Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/570
KARAR NO: 2022/660
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/2114
KARAR NO: 2021/713
DAVA TARİHİ: 13/10/2014
KARAR TARİHİ: 06/07/2021
DAVA: Kooperatif Üyeliğinin Tespiti ile Tapu İptali Ve Tescil
KARAR TARİHİ: 02/06/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı …’in … Otomotiv şirketi adıyla eşit hisseler oranında birlikte ticari faaliyet gösterdiğini, tarafların davalı kooperatife ait … caddesi …-… nolu kooperatif hisseli dükkanı 1/2 oranında hissedar olarak 120.000.000.000 TL bedelle … adlı kişiden 23/06/2003 tarihinde satın aldığını, müvekkilin bu bedelin 60.000.000.000 TL’sini 23/06/2003 tarihinde elden bakiye 60.000.000.000 TL’sini ise 07/08/2003 tarihinde çekle ödediğini, müvekkilinin 29/07/2003 tarihinde silahlı saldırıya uğraması nedeniyle omuriliğinin zedelendiğini, uzun süre tedavi gördüğünü, bu olaydan sonra davalı ile ortak işyerlerini …’daki … caddesi …-… no.lu dükkana taşıma kararı aldıklarını, taraflar daha sonra adi şirketlerini sermaye şirketine dönüştürerek 1/2 oranında hissedar oldukları ve dava konusu kooperatif hisseli dükkanı 01/01/2007 başlangıç tarihli kira sözleşmesiyle kiraya veren … ve … olarak birlikte imza altına aldıklarını, kira sözleşmesinin aslını Sultangazi ve Kozyatağı Vergi Dairelerinde mevcut olduğunu, kardeşine karşı bir güvensizlik beslemeyen müvekkilinin o tarihte yürüyemediği için 1/2 oranındaki hissesini ortaklar pay defterine kaydettiremediğini, davalı …’in ise 06/03/2006 tarihinde ..-… nolu kooperatif hissesinin tamamını kendi adına tescil ettirdiğini, davalının bu eyleminin haksız, hukuka aykırı ve kötüniyetli ayrıca 2003 yılında 120.000.000.000 TL bedelle alınan dava konusu yerin davalı tarafından 3 yıl sonra 1.000,00 YTL (1.000.000.000 TL) bedelle alınmış olmasının da hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalının 2014 yılında işleri ayırmayı teklif ettiğini ve taraflar arasında yapılan şifahi konuşmalarda … Otomotiv kimde kalır ise kalan 1/2 hissenin de devrinin sağlanacağı konusunda anlaşıldığını, davalının 14/02/2014 tarihinde şirketteki hisselerini müvekkilinin oğlu olan …’e devrettiğini, bu devirden sonra ise dükkanın tamamını kendisine ait olduğunu ve kooperatif hissesini kendi üzerine tescil ettirdiğini beyan ederek dükkana ilişkin kira bedelinin ödenmesi gerektiğinden bahisle Kadıköy … Noterliği’nin 09/04/2014 tarihli ihtarnamesini keşide ettiğini, bu ihtara karşı müvekkili tarafından kira sözleşmesi bulunmadığı, dükkanda 1/2 pay sahibi olduğu, payına tekabül eden kira bedelinin ödendiği, kooperatif hissesinin ise müvekkilinin rızası dışında davalı tarafından tescil ettirildiğini öğrendikleri yönünde Kadıköy … Noterliği’nin 24/04/2014 tarihli ihtarıyla cevap verildiğini, davalı tarafça kooperatif hissesinin müvekkiline devredilmediğini, kooperatif aidatlarının bugüne kadar tarafların ortak hesabı veya ortak oldukları şirket hesabından ödendiğini, davalının müvekkile ait olduğunu bildiği halde 1/2 hisseyi kendi adına tescil ettirmiş olmasının açıkça hakkın kötüye kullanımı olup, bu yolsuz ve usulsüz tescilin iptali gerektiğini beyan ederek müvekkili ile davalı …’in bedelini ortak hesaptan ödeyerek satın aldıkları kooperatif hissesinin tamamını muvazaalı şekilde ortaklar pay defterine kendi adına kayıt ve tescil ettiren davalının … Oto Yedek Parçacıları Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi … Caddesi No:… (yeni no:…) nolu dükkandaki 1/2 hissesinin tescilinin iptali ile müvekkille aidiyetinin tespiti ve adına tesciline, müvekkile ait olan 1/2 hissenin tescilinin filen mümkün olmaması halinde müvekkilinin kooperatifteki hissesine tekabül eden gerçek değerin tespiti ile davalı …’ten faizi ile birlikte tazminat olarak tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı Kooperatif vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili kooperatife üyelik devri hususunda müracaat eden davalı tarafa, usul ve yasaya uygun olarak devir ve tescil işleminin gerçekleştiğini, hisse devrinin hak sahipleri arasında el değiştirmesi hususunda müvekkilinin hiçbir müdahalesinin olmadığını, muvazaa gibi bir durumun da söz konusu bulunmadığını, kooperatife husumet yöneltilemeyeceğini savunarak davanın müvekkil yönünden husumetten reddini istemiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya dayanak olarak sunulan 23/06/2003 tarihli belgenin tarafı olan …’ya da davanın yöneltilmesi gerektiğini, dava konusu dükkanın şirket imkanları ile alındığı ifade edildiğinden ve