Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/567 E. 2022/1347 K. 30.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/567
KARAR NO: 2022/1347
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/27
KARAR NO: 2021/451
DAVA TARİHİ: 05/08/2019
KARAR TARİHİ: 17/06/2021
DAVA: İflas (Doğrudan Alacaklı Tarafından Talep Edilen İflas (İİK 177))
KARAR TARİHİ: 30/11/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;davacı …’nın davalı şirketin işçisi olarak çalışmakta iken uğradığı iş kazası sonucunda sürekli iş göremez hale geldiğini, bu nedenle davalı şirketin, müvekkiline maddi ve manevi tazminat vermesine Sakarya 1. İş Mahkemesi’nin 2009/1074 E., 2016/290 K. sayılı kararı ile hükmolunduğunu, kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, Ankara … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile borçlu şirkete karşı ilamlı icra takibi başlatıldığını ve takibin kesinleştiğini, davalı şirketin bu güne kadar borcu ödemediğini ve davalı şirketin içinin boşaltıldığını, Eskişehir fabrikasında bulunan bütün makinaların sökülüp satıldığını ayrıca fabrikaların bir kısmı kiraya verilmesine rağmen bu kira gelirlerinin peşin alınarak alacaklıların haczinden kaçırıldığını belirterek davalı şirkete yönetim kayyumu atanmasını, defter tutulmasına karar verilmesini ve gerekli muhafaza tedbirleri alınarak davalı şirketin iflasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının icra takibi ile borcu tahsil etmeye yönelik haciz, muhafaza, satış vs.araçları kullanmadığını, iddia edilen alacağın tahsiline yönelik herhangi bir çaba sarfetmediğini, en son başvurması gereken iflas yoluna kötü niyetli olarak başvurduğunu, aciz vesikası alınmadığını, müvekkili şirketin borçları karşılayabilecek durumda olup borca batık olmadığını, belirterek şirketin iflasına karar verilmesine yönelik talebin reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27/02/2020 tarihli 2019/489 E. 2020/113 K. sayılı kararı ile; “Dava; İİK.m.177/f.4 hükmüne dayalı doğrudan iflas talebine ilişkindir…Davacı vekilinin iflas avansını verilen kesin süreye rağmen depo etmediği sabittir.Oysa bilindiği üzere Yargıtay 23.HD somut iflas davası açısından iflas avansının depo edilmesini dava şartı olarak benimsemekte, bu şart yerine getirilmediği takdirde davanın usulden reddi gerektiğini, istikrarlı şekilde açıklamaktadır.(Yargıtay 23.HD 2014/7945E. 2015/2915K., 2016/6863E. 2019/2749K. sayılı vb. ilamları) Ne var ki davacı vekili dava şartına ilişkin eksikliği verilen süreye rağmen gidermemiştir.6100 sayılı HMK.m.115/f.2 hükmü uyarınca dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise de verilen kesin süreye rağmen davacı vekili tarafından bu eksiklik tamamlanmadığından davanın adı geçen yasal düzenleme uyarınca usulden reddi yasal zorunluluk arz etmektedir…” gerekçesiyle iflas avansı depo edilmediğinden davacının davasının dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.Dairemizin 11/11/2020 tarihli 2020/1823 E. 2020/229 K. sayılı kararı ile; “…Dava, iflas istemine ilişkin olup, davacı asil 20/09/2019 tarihli dilekçesi ile davalının Sakarya ilinde bulunan iş yerinde geçirmiş olduğu iş kazası nedeniyle sol gözünü tamamen kaybettiğini, Sakarya İş Mahkemesince tazminata hükmedilmesine rağmen davalı tarafça ödenmediğini, engelli olduğunu ve herhangi bir geliri bulunmadığını, yargılama giderlerini karşılayacak durumda olmadığını