ettiği, davalı itirazının iptaline, davalı şirket hakkında depo kararı verilerek şartların oluşması halinde davalının iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin eski ortağı olan davacı şirketin yönetim kurulu başkanının … olduğu, aynı zamanda müvekkili şirketinde eski yönetim kurulu başkanı olduğu, dava dilekçesi ekinde sunulan 21/09/2018 tarihli dekontta davacı tarafından dava dışı … Sigorta’ya 20.000,00 EURO ödeme yapıldığının görüldüğünü, ödemenin açıklamasında herhangi bir ifadeye yer verilmediği, neye ilişkin yapıldığı belirtilmediği, müvekkili şirket adına olduğunun kabul edilemeyeceği, müvekkili şirket tarafından adına ödeme yapılması için herhangi bir görev ve yetkilendirme ve muvafakat verilmediğini, davacı tek taraflı olarak … Sigorta’ya yaptığı ödemenin müvekkili adına yapıldığının iddiadan öteye geçmediğini, davacı şirketin müvekkili eski ortağı olup, hisselerinin tamamını 07/02/2019 tarihli pay devri sözleşmesi ile …’a devrettiğini, payların devri öncesinde müvekkili şirket yönetim kurulu başkanı olan … ve … arasında 15/01/2019 tarihli sözleşme imzalandığı, sözleşmenin 20. mad. davacı şirketin sahibi olan …’ün müvekkili şirketin bilinen tüm borçlarından, mevcut davalarının sonuçlarından ve ileride ortaya çıkabilecek öngörülemeyen her türlü riskten münhasıran sorumlu olduğunun düzenlendiği, bir an için davacı haklı olduğu düşünülse de, 15/01/2019 tarihli sözleşme uyarınca müvekkili şirketin devir tarihinden önce doğan, devir tarihinde mevcut olup devirden sonra doğacak öngörülemeyen her türlü dava ve riskten …’ün sorumlu olduğu öngörüldüğünden müvekkili sorumluluğu doğmayacağı, ödenmesi gereken herhangi bir borç varsa bundan münhasıran …’ün sorumlu olduğu, davacı sunduğu 19/09/2019 tarihli mutabakat metninin hukuken geçerli olmadığı, müvekkili şirketi temsile yetkili tarafından imzalanmadığı, söz konusu mutabakatın geçerli olduğu düşünülse de müvekkili önceki dönem borçlarından davacı şirket sahibi …’ün münhasıran sorumlu olduğu, borçtan sadece müvekkili değil …’ün de sorumluluğu doğacağı, izah edilen nedenlerle, davanın …’e ihbarına, davanın reddine, davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… Somut uyuşmazlıkta,öncelikle borçlu tarafından yapılan itirazın kaldırılması şartlarının oluşup oluşmadığının tartışılması gerekmektedir. Bilirkişi raporu ile davacının, davalı şirkete ait 20.000,00 € borcu ödediği ve bu oranda alacaklı olduğu sabit olup davacının bu olaydan sonra hissesini devretmesinin bu borcu sonlandırıp sonlandırmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Öncelikle açık bir feragat beyanı yoksa eski ortağın hissesini devretmesi şahsi alacağını da devrettiği anlamını taşımamaktadır. Çünkü eski ortak hisseye bağlı borç ve alacakları hisse devir sözleşmesi ile birlikte devretmekte olup şahsi alacağı hisse devri ile birlikte yeni ortağa geçemeyeceğinden eski ortağın şirketten olan alacağı şirketin borcu olarak varlığını devam ettirir. Davalı şirket tarafından eski ortak olan davacının alacağının yeni ortağa virmanlanması eski ortağın alacağının ödendiği anlamını taşımamaktadır.Buna göre davacı eski ortak borç olarak verdiği parayı şirketten geri isteyebilir. Hisse devir sözleşmelerinde bunun aksi yazılı bulunmadığı gibi 07/02/2019 tarihli hisse devir sözleşmesinin 4.3 maddesi gözönüne alındığında davacının davalı şirketten olan alacaklarının saklı tutulduğu,15/01.2019 tarihli sözleşmenin bu davaya uygulanmasının mümkün bulunmadığı, ayrıca davalı şirketin takas ve mahsup talebinin, tarafların birbirlerinden karşılıklı olmamaları ve alacakların farklı ilişkilerden doğması nedeniyle yerinde olmadığı anlaşıldığından davalının itirazının haksız olduğu anlaşılmıştır. Davacı vekili, Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası üzerinden alacağının tahsili amacıyla ilamsız iflas yoluyla takip talebinde bulunmuş,davalının itirazı üzerine, davacı vekili tarafından itirazın kaldırılarak davalı şirketin iflasına karar verilmesi amacıyla huzurdaki davayı açmıştır. Mahkememizce yukarıda belirtilen esaslar çerçevesinde inceleme yapılarak bilirkişi raporu alınmış,buna göre davalının davacıya borçlu olduğu belirlenerek davalı-borçlunun itirazı ara karar ile kesin olarak kaldırıldıktan sonra depo emri düzenlenerek davalı vekiline tefhim edilmiştir. Davalı tarafından depo emrine konu borç miktarı Mahkeme veznesine depo edilmiştir. Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde,davacı vekili, davalı-borçlunun itirazının kaldırılarak davalı-borçlunun iflasına karar verilmesini talep etmiş ise de, davalı-borçlunun, depo emrine esas miktarı Mahkeme veznesine depo ettiği anlaşıldığından ödeme nedeniyle iflas davasının esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararında uyuşmazlığa 15.01.2019 tarihli sözleşmenin uygulanmayacağının belirtildiği ancak bu durumun tarafların ortak gerçek iradelerine açıkça aykırılık teşkil ettiği, 15.01.2019 tarihli sözleşmenin davacı şirketin tek sahibi ve yetkilisi, ihbar olunan … tarafından kendi adına asaleten ve davacı şirket başta olmak üzere sahip olduğu şirketler adına temsilen imzaladığı, bu haliyle 15.01.2019 tarihli sözleşmenin davacı … bağladığı, davacı şirketin davalı şirket nezdinde doğan alacaklarını dava dışı … devrettiği, bu durumun bilirkişi raporunda da ispatlandığı ancak mahkemece bunun göz ardı edildiği, sözleşmenin 11. maddesinde davalı şirketin pay sahiplerinin tüm paylarını kendilerinin ve şirketinin her türlü hak ve alacaklarının devrettiğinin düzenlendiği, bu nedenle davacı şirket alacağının davalı şirket hisselerini satın alan dava dışı …’ya devredilmiş olup, bu alacağın … hesabına virmanlandığı, söz konusu virman işleminin de 15.01.2019 tarihli belgenin geçerliliği uyarınca davalı şirketçe gerçekleştirildiği, bu nedenle de bağlı şirketin davacı şirkete borcunun bulunmadığı, ancak ilk derece mahkemesince davacı şirketin defter ve cari hesap kayıtları dikkate alınarak davacı şirket aleyhine hüküm tesis edildiği, aynı zamanda davacı şirketin 07.02.2019 tarihli hisse devir sözleşmesinin 4.3 maddesi uyarınca davalı şirket nezdinde doğan alacaklarını saklı tuttuğu belirtilmişse de bu tutarın maddi gerçeği yansıtmadığı aksine ilgili madde uyarınca … için verilmiş olan bilançoda yer almakta olmayan mükellefiyet ve risklerin tamamının davalı şirkete ait olduğu, dava şirketin takas ve mahsup talebinin karşılıklılık şartını sağlanamaması ve alacakların farklı ilişkilerden doğması sebebiyle reddedilmesinde hukuka aykırılık teşkil ettiği, ilk derece mahkemesince yapılan tespitlerin aksine takas talebinin ileri sürülmesi için alacağın aynı veya farklı ilişkilerden doğmasına herhangi bir öneminin bulunmadığı, önemli olan hususun borçların aynı edimlerden oluşması olduğu, 15.01.2019 tarihli sözleşme belgesinin 10. maddesi uyarınca davacı şirketin sahibi ve tek yetkilisi … ‘ün devir tarihi itibari ile davalı şirketin taahhüt etmiş ve henüz ortaya çıkmamış tüm risk ve borçlarının toplam 67.000.000 USD olduğunu bu kapsamda risk ve borç toplam tutarının da 67.000.000 USD geçmeyeceğini, geçtiği takdirde sorumluluğu kendisine ait olduğunu, 67.000.000 USD aşan miktarın kendisine rücu edileceğini kabul beyan ve taahhüt ettiği, sözleşmenin 8. Maddesinde ” …: 5 milyon USD, riskler için teminata bağlı olarak, 2 yıllık ödemesiz dönem+5 yıl, yıllık 1 milyon olarak ödenecektir.” hükmünün yer aldığı, bu çerçevede davalı gerçek borç miktarının araştırılması gerekmekte olup toplam miktarın 67.000.000 USD’yi aşması halinde taahhüt edildiği üzere aşkın miktardan davacı şirket ve davacı şirketin tek sahibi ve yetkilisi …’ün sorumlu olduğu ve toplam borç miktarının 72.000.000 USD geçmesi halinde dava şirket lehine bir alacak hakkının doğacağının şüphesiz olduğu, davalı şirketin devir tarih itibari ile mevcut borç ve risklerinin tespitine yönelik dosyada yeterince inceleme yapılmadığı, davalı şirketin dosyaya yatırılan iflas depo bedelinin nemalandırılması talebinin ilk derece mahkemesince herhangi bir gerekçe gösterilmeden reddedilmesinde davalı şirketin mülkiyet hakkını açıkça ihlal ettiği, aynı zamanda dosyaya yatırılan 1.000 TL ıslah harcının davalı şirketten alınarak davacıya yatırılmasına karar verilmişse de bu hususun hukuka aykırı olduğu zira söz konusu harcın davalı tarafça dosyaya yatırıldığı, dosya kapsamına beyanlarını ispatlar şekilde sunulduğu belirtilen 28.06.2021 tarihli mütalaanın ilk derece mahkemesince dikkate alınmadığı, bilirkişi raporu ile uzman görüş arasındaki çelişkiler giderilmeden ilk derece mahkemesince hüküm tesis edilmesinin yargıtay kararıyla da sabit olduğu üzere bozma sebebi teşkil ettiği belirtilerek mahkemece verilen kararın kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, İİK 154. maddesinde düzenlenen iflas yolu ile takibe karşı yapılan itirazın kaldırılması ile borçluların iflasına karar verilmesi istemine ilişkindir. 