davacının dayanak olarak gösterdiği 23/06/2003 tarihli belgeye göre hak sahibi şirket … şirketi olduğundan davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığını, sözleşmenin hisse devrine ilişkin değil taşınmaz alım satımına ilişkin düzenlendiğini, 23/06/2003 tarihli belgenin gerçek bir belge olmadığını, adi yazılı olması hasebiyle sonradan düzenlenebilecek belge türünden olduğunu, tarih ve içeriği itibariyle 10 yıl sonra Temmuz 2014 tarihinde düzenlenmiş sahte bir belge olduğunu, bu belgenin davacının oğlu … tarafından …’ya bedel ödenmek suretiyle sonradan düzenletildiğini, bu hususta mail yazışmalarının mevcut olduğunu, bu nedenle dayanılan belgenin yaşının tespiti için İ.Ü.Adli Tıp Enstitüsünden rapor alınmasını talep ettiklerini, iddiaları kabul etmediklerini, davacının kendi birikimi ile 2002 yılında … marka bir araç satın aldığını davalının ise kooperatif hissesini satın aldığını, müvekkilinin üye olduktan sonra tüm genel kurullara katılarak aidat ve sair ödemeleri kendisinin yaptığını, kooperatif üyesi olduğunu iddia eden davacının 10 yıl boyunca bu üyeliğini sorgulamamasının, borcunu araştırmamasının, genel kurullara katılmamasının hayatın olağan akışına aykırı olup emsal Yargıtay ilamları da dikkate alındığında üyelik iddiasının haksız olduğunu, tarafların ortak mallarının bulunması tüm malvarlıklarının ortak olduğu anlamına gelmeyeceğini, davacının sunduğu ödemelerin davacıya da ait bulunmadığını, söz konusu yerde kiracı olan Köçekoğlu şirketinin aidatına ilişkin ödemeler olduğunu ve 2010 yılı sonrasına ait bulunduğunu, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunumadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “Dava hukuki niteliği itibariyle inançlı işleme dayalı tapu iptal ve tescil istemi ile olmadığı taktirde tazminat istemine ilişkindir. …Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporları, taraf iddia ve savunmaları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki uyuşmazlığın inançlı işlemden kaynaklı tapu iptal ve tescil olmadığı taktirde tazminat istemine ilişkin olduğu, nitekim davacı tarafın iddialarının incelenmesinde, davacı ve davalının kardeş olduğu, mülkiyeti …ya ait olan dava konusu … Toplu İş Yeri Kooperatifi … Caddesi No:… numaralı yerin ortak kazanımlarla birlikte 1/2 hissedar olacak şekilde alındığını ancak güvene dayalı olarak işlem tesis ettirilmediğini, davalının aralarındaki anlaşmaya aykırı olarak kendi adına hissenin tamamını kayıt ettirdiğini, 1/2 hissenin iptal ve tescilini istediği görülmektedir. Bilindiği üzere Türk Hukukunda inançlı işlemleri doğrudan düzenleyen bir kanun hükmü bulunmamaktadır. Ancak uygulama ve öğretide, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 26. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 19.) maddesinde yer alan “sözleşme özgürlüğü” ilkesi kapsamında inançlı sözleşmelerin düzenlenebileceği ve geçerliliği kabul edilmektedir. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder. Somut olayda da esasen dava dışı üçüncü kişiye ait olan dava konusu yerin ortak kazanımlarla 1/2 hissedar olacak şekilde satın alındığı iddia edildiğinden, mahkememizce şahsi hakka dayalı inançlı işlemden kaynaklı iptal ve tescil talep edildiği ve davanın temelinin inançlı işlemden kaynaklandığı sonucuna varılmıştir. İnançlı işlemi doğrudan düzenleyen bir kanun hükmü bulunmadığından, ispatı hakkında da kanunlarımızda bir hüküm yer almış değildir. İnançlı işlem nedeniyle iptal ve tescil yahut tazminat isteyen tarafın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190/1. maddesi uyarınca iddiasını ispat etmesi gerektiği kuşkusuzdur. İnanç sözleşmeleri 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ve yine Yargıtay 1. Hukuk Dairesi ve 14. Hukuk Dairesinin emsal nitelikte kararları uyarınca akrabalık derecesi ne olursa olsun ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nin 202.maddesi uyarınca inanç sözleşmesinin tanık dahil her türlü delille ispat edilebilir. Nitekim Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 2017/2918 Esas, 2021/661 Karar;2017/1644 Esas, 2020/8264 Karar;2016/19135 Esas, 2020/8176 Karar sayılı kararlarında ve emsal bir çok kararında yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2019/14-737 Esas, 2020/1021 Karar sayılı kararın da bu hususlar vurgulanmıştır. Anılan kararlarda ve yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.12.2015 tarihli, 2014/14-516 Esas, 2015/2838 Karar sayılı kararında eğer yazılı delil veya “Delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (6100 sayılı HMK m.188) yemin (6100 sayılı HMK m.225 vd.) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklı olup , yemin deliline dayanılması halinde hakimin davacıya bu hakkını hatırlatması gerektiği hususu da belirtilmiştir. Somut olaya dönüldüğünde davacı tarafça inançlı işlemin varlığına dayanak teşkil edecek yazılı bir delil sunulmamıştır. Yine davacının iddiası doğrultusunda dava konusu yeri ilişkin kooperatif aidatlarının tarafların ortak olduğu şirket hesabından ödenmesi, dava konusu yerde kiracı olarak birlikte oturmaları , devir bedelini davacının ödemesi tek başına davacının iddialarının ispatı için mahkememizce yeterli görülmemiştir. Nitekim taraflar kardeş olup davacı bu ödemeleri kardeşi adına yapmış olabilir. Dolasıyla bu hususlar tek başına iddiasının ispatı için yeterli değildir. Uygulamada ve yine Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa bile yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı taraf elinden çıkmış delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa, inanç sözleşmesinin “tanık” dahil her türlü delil ile kanıtlanabileceği kabul edilmiştir (Hukuk Genel Kurulunun 28.12.2005 tarihli ve 2005/14-677 E., 2005/774 K.; 14.11.2019 tarihli ve 2017/1-125) Somut olayda da davacı vekili tarafından dava dosyasına 24.02.2016 tarihinde Sarıyer Vergi Dairesine verilen Gayrimenkul Sermaye İradına İlişkin Yıllık Gelir Vergisi Beyannamesi örneğinin sunulduğu görülmüştür. Beyannamenin incelenmesinde beyannamenin döneminin 2009 yılını kapsadığı, mükellefin … olduğu, bildirimin türünün iş yeri, adresin …. Merk … caddesi No:… İstanbul Ataşehir olduğu ve davamız konusu dükkan ile aynı adres olduğu, elde edilen sürenin 12 Ay, pay oranının ise % 50 ve hisseye düşen vergi değerinin 55.000,00-TL olarak beyan edildiği görülmüştür. Mahkememizin 03/11/2020 tarihli celsesinin ara kararı ile Sarıyer Vergi Dairesine müzekkere yazılmış … Merk … Caddesi No:… Ataşehir İstanbul adresindeki dükkana yönelik, 2009 yılı dönemine ait, Gayrimenkul Sermaye İradına ilişkin Yıllık Gelir Vergisine ilişkin, … vergi kimlik numaralı … tarafından, % 50 hisseye düşen oranda 55.000,00-TL vergi değeri, yine hisseye düşen oranda 7.500,00-TL gayri safi irat ve hisseye düşen oranda 1.500,00-TL kesilen vergi geliri olarak beyanda bulunulduğu, bu dükkana ilişkin geri kalan % 50 lik kısma ilişkin vergi beyannamesinin kim tarafından verildiğinin tespiti ile buna ilişkin tüm bilgi ve belgelerin mahkememize gönderilmesi istenilmiş, ilgili kurum tarafından mahkememize gönderilen 03/11/2020 tarihli müzekkere cevabında geri kalan % 50 lik kısma ilişkin vergi beyannamesinin … tarafından beyan edildiği bildirilmiş ekinde beyanname örneği gönderilmiştir. Vergi dairesinden gelen yazı cevabının incelenmesi neticesinde vergi dairesinin müzekkeresinde açıklama kısmında 23 numaralı yer için kayıtlarının gönderildiği belirtildiği ancak belgelerin tetkikinde 3 nolu yere ilişkin kayıtlar bulunduğu anlaşılmakla yeniden müzekkere yazılarak 23 nolu yere ilişkin belgelerin gönderilmesi ve 04.11.2020 tarihli müzekkere ekindeki kayıtların 23 nolu yere ilişkin olup olmadığı sehven kayıtlarda 3 nolu ibarenin belirtilip belirtilmediği hususunun sorulmasının ile aynı adresteki 24 nolu bölüme ilişkin kayıtların gönderilmesi istenilmiş, kurumun 09/04/2021 tarihli müzekkere cevabında ilgili adresin … Merk … Caddesi No:… nolu adres olduğu kayıtlarda sehven 3 nolu yer olarak gösterildiği bildirilmiştir. Vergi dairesinden gönderilen müzekkereler ve kayıtlar incelendiğinde dava konusu 23/24 numaralı iş yerine ait olduğu, davalı … tarafından dava konusu iş yerine % 50 hissesi oranında sahip olduğuna ilişkin beyanının bulunduğu, davalının bu beyanında dava konusu taşınmaza % 50 hissesi oranında ortak olduğunu kabul ettiği ve Gelir İdaresi Başkanlığına beyan ettiği anlaşılmaktadır. Dolasıyla vergi dairesi kayıtları davalıdan sadır olmak üzere yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmesi gerektiği, bu kayıtların, gerek dinlenen tanık beyanı gerekse dosyaya sunulan diğer deliller ile tevsik edildiğinde inançlı işlemin varlığının kanıtlandığı, dava konusu yerin 1/2 oranında davacıya ait olduğu sonucuna varılmıştır. Her ne kadar davalı … vekili tarafından vergi dairesi kayıtlarına davacının delil listesinde dayanmadığı ve süresinden sonra delil olarak sunulduğu yönünde itirazda bulunulmuş ise de gerek uygulamada gerekse Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun delillerin ibrazına ilişkin maddelerinin gerekçesinde belirtildiği