belirterek ve dilekçesine fakirlik belgesi, engelli raporu ve engelli kimlik belgesinin örneğini ekleyerek adli yardım talebinde bulunmuştur. İlk derece Mahkemesince 17/10/2019 tarihli ön inceleme duruşmasında;”2-Davacının ilama dayalı takip yapmış olması karşısında icra dosyası içeriğinin bir bütün olarak incelenmesi sonrası adli yardım talebinin takdirine, Bu aşamada ve mevcut dosya kapsamına göre davacının mali durumuna ilişkin sunulan belge bulunmaması da dikkate alınarak bu aşamada ve bu gerekçe ile davacının adli yardım talebinin reddine..” karar verilmiş, Bu ara karara karşı davacı vekili 24/10/2019 tarihli dilekçesiyle; İlk Derece Mahkemesinin 17/10/2019 tarihli ön inceleme duruşmasında 2 nolu ara kararı ile adli yardım talebi “Bu aşamada mevcut dosya kapsamına göre davacının mali durumuna ilişkin sunulan belge bulunmaması da dikkate alınarak bu aşamada ve bu gerekçe ile davacının adli yardım talebinin reddine” denilmek suretiyle reddolunmuş ise de davacı müvekkili tarafından mahkemeye sunulan 20/09/2019 tarihli dilekçe ile mali durumuna ilişkin Sakarya İli, Adapazarı İlçesi, … Mahallesi Muhtarlığı’ndan almış olduğu Fakirlik Belgesini eklediğini, bu belgede davacının menkul ve gayrimenkul malı olmadığının ve maaşı bulunmadığının, yardım suretiyle geçindiğinin, fakir ve yardıma muhtaç bulunduğunun belirtildiğini, bu belge değerlendirilmeksizin karar verildiğini beyan ederek adli yardım talebinin kabul edilmesi istemiyle İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmek üzere itiraz dilekçesi sunmuş, Mahkemece 04/11/2019 tarihinde itirazın değerlendirilmesi için dosya İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmiş ve İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/1461 D.İş 2019/1457 K. sayılı 21/11/2019 tarihli kararı ile; “…İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkememesi’nin 2019/489 esas sayılı dosyasında davacının adli yardım talebinin reddine dair 17/10/2019 tarihli duruşma tutanağının 2 nolu ara kararına ilişkin itirazın reddine” karar verilmiştir. Yine İlk Derece Mahkemesinin 04/11/2019 tarihli ara kararında, davacı vekili tarafından verilen adli yardım talepli dava dilekçesi ve eki belgelerin incelendiği belirtilerek “Davacının adli yardımdan faydalanmasını gerektirir dosyaya yeterli belge sunulmadığından ve mahkememizde bu yolda kanaat oluşmadığından davacının adli yardım talebinin reddine” karar verilmiş olup, bu karara ilişkin itiraz incelemesi ise yapılmamış ve karar 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun, 6545 sayılı Kanunun 45.maddesi ile değiştirilen 5/3 maddesinin “İflas, iflasın ertelenmesi, iflasın kaldırılması, iflasın kapatılması, konkordato ve yeniden yapılandırmadan kaynaklanan davalara…ilişkin tüm yargılama safhaları, bir başkan ve iki üye ile toplanacak heyetçe yürütülür ve sonuçlandırılır. Heyet hâlinde bakılacak davalarla ilgili olmak üzere, dava açılmadan önce veya açıldıktan sonra talep edilen ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbirler de heyet tarafından incelenir ve karara bağlanır.” şeklinde düzenlemeye aykırı olarak tek hakim tarafından verilmiştir. 