2004 sayılı İİK’nun 154/1. maddesi uyarınca iflas yoluyla takipte yetkili icra dairesi, borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki icra dairesidir. Ancak, İİK’nun 154/3. maddesi uyarınca icra dairesinin yetkisi kamu düzeninden olmadığından bu konuda yetki sözleşmesi yapılabilir. Borçlu ve alacaklı yetki sözleşmesi veya yetki şartı ile borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerden başka bir yer icra dairesini yetkili kılmışlarsa o yerin icra dairesi de iflas takibi için yetkili sayılır. Ancak iflas davaları için yetki sözleşmesi yapılamaz ve iflas davası mutlaka borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde açılır. Davalının kayıtlı adresi “Esenyurt/İstanbul” olup iflas yoluyla takip yetkili icra dairesinde başlatılmış, dava yetkili ve görevli mahkemede açılmıştır. Davacı tarafça Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 174.474,00 TL asıl alacak ( 19.09.2019 tarihli mutabakat ve cari hesap bakiye alacağı 20.000 Euro x 8,7237 TL= 174.474,00 TL 26/08/2020 tarihinde 1 EURO=8,7237 TL) iflas yoluyla takip talebinde bulunulmuş ve borçlu tarafından ödeme emrine itiraz edilmiştir. … aracılığıyla 21.09.2018 işlem tarihli dekontun incelenmesinde, davacı tarafça dava dışı … Sigorta ve Reasürans hesabına 20.000 USD havale yapıldığı ve açıklama kısmında herhangi bir bilginin yer almadığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafça fotokopi olarak sunulan 21 Eylül 2018 tarihli belge ile ödendiği belirtilen tutarın davalı tarafça cari hesaba kaydedilmesinin talep edildiği ve 19.09.2019 tarihli cari hesap mutabakatında davacının 20.000 EURO alacaklı olarak belirtildiği ve mail yazışmalarının sunulduğu görülmektedir. Mail yazışmaları: … Sigorta yetkilisi olarak belirtilen … tarafından gönderilen 25.09.2018 tarihli mail: ”öncelikle ödeme için teşekkür ederiz. … tarafından tarafımıza gönderilen 20.000 Euro nun …’un cari hesabına virmanlanması için ekli yazının … tarafından imzalanıp kaşelendikten sonra gönderilmesi konusunda desteğinizi rica ederiz.” şeklinde olup davacı tarafça … Sigorta A.Ş.’ye gönderilen 24.09. 2018 tarihli talimat yazısında 20.000 Euro’nun davalı cari hesabına alınarak borcundan düşülmesi talep edilmiş ve davacı şirket tarafından davalı şirkete gönderilen 21.09.2018 tarihli yazıda 20000 Euro ödemenin cari hesabı borç kaydedildiğini belirtilerek ”cari hesabımıza ALACAK kaydedilmesini rica ederiz” talebinde bulunulmuştur. Davalı şirket tarafından davacı şirketin 12.11.2018 tarihinde yani ödemenin yapıldığı tarihten sonra gönderilen mailde 30.09.2018 tarihli cari hesap ekstresinin teyidi talep edilmiş ve dosyaya ibraz olunan mail çıktısı ve ekinde yer alan cari hesap ekstresi – muavin defterinde 21.09.2018 tarihinde davalı şirket tarafından 20.000 Euronun davacı şirket lehine virman yapıldığı, 19.09.2020 tarihinde davalı şirketin muhasebe sorumlusu olduğu belirtilen … tarafından gönderilen mailde ”… Grubu mutabakat mektupları ektedir. Salı günü asıllarını getireceğiz.” denilmekte olup ekinde yer alan 19.09.2019 tarihli belgede 19.09.2019 tarihinde 396.607,42 TL alacağının bulunduğu belirtilmiş ve davalı şirketin kaşe ve imzasının yer aldığı anlaşılmıştır. Davacı şirket adına yönetim kurulu başkanı … ile … Adına yönetim kurulu başkanı … arasında düzenlendiği anlaşılan ”protokol” başlıklı 21.01.2019 tarihli hisse devir sözleşmesinde; 21.01.2019 tarihinde ”… San. A.Ş. Hisse Devir Sözleşmesi” akdedildiği, iş bu protokol ile 21.01.2019 tarihinde akdedilen sözleşmenin koşullarının belirlendiği, iş bu sözleşmenin akdedildiği tarihten itibaren 75 gün içerisinde … A.Ş.’nin hisselerinin tamamının … Devredilmemiş olması halinde hisse devir sözleşmesinin kurulduğu andan itibaren hükümsüz kalacağı, taraflara herhangi bir sorumluluk yüklenemeyeceği belirtilmiştir. Davalı vekilince 01.07.2021 tarihli savunmanın ıslah yoluyla genişletilmesi beyanı ve ekinde 1.000 TL ıslah harcı yatırıldığına dair sayman mutemedi alındısı sunulmuştur. İş bu beyan dilekçesinde, uyuşmazlığın kaynağını davalı hisselerinin devri olup bu devrin esaslarını düzenleyen 15.01.2019 tarihli sözleşme tarafların serbest iradesiyle düzenlendiği ve sözleşme hükümleri hem … hem de davacı şirketler hakkında uygulama alanına konularak sadece imzası bulunanlar yönünden değil sahibi oldukları ve temsil ettikleri şirketler yönünden de geçerli olduğu, bu sözleşmenin 10. maddesine göre davalının sözleşme ve borç risklerinin toplamının 67.000.000 USD’yi aşması halinde bu ödemelerin … ve sahip olduğu şirketlere ait olacağı, bu miktar aşması halinde öncelikle …’e yapılacak ödemeden mahsup edilecek bu miktarda aşması halinde aşan kısım, …’ün sahip olduğu şirketler tarafından ödeneceği belirtilmiş olup, davalının hisse devir tarihindeki maliye risk ve yükümlülükleri an itibariyle dolar karşılığı olarak 67.000.000 USD’nin üstünde görünmekle dava konusu borcun olmadığına dair dosyadaki delillerin öncelikle nazara alınmasını ancak mahkemece aksi kanaate varılması halinde kabul anlamına gelmemek kaydıyla öncelikle davalının borç ve riskleri dikkate alınarak 67.000.000 USD aşan kısmın hüküm altına alınacak miktardan takas ve mahsubunun talep edildiği belirtilmiştir. Prof. Dr. … ve Doç. Dr. … tarafından düzenlenen ve davalı vekili tarafından sunulan hukuki mütalaada; 15.01.2019 tarihli belgenin taraflar arasında girişimin hemen tüm ihtilaf bakımından büyük öneme sahip olduğu zira bu belgenin daha sonra tamamlanacak hisse devri ile bağlantılı olarak hangi hükümleri içerdiğinin saptanması uyuşmazlığın çözümünde belirleyici bir rol oynadığı, … tarafından davalı şirkete gönderilen ”…’in hisselerini devrettiği …ya gönderdiğimiz önceki yazışmalardan da anlaşılacağı üzere satıcı …’in şimdiye kadar 15.01.2019 ve 07.02.2019 tarihli tüm sözleşmesel hükümlerini harfiyen yerine getirmiş olmasına rağmen” ifadesinin yer aldığı mail, davalı şirkete gönderilen ”tarafınız ile şirketimiz … Ltd. ve … arasında … A.