üzere davaların uzamasının temel sebeplerinden birinin de gereksiz yere yeni delil sunulması ve bu konuda taraflara verilen sürelere uyulmaması olduğu bilinmektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 145. Maddesinin ilk cümlesi ile kanunda belirtilen sürelerden sonra davada yeni delil sunulmasının yasak olduğu kural olarak benimsenmekle birlikte iki istisna kabul edilmiş ve yeni delil sunulması yargılamayı geciktirme amacı taşımıyor veya yeni delilin süresinde sunulmaması ilgili tarafın kusuru dışında bir sebebe dayanıyor ise mahkemenin delil sunulmasına izin verebileceği düzenlenmiştir. Kuşkusuz ki delil sunma kuralına bu şekilde istisna getirilmesi hukuki dinlenme hakkının da tabi bir sonucudur. Dolasıyla mahkememiz davasında da davanın açılış tarihi yargılamanın geçirdiği süreç göz önüne alındığında davacı vekili tarafından 24.02.2016 tarihinde ibraz edilen belgenin yargılama sürecini uzatmaya yönelik olmadığı gibi yargılamanın ilerleyen aşamalarında da anılan belgeye istinaden uyuşmazlığın aydınlatılması için mahkememizce resen vergi dairesinden istenilen kayıtların uyumazlığın çözümü noktasında etkili olduğu göz önüne alındığında davalı vekilinin itirazları yerinde görülmemiştir. Davalı kooperatif yönünden yapılan incelemede ise davanın niteliği göz önüne alındığında davalı kooperatifin kayıt maliki olmaması, tapu iptal ve tescil talebi yönünde davalıya husumet yöneltilmeyeceği yine terditli alacak talebi yönünden değerlendirme yapıldığında ise davacının davalı kooperatifin diğer davalı ile el birliği içinde davacı aleyhine hareket ettiği iddia ve ispat edilmediğine göre aynı sonuca varılacak olması sebebi ile davalı kooperatif yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Açıklanan gerekçeler ile davalı … Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi yönünden açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine, diğer davalı … yönünden açılan davanın kabulü ile davalı … adına kayıtlı … Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi … Caddesi … (YENİ …) numaralı yere ilişkin 1/2 hissenin ve ferdileşme sonrası bu paylara bağlanan davalı … adına kayıtlı … Mahallesi … Ada … parsel … Blok … ve … numaralı tapuların 1/2’sinin iptali ile davacı adına tesciline” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Davalı kooperatif hakkında açılan davanın husumetten reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu zira Yargıtay 11. H.D. 2001/10372 E. 2002/2257 E. sayılı 12/03/2002 tarihli kararında “..Pay devrinin iptali isteğine göre mahkemece verilecek karar kooperatif kayıtları üzerinde değişiklik yapmayı gerektirdiğinden, bu tür davalarda husumetin davalı gösterilen ortak yanında ilgili kooperatife de yönetilmesi gerekmektedir. Bu sebeple davacı vekiline kooperatife karşı dava açması için uygun önel verilmesi, açılacak davanın bu dava ile birleştirilmesi….” şeklinde karar verildiğini, davanın açıldığı tarihte kooperatif hissesi olan dükkanın yargılama aşamasında ferdileştirildiğini, davanın açılmasında ve kooperatife husumet yöneltilmesinde müvekkilinin bir kusuru bulunmadığını, bu nedenle HMK 327. ve 329. maddeleri uyarınca husumetten ret sebebiyle müvekkili aleyhine vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini belirterek, davalı kooperatif yönünden davanın reddi ile müvekkil aleyhine vekalet ücretine hükmetmesinin yasal mevzuata ve Yargıtay içtihatlarına açıkça aykırı olması nedeniyle kararın bu yönden kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilinin kazanılmış hakkını ortadan kaldıracak şekilde süresinden sonra sunulan ve hukuka aykırı olarak elde edilmiş bulunan vergi beyannamesine dayanarak hüküm tesis edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, HMK 145 şartlarının mevcut olmadığını, davacı tarafça HMK 145’e dayanılmadığını kaldı ki vergi dairesi kayıtlarının yeni bir delil olmanın ötesinde bir vakıa niteliği de taşıdığını, HMK 189/2 maddesinde, “Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz.” hükmü yer almakta olup VUK 362.maddesinde vergi mahremiyetini ihlal suçunun düzenlendiğini, 24/02/2016 tarihli Sarıyer Vergi Dairesine davalı … adına verilen Gayrimenkul Sermaye İradına ilişkin Yıllık Gelir Vergisi Beyannamesinin davacı tarafından ele geçirilerek sunulmasının hukuka aykırı delil olduğunu, ilk derece mahkemesince sadece delil başlangıcı olarak kabul edilen 24/02/2016 tarihinde belgeye dayanarak hüküm tesis edildiğini ve başka bir delille desteklenmediğini, bu belgenin müvekkilinden sadır olmadığını, muhasebecisi