6100 sayılı HMK 334/1 maddesinde “Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler” ve HMK 336/2 maddesinde “Talepte bulunan kişi, iddiasının özeti ile birlikte, iddiasını dayandıracağı delilleri ve yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri mahkemeye sunmak zorundadır” hükmü yer almakta olup yukarıda anlatılan dosya safahatı gereğince öncelikle davacı asil 20/09/2019 tarihli dilekçesine fakirlik belgesi eklemesine rağmen, ilk derece mahkemesinin 17/10/2019 tarihli ön inceleme duruşmasında “davacının mali durumuna ilişkin sunulan belge bulunmaması” gerekçesi yerinde değildir. Zira davacı asilin 20/09/2019 tarihli dilekçesi ekinde yer alan kayıtlar mahkemece incelenmemiştir. HMK 337/1 maddesinde; “Mahkeme, adli yardım talebi hakkında duruşma yapmaksızın karar verebilir. Ancak, talep hâlinde inceleme duruşmalı olarak yapılır. Adli yardım taleplerinin reddine ilişkin mahkeme kararlarında sunulan bilgi ve belgelerin kabul edilmeme sebebi açıkça belirtilir.” düzenlemesi yer almakta olup, davacı asil tarafından belge sunulmasına rağmen bu belgeler değerlendirilmeksizin 17/10/2019 tarihli ön inceleme duruşmasında davacının belge sunmadığı belirtilmesi, yasal düzenleme uyarınca sunulan bilgi ve belgelerin kabul edilmeme sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmesine rağmen bu yönde gerekçe oluşturulmaması yasal düzenlemeye aykırı olduğu gibi bu şekilde verilen ara kararın ise itiraz merci olan İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesince değerlendirilmesi de yerinde değildir. Zira öncelikle esas mahkemesince sunulan belgelerin değerlendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca İlk Derece Mahkemesince 04/11/2019 tarihli ara karar oluşturulmuş ise de bu ara karara yönelik de itiraz prosedürü işletilmemiştir ve yukarıda açıklandığı gibi ara kararın tek hakim tarafından verilmiş olması da yasaya aykırıdır. …İlk derece mahkemelerince verilen adli yardıma dair kararlar HMK’nin 337.maddesinde yer alan “itiraz incelemesi neticesinde verilen karar kesindir.” hükmü gereğince istinaf denetimine tabi değil ise de usul yönünden inceleme yapılmış olup, somut olayda, yukarıda açıklandığı üzere davacının adli yardım talebi yönünden gerek esas mahkemesince gerekse itiraz makamınca verilen kararların yasal düzenlemeye uygun olarak oluşturulmadığı, karara karşı itiraz yasa yolunun doğru olarak işletilmediği anlaşılmakla, bu durumda adli yardım talebinin reddedilerek kesinleştiğinden söz edilemeyeceğinden, davacı tarafça iflas avansının kesin süre içerisinde yatırılmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddi kararı hak arama özgürlüğüne ve hukuki dinlenilme hakkına aykırılık teşkil etmektedir. Açıklanan nedenlerle davacının adli yardım talebine ilişkin sunulan kayıtların öncelikle esas mahkemesince incelenerek adli yardım talebinin değerlendirilmesi, talebin reddi halinde karara karşı yasal düzenlemeye uygun olarak itiraz prosedürü işletilmek suretiyle, itiraz merciinin kararı kesinleştikten sonra sair işlemlerin yapılması gerektiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına” karar verilmiştir. Mahkemenin 17/06/2021 tarihli 2021/27 E. 2021/451 K. sayılı kararı ile; “…Her ne kadar 04/11/2019 tarihi itibari ile dosyanın 3. ATM”ye gönderileceği aşamada fiziki olarak dosyada dahi bulunmayan ve daha önemlisi mahkememiz heyeti tarafından değerlendirilmeyen, mahkeme heyeti oluşturan hakimlerinin isim ve imzalarının yer almadığı, mahkeme başkanın isminin bulunduğu ve maddi hataya dayalı olarak onaylandığı açık olan celse ara kararı ile adli yardım talebinin red olunduğu, oysaki bu kararın Yargıtay uygulamasında belirtildiği