Ş. Şirketinin hisselerini devriyle ilgili olarak akdedilmiş yazılı imzalı ve bağlayıcı 15.01.2019 tarihli sözleşme ile 07.02.2019 tarihli kardemir sözleşmesi mevcuttur.” İçeriğine sahip telgraf, yönetim kurulu başkanı sıfatıyla bizzat … tarafından imza altına alınmış hisse devrine ilişkin 12.02.2019 tarih ve 2019/03 sayılı … A.Ş. yönetim kurulu kararı 15.01.2019 tarihli sözleşmenin geçerli, tarafların kabulünde de uygulamaya konulduğunu teyit etmekte olup, 15.01.2019 tarihli belgenin orijinalinin İngilizce olması ve tercümenin kısmen eksik ve hatalı olması nedeniyle bilirkişilerin hatalı değerlendirme yaptığı, taraflar arasındaki ihtilaflarda davacı tarafın dayandığı alacak iddialarının ispata elverişli ve tartışmasız deliller ile ispat edilmemiş bulunduğu ve bu haliyle ispata muhtaç olduğu görüş ve kanaatinde bulunduğu belirtilmiştir. Davacı vekilince ilk bilirkişi raporuna karşı sunulan beyan dilekçesinde; 15.01.2019 tarihli anlaşma metni davalı şirket müdürü … ile … yetkili sırasında imzalandığı ve sözleşmelerin nispiliği ilkesi gereğince anlaşma metninde davalı şirket ortaklığın imzası bulunmadığından davacı şirkete karşı ileri sürülmesi hukuka aykırı olduğu, aynı imzaları içeren Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/704 sayılı dosyasında içinde sözleşme uzmanı da olan bilirkişiler tarafından düzenlenen raporda anılan sözleşmenin … yetkilisinin … hisselerinin yüzde yüz alınmasına yönelik düzenlenen metnin tarafların hak ve yükümlülüklerini belirleyen nihai belge niteliğinde olmadığı, hisse satışına hazırlık amacına yönelik metin olduğu, …’un hakim ortağı davacı şirket veya diğer ortaklar tarafından imza edilmiş bir belge olmadığı yönünde tespit olduğu ileri sürülmüş ve mahkemece yapılan yargılama sonucunda davalının depo emrine esas bedeli ödediği gerekçesi ile davanın konusuz kalması sebebiyle davacının iflas talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ve davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine UYAP sisteminde yapılan incelemede İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nce 2022/191 E. 2022/313 K. sayılı ilam ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1b-1 bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.Emsal nitelikte sunulan Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/704 E. sayılı dosyasında düzenlenen bilirkişi heyet (mali müşavir ve sözleşme uzmanı) raporunda özetle; 15.01.2019 tarihli belgede, davalı … Genel Müdürü sıfatıyla …’e muhatap olarak … Genel Müdürü sıfatıyla …’e muhatap olarak … yetkilisi olarak … tarafından imzalandığı, söz konusu belgenin yeminli tercümesine göre … genel müdürü olarak … ile … yetkilisinin … hisselerinin %100’ünü satın almak için görüştükleri ve 15.01.2019 tarihli belge ile tarafların görüştükleri hususları yazılı hale getirildiği, 21.01.2019 tarihli hisse devir sözleşmesi ile, davacının sahip olduğu … hisselerinin 3.540.012 adedinin ( %25,0000053 hisse oranında) … Şti.’ye 1.800.000 TL bedelle devrettiği ve söz konusu devir sözleşmesinin ve davacının …’dan olan alacakların devri kapsamında olduğuna dair bir hükmün yer almadığı, öte yandan 15.01.2019 tarihli belgede … unvanlı firma temsilcisinin imzasının bulunduğu, devir sözleşmesinde ise … unvanlı firmanın temsilcisinin imzasının bulunduğu, hisse satışının yapıldığı firma ile davalının iddialarını dayandırdığı 15.01.2019 tarihli belgede belirtilen firmanın farklı unvanları sahip olduğunun tespit edildiği, 07.02.2019 tarihli hisse devir sözleşmesi ile, davacıya ait … hisselerinin tamamının davacıya ait … hisselerinin kalan kısmının tamamının 07.02.2019 tarihli hisse devir sözleşmesi ile …ya devredildiği ifade edilmekle birlikte dosya içeriğinde bahse konu sözleşmeye rastlanılmadığı, ancak dosya içeriğinde söz konusu sözleşme yer almadığından bahse konu sözleşme kapsamında davacının …’dan olan alacaklarının da devir konusu olup olmadığı konusunda değerlendirme yapılamadığı belirtilmiştir. İş bu sözleşmenin 4.3. maddesinde ”… Ltd.’in ve …’ün … San. A.