tarafından bilgisi olmaksızın verildiğini, ayrıca Yargıtay’ın sürekli ve istikrarlı bir şekilde kararlarında belirttiği üzere, her ne kadar vergi beyanı esas alınış ise de, vergi kamu düzeni ile ilgili olup, davacının gelirini düşük göstermesi veya gerçeğe aykırı beyanname vermesi vergi mevzuatını ilgilendirdiğinden maddi hukuk anlamında delil değeri bulunmadığını, Sarıyer Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 09/04/2021 tarihli cevabi yazılarında davacı …’in davaya konu yer ile ilgili olarak beyanname vermediği, dava dışı … Cad. No: …’a ilişkin beyanname verdiğinin anlaşıldığını davacının iddialarını ispatlayamadığını, davacı tarafından sunulan 23/06/2003 tarihli sözleşmenin içeriğinden “taşınmaz alım-satımına” dair bir sözleşme olduğu anlaşılmakla “kooperatif hissesi ve devrine” ilişkin herhangi bir ibare ve ifadeye rastlanılmadığından kooperatif hissesinin alım-satımına dair bir belge olarak nitelendirilemeyeceğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ekte sunulan 07/06/2010 tarih ve 2010/6275 K. sayılı kararında özetle, “… davalının kooperatif ortağı olan kişilerden taşınmaz satın aldığı, ancak ortaklık payını devralmadığı, taşınmaz satışının ortaklık payının devri anlamına gelmediği” belirtildiğini, … tarafından imzalandığı iddia edilen 23/06/2003 tarihli belge sahte olup bu hususa ilişkin mail yazışmaları ibraz edilmesine rağmen sahtelik iddialarının değerlendirilmediğini, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 24.11.2011 tarih ve 2011/1449 E., 2011/1239 K. sayılı kararında özetle, “…Ortak uzun süre kooperatife uğramamış, aidat borcunu takip etmemiş ise üyeliğinin sona erdiğini zımnen kabul etmiş sayılır. Böyle bir davacının açtığı dava iyiniyet kuralına aykırı düşer.” denildiğini, kooperatife üye olan veya üye olma niyet ve iradesi olan bir kimsenin 10 yılı aşkın süredir üyeliğini sorgulamaması, aidat veya herhangi bir bocunu araştırmaması, genel kurul toplantılarına katılmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı …’in, dava dışı … Caddesi … no’Lu yer ve … no’lu üyeliğine ilişkin aidat ödediği, genel kurullara katıldığı 22/02/2018 tarihli bilirkişi raporu ile tespit edilmekle aynı toplantıda dava konusu yer ile ilgili olarak hiç itirazda bulunmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, usule ve yasaya aykırı olarak müvekkilinin tanıkları dinlenmediğinden hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini beyan ederek kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nun 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, kardeş olan tarafların davalı kooperatifte hissesi olan …’dan hissesini ve hisseye isabet eden dükkan niteliğindeki taşınmazları satın aldıkları ancak davalı … tarafından hissenin tamamının kendi üzerine kaydettirildiği, hisse devir bedelinin ve kooperatif aidatlarının tarafların ortağı olduğu şirket hesabından ödendiği iddiası ile davalının dükkanlardaki 1/2 hissesinin tescilinin iptali ile müvekkilline aidiyetinin tespiti ve adına tescili, bu mümkün olmadığı takdirde ise kooperatifteki hissesine tekabül eden gerçek değerin tespiti ile davalı …’ten faizi ile birlikte tazminat olarak tahsili istemine ilişkindir. Dava konusu kooperatif hissesi …’ya ait iken Kadıköy … Noterliği’nin 06/03/2006 tarih ve … yevmiye no.lu kooperatif hisse devir sözleşmesi ile davalı …’e devredilmiş, kooperatif yönetim kurulunun 14/03/2006 tarihli kararı ile …’in devir yolu ile ortaklığının kabulüne karar verilmiştir. Davacı ise söz konusu hissenin 23/06/2003 tarihli belgeye istinaden satın alındığını iddia etmektedir. 23/06/2003 tarihli adi yazılı belge … ve davacı arasında düzenlenmiş “… Merkezi … caddesi …-… nolu dükkanın satışı için … Otomotiv firması ile 120.000.000.000 TL karşılığında anlaşmıştır. Ön ödeme olarak şirket ortağı …’ten 60.000.000.000 TL alınmıştır. Geri kalan kısım ise çek olarak alınacaktır.” şeklinde düzenlenmiştir. Mahkemece davacı tanıkları dinlenmiştir. Tanık …; ”Ben 1981 yılından beri önce Sirkecide daha sonra 1994 yılında da …da yedek parçacı olarak çalışmaktayım. Tarafları da 1972 den beri tanırım her ikiside arkadaşımdır. Dava konusu taşınmaz daha önce benimdi ve 2003 yılında … ve …’ğe yani davacı ve davalıya sattım. Her ikiside ortaktı. her ikiside ortak olarak dava konusu taşınmazda benim kiracımdı. 