üzere hukuki olarak “yok hükmünde” olduğu, zira heyetçe verilen bir red kararın bulunmadığı için ortada da mahkeme heyetince verilmiş bir mahkeme kararının zaten en önemlisi bulunmadığı, Mecelle’deki ifade ile “Arızi sıfatlarda aslolan ademdir.” kaidesince ortada bir mahkeme kararı olmadığı için itiraz edilecek bir kararın dahi bulunmadığı, ortada olmayan bir karar için itiraz yolunun evleviyetle mümkün bulunmadığı, zaten adli yardım talebinin mahkememiz heyetince 17/09/2019 tarihinde red edilmesi sonrası davacı vekilinin 24/10/2020 tarihli dilekçesi ile sadece itiraz talebinde bulunduğu, yeni bir adli yardım talebinin bu aşamada sunulmasının zaten mümkün olmadığı gibi adli yardım talebinin HMK m.317/f.2 hükmü uyarınca, red olunması sonrası ödeme gücünde sonradan gerçekleşen ciddi bir azalmaya dayanan tekrar bir talebin, dahi söz konusu bulunmadığı, Değerlendirilmekle birlikte İstanbul BAM 45. Hukuk Dairesinin 2020/1823 E. 2020/229 K. sayılı kararının gereğinin aynen icrasına,3-Bu arada HMK m.330 hükmü ve halihazırda dosya kapsamı ve mevcut BAM kararı nedeni ile oluşan yasal zorunluluk karşısında davacının adli yardım talebinin mahkememiz heyeti tarafından yeniden takdirine,Mahkememiz heyeti tarafından yapılan değerlendirmede davacının adli yardım talebinin” mahkememizin 27/02/2020 tarihli gerekçeli kararında da açıklandığı üzere ” davacının alacağını takip hukuku çerçevesinde dahi tahsil etme imkanı var iken davacının maddi durumunun zor olduğunu iddia etmesine rağmen iflas hükümlerine dayalı ve avansı masrafları yüksek olan yol ile alacağını tahsil etme çabasının kabulü mümkün bulunmadığı, bu durumun dürüstlük kuralı bulunmadığı gibi hazinenin gereksiz yere külfet altına girmesi sonucunu doğurması, davacının alacağın tahsili aşamasında tek hakkının açmış olduğu iflas davasının olmadığı, esasen takibin ilamlı takip olarak başlatıldığı, kaldı ki işçilerin açtığı davada dahi iflas avansının adli yardım yolu ile karşılanmasına dair taleplerin gerek Yargıtay 19. Hukuk Dairesi gerek Yargıtay 23. Hukuk Daireleri tarafından da kabul edilebilir bir talep olmadığı yönünde yargısal uygulamanın mevcut olduğu, bu noktada sunulan belgelerin önem taşımadığı, gerekçeleri ile adli yardım talebinin yeniden red olunduğunun davacı vekiline bildirilmesine,4-Bu suretle halihazırda yasal düzenlemelere göre geçerli bulunan İstanbul BAM 45. Hukuk Dairesinin 2020/1823 E. 2020/229 K. sayılı ilamının usul ve yasaya uygun olmadığı değerlendirilse de “kesin karar ” olması nedeni ile bu yöne ilişkin ilamın gereğinin yerine getirilmiş olduğuna,5-Bu noktada mahkememizce davacının adli yardım talebinin yeniden reddine dair ara karara yönelik olarak bir hafta içinde İstanbul 3.ATM nezdinde itiraz etme hakkının bulunduğunun davacı vekiline bildirilmesine” şeklinde ara karar oluşturulmuştur. Usuli zorunluluk çerçevesinde ilgili BAM kararı uyarınca davacının adli yardım talebi kaldırma kararı öncesindeki ara kararlarda belirtildiği üzere ve yine heyetçe gerekçeli olarak reddedilmiş, bu karara yönelik olarak davacı vekili yasal itiraz hakkını kullanmış, itiraz sonucunda adli yardım talebi yine İstanbul 3. ATM’nin 2021/204D.