Ş.’den olan veya üçüncü şahıslardan hisse devir tarihine kadar ve bu tarih itibariyle devir almış oldukları her türlü alacak hakkı devam edecektir.Kural olarak, hisse devir tarihine kadar … A.Ş.’nin yapmış olduğu satışlar nedeniyle elde edilmiş veya elde edilecek gelirler ve due diligence verilmiş olan bilançoda gözükmeyen mükellefiyetler ve risklerde … Ltd’e ait olacaktır” yer almaktadır. Aynı zamanda sözleşmenin uyuşmazlıkların çözümü ve yetkili merci başlıklı 9. maddesinde uyuşmazlıkların çözümünde … nezdinde, Cenevre merkezli tahkim kurulacağı ve uyuşmazlıkta tahkim kuralları uyarınca atanacak üç hakem marifetiyle çözümün sağlanacağı belirtilmektedir. 15 Ocak 2019 tarihli sözleşmenin … anteteli düzenlendiği, … … Genel Müdürü sayın Bay Kolluk başlığı ile başlayan belgede, sözleşmenin hükümleri uyarınca … ile … hisse senetlerinin %100 ‘ünü almak için görüşüldüğü belirtilmiş ve sözleşmenin 10. maddesinde toplam borcun 67 milyon dolar olduğu, toplam sorumluluk miktarının 67 milyon doları geçmeyeceği, ek ödemelerin yapılacak ödemelerden mahsup edileceği belirtilmiştir. Prof. Dr. … tarafından düzenlenen ve davacı vekili tarafından sunulan hukuki mütalaada; Davacı … firmasının davalı şirketteki hisselerini devretmesine rağmen davalı şirketten olan alacaklarını dava konusu yapmasına herhangi bir engel bulunmadığı zira 07.02.2019 tarihli pay devri sözleşmesinin 4.3 maddesi gereğince davacı şirketin …’dan olan hisse devir tarihine kadar ve bu tarih itibari ile devralmış olduğu her türlü alacak hakkının devam ettiği, dosyaya sunulan bilirkişi raporuna göre de davalı şirketinin ticari defterlerinde davacının 12.06.2020 tarihine kadar 20.000 Euro tutarında alacaklı olduğu, ancak bu alacağın 12.06.2020 tarihinde … firmasına virmanlanarak sıfırlandığı, davalı firma tarafından yapılan virman işleminin 15.01.2019 tarihli belgeye istinaden gerçekleştirildiği ileri sürülmüş ise de bu belgenin tarafları arasında ne davacı ne de … firmasının yer aldığı, dolayısıyla davalının ticaret defterinde yaptığı virman işleminin temelsiz olduğu, davalı şirket vekilinin ıslah dilekçesi sunmak suretiyle iddia ve savunmasını genişleterek takas ve mahsup talebinde bulunduğu, takasının ileri sürülebilmesi için tarafların birbirinden karşılıklı olarak alacaklı ve borçlu olması gerektiği 15.01.2019 tarihli belgenin tercümesinde bu belgenin dava dışı … tarafından … yetkilisi sıfatıyla imzalandığının görüldüğü yani ilgili belgenin … ile dava dışı … arasında imzalandığının anlaşıldığı, söz konusu belgenin borç doğurmaya elverişli bir belge olduğu kabul edilse dahi bu belgeye dayalı olarak alacak iddiasında bulunabilecek kişinin dava dışı … olduğu, bu bağlamda davacı şirketlerin davalı firmadan alacaklı olmasına karşın davalı firmanın davacı şirketlerden alacaklı olmadığı anlaşıldığından takas için aranan karşılıklılık şartının işbu davada sağlanamadığı, davalı firmanın dosyaya sunacağı delillerle 67.000.000 doları aşan borcunun ne olduğunun kalem kalem ortaya koymasının zorunluluk arz ettiği, davalı şirketçe ortaya konulacak somut delillerden sonra ancak o zaman bu somut deliller üzerinden bilirkişi incelemesi yapılabileceği, dava dosyasının geldiği aşama itibariyle davalı açısından savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağının da başladığı, davalı şirket vekilinin mahsup talebinde bulunabilmesi için her şeyden önce tarafların alacaklarının aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması gerektiği oysa iş bu davalarda alacak iddialarının farklı hukuki ilişkilere dayandığı ve mahsup iddiasında nitelenemeyeceği, davalı firmanın takasa konu alacağını 15.01.2019 tarihli belge çerçevesinde düzenlendiğini iddia ettiği 07.02.2019 tarihli hisse devir sözleşmesine dayandırdığı bu sözleşmede pay devrinden kaynaklanan uyuşmazlıkların taraflarca … tahkim de çözümleneceğinin belirlendiği davacının usulüne uygun gerçekleştirdiği tahkim itirazı üzerine mahkemenin bu itirazı dikkate alarak takas mahsuba ilişkin iddiaları çözme yetkisinin bulunmadığı ve uyuşmazlığın çözüm merciinin hakemler olduğuna karar verilmesi gerektiği görüş ve tespitinde bulunmuştur. Mali Müşavir … tarafından düzenlenen kök raporda özetle: davalı tarafından ibraz edilen ticari defter ve belgelerin incelenmesi sonucunda ticari defterlerin usulüne uygun bir şekilde açılış ve kapanış taktiklerinin yapıldığı, ticari defterlerin birbirini teyit eder şekilde tutulduğu, 21.09.2018 tarih … nolu yeni maddesi ile dava dışı … Sigortaya 146.874 TL (20.000 EURO) borç kaydetti, karşılık hesabında davacıya 331 ortaklığa cari hesabı altında 146.874 TL alacak kayıt edildiği 2018 yılın sonunda yapılan kur değerlendirmelerinin sonrasında davanın davacı ortaklığa cari hesabı altında 120.560 