2003 te sattım paramı o zaman her ikisinden aldım. Fakat o tarihte ben Adapazarın’da traktör fabrikasını aldım ve oraya taşındım. Devrini o zaman almadılar. Davacı … o tarihte vuruldu ve felç oldu o yüzden devrini alamadılar 2006 yılında davalı … yanıma geldi devrini alalım dedi. Bende yanıma recep geldiği için onun ismine devir yaptık. … gelseydi devri onun adına yapardım dedi. Diğer davalı kooperatif e bağlı idik. Bütün orada dükkanı olanlar davalı … kooperatifine üyedir. Fakat … ne devir işlemlerine nede fiyatlara karışamazlar. Bana gösterilen ve satıcı 23.06.2003 …, alıcı … imzalı belge altındaki imza bana aittir. Ne zaman imzaladığımı hatırlamıyorum. Daha sonra o tarihten sonrada düzenlenmiş olabilir. Benim için bir önemi yoktur ben paramı almıştım o tarihten ne kadar sonra imzaladığımı hatırlamıyorum. Başımdan değişik işler geçti. Dünde imzalasam hatırlamam. Bana dükkan bedeli olarak ödenen parayı davacı ve davalı kardeşler birlikte ödemişlerdir.”, Tanık …; “Ben 22 yıldır … LTD. ŞTİ. De ücretli olarak çalışmaktayım. Bu şirket önce kardeşler ortakdırlar. Davalı … 2 3 yıl önce ayrıldı. Dava konusu iş yeri diğer tanık … dan satın alındı. Ben o zaman da çalışıyordum zaten aynı yerde …’in kiracısıydık. 2000 de buraya taşınmıştık daha sonra her ikisi ortak olduğu için elde edilen gelir de yapılan harcamalarda ortakdırlar. Bu dükkanı da ortak olarak satın aldılar. Oraya taşındıktan daha sonra satın almışlardır. Fakat tarihi tam olarak hatırlamıyorum. Satın alındığı tarihte … felç idi iş yerini bu nedenle … çalıştırıyordu. Yine ortaklık devam ediyordu. satın alırken iş yeri sahibine para verilirken yanlarında değildim. Ne kara para verildi kim verdi bilemem. … felçli olduğundan yaz aylarında arada bir geliyordu. Genelde işyerini … tek başına yürütüyordu. Şirket hesapları banka hesapları ortakdı. Fakat …’ya ne kadar para verirdi bilmiyorum. Fakat bu nedenle aralarında tartışma olup olmadığını bilmiyorum. … 2012 yılında ayrılmıştı. 1 yıl kadar öncesinde çocukları askerden geldi recep de ben artık başka bir iş yapmak istiyorum çocuklarım büyüdü bunun üzerine aralarında hesaplaştılar …’e payını ve dükkanın da 1/2 si karşılığını senet olarak verdi diye biliyorum. Ben şirkette muhasebeci olarak çalışıyorum. dükkan satın alındıktan itibaren …ya aidatlar şirket hesabından ortak olarak ödenmiştir. Zaten satın alınan evlerde iş yerleri ve arabalarda şirket adına alınıyordu, harcamalar da şirket adına yapılıyordu. 200-2003 yıllarında hatırladığım kadarıyla … sıfır bir mercedes almıştı. Fakat yine şirket hesabından alınıp … adına ruhsat alında. Diğer davalı kooperatif’e o iş merkezindeki tüm iş yerleri üyedir. Genelde alım satıma fiyata davalı kooperatif müdahale edemez fakat satışların mutlaka bildirilmesi gerekir. Diğer tanık … beyi tanırım. Davalı ve benim çalıştığım iş yeri 4 katlı benim ofisim en üst kattadır. … bey veya başkası gelip giderse ben göremem. Kooperatif, eğer alıcılar bir kaç kişi ise sadece bir kişi adına tescil yapılıyor. Birkaç kişi adına tescil yapılamıyor.” şeklinde beyanda bulunmuştur. Kooperatif uzmanı ve muhasebe uzmanı bilirkişi heyetinden alınan 02/05/2016 tarihli 1.heyet raporunda özetle; Ortaklık devrinin, 1163 sayılı Kooperatifler kanununun 17.maddesinde düzenlendiği, bu maddeye göre kooperatif ortaklığını yazılı olarak yönetim kuruluna bildirilmek suretiyle devralan kişinin, ortaklığa kabul edileceğinin hükme bağlandığını, somut olayda kök üye …nın Kadıköy … Noterliği 06/03/2006/… yevmiye sayılı Kooperatif Hisse Devir Sözleşmesi ile … caddesi …-… nolu işyerine ait hisseyi, (davalı) …’e 1.000 YTL bedel mukabilinde devir ettiğini bildirdiği, davalı kooperatifin de bu bildirime uygun olarak …’i kooperatif ortaklığına kabul ederek kendisine … caddesi …-… nolu işyerini tahsis ettiği, davacı tarafça kök üyeye devir parasının tamamının kendisi tarafından ödendiği, ancak davalı …’in davacının hastalığından yararlanarak kooperatif üyeliğini kendi adına tescil ettirdiği, kooperatif aidatlarının ise davalı ile ortak olduğu aynı yerde kiracı … şirketi tarafından ödendiği öne sürerek, hisse devrinin iptali ile müvekkili adına tescilinin talep edildiği, … ve …’in 01/01/2007 başlangıç tarihli kira sözleşmesinde … Blok …-… nolu işyerinde kiracı sıfatıyla oturduğu, 23/06/2003 tarihli belgede kök üye …’nın … caddesi …-… nolü işyeri için … Otomotiv firması ile 120.000.000.000 TL karşılığında anlaştığı, ön ödeme olarak şirket ortağı …’ten 60.000.000.000 TL alındığı, bakiyesinin 60.000.000.000 TL çek olarak alınacağı düzenlendiği, davacı ile davalının, tahsis edilen dava konusu … caddesi …-… nolu işyerinde birlikte kiracı olarak oturmaları ve kooperatif aidat ödemelerinin şirket adıyla yapılmış olması ayrıca davacının devir