İş kararı ile yeniden ve aynı gerekçelerle ret olunmuştur. Bu çerçevede 19/02/2021 tarihli ara kararda belirtilen dayanak HMK m.337 hükmü ve atıf yapılan BAM kararları gereği artık adli yardıma dair karar şeklen kesinleşmiş olup, bu karar artık hukuki denetim dışı kalmıştır. Adli yardıma dair talebin şeklen kesinleşmesi sonrası davacı vekiline 15/04/2021 tarihli duruşma ile takdir olunan iflas avansını belirtilen kesin süre içinde depo etmesi için usulüne uygun şekilde kesin süre verilmiş, HMK m.94 hükmüne uygun olarak kesin süreye konu olan işlem hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklanmış ve hukuki sonucu dahi tutanağa geçirilerek bu noktada davacı vekiline gerekli ihtarın yapılması sağlanmıştır. Usulüne uygun olarak yapılan tüm uyarılara rağmen iflas avansı davacı vekili tarafından depo edilmemiştir. Bu suretle kesin süreye uyulmamasının sonuçları çerçevesinde durumun takdir olunması yasal zorunluluk arz etmektedir. Davacı vekilinin iflas avansını verilen kesin süreye rağmen depo etmediği sabittir. Oysa bilindiği üzere Yargıtay 23.HD somut iflas davası açısından iflas avansının depo edilmesini dava şartı olarak benimsemekte, bu şart yerine getirilmediği takdirde davanın usulden reddi gerektiğini, istikrarlı şekilde açıklamaktadır. (Yargıtay 23.HD 2014/7945E. 2015/2915K., 2016/6863E.2019/2749K.sayılı vb.ilamları) Ne var ki davacı vekili dava şartına ilişkin eksikliği verilen süreye rağmen gidermemiştir.6100 sayılı HMK.m.115/f.2 hükmü uyarınca dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise de verilen kesin süreye rağmen davacı vekili tarafından bu eksiklik tamamlanmadığından davanın adı geçen yasal düzenleme uyarınca usulden reddi yasal zorunluluk arz etmektedir.Yapılan açıklamalar karşısında davacının iflas avansını depo etmemesi nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, davanın usulden reddi nedeni ile davacının tedbir talebinin dahi reddine
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirkete yönettim kayyımı atanması ve İİK 159. maddesi uyarınca tedbir kararı verilmesi yönündeki taleplerinin mahkemece değerlendirilmediğini, adli yardım talebinin haksız olarak reddedildiğini, davalı şirket adreslerine haciz işlemleri için gidilmesine rağmen sonuç alınamadığını, davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilmesine rağmen esasa ilişkin gerekçelerin öne sürülmesi ve bu gerekçelerde hakkın kötüye kullanıldığı, dürüstlük kuralına aykırı davranıldığından bahsedilmesinin Anayasanın 36. Maddesi’nde açıklanan Hak Arama Hürriyeti başlıklı hükmüne, sosyal devlet ilkesine aykırılık teşkil ettiğini, mahkemeye erişim hakkının engellendiğini, kararın zımni direnme mahiyetinde olduğunu, iflas avansının dava şartı olmadığını ve avans miktarının ise fahiş olduğunu, işçi olan müvekkilinin bu miktarı karşılayamayacağını beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, 2004 sayılı İİK 177.maddesi gereğince açılan ilama dayalı alacağın icra emriyle istenilmesine rağmen ödenmemesi sebebiyle açılan iflas davasıdır. İİK 177.maddesinde; ilama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse, alacaklı tarafından iflasa tabi borçlunun iflasının istenebileceği düzenlenmiştir.Davacının, davalı şirket işçisi olarak çalıştığı sırada geçirmiş olduğu iş kazası neticesinde % 4,1 oranında malul kaldığı, maddi ve manevi tazminat istemiyle açmış olduğu dava neticesinde Sakarya 1. İş Mahkemesi’nin 2009/1074 E. 2016/290 K. sayılı kararı 15.794,00 TL maddi ve 8.000,00 TL manevi tazminata hükmedildiği, kararın Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 2016/15933 E. 2018/2885 K. sayılı 27/03/2018 tarihli