TL borcunun gözüktüğü, 2019 yılı sonunda yapılan kur derlemelerinden sonra davalının davacıya diğer çeşitli borçlar hesabı altında 133.012 TL borcu gözüktüğü 2020 yılında yapılan kur derlemelerinden sonra davacının alacağının 154.250 TL olduğu ve 12.06.2020 tarihinde davacının alacağının davalı şirket ortağı … hesabında virmanlanarak birbirini teyit eder şekilde tutulduğu, 21.09.2018 tarih 3775 nolu yeni maddesi ile dava dışı … Sigortaya 146.874 TL (20.000 EURO) borç kaydetti, karşılık hesabında davacıya 331 ortaklığa cari hesabı altında 146.874 TL alacak kayıt edildiği 2018 yılın sonunda yapılan kur değerlendirmelerinin sonrasında davanın davacı ortaklığa cari hesabı altında 120.560 TL borcunun gözüktüğü, 2019 yılı sonunda yapılan kur derlemelerinden sonra davalının davacıya diğer çeşitli borçlar hesabı altında 133.012 TL borcu gözüktüğü 2020 yılında yapılan kur derlemelerinden sonra davacının alacağının 154.250 TL olduğu ve 12.06.2020 tarihinde davacının alacağının davalı şirket ortağı … hesabında virmanlanarak sıfırlandığı, davacının takip dayanağı alacağının 21.09.2018 tarihinde davacının dava şirketin dava dışı … Sigortaya olan 20.000 Euro borcunu ödemesi ile 20.000 Euro alacağından kaynaklandığı, davacının ödeme yapması ile aynı tarihte davalı şirkete gönderdiği ihbarname ile 20.000 Euro’nun davalı borcuna kaydedildiğinin bildirildiği, davalı şirketin bu bildirimden sonra ticaret defterlerinde o dönemde davalı şirketin ortağı olan davacı cari hesabına 20.000 Euro alacak kayıt edildiği, 12.06.2020 tarihine kadar davacı davalı şirketten bu miktar oranında alacaklı gözükürken 12.06.2020 tarihinde davacı cari hesabına 20.000 Euro borç verilmiş karşılığında davalı şirketin yeni ortağı … alacak verilerek davacının cari hesabının sıfırlandığı yani icra takip tarihi olan 26.08.2020 tarihinde davalı ticaret defterlerinde davacının cari hesabın sıfır gözüktüğü, bunun bir ödemeden kaynaklanmadığı, davalı şirketteki hisselerini davacının devretmesinden sonra şirketin yeni ortağı olan davacının alacağının devir edilmesi ile sıfırlandığı, davacının 21.01.2019 tarihinde hisse devir sözleşmesi ile hisselerini davalı şirketin şu anki tek ortağı olan … Şirketi’ne devrettiği, dosya kapsamında yanların hisse devirlerinin hangi şartlarda gerçekleştiği ilişkin somut bir delil olmadığından davalının, davacının cari hesap alacağını davacının hisselerini satın alan dava dışı …’e devretmesi uygun olup olmadığı yönünden bir değerlendirme yapma olanağının bulunmadığı, hisse devir sözleşmesi ile davacının davalı şirketten olan alacağının sonlanmadığına kanaat getirilmesi halinde davacının davalıdan 20.000 Euro alacaklı olduğu, ancak mahkemece davacının dava şirketteki hisselerini devretmesi ile birlikte şirkete alınan tüm alacaklarının da devir etmiş sayılacağına kanaat getirmesi halinde davacının davalıdan herhangi bir alacağı olmayacağı yönünde görüş ve tespitte bulunulmuştur. Mali Müşavir … tarafından düzenlenen ek raporda özetle:15 Ocak 2019 tarihli sözleşmenin …’e hitaben yazıldığı ve … ile …’e ait olduğu belirtilen imzaların yer aldığı, taraf olarak da … olduğundan/ yer aldığından ve davacı yan davalı şirketteki hisselerini …’e değil, dava dışı …’a devrettiğinden kök raporda bu sözleşmeye yer verilmediği, mali olarak kök rapordaki görüşlerin korunduğu belirtilmiştir. Mali Müşavir … tarafından düzenlenen 2. ek raporda özetle: güncel depo emrine esas miktarının tespiti amacıyla mali bilirkişiden rapor alınmasına dair verilen kararın sonucunda bilirkişi tarafından davacı tarafın takip öncesi işlemiş faiz talep etmediğinden işlemiş faizin hesaplanmadığı, asıl alacak için takip tarihinden depo emrine esas tarihe kadar olan faiz hesabının incelenmesinde ise davacı şirketin toplam 174.474 TL asıl alacağına takip tarihinden depo emrine esas bir sonraki celse tarihi olan 27.01.2022 tarihine kadar taleple bağlılık esası gereğince değişen oranlarda avans faiz uygulanması sonucunda toplam faiz miktarının 39.587,67 TL olarak hesaplandığı, asıl alacak rakamı üzerinden vekalet ücreti hesaplandığında 20.525,03 TL vekalet ücreti, 7.938,57 TL tahsil harcı, 62,20 TL icra masrafı hesaplanması birlikte depo emrine esas alacak tutarın 27.01.2022 tarihi itibari ile 242.587,47 TL olarak hesaplandığı, bu tarihte depo kararı verilmesi halinde bu tarihten sonra asıl alacağa işleyecek günlük faiz tutarının 80,07 TL olacağı belirtilmiştir. Davalı vekili iflas depo bedeli olarak yatırılan 242.587,47 TL bedelin dosya kesinleşinceye kadar nemalandırılması için aylık vadeli TL hesabı açılması yönündeki talebi mahkemece değerlendirilmiş ve 14.01.2022 tarihinde ara karar ile İİK’nun 134/5 maddesinde düzenlenen ”ihalenin feshi ilişkin şikayetin