üyelik bedelini kök üye …ya ödemiş olması, kooperatif üyeliğinin davacıya ait olduğu hakkını doğurmayacağı, devir parasının kök üye …’ya ödenmiş olmasının … ile davacı arasında meydana gelen bir ilişki olduğu, üyeliğin davacı adına yapılmasına olumlu bir katkısı olmayacağı gibi üye parasının, şirket adı kullanarak ödenmiş olmasının da üyelik sıfatının seyrini değiştirmeyeceği, üyeliği devralan davalı …’in bu üyeliğini devrettiğini, kooperatif yönetim kuruluna yazılı olarak bildirmediği sürece ödenen aidat parasının kimin tarafından yatırıldığının önemi olmayacağı, davalı …’in 131 kodlu ortaklar hesabından da aidat ödemeye devam ettiği, açıklanan bu durumda davacının hisse iptali ile davacı adına tescili yolundaki talebinin yerinde olmadığı’ yönünde görüş bildirilmiştir. Bilirkişi raporuna karşı davacı vekilinin itirazları üzerine mahkemece mali müşavir ve kooperatif uzmanı yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır. 22/02/2018 tarihli 2.heyet raporunda özetle, ”Davalı kooperatifin yasal muhasebe defter kayıtlarına göre devir yoluyla kazanılan üyelik ve bu üyeliğe tahsis edilen … ve … nolu bağımsız bölümler adına yapılan aidat ödemelerinin 13/10/2003, 12/01/2004, 10/02/2004, 05/08/2004, 10/02/2005, 01/06/2005, 11/11/2005, 17/03/2006, 08/01/2007 tarihlerinde davacı ve davalının ortağı olduğu … Tic. Kol. Şti tarafından davalı kooperatife yapılmış olduğu, dava dışı … Otomotiv şirketinin özel hukuk tüzel kişisi olması, 2003 yılında 1163 sayılı kanunun özel hukuk tüzel kişisi olan şirketin kooperatif üyesi olmasına cevaz vermemesi nedeniyle davalı kooperatif ortağı olamayacağı bu nedenle 2003 tarihinde dava dışı şirket adına davalı kooperatif üyelik müracaatının yasal zorunluluk gereği yapılamadığı yönünde sonuç ve kanaate ulaşıldığı, davalı kooperatifin, … Tic. Kol Şti tarafından 2003 yılından beri yaptığı tüm ödemeleri kabul ederek (geri iade etmeyerek) ve resmi defter kayıtlarına işlemek suretiyle kooperatif harcamalarında kullanması nedeniyle 1/2 nispetinde şirket ortağı olan davacı …’i … nolu, davalı …’i de … nolu ortak olarak kooperatife üye kayıt ettiği ve hazirun cetvellerinde ortak gösterdiğinin dikkate alınması gerekeceği, davacının davalı kooperatifin 2007, 2008, 2009, 2010 ve 2011 tarihli hazirun cetveleri kayıtlarında … nolu ortak olarak kayıtlı olması nedeniyle davacı …’in davalı kooperatifin ortağı bulunduğunun kabulü ile davalı kooperatifin üyesi bulunduğunun tespit edilmesi gerekeceği yönünde görüş sunulmuştur. Gerek raporlar arasında çelişki olması gerekse davalı … vekilinin 2.heyet raporuna itirazları nazara alınarak aynı zamanda taşınmazın değerinin tespiti için mahkemece mali müşavir, kooperatif uzmanı ve gayrimenkul değerleme uzmanı yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması yoluna gidilmiştir. 25/02/2020 tarihli 3.heyet raporunda özetle; Davalı kooperatif tarafından ibraz edilen 2003-2007 yıllarına ilişkin ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu, kooperatif kayıtları üzerinde yapılan incelemede kooperatife ait aidat ödemelerinin 11/04/2003 tarihinde 2.555,00 TL tutarında … tarafından yapıldığı, kalan 17.085,50 TL ödemenin ise … Tic. Kol.Şti. tarafından yapıldığı, bu şirkete … ve …’in ortak oldukları, davacı vekili tarafından dava dosyasına 24/02/2016 tarihli davalı …’in dava konusu taşınmazın %50 oranında hissedar olduğuna ve buna tekabül eden 55.000,00 TL vergi değeri 7.500,00 TL gayri safi irat ve 1.500,00 TL gelir vergisine ilişkin Sarıyer Vergi Dairesine verilen Gayrimenkul Sermaye İradına İlişkin Yıllık Gelir Vergisi Beyannamesi örneği sunulduğu, beyanname örneği incelendiğinde beyanname döneminin 2009 yılını kapsadığı, mükellefin … olduğu, Pay Oranı: 50, Vergi Değeri (Hisseye Düşen) 55.000,00 TL yazdığı, beyan edilen yerin dava konusu dükkan ile aynı adres olduğu, davalı …’in Gelir İdaresi Başkanlığı, Sarıyer Vergi Dairesi Müdiirlüğü’ne 10/03/2010 tarihinde dava konusu işyerinin % 50 hissesi oranında sahip olduğuna ilişkin beyanının bulunduğu, davalının bu beyanında dava konusu taşınmaza % 50 hissesi oranında ortak olduğunu kabul ettiği ve Gelir İdaresi Başkanlığına beyan ettiği, ortaklık payları ile ilgili kooperatif Kanunun 19. Maddesine göre kooperatife giren her bir şahıstan en az bir ortaklık payı alınması gerekeceği, bir paya birden fazla kimsenin ortak olması halinde, bu kimselerin kooperatife karşı haklarını kullanmak üzere temsilci tayin etmeleri gerekeceği, yapı kooperatiflerinde % 50 hissenin yasal dayanağı mevcut olmadığı, düzenlenen 