kararı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır. Ankara … İcra Dairesinin … E sayılı takip dosyasının yapılan incelemesinde; davacı tarafından 14/07/2016 tarihinde Sakarya 1. İş Mahkemesi’nin 2009/1074 E. 2016/290 K. sayılı ilamına dayalı olarak 23.794,00 TL asıl alacak (maddi ve manevi taazminat), 84.070,15 TL işlemiş faiz, 1.558,18 TL yargılama gideri ve peşin harç, 3.600,00 TL vekalet ücreti, 55.45 TL vekalet ücreti ve giderin işlemiş faizi olmak üzere toplam 113.077,78 TL üzerinden takip başlatılmış, ödeme emrinin tebliği üzerine itiraz edilmediğinden takip kesinleşmiştir. Davacı tarafından İİK 177.maddesi uyarınca açılan eldeki davada, adli yardım talebinin reddedilmesi ve iflas avansının davacı tarafça yatırılmaması sebebiyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir. Dairemizin kaldırma kararında da açıklandığı üzere, ilk derece mahkemesinin adli yardım isteminin reddi yönündeki kararının esasına yönelik bir inceleme yapılmamıştır. İncelenen husus davacı vekilinin istinaf istemine de konu ettiği mahkemenin 04/11/2021 tarihli adli yardım isteminin reddine yönelik kararında uyguladığı usuldür. Dosyada mahkeme heyeti tarafından verilen 17/10/2019 tarihli adli yardım isteminin reddine dair verilen karardan sonra, davacı vekili tarafından adli yardım talebine yönelik yeni bir kısım evrakların sunularak itiraz edilmesi neticesinde, mahkemenin tek hakimi tarafından verilen 04/11/2021 tarihli kararı mevcuttur. Bizzat mahkeme hakimi tarafından verilen, e-imza ile onaylanan, dosya kapsamında ve UYAP sisteminde mevcut olan 04/11/2021 tarihli kararın, yine mahkemenin yukarıda gerekçeli kararında “ortada bir mahkeme kararı olmadığı için itiraz edilecek bir kararın dahi bulunmadığı” şeklinde değerlendirilmesi, böyle bir kararın mevcut olmadığının ifade edilmesi dosya kapsamı ile uyumlu değildir. Ayrıca adli yardım talebinin reddi halinde tarafların değişen durum ve koşullara göre yada adli yardıma ihtiyacı olduğunu gösterir delilleri sunarak yeniden talepte bulunması mümkündür. Somut dosyada da mahkemenin 17/10/2019 tarihli kararında “Bu aşamada ve mevcut dosya kapsamına göre davacının mali durumuna ilişkin sunulan belge bulunmaması da dikkate alınarak bu aşamada ve bu gerekçe ile davacının adli yardım talebinin reddine” karar verilmiş yani adli yardım istemi belge sunulmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Bu kararın ardından davacı vekili tarafından 24/10/2019 tarihli dilekçesi ile davacının maddi durumuna dair belgelerin sunulması karşısında yeni sunulan belgeler kapsamında mahkemece 04/11/2021 tarihli karar oluşturulmuştur. Ancak bu karar 6545 sayılı Kanunun 45.maddesi ile değiştirilen 5/3 maddesine aykırı şekilde tek hakim tarafından verilmiş ve itiraz prosedürü işletilmemiştir. Dairemizin kaldırma kararının ardından oluşturulan 19/02/2021 tarihli tensip zaptının 3.no.lu kararı ile “Mahkememiz heyeti tarafından yapılan değerlendirmede davacının adli yardım talebinin “mahkememizin 27/02/2020 tarihli gerekçeli kararında da açıklandığı üzere” davacının alacağını takip hukuku çerçevesinde dahi tahsil etme imkanı var iken davacının maddi durumunun zor olduğunu iddia etmesine rağmen iflas hükümlerine dayalı ve avansı masrafları yüksek olan yol ile alacağını tahsil etme çabasının kabulü mümkün bulunmadığı, bu durumun dürüstlük kuralı bulunmadığı gibi hazinenin gereksiz yere külfet