kabulüne veya reddine ilişkin kararın kesinleşmesi üzerine, ihale bedeli nemaları ile birlikte hak sahiplerine ödenir” hükmünün iflas davasında depo emrine istinaden yatırılan bedelin nemalandırılmasını kıyas yoluyla uygulama olanağı bulunmadığı ve bu madde dışında nemalandırmaya ilişkin bir düzenleme de mevcut olmadığı belirtilerek davalı vekilinin depo bedelinin nemalandırılmasına ilişkin talebinin reddine dair karar verildiği belirtilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda ödeme nedeniyle iflas davasının esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiş olup işbu karara yönelik davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili tarafından sunulan istinaf sebeplerinin incelenmesi: Depo edilen bedelin nemalandırılması talebi; İİK’nin 134/5 maddesinde ”ek: 4949 s.K. M.38) Taşınmazı satın alanlar, ihaleyi alacağına mahsuben iştirak etmemiş olmak kaydıyla, ihalenin feshi talep edilmiş olsa bile, satış bedelini derhal veya 130. maddeye göre belirlenen süre içinde nakden ödemek zorundadırlar. İcra müdürü ödenen ihale bedeli ile ilgili olarak, ihalenin fesine yönelik şikayet sonucunda verilecek karar kesinleşinceye kadar para bankalarda nemalandılar, ihalenin fesine ilişkin şikayetin kabulüne veya reddine ilişkin kararın kesinleşmesi üzerine, ihale bedeli nemalarıyla birlikte hak sahiplerine ödenir” hükmü yer almaktadır. İİK’nin 134. maddesi ihalenin feshi ve neticesi başlığı altında yer almakta ise de; mahkemece verilen kararda; kararın kesinleşmesi halinde depo edilen paranın davacıya ödenmesine şeklinde hüküm kurulup, davacı tarafça bu kısma ilişkin bir istinaf talebinde de bulunmadığından davalı vekilinin talebi uyarınca , tarafların ekonomik olumsuzluklardan etkilenmesinin önüne geçilmesi adına 3 er aylık vadeli hesap açılmak suretiyle depo bedelinin nemalandırılması yoluna gidilmesi gerekmektedir. Dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesinde; öncelikle Sözleşmenin nispiliği ilkesi ilkesinin ele alınması gerekmektedir.Sözleşmeler, sözleşmelerin nispiliği ilkesi gereğince, kural sadece sözleşmenin tarafları hakkında hükümler içerebilir ve sözleşmelerin nispiliği kuralı gereğince ancak sözleşmenin tarafları birbirlerine karşı sorumlu olup; birbirlerine karşı ifa ile yükümlüdürler. Sözleşme sadece tarafları bağlar. Uyuşmazlığa konu somut olayda, 15.01.2019 tarihli belgenin … ile … A.Ş, 21.01.2019 Hisse Devir Sözleşmeleri’nin … ile … Ltd, 07.02.2019 tarihli Pay Devri Sözleşmesi’nin …, … Ltd. ve … arasında imzalandığı, bu bu belgenin taraflar arasında davacı şirket ve davacı şirketin cari hesap alacağının virmanlandığı … bulunmadığı, … tarafından yapılan tercümede belgenin son paragrafında “bu teklif konusu …’in incelemesine tabidir. İşlemleri yasal gereklilikler çerçevesinde mümkün olduğunca hızlı yapmayı planlamaktayız … ve siz anlaşma uyarınca durum tespit dönemi süresince başka hiçbir potansiyel alıcı ile müzakereye girmemeyi taahhüt etmiş bulunmaktasınız” … tarafından yapılan tercümede ”iş bu teklif … tarafından durum tespiti sonucuna tabidir. İşlemleri yasal prosedür ürünün gerektirdiği kadar hızlı bir şekilde kapatmayı planlıyoruz .Sizin ve …un durum tespiti süresi boyunca iş bu sözleşme hakkında herhangi bir potansiyel alıcı ile görüşme yapmayacağınızı kabul ettiniz” şeklinde olmakla 15.01.2019 tarihli belgenin hisse devri sözleşmesi niteliğinde olmadığı, belgenin satışa hazırlık amacıyla yapılan müzakerelerin yazılı hale getirildiği bir metin olarak değerlendirilmesi gerektiği açıktır. 07.02.2019 tarihli pay devri sözleşmesinin 4.3. maddesi uyarınca davacının davalı şirketteki hisselerini devrederken …’dan hisse devir tarihine kadar olan ve hisse devir tarihine kadar devralmış olduğu alacaklarına ilişkin haklarını saklı tuttuğunun anlaşıldığı, davalının 15.01.2019 tarihli belgenin sözleşmenin tarafları için bağlayıcı olduğu, iş bu belgeye dayalı hak talebinin de sözleşmenin tarafları için geçerli olabileceği anlaşılmaktadır. Takas talebi yönünden yapılan inceleme: TBK m.139/1 maddesine göre 2 kişi karşılıklı olarak bir miktar para veya özdeş diğer edimleri birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise iki tarafın her biri borcunu alacağı ile takas edebilir. Bunun sonucunda her iki borç takas edilebilecekleri anda daha az olan borç tutarınca sona erer. Takasın koşulları (olumlu) incelendiğinde ise; -Takas edilebilecek borçların karşılıklı olmalı -Takas edilecek borçlar para borcu veya özdeş borç (aynı türden borç) olmalı -Takas edilecek borçlar muaccel olmalı. Takas için iki borcun da muaccel olması şart değildir. Takas edilecek borcun muaccel olması buna karşılık diğer borcun sadece ifa edilebilir bulunması yeterlidir. -Takas edilecek borç dava edilebilir borç olmalıdır. Takasın olumsuz koşulları ise; tarafların takas hakkını sözleşme ile ortadan kaldırmış olmaması ve kanunun takas hakkını ortadan kaldırmış olmaması gerekmektedir. Yukarıdaki bilgiler ışığında borçta takas iradesini beyan edince her iki borçta yani takas edilen borçlar asıl borç takas edilebilecekleri andan itibaren en az olan borç tutarında sona ermektedir. Davalı vekilince sunulan ıslah dilekçesi incelendiğinde davalı şirketin 15.01.2019 tarihli belgeden kaynaklı olarak bir alacak iddiasında bulunduğu anlaşılmaktadır. Ancak yukarıda belirtildiği üzere işbu belgede ki taahhütlerin yerine getirilmemesine dayalı olarak alacaklı sıfatının bulunduğunu iddia edebilecek sözleşmenin tarafı olan …’dir. Zira bu belgenin dava dışı … ile … arasında imzalandığı açık olmakla, davalının 15.01.2019 tarihli belge gereğince takas iddiasında bulunabilmesinin mümkün görülmediği, davacı şirketin alacağının davalının cari hesapta kayıtlı olduğu, davalı firmadan alacaklı olmasına karşın davalı firmanın davacı şirketten alacaklı bulunmadığı, takas için aranan karşılıklılık şartının davada gerçekleşmediği, davalının takasa konu alacağını 15.01.2019 tarihli belge sonucunda düzenlendiğini iddia edilen 07.02.2019 tarihli Pay Devir Sözleşmesine dayandırdığı, bu sözleşmede pay devrinden kaynaklanan uyuşmazlıkların taraflarca … tahkimde çözümleneceğinin belirlendiği ve ticari defterlerin incelenmesi sonucunda davacının alacaklı olduğunun tespit edildiği dosyaya sunulan deliller, her iki tarafça sunulan hukuki mütalaa ve bilirkişi raporunda yer alan tespitlerden anlaşılmaktadır. Dosyaya yatırılan 1.000 TL ıslah harcının davalıdan alınmasına dair verilen karara yönelik itirazın incelenmesi; Yukarıda da belirtildiği üzere 1.000 TL ıslah harcı davalı vekili Av. … tarafından yatırılmış ve buna ilişkin düzenlenen 30.06.2021 tarih … seri numaralı sayman mutemedi alındısı dosya arasına alınmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda hükmün 4 nolu maddesinde 1000 TL ıslah harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair verilen kararın dosya kapsamına uygun olmadığı anlaşılmaktadır. HMK’nin 353/(1)-b-2 maddesinde, “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında …” duruşma yapılmadan karar verileceği hükmü düzenlenmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı avukatının istinaf kanun yolu başvurusunun, hükmün 4. nolu maddesinde yer alan ıslah harcının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine dair ibare ve iflas depo bedelinin nemalandırılmaması nedeniyle kabulü ile, 6100 Sayılı HMK’nin 353/(1)-b-2. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.2 maddesi uyarınca KABULÜ ile, Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2020/739 Esas, 2022/72 Karar ve 27/01/2022 tarihli kararının HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak; A- Ödeme nedeni ile iflas davasının esası hakkında karar verilmesine YER OLMADIĞINA, B- Davalı şirket tarafından 06/01/2022 tarihinde yatırılan 242.587,47.-TL paranın karar kesinleştiğinde davacıya ÖDENMESİNE, C-Davalı tarafça yatırılan iflas depo bedelinin 3’er aylık vadeli hesaba aktarılmasına dair müzekkere yazılmasına ve yapılacak işlemlerin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine İlk derece mahkemesi yönünden: 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 80,70 TL red harcının davacı tarafından yatırılan 54,40 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davalıdan tahsiline, 3-Davacı tarafından ödenen 54,40 TL Başvurma Harcı , 54,40 TL Peşin Harç, 7,80 TL vekalet harcı, 21 tebligat + posta masrafı olan 233,50 TL, bir ilan masrafı 998,73 TL, bilirkişi ücreti 3.600,00 TL olmak üzere toplam 4.948,83 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından Mahkeme veznesine depo edilen 18.000,00 TL tutarındaki iflas avansının karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE, 5-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE, 6-Davalı tarafında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 7-Taraflarca yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, İstinaf giderleri yönünden; 8-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf başvuru harcının Hazineye GELİR KAYDINA, 9-İstinaf eden davalı tarafça yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davalı tarafa İADESİNE, 10-Davalının yapmış olduğu 220,70 TL istinaf başvuru harcı, tebligat ve posta gideri 115,10 TL olmak üzere toplam 335,80 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 11-İstinaf yargılaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nun 361/1. fıkrası ve 2004 sayılı İİK’nun 164. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 14/09/2022