02/05/2016 tarihli bilirkişi raporunda aidat ödemelerinin Köçekoğlu otomotiv firması veya … tarafından yapılmasının kooperatif ortaklığını doğurmayacağından bahisle şekli formalitelerin öne çıkarıldığı ve ortaklık sıfatının seyrini değiştirmeyeceğinin öne sürüldüğü, ödenen aidat parasının kimin tarafından yatırıldığının önemi olmaz şeklinde şekilsel formaliteler esas alınarak raporun düzenlendiği, 22/02/2018 tarihli raporda da “özel hukuk tüzel kişilerinin kooperatiflere ortak olabilmeleri yasal olarak mümkün bulunmamaktadır,” şeklinde değerlendirmelerde bulunarak kooperatif aidatlarının kim veya kimler tarafından ödendiği önemli olup, bir hak ve gerekçe doğuracağından bahisle fiili ortaklığın esas alındığı 13/10/2003-08/01/2007 döneminde davalı kooperatife yapılan ödemelerin tamamının … Tic. Koli. Şti. tarafından yapıldığının …’dan devredilen hissenin bedeli olarak da 120.000,00 TL’niıı … tarafından yarısı nakit, yarısı çek şeklinde ödendiğinin belirtildiği, ayrıca …’in de ödemede bulunduğunun belirtildiği, … Tic. Koli. Şti’ daha sonra sermaye şirketine dönüştürülerek … Ltd. Şti. Unvanını aldığı, kooperatiflerde % 1/2 hisse mevcut olamayacağı, 1 hisse olması gerekeceği, bir paya birden fazla hissenin ortak olması halinde; bu kimselerin kooperatife karşı haklarını kullanmak üzere temsilci tayin etmeleri gerekeceği, fiilen kooperatife … Ltd. Şti. davacı … ve davalı …’in kooperatife aynı hisse için ödemelerde bulundukları, davalı …’in gerçek kişi olarak davacı …’in 1/2 hissesini de temsilen biçimsel formaliteler açısından davalı kooperatife temsilci sıfatı ile biçimsel formaliteleri yerine getirmek üzere ortak olarak kaydedildiği, fiili ortağın … ile … olduğu, kooperatife ödemeleri ikisinin de yaptığı, davalı kooperatife davacı … ile …’in aynı hisse ye fiilen ortak olduğu, İstanbul İli, Ataşehir İlçesi, … Mahallesi … Ada … Parselde … İş Merkezinde yer alan taşınmazların, Eski … no.lu 220,66m2 taşınmazın keşif tarihli güncel değeri 800.000,00 TL, Eski … No. Lu 220,66 m2 taşınmazın keşif tarihli güncel değeri 800.000.00 TL, dava tarihi olan 23 Temmuz 2014 Tarihinde ise … (Eski …) no.lu taşınmazın değeri; 435,739.72 TL, … (Eski …) no.lu taşınmazın değeri: 435.739.72 TL olmak üzere, taşınmazların dava tarihi toplam değerinin 871.479,44 TL olduğu yönünde görüş bildirilmiştir. Davacının iddiası kooperatif hissesinin 1/2’sinin davacıya ait olduğu yönündedir. Bu iddianın sonucu olarak taşınmazın da 1/2 hissesinin davacıya ait olduğu iddia edilmekte ve yapılacak yargılama neticesinde hisse devrine karar verilmemesi halinde ise kooperatif hissesinin gerçek değerinin tespiti ile hissesine tekabül eden kısmın tazminat olarak davalı …’ten tahsili talep edilmektedir. 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde hükmün kapsamı düzenlenmiştir. HMK’nın 297/1.c bendinde; “Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri” gerekçeli kararda yer alması gerektiği ifade edilmiş, hükmün sonuç kısmında yer alması gereken hususlar ise HMK’nın 297/2. bendinde; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” şeklinde ifade edilmiştir. Mahkemece dava, inançlı işleme dayalı tapu iptal ve tescil istemi ile olmadığı taktirde tazminat istemine olarak değerlendirilmiş ise de davacının iddiası, kooperatif hissesine her iki davacının da ortak olduğu yönündedir. Bu durumda mahkemece davacının kooperatif ortağı olup olmadığı hususu değerlendirilerek, bu talep yönünden de hüküm tesis edilmesi gerekirken hatalı hukuki değerlendirme yapılarak karar verildiği görülmüştür. 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesinde “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” kaldırma nedenleri arasında sayılmıştır. Açıklanan nedenlerle hatalı değerlendirme yapılarak talep edilen hususa yönelik karar verilmemiş olması HMK’nın 355.maddesi kapsamında değerlendirilmiştir. Mahkemece öncelikle davacının tüm iddia ve taleplerinin değerlendirilmesi, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmesine YER OLMADIĞINA 2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/2114 E. 2021/713 K. Sayılı 06/07/2021 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 5-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 6-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvurma ve karar harçlarının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 7-Tarafların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 8-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 9-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 02/06/2022