altına girmesi sonucunu doğurması, davacının alacağın tahsili aşamasında tek hakkının açmış olduğu iflas davasının olmadığı, esasen takibin ilamlı takip olarak başlatıldığı, kaldı ki işçilerin açtığı davada dahi iflas avansının adli yardım yolu ile karşılanmasına dair taleplerin gerek Yargıtay 19. Hukuk Dairesi gerek Yargıtay 23. Hukuk Daireleri tarafından da kabul edilebilir bir talep olmadığı yönünde yargısal uygulamanın mevcut olduğu, bu noktada sunulan belgelerin önem taşımadığı, gerekçeleri ile adli yardım talebinin yeniden red olunduğunun davacı vekiline bildirilmesine” karar verilmiştir. Yani kaldırma kararının ardından, mahkemece adli yardım isteminin reddine yönelik yeni kararda gerekçe de değiştirmiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından itiraz edilmesi üzerine, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/03/2021 tarihli 2021/204-209 D.İş sayılı kararı ile davacı vekilinin itirazı reddedilmiştir.Bu durumda Dairemizin kaldırma kararında işaret edildiği gibi itiraz prosedürü doğru şekilde işletilerek verilen adli yardım isteminin reddine yönelik kararın, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/03/2021 tarihli 2021/204-209 D.İş sayılı kararı sonucu kesinleştiği anlaşılmıştır. Adli yardım istemi reddedilerek karar kesinleştiğinden, mahkemece iflas avansını yatırması için davacı vekiline 1 aylık kesin süre verilmiş ancak kesin süre içerisinde iflas avansının yatırılmadığı anlaşılmıştır.İİK’nın 181.maddesi yollamasıyla somut olay yönünden uygulanması gereken İİK’nın 160.maddesinde “İflas isteyen alacaklı ilk alacaklılar toplantısına kadar olan masraflardan sorumludur. Mahkeme, bu masraflar ile iflas kararının kanun yolları için gerekli bütün tebliğ masraflarının peşin verilmesini ister.” düzenlemesi yer almaktadır. 6100 sayılı HMK’nın 114/1.maddesinde dava şartları sayılmış ve 114/2 maddesinde ise “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” hükmüne yer verilmiştir. İİK’nın 160.maddesi gereğince iflas isteyen alacaklı gerekli masrafları mahkeme veznesine peşin olarak yatırmak zorunda olup, söz konusu husus özel olarak düzenlenmiş bir dava şartıdır (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 03/03/2020 tarihli 2016/6781 E. 2020/1455 K. sayılı ilamı). HMK’nın 115/2. maddesinde ise mahkemece dava şartı noksanlığı tespit edildiği takdirde giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verileceği, bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verileceği hüküm altına alınmıştır. Davacı tarafa iflas avansını yatırması için verilen kesin süre içerisinde avansın yatırılmadığı anlaşılmakla, dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından, ilk derece mahkemesince verilen karar usul ve yasaya uygundur. HMK’nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık olup olmadığı hususunda re’sen ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak inceleme yapılmış, kamu düzenine aykırı herhangi bir husus tespit edilmemiştir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçelerle yerinde olmadığı anlaşılmakla, istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,3-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının Hazineye irat kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nun 361/1. fıkrası ve 2004 sayılı İİK’nın 181.maddesi yollaması ile